Eskikent’de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Laborant ve Veteriner Sağlık ön lisans programını bitiren 29 yaşındaki Sueda Bektaş, kentteki bir giyim mağazasında 3 yıl devam eden müdür yardımcılığı görevini oğlunun doğumu sebebiyle bıraktı.

Eğitimini almış olduğu mesleği yapabilmek için sürü sahibi olma düşsel kuran genç kadın, evladı 4 yaşına ulaşınca bir yakınının da tavsiyesiyle iş fikri oluşturup Tarım ve Orman Bakanlığının “Uzman Eller Projesi”ne başvurdu.

100 bin lira bağışlama desteğiyle başladı

Hazırladığı ıslah başvurusu kabul edilen Bektaş, temmuz ayında 100 bin lira bağışlama desteğiyle 29 Karacabey merinosu ve “İle De France” ırkı 2 koç satın aldı.

Odunpazarı ilçesine bağlı kırsal Yenisofça Mahallesi’nde kendilerine ilişik 42 dönümlük arazide kapalı alanda işletme kuran kadın girişimci, eşinin desteğiyle hayvanlarına bakıyor.

İşletmenin bulunmuş olduğu alandaki evlerinde eşi ve oğluyla yaşayan genç kadının sürüsündeki hayvan sayısı, yeni doğan kuzuyla 32’ye terfi etti.

Sueda Bektaş, mevcut iki ırkı melezleyerek 5 senelik süreç sonunda tamamı “İle De France” ırkı sürü oluşturmayı hedeflediğini, damızlık özelliği taşıyan koyunların satışını yapacağını söylemiş oldu.

” ‘Senin benzer biçimde bir kız iyi mi burada olabilir?’ diyorlar”

Köy yaşamı ve küçükbaş hayvancılığın zor olmasına karşın hayatından memnun bulunduğunu belirten Bektaş, “Zorlukları var fakat bu benim kendi seçimim. Bazen gelen insanoğlu, ‘Seni burada zorla mı tutuyorlar? Senin benzer biçimde bir kız iyi mi burada olabilir?’ diyorlar. Burada durmak benim için oldukça keyifli bir şey. Herkese de önerdiğim bir doğallık, özgürlük.” dedi.

“Güne sabahleyin erken başlıyoruz”

AA’nın haberine gore Bektaş, kış şartlarının kendisini bazen zorladığını dile getirerek, hayvanlarını korumak, susuz yemsiz bırakmamak için devamlı tetikte bulunduğunu altını çizdi.

Hayvanların bakımıyla ilgili data veren Bektaş, şöyleki konuştu:

“Güne sabahleyin erken başlıyoruz. Geliyorum yemlerini hazırlıyorum. Bazen eşim yapıyor, kimi zaman beraber yapıyoruz. Yemleri hazırladıktan sonrasında hayvanları çıkarıyoruz. Suları esasen öncesinden hazırlanmış oluyor. Daha sonrasında temizlenecek bir kısım var ise temizleniyor. Köpeklerimiz var, onların suları değiştiriliyor, yiyecekleri veriliyor. Çocuğumu ve eşimi doyuruyorum. Kahvaltımızı hazırlıyoruz. Günlük ev işlerimi yapıyorum. Daha sonrasında hayvanların akşam yemlemesi geliyor. Akşam yemlemesini yapıyorum.”

“Hayvanın doğumu daha naturel oluyor”

Bektaş, doğumların çoğu zaman geceleri bulunduğunu, bundan dolayı kimi zaman uykusuz kaldıklarını söyledi.

Kamera sistemiyle hayvanları devamlı takip ettiğini aktaran Bektaş, “Bu da bizim için bir avantaj. Devamlı gir çık olmuyor. Hayvanın doğumu daha naturel oluyor. Kendi akışında aşama kaydediyor. Müdahale kısmı gerektiğinde de o soğukta çıkıp geliyorsunuz. Kuzuyu ısıtma kısmı olabiliyor. Doğan kuzu ıslak olduğundan onu kurutuyorsunuz.” ifadelerini kullandı.

“Hayal ettiğimiz her şey yavaş yavaş gerçek oluyor”

Osman Bektaş ise hayvancılıkla ilgilenmeyi sevdiklerini ve vakitlerinin tamamını onlarla geçirdiklerini belirtti.

Eşiyle her sonucu beraber vererek çalıştıklarını dile getiren Bektaş, şunları kaydetti:

“Burayı, her şeyi bir deftere yazıp çizip o şekilde kurduk. Şu anda o düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey yavaş yavaş gerçek oluyor. Bir çok da gerçek oldu. İnşallah daha da iyi olacak. Eşim baytar teknikeri olması sebebiyle bilgili. Genellikle hayvanların bakımıyla ilgileniyor. Eşimin başarı göstermiş olması benim de başarı göstermiş olmam demek. Her şeyi birlikte yaptığımız için bizim herhangi bir problemimiz olmuyor.”