Anadolu İnançları – İsmet Zeki Eyüboğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Anadolu İnançları – İsmet Zeki Eyüboğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Anadolu İnançları kimin eseri? Anadolu İnançları kitabının yazarı kimdir? Anadolu İnançları konusu ve anafikri nedir? Anadolu İnançları kitabı ne konu alıyor? Anadolu İnançları PDF indirme linki var mı? Anadolu İnançları kitabının yazarı İsmet Zeki Eyüboğlu kimdir? İşte Anadolu İnançları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…
Kitap Künyesi
Yazar: İsmet Zeki Eyüboğlu
Yayın Evi: Derin Yayınları
İSBN: 9789756463987
Sayfa Sayısı: 240
Anadolu İnançları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kitabı Anlatan Tanıtım YazıAnadolu İnançları-Anadolu Söylencelerini içeren bu çalışmada ele alınan mevzular, gelişi güzel bir seçmenin değil, elde bulunan belgelere, kanıtlara dayanan bir araştırmanın ürünüdür. Kiminin kökeni Anadolu değilse de Anadolu’da yaşamış, yaşayan insanların güncel işlerine karışmış, o işleri yönlendirmiş, etkilemiş olduğu göz önünde tutularak buraya alınmıştır. Mühim olan, bizce, bu inanç ürünlerini, mitoloji terimi altında toplanan söylenceleri Anadolu insanının bugün yaşaması, geçmişte benimsenmesidir. İkinci kısmı oluşturan söylencelerin taşa, kayaya, toprak, vasıta-gereçlere işlenmiş kalıntıları elimizdedir, müzelerimizde sergilenmektedir. Bu nedenle, bu emek vermeyi okuyucuya sunanın hususi buluşu, düş ürünü değildir.
Anadolu uygarlığını yaratanların, yaşatanların Anadolu dışından gelen yoktur şeklinde bir sav söz konusu edilemez. Ancak, Anadolu’da ne var ise dışa bağlanmanın geçersizliği de tartışılamayacak özellikte açıktır. Bu nedenle kimi araştırıcıların “Anadolu Uygarlığı kanısına karşıyız, bizce söylenmesi ihtiyaç duyulan o değil, yalnız Anadolu Uygarlığı dır. Bu uygarlığın belli dönemlerini vurgulamak için söylenen Uygarlıklar sözcüğünden anlaşılmak-anlatılmak istenen, Anadolu da değişik toplulukların yaşamış olduğu, birbirinden bağımsız-emsalsiz uygarlıklar kurduğu savıysa buna olanağı yoktur. Bunu ileri sürenlerin, Anadolu’ya sonradan geldiklerini söyledikleri toplulukların, geldikleri yerlerde de özdeş başarılarını gösterdiklerini somut kanıtlarla-belgelerle ortaya koymaları gerekir. Yoksa bir tarih bütününü bölerek ayrı başarılar diye görmenin göstermenin anlamı olmasa gerek.
Anadolu İnançları Alıntıları – Sözleri
- Bir başka masal daha vardır Ay üstünde. Ay’ın annesinin bir gece oldukca işi varmış. Gökyüzünde çıkıp evreni aydınlatmak onun göreviymiş ya da sıra onunmuş. Tüm yıldızlar sıra ile evreni aydınlatırmış. Gündüz bu işi Güneş yapmış. Ay ise sıranın kendinde değil annesinde bulunduğunu ileri sürerek o gece evreni aydınlatmaya çıkmamış. Ay’ın anası ise: ” Kızım çık evreni benim yerime bu gece sen aydınlat, bak benim işim var, diğeri kardeşlerine ekmek yapmak için hamur harcı yoğuruyorum, ellerim unlu, hamurlu.” Ay gene direnmiş, “evreni aydınlatma sırası senindir.” deyip durmuş. Buna kızan anası de hamurlu eliyle Ay’ın yüzüne tokadı yapıştırmış, Ay’ın yüzü hamurla sıvanmış. İşte geceleri Ay’da görülen bu kir, bu hamur harcı bulaşığı imiş.
- Yılanı canlı tutup, iplik geçmiş bir iğneyi gözünün birinden yerleştirip ötekinden çıkardıktan sonrasında ipliği sevilmiş olduğu kimsenin giysisine gizlice takma kanalıyla sevilmiş olduğu elde edilir, o iplik giysisinde durduğu sürece yanar tutuşur, sevgilisinin ardınca koşar, onu unutamazmış.
Kızmış olduğu, sevmediği bir kimsenin evinin kapısının eşiği altına yılan gömleği, yılan kemiği gizlenir, büyü meydana getirilen kimse o gömlek, ya da kemik üstünden yedi kez geçerse, büyü yapanın dileği olur, büyü meydana getirilen kimse istenen duruma sokulurmuş. - Ay’ın biçiminde, durumunda bir anlam gören köylüye bakılırsa, Ay Hilal biçiminde iken iki ucu aşağı olursa o ay yağmurlu, yukarı olursa kurak olur.
- Övünme başarısızların,geriye dönmeyi başarı dayanların sığınağıdır. Bir boş avuntudur onlar için. Başaran övünmez,övünemez. Övünmeyi ortaya koyan başarı ürünleri,yaratmalar gereksiz kılar. Başaran için ağı bir yüktür övünme,utançtır.
- Böyledir Anadolu zamanı de. Onunla hakkaten onu sevenler,kıymetini bilenler övünmüyor,övünme gereğinde kalmıyor. Anadolunun eski geniş verimli uygarlıklarını bilmeyenler,onları benimseme bilincinden yoksun olan,bilinçsizler başkalarının yaratmalarıyla övünmeyi bir vazife edinmişler kendilerine. Anadolunun tarihini 1071 savaşıyla başlatacak seviyede bilim ışığından,bilim bilincinden,tarih gerçeğinden uzak kalmışlar,neylesinler başka…
1071 : Malazgirt Meydan Muharebesi - En eski zamanı,en eski geçmişi,en eski uygarlıklarıyla bir bölünmez bütünüdür Anadolu. Hangi taşı kaldırsanız altından bu toprağın en eski yerlerinden kalma bir yaratma ürünü,bir başarı kalıntısı,bir fikir belgesi bulursunuz. Bu varlıklar,bu kalıntı niteliği taşıyan buluntular Anadolunun gerçek tarih belgeleri,kanıtlarıdır bizim için.
- Anadolu,bütünlüğü içinde, bir tarih sürecidir. Tükenmeye ,boyuna kendi kendine yenileyen,besleyen,geçmişten geleceğe doğru kesintisiz bir ışık ırmağı şeklinde akıp giden bir süreç. Bugünün araştırmaları sonucu elde edilmiş eski uygarlık buluntularına, kalıntılarına bakılırsa en azından 9 bin senelik bir tarih gecmişi var Anadolunun. Oysa bazı Batı ülkelerinden mitosların 2 bin beş yüz senelik başlangıcı vardır. Bilhassa de Roma da böyledir.
- Kutsal kitapların dokunulmazlığı, halk çoğunluğunun anlayamadığı bir özellikte ya da dilde yazıya geçirilmişliği yanılmaların, dinle getirilmek istenenin saptırılmasının başlıca nedenidir. Halka seslenen bir dinin yabancı bir üslupla kendini benimsetmesi insanı tanrıya yaklaştırmaz, ondan uzaklaştırır. Sonunda bu şekilde büyücülerin, üfürükçülerin, sayılarla harflerle gizli saklı güçler bulunmuş olduğu sanısını yaymaya çalışanların çoğalmasına olanak sağlar. Toplumun diliyle konuşmayan bir tanrının topluma öğreteceği de yoktur. Kişinin tanrıdan uzaklaşması, tanrıyı anlamadığı bir diliyle konuşturmasından doğar. Tanrının diliyle kişinin dili içinde kopukluk başlayınca büyücünün, üfürükçünün, harflerle sayılarla iş görenlerin etkinliği çoğalır. Geri kalmış toplumların değişmeyen yazgısını besleyen de bu kişi- tanrı arasındaki dil kopukluğudur.
- İnancın en kötüsü değişmez bir yasa niteliğine bürünendir. Bir inanç sessiz diliyle kişiye: ” Sen benim gösterdiğim yolda gitme gereğindesin, benim dışımda bir gerçek yoktur, bana uymadığın gün yerin altında binlerce yıl yanacaksın, katranların kızgınlığında çırpınacaksın, akla gelmedik acılar, sızılar çekeceksin, ben şaşmaz, değişmez bir yasayım.” derse insanoğlunun güme gittiği gündür.
- Ekmeğin kutsallığı, onunla ilgili inançlar buğdayın tanrısal bir varlık olarak saygı görmüş olduğu çağlardan kalmadır. Hitit, Urartu dinlerinde buğday kutsaldı, tanrısal bir özle donatılmıştır. Bundan dolayı ona karşı büyük bir saygı gösterilirdi. Bu inanç zaman içinde değişe değişe tek tanrıcı dinlere geçti. İslam dininde büyük bir ehemmiyet kazanmıştır, nimet (yenecek mukaddes varlık) olarak nitelendi.
- Arapça nur (ışık) yanan yer, ışıklık, ışıldak diye Türkçeye çevrilecek minarenin İslam diniyle, İslam inançlarıyla en ufak bir ilgisi yoktur. İslam inançları arasına sonradan karışan minare kaynak bakımından eski çoktanrıcı dinlerin bir kalıntısıdır.
- Eski Türkler, Anadolu’ya gelirken, domuzla ilgili inançlarını beraber getirdiler. Bugün Denizli ilinin adı eskiden Tunguzlu (Tonguzlu) idi. Bu ad, Türkçe “domuz” anlamına gelen “Tunguz (tonguz)” sözünden türemiştir. O ilde eskiden oldukca domuz yetiştirilirmiş. Anadolu’yu gezen eski gezginler, bilhassa İbni Battuta, o yörelerde oldukca domuz bulunduğunu, Denizli iline de Tonguzlu dendiğini yazar.
- Halk yediye gider de yedinin niçin bu deyimde kullanıldığını araştırmaz.
- Güneşin gözleri kamaştırması, güneşe bakılamamasıyla ilgili bir halk inanışı şöyledir: “Güneş çok güzel bir kızmış. Bütün gözler ona çevrildiği için bir türlü yeryüzüne çıkmak, insanlara görünmek istemezmiş. Erkekler ona baktıkça utanırmış. Annesi bakmış ki bu iş yürümeyecek, düşünmüş taşınmış. Güneşe birçok iğne vermiş. Dünyaya çıktığında kim senin yüzüne bakarsa bu iğneleri onun yüzüne batır, demiş. İşte insan güneşe bakınca gözlerinin kamaşması bundanmış.”
Anadolu İnançları İncelemesi – Kişisel Yorumlar
Başta Karadeniz Bölgesi olmak suretiyle tüm Anadolu’da görülen inançların güzel bir derlemesi. İçerisinde atasözleri, deyimler, bilmeceler ve şarkılar var. (Ahmet Kaya)
her şey geçmişten…: Kitap bugünkü inançlarımızda ve gündelik hayatta batıl inanç diyerek yaptığımız işlerde cok tanrılı dinlerden gelen alışkanlıklarımız bulunduğunu gözler önüne seriyor.İnanc ve söylencelerin hayatlarımızda farketmeden ne kadar yer kapladığını gösteriyor bizlere.Ben beğendim kitabi.Yazarin öteki kitaplarini da okuyacağım.Ama şu sözüm de yayınevine; kitapta yazım hatası oldukca fazla.Bu hoş görülecek bir şey değil.Okuyucuya ve yazara saygısızlık… (Bibliyoman)
Anadolu İnançları PDF indirme linki var mı?
İsmet Zeki Eyüboğlu – Anadolu İnançları kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Anadolu İnançları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İsmet Zeki Eyüboğlu Kimdir?
Yazar Sabahattin Eyüboğlu ile ozan ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun amca çocuğudur. İstanbul Vefa Lisesi (1948), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Kısmı (1953) mezunu. Ayrıca Klasik Filoloji ve Tarih bölümlerinde de okudu. Bir süre felsefe ve edebiyat öğretmeni olarak çalıştı.
Öğretmenlikten ayrıldıktan sonrasında çevirmenlik ve özgür yazarlığı iş edindi. Çalışmalarını Anadolu uygarlığı, halkbilim varlıkları ve Türk dili araştırmaları mevzularında yoğunlaştırdı. İlk araştırma ve derleme çalışmalarını Karadeniz folkloru ve halk edebiyatı üstüne yapmış oldu. Bu türden halkbilimi mevzusundaki ilk yazıları Türk Folklor Araştırmaları dergisinde (1948-58) yayımlandı. 1958 yılından itibaren yapmış olduğu araştırma, araştırma yazıları, eleştirileri ve derleme emek harcamaları Yelken, Yeni Ufuklar, Türk Dili, Dünya, Soyut, Varlık, Cumhuriyet, Yansıma, Kıyı şeklinde mecmua ve gazetelerde yayımlandı. Fatih Sultan Mehmet için, onun döneminden günümüze kadar, yazılan şiirleri derleyerek 1953 senesinde “Destanlar İçinde Fatih” adlı bir antolojide yayımladı. Divan edebiyatını inceledi ve Divan şiirinde işlenen değişik mevzular üstüne araştırmalar yapmış olup yayımladı. Anadolu kültürü üstüne yapmış olduğu araştırmalar ile Almanca, Latince, Arapça, Farsça şeklinde dillerden yapmış olduğu çeviriler ilgiyle karşılandı. Yedi Askı şairlerinin ve Hz. Ali’nin şiirlerini Türkçeye kazandırdı. Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü Altın Madalyası sahibiydi.
İsmet Zeki Eyüboğlu Kitapları – Eserleri
- Gılgameş Destanı
- Anadolu İnançları
- Türk Şiirinde Tanrıya Kafa Tutanlar
- Şeyh Bedreddin Varidat
- Nietzsche: Eylem Ödevi
- Nutuk
- İrticanın Ayak Sesleri
- Mevlânâ Celâleddin
- İnsanın Boyutları
- Anadolu Mitolojisi
- Divan Şiirinde Sapık Sevgi
- Tanrı Yaratan Toprak Anadolu
- Divan Şiiri
- Cinci Büyüleri Yıldızname
- Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü
- Atatürk Devrimleri Işığında Laiklik
- Hacı Bektaş Veli
- Tüm Yönleriyle Tasavvuf Tarikatlar Mezhepler Tarihi
- Anadolu Halk İlaçları
- Pir Sultan Abdal
- Divan Şiiri
- İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar
- Alevilik-Sünnilik-İslam Düşüncesi
- Düşünceleriyle Yaşayan Atatürk
- Anadolu Uygarlığı
- Anadolu Büyüleri
- İslamın Çöküşü
- Felsefe Açısından 12 Eylül, Din Boşluğun Egemenliği
- Karanlığın Ayak Sesleri: Kadirilik
- Uygarlığın Çıkmazları
- Bilgelerin Dilinden
- Tüm Yönleriyle Kaygusuz Abdal
- Varidat
- Yoksul Özdeyişleri – Eğlence Sözlüğü
- Aşık Sadık (Kara Hüseyin) Şiirler
- Maçka
- Dilin Kapısı
- Toplum Sarsıntıları
- Anadolu Gerçeği
- Karadeniz Aşk Türküleri
- Uygarlığın Işıldakları
- Anılar
- Tüm Yönleriyle Bektaşilik
- Geçmişin Yaşama Gücü
- Osmanlıdan Cumhuriyet’e Türk Kadını
- Divan Şiirinde Sapık Sevgi
- İslamda Bölünmeler Çelişmeler-Refah’ın Tırmanışı
- İslamda Bölünmeler Çelişmeler
- Türkçe Kökler Sözlüğü
- Bâkî
- Gelin Canlar Söyleşelim
- Çağımızın Çevrintileri
- Felsefe Yazıları
- Dilin Kemiği
- Gülen Anadolu
- Sevgi Büyüleri
- Atatürk Anadoludur
İsmet Zeki Eyüboğlu Alıntıları – Sözleri
- “Geride kalanlara üzüntü miras kalır:
Hayatta kalanlara elem bırakır ölenler.” (Gılgameş Destanı) - Kıldan köpri yaratmışsın
Gelsün kullar geçsün deyü
Hele biz şu şekilde duralım
Yiğit isen geç a Tanrı (Türk Şiirinde Tanrıya Kafa Tutanlar) - Anadolu,bütünlüğü içinde, bir tarih sürecidir. Tükenmeye ,boyuna kendi kendine yenileyen,besleyen,geçmişten geleceğe doğru kesintisiz bir ışık ırmağı şeklinde akıp giden bir süreç. Bugünün araştırmaları sonucu elde edilmiş eski uygarlık buluntularına, kalıntılarına bakılırsa en azından 9 bin senelik bir tarih gecmişi var Anadolunun. Oysa bazı Batı ülkelerinden mitosların 2 bin beş yüz senelik başlangıcı vardır. Bilhassa de Roma da böyledir. (Anadolu İnançları)
- Sırtını dine, eski inançlara dayayan yönetici azınlık, alanlara dökülüp “açız, ekmeksiziz, sağaltım gittikçe bozulmaktadır, sürünüyoruz” diye bağırışan kalabalıkları “ahlaksızlık”la niteler, yönetime, yürürlükte olan yasalara aykırı davranmakla suçlar; çoluğunu çocuğunu geçindiremeyenlerin direnişlerini yönetimin temelini sarsmaya eğilimli bir girişim olarak gösterir. (Felsefe Açısından 12 Eylül, Din Boşluğun Egemenliği)
- Hep senünçündür benüm dünya cefasını çekdüğüm
Yoksa ömrüm var sensüz neyleyeyim dünyayı ben (Divan Şiiri) - Nietzsche, sevdiğini tüm ölçülerin üstünde bir bağlılıkla sever, sevmediğine karşı gene bu aşırı tutumla davranır. (Nietzsche: Eylem Ödevi)
- Enbiyâdan yaşarım müstağnî,
Bir örümcek götürür Hakka beni. (Türk Şiirinde Tanrıya Kafa Tutanlar) - Bir gün bu Fikri, Türkçe öğretmenimiz Niyazi Tarman’a, derste; Nazım Hikmet’in ne yaptığını sormuştu. Aldığı karşılık şuydu: “Nazım Hikmet hapiste çürüyor oğlum.” (Şeyh Bedreddin Varidat)
- HIYAR: Hıyâr (yazılışına bakılırsa anlamları değişmiş olur, bağımsızlık, davranış özgürlüğü, iyilikler, salatalık denen nebat.)dan hıyar (salatalık, islâm hukukunda özgürlük, bağımsızlık, iyilikler). Türkçede yenen bir nebat. Arapçada islam hukukunda özgürlük. (Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü)
- Kişi düşündüğünce inanır, inandığınca yaşar, ona karşılmamalı, tanrının soracağını başkaları üstlenmemeli. (Türk Şiirinde Tanrıya Kafa Tutanlar)
- Benim bu özlemimin gerçekleşmesine olanak yoktur. (Felsefe Yazıları)
- Eski dinlerde öküze kutluluk verenlerin en eskisi Sümer dinidir, ya da Anadolu dinleridir. (Tanrı Yaratan Toprak Anadolu)
- İnsanın başkasını kendisinde bulmasıdır sevgi. (İnsanın Boyutları)
- Eşeği saldım çayıra
Otlaya karnın doyura
Görmüş olduğu düşü hayra
Yoranın da avradını
Münkir münafığın soyu
Yaktı harap etti köyü
Ölüsüne bir tas suyu
Dökenin de avradını
Derince kazın kuyusun
İnim inim inilesin
Kefenin diken iğnesin
Dikenin de avradını
Kazak Abdal nutk eyledi
Yaktı köyü mahveyledi
Sorarlarsa kim söylemiş oldu
Soranın da avradını (Türk Şiirinde Tanrıya Kafa Tutanlar) - ” Laiklik, devletin inanç sistemleri karşısında yansız kalması, taraf tutmaması ve bireysel özgürlük alanlarında dinsellik adına bile girememesi anlamına gelir. Laiklik, hem de inancın ya da inançsızlığın da bir özgür seçim sonucu olması bireysel özgürlük alanlarının inanç hukuku ile sınırlanmaması anlamına gelir. Zaten sadece bu sağlandığında, özgür fikir ortamından ve bu şekilde bir ortamın ürünü olan demokrasiden söz edilebilir. ” (Atatürk Devrimleri Işığında Laiklik)
- Galata: ceneviz dilinde “caladdo(iniş,bayır, yokuş)— italyanca “galata(iniş, yokuş). Ortaçağda istanbulun galata diye anılan bölgesine cenevizliler alış veriş yeri kurmuş birde kale yapmışlardır. Yörenin oldukca ve yokuş olması dolayısıyla galata adını almıştır. (Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü)
- Said-i Nursi, “ Nur Meyveleri” adını verdiği yazısında şu şekilde diyor. “Risale-i Nur okumak ve yazmak alim olmak için yeterlidir, başka bir bilgiye gerek yoktur.” (İrticanın Ayak Sesleri)
- Gerçekte her şey birdir.
Şeyh Bedreddin (Şeyh Bedreddin Varidat) - Ancak erdemli, doğru, iyi arınmış insan mutlu olabilir. (Bilgelerin Dilinden)
- Tüm varlıklar, öz bakımından birlik içindedir, her nesne her nesnede vardır.
Görmüyor musun tohumda tüm ağacın var bulunduğunu, tüm ağacın o tohumdan oluştuğunu, bunun şeklinde ağacın ayrıntılarından her birinde tohumun bulunduğunu.
Tohumdan ağaç, ağaçtan tohum oluşmaktadır.
Şeyh Bedreddin (Şeyh Bedreddin Varidat)
Yorum Ekle
[
YORUMLAR
YORUM YAZ!