Eğitim

Devletlerarası Sömürge Kürdistan – İsmail Beşikçi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Devletlerarası Sömürge Kürdistan – İsmail Beşikçi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Devletlerarası Sömürge Kürdistan kimin eseri? Devletlerarası Sömürge Kürdistan kitabının yazarı kimdir? Devletlerarası Sömürge Kürdistan konusu ve anafikri nedir? Devletlerarası Sömürge Kürdistan kitabı ne konu alıyor? Devletlerarası Sömürge Kürdistan PDF indirme linki var mı? Devletlerarası Sömürge Kürdistan kitabının yazarı İsmail Beşikçi kimdir? İşte Devletlerarası Sömürge Kürdistan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: İsmail Beşikçi

Yayın Evi: İsmail Beşikçi Vakfi Yayınları

İSBN: 9786056385261

Sayfa Sayısı: 264


Devletlerarası Sömürge Kürdistan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kürdistanın ve Kürd ulusunun siyasal statüsü problemi, Yakın Doğu’nun en mühim sorunudur. Kürdistan’ın, Kürt ulusunun; beş bölüme bölünmesi, parçalanması ve paylaşılması, devamlı kendini üreten derinleştiren bir olgudur. 20. yüzyıl süresince dayanışma ve ittifak dâhilinde, dünyada anti-Kürd internasyonal düzen oluşturulmuş, Kürd ulusunun varlığı inkâr edilmiştir.

Gelinen aşamada Kürd Sorunu’nu; “etnisite sorunu”, “azınlık sorunu”, “Türkiye’de, Kürdlerin bireysel haklarını elde edeceği demokrasi sorunu!” vs. şeklinde tanımlamak yanlıştır. Somut olgu ile uyuşmayan bu yanlış tanımlama, çözüm sorununa da doğru yaklaşımı, sıhhatli önermeleri yapmayı engellemektedir.

Kürdistan Sorunu, bir millet ve ülkenin, soykırım hedefinden çıkarılması, sömürge konumundan kurtarılması, parçalanmışlığının telafi edilerek, dünya milletlerinin yaşamış olduğu eşit koşullara erişmesi, özgürleşmesi sorunudur.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin devamı, Kuvva-i Milliye Teşkilatı’nın takip edeni Kemalist hareket ve resmi ideolojinin, halklara dayattığı “yok sayma ve yok etme” politikası; 20. yüzyıl süresince devam etmiştir. Ancak 21. yüzyılda bu politikayı sürdürmek mümkün görülmemektedir. Bunda Kürdlerin mücadelesi, dış faktörlerin Kürd mücadelesine sağlamış olduğu olanaklar, Yakın Doğu’daki devletlerin kendi aralarındaki ittifaklarının gevşemesi, değişmesi, çekişmesi, çatışması ve ilişkilerinin soğumasının sağlamış olduğu avantajlar, Kürdlerin mevcud durumu aynı şekilde devam ettirmeye razı gelmemesi, dünyada kazanılmış olduğu meşruiyet, koşulları Kürdlerin lehine çevirmiştir.


Devletlerarası Sömürge Kürdistan Alıntıları – Sözleri

  • Kendi görüşlerinizi kitlelere benimsetmek için her türlü devlet olanaklarını kullanıyorsanız, sizi eleştiren düşünceyi ise cezalandırıyorsanız, sizin düşüncenizin de hiçbir inandırıcılığı olmaz. Fikir mücadelesi bu şekilde olmaz. Bunun adı düşünceye karşı devlet terörü uygulamaktır!
  • Burada meekanizmaya dikkat etmek gerek. Ilkin Kürt falklor ürünleri, Kürt müziği vs. gasp ediliyor. Gasp edilen bu ürünler “Türk folkloru, Türk müziği” olarak sunuluyor. Sonra, Kürt folkloru , Kürt müziği yasaklanıyor. Daha sonrasında
    da adı bile anılmadan, “ilkel bir dildir, yok edilmelidir” deniyor. Aslı Kürtçe olan türküleri radyodan ve tv’den kaldırın bakalım, geriye ne kalıyor?
  • “Kürtler, köleleştirilmek, kişiliksizleştirilmek, adıyla sanıyla, diliyle, kültürüyle tarihten ve yeryüzünden silinmek istenen bir halktır.”
  • ‘Doğu Kürdistan’da (İran). Cenup Kürdistan’da (Irak) durum birazcık daha farklıdır. Oralarda Kürtleri Farslaştırma ve Araplaştırma politikaları başarıya ulaşmış sonuçlar elde edememiştir. Veya bu devletler Farslaştırma ve Araplaş­tırma politikalarında ısrar eden olmamışlardır. Daha doğrusu olamamışlardır. İran’da diğeri milliyetler, doğrusu Azeriler, Kürtler, Türkmenler, Beluciler, Araplar vs. dikkate alındığında Farslann azınlık teşkil etmeleri bunun başlıca sebeplerinden biri olmalıdır. Irak ise uzun seneler, neredeyse İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar ingiliz mandası (sömürge)dır. İngilizler yada Fransızlar yada diğeri emperyalist güç­ler, sömürgelerinde etn,ik kimliği yok etmek benzer biçimde bir siyaset izlemiyorlardı. Irak ingiliz sömürgesiyken, oldukça kısıtlı da olsa, kürt dili de gelişme olanaklan buldu. Kürt toplumu olma özellikleri azca da olsa, oldukça azca da olsa gelişti. Bu durum Kürtler’in inkarını, inkarda ısrar eden olmayı engelliyordu. Irak’ta ve İran’da merkezi devlet oldukça kuvvetli değildi. Irak, Arap ulusunun bir parçası olarak ortaya çılanış yeni bir devletti. İran’da ise, çeşitli milliyetlere mensup halklar Farslardan daha büyük bir çoğunluk oluşturuyordu. Bu durumda, Kürtler, fırsatını bulunca ulusal ve demokratik haklara kavuşabilmek için silaha sarılıyorlardı. Silahlı mücadeleler sonunda Kürtlerin bir oldukça kazanımlan oldu. Bu, filli bir durumdur. Bunlar, Kürtlerin kolay kolay inkar edilemeyeceği koşulları da yarattı.
  • – Vali Bey, biz falanca kişileriz. Sizin bizlerin Konya’ya sürgün edildiğimizden haberiniz bulunduğunu sanıyoruz.
    – Var
    – Bizim isyana katılmadığımızı, devlet güçleriyle beraber isyanı bastırdığımızı biliyorsunuz ki.
    – Biliyorum.
    – Hatta ayaklanan Kürtlerin elinden sizi hepimiz kurtarmıştık.
    – Biliyorum.
    – Bunları Ankara’ya rapor etmediniz mi?
    – Ettim.
    – Siz bildiğinize gore, Ankara da bildiğine gore, bizi niçin sürgün ettiniz?
    – Ettik. Sizi sürgün etmekle devletimiz sizlere en büyük lütfu göstermiştir. Sizleri idam etmemiştir. Devlet şunu da düşündü. O vakit güçlüydünüz. Gücünüzle, kuvvetinizle ayaklanmayı bastırdınız. O kuvvetiniz hala var. ileriki bir zamanda, o kuvvetinizi ayrılıkçılık safında kullanmayacağınızı nereden bilelim? Bu bakımdan sizleri de sürgün etmek gerekti. Öte taraftan siz, kendi halkınza karşı savaştınız. Kendi halkına karşı savaşana devlet iyi mi güvenebilir?
  • Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için en mühim konulardan biri, Kuzey Kürdistan’ı tam olarak dev’letın bünyesi içine almaktır. Bu, Jön Türk fikir ve eyleminin, İttihat ve Terakki uygulamalarının en üst noktalara varılması
    anlamına gelir. Bunun için, 1920’li yıllann ortalanndan itibaren Kürtler’in ulusal istekleri kanla boğulmaya başlanmıştır. Koçgiri’de görüldüğü benzer biçimde bunu, 1920 yılının sonundan itibaren başlatmak da mümkündür. Ulusal istekler ileri sürerek başkaldıran Kürtler, cenk sürecinde darağaçlarıyla, iç ve dış sürgünlerle, katliamlarla, soykınmlarla zayıflatıldılar, güçsüzleştirildiler. Bunlar, kuşkusuz aniden olmadı. Şeyh Said Kürt ayaklanması (1925) başlangıçtı. 1927, 1930- 1932,1934, 1935 yıllarında çeşitli yerlerde pek oldukça ayaklanmalar oldu. Hepsi de kanla bastırıldı. Hepsinde katliamlar, sürgünler oldu. Dersim ayaklanması bu ayaklanmaların sonuncusuydu. Tam anlamıyla bir soykırun yaşandı. Soykırım, 1929’da, 1 930- 1932 içinde Zilan Deresi’nde gerçekleştirildi. Aynı dönemde Cenup Kürdistan’da-, Doğu Kürdistan’da, ingiliz, Arap ve Fars sömürgecilerine lGlrşı da devamlı bir direnme vardı.
  • Türkiye’de resmi beyanlarda, basında, yazarlar içinde, siyasal parti çalışmalannda, Kürt sözcüğü kullanılmaz. Daha oldukça “bölücüler” sözcüğü kullanılır. Bu tavır ve davranış, aslen, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, Kürdistan üstünde ve Kürt ulusu üstünde uygulanmış ”böl yönet ve yok et” politikasını gizleme, bu politikanın ve sonuçlannın halkın bilincine çarpmasını önleme çabası olarak değerlendirilebilir. Bölünen halkın bilincine çarpmasını önleme çabası olarak değerlendirilebilir. Bölünen Kürdistan’dır. Parçalanan ve
    paylaşılan Kürt ulusudur. Ve bölücüler, ingiliz emperyalizmi, Fransız emperyalizmi, Kemalistler ve İran Şahıdır. İngiliz ve Fransız emperyalizmiyle yoğun ortaklık ve güçbirliği içinde bulunan Araplardır.
  • Gerilla eylemlerinin Kürt toplumu üstünde en mühim etkilerinden biri, yoğunluğu giderek artan bir soruşturma’ ve münakaşa sürecini başlatmış olmasıdır. Türkiye’nin Irak ile anlaşıp Cenup Kürdistan’a karşı sık sık hava · akınları düzenlenmiş olması bu süreci daha da hızlandırmıştır. “Biz kimiz?” “Irak’ın İran’ın, Türkiye’nin. Suriye’nin niçin birer Kürdistan’ı var?” “Kürdistan niçin bölünmüş ve paylaşılmış?” “Kürt ulusuna böl yönet politikası uygulanmasının sebebi nedir?” “Kürt ulusu hangi zaaflan taşımış olduğu için böl yönet politikasının hedefi olmuştur?” … vs. Türk-İslam Sentezi’nin Kürt bölgelerindeki amacı bu tartışmaları daha içerikli bir hale gelmesini ve yeni boyutlar kazanmasını engellemektedir. Bunun için gerillalara “‘vatan haini”. “komünist eşkıya “gavur uşağı”, “haydut”, “kansız”, “Ermeni maşası”, “katliam şebekesi”, “eli kanlı teşkilat” vs. denmekte, halk, devlet güçleri safında onlara karşı cihada çağırılmaktadır.
  • Aydınlanma resmi ideolojiyi eleştirmekle adım atar. Resmi ideolojiye yaslanarak, resmi ideolojinin şemsiyesi altında aydınlanma başlatmanın olanağı yoktur. Bu olsa olsa sigortalı bir mücadeledir. Bu şekilde bir çabanın resmi ideolojiyi yeniden yeniden üretmekten başka bir sonucu olması imkansız.


Devletlerarası Sömürge Kürdistan İncelemesi – Kişisel Yorumlar

kürt benligini inkar eden türklesen “Ne mutlu türküm” diyen birkişi herşey olabilir işçi ,kapıcı,miletvekili , prof. fakat kürt kalmış olarak kürt ulusal haklarını savunarak hiçbir şey olması imkansız bu şekilde bir kişinin türkiyede olabileceği tek şey vardır sanık olmak mahkum olmak
ve ismail beşikçinin mütiş eseri (Adem Kızılarslan)


Devletlerarası Sömürge Kürdistan PDF indirme linki var mı?


İsmail Beşikçi – Devletlerarası Sömürge Kürdistan kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Devletlerarası Sömürge Kürdistan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Beşikçi Kimdir?

Sosyolog ve yazar İsmail Beşikci 1939’da Çorum İskilip’te dünyaya gelmiştir.

İskilip’te ilkokulu okuduktan sonrasında Çorum lisesini bitirerek, 1962 senesinde Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. 1965-1971 yılları aralığında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde asistanlık yapmış oldu. Erzurum’da Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde sosyoloji asistanı iken aynı bölümde sosyoloji doçenti olan Orhan Türkdoğan tarafınca Marksist propaganda ve bölgecilik yapmış olduğu nedeni öne sürülerek ‘suç duyurusu’ edilen Dr. İsmail Beşikci 12 Mart1971 döneminde sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı ve üniversite ile ilişiği kesildi. 1974 affıyla cezaevinden çıkar bu kez de Kürt sorununu işleyen düşüncelerinden dolayı yargılanır.

Kürt problemi üstüne araştırmaları ve yazılarıyla tanınan Beşikçi, 8 kez cezaevine girip çıktı ve yaşamının 17 yılı cezaevinde geçti. 12 Eylül askeri darbesinden ilkin 1979’da cezaevine girer ve 1987’de özgür bırakılır sadece davalar bir türlü peşini bırakmaz bu davalardan giydirilmiş olduğu hükümlerle 1999’a kadar tutuklu kalır. 1999 senesinde meydana getirilen sınırı olan yasal düzenleme sonucu tahliye olduğunda hakkında toplam 100 yıl hapis ve 10 milyar lira para cezası verilmişti. İsmail Beşikçi’nin 36 kitabından 32’si yasaklandı.

Bilhassa ErzurumAtatürk Üniversitesi’nde asistanlığı döneminde yapmış olduğu çalışmalarla dikkati çekmiştir. Bu dönemde doktora tezi olarak hazırladığı “Alikan Aşireti Üstüne Sosyolojik Bir İnceleme” alanında devletimizde yapılmış olan en mühim sosyolojik bilimsel bir çalışmadır.

Öğretim üyeliği döneminde devletimizde yaşanmış olan talebe hareketleri de göz önüne alındığında kargaşa ve bunalımlı bir döneme denk gelmektedir. Devrin hükümeti tarafınca (S. Demirel hükümeti) suçlanmış ve akabinde uzun yıllarını geçireceği hapishane yaşamı adım atmıştır.


İsmail Beşikçi Kitapları – Eserleri

  • Devletlerarası Sömürge Kürdistan
  • Kürt Aydını Üstüne Düşünceler
  • Orta Doğu’da Devlet Terörü
  • Kürt Toplumu Üstüne
  • Hayali Kürdistan’ın Dirilişi
  • Devlet ve Kürtler
  • Bir Aydın Bir Teşkilat ve Kürt Sorunu
  • Bilim Yöntemi
  • Kürdistan Üstünde Emperyalist Bölüşüm Mücadelesi 1915-1925
  • Unesco’ya Mektup
  • Bilim-Resmi İdeoloji, Devlet Demokrasi ve Kürt Sorunu
  • Kirletilen Kavramlar: Bilim, Eşitlik, Adalet
  • Kendini Keşfeden Ulus Kürtler
  • Doğu Anadolu’nun Düzeni
  • PKK Üstüne Düşünceler – Özgürlüğün Bedeli
  • Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Programı(1931) ve Kürt Sorunu
  • Türk Tarih Tezi “Güneş-Dil Teorisi ve Kürd Sorunu
  • Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar : Göçebe Alikan Aşireti
  • Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı ”33 Kurşun”
  • Resmi Tarih Tartışmaları 6 : Resmi Tarihte Kürtler
  • Rejimin Niteliği ve Kürtler
  • Kirletilen Değerler (Demokrasi, Barış, Kardeşlik)
  • Kürtlerin Mecburi İskanı
  • Doğu Mitingleri’nin Analizi (1967)
  • Başkaldırının Koşulları
  • Kürdler ve Geleceğini Belirleme Hakkı
  • Ziman – Nasname – Netewe u Neteweperweri
  • İşlevsizleşen yasaklar – Fikir Yasakları Dolandırıcılık Yasakları
  • Îskana Mecbûrî Ya Kurdan
  • Dewlet û Kurd
  • Lı Rojhılata Navın Terora Dewlete
  • Vejina Kurdistana Xeyali
  • Hukuksuz Adalet
  • Uluslararası Anti Kürd Nizam ve Yüksek Kürd Bilinci
  • Bilimsel Yöntem Üniversite Özerkliği ve Demokratik Toplum İlkeleri Açısından İsmail Beşikçi Davası V
  • Çawanîya Rejîme û Kurd
  • Şêwaza Zanistê
  • Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi


İsmail Beşikçi Alıntıları – Sözleri

  • Hilafet’in kaldırılması ve laikliğin kabul edilmesiyle beraber dinin bu ezici ve birleştirici fonksiyonunu kaybetmesi gerekiyordu. Ve o şekilde oldu. O halde, Osmanlı İmparatorluğu’nda dinin ve Hilafet’in oynadığı fonksiyonu yeni Türkiye’de de oynayacak bir başka kuruma gerekseme vardı. Bu, “Türk milliyetçiliği” olarak saptandı. Fakat milliyetçilikten ne idrak etmek gerektiği ve milliyetçiliğin toplumsal temelleri tam olarak ortaya konulamadığından ırkçı bir ekip gelişmelerden de uzak kalınamadı. 1924 Anayasası’nın hazırlanmasında bunun tesirini görmek mümkündür. Anayasa’nın “Türklerin hukuk-u ammesi” bölümündeki “Her Türk…” (mad. 68), “Türkler kanun nazarında…” (mad. 69), “… hak ve hürriyetleri Türklerin doğal hukukundandır” (mad. 70), “Türkler gerek şahıslarına…” (mad. 82), “Iptidai öğrenim tüm Türkler için mecburidir…” (mad. 87), “Hukuku siyasiyeyi haiz her Türk…” (mad. 92) benzer biçimde ifadeler bunun en güzel örnekleridir. Gerçi aynı Anayasa’nın 88. maddesinde, “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı gözetilmeksizin Türk idlak olunur” deniyor ise de, bu da cemiyet yapısı ile en küçük bağları olmayan bir maddeden öteye geçememiştir. (Kürt Toplumu Üstüne)
  • “Kürtler dikenli tellerle, mayın tarlaları ile karakollarla, kulelerle bölünmüştür.” (Unesco’ya Mektup)
  • Kürdistan’da baba-oğulun aynı yerde, işkence tezgahlarında sorgulamaya alınmaları daima, her yerde izlenebilir bir durumdur. Dedenin, oğlun ve torunun aynı yerde sorgulamaya alınmalarına, işkenceye uğramalarına da sık sık rastlanmaktadır. Dede, oğlunun ve torununun, işkenceler esnasında çıkardığı sesleri, çığlıkları, acıları duymaktadır, canında hissetmektedir. Oğul babasının ve oğlunun, torun dedesinin ve babasının feryatlarını en ince ayrıntılarına kadar hissetmektedir, duymaktadır. İnsanlık için bundan oldukça daha ağır bir zulüm olabilir mi? Kürt toplumu bu zulmü sık sık yaşadı, hâlâ yaşıyor.
    Bu, aslen insanlığın bir sorunudur. (PKK Üstüne Düşünceler – Özgürlüğün Bedeli)
  • Türkiye’de, toplumda ruhsal bir bölünme de vardır.
    Çatışmalarda bir asker yaşamını kaybetmiş olduğu vakit, gerek asker için gerek ailesi için oldukça övücü sözler edilmektedir. Onların cenaze törenleri, haber programlarında ilk haber olarak yer verilmiştir. “Bir hafta sonra baba olacaktı” “terhisine beş gün kalmıştı.” “Nişanlıydı, terhisten hemen sonra düğünü olacaktı…” Radyolar, televizyonlar, gazeteler bu mevzuda oldukça aktiftir. Çatışmalarda bir Kürt militan öldüğü vakit ise haberler “oh olsun” duyguları içinde verilmektedir. Türk insanı çatışmalarda çocuklarını yitirmiş Kürt analarının da acılarını hissetmeden kendilerini Kürt analarının yerine koymadan, ruhsal bölünmenin giderek toplumsal bölünmenin önüne geçilemez. Bu ruhsal bölünmenin oldukça derin olduğu da yakından biliniyor. Sivil ve askeri siyaset de, çatışmalarda çocuklarını kaybeden Kürt analarının, Kürt ailelerinin acılarını hissedebilmelidir. Bu şekilde bir süreç yaşanmadan toplumsal bütünleşme gerçekleşemez. (Devlet ve Kürtler)
  • Kürdistan, elbet, kendi kendine, durup dururken parçalanmamıştır. Kürd ulusu kendi talep ve iradeleriyle bölünmemiştir. (Kürdistan Üstünde Emperyalist Bölüşüm Mücadelesi 1915-1925)
  • günümüze kadar said-i kurdi’nin Kürt kimliği gizlenmeye çalışılmıştır. said-i Nursi’nin bilhassa said-i kürdi imzası ile yazı yazdığı dönemleri o dönemlere ilişkin düşünceleri ve faaliyetleri gizlenmeye çalışılmaktadır. ( İsveç’te gösterilen bergeh dergisi, 1990/, Said-i Kurdi’ye ilişkin bir araştırma yayınlanmıştır. rahat, unutulmuşluğun bir öyküsü ; Said-i Kürdi. s 17-35) (Kürt Aydını Üstüne Düşünceler)
  • 23 Nisan, 19 Mayıs, 24 Temmuz, 30 Ağustos, 29 Ekim vs. Kürtlerin bayramı falan değildir. Bu ırkçı ve sömürgeci devletin ulusal bayramlarıdır. (PKK Üstüne Düşünceler – Özgürlüğün Bedeli)
  • İsmail Beşikçi’ye düşüncelerinden dolayı cezalar veriliyor. Yaşar Kemal’de asla vicdan yok. Rahatça, vicdanı sızlamadan ödülleri alıyor. Gazetelerde pozlarını görüyoruz, gülümsüyor, gururlu gururlu duruyor. (Hukuksuz Adalet)
  • Dunyada hiçbir millet, hiçbir insan, kış ortasında evlerini yakmaz, yıkmaz, evini, köyünü, mahallesini, yaşamış olduğu şehri tank ateşine, top ateşine tutmaz; yerleşme bölgelerini cenk uçaklarıyla bombalamaz. Hiçbir halk, en kıymetli evlatlarını, gepgenç evlatlarını, “faili bilinmeyen” denen, fakat failleri tastamam belli olan cinayetlerle birbiri ardına yok etmez. Hiçbir yönetim kendi halkına, ulusuna soykırım yapmaz. Tüm bunlar Kürtlere, düşmanları tarafınca dizgesel bir halde dayatılmaktadır, uygulanmaktadır. (Kirletilen Değerler (Demokrasi, Barış, Kardeşlik))
  • DDKO 12 Mart 1971 Muhtırasın­dan sonrasında kapatılıp Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkı Yönetim Ko­mutanlığı Askeri Mahkemesinde yargılandığı vakit, Anka­ra ve İstanbul DDKO başta olmak suretiyle tüm DDKO’lar hakkında hazırlanan iddianamelerde DDKO’ların Kürtlerden bahsetmesi. Kürt halkının haklarına haiz çıkmasın­dan dolayı. Kürtlerin var-olmadığı üstüne yüzlerce sayfa tarihle ve gerçeklerle ilgisi olmayan görüşler iddianameye doldurulmuştu (Resmi Tarih Tartışmaları 6 : Resmi Tarihte Kürtler)
  • tarih içinde egemen sınıfların, egemen kültürü olarak; çalışmayan, üretmeyen asalak egemen güçler/sömürenler çalıştırdıklarının, sömürdüklerinin doğrusu üretim yapanların sırtlarında yük oldukları halde, tam tersi bir propaganda ile emekçilerin kendilerine yük bulunduğunu iddia ederler. (Resmi Tarih Tartışmaları 6 : Resmi Tarihte Kürtler)
  • Bilgi en büyük güçtür. Bilimsel informasyon ve onun yarattığı şuur toptan, tüfekten, füzeden, tanktan oldukça daha etkili bir silahtır. (Bilim Yöntemi)
  • -Kaçakçılık yüzünden milyon kazananlar vardır.
    -Devlet memurları kaçakçılarla beraberdir. Ya polis, jandarma benzer biçimde hadisenin içindedir, yada, kaymakam, vali, hakim, savcı… benzer biçimde hoşgörme etmektedir. (Kürt Toplumu Üstüne)
  • Türk basını Milli İstihbarat Teşkilatı ne istiyorsa onu yazmaktadır. (PKK Üstüne Düşünceler – Özgürlüğün Bedeli)
  • Çözüm bu varlığı kabul etmek, tarihsel ve bilimsel gerçeği kabul etmekten geçer. (Bir Aydın Bir Teşkilat ve Kürt Sorunu)
  • Kürtlere karşı durmadan büyüklük taslayan, Kürtleri dışlamayı dizgesel bir halde sürdüren bir yönetimin, Batı karşısında boynunun sürekli eğik kalması, aslen Kürt sorunuyla ilişkilendirilmesi ihtiyaç duyulan bir tutumdur. (Hayali Kürdistan’ın Dirilişi)
  • Fakat toprağı yönetim eden güç ile devleti yöneten gücün aynı toplamanmaya başlaması bir çeşit feodalitenin meydana gelmesine, dolayısıyla köylü sınıfının ezilmesine sebep oldu. (Oya Sencer, a.g.m., s. 146-157) (Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar : Göçebe Alikan Aşireti)
  • Mıntıkanın ekonomik, toplumsal, kültürel, çağdaş gereksinimlerini, sıhhat ve bayındırlık ile ilgili gereksinimlerini hızla gidermeye çalışmak (Md. 11/e)
    Mıntıkası içindeki halkın kişisel haklarını korumak (Md. 11/f)
    Halkın iskan edilmesini ve ekonomik durumunun yükseltilmesini, köylülerin, çiftçilerin toprağa haiz olmalarını sağlamak (Md. 11/g) (Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi)
  • Evet orada muharebe yoktur, top sesleri işitilmiyor. Fakat hükümeti tanımayan, yalnız aşiret reislerini tanıyan bir zümre vardır. Medeni bir memlekette en büyük kuvvet hükümettir, devlettir. Bunun yerine en büyük kuvvet olarak aşiret reisini yada bir ağayı tanımak ne anlamına gelir. Bu hukuki manada; anormal bir vaziyettir. (Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi)
  • İnsanlığı tehtit eden olgu terör değildir. Bugün insanlığı tehtit eden olgu devlet terörüdür. (Orta Doğu’da Devlet Terörü)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Hosting Nilüfer kombi servisi toptan çakmak
likit