Montauk – Max Frisch Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Montauk – Max Frisch Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Montauk kimin eseri? Montauk kitabının yazarı kimdir? Montauk konusu ve anafikri nedir? Montauk kitabı ne konu alıyor? Montauk PDF indirme linki var mı? Montauk kitabının yazarı Max Frisch kimdir? İşte Montauk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…
Kitap Künyesi
Yazar: Max Frisch
Çevirmen: İlknur Özdemir
Orijinal Adı: Montauk
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750844386
Sayfa Sayısı: 136
Montauk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hayatta başarı göstermiş bir adam bir su aygırı benzer biçimde görünebilir, hanımefendiler kendilerini ona teslim etmekle kalmazlar, çekiciliklerini asla çekinmeden, seve seve ortaya koyarlar. Ancak sokaktayken, kalabalığın arasına karışmışken kendimi gene tamamıyla su aygırı benzer biçimde hissediyorum.
Anlatıcı, kitabının tanıtımı için gittiği New York’ta, yayınevinde çalışan, kendisinden yaşça epey genç Lynn ile tanışır. İkisi de birbirinden etkilenir ve hafta sonunu beraber Montauk’ta geçirirler. Bu kısa beraberlik, anlatıcının yaşamı süresince hanımlarla ilişkisini irdelemesine, üstünde derinlemesine düşünmesine neden olur. Yazar, Mayıs 1974’te yaşamış olduğu bu duygusal ilişkiyi özyaşamöyküsel çerçevede anlatırken, kendisini üçüncü şahıs konumuna koyar, anlatımını pek oldukça ufak bölüme böler; bu parçaları anılarla, günlüğünden notlarla, kendine dönük eleştirilerle, ilk karısı, evlatları, sevgilileri ve bilhassa Avusturyalı ozan ve yazar Ingeborg Bachmann’a olan tutkulu aşkıyla mozaik benzer biçimde işler. “Montauk”, eserlerinde ağırlıklı halde kimlik sorunsalı, yabancılaşma, çağıl toplumun etik açmazları temalarını araştıran Max Frisch’in hanım-adam ilişkisi üstüne en kişisel kitabı sayılabilir. Mahrem ve oldukça hususi bir hesaplaşma.
“Frisch daha önce hiç bu kadar kısa, bu kadar kıt sözcükle, ama aynı zamanda bu kadar açık ve özlü, bu kadar canlı ve coşturucu yazmamıştır. “Montauk” şiirsel bir bilançodur; kaygının yazarının elinden çıkmış aşka dair bir kitaptır.”
– Marcel Reich-Ranicki
Montauk Alıntıları – Sözleri
- Sonra, hiçbir şey düşünmediğini fark ediyor; ne dünü ne yarını, ne de bugünü.
- Her süre bir tek kendimi anlattığım da doğru değil. Ben kendimi asla anlatmadım. Ben kendimi yalnızca ele verdim.
- Bu pencerelerin korkulukları oldukça alçak, aşağıya, kavşağa bakmak istersem dikkatli olmam gerekir; insan bir tek rüyasında kendi gücüyle uçabilir.
- Ben kendi çılgınlığımda kendimi yaralıyorum.
- Gömleğimi yırtıyorsam, kastettiğim canımdır.
- Şu anda, bir kerecik olsun, derdimi anlatabilsem, ölmeye razıyım, başka bir şey istemem.
- Hayatıma son vermek için asla ciddi bir girişimde bulunmadım; ciddi olmayan bir girişimde de. Sadece sık sık, hayatımın her döneminde bunu düşündüm. Bir uzman benzer biçimde şurada burada ergonomik imkanlar görüyorum. Bu işe uygun düşecek bir kiriş görüyorum. Yüksek bir binada bu düşünce her insanın aklına gelir; orada kolay ve güvenilir bir girişim olur bu. Evde silahım yok, bu sebeple devamlı sağduyulu değilimdir, intihar da sağduyuyla yapılacak bir eylemdir. Aklımda bu fikirle bir dağ yolunu gözden geçirdim ve umulmadık şekilde sağlam çıkabilecek bir korkuluğu bulunmayan minimum üç yer keşfettim, buralarda, bilhassa sisli havalarda, intihar bir kaza benzer biçimde görünebilirdi. Buna sık sık da hazır oluyorum, hem de ayık kafayla hazırım, belli bir niçin olmadan.
- …düşünmek yararsız, geleceğimin hangi yönde bulunduğunu bilmiyorum.
- Sonradan, boşuna öfkelenmişim, diyorum; kördüğümü çözemedi öfkem — üstelik özür dilemem gerekecek.
- Her süre bir tek kendimi anlattığım da doğru değil. Ben kendimi asla anlatmadım. Ben kendimi yalnızca ele verdim.
Montauk İncelemesi – Kişisel Yorumlar
2. Frisch eserim ve gene doyurucu oldu benim için..
Okuması oldukça kolay diyemem, yazarı daha ilkin okumasaydım ilk kitabın bu olmasını istemezdim.
Ama onun dahi kalemine aşina oldugum için ben bir tek yazınsal zevke odaklandım.
Kitap yazarın özyaşamoykusu ; günlüğü, anıları işlenmiş. Bilhassa New Yorka bir davete giderken ,yayınevinde tanıştığı oldukça genç bir kız ile yaşamış olduğu aşk üstünden bir dönüşüm var..
Neden zor;
1. Yazar bu otobiyografik eserde kendini 3. Kişi olarak konu alıyor . Bu durum okuyucuyla arasına bir tık meseafe koyuyor benzer biçimde hissedilebilir.
2. Belli bir kronolojiye bağlı kalmıyor .. Sevgilisinden bahsederken hopp eski eşine geçiyor vs..
Neden oldukça sevdim:
1- Max Frisch’i idrak etmek icin okumuyorum.. haz icin okuyorum ve kaç okur hakkını tam verıyordur bilemem.. Kendi adına kolay cümlelerine vurulmuş olduğu söyleyebilirim.. Onun kitaplarını okumak , içimdeki kara kutuya dokunuyor , kaygılar, korkular yine yüzeye cıkıyor sanki..
2- cok basıt 2 kelimelik bir cumle. Bu kadar .. Mwx Frısch bunu o şekilde bir yerde kullanıyor ki çarpışıp kalıyorum.. Onun soylemesi anlamlı hale getiriyor.
3- Hayranlık duyuyorum. Zekasına, değişik tarzına .. Onu okurken, keşke tanısaydım onu zamanda seyahat yapmış olup kafasına , hayatına şu şekilde bir dalmak arzu ederdim..
Saymakla bitmez..
Özetlemek gerekirse kitap hepimiz icin mi bilmiyorum fakat
Ben oldukça sevdım.
Yazara mavi sakal sonrasında günlükleri ile devam edeceğim. (psk.okuyor)
Frisch’ten samimi anlatı: Otobiyografik: İtiraf edeyim: Başarılı bir yazarın yaşamının son demlerinde genç bir hanımla bir tek haftasonu da olsa ilişkisini merak ettim ve doğal ki beğendiğim kalemin yaşam hikayesinden kesitleri de.
Frisch’in 1974 yazında yaşamış olduğu bir haftasonu ilişkisi merkezinde hayatından bölümler içeren bir anlatı. Yazarak geçinemediği mimarlık zamanları, çocukluk ve gençlik anıları, başından geçen evlilikler ve aşklar. Olmayan kişiler ve kendi içinde ibretlik vakalar uydurmadan, topluma olan sorumluluğu üstünden yazarlığını haklı göstermeden, bildiri kaygısı taşımadan bir tek anlatmak istediğini yazıyor, bir yerinde. Küçüklüğünde loş odasında yatarken yorganın altında saatlerce el feneri ışığında Donkişot okurken gözkapakları düşük kalıp tedavi olmuş, Yahudi sevgilisini kurtarmak için evlenmeye zorladığında red cevabı almış, kıskançlık ve kayıtsızlık duyguları içinde hanımlarla problemler yaşamış, kitabında dile getirdiğine nazaran.
‘Yaşanmışlıkla ve okurla mesafesini koruyabilen, mahrem ve oldukça hususi bir hesaplaşma’ yazıyor arka kapağında. #stiller romanından derin etkilendiğim yazarın bu samimi anlatısından sonrasında son romanı #mavisakal ve #günlükler ile devam edeceğim okumaya, bununla beraber Brehct sonrası Alman tiyatrosunun dev ismine…. (Hayat Bu)
“Montauk” Max Frisch’in kendisiyle hesaplaşması ve onun en kişisel kitabıdır.
ABD’de kitabının tanıtım turu esnasında, yayıncı Alice Locke-Carey ile olan kısa aşk hikâyesi Frisch’in yaşamının acımasız bir dökümünü çıkarması için bir fırsattır.
Kitap, yaşamının haykırışı olarak da adlandırılabilir; geçmişte onlarca yıla yayılan, tüm ilişkilerini, evliliklerini ve sonu faciayla biten aşklarının tamamını içeren bir haykırış.
Babasını kaybedince Alman Dili ve Edebiyatı eğitimini yarıda bırakmak mecburiyetinde bırakıldı ve mimarlık fakültesini bitirdikten sonrasında, yine yaşamını yazmaya adadı. Gençlik arkadaşı Werner Coninx hakkında çizdiği portre, tek kelime ile muazzamdı. O denli içten ve samimi bir üslupla ifade ediyor ki dostluklarını, tüm kitap onun hakkında olabilirdi diye düşündüm. Hayatında iz bırakanların en başlangıcında, üst sınıfa mensup Gertrud Constanze von Meyenburg ile ilk eşiyle olan evliliği ve evlatları içeriyor.
Ozan Ingeborg Bachmann ile olan tutkulu aşkı, evlenme teklifinin reddi ve aşırı kıskançlığının yüzünden bittiğini açık sözle ifade ediyor. Kendisinden 28 yaş ufak olan ikinci eşi Marianne Oellers bir arkadaşıyla uzun süre onu aldatmış.
“My Life As A Man” alt başlığı altında iki değişik yanını eleştirisel bir halde konu alıyor, bir taraftan zayıf, aldatan ve biten ilişkileri için kendini görevli tutan bir adam ve öteki taraftan dünyada yüksek takdir gören başarı göstermiş bir yazar.
Frisch’in hikâyesi herhangi bir kronolojiyi takip etmiyor. Anıların ve fikir parçalarından özenle oluşturulmuş bir kolaj benzer biçimde daha oldukça. Anlatı perspektifindeki değişimler, Frisch’in kendinden kuşku dolu hayatına geri baktığını ortaya koyuyor.
“Montauk” bir taraftan şiirsel üslubun egemen olduğu bir yaratı fakat öteki taraftan da bir yaşamın cilasız analizidir.
Max Frisch’ten okuduğum ikinci kitabım, devamı gelecek (Le ciel)
Montauk PDF indirme linki var mı?
Max Frisch – Montauk kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Montauk PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Max Frisch Kimdir?
15 Mayıs 1911’de Zürih’te doğan Max Frisch, on altı yaşlarında yazmaya başladı. Alman dili üstüne eğitim görürken, yirmi iki yaşlarında babasının ölmesiyle gazetecilik hayatına atıldı. Böylece Doğu Avrupa’ya ilk araştırma gezilerini yapmış oldu. Yirmi beş yaşlarındayken, Zürih Yüksek Teknik Okulu’na girdi ve 1941’de mimarlık diplomasını aldı. İkinci Dünya Savaşı esnasında İsviçre ordusunda vazife meydana getiren Frisch’in 1934’ten itibaren pek oldukça romanı ve tiyatro oyunu gösterildi. Yazar 1958’de Almanya’nın en mühim edebiyat ödülü olan Georg Büchner ödülünü, 1976’da da Alman kitapçıların verdiği Barış Ödülü’nü aldı. Yapıtlarının tümünde çağının genel toplumsal bunalımlarını ve geleneklere dayalı düzene karşı uyanan kuşkuyu dile getiren Frisch, bugün modern İsviçre edebiyatını dünya edebiyatında temsil eden en büyük adlardan biridir. 1991’de yaşamını yitirmiş olan Max Frisch’in başlıca yapıtları şunlardır: Homo Faber, Stiller, Locarno’u Eczacının Düşü, Biyografi, Mavi Sakal, Adım Gantenbein Olsun.
Max Frisch Kitapları – Eserleri
- Sessizliğin Yanıtı
- Homo Faber
- Mavi Sakal
- Stiller
- Kont Öderland
- Montauk
- Andorra
- Sorular-Sorular-Sorular
- İnsan Nedir ki
- Günlükler 1946-1949
- Don Juan ya da Geometri Aşkı
- Bidermann Und Die Brandstifter
- Locarnolu Eczacının Düşü
- Biyografi
- Günlükler 1966-1971
- Günce
- Adım Gantenbein Olsun
- Tirbüşon
- 2 Oyun Kont Öderland – Santa Cruz
- Sorular Sorular Sorular
- Cezaevi Günleri
Max Frisch Alıntıları – Sözleri
- Eğittiğimiz insan zihninin, temelde türün kendi kendini yok etmesi üstüne tesis edildiğine akıl erdirebilir misiniz!?… (Sorular-Sorular-Sorular)
- “Sevgili ölüm, hemen hemen yaşamadım.” (Sessizliğin Yanıtı)
- ve her şey yerle bir oluveriyor. (İnsan Nedir ki)
- Dur! dedi: Sen orada durunca Venüs daha güzel görünüyor… (Homo Faber)
- Niye mutlu bir düş? (Locarnolu Eczacının Düşü)
- Birileri parayı getiriyor, ötekiler alıp götürüyor. Her gün bu şekilde. Mesela birileri paraya gereksinimleri olduğundan çalışıyor, diğerleriyse onların yerine para çalmış olduğu için kazanıyor. (Kont Öderland)
- Sevişmeyle geçen gecelere yazık. (Locarnolu Eczacının Düşü)
- “Dünyadaki tabanca birikimini kalemimizle yok edemeyiz, fakat iki tarafça da cenk yöntemi olarak kullanılan boş söz yığnlarını allak bullak edebiliriz. (Günce)
- Benim arkadaşa ihtiyacım yok. Kendi kendime düşünürüm. (Mavi Sakal)
- Neden sizin gözünüzde gerçek sahibi degilim? Siz hakikatten güçlümüsünüz? (Andorra)
- Herkes, er ya da geç kendi yaşamı sandığı bir öykü yaratır. (Adım Gantenbein Olsun)
- Kıskançlık: Başkasıyla kıyaslanmaktan korku. (Günlükler 1946-1949)
- Duvardaki çatlak benzer biçimde bir şey bu. Çatlağı görmemek için duvarı kâğıtla kaplayabilir insan. Oysa çatlak kalır. (Kont Öderland)
- Ulaşılmaz bir uçurumda çürüyen bir yatak (İnsan Nedir ki)
- …aslına bakarsak unuttum kısaca istemediğim süre asla hatırlamam. (Homo Faber)
- sevilmeye kıymet demek isterim (Homo Faber)
- “Yalan söylemek, yalancılığın aksine gücümüzü tüketir: yalan bir edimdir, şeytani bir edim. Yalan söylemek başka bir bilinci bilgili olarak gizlemektir, irade gerektirir ve tehlikeli bir girişimdir devamlı; oysa yalancılık sözcük olarak aynı şeyi ifade etse de merttir, ahlaklıdır, huzurludur. Bu nedenle yalancının söylediğini çürütmek mümkün olmaz asla, tıpkı bir tapınağa saygısızlık edildiğinde olduğu benzer biçimde öfkelenir insan bir tek; onun tapınağı, ona en iyi gelen şeyin , gerçeğin , kendi gerçeğinin değil , aslolan gerçeğin sonsuz, değiştirilemez, dokunulmaz, mukaddes ve mutlak olduğuna duyduğu itimat ve umuttur. (Günlükler 1966-1971)
- Senin bana özgürlük tanıman gerekmez, gereksinim duyarsam kendi özgürlüğümü kendim alırım. (Stiller)
- “Beni duyuyormusun? Ben diyorumki: sen korkak değilsin. Eğer öteki Andorralılar benzer biçimde olmak istersen, işte o süre korkaksın…” (Andorra)
- İnsanın öz-özlüyündə bütöv olmaması dəhşətli bir şeydi! Və onun bütövləşmək arzusu nə qədər güclüdürsə, onu başqa cinsə nökərçiliyə vermiş taleyin lənəti də o qədər güclü olur. (Don Juan ya da Geometri Aşkı)
Yorum Ekle
[
YORUMLAR
YORUM YAZ!