Eğitim

Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın – Filiz Yavuz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın – Filiz Yavuz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın kimin eseri? Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın kitabının yazarı kimdir? Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın konusu ve anafikri nedir? Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın kitabı ne konu alıyor? Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın PDF indirme linki var mı? Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın kitabının yazarı Filiz Yavuz kimdir? İşte Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Filiz Yavuz

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750724831

Sayfa Sayısı: 232


Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Beni “Akkuyu”larda Merdivensiz Bıraktın, Türkiye’de tekrardan fakat bu kez daha hararetli bir halde gündeme gelen nükleer enerji konusunu, saydam ve hepimiz için anlaşılabilir bir halde konu alıyor.

“Mülki ve yönetimsel erkân” tarafınca devamlı “daha çok enerji” deniyor. Türkiye’nin ekonomik gelişmesi ve sanayileşmesinin enerji açığını gidermeye bağlı olduğu vurgulanıyor. Bu ihtiyacı gidermenin yolu olarak da tehlikeli bir yöntem gösteriliyor: nükleer santral.İşte bu can yakıcı meselede genel geçer yargı ve algıların ötesinde gerçeklere, bizleri endişelendiren şeylerin ne işe yaradığını bilmeye ihtiyacımız var.

Niras ve BBC Media Action ortaklığındaki “Objective” isminde araştırmacı gazetecilik programının desteğini almış olan Beni “Akkuyu”larda Merdivensiz Bıraktın, bu denli güncel bir sorun ile alakalı nadir ve bir o denli da mühim bir emek harcama…

(Tanıtım Bülteninden)


Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın Alıntıları – Sözleri

  • “Çernobil nükleer santral kazası ve bu kazanın Türkiye’de insan sağlığına tesirini saptamak için; birçok bilimsel disiplini de içeren araştırmacı grubu tarafınca yapılacak uzun erimli bir araştırmaya gereksinim var.”
  • “Biz nükleer santrali hiç istemedik fakat söz hakkını biliminsanlarına ve siyasetçilere bıraktık.İşte bu yüzden bütün bu sorunları yaşadık.Ama artık kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek istiyoruz.”
  • Oysa velev ki nükleer enerji oldukça ucuz olsun… Velev ki bir nükleer santral değil 3 bin ila 20 milyon kişiye istihdam sağlasın… Velev ki nükleer enerji Türkiye’nin dşa bağımlılığını azaltsın ve hatta direkt olarak bitirsin.. Ne farklıdır? Kaza riski bir türlü sıfırlanamayan ve atık sorununa bir türlü çözüm bulunamayan nükleer santraller gelecek kuşakların yaşamı da dahil olmak suretiyle yaşamımızı ve doğayı tehdit ettikten sonrasında.
  • ICAN temsilcisi Arife Köse’nin verdigi bilgilere bakılırsa halihazırda ABD 8 bin, Rusya 10 bin, Fransa 300, Ingiltere 225, Çin 240, Hindistan 80-100, Pakistan 90-100, Israil minimum 80, Kuzey Kore minimum 10 tane nükleer silaha haiz.
  • Sanayi devi Almanya bile nükleer atıklarla başa çıkmakta bu kadar zorlanırken Türkiye nükleer santralleri olduğunda atıklarnyla ne meydana getirecek?
    ….
    Zira probleminin yaniti geçen yıl İzmir Gaziemir’deki bir kurşun fabrikasının bahçesinde gömülü olarak bulunmuş oldu ve Türkiye daha nükleer santrale haiz olmadan nur topu şeklinde bir atık sorununa haiz bulunduğunu öğrendi.
    Avca döküm sanayide ilk ışınım tespitinin 2007’de yapılmiş ve fabrikada nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılan çubukların eritildiği belirlenmişti. Yasal olarak Türkiye’ye girişi yasak olan bu maddelerin varlığı, yasadışı nükleer atık ticaretine işaret ediyordu. Fabrikanın bahçesinde binlerce ton atık bulunduğundan 2007 den itibaren TAEK’ in yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ízmir Valiliği, Izmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Kaymakamlığı ve Gavie Belediyesi de haberdardı. Yerin altındaki atıkların miktar
    hakkında ise kimse net bir tahmin yürütemiyordu. 2008de TAEK, radyasyonlu bölgenin karantinaya alınması icap ettiğini
    söylemiş oldu. 2009’da Çevre Bakanlığı fabrikayı denetledi. 2012’nin sonuna gelindiğinden kurumlar tedbir almak adına hiçbir şey yapmamıştı.
  • Eğer Romalılar nükleer santral sahibi olsaydı, biz hâlâ onların atıklarının bekçiliğini yapıyor olacaktık.
  • Oysa Sovyet nükleer bilimciler 26 Nisan 1986’dan ilkin büyük bir gururla Çernobil Nükleer Santrali’nde facia boyutunda bir kaza olmasının imkânsız bulunduğunu açıklıyordu.
    Sovyet basını nükleerin riskleri üstüne yürütülen tartışmalarda, Türkiyelilere tanıdık gelecek şekilde, nükleer santrali semaverle kıyaslayarak santralin semaverden bile daha tehlikesiz bulunduğunu yazıyordu. Fakat o şekilde olmadı. Başkent Kiev’in 135 km kuzeyinde yaşayan Çernobil halkı, 26 Nisan’da nükleer bir felakete uyandı.
  • Bölge insanı, “Nükleer mi, yoksa termik santral mi?” İkilemine itilmiş durumda, sanki birini seçmek zorundalarmış şeklinde. Nükleeri sorunca meselenin çoğu zaman termik santralin çıkardığı dumanla bitmesi bu yüzden. Termik santrale daha bir heyecanla karşı çıkıyorlar, zira termik santral iki yılda kurulup bacası tütmeye başlıyor. Köyün üzerini kapkara bir duman kaplıyor, nefes alınamaz hale geliyor. Bu etkilerin gözle görünür olması termiğin nükleerden daha fena olduğu algısına yol açıyor.
  • En başından beri nükleer santrale haiz olabilmek için didinip duran Türkiye…
  • “Çernobil nükleer santral kazası ve bu kazanın Türkiye’de insan sağlığına tesirinin saptanması için; birçok bilimsel disiplini de içeren araştırmacı grubu tarafınca yapılacak uzun verimli bir araştırmaya gereksinim var.”
    Bir de doğru muntazam bir kanser istatistiği bile tutulamamışken Türkiye iyi mi nükleer santralde israr edebilir, diye sormaya.


Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Akkuyu ve Sinop’a yapılması planlanan nükleer santraller ile ilgili meydana getirilen araştırmaları, süreci ve o bölgelerde yaşayan insanların düşüncelerini ele alan bir kitap. (Aspasia)

Devletimizde hemen hemen bir nükleer santral yok Sinop ve Mersin Akkuyuda kurulması planlanan santraller hakkında merak ettikleriniz halkın bu yönde gösterdiği tepkiler bir gazetecinin ağzından aktarılmış. Çernobildeki nükleer patlama ve neticeleri karşılaştırılarak ortaya güzel bir yazı çıkmış (Kitabiyotik bir sağlıkçı)

Kitabı bitirdiğimde Türkiye’de nükleer santral kurma süreci ve mevzu hakkında genel olarak informasyon edinmiştim. Konuyu merak edenler için başlangıç kitabı olabilir. Nükleer atık depolama dahil sürecin gerektirdiği pek oldukça mevzuda plansız hareket edildigini de malesef öğrenmiş oldum. Almanya dahil bir çok nükleer santral sahibi ülke reaktörleri azaltarak kapatma yoluna giderken Türkiye nükleer santral oluşturmak istiyor. Hem de nukleer santral şeklinde gelecek nesilleri de etkileyecek bir sürecin gerektirdikleri kervan yolda düzülür zihniyetiyle sonradan tamamlanıyor. (Bahriye)


Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın PDF indirme linki var mı?


Filiz Yavuz – Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Filiz Yavuz Kimdir?

1981’de Eskikent’de hayata merhaba dedi. Nükleerin ne demek bulunduğunu 1999’da girmiş olduğu İstanbul Üniversitesi’nde öğrendi ve nükleer karşıtı oldu. Belki de bu yüzden ekoloji alanında emek harcamayı seçti; çeşitli mecmua, gazete ve tv kanallarında muhabirlik ve editörlük yapmış oldu. 2008’de Marmara Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek lisansına başladı. İstanbul ve Madrid örnekleri üstünden şehir kültürü ve gazetecilik ilişkisini inceledi. Tezin Madrid ayağını yazmak suretiyle “Universidad Complutense de Madrid”den çağrı aldı. Yaklaşık bir yıl Madrid’de kaldı. Tezini 2011’de savundu. 2012’de gene Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gazetecilik doktorasına başladı. Nükleer Karşıtı Hareketin Gazetelerdeki Yansıması” temalı doktora tezini yazmakla, bir de Deniz’e bakmakla meşgul.


Filiz Yavuz Kitapları – Eserleri

  • Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın
  • Göçmek Ne Garip Şey Anne!


Filiz Yavuz Alıntıları – Sözleri

  • Bir yaşam kaç bavula sığar. Ben üç bavula sığdırmaya çalıştım, olmadı. Bavullardan biri küçüktü, kim bilir o yüzden… (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • ve kasım yağmurları kırınca belini son umutların
    bir dürülü yorgandır gurbet eşikte (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • “…ve kasım yağmurları kırınca belini son umutların bir dürülü yorgandır gurbet eşikte.” Hasan Hüseyin Korkmazgil (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • “Çernobil nükleer santral kazası ve bu kazanın Türkiye’de insan sağlığına tesirinin saptanması için; birçok bilimsel disiplini de içeren araştırmacı grubu tarafınca yapılacak uzun verimli bir araştırmaya gereksinim var.”
    Bir de doğru muntazam bir kanser istatistiği bile tutulamamışken Türkiye iyi mi nükleer santralde israr edebilir, diye sormaya. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • Bölge insanı, “Nükleer mi, yoksa termik santral mi?” İkilemine itilmiş durumda, sanki birini seçmek zorundalarmış şeklinde. Nükleeri sorunca meselenin çoğu zaman termik santralin çıkardığı dumanla bitmesi bu yüzden. Termik santrale daha bir heyecanla karşı çıkıyorlar, zira termik santral iki yılda kurulup bacası tütmeye başlıyor. Köyün üzerini kapkara bir duman kaplıyor, nefes alınamaz hale geliyor. Bu etkilerin gözle görünür olması termiğin nükleerden daha fena olduğu algısına yol açıyor. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • “Biz nükleer santrali hiç istemedik fakat söz hakkını biliminsanlarına ve siyasetçilere bıraktık.İşte bu yüzden bütün bu sorunları yaşadık.Ama artık kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek istiyoruz.” (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • Sanayi devi Almanya bile nükleer atıklarla başa çıkmakta bu kadar zorlanırken Türkiye nükleer santralleri olduğunda atıklarnyla ne meydana getirecek?
    ….
    Zira probleminin yaniti geçen yıl İzmir Gaziemir’deki bir kurşun fabrikasının bahçesinde gömülü olarak bulunmuş oldu ve Türkiye daha nükleer santrale haiz olmadan nur topu şeklinde bir atık sorununa haiz bulunduğunu öğrendi.
    Avca döküm sanayide ilk ışınım tespitinin 2007’de yapılmiş ve fabrikada nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılan çubukların eritildiği belirlenmişti. Yasal olarak Türkiye’ye girişi yasak olan bu maddelerin varlığı, yasadışı nükleer atık ticaretine işaret ediyordu. Fabrikanın bahçesinde binlerce ton atık bulunduğundan 2007 den itibaren TAEK’ in yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ízmir Valiliği, Izmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Kaymakamlığı ve Gavie Belediyesi de haberdardı. Yerin altındaki atıkların miktar
    hakkında ise kimse net bir tahmin yürütemiyordu. 2008de TAEK, radyasyonlu bölgenin karantinaya alınması icap ettiğini
    söylemiş oldu. 2009’da Çevre Bakanlığı fabrikayı denetledi. 2012’nin sonuna gelindiğinden kurumlar tedbir almak adına hiçbir şey yapmamıştı. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • “Çernobil nükleer santral kazası ve bu kazanın Türkiye’de insan sağlığına tesirini saptamak için; birçok bilimsel disiplini de içeren araştırmacı grubu tarafınca yapılacak uzun erimli bir araştırmaya gereksinim var.” (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • Eğer Romalılar nükleer santral sahibi olsaydı, biz hâlâ onların atıklarının bekçiliğini yapıyor olacaktık. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı’nın bir tv programında, “Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış bilgisiz halk. Türkiye’nin okumuş kesimi profesörden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları,” şeklinde bir izahat yapabiliyordu. (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • ICAN temsilcisi Arife Köse’nin verdigi bilgilere bakılırsa halihazırda ABD 8 bin, Rusya 10 bin, Fransa 300, Ingiltere 225, Çin 240, Hindistan 80-100, Pakistan 90-100, Israil minimum 80, Kuzey Kore minimum 10 tane nükleer silaha haiz. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • Gelin görün ki bu gerçeği görmezden gelen devletin en tepesinin göç meselesine yaklaşımı evlere şenlik: “Bugünlerde bazı nankörlerin, bazı köksüzlerin, bazı idraksizlerin ülkemizi yaşanmaz bulup yurtdışına gitmekten söz ettiklerini duyuyorum. (…) Aslında bunlar için bir ofis açıp bilet paralarını da verip göndermek lazım. Zira bunlar bu ülkeye yük, yük.” (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • Ben Madrid’deki ikinci evim için yakıt parası ödemeyeceğimi öğrendiğimde “sus, yoksa inanırım” triplerine girmiştim. Zira memleketinde doğalgaza zam üstüne zam gelen bir insanoğlunun inanmaya korkacağı türden bir bilgiydi bence! Kesin yanlış anlamışımdır, diyerek bu bilgiyi doğrulamak için kaç kez ev sahibini aradım ve dahi kendisini darladım, kim bilir! (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • En başından beri nükleer santrale haiz olabilmek için didinip duran Türkiye… (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • Oysa velev ki nükleer enerji oldukça ucuz olsun… Velev ki bir nükleer santral değil 3 bin ila 20 milyon kişiye istihdam sağlasın… Velev ki nükleer enerji Türkiye’nin dşa bağımlılığını azaltsın ve hatta direkt olarak bitirsin.. Ne farklıdır? Kaza riski bir türlü sıfırlanamayan ve atık sorununa bir türlü çözüm bulunamayan nükleer santraller gelecek kuşakların yaşamı da dahil olmak suretiyle yaşamımızı ve doğayı tehdit ettikten sonrasında. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • “minimum bir yaşam oluşturmak kadar zordu, bir yaşamı bozmak da” (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • Oysa Sovyet nükleer bilimciler 26 Nisan 1986’dan ilkin büyük bir gururla Çernobil Nükleer Santrali’nde facia boyutunda bir kaza olmasının imkânsız bulunduğunu açıklıyordu.
    Sovyet basını nükleerin riskleri üstüne yürütülen tartışmalarda, Türkiyelilere tanıdık gelecek şekilde, nükleer santrali semaverle kıyaslayarak santralin semaverden bile daha tehlikesiz bulunduğunu yazıyordu. Fakat o şekilde olmadı. Başkent Kiev’in 135 km kuzeyinde yaşayan Çernobil halkı, 26 Nisan’da nükleer bir felakete uyandı. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
  • “Göçün mutlulukla yakından ilgisi var. Olduğu yerde yeterince mutlu ol(a)mayanlar göç ediyor.”
    -İbrahim Sirkeci- (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • Ülkeye dair tüm umutlarını yitirmiş olsalar da, “Burası benim ülkem, ne olursa olsun gitmem,” diyenler de var. “Koşullarım uygun olsa bir dakika bile durmam,” diyenler de. Ancak birçok kişinin gitmekten dem vurmuş olduğu, bir şekilde gitmenin yollarını aramış olduğu aşikâr. (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
  • 26 Mayıs 2012’de Başbakan Erdoğan’ın, bundan önceki gün sarfettiği, “Kürtaj cinayettir,” sözlerine ek olarak, “Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir,” şeklindeki ifadeleri ise bayanları ayağa kaldırdı. Kadınlar, “Kürtaj haktır Roboski Katliam,” diyerek Türkiye’nin pek oldukça yerinde başbakanı protesto etmek için sokağa çıktı. (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş