Eğitim

Kardinal Napellus – Gustav Meyrink Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kardinal Napellus – Gustav Meyrink Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kardinal Napellus kimin eseri? Kardinal Napellus kitabının yazarı kimdir? Kardinal Napellus konusu ve anafikri nedir? Kardinal Napellus kitabı ne konu alıyor? Kardinal Napellus PDF indirme linki var mı? Kardinal Napellus kitabının yazarı Gustav Meyrink kimdir? İşte Kardinal Napellus kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Gustav Meyrink

Çevirmen: Zehra Yılmazer

Derleyen: Jorge Luis Borges

Orijinal Adı: Der Kardinal Napellus

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları

İSBN: 9786052980019

Sayfa Sayısı: 76


Kardinal Napellus Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Gustav Meyrink, fantastik olabilirliği bilimde arayan genç çağdaşı Wells’den değişik olarak, bu olabilirliği büyüde ve her tür mekanik ustalığı aşmakta aradı. Kardinal Napellus’ta “Sihirli olmayan bir şey yapmamız mümkün değil” der ve bu yargısıyla Novalis’i de onaylar. Bu görüşün başka bir sembolü, okuyucunun “J. H. Obereit’ın Zaman Sülüklerini Ziyareti” adlı öyküde bulacağı, gerçekdışı görünmesine rağmen yalnızca güzel duyu bakımdan değil, ruhsal bakımdan da gerçek olan gömüt kitabesidir. Başlangıçta rahat bir anlatı olan öykü, deneyimlerimiz ve gizli saklı korkularımızla karışarak giderek şiddetlenir. Anlatıcı ilk satırdan itibaren bilinmeyen bir sona yazgılıdır.

-Jorge Luis Borges


Kardinal Napellus Alıntıları – Sözleri

  • Dünyada neleri başarmışsak başaralım, bunlar hep yeni bir bekleyiş, yeni umutlar doğurur; Bir türlü doğmayan bir şimdiki dönemin cesedinin saçmış olduğu kirli kokuyla doludur evren. Bir doktorun, bir memurun bekleme odasında kapıldığımız o sinir bozucu acizliği hissetmeyen var mıdır? Bizim yaşam dediğimiz şey, ölümün bekleme odasıdır.
  • İnsanların niçin bu kadar acele öldüğünü, niçin İncil’deki benzer biçimde 1.000 yıl yaşamadıklarını söyleyeyim mi size? İnsanlar, bir ağaçta devam eden yeşil filizler gibidir; ağacın köküne ilişkin olduklarını unuttular, o nedenle de ilk sonbaharda solup gidiyorlar.
  • Bembeyaz bir yelken açıyorum sonsuz yaşamın sonsuz denizine.
  • “hayatımın anlamı beklediğim her şey bir sabun köpüğü benzer biçimde yok olup gitti gozlerimin önünde”.
  • “Bir doktorun, bir avukatın, bir memurun bekleme odasında kapıldığımız o sinir bozucu ACİZLİGİ hissetmeyen var var mıdır”.
  • “ölümün elinden iyi mi kurtulur ki insan, beklememek ve ümit etmemek haricinde?”
  • “Şeytanın da en büyük alçaklığı sanki yokmuş benzer biçimde hareket etmektir.”
  • Bizim yaşam dediğimiz şey,ölümün bekleme odasıdır..
  • Ben susuyorum, bu sebeple ne bildiğimi biliyorum.
  • “Tanıdığım insanlardı; onların nice umutlarının boşa çıkmış olduğu, her geçen yıl beklentinin daha da bulduğunu, gene de hayatlarını ve zamanlarıňı yiyip bitiren vampirleri, kendi şeytani Ben’ lerini bir türlü kalplerinden söküp atmadıklarıni bilirim.”


Kardinal Napellus İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Fantastik, ütopik ve ruhsal bir anlatıma haiz üç değişik öyküden oluşan Babil serisinin kitaplarından biri içindeki öykülerde yazar daha oldukca ölüm ve inanç benzer biçimde kavramları sorguluyor. Kitapta sevmediğim tek şey sayfa sayısından da anlaşıldığı suretiyle hikayelerin kısa olması. (Vural haci)

“J.H. Obereit’in Zaman Sülüklerini Ziyareti” insanlardan bekleyişleri ve umudu çalan vakit sülüklerinin hayatımızdaki büyük yeri hakkında kısa fakat ufuk açıcı bir öykü. “Kardinal Napellus” ne kadar kaçsak da geçmişin hayaletlerinden kurtulamadığımız üstüne. “Dört Ay Kardeşi” ise düğümü son sayfalarında çözülen oldukça karmaşık bir öykü. Daha doğrusu astroloji ve makineleşme hakkında, ayinde mukaddes metin okur benzer biçimde tartışmalarını ben anlayamadım. Babil kitaplığının en mükemmel eseri değil fakat okunabilir. =) (G. İlke)

“Sihirli olmayan bir şey yapmamız mümkün değil!”: Bir kere değil onlarca kere okuyup çözümleme etme isteği uyandıran bir öykü kitabı. Harika! Beni en oldukca etkileyen ilk iki öykü oldu. Düş, gerçek, sihir, psikoloji, felsefe… Hepsinin harmanlandığı insanı içine çeken bir kurgusal yapıya haiz.
1. Öykü: Zaman Sülükleri
Beklemek, ümit etmek ve arzular, insanoğlunun mevcut var oluşunun enerjisini emen “zaman sülükleri” olarak kabul ediliyor bu öyküde. İnsanın o anda mevcud mutluluğunu emerek büyüyen ve paralel bir evrende insanoğlunun bu davranışları yardımıyla mevcud karanlık tarafı! Gerçekten de insanoğlu olarak hep bir geleceğe dair arzu, ümit, beklenti ile geçiriyoruz hayatımızı. Gerçekleştiklerinde ise yeni bir vakit sülüğü yaratıyoruz tekrardan. Ta ki ölene dek…
Psikoloji açısından incelendiğinde ise insanoğlunun aklına Carl Gustav Jung’ın gölge arketipini getiriyor öyküdeki bu kavramlar. Gölge arketipi insana evrimin en başından kalmış bir miras. İnsan doğasının hayvansal yönü olan bu arketip her insanda mevcut. Uygarlaşma ile toplumlarda insanoğlu tarafınca bastırılmaya çalışılsa da insanoğlunun canlılığının, doğallığının, yaratıcılığının da deposudur bununla beraber. İnsan bu tarafını bastırdıkça tek tip bir makineleşme sürecine girmektedir. Öyküde bu vakit sülüklerini bastırmaya çalıştığını söyleyen karısını ve çocuğunu kaybettikten sonrasında hiçbir şey sezmek istemeyen Johann Hermann Obereit’in bunu başardıktan sonrasında insanoğlunun ister okşansın ister kesilsin hiçbir şey hissetmeyen bir odun parçası benzer biçimde bulunduğunu belirtmesinden bu durumu görebiliriz. Oysa ne kadar bastırılmış olsa da en zor anlarda ani kararlar verilirken gene gücü eline alandır gölge arketipi. Johann Hermann Obereit’in “Evet, ama yalnızca uyuşturulabilir!” ifadesinden de asla insanı tamamen terk etmeyecek yanı bulunduğunu gösterir bizlere yazar. Müthiş!
2. Öykü: Kardinal Napellus
Botanikçinin bulmuş olduğu Zehirli “kurtboğan” bitkisi ile süregelen öykünün başlangıcı ve bitişinin birbiriyle bağlantısı oldukca etkisinde bırakan.
İskandilini- gölün derinliğini ölçmeye yarayan ve ucunda yumurta büyüklüğünde bir metal olan olta- dibe vurdurmayı başaran Radspieller’in inanç ve umudun simgesi olan Güneş’in ulaşamadığı bir noktaya temasının derin anlamında insanoğlunun en kuytusuna ulaşabilmesi ve tamamlanmışlık hissini tatma yatıyor kim bilir. Dünyayı anlamaya çalışan bir çocukken zaman içinde bu anlama isteğinden deliren din adamı babasının da etkisiyle bir tarikata dahil olan Radspiaeller tinsel susuzluğunu dindirme çabalarının tarikat tarafınca iyi mi da işkenceye dönüştürüldüğünü görürüz öyküde. Gündelik hayatta da duyduğumuz durumlara ne kadar benzer, değil mi? “Mavi Kardeşler” olarak kendilerini tanıtan, ölüme yaklaştığını hissetiklerinde kendilerini diri diri toprağa gömen, bahçelerindeki mavi kurtboğan bitkisini kendi kanlarıyla sulayan ve böylece bu bitkinin sihri yardımıyla insanoğlunun ruhunun cennette kök salacağına inanan, çiçeğin zehrini yiyerek ölüm ve yaşam içinde kalan üyelerinin olduğu bir topluluk! Tarikatın kurucusu Kardinal Napellus’un cesedinin yerini bu çiçeğin almış olduğu söylencesiyle üyelerini kendine bağlayan bir tarikat! Derin yapıya baktığımızda bu çiçek metaforu kişileri tarikatlara bağlamak için kullanılan pek oldukca değişik görevle bağdaştırılabilir. Kardinal Napellus da pek oldukca yatır, türbe vs. ile ilişkilendirilebilir. Öte taraftan bitkinin zehirli tohumlarını üyelerine yedirmeleri ise Hasan Sabbah’ın haşhaşi tarikatını akla getirmekte. Pek oldukca dini yapılanmanın aşina olduğu durumlardan bazıları bunlar. Oysaki öykünün kahramanı Radspieller bu durumun kendini bitirirken onu kandırdığına inanır zaman içinde ve tamamlanmışlık hissi için ömrünü verir bir göl kenarında. Öte taraftan insan, kaçtığı ve korkmuş olduğu şeylerle hakkaten yüzleşmeden onlardan kaçarsa sonunda gene onları anımsatacak bir şey yaratarak korkuyu canlandırır hayatında mesajıyla biten öykü çok önemli!
Son olarak kitaptaki tüm öykülerin ortak noktasını öykülerin baş kahramanlarının ruhsal olarak onları yaralayan bir travma yaşamaları oluşturuyor. Birinci öyküde karısını ve çocuğunu kaybeden Johann Hermann Obereit, ikinci öyküde babası din yolunda deliren Radspiaeller, üçüncü öyküde uyurgezer olarak çatıdan düşerek senelerce hafızasını kaybettiğine ve bir asilzade olmasına karşın kendisini uşak sanan Wirtzigh karakterlerinin anlattıkları ile gerçeklik bağını kurmakta çelişkiye düşürüyor insanı yazar. Düş ile gerçek sarmalı bile sarıyor sarmalıyor ve büyülüyor. Jorge Luis Borges boşuna seçmemiş bu kitabı diyerek veda ediyor insan kitaba. (Hasret)


Kardinal Napellus PDF indirme linki var mı?


Gustav Meyrink – Kardinal Napellus kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Kardinal Napellus PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gustav Meyrink Kimdir?

1868’de Viyana’da hayata merhaba dedi. Asıl adı Gustav Meyer’dir. Mistik Yahudi halk efsanelerine dayanan başyapıtı Golem 1915’te yayımlandı ve yayımlanır yayımlanmaz fantastik-ezoterik edebiyatın klasikleri arasına girdi. Bunu Kardinal Napellus benzer biçimde öyküleriyle romanlar ve denemeler izledi. Meyrink, Münih, Viyana ve Prag sanat çevrelerinde bulunmuş oldu; bu kültür merkezlerinden bilhassa de Prag, yazarın yazınsal çalışmasında kendine sık sık yer buldu. Meyrink gizli saklı derneklere, cemiyetlere ve tarikatlara üye oldu; büyü, okültizm, simya, yoga ve mistik felsefe üstüne emekler yapmış oldu. Son romanı Batı Penceresinin Meleği’ni 1927’de yayımladı. Aynı yıl Protestanlıktan Budizmin iki büyük mezhebinden önde gelen Mahayanaya geçtiğini deklare etti. Gustav Meyrink 1932’de Bavyera’nın Starnberg kentinde öldü.


Gustav Meyrink Kitapları – Eserleri

  • Golem
  • Kardinal Napellus
  • Batı Penceresinin Meleği


Gustav Meyrink Alıntıları – Sözleri

  • Sen, kalbine söz geçiremeyen, bundan sonrasını okuma! (Batı Penceresinin Meleği)
  • Heyecan ve sorun seli ruhu yorduğunda çoğu zaman öyleki olduğu suretiyle, kendimi gene ansızın tam bir umursamazlıkla adeta tüm tasalardan kurtulmuş hissediyordum. (Batı Penceresinin Meleği)
  • “Şeytanın da en büyük alçaklığı sanki yokmuş benzer biçimde hareket etmektir.” (Kardinal Napellus)
  • İnsanların niçin bu kadar acele öldüğünü, niçin İncil’deki benzer biçimde 1.000 yıl yaşamadıklarını söyleyeyim mi size? İnsanlar, bir ağaçta devam eden yeşil filizler gibidir; ağacın köküne ilişkin olduklarını unuttular, o nedenle de ilk sonbaharda solup gidiyorlar. (Kardinal Napellus)
  • Oldum ihtimaller içinde boğucu bir acı kemiriyordu beni – sanki benden bir şeyler koparılmıştı, sanki yaşamımda bir uyurgezer benzer biçimde yar kıyısında uzun süre yol aldığımı anımsar gibiydim. (Golem)
  • Sırf gündüz olmasını beklemek için lamba yakma düşüncesinde oldukca fazla umutsuzluk vardı – ince bir korku, bu şekilde yaparsam sabahın erişilemez bir uzaklığa itileceğini söylüyordu bana. (Golem)
  • “hayatımın anlamı beklediğim her şey bir sabun köpüğü benzer biçimde yok olup gitti gozlerimin önünde”. (Kardinal Napellus)
  • Aklımız, dünyanın sınırları değildi, hatta kendi tabiatımızın bile. (Batı Penceresinin Meleği)
  • Sekiz gri ve korkulu gün süresince ölünü bekleyecektim şu demek oluyor ki!
    Sonsuz bir süre benzer biçimde geliyordu gözüme. (Golem)
  • “ölümün elinden iyi mi kurtulur ki insan, beklememek ve ümit etmemek haricinde?” (Kardinal Napellus)
  • ”Ruhun yaşam düşüncesine hamile kaldı” (Golem)
  • Dünyada neleri başarmışsak başaralım, bunlar hep yeni bir bekleyiş, yeni umutlar doğurur; Bir türlü doğmayan bir şimdiki dönemin cesedinin saçmış olduğu kirli kokuyla doludur evren. Bir doktorun, bir memurun bekleme odasında kapıldığımız o sinir bozucu acizliği hissetmeyen var mıdır? Bizim yaşam dediğimiz şey, ölümün bekleme odasıdır. (Kardinal Napellus)
  • ” Duygularımın ve Amaçlarımın tek efendisi benim: Ben hürüm!” (Batı Penceresinin Meleği)
  • Küçülen aydan,
    Gümüş yağan geceden,
    Bak bana,
    Bak bana,
    Sen hep beni düşünen,
    Sen hep orada olan.. (Batı Penceresinin Meleği)
  • Nereye baksam solgun bir bezginlik görüyorum. İçimde her şey yırtılmış, parçalanmış. (Golem)
  • kimi zaman nesneler bizim onlara egemen olduğumuzdan oldukca daha hâkimdirler bizlere ; bu benzer biçimde durumlarda kim bilir aslolan yaşayanlar onlardır ve yalnız kendilerini ölü gösteriyorlardır ..
    &&&&
    ölümlü her şey ikiyüzlüdür ; ve şüphe duyan ondan medet ummamalıdır . onlar cismani olanın duaları ve kurbanlarıyla beslenir sonrasında da aç kurtlar misali yoldan çıkarlar .. (Batı Penceresinin Meleği)
  • İnsan birinin yalnız gövdesini değil, ruhunu da iyileştirebilir. (Golem)
  • Kitap sanki bir düş benzer biçimde sesleniyordu bana, fakat daha açık, daha anlaşılır bir halde. Yüreğime dokunuyordu bir sual benzer biçimde. (Golem)
  • “Yalnız oldukca aptal olanlar dışarıya yansıyan parıltıya aldanır”, diye okumuştum bir yerde bir zamanlar. Ne kadar doğru! Ne kadar doğru! (Golem)
  • Ben susuyorum, bu sebeple ne bildiğimi biliyorum. (Kardinal Napellus)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş