Eğitim

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens – Yuval Noah Harari Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens – Yuval Noah Harari Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kimin eseri? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabının yazarı kimdir? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens konusu ve anafikri nedir? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabı ne konu alıyor? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens PDF indirme linki var mı? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabının yazarı Yuval Noah Harari kimdir? İşte Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Yuval Noah Harari

Çevirmen: Ertuğrul Genç

Orijinal Adı: קיצור תולדות האנושות‎,

Yayın Evi: Kolektif Kitap

İSBN: 9786055029357

Sayfa Sayısı: 412


Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

– Homo sapiens niçin ekolojik bir seri katile dönüştü?

– Para niçin her insanın güvenilmiş olduğu tek şey?

– Kadınlar üstün toplumsal becerilere sahipken, niçin bir çok cemiyet adam egemen?

– Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanoğlu niçin bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?

– Geleceğin dini bilim mi?

– İnsanların miadı çoktan doldu mu?

100 bin yıl ilkin Yeryüzü’nde minimum altı değişik insan türü vardı. Günümüzdeyse bir tekHomo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bizlere ne olacak?

Bir çok emek harcama insanlığın serüvenini ya zamanı ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, sadece Harari 70 bin yıl ilkin gerçekleşen Bilişsel Devrim’le başlatmış olduğu bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor.

İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve çağdaş dünyaya kadar pek fazlaca mevzuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları tekrardan ele alıyor.

Harari ek olarak geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanoğlu, dört milyar senedir yaşama hükmeden organik seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık bir tek dünyayı değil, kendimizi ve öteki canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?

30’dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı emek harcama bilhassa Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright’ın eserlerine aşina okurlar için görkemli bir kaynak.

“Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor. Çok seveceksiniz!”

Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik’in yazarı

“Harari’nin eseri kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirler ve şaşırtıcı gerçeklerle bezeli.”

John Gray, Financial Times


Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens Alıntıları – Sözleri

  • Yaşamak için sebebiniz var ise her şeyle baş edebilirsiniz.(Nietzsche)
  • İnsan bilincinin hizmetçisi olarak doğan yazı, giderek insanoğlunun sahibi haline geldi.
  • Tarihin en kati yasalarından biri de şudur: Lüksler zaman içinde gereksinim haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır.
  • Aynı tanrıya inanmayan ve aynı krala itaat etmeyen insanoğlu seve seve aynı parayı kullanıyorlar.
  • Yaşamak için bir sebebiniz var ise herşeyle baş edebilirsiniz. Anlamlı bir yaşam, zorluklar içinde geçse de son aşama tatminkar olabilir, buna karşılık anlam ifade etmeyen bir yaşam da ne kadar konforlu olursa olsun korkulu olabilir.
  • Para parayı , yoksulluk de fakirliği çeker. Eğitim daha çok eğitimi, bilgisizlik daha çok cehaleti doğurur.”
  • Etrafımızdaki hapishane duvarlarını yıkıp özgürlüğe koştuğumuzda aslen daha büyük bir hapishanenin geniş bahçesine doğru koşuyoruz.
  • Biz buğdayı evcilleştirmedik, buğday bizi evcilleştirdi.


Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kitabı, okurken içinde mevzular hakkında belgesel yada araştırma yapmış olursanız,size fazlaca büyük katkısı olacaktır. Herkitap da nerede ise içinde geçen mevzular
hakkında belgesel yada araştırma yaparak okurum. Bu sayede kitabın bana vermek istediğinden daha çok
informasyon yada mevzu hakkında düşünce sahibi olur ve öğrenirim. Kısacası size küçük bir tavsiye 🙂
Kitap
İnsanlık tarihinin evrimini bu aşamalarda konu alıyor.
1-Bilişsel devrim
2-Tarım devrimi
3-İnsanlığın birleşmesi
4-Bilim devrimi
Kitap, Bu aşamalarda insanlık tarihini, değişen tüm koşulları ve yapıları ile, bizlere fazlaca mütevazi ve akıcı şekilde vakaları
anlatmaktadır. En vurucu noktalarında biri ise bence, türlerimiz içinde iyi mi oldu da, biz türümüzün devamını koruyarak bu vakit kadar geldik. Dönemleri anlatırken o dönem içinde evrimleşme sürecimizi ve bu sürecimiz doğrultusunda çevre faktörlerinin değişimini (Doğanın insan üstüne yada insanoğlunun tabiat üstüne etkilerini) anlatmaktadır.
Hatta sapiensler in evrimleşirken ekolojik sistemin büyük kısmını iyi mi yok ettiklerini de gözler önüne seriyor.
Sadece kitap bunlardan ibarette değil, gelişim, gerçek bir ilerleyiş mi yoksa tam tersine bir gerileme mi ? bu probleminin
yanıtını da arıyor.
Genel temaya baktığımızda ise, ırk, din ,cemiyet içinde cinsiyetlere görüş açısı, sınırlar, kontakt, kanunlar, ülkeler, kültürler, endüstri devrimi, para, banka vb. ve kabul gördüğümüz ne var ise iyi mi oluştu, oluşum süreçleri ne şekilde oldu, tesirleri ve sebepleri hatta neticeleri nelerdi, hepsinin yanıtını bulabilirsiniz. Aslında kendinize ara ara sorduğunuz tüm soruların yanıtını da bir nevi kitap açıklıyor.
Aynı zamanda, insanlık tarihinde örnek olarak avcı toplayıcı dönemden , yerleşik hayata (Tarım Devrimi) ,Tarımdan da, Bilim devrimine olan süreçte değişen alışkanlıklarımızın, değişen toplumsal yapımızın, hatta değişen fizyolojik (refleks, güç, sıhhat, alışkanlıklarımız) yapılarımızı da fazlaca güzel şekilde ortaya koyuyor.
Elbette başka kaynaklarda bulamayacağınız bu şekilde fazlaca aykırı şeylerden bahsetmiyor, fakat bu tarz şeyleri bir tüm içinde ve birbiri içinde olan bağlantıları birbirine incelikle bağlayarak anlatması takdire kıymet bir şey. İnsan başlangıçtan bu yana neleri iyi mi yapmış oldu ? işte bağlantılar ile bu vakalar silsilesini konu alıyor. Kitap da, yer yer dünü, bugün ile kıyasladığı içinde, oldukça akıcı bir halde ve değişik pencerelerden gözlemler yapabilmemize olanak sağlıyor.
Kitabın mühim bir tarafı da okuduktan sonrasında yada okurken kendi çıkarımlarınızı da yürüte bilmemiz.
Kendi çerçevemde anlamlandırdıklarım.
Bende aslolan tesir yaratan kısım ise,
Bizler insanlık zamanı ilerledikçe yaşam koşullarımızın (Sağlık, yaşam standartları, gelişim, toplumsal çevre vb.) arttığını, yükseldiğini düşünsek de tamamen ilerleme yaşadığımız söylenemez, bazı noktalarda, bazı değerlerimizi de kaybediyoruz. Mesela endüstri devriminin yararları hep ön plandayken zararlarını da görmek gerekiyor.
Asıl sual, insanlık için bu gün ilerleme olarak dediğimiz vakit çerçevesi, hakikaten bizi daha refah bir zamana mı getirdi ? yada şu şekilde de sorabiliriz, Bilişsel devrimden, Tarım devrimine geçtiğimiz de Tarımdan da, Bilim devrime geldiğimizde şartlar daha mı iyi oldu ?
İnsanlık Tarihi ilerledikçe, doğaya insanoğlunun hükmettiği malum bir şeydi. Fakat kitap bu aşamada dur diyor, her noktada kazançlı olmayabiliriz. Biz organik yaşamdan uzaklaştıkça doğaya karşı olan bilgimiz ve fiziki yapımız gittikçe doğadan uzaklaştı.
Örnek olarak, ziraat devriminde bir çifçinin hasadı organik afet ile yok olduğunda kıtlık yaşanırdı, fakat avcı toplayıcıda gıda alışkanlıklarımız daha geniş olduğundan, bu durumdan fazlaca etkilenmezdik.
Bir öteki örnek ise, zelzele olduğunda avcı toplayıcı bundan daha azca etkilenirdi, salgın hastalıklar daha azdı, hatta stres ve ruhsal bunalımlar dahi daha azdı, ödenmesi ihtiyaç duyulan bir satmaca ev kirası derdi yoktu. Yerleşik yaşam ve sonrasında Bilimsel devrim ile ilerlediğimizi zannederken tam tersine gelişen vakalarda oldu. Teknolojinin getirmiş olduğu yararları elbet göz ardı etmemek gerek fakat zararlarını da görmezden gelemeyiz.
Hatta vakit geçtikçe, gereksinimlerimiz arttıkça toplumsal toplumdaki statüler arası fark arttı, örnek olarak, pahalı telefon, iyi giyim, lüks yaşam, belli ekip eksiklikler sebebiyle, ruhsal ve toplumsal sorunlarımız daha fazlaca ortaya çıkmaya başladı. Toplumdaki gereksinim çeşitliliği ve statülerimiz bizi
daha fazlaca çalışmaya ve hırsa itti. Bir zamanlar lüks olarak gördüğümüz şeyler bugün onlarsız yapamayacağımız şeyler
haline geldi.
Bugün ülkelerdeki nüfuslar da, rejimlere harcanan para aç insanların beslemeye kafi gelecek paradan daha çok bir hal almış durumdadır. Peki fazla gıda, üretimindeki ilerleyen gelişimlere bu durumu da başarı olarak sayabilir miyiz ?
Evet üretim eskiye oranla arttı, peki kime daha fazlaca arttı, bir yer yükselirken bir yer alçalması bu bir ilerleme midir ?
Ortaçağ Avrupa’sında, aristokratlar paralarını lüks yaşama harcarken, köylüler paralarını biriktirip tutumlu yaşardı,
şimdi ise zenginler yatırım ve tutumluluk ile büyürken, daha azca gelirli insanoğlu borca girerek asla ihtiyacı olmayan şeyler
almaktadır. Toplumsal yaşam değişti gene aynı sual ile karşılaşmaktayız kimin için ?
İnsanlık gitgide yaşamın, tabiatın ve keşfetme arzusunun tüm güzelliklerini kaçırmaya başladı.
Şundan dolayı, günümüzün neredeyse yarısını, bitmek bilmeyen gereksinimlerimiz için bir tek makine başlangıcında çalışmak ile geçiriyoruz.
Kısa insan ömrü, bu şekilde keşfetme arzusundan ve tabiatın mucizelerinden uzak heba oluyor mu ?
Eskiden toplumsal vakalar (savaşlar, salgın hastalıklar vb.) daha minik grupları etkilerken, şimdi ise daha büyük kitleleri etkilemektedir. Şundan dolayı bir ülke başka bir ülkeye cenk açtığında milyonlarca nüfus bu yükün altına girmiş oluyor.
Bu durum yerleşik hayata geçmeden ilkin daha azca tahribat ve ölümle sonuçlanıyordu.
Salgın hastalıklara örnek verecek olursak, eskiye bakılırsa yayılım hızı şuan da daha çok durumdadır. Şundan dolayı nüfus artmış ve insanoğlu kitleler halinde yaşamaktadır. Bir öteki durum ise kıtlık, ziraat devrimi ile gıda yelpazemiz oldukça daraldı, artık ne bulursak yemiyorduk ve haliyle aldığımız vitamin çeşitliliği, yüksek protein vb. şeklinde yararlı şeyler de bedenimize girmiyordu.
Burada 2 problem ortaya
Doğanın, ekinlerimize yapmış olduğu müdahale ile hasadımız yok olduğunda yada cenk durumda, daralmış gıda yelpazemiz sebebiyle, yerleşik bölgede kıtlık yaşanıyordu. 2. durum ise daha azca
Bir öteki problem ise, gıda çeşitliliği sebebiyle bedenimize giren gıda değerleri azaldığı için eskisi kadar sağlam yapılarda değildik.
insanlık dünyaya yayıldıkça, tüm çevreyi tüm ekolojiyi de değiştirdi.
Avcı toplayıcılar, yüzlerce kilometrekarelik topraklarda yaşardı.
Tepeleri, dereleri, ağaçları ve gökyüzüyle birlikte evleri tüm araziydi.
Sonra ne oldu ? zaman içinde insanların hayal gücü olarak sınırlar çizildi. Bizler o sınırlar içersin de tıkılıp kaldık.
Özellik ev terimi bizi daha fazlaca ben merkezi yaratıp, bizi daha da sınırladı.
Hatta gitgide aramızdaki iş birliği, baskı ve sömürüye dayanmaya başladı.
Çifciler artık gıdaları kendileri için değil, toprak sahipleri için üretmeye başladı.
Elbette her anlamda koşullarımızın fena olduğundan söz edemeyiz, Bunu değerlendirmekte birazcık daha derin düşünme ile okura bırakılmış şeklinde.
Gelişim sürecini, birbirine bağlı bulunduğunu şöyleki açıklayabilirim.
Toplumlaşma oluştukça, kalabalık kitleler halinde yaşamaya başladık ve bu kadar insanı, bir seviye içinde yaşaması zorlaştı.
İnsanın, hayal gücü çalıştı ve Kanunlar, Dinler, Krallıklar kurmaya başlayıp bu düzeni sağlamak zorunda kalındı.
Hatta Din olarak bir örnek verilmek için kitap da geçen şu söze bakalım.
Voltaire Tanrı hakkında, ”Tanrı yoktur fakat bunu sakın hizmetkarıma söylemeyin, yoksa geceleyin beni öldürür” demiştir.
Kısacası bu insanoğlunun hayal gücü olan düzenler, toplumu bir düzene sokuyor ve seviye için yaşamasını sağlıyordu.
Bu düşsel düzenleri korumakta oldukça zordu, bunun için sertlik ve zorlama gerekti. Ordular, polis kuvvetleri,
mahkemeler hapishaneler, insanların bu düşsel düzenlere uygun davranması için çalışmaya başladılar.
Ben ise kendi fikrim olarak, evet toplumda belli düzeni korumak için bu tür kurum yada oluşumlara vb. inanmamız icap ettiğini düşünüyorum.
En fazlaca aklımda oluşan düşüncelerden biride keşfetme arzusu oldu. Bu yüzden bunu birazcık daha açmak isterim.
Avcı toplayıcıda, bireysellik daha ön planda olduğundan ve devamlı yaşam ile iç içe olunduğundan insanoğlunun keşfetme arzusu ve öğrenme merakı daha fazlaydı, şimdi ise hepimiz bir başkasının bilgisine güvenerek yaşıyor. Bunun sebebi kollektif yaşama adapte olmamız ve başkalarının bilgilerine güvenerek, keşfetme arzumuzun körelmesi.
Kısacası eski insanoğlu, karıştıkları sorunları kendileri çözerken, şimdi biz bunu bir başkasından bekliyoruz.
Daha da sıkmadan genel olarak şunu söyleyebilirim,
Kısacası insanoğlu evrimleşti ve seviye değişti, seviye değiştikçe gereksinimler değişti ve yine insanoğlu evrimleşti. Bu döngü devamlı devam etti.
Kitap bu aşamada, bu gün kabul gördüğümüz her şeyin, insanoğlunun bir hayal ürünü bulunduğunu da fazlaca güzel bir halde konu alıyor. İnsan hayal kurdu, düşündü ortaya bir şeyler çıkardı, çıkan şey başka bir şeyi bununla beraber oluşturdu, oluşan şey bir öteki şeylerin habercisi oldu ve bu oluşum süreci böylece devam etti ve ediyor. Bu zararımıza mı yoksa yararımıza mı olan bir şey mi elbet bunu vakit gösterecek.
Peki DNA’mız yada genetik yapımız, bu değişimlere uygun muydu ? birde bunu sormak gerek.
Kitabın son bölümlerinde ise, insanlığın bugünden daha ilerisini konu alıyor. Bu kısım beni oldukça düşündürdü.
Üst kısımlarda bahsettiğim şeklinde sınırsız evrimleşme ve ilerleme içindeyiz. Bugün artık DNA ve genetik üstüne bir fazlaca gözlem yapılabiliyor. Daha insan doğmadan ilkin bir kaç hastalığının tedavisi mümkün yada bir kaza sonu kaybettiğimiz kolumuz yerine suni bir kol yapılıyor ve bu beyin ile komut verilerek hareket ettirile biliyor. Hayvanlar üstüne meydana getirilen deneyler ile klonlama gerçekleşti. Bunun şeklinde bir fazlaca örnek var. Peki yarın için ölmüş birinin beynini, bir bilgisayara entegre edip tekrardan hayatta var edebilirler mi ?
yada DNA ve genetik üstünde belli uygulamalar yapmış olup, süper parlak zeka yada gelişmiş kas yapılı süper kuvvetli insanoğlu ?
Yakın zamanda Sibirya’da donmuş halde bulunan eski mamutların genom haritası çıkarıldı. Bir filin yumurta hücresini alıp DNA’sını tekrardan üretilmiş bir mamut DNA’sıyla değiştirerek yumurtayı yine bir filin rahmine koymayı planlıyorlarmış. Kısa bir zamanda böylelikle bin yıl aradan sonrasında tekrardan mamut dünyaya gelecekmiş.
Bildiğini suretiyle, insanlık tarihinde öteki türlerimizden hayatta bir tek biz kaldık. En son kuzenlerimiz Neanderteller bile zaman içinde yok oldular. Fakat şimdi çalışmalara bakılırsa tekrardan onları hayata, mamutlarda meydana getirilen emek harcama şeklinde bir emek harcama ile getire bilinmesi mümkün mü ?
Peki ya bizlerde ilk insanlık tarihindeki öteki türlerimiz şeklinde zaman içinde tarihe karışırsak ve ortaya yine yeni süper insan türü çıkarsa ? o vakit yaşam acaba iyi mi olur ?
İnsan genomu üstünde meydana getirilen çalışmalarla insanların ömrünü uzatmayı ve de nihai olarak insanlara ölümsüzlüğün yolunu açmayı hedeflemiş olan Gılgamış projesi, durmaksızın devam ediyor…
Elbette bu süreç tesirleri bir tek bununla sınırı olan değil, en başta da söylediğim şeklinde kendi gözlemlerinizi vakaya dahil ettiğinizde, bu süreç tesirleri daha da artıyor.
Not İncelemem birazcık uzun oldu, kitabından okuyup öğrendiklerimi genel hatları ile anlatmaya incelemeye çalıştım.
Kitap bir tek bunlar ile sınırı olan değil, okuduğunuzda daha çok görüş açısı ve informasyon ile karşılaşacaksınız.
Kitabın tamamına katıldığımı söyleyemem, fakat iyi ki okumuşum diyebilirim.
Kitabı fazlaca sevmiş olarak okudum. Şimdiden okuyacak okurlara iyi okumalar dilerim. (Ege)

Bir Müslümanın Bakış açısından Evrim Teorisi: YouTube kitap kanalımda Yuval Noah Harari’nin kitapları için hazırladığım okuma rehberini seyredebilirsiniz: https://youtu.be/8wVLBr6aIg0
“Yaşamak için bir sebebiniz var ise her şeyle baş edebilirsiniz.” Friedrich Nietzsche
Şimdi, başlığı gördün ve geldin. Bu yazının muhteviyatında haliyle neler olacak diye merak ediyorsun. Hatta bir ihtimal bir ateistsin ve bu yazıda geçen evrim ile ilgili düşüncelerin bir hatasını bulabilmek için ısrarla okumaya devam edeceksin. Belki de bir teistsin ve üzerine ayetler atılmasını, ayetler var ayetler!!!11 denmesini isteyeceksin. Eğer hakikaten bu tarz şeyleri okumak istiyorsan, bunu başkaları benden fazlaca daha iyi yapmıştır ve yapıyordur, güvenli olabilirsin.
Ilk olarak bu çağda gerizekalı olmak fazlaca kolay. Bence Tanrı’nın varlığına inanmak ya da inanmamak bir gerizekalılık göstergesi değildir. Tam tersine, Tanrı’nın varlığına inanan ya da inanmayan insanları gerizekalı olarak göstermeye çalışan insanoğlu gerizekalıdır. Nasıl? Gerizekalıception oldu değil mi bu şekilde de, her neyse… Biz mevzumuza geri dönelim.
Elimizde iki mevzu var, bunlardan birisi bilim, diğeri de din. Bunlar hakkında size detaylı yorum yapabilecek kapasiteyi kendimde göremiyorum. Yani bu konuların uzmanı değilim. Evrimsel biyologlar, ilahiyatçılar ve bu mevzunun eğitimini alanlar esasen size yeterince informasyon sağlayabilir bu mevzuda. Fakat bir tek inandığım ve kabul ettiğim bazı çerçeveler var. Biz de esasen bu sitede bunun için yok muyuz? Farklı çerçevelerden bakıp başka bakış açılarını görebilmek ve fikir yelpazemizi genişletebilmek için… O vakit başlıyorum.
Aslında ne bilimin ne de dinin birbirinin doktrinlerini çürütmeye niyeti var diye düşünüyorum. Bu ikisi de zamanında kozmik ve fizik dünyası hakkında araştırmalar yapmış olup da bu çalışmalarını halletmeye onu teşvik edenin Allah ve Kur’an olmasını belirten İbn-i Heysem şeklinde aynı elimizde tuttuğumuz iki tane kelime şeklinde. Bilim, bir gözlemden sonrasında meydana getirilen bir öteki gözlemin önceki gözlemi yanlışlayabileceği, geçici olup zaman içinde sınırı olan olan ve değişime bağlı ilerleyen bir dal olduğundan güzeldir esasen. Din ise değişmeyen devamlı bir olgudur, zamandan bağımsızdır ve devamlı, sonsuz bir bilgidir.
Örnek verecek olursam; annemizin bizlere yapmış olduğu bir kek düşünürsek, bilimi bu kekin “iyi mi” yapıldığıyla, içindeki bileşenleri, kaç derecede pişirilip, pişirme süresinin ne kadar sürdüğünü belirtmesiyle açıklayabiliriz. Fakat bilim “niçin” sorusuna bir emek harcama alanı olup çerçevesi ve metodu olduğundan dolayı yanıt vermez. Annemin keki niçin yaptığını bilimle açıklayamam. Peki, bilim bunu açıklamak ister mi esasen? Hayır kardeşim, sana pilot kalemle Allah’ı kanıtlamayacağım, dur.
yazar/yuval-noah-harari’ye bakılırsa bu probleminin cevabı hayır. Hatta esasen onun da söylediği suretiyle “Evrimin amacı yoktur.” (s. 153) Hatta gene onun da söylediği suretiyle “İnsanlar belirli bir amacı olmayan ve körlemesine ilerleyen evrimsel süreçlerin sonucudur. (…)” (s. 382) Peki, Sapiens kısaca insan bunun neresinde? Evrime bakılırsa amacı olmayan ve hiçbir vakit da olmayacak bir dünyaya, amacı olan şeyler bırakabilmek isteyen bir türdür Sapiens.
“Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; şu sebeple, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.” Montaigne
“Bir amaç ve içinde bu amaca yetişme isteği olmadan asla kimse yaşayamaz.” Dostoyevski
Evet, evrim teorisine birazcık edebiyat gözüyle bakıyoruz gördüğünüz şeklinde. Ama mantıken düşünecek olursanız, teist ve yaradılış yanlısı insanoğlu Dostoyevski’yi Allah’ın yarattığını düşünürken, evrim teorisi yanlısı insanoğlu da Dostoyevski’nin atasının, 2,5 milyon yıl ilkin Doğu Afrika’da Cenup Maymunu anlamına gelen bir maymun cinsinden evrimleştiğini düşünüyor. Belki Montaigne, Darwin’in doğumuna yetişememişti fakat Dostoyevski, Darwin ile aynı çağda yaşadı. Yaşamda tutunma pahasına dünya yaşamı için bu ürünlerini verdi ve göçtü gitti. Acaba Dostoyevski evrimi “kabul ediyor muydu?” Farkındaysanız, kabul etmek eylemini kullandım. Şimdi bu mevzuya geçelim.
Evrim teorisi bilimdir, buna inanmazsınız, kabul edersiniz yada etmezsiniz, bu sizin tercihiniz. Din ise bir inançtır, buna da inanırsınız ya da inanmazsınız, bu da gene sizin tercihiniz. Mesela geçen İhsan Oktay Anar’ın söylediği bir cümle vardı ya : “Ben inanmayı değil, bilmeyi yeğlerim.” Etsin kardeşim, bundan bizlere ne? İncelemenin başlarında söylediğim mevzu olan bilim ve dinin konusu bu. Alanında uzman kişiler esasen konuşuyor, fakat şunu da söyleyeyim… Bir inanç da bilgisiz olmamalıdır, eğer bilgisiz bir inanç var ise orada körü körünelik de vardır. Bir şeye inanıyorsan da inanmıyorsan da altında mantıklı sebeplerin olsun. Mesela ben evrim teorisindeki tesadüfün birbiri ardınca gelen tesadüflerin bir araya gelip tesadüfleri oluşturmasını kabul etmiyorum. Zaten bilim de salt rastgelelikle ilerlemez fakat sonuçta evrimin altyapısında amaçsızlık ve rastgelelik vardır. Evrim, amaçsız olmasıyla evrimdir.
Yine de evrim teorisi meraklıları için geçen gün evrimsel biyolog Ergi Deniz Özsoy’un Twitter’da yayınladığı kitap listesini paylaşmak isterim burada:
1-Evrim Nedir? -Ernst Mayr
2-Evrim Neden Gerçektir? -Jerry A. Coyne
3-Üçlü Sarmal -Richard Lewontin
4-Biyoloji Budur- Ernst Mayr
5-Atalarımızın Hikayesi -Richard Dawkins
6-Evrim: Oldukça Kısa Bir Başlangıç(baskıda)- Brain ve Deborah Charlesworth
7- Evrim mi Yaratılışçılık mı? – Eugenie Scott
8-Evrim: İnsanın Kökenini Çözme Hikayesi -Tamer Kaya
9-Evrim Kuramı ve Mekanizmaları – Davet Mert Bakırcı
10-Evrimsel Biyoloji Yazıları – Ergi Deniz Özsoy
Bunlarla beraber bence tüm mukaddes kitapları da okumalısın, en azından Avesta, Tevrat, İncil, Zebur, Kur’an-ı Kerim şeklinde mukaddes kitapları kesinlikle okumalısın. Bunun yanısıra teizm görüşüne bağlı ilerleyen Hay bin Yakzan, Dine Karşı Din, Hakikatin İzinde şeklinde kitapları ve panteist felsefeci Spinoza’nın Etika kitabını tavsiye ederim. Kimsenin sizi bir şeye inandığınız için, bir şeyi kabul ettiğiniz için gerizekalı olarak etiketlemesine izin vermeyin. Pek fazlaca mevzuda uzman değiliz ve yapacağımız tek şey o alanda uzman olan insanların görüşlerini okuyup kim bilir onlarla beraber yolumuzu çizmek. Bu isterseniz amaçsız ve körlemesine ilerleyen bir evrim yolu da olabilir. İsterseniz de hayatınıza anlam ve mana katmak için daha tinsel yollar tercih edebilirsiniz, bu tamamen size kalmış. Sadece şunu bilin, bugüne kadarki pek fazlaca bilim adamı da ateistti ve bu dünyaya bir şeyler bırakmak için savaştı. Bu dünyanın daha iyi kalabilmesi ve daha uzun yaşayabilmesi için yaşam kalitelerimizi yükseltecek icatlar yaptılar. O vakit bir de siz hangi kitabı okuyun biliyor musunuz? kitap/islamda-bilimin-yukselisi-ve-cokusu–32495
kitap/hayvanlardan-tanrilara-sapiens–29637 kitabı da bu tarz şeyleri konu alıyor esasen. Bu noktada size de bu soruları sormam gerek…
İnsan türü nereden geldi ve nereye gidiyor? Bu gidişin sonu nereye varacak? Avcı ve toplayıcı olarak başladığımız hayatlarımızda yoksa biz insanoğlu mı avlanıp toplanacağız? Salt daha tembel olabilmeniz için hayatınıza eklenen kolaylıklar olan icatları ne kadar yerinde kullanabiliyoruz? Başta ayet paylaşmayacağım demiştim fakat İnşirah Suresi 7. ayeti bence her dinden, her inançtan, herhangi bir bilgiyi kabul eden insanlara yöneltebiliriz:
“O hâlde boş kaldığın vakit, derhal (başka bir işe giriş) yorul!”
Einstein da boş kalmış olduğu vakit yoruldu. Nietzsche de boş kalmış olduğu vakit kafasını yordu, Tanrı düşüncesini öldürdü. Ama en azından yoruldu ve çalıştı! Darwin de boş kalmış olduğu vakit yoruldu ve Galapagos adasına giden ekipte yer aldı, bir ihtimal bu dünyaya değişik bir fikir ekleyeceğini düşünüyordu ve başardı da. Daha pek fazlaca yorulan şahıs var, bunların içinde da dönemin büyük kısmına hakimlik kurmuş olan Bereketli Hilal bölgesinin hükümdarlığının yavaş yavaş ellerinden gitmesine sebep olan değişiklik, Coğrafi Keşifler var. Belki de Cortes ya da Pizarro, Aztekler ya da İnkaları işgal etmeye gitmeseydi şu an Amerika adlı bir kıtayı tanımıyor olabilirdik… O yüzden sen şu kitabı da oku bence:
kitap/tufek-mikrop-ve-celik–124991
İnsan, tanınması ihtiyaç duyulan ilk coğrafyaydı. Biz ise onu en sona bırakıyoruz. Bu yazıyı okuyan sen, hangi inançtan olursan ol ve hangi düşünceyi savunursan savun… İnsan türünün bu freni boşalmış haliyle gidişine hangi bireysel çözümlerle engel olabiliyorsun? Yoksa sen de mi amaçsızlık ve rastgelelik akımına kapılıyorsun? E o vakit niçin Tanrı’ya inanmayan bilim adamları da her şey amaçsız yaaauu bırakalım gitsin deyip her şeyi koyvermedi? Benim kendi çapımdaki bireysel çözümüm köy okullarına kitap armağan etmek örnek olarak, hayatımı buna bakılırsa çizeceğim ve muhtemelen de 70 80 yaşına kadar yaşayabilirsem 14,5 milyar senelik evrende küçücük bir noktaya değmiş şeklinde sayacağım kendimi. Bireysel çözümlerin ve çalışmanın dini, dili, ırkı yoktur, bunu sen kendi başına da yapabilirsin.
Cehaletimizi kabul edelim, “Bilmiyorum” demeyi öğrenelim ve bu bilmemezlik bizlere yeni bilgilerin kapısını açsın. Her görüşten kitap okuyalım, kitap ırkçısı olmayalım, bir Müslüman iken evrim teorisi kitapları ya da bir evrimsel biyolog, evrim teorisi savunucusu bir ateistken de teizm kitapları okuyalım. Karşıt görüşleri bilelim, bilelim ki Türkiye adında olan bu simülasyonda bir ortamda görüşlerimizi sakince ve mantıklı nedenlerle beraber sunabilelim. Anlaşılması zorluk derecesi yüksek bir şey söylemedim değil mi? (Oğuz Aktürk)

Homo Sapiens …
Neden ekolojik bir seri katile dönüştü ?
Para niçin her insanın güvenilmiş olduğu tek şey?
Kadınlar üstün toplumsal becerilere sahipken, niçin bir çok cemiyet adam egemen?
Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanoğlu niçin bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?
Geleceğin dini bilim mi?
İnsanların miadı çoktan doldu mu?
100 bin yıl ilkin Yeryüzü’nde minimum altı değişik insan türü vardı. Günümüzdeyse bir tek Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bizlere ne olacak?
Sorularının cevaplarını mantıklı bir halde alacağınız bir kitaptı. Oldukça beğendim kesinlikle tavsiye ederim, ümit ederim sizler de kısa sürede okuyabilirsiniz. (Dağlar Kızı Reyhan)


Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens PDF indirme linki var mı?


Yuval Noah Harari – Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yuval Noah Harari Kimdir?

Uluslararası fazlaca satanlar listesine girmeyi başaran Profesör, Harari, Hayvanlardan Tanrılara adlı kolektif araştırma kitabının yazarıdır. 2002 senesinde doktorasını Oxford’da tamamlayan tarihçinin uzmanlık alanı Dünya Tarihidir. 2013 senesinde vazife almış olduğu Kudüs Hebrew Üniversitesinde dünyanın bir fazlaca yerinden gelen 80.000’den fazla öğrenciye ders vermiştir. 

 


Yuval Noah Harari Kitapları – Eserleri

  • Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
  • Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi
  • 21. Yüzyıl İçin 21 Ders
  • Yuval Noah Harari Seti
  • Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt
  • Money


Yuval Noah Harari Alıntıları – Sözleri

  • Dünya giderek daha da karmaşıklaşıyor ve insanoğlu ne olup bittiği hakkında ne kadar bilgisiz olduklarını algılayamıyorlar. (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • “Bir kere söylenen yalan, yalan olarak kalır ama bin kere söylenen bir yalan hakikate dönüşür,” (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • Zenginler fahiş fiyatlar ödeyerek bulabildikleri tüm gıdayı istifliyor, yoksullarsa sürüler halinde ölüyordu. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • “Ancak insanların birbirlerini “tüm yönleriyle “tanıması son aşama güç.” (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • Yok olan, kaybolan ve unutulana.
    Bir araya gelen dağılmak zorundadır. (Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt)
  • Para parayı , yoksulluk de fakirliği çeker. Eğitim daha çok eğitimi, bilgisizlik daha çok cehaleti doğurur.” (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • İnsanlar sıhhat, mutluluk ve gücün ardında tek tek özelliklerini değiştirecekler, ta ki artık insan olmadıkları güne dek. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • Mucize olsun diye yakarma edeceğimize yardım etmek için ne yapabiliriz diye sormalıyız. (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • İnsan bilincinin hizmetçisi olarak doğan yazı, giderek insanoğlunun sahibi haline geldi. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Biz buğdayı evcilleştirmedik, buğday bizi evcilleştirdi. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Kadın ve adam bireyler için aslanların ve bizonun yerini bilmek kafi değildir, aslolan mühim olan kabilede kimin kimden nefret ettiğini, kimin kiminle ilişkiye girdiğini, kimin dürüst ve kimin hilebaz bulunduğunu bilmektir. (Yuval Noah Harari Seti)
  • “Açlık çeken evlatların özgürlüğünden söz edilemez.” (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • Hayır, hayır, ben ciddiyim. Tanrılar iyi mi yaratılırsa firmalar de öyleki yaratılır. Ilkin bir öykü anlatılır, sonrasında da herkesi ona inanmaya ikna edersiniz. (Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt)
  • Biz devlete değil, devlet bizlere hizmet etmek için var. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • Tarihin en kati yasalarından biri de şudur: Lüksler zaman içinde gereksinim haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Biyokimyasal sistemimiz, sağ kalmaya ve üremeye destek olan davranışları haz veren duygularla ödüllendirir. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • Aynı tanrıya inanmayan ve aynı krala itaat etmeyen insanoğlu seve seve aynı parayı kullanıyorlar. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Nesiller süresince çeşitli tanrılara, meleklere azizlere yakarmış, sayılamayacak kadar fazlaca alet, kurum ve toplumsal yapı buluş etmiş olsa da insanlık gene de açlık, hastalık ve sertlik yüzünden kitleler halinde ölmeye devam etmiştir. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • The Indians had such a strong confidence in the denarius and the image of the emperor that when local rulers struck coins of their own they closely imitated the denarius, down to the portrait of the Roman emperor! The name ‘denarius’ became a generic name for coins. Muslim caliphs Arabicised this name and issued ‘dinars’. The dinar. (Money)
  • Belki de atalarımızın Neandertalleri yok etmesinin sebebi tam da budur. Görmezden gelinemeyecek kadar bizlere benziyorlardı, fakat hoş görülemeyecek kadar da farklıydılar. (Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş