Eğitim

İpini Kopartan Uçurtma – Gülsüm Cengiz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İpini Kopartan Uçurtma – Gülsüm Cengiz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İpini Kopartan Uçurtma kimin eseri? İpini Kopartan Uçurtma kitabının yazarı kimdir? İpini Kopartan Uçurtma konusu ve anafikri nedir? İpini Kopartan Uçurtma kitabı ne konu alıyor? İpini Kopartan Uçurtma PDF indirme linki var mı? İpini Kopartan Uçurtma kitabının yazarı Gülsüm Cengiz kimdir? İşte İpini Kopartan Uçurtma kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Gülsüm Cengiz

Yayın Evi: Evrensel Basım Yayın

İSBN: 9789758745128

Sayfa Sayısı: 160


İpini Kopartan Uçurtma Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İpini Kopartan Uçurtma’nın serüveni, yaşlı bir oyuncakçının dükkanında başladı. Bir yanlışlık, onu sevgisiyle meydana getiren Umut adlı çocuktan ayırdı. Sonra Okan’la, Metin ve kardeşleriyle tanıştı; bir yılbaşı günü armağan olarak verildiği Ezgi’yle dost oldu. Uçurtmanız; tanıştığı her çocukla değişik serüvenler yaşadı. Bazen ışıklı caddelerde, kimi zaman karanlık sokaklarda dolaştı. Evlatların çalmış olduğu atölyelere girdi. Bu süre içinde, o hep, Umut adlı evladı bulmayı düşledi. Sonra bigün… Siz de; İpini Kopartan Uçurtma’yla beraber değişik bölgeler görmek, serüvenler yaşamak ister misiniz? Öyleyse, takılın uçurtmanın kuyruğuna, çevirmeye başlayın kitabınızın sayfalarınız…


İpini Kopartan Uçurtma Alıntıları – Sözleri


    İpini Kopartan Uçurtma İncelemesi – Kişisel Yorumlar


    İpini Kopartan Uçurtma PDF indirme linki var mı?


    Gülsüm Cengiz – İpini Kopartan Uçurtma kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de İpini Kopartan Uçurtma PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

    Kitabın Yazarı Gülsüm Cengiz Kimdir?

    Öğretmen, ozan ve çocuk kitapları yazarı. 1949 senesinde Isparta, Sütçüler’de dünyaya geldi. 1966 senesinde öğretmen okulundan mezun oldu. 1980 yılına kadar İstanbul ve Balıkesir illerinde öğretmenlik yaptıktan sonrasında yayıncılık sektörüne geçti. Editörlük, gösterim yönetmenliği şeklinde görevlerde bulunmuş oldu. İlk şiirleri 1983’te Varlık dergisinde piyasaya çıkan yazar Cumhuriyet, Emek ve Evrensel şeklinde gazeteler ile Varlık, İnsancıl, Evrensel Kültür, Gösterigibi dergilerde yazdı. 1975-1976 yıllarında Ruhi Su Dostlar Korosu’nda çalıştı. 1988 senesinde Demet Yayınları’nın kurucuları içinde yer aldı. 1998’de bir yazısından dolayı iki yıla mahkum oldu fakat cezası ertelendi. Çeviriler yapmış oldu, editör ve gösterim yönetmeni olarak çalıştı. Radyo ve tv programları hazırlayıp sundu. Metin yazarlığı ve danışmanlık yapmış oldu. Türkiye’de ve yurtdışında birçok söyleşi ve sempozyuma konuşmacı olarak katıldı. Toplumcu bir izlekle yazıya döktüğü şiirlerinin yanı sıra çocuk edebiyatı alanında da yoğun emekleri oldu. Çocuk oyunları değişik gruplar tarafınca sahnelendi. Kimi şiirleri de bestelendi.

    1997 senesinde Ayşe’nin Günleri romanı Almanca’ya çevrildi ve İsviçre ile Avusturya’da yayımlandı. Ayrıca gene Almanya’da, Verlag Anadolu çocuk öykülerinden bazılarını Almanca ve Türkçe olarak bastı. 2005’te de Freie Akademie bir öyküsünü Almanya’da iki dilli ve CD’li olarak hazırladı. Çevirilerin bir kısmı Kültür Bakanlığı’nın TEDA projesi kapsamında hazırlandı. Bazı şiirleri İngilizce, Almanca, İbranice, Romence, Azerice ve Kürtçe’ye çevrilerek çeşitli dergilerde yayımlandı.

    Morpa Kültür Yayınları’nda Çocuk ve Gençlik Kitapları Editörüdür. Ayrıca Eskikent Osmangazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Kısmı’nde öğretim görevlisi olarak iş yapmaktadır. Türkiye Yazarlar Sendikası üyedir. 1999-2005 tarihleri içinde sendikanın Genel Sekreterliğini yapmıştır. PEN Yazarlar Derneği, Edebiyatçılar Derneği ve Tiyatro Yazarları Derneği üyesidir. PEN Türkiye Merkezi’nde “Barış İçin Yazarlar Komitesi”nde görevlidir.


    Gülsüm Cengiz Kitapları – Eserleri

    • Ahşap Evin Evlatları
    • Ayşe’nin Günleri
    • İpini Kopartan Uçurtma
    • Perili Ev
    • Köprü Olmak İsteyen Çivi
    • Tarihe İz Bırakanlar: Nasrettin Hoca
    • Sevdamız Çiçeklenir Zulada
    • Tohumdan Dokumaya
    • Bez Bebek
    • Tuz Masalı
    • Bıcırık
    • Bulaşıcı Hastalık
    • Damlacık
    • Üç Elma Fidanı
    • Yavru Kuşun Şarkısı
    • Selam Yaratana
    • İki Sevinç Bir Arada
    • İpek Giysi
    • Adadaki Hazine
    • Salıncak Safası
    • Annemin Masalları: Karagöz Kibarlık Öğreniyor
    • Sporcu Babaanne-Kerem ile Zehra
    • Tarihe İz Bırakanlar Andersen
    • Kuşlar Okullu Oldu
    • Halının Sihirli Renkleri
    • Kente Gelen Çam Ağacı
    • Ormanda Yaz Olimpiyatları
    • Silinsin Diye Yeryüzünden Savaş Sözcüğü
    • Dilek Ağacı
    • Yasak Sevda Sözcükleri
    • Ormandaki Kulübe
    • Boğaz’daki Mutlu Çocuk – Kuzguncuk
    • Minik Salyangoz Meslek Seçiyor
    • Arı ile Papatya
    • Toprak Testi
    • Prenses Pila
    • Suyun Rengi ya da Rengarenk Çiçek Bahçesi – The Color of Water a Colorfuul Flower Garden
    • Tomurcuk 3-Bir Dilim Ekmek İçin
    • Akdeniz’in Rengi Mavi
    • Kafesinden Kaçan Maymun
    • Dünyanın En Güzel Giysisi
    • Köstebeğin Üzüntüsü
    • Eylül Deyişleri
    • Mayısta Mutsuz Gönlüm
    • Kuşlar Kralı Kim Olacak?
    • Ufak Kurbağanın Öyküsü
    • Yolda Kalan Lokomotif
    • Tavan Arasındaki Aynanın Öyküsü
    • Ufak Kayığın Büyük Yolculuğu
    • Umut Hep Vardır
    • Eylül Deyişleri
    • Konuşmak Isteyen çocuk
    • Ayşe’nin Günleri
    • Bir Bulutun Ardında – Ayşe’nin Günleri 2
    • Deniz Kabukları
    • Ellerimiz Günışığı
    • Hayvanlarla Konuşan Çocuk


    Gülsüm Cengiz Alıntıları – Sözleri

    • “Ağaçlar da insanlara benzer;
      ince uzun kimi, tıknaz kısa boylu kimisi.
      Kimi donatır kendini görkemli çiçeklerle
      yalın bir güzelliği kuşanır kimi.
      Kimi güçlükle meblağ ayakta çürümüş gövdesini,
      kimi yayıp dallarını alabildiğine
      keser genç ağaçların güneşini.
      Ağaçlar da insanlara benzer;
      kiminin, kucaklar yaşamı geniş dalları,
      kiminin göklere uzanır dimdik başı.
      Kimi bir başınadır ve cılızdır kökleri,
      yıkılır ilk rüzgârda.
      Kimi derinlere salar köklerini,
      büyür bir ormanın içinde/ büyütür bir ormanı;
      direnirler beraber kuvvetli kasırgalara.” (Yasak Sevda Sözcükleri)
    • Tel örgünün tellerine
      takılıp kalıyor tutsaklık.
      Binlerce karede çoğalıyor yüzleriniz.
      Her karesinde ayrı ayrı
      çiçek açıyor özgürlük. (Sevdamız Çiçeklenir Zulada)
    • Yasak bir aşkın tutkunuysa
      iki yürek
      niçin adamın elinin kiri
      kadının yüz karası? (Mayısta Mutsuz Gönlüm)
    • Açıl toprak açıl
      Kurulsun sofralar!
      Boğazına kadar öze boğulsun tohum
      Çatlasın bereketinden dağlar
      Gözümüz gönlümüz doysun

      Açıl toprak açıl
      Ver Allah’ım ver
      İnsanoğlu bir baş soğanla
      Bir dilim ekmeğe kıymet. (Selam Yaratana)
    • “Tarihsel İyimserlik
      Kim demiş
      yolu düzdür yaşamın?
      İnişleri de vardır çıkışları da,
      sapakları da vardır
      kavşakları da…
      Ummadık zamanlarda,
      el ele, bir arada
      adım adım
      umuda çıkan yolları da…
      Kim demiş
      sonlanmıştır sevda
      yeni dünya düzeninde?
      Taşlar içinde iyi mi
      filizleniyorsa yaşam
      gene yeşerir sevda
      tertemiz yüreklerde.
      Kim demiş
      kurudu yüreği ozanın;
      yazamaz tekrar
      hiçbir mısra?
      Gelincikler dalgalandıkça rüzgârda,
      kuşlar uçuştukça göklerde,
      bembeyaz tomurcuklar
      patladıkça dallarda
      tükenmez ümit,
      sürer kalemin ucundaki sevda…
      Kim demiş
      yaşandı, yaşanacak ne var ise,
      tarih bitti
      insanlık evreninde?
      Güneş her sabahleyin tekrardan doğar
      ve tekrardan kurulur dünya
      üreten insanoğlunun elleriyle…” (Yasak Sevda Sözcükleri)
    • Can yoktu ki sevdalara düşe,
      Kurt yoktu ki kızıl kana üşe
      Yoktum ki yol geçe
      Yoktun ki haber ulaşa
      Gül yoktu ki, dal yoktu ki…
      Ve döne döne ateş
      Döne döne madde
      Gökler yarıla dürüle
      Dağlar savrula devrile,
      Kırıla döküle yıldız
      Sular evrile çevrile
      Döğüşe döğüşe madde
      Değişe tokuşa madde
      O şekilde bir vakte erdi ki devran
      Döne döne tutsak
      Döne döne gaz
      Döne döne atom
      Döne döne madde
      Vuruşa vuruşa madde
      Ve süre değişe değişe
      Yosun titreşe, yeşilleşe
      Işık dura değişe
      O şekilde bir vakte erdi ki devran
      Ha dedi kırdı zincirini
      İçerdeki adam
      Demir bağrışa bağrışa
      Zindan çağrışa çağrışa
      Şöyleki buyurdu ki Yusuf
      Dört kitabından daha büyük:
      Demek bu yaşam
      Ilkin sana bana yük
      Demek su kiminse
      Motor, elektrik, ve ışık kiminse
      Demek sultan odur
      Demek insan bölük bölük
      Yaşıyorsan ölüyorsun demek
      Nasıl yaşıyorsan
      O şekilde düşünüyorsun demek
      Demek insan
      En yüce mertebede hayvandır
      Yeni anladım
      Alet kullanan ve meydana getiren
      Tilki tarlayı masallarda sürer
      Manyetoyu çeviremez tavşan
      Devril başımdaki yazgı
      Dökül dilimdeki yalan
      Tutuş beynimdeki kibrit
      Kirtim kirt
      Kirtim de kirt
      Kirtim de kirtim
      Kirtim kirt
      Bir taraftan demirciler
      Demir döğer denge denk
      Bir taraftan boyacılar
      Boya vurur renge renk
      Bir yanda
      Kurtuluş savaşçıları
      Bir taraftan tutsaklık
      Bir taraftan termonükleer çağ
      Bir taraftan balistik şirret
      Evvel madde
      Ahir düşünce
      Dolan göğsümdeki hava kahve
      Salın yanımdaki yoksul
      Salın proletarya
      Geber başımdaki bit
      Kirtim kirt
      Kirtim de kirt
      Kirtim de kirtim
      Kirtim kirt (Selam Yaratana)
    • ben gördüm
      siz de gördünüz mü
      yarı aydınlık sabahlarda
      saçlarında tel tel yıldızlarla yürüyen
      işçi kızların
      vardiyalarına
      ekmekarası ümit taşıdıklarını
      güle oynaya
      ben gördüm
      ya siz. (Selam Yaratana)
    • Fazlaca minik bir azınlığın haricinde, çocuklarımız sevgiden yoksun büyüyorlar. Sevgi, nefes aldığımız hava, içtiğimiz su, yediğimiz ekmek kadar lüzumlu. Ama en o kadar da yaşamının başlangıcında, yaşamın getirmiş olduğu gerçekliklere karşı deneysiz ve savunmasız olan çocuklar için lüzumlu. Evlatların sevgiden yoksun bir yaşam sürdüğüne ilişkin savima kuşkuyla bakanların, yakından uzağa doğru çevrelerine bir göz atmaları yeter. (Umut Hep Vardır)
    • Ben işçi çocuğuyum evladım
      Demiryolu atölyesi işçilerinden emekli Şükrü’nün oğluyum
      Ekmekle doydu karnım
      Ekmekle avutuldum
      Ekmekle korkutuldum
      Sen sofraya havyar da koysan kuzu kızartması da ilkin ekmeğe varır elim
      Çilemin adı benim ekmek kavgası
      Hiçbir şey istemedim şu dünyada kendim için
      Ne köşk ne otomobil ne para
      Tükürmüşsem içine
      Senin tapındığın o sıfatların
      Satıyorsam emeğimi yok pahasına
      Ben işçi çocuğuyum evladım benim davam başka dava (Selam Yaratana)
    • Kendisiyçin çabalayan kimi var?
      Kimi var ki bir ekmeği: ” Al ye!…” der;
      Bir şey veren ondan da bir şey ister…
      Ah yoksulluk, ah babasız çocuklar!…
      (Mehmet Emin Yurdakul) (Selam Yaratana)
    • “Okumak onu mutlu ediyordu.Kendini öykülerdeki vakalara kaptırıyor; heyecanlanı-
      yor,üzülüyor,seviniyordu.” (Ayşe’nin Günleri)
    • -DAHA NE İSTERSİN-
      Doyacak kadar aşın var ise,
      başını sokacak, bir de damın,
      İnsanoğluna kulluk
      etmiyorsan,
      başkasının sırtından değilse geçimin,
      tamam, güneşli günler içindesin. (Selam Yaratana)
    • Çocuk ümit imgesidir; şu yaşlı bitkin dünyamızda kirletilmiş ucuzlatılmış insan ilişkileri içinde temiz kalan şey, çocuk masumiyeti. (Umut Hep Vardır)
    • -tüketmiş yeşili
      dostluğu ve sevgiyi-
      tüketim yorgunu insanoğlu
      yaşar içlerinde
      teknoloji harikası eşyalar
      süratli beslenme çocuklarıyla
      yanyana… (Mayısta Mutsuz Gönlüm)
    • Açıldı kilidi dilimin
      Şimdi kelepçede ellerim… (Yasak Sevda Sözcükleri)
    • Sevgiyle bakan çocuk gözleri, yüzlerinde çiçek açan gülüşleri ve kuş cıvıltılarını çağrıştıran sesleri ümit veriyor ; berrak sularla yıkanmış şeklinde arıtıyor içimi. (Umut Hep Vardır)
    • Dövüştüm cahillerle, bilgimle kanıtladım gerçeği.
      Yakıcıydı gerçek
      ve yer yoktu gökyüzünde
      gerçeği söyleyenlere
      özgür düşüncelere. (Mayısta Mutsuz Gönlüm)
    • Ayağa kalkıp hep beraber
      göstermeliyiz sokakların enerjisini.
      Bir türkü söylemeliyiz bir türkü
      hak arayan, direnen insanların
      beraber söylediği türkü
      silinsin diye yeryüzünden
      cenk sözcüğü… (Silinsin Diye Yeryüzünden Savaş Sözcüğü)
    • “Kayaköy’de
      sesinin izi var hâlâ;
      rüzgârın kanadında,
      çalıların bürüdüğü yollarda,
      her avluda, her kapının ardında.
      Titreşiyor sözcükleri
      kalanın ve gidenin.” (Yasak Sevda Sözcükleri)
    • “Orkestra Konserinde…
      Bir senfoninin notaları şeklinde yaşam
      sürüyor ezgilerin eşliğinde.
      Orkestra şefi sallıyor sopasını
      inliyor viyolonsel
      ağır, acılı bir ezgiyle.
      Homurdanıyor kontrbaslar;
      –yasak– diyorlar
      –yapamazsın, sevemezsin, gidemezsin–
      Orkestra şefi sallıyor sopasını,
      çalıyor çekince çanları,
      davullar vuruyor tüm gücüyle.
      Çanlar, davullar, ağır yaylılar
      sarıyor çevresini öfkeyle;
      incecik sesiyle titreyerek
      bir yüreğin ezgisini söyleyen
      solo kemanın…
      Susmuyor keman,
      ürkek adımlarla dönerken köşeleri
      kaygılı ve kuşkulu…
      Ardında telaşlı ayak sesleri
      üflemeli çalgıların;
      yakalayıp tutmak
      içlerine almak istiyorlar onu.
      –Güçtür bizi haklı kılan
      sana karşı,
      güçlüyüz ve çoğuluz,
      sense yapayalnız.
      Azınlık çoğunluğa uymalı
      diz çökmelisin gücün önünde–
      Kalın sesleriyle homurdanırken viyolalar
      gözdağı verir şeklinde,
      ansızın tiz bir feryat solo kemandan
      ayrıksı, öncü, başkaldıran…
      –susturamazsınız beni
      haklı değildir daima çoğul olan–
      Sürüyor ezgisi solo kemanın
      dirençli ve emin,
      katılıyor ona keman korosu…
      Orkestra şefi sallıyor sopasını
      kuşlar uçuşuyor kemanın tellerinde.
      Ziller çalıyor, davullar vuruyor.
      Gülüşler, ümit dolu kahkahalar
      yükseliyor neşeyle.
      Karışıyor birbirine yaşamın sesleri
      binbir türlü haliyle
      soğuk bir kış akşamı
      orkestra konserinde…” (Yasak Sevda Sözcükleri)

    YORUMLAR

    YORUM YAZ!

    Yorum Ekle



    [

    İlgili Makaleler

    Başa dön tuşu
    Oto Aksesuar toptan çakmak
    Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş