Eğitim

Düello – Behçet Aysan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Düello – Behçet Aysan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Düello kimin eseri? Düello kitabının yazarı kimdir? Düello konusu ve anafikri nedir? Düello kitabı ne konu alıyor? Düello PDF indirme linki var mı? Düello kitabının yazarı Behçet Aysan kimdir? İşte Düello kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Behçet Aysan

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları

İSBN: 9786054764020

Sayfa Sayısı: 248


Düello Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

BIR EFLÂTUN ÖLÜM

kırgınım, saçılmış

bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım

geceden

git dersen giderim

kal dersen kalırım.

git

dersen

kuşlar da dönmez, sonbahar kuşları

yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım

o iyi günleri,

fena?

günleri bırakırım.


Düello Alıntıları – Sözleri

  • benim o hep fırtınalarla boğuşan ruhum
    yorulmuyor yaşamaktan.
  • bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    çatlamış bir narı, unutmadım.
  • yaşamı ölüm
    diye anlatıyorlar size
    yalanı gerçek diye.
  • getirebilsem ah,
    avlusunda evlatların
    korkmadan oynadığı
    lalelerle donanmış simli bir sema.
  • ..aynı sema aynı üzüntü
    değişen bir şey yok ki
    gidip
    yağmurlara durayım.
    Söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım..
    Eflatun Bir Ölüm
  • “yağmur dindi sevgilim bak dinle
    her şey dindi, acıysa dinmemiş halde.”
  • saatin 03’ü vurmuş olduğu zamanlar
    iki yüreğim birden vardı.
    ya batık bir vapur ya bir deniz feneri.
  • “solgun, tek tek geri dönüyorlar,
    yaşanmamış günlerim benim.”
    -p.yavorov
  • kırılınca bir büyük ayna
    şarkılar da yarım kaldı
    büyü bozuldu, durdu saatler
    suda suretimiz asılı kaldı.


Düello İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Bu kitap Behçet Aysan’ın toplu şiirlerinden oluşan ve okurken duygudan duyguya sürükleyen, görkemli bir yaratı. Tüm şiirlerde bir taraftan yalın bir dil varken bir taraftan da oldukça etkisinde bırakan anlamlar içeriyor. Aşkı da savaşı da zamanı de sevgiyi de hüznü de umudu da kısacası iyi fena tüm duyguları barındırıyor. Ben tesadüfen keşfettim bu şairimizi fakat kesinlikle her insana tavsiye ederim, kesinlikle daha çok okunmalı, kıyıda köşede bırakılmamalı. (Fatma Kekilli)

Bu güzel şiirleri yazan şairimiz 93/Sivas cehenneminde katledildi. Metin Altıok, Muhlis Akarsu, Nesimi Cimen, Edibe Sulari ve digerleri şeklinde… Öldürüldüğünde 44 yaşındaydı. Yaşasaydı daha ne güzel eserler bırakırdı kim bilir. Onno Tunç, Kazım Koyuncu, Hasret Gültekin, Arkadaş Zekai Özger ve erken yaşta kaybettiğimiz ötekiler şeklinde… (SiBemol2)

Bir Madımak Şairi olan Behçet Aysan…: BU AŞK, BU ŞEHİR, BU KEDER
1.
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
kendine bir başka
sema büyüten
kardeşim
gece feneri
hoşça kal çaldığım
ıslık
söylediğim türkü
doludizgin karlarda.
hoşça kal
annemin
yüzü
hep beyaz yaşmaklı
sın dökülmüş bir yalnız
aynada.
hoşça kal
dolunayın
altında
ıhlamur ağaçlarına
kazıdığım
şey
hoşça kal ötelerde yanan
anızların parıltısı hoşça kal.
bigün gelecek bu gün de
bir anı olacak nede olsa
oturduğumuz bu masa
bu kum saati, bu rüzgar, bu eski
komodin
bu kırık
iskemle
bu kelepir yürek
bu aşk
nede olsa.
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal
yanın kalmış
duvar yazılan
hoşça kal
bigün gelecek
akacak yeraltı sulan
hoşça kal
yakut, bezirgan, gön
hoşça kal eski vakit
ak tarlan
gidiyorum
bu şehri bu yağmuru
bu düşleri
bu aşkı bu kavgayı bu kederi
size bırakarak.
eylül ’84
Behçet Aysan’ın Selimiye Askeri Ortaokulu için 1991 senesinde yazdığı otobiyografisi.
Ben Behçet Aysan
1949 senesinde Ankara’da doğdum. Babam Girit kökenli. Babamın babası, 1900’yü yılların başlarında Kandiya’dan gelmiş. Ailenin geliş sebebi bilinmiyor. Anne tarafım Saraybosna göçmeni. Ankara’da yerleşmiş bir ufak işyar ailesiydik. Ekonomik sıkıntılar içinde. Babam kendi kendini yetiştirmiş bir teknik ressamdı ve şiir yazardı. 1960’lı yıllarda bu şiirlerin bazılarını Defne, Çaba, Hisar şeklinde dergilerde yayımladı. Halk şiirinden yola çıkmaya çalışan, F.Nafiz, Necip Fazıl, Orhan Seyfi karışımı, kiminde aruz kullanmaya çabalayan bir şiirsever.
İlkokulu 1960 senesinde bitirdim. 1955-1960 yıllarıydı. Demirlibahçe ilkokulu. 27 Mayıs 1960, hemen hemen yeniydi. Babam, benim şeklinde haylaz bir evladı okutamayacağı korkusuyla, beni askeri ortaokul imtihanlarına soktu. 12 yaşından yeni gün almaya süregelen bir çocuk için bir tek coşku verici bir macera.
Ve Selimiye Kışlası. 1960-63 Selimiye Askeri Ortaokulu. Ki seneler sonrasında 12 Mart kapıyı çaldığında, öğrencilik yaptığım bu zamanı kışlada tutuklu kalacaktım. Selimiye Kışlası ve ilk edebiyat ilgileri. Arkadaşlar, haki elbiseler içinde şiir, arkadaşlardan Hulki Aktunç.
1963-1967 Kuleli Askeri Lisesi: Futbol, şiir, İstanbul. 1968, Ankara’da askeri talebe olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi. Ve talebe vakaları, girmemek balıklama ne mümkün. Hareketli bir dönem. Şiirin benim için daha gerilerde kalmış olduğu.
1972-1973. Gözaltı. 141-142’ye muhalefetten tutuklanma. Harbiye, Selimiye, Kartal-Maltepe, Ankara Mamak ve Ankara Merkez Cezaevleri. Beş ay sonrasında aklanma. Oy birliğiyle bir sivil mahkeme tarafınca, sıkı yönetim güvensizlik sonucu ve 1973 seçimleri üstüne beraatle sonuçlanma.
1974-1979 yılları. İşsizlik, sıkıntılı günler, evlilik, 1976, biricik kızım, sevgili Eren’in doğumu. Yankı Dergisi, Türk Haberler Ajansı’nda gece sekreterliği, Sendika eğitimciliği, gene işsizlik. Ve şiire oldukça ciddi sarılma.
1979; tekrardan tıp öğrenimine, 4. sınıftan dönüş.
Yayımlanan ilk şiir, Türk Dili mart sayısı ve gene 1979 Yusufçuk Mart sayısında bir şiir. Türk Dili, Yusufçuk, Yarın, Tan, Yazın dergilerine şiir yazma. 1979-1982 yılları.
1983; Yaşam İçin Şiir’in çıkışına katıldım. Şiir sorunları üstüne kısa yazılar ve yaşam için şiir, Yarın’da şiir yayımlama. Ve ilk kitap, Yeni Türkü şiir yayınlarından “Karşı Gece, Yeni Türkü, 1983”
1984, Yaşar Nabi Nayır şiir ödülü. “Sesler ve Küller, Varlık Yayınları, 1984”. Varlık, Yarın, Düşün dergilerinde şiirler.
1986 Ceyhun Atuf Kansu şiir ödülü. “Eylül”. Ve 1986 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü, “Deniz Feneri, 1987, Puhu Yayınları”. Düşün, Broy, Milliyet Sanat, Şov, Sanat Rehberi, Su dergilerinde şiir yayımlama ve konuşmalar.
1984 Tıp Fakültesi’nin bitirilişi. İzmit ve Ankara’da hekimlik. Ardında Ankara Numune Hastanesi’nde psikiyatri ihtisası.
1990’da “Şiirler” adlı kitabın El Yazıları Yayıncılık tarafınca basılışı. Şiirlerin İngilizce, çekçe, Almanca, Macarca, Yunanca, İsceççe’ye çevrilmesi ve yayınlanması. Vatanımızda de, bazı şiirlerin popüler müzik grupları tarafınca bestelenmesi.
1991, psikiyatri ihtisasının tamamlanması ve SSK Yenikent Dispanseri’nde psikiyatrist olarak hekimlik.
Kaynak: http://www.selimiyeaskeri.org/yildizlarimiz/behcet-aysan-1.htm
“bigün başkaları da bizi anlatacak
hazır olalım sözlerin
pas tutmayanı için
çamura bulanmamış çığlıklara.
adımız buydu diyelim
yerimiz buydu, işte tarih”
Ozan Behçet Aysan’ın Kızı Eren Aysan: Tek Duygu Kaldı Geriye, Umarsızlık..
Pazartesi, Temmuz 02, 2012 BEHÇET AYSAN, EREN AYSAN, RÖPÖRTAJ, SİVAS KATLİAMI
Sivas’ta yakılarak katledilen ozan Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan bu şekilde isyan ediyor, o kara güne. Yaşamı, hayata bakışı artık bir başka türlü oluyor 2 Temmuz 1993’ten sonrasında. Bir de 13 Mart’taki davada vakit aşımı sonucu adeta 2 Madımak’ı yaşatıyor O’na…
Eren Aysan ile Sivas katliamının üstünden geçen 19 yılı, değişen yaşamını ve 13 Mart’taki sonucu konuştuk.
-19 senedir Sivas Katliamı ile ilgili basında oldukça fazla haber yayınladı. Türkiye ve dünyadan tepkiler terfi etti. Geriye dönerek baktığımızda 19 yılda değişen ne oldu?
Ilk olarak şunu söyleyeyim: 2 Temmuz 1993’dan bu yana “yenilgi” duygusunu üzerimden atamadım. Sanki o ana kadar her şeyin çözümü vardı. Sorun ne kadar ağır olursa olsun, küçücük hayale neden olan ümit da vardı. Şimdiyse tek duygu kaldı geriye, umarsızlık… Şundan dolayı 1993’de, bilhassa boyalı basında, yananın provokatör, yakanın kahraman olduğu söylemlerine tanıklık ettik. Bilhassa Sabah, Özgürlük, Milliyet, Türkiye, Meydan şeklinde yüksek tirajlı gazeteler, “olaylara Aziz Nesin’in yaptığı lüzumsuz konuşmanın neden olduğu”nu yazdı. Kendinden menkul köşe yazarları, orada öldürülen sanatçı, yazar ve şairlerin kimliğini gözetmeden, tek hedef olarak Aziz Nesin’i gösterdi. Kaleme alınanlar Madımak Oteli’nin önünde yükselen, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Kahrolsun Laiklik” nidalarından uzaktı. On altı yaşındaydım… Soluksuz bir şekilde bağırmak, bu ülkenin bir şairi, yazarı, bilim adamı yakıldı diye haykırmak istiyordum. Siz kalpten parmak uçlarına uzanan acının tırnakları bile titrettiğini bilir misiniz? Ben biliyorum… Süreç içinde kendimizi anlatmaya çalıştık. Her şey için savaşım ettik diyebilirim… Ölenlerin kimliklerini adeta tekrardan kazandırmaya çalıştık. En sonunda mızrak çuvala sığmadı. Her şey tüm çıplaklığıyla ortaya saçıldı.
“ÜLKE DAHA ÇOK ERKEN ÖLÜMLERE GEBE”
-2 Temmuz 1993 günü hayatınızda bir dönüm noktası oldu. Behçet Aysan’ın kızı olarak o gün neler yaşadınız anlatır mısınız?
Ufak bir çocukken akasyalı sokağa bakan ufak bir evde otururduk. Her akşam masamızda aile sofraları kurulurdu. Zaman mavi benekli kelebek kanatlarında uçuşurdu. Ölüm öyleki oldukça uzaktı ki, kimse bir gömüt taşının yanından geçeceğini bile ummazdı. İşte tam o günlerden birinde, telefon çaldı. Babam Sivas’tan aradı, sesinde garip bir tedirginlik: “Cuma gününe kalmak istemiyorum, geleceğim” dedi. Akşam televizyonda “Sivas’ta olaylar” başlığı. Ilkin “yirmi iki yaralı var”, dendi. Babamın derhal geleceğini düşündüm. Saat on haberlerinden sonrasında alt yazılar geçmeye başladı. Otel yandı bitti, kül oldu, işte şu kadar ölü… Bir bahçeye gittik annemle. Oldukça gördüğüm, babamla annemin hep götürmüş olduğu, adı çiçek adı olan bir yere. Boşuna geliyordu bana yaşadıklarımız. Babam ölmezdi ki. Peki, niye tanıdığım yüzlerde hep gözyaşı vardı? Ilkin babamın muayenehanesine gittik. Ve gece on iki haberlerini izledik. Ve televizyonda İçişleri Bakanı Gazioğlu’nun açıklaması:
“Ölenlerden ilk sekiz kişinin kimlik tespiti yapıldı, isimlerini sayayım.” Behçet Sefa Aysan dördüncü isim. Sessizlik deldi geçti bedenimi, hiçbir kıpırtı hatırlamıyorum. Spiker, “Sayın bakanım, ölenler arasında Behçet Aysan gibi yazarlarımız, sanatçılarımız var mı?” diye soruyor, bakan birkaç dakikalık susuştan sonrasında “evet” yanıtını veriyor. Ben daha oldukça korkuyorum. Sonra adımdan bir fazlasını hatırlamıyorum, annem beni eve götürmüş olmalı. Sabaha kadar odamda bekledim, babamı. Gelecek ve ben afacan bir mutlulukla koşacağım yanına. Hem niye ölsün ki! Yok, bunlar yalan. Ertesi gün anneme bir bardak çay uzattım. Gördüm gözünde yaş yerine kan var. Büyüdü gözündeki kan pıhtısı. Günlerce, aylarca gitmedi. Her gün kendini battaniyelerin altında sakladı. Bir kedi şeklinde incelikle mırıldanarak girdi odadan, çıktı odalardan. Bir gün ayağa da kalkamaz oldu, ağrıdan acıdan durması imkansız. Anladık ki her konulmuş olan teşhis “verilecek hesabı kalmamışlara” değilmiş. Defalarca ameliyat masasına götürdüler annemi. O gideceği yeri bilerek ince bir çizgi şeklinde gülümsedi. Ölümünden bigün ilkin saatlerce konuştuk.
-Kendini niye bu hale getirdin anne?
İkimiz de biliyorduk artık geriye dönüşün olmadığını. Gittiği yolun çıkmaz bir sokakla birleştiğini daha ilkin bilseydi, kendini korur muydu, sanmıyorum.
-Babamı oldukça mu sevdin anne?
-Sen olsaydın sen de severdin dedi olanca mahcupluğuyla, sarıldım ona. Kara gözlerine baktım, kaşlarına. Son konuşmalarımızdı bunlar.
Annemi bir kefen içinde gördüğümde de yaz başıydı, babama yakın bir gömüt bulduk ona. Şimdi sanki bir pencereden babama bakıyormuş da en azından onu görmüş olduğu için iyiymiş şeklinde geliyor bana.
Benim için yaşam artık, annemin ağzından çıkan son sözcüklerde gizli saklı. Sivas’ın anlamını soruyorsunuz ya, diyorum ki Sivas bir aile hikâyesinde gizli saklı. Sanki oldukça uzak bir geçmişte kalmış, asla yaşanmamış bir aile hikâyesinde.
Biri kırk üç, biri kırk dokuz yaşlarında ölen iki insandan kalanlardır bunlar. Bir romanda okunsa “Türk Filmi” şeklinde sulusepken, akıl başa erişince de bizim devletimizde ihtimaller içinde bir kurgusu var denebilir pekâlâ.
-Peki, biz bu ülkeye tüm bu tarz şeyleri hak edecek ne yaptık?
Yanıtlayacak tek bir sözcük bile bulamıyorum, bundan sonrasında da kendim için de hiçbir şey istemiyorum. Bu ülke daha oldukça erken ölümlere hamile. Tek bildiğim bu.
-Son olarak ne söylemek istersiniz?
13 Mart’ta mahkeme kararını açıklamış olduğu anda… Ilkin büyük bir boşluk hissettim kalbimde. Sanki elimi kalbime götürdüğümde yerinde durmuyor gibiydi. Soluksuz kalmıştım. Nefes almıyordum. Öylece gelip geçenlere bakıyordum. Üstelik hukukin sürecin derdime derman olamayacağını bile bile bu tarz şeyleri yaşıyordum. Türkiye’de hangi siyasal katliam çözüme ulaştı da babamınki tamamlansın? Üstelik yanı başımda hukuk defterinin çoktan kapatılmış olduğu derin akrabalarım de vardı. Onların bir kısmı platform kurulmadan ilkin de eş, dost, tanışık, kardeşti. Dışarı çıktım. Gökyüzüne baktım. Dünya dönüyordu. Şu bir gerçektir artık: Biz konuşuyorsak, hakkaniyet yoktur! Şundan dolayı on dokuz senedir hukuki mücadeleyi yıpranarak verdik. Şimdi artık bana düşen vazife babamın yarattıklarını bu dünya döndüğü sürece yaşatmak için çalışmaktır.
Söyleşi: Deniz Toprak/Odatv.com
bilirim yarın diye bir şey var
çeliğin su katılmamış yanı
ırmakların geçilecek, fırtınaların
bir yanı var
ömrümüzün
dinecek
bir ihtimal bigün gülecek.
merhaba verip
merhaba alacak
barışa kardeşliğe
hep tok yatan
çocuklar görecek
el ele
aşklar, omuz omuza
dostluklar
ne dikenli teller olacak
ne tanklar tüfekler
ne tüberküloz duracak
ne lösemi
ne işsizlik
Behçet Aysan – Beyaz Bir Gemidir Ölüm (Kendi Sesinden)
https://www.youtube.com/watch?v=OxFzlWuun9g
Bestelenen Şiirleri :
Ezginin Günlüğü Bir Eflatun Ölüm
https://www.youtube.com/watch?v=XvMHhMrpGwA
Ezginin Günlüğü – Kara Sevda

Ezginin Günlüğü – Kuşlar da Gitti

Ezginin Günlüğü – Sesler ve Küller (1996)
https://www.youtube.com/watch?v=wGGwGDf5ROU (Adem Yüce)


Düello PDF indirme linki var mı?


Behçet Aysan – Düello kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Düello PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Behçet Aysan Kimdir?

1949 senesinde Ankara’da dünyaya geldi. Selimiye Askeri Ortaokulu ve Kuleli Askeri Lisesi’nde okudu. 1968’de Ankara Tıp Fakültesi’ne askeri talebe olarak girdi.

12 Mart döneminden sonrasında politik nedenlerle ara vermek zorunda kalmış olduğu tıp öğrenimi esnasında çeşitli işlerde çalıştı. Mezun olduktan sonrasında İzmit’e atandı. Ankara’da psikiyatri ihtisası yapmış oldu. SSK Yenikent Dispanseri’nde tabip olarak çalışmaktaydı.

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Madımak Oteli’nde yakılarak öldürülen 37 kişiyle beraber can verdi. Ölümünden sonrasında Türk Tabipleri Birliği tarafınca adına şiir ödülü verilmeye başlandı.


Behçet Aysan Kitapları – Eserleri

  • Düello
  • Eylül
  • Sesler ve Küller
  • Karşı Gece
  • Deniz Feneri


Behçet Aysan Alıntıları – Sözleri

  • ..aynı sema aynı üzüntü
    değişen bir şey yok ki
    gidip
    yağmurlara durayım.
    Söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım..
    Eflatun Bir Ölüm (Düello)
  • kırılınca bir büyük ayna
    şarkılar da yarım kaldı
    büyü bozuldu, durdu saatler
    suda suretimiz asılı kaldı. (Düello)
  • getirebilsem ah,
    avlusunda evlatların
    korkmadan oynadığı
    lalelerle donanmış simli bir sema. (Düello)
  • hayata devam etmenin anlamını sorsam da söyleme
    konuştukça bir vapur açılıyor kıyıdan . (Eylül)
  • yaşamı ölüm
    diye anlatıyorlar size
    yalanı gerçek diye. (Düello)
  • Yok başka bir cehennem yaşıyorsun işte (Sesler ve Küller)
  • kar yağıyor dışarda
    sokak lambasına düşüyor
    ve serçeler üşüyor
    kenarları hafifçe yanmış
    sayfalarına kan sıçramış
    bir kitapta
    Nazım Hikmet
    okuyorum. (Sesler ve Küller)
  • “yağmur dindi sevgilim bak dinle
    her şey dindi, acıysa dinmemiş halde” (Karşı Gece)
  • “yağmur dindi sevgilim bak dinle
    her şey dindi, acıysa dinmemiş halde.” (Karşı Gece)
  • çiçeklerim var çiçeklerim
    ya küsmüş sardunyalardan almaz mısınız
    pembe açar,
    pembe düşler için
    düşleriniz var mı ki? (Sesler ve Küller)
  • benim o hep fırtınalarla boğuşan ruhum
    yorulmuyor yaşamaktan. (Düello)
  • Yollar uzak ay bedir
    Sırtımda gümüş hançer
    Yürürüm de ölemem
    Kan damlatır karanfil
    Usulca mavi bir kar
    Kara geceye düşer
    Tutuşur fundalıklar
    Gelir kalbimi yakar (Deniz Feneri)
  • …yalnızlık senin o konuşkan kuşun
    kırk kapıdan geçmiş kırk kilitten.
    ….
    yaralı, dili lâl, kanadı kırık
    vurulmuş başlangıcında bir yokuşun… (Sesler ve Küller)
  • kimi sözleri anlatmaya sevda yetmemişti
    aşkın bile umarsız halleri olurdu
    peki şimdi kim bildirecekti
    ateşin vaktini bizlere. (Deniz Feneri)
  • “yalnızlık senin o konuşkan kuşun
    kırk kapıdan geçmiş kırk kilitten.
    ….
    yaralı, dili lâl, kanadı kırık
    vurulmuş başlangıcında bir yokuşun..” (Sesler ve Küller)
  • “benim o hep fırtınalarla boğuşan ruhum
    yorulmuyor yaşamaktan.
    Midyat’lı bir gümüş ustasıdır, Süryani
    ve yüzündeki çıban şeklinde
    yüreğinde yaralar
    taşımaktan.” (Sesler ve Küller)
  • gece de homurtuyla
    kederli bir tren şeklinde geçer,
    benimse
    çiğnenmiş
    zakkum­ yüklemiş
    bitkin kalbimden
    aşk da acı da
    her şey
    fakat her şey geçer
    kör bir güvercinin
    türküsü bile.
    tortusu kalır. (Karşı Gece)
  • ne parçalanmış bir ayna
    ne mum ışığı duracak
    birazdan gün ağaracak
    her gece yeni bir düello
    her sabahleyin yeni bir ölüm
    hepsi bu şiire sığacak. (Deniz Feneri)
  • Benim o hep fırtınalarla boğuşan ruhum yorulmuyor yaşamaktan. (Sesler ve Küller)
  • bigün gelecek
    bugün de bir anı olacak nede olsa oturduğumuz bu masa
    bu kum saati,
    bu rüzgar, bu eski komodin
    bu kırık iskemle
    bu kelepir yürek
    bu aşk nede olsa. (Eylül)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş