Eğitim

Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması – Celal Şengör Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması – Celal Şengör Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kimin eseri? Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kitabının yazarı kimdir? Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması konusu ve anafikri nedir? Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kitabı ne konu alıyor? Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması PDF indirme linki var mı? Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kitabının yazarı Celal Şengör kimdir? İşte Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Celal Şengör

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053325918

Sayfa Sayısı: 192


Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı, Tercüme Bürosu ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın kurucusu, Köy Enstitüleri’nin düşünce babası, tarihçi, musikişinas, edebiyatçı, eğitimci ve gazeteci…

Cumhuriyet tarihinin en mühim isimlerinden Hasan-Âli Yücel’in derhal sıralanabilecek unvan ve özelliklerinden yalnız birkaçı.

Prof. Dr. A.M. Celâl Şengör, bu oldukça yönlü Cumhuriyet aydınını akademisyen titizliğiyle yazıya döktüğü Hasan-Âli Yücel ve Türk Aydınlanması kitabında derinlemesine inceliyor ve tartışıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün başlatmış olduğu eğitim reformlarının destekçisi ve uygulayıcısı, aydınlanma ideallerinin şaşmaz takip edeni Yücel’in, yalnızca geçmişe değil, bugüne ve hatta yarınlara ışık tutacak zenginlikteki fikir dünyası gözler önüne seriliyor.

(Tanıtım Bülteninden)


Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması Alıntıları – Sözleri

  • “Ancak düşündüğü şekilde hare­ket eden insan hürdür. Hiçbir riyakar, hiçbir yalancı hür olması imkansız. …Doğrudan doğruya hakikati ve hayrı kendi ruhuna amaç bilmiyen, bir ihtimal kurnaz bir adam olabilir. Fakat hiçbir vakit akıllı sayılamaz ve hür olması imkansız.”
  • “Özgürlük, özgürlüğü ortadan kaldıracak düşünce ve uygulamalarla savaşım etmek zorundadır.”
  • “Cehaletten, sadece tutsaklık çıkar.”
  • “Bırakma, vakit dar; bundan dolayı yaşam kısadır. Bu kısa mesafelere sonsuzluğu sığdırabilmek, her insana müyesser olmaz.”
  • Gözlemle denetlenebilmek kaydıy­la bilim her türlü düşünce ve spekülasyona açıktır.
  • “Efendiler.
    Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, yaşam için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. Yalnız, ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekamülünü anlamak ve terakkiyatını zamanında izlemek şarttır. Bin, ikibin, binlerce yıl evvelki ilim ve fen lisanının
    çizdiği düsurları, şu kadar bin yıl sonrasında bugün aynen tatbika kalkışmak elbet ilim ve fennin içinde bulunmak değildir.”
  • Hiçkim­senin otoriteye haiz olamaması, her ferdin özgürlüğü­nün garantisidir. Buna karşılık, dönemin en ileri bilimsel dü­zeyinin yanlış olarak kabul etmiş olduğu şeylerden kaçınılması da, bi­reylerin özgürlüklerinin sınırsız olamayacağını garantiler.
  • “Kuşku etmesini bilmiyenler, düşünüp gerçeği bulmaya hiçbir vakit
    muktedir olamazlar.”
  • “Türk demokrasi tarihinin ilk kurbanı” Hasan-Ali’nin tüm hayalleri duman olup gitti. Tabii O’nunkilerle birlikte Atatürk’ünkiler de. Kırklı yılların sonunda Hasan-Ali’ye hücum eden kafalar, o aynı bilgisiz, gerici kafalar, şimdi bizzat Atatürk’e saldırmaya ka­dar getirdiler işi. Zaten Hasan-Ali daha sağlığında Türkiye’de­ ki mücadelenin politik uçlar yada etnik gruplar içinde değil, gericilikle ilericilik içinde cereyan etmekte bulunduğunu söyle­mişti.
  • “Geçmiş ile günümüz, bir su damlasının diğerine benzediği derecede bir­birlerine benzerler.”


Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Hasan Ali Yücel sanırım en sevdiğim Türk aydın, aslına bakarsan klasiklerine edebiyat katması “Klasik” terimini doğru anladığını gösterir.Klasik toplumdaki her ferdin okuması koşul olan eserlerdir.
Herkesin, Bilim klasiklerini okuması koşul değildir, azca buz felsefe azca buz psikoloji ve sosyoloji ve en çok da fazla edebiyata ihtiyacı vardır toplumun.
İnsan vaka üstünden öğrenen varlıktır ve kabul etsek de etmesek de düşünceden oldukça duygusal bir varlıktır.
Celal Şengör’ün kendisi kurgu okumayı pek sevmiyor, eh bu da oldukça naturel, bir otistiğin kurgu sevmesi anormal olurdu aslına bakarsan.
Ancak netice olarak averaj bir fert, Hasan Ali Yücel Klasikleri’nin tümünü okumalıdır.
Bir de şu şekilde bir tespit yapmak icap ettiğini düşünüyorum, Atatürk de Hasan Ali Yücel de inanılmaz entelektüel adamlar, şu demek oluyor ki hakikaten de devletin başına geçmeyi hak edecek olan iki insan.
Bir de şu gündeki siyasetçilerin tümünün vizyonuna bakıyorum, bu iki kişi kadar etmezler kesinlikle.
Aslında ülkedeki sorunların kolaylıkla çözülebileceğini gösteren iki insan bunlar.
Atatürk döneminde yaşamış olsaydım ülkenin o halden kurtarılabileceğine asla inanmazdım, sadece şu andan o tarihe bakabiliyor olduğum için ülkenin kurtulmasının birkaç muntazam adam ve muntazam çalışmaya baktığını fark edebiliyorum.
Yalnızca artık birilerinin göz boyamak istemeyi bırakıp, gerçek icraatlerin peşinden koşmaları gerek diye düşünüyorum. (Polycephaly)

okumasaydınız şimdi ne durumda olurdunuz asla düşündünüz mü? ben kendi adıma yanıt vereyim: bilmiyorum gerekenleri öğrenmez, yalnız duyduklarımdan ibaret olurdum. kendim okuyup araştırmasaydım, bilme ve anlama merakım olmasaydı eğer hiçbir şey öğrenemezdim. aynı hasan ali yücel’i öğrenemeyeceğim benzer biçimde. bundan dolayı ne gariptir ki bu ülkede atatürk’ün fikirlerinin taşıyıcısı ve azimli bir uygulayıcısı olan hasan ali yücel anlatılmıyor. kitabın sonunda celal şengör’ün de belirttiği benzer biçimde, türkiye olarak idoller yenilip yutuluyor, sindirmesi ise zamana bırakılarak en sonunda unutuluyor. kim bilir unutturuluyor demeliydim, kelimeler birçok şeyi değiştirebilir, o şekilde değil mi?
hasan ali yücel’i lisede tanımış olmayı ne oldukça arzu ederdim. bana okutulsun, anlatılsın arzu ederdim. fikirlerim hemen hemen yavaş yavaş oluşma aşamasındayken tanıyıp eğitim ile alakalı görüşlerini bilmek, bilim ve felsefe mevzusundaki fikirlerini idrak etmek arzu ederdim. şimdiyse tek tesellim, en azından tanımak için bir adım attım, demek oluyor.
okurken hasan ali yücel’i tanıdım, bir taraftan da atatürk’ü daha iyi anladım. şengör, yücel’den “atatürk’ü anlamaya en yakın şahıs” diye bahsediyor. kitap süresince da bunun teyidini hasan ali yücel’in yazılarında, konuşmalarında ve uygulamalarında görüyoruz. yalnız atatürk ile düşünce ortaklıkları değil, birçok düşünür ile benzer görüşleri de ortaya seriliyor. hatta karl popper ile aynı dönemlerdeki fikirleri şaşkınlık uyandırıcı. peki niçin şaşkınlık uyandırıcı diye düşünüyorum? karl popper bundan dolayı milleti tarafınca yenilip sindirilmemiş, aşağıya çekilmemiş. yalnız maarif vekili unvanıyla değil bilim ve felsefe mevzusundaki görüşleriyle de gündeme gelmesi, en azından bu ülkede gündeme gelmesi ihtiyaç duyulan hasan ali ise kendi döneminde dahi açık şekilde uzaklaştırılmıştır. sanıyorum ki düşünen her insan farkındadır, artık açık şekilde cehalete sürükleniyoruz. gizli saklı çabalar ortadan kalkalı oldukça oldu.
okuyalım isterim, en azından kendimiz okuyup öğrenelim. kısa sürede olmasa da inanıyorum ki bigün gene güzel günler görecek ve atatürk’ün, hasan ali yücel’in ulaşmamız için o oldukça çabaladığı modern seviyeye geleceğiz. eleştirel fikir olmadan, sorgulamadan, araştırmadan gelişmeyi beklemek ise vakit kaybından başka bir şey değil. bir düşünün, hasan ali’nin görevden alınmasından bu yana aslına bakarsan bilim yolunda vakit kaybediyoruz, daha kaybetmemiz ihtiyaç duyulan ne kadar vakit kaldı elimizde? (zehra)

Köylü milletin efendisidir!: Attığı her adımda eğitimi yücelten, oğlu Can Yücel’in deyişiyle “son zamanların en güzel gözlü maarif müfettişi”,
https://youtu.be/bvfezIq0rAs Celal Şengör’ün bir konuşmasında “görebildiğim kadarıyla Atatürk’ü en iyi anlayabilen biri” söylediği, https://youtu.be/T9QC7Gh0GCk Ertuğrul Fıkrateyni’nin kaptanı Ali Bey’in torunu, oldukça saygılı, sevgili, kıymetli hocam Hasan Âli Yücel…


Dünya klasiklerini Türkçe’ye çeviri ettirerek yurttaşlara dev gibi bir kütüphane kurdu.
Ankara Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi’ni açtı.
UNECO’nun kuruluşuna imza attı.
İlk yazım kılavuzu, Türk ve İslam Ansiklopedileri hazırladı…
Eğitimde en etkili ve verimli olduğu, halkını aydınlattığı, geliştirdiği, ilerlettiği yıllarda ülkenin gericileri tarafınca komünistlikle suçlandı. Daha sonrasında görevinden uzaklaştırıldı. Ama o, tüm bu suçlamalara karşın yazmaya, araştırmaya ve Atatürk’e bağlı kalmaya devam etti…
Aydın, modern, ilerici, çağıl, yenilikçi, kültür insanıdır Hasan Âli Yücel. “Köy Enstitüleri’nin tüm günahı omuzlarıma, sevabı başkalarına olsun. O kurumların günahı bile bana yeter.” diyebilecek kadar da güzel gönüllüdür…
Şengör, Yücel’in konuşmalarını ve yazılarını incelemiş, açıklamış ve yorumlamış bu kitapta. Daha evvelinde beri tanıyorum söylediğim Yücel’i aslolan bu kitapta daha iyi tanıdım ve öğrendim diyebilirim. Yücel’in felsefeci yönünü oldukça iyi göstermiş, dünyaca tanınan filozofların fikirleriyle karşılaştırmış.
Hasan Âli Yücel söz konusu olduğunda elbet ki yalnız Köy Enstitüleri’nden anlatmak adil olmaz fakat bu kitabın son sayfalarında yazar anlatmış ve ben de fikirlerimi yazmalıyım.
Köy Enstitüleri, senelerce devam eden emperyalist güçlere karşı direndikten sonrasında kurulan genç cumhuriyetin en büyük devrimi olmuştu. Halk aydınlanmaya, düşünmeye, sorgulamaya, eleştirmeye başlamıştı. Çocuklar ve gençler yılda minimum yirmi beş dünya klasiği okuyordu. Geleneksel ve Batı enstrümanları birlikte öğretiliyordu. Enstitülerde ek olarak bir “eleştirme günü” vardı. “Üretim içinde eğitim, eğitim içinde üretim” diyip hep beraber çalıştılar.  Kendi okullarını, dersliklerini yüzme havuzlarını, amfi tiyatrolarını kendileri yapmış oldu. Şu an tüm eğitim fakültelerinde öğretmen adaylarına kazandırılmak istenen “yaparak yaşayarak öğrenme ilkesi”ni aslen onlar, dünya ikinci bir harp içindeyken, Anadolu’da, bozkırda yapıyorlardı…
Şu an bazı kişilerden duyuyorum; “Köy Enstitüleri’ni Kinyas Kartal kapattırdı.” diye. Asla değil! Köy Enstitüleri, asla bir toprak ağasının gücüyle kapanacak bir kurum değildi, olması imkansız. Elbette ki tesiri var fakat en büyük tesir aslen, Türkiye’nin gelişmesini istemeyen, geri kalmasını isteyen emperyalist güçlerdi. Evet, cephe savaşlarını emperyalistlere karşı kazandık fakat eğitim harbinde maalesef yenildik.
Köy Enstitüleri kapanmasaydı bugün neler oldu? Eğitim, iktisat, kültür, sanat, bilim alanlarında tüm ülkeleri geride bırakmıştık. Abarttığımı sanmayın, bundan dolayı Köy Enstitüleri, UNESO tarafınca dünya ülkelerine “örnek eğitim sistemi” olarak gösterilmişti. Kapanmasaydı bayanlar her alanda başarılarına başarı katardı. Kapanmasaydı İnce Memedler, Abdi Ağalar olmazdı…

Şu an, hâlâ köylerde yoksulluk çeken, ekmeğe bile gereksinim duyan yurttaşlarımız var. Köy Enstitüleri kapanmasaydı, köylülerin, işçilerin sorunları olmayacaktı. Burjuva kesim, asla halkı ezemeyecekti. Bir Ege dizisinden bir sahne ekliyorum. Bu sahnede köylünün ve halkın durumu oldukça iyi özetlenmiş.

Bu alanda izlenebilecek belgesel/film de ekleyeyim;


Değerli Hasan Âli Yücel Hocam. Kattığın, kazandırdığın her için teşekkürler. Işıklar içinde uyu. Minnetle… (duygu)


Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması PDF indirme linki var mı?


Celal Şengör – Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Celal Şengör Kimdir?

24 Mart 1955’te İstanbul’da hayata merhaba dedi. 1973 senesinde Robert Kolej’i tamamlamış oldu. 1978’de State University of New York at Albany’den yerbilimci olarak mezun oldu ve aynı üniversiteden 1979’da yüksek lisansını tamamlamış oldu. 1981’de İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi, Genel Jeoloji kürsüsünde asistan olarak vazife halletmeye başladı. 1982’de de State University of New York at Albany’den doktora aldı. 1984 senesinde Londra Jeoloji Cemiyeti’nin Başkanlık Ödülü’nü, 1986’da TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü aldı. Aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalında doçent oldu. 1988’de Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi’nden onur bilim doktoru (Docteur ès sciences honoris causa) pâyesi aldı. Academia Europaea’ya 1990 senesinde kabul edildi ve cemiyetin ilk Türk üyesi oldu. Aynı yıl Avusturya Jeoloji Servisi muhabir üyesi, 1991 senesinde ise Avusturya Jeoloji Derneği onur üyesi oldu. Yine 1991 senesinde Kültür Bakanlığı’nın Bilgi Çağı Ödülünü kazanmıştır. 1992 senesinde İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı’nda profesörlüğe yükseltildi. 1993 senesinde Türkiye Bilimler Akademisi en genç kurucu üyesi oldu ve Akademi konseyine seçildi. Aynı yıl TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi oldu. 1994 senesinde Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyeliğine, Fransız ve Amerikan yerbilim dernekleri onur üyeliğine seçildi. Ayrıca kendisine Fransız Fizik Cemiyeti ve École Normale Supérieure Vakfı tarafınca Rammal Madalyası verildi. Şengör 1997 senesinde, Fransız Bilimler Akademisi tarafınca yerbilimleri branşında büyük ödül (Lutaud Ödülü) ile taltif edildi. 1998 Mayıs ayı içinde Şengör, Collège de France’da konuk profesör olarak bir kürsü işgal etti. Burada “XIX. Yüzyılda Tektoniğin Gelişmesine Fransız Jeologlarının Katkısı” temalı bir ders verdi ve 28 Mayıs 1998’de Collège de France’ın madalyasını aldı. 1999’da Londra Jeoloji Cemiyeti kendisine Bigsby Madalyasını tevcih etti. 2000 yılının Nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçilen ilk Türk oldu. Rus Bilimler Akademisi’ne Fuad Köprülü’den sonrasında seçilen ikinci Türktür. Ayrıca 2013 senesinde Leopoldina Doğa Araştırıcıları Akademisi üyeliğine seçilmiştir.

Şengör, jeolojide bilhassa yapısal yerbilim ve tektonik dallarındaki emek harcamaları ile ün yapmıştır. Şerit kıtaların dağ kuşaklarının yapısına tesirini ortaya koymuş ve Kimmer Kıtası adını verdiği bir şerit kıta ortaya çıkarmıştır. Orta Asya’nın jeolojik yapısını ortaya çıkarmış, Kıta-kıta çarpışmasının ön ülkeleri iyi mi etkilediği meselesini çözmüştür. Yücel Yılmaz ile beraber, Levha tektoniği içinde Türkiye’nin yerini değerlendiren ve atıf klasiği haline gelen bir yazı yazmıştır. Jeoloji ve tektonik mevzularında 6 kitap, 175 bilimsel yazı, 137 bildiri özeti, pek oldukça popüler bilim makalesi, tarih ve felsefe ile ilgili de iki kitap ve 300’e yakın tecrübe etme yazısı yayınlamıştır. 86 ülkenin Bilimler Akademisine üye olan Şengör’ün yayınlanmış 1826 makalesi vardır ve bu makalelere 12658 atıf yapılmıştır. Bunların 1997-1998 yılları aralığında Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki “Zümrütten Akisler” köşesinde çıkmış olanları Yapı Kredi Yayınları tarafınca 1999’da “Zümrütnâme” başlığı altında kitaplaştırılmıştır.

Fransa, İngiltere, Avustarya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde konuk öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunan Şengör, Collège de France haricinde İngiltere’de Oxford (Royal Society Araştırıcı bursuyla), ABD’de California Institute of Technology (Moore Distinguished Scholar olarak) ve Avusturya’da Salzburg Lodron-Paris Üniversitesi’nde konuk profesörlük yapmıştır. Şengör ek olarak pek oldukça internasyonal dergide editör, destek editör ve gösterim kurulu üyeliği yapmıştır ve yapmaktadır.

Hususi yaşamı

Jeolojiye olan merakının iyi mi başladığı, “Bir Bilim Adamının Serüveni” adlı kitapta, Şengör’ün “Ben jeolojiyi ufak yaştan şu demek oluyor ki Jules Verne’in Arzın Merkezine Seyahatkitabını okuduğum günden itibaren sevmeye başladım. Hemen arkasından Denizler Altında Yirmi Bin Fersah ‘ı okudum. Onu da okuduktan sonrasında kendi kendime, ‘Adam olmak demek, Jules Verne’in tarif ettiği gibi olmak demektir’ diye düşündüm. Bana jeolojiyi Jules Verne sevdirdi…” şeklindeki ifadeleriyle anlatılmıştır.[6] Bir röportajında kendisine ilişkin kütüphanesinde 30000’in üstünde kitabı bulunduğunu söylemiştir.

Şengör 1986 senesinde Oya Maltepe ile evliliğe ilk adımını atmıştır. Tek evladı olan oğlu H. C. Asım Şengör 1989 senesinde dünyaya gelmiştir. “Şengör Gayrimenkul Yatırım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi” adlı bir şirketi de vardır.

Çalmış olduğu üniversiteler

State University of New York At Albany, A.B.D – “Yüksek Lisans, Doktora”

Collège de France, Fransa – “Misafir Profesör”

Oxford Üniversitesi, İngiltere – “Misafir Profesör”

Caltech, A.B.D – “Misafir Profesör”

Salzburg Lodron-Paris, Avusturya – “Misafir Profesör”

İstanbul Teknik Üniversitesi – “Öğretim Üyesi”

Kitapları

Kendi yazdıkları:

“Zümrütname” (Yapı Kredi Yayınları, 1999)

“Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması” (TÜBİTAK Yayınları, 2001)

“Yaşamın Evrimi” (İstanbul Teknik Üniversitesi Yayınları, 2004)

“99 Sayfada İstanbul Depremi” (İş Bankası Kültür Yayınları, 2006)

“Zümrüt Ayna: Bilimsel Fikir Üstüne Denemeler” (Yapı Kredi Yayınları, 2003)

”Bilgiyle Sohbet – Popüler Bilim Yazıları” ( İş Bankası Kültür Yayınları, 2014)

Hakkında yazılanlar:

“Bir Bilim Adamının Serüveni – Celal Şengör Kitabı” (Söyleşi: Sefa Kaplan) (İş Bankası Kültür Yayınları, 2010)

Katkıda bulundukları:

“Pîrî Reis 1513 Dünya Haritası” (Boyut Yayıncılık, 2013)

Ödülleri

Yurtdışında birçok üniversitede bulunmuş olan Prof. Şengör, birçok internasyonal ödülün de sahibidir. Ayrıca, TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü kazanan en genç bilim adamıdır.

Ödüllerinin bazıları:

Londra Jeoloji Cemiyeti, Başkanlık Ödülü [1984]

TÜBİTAK, Bilim Ödülü [1986]

Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi, Onur Bilim Doktoru (Docteur ès sciences honoris causa) [1988]

Kültür Bakanlığı, Bilgi Çağı Ödülü [1991]

Fransız Fizik Cemiyeti ve École Normale Supérieure Vakfı, Rammal Madalyası [1994]

Collège de France Madalyası [1998]

Londra Jeoloji Cemiyeti, Bigsby Madalyası [1999]

Guztav-Steinman Madalyası [2010]


Celal Şengör Kitapları – Eserleri

  • Dahi Diktatör
  • Aptalı Tanımak
  • Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?
  • Bilgiyle Sohbet
  • Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması
  • Bilimin Büyüsü
  • Zümrüt Ayna
  • Cehennemdeki Üniversiteliler
  • Newton Neden Türk Değildi?
  • Zümrütname
  • Yaşamın Evrimi
  • Jeolojinin Eduard Suess’e Kadarki Kısa Tarihi
  • Tectonic Evolution of the Tethyan Region
  • Globale Geologie und ihr Einfluss auf das Denken von Eduard Suess: Der Katastrophismus-Uniformitarianismus-Streit
  • Une Autre Histoire De La Tectonique
  • The Large Wavelength Deformations of the Lithosphere
  • The Face of the Earth: The Legacy of Eduard Suess
  • The Permian Extinction and the Tethys: An Exercise in Global Geology
  • Cimmeride Orogenic System And The Tectonics of Eurasia
  • Is the Present the Key to the Past or the Past the Key to the Present?: James Hutton and Adam Smith Versus Abraham Gottlob Werner and Karl Marx in …
  • Revising the Revisions


Celal Şengör Alıntıları – Sözleri

  • Evrim, yalnız yaşamın vakit içinde değişimi değil, doğadaki tüm süreçlerin devamlı açınımı ve dönüşümü olarak düşünülmediği takdirde anlaşılması imkansız. (Yaşamın Evrimi)
  • İnsanoğlu düşünmeye başladığı en eski zamanlardan beri ölüm olgusuyla başa çıkabilmek için gövde-ruh ikiliğini buluş etmiştir. Ölüm sonucu bedeni yok olsa da ruhunun ebediyen yaşayacağını var sayarak kendini avutmuştur. (Bilgiyle Sohbet)
  • buluş çıkarma’’ benzer biçimde bir deyimi üretecek kadar salaklaşmış bir toplumun üyesidir. (Aptalı Tanımak)
  • Bizi kurtaracak ne duygusal solculuk, ne de gariban sağcılıktır! Unutmayalım: En hakiki mürşit ilimdir, fendir, ondan ayrılmak gaflettir, dalalettir. (Cehennemdeki Üniversiteliler)
  • Anaksimandros tüm dünya bir zamanlar sularla kaplı idiyse, ilk canlılar içinde insanoğlunun olamayacağını düşünmüştür. Ona bakılırsa ilk canlılar balık gibiydi. Daha sonrasında kabuklu canlılar türedi ve bunlar ortaya çıkmaya süregelen karalara göç etti. Bunlardan da insan türedi. (Bilimin Büyüsü)
  • Evet, din de sosyolojik bir olgudur, bunun öğrenilmesi, bilinmesi gerekir. Ama devletin yapacağı şey en fazla dinler tarihini okutmak, din felsefesini, sosyolojisini öğretmek olabilir. Bu kadar. (Dahi Diktatör)
  • “Bu hurafelerin üstüne bir cemiyet bina edemeyiz. Sen
    buna inanmak istiyorsan inanabilirsin, fakat bunu dayatmana müsaade
    etmeyeceğim. Sizin dayatmanızdır ki, toplumu felakete götürdü, çürüttü, yok
    etti. Ben bu çökmüş toplumun çocuğuyum, yeni nesillerin bu felakete doğmasına
    müsaade etmeyeceğim.” (Dahi Diktatör)
  • Marx ve Engels, Darwin’in evrim kuramını ‘insanlık hakkında acı bir hicviye’ olarak nitelemiştir. (Yaşamın Evrimi)
  • “Ancak düşündüğü şekilde hare­ket eden insan hürdür. Hiçbir riyakar, hiçbir yalancı hür olması imkansız. …Doğrudan doğruya hakikati ve hayrı kendi ruhuna amaç bilmiyen, bir ihtimal kurnaz bir adam olabilir. Fakat hiçbir vakit akıllı sayılamaz ve hür olması imkansız.” (Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması)
  • “Cehaletten, sadece tutsaklık çıkar.” (Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması)
  • Yaşam rahat şekillerle başlamış, giderek daha karmaşık, giderek daha gelişmiş türlere doğru evrimleşmişti. (Yaşamın Evrimi)
  • — Lan, ananı da al git..
    — (Şikâyetçi bir yurttaş hakkında) …bak bakalım ne istiyor bu sahtekâr…
    — (Muhalefet partisi hakkında) Kadrolaşmanın en kaşarlanmışını…
    — (Muhalefet partisi başkanına) Sevsinler seni…
    Yerim olsa daha da uzatacağım bu listeyi. Çocuğunuzun terbiyesinin bozulmaması için duymamasını isteyeceğiniz bu sözlerin sahibi ülkemizin Başbakanlık Makamı’nda bulunan zattır. (Aptalı Tanımak)
  • Devletimizde de hele son son yirmi-otuz yılda “kampüsleşmek,” şu demek oluyor ki okulları şehirden kırsala kaçırmak pek moda oldu. Öğrenciyi şehrin, şu demek oluyor ki uygarlığın dışına, kırsal ortamın içine atan bu saçma sapan eğilimin nedenlerini acaba birileri sorguladı mı? Şehrin içindeki kütüphanelerden, kültür yuvalarından, hatta lokanta ve sinemalardan evladı niçin koparıp aldık? (Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?)
  • Marx ve Engels’in savundukları şekliyle diyalektik, bilimsel (ve mantıki) bir fikir seçimi değildir.Bir kere, doğada hiçbir şey lüzumlu olarak içinde kendi çelişkisinin tohumlarını taşımaz. Bazı süreçlerin ortadan kalkması, kendi iç mekanizmalarının bir ürünü değil, çevredeki tesadüfi değişimlerin sonucu olarak gelişir. (Yaşamın Evrimi)
  • tabiat bilimiyle çelişen, insanoğlunun çocukluk çağlarındaki cehaletin ürünü olan envai çeşit inançlara bakılırsa yaşamı düzenlemeye kalkmak, eninde sonunda tabiat ile çarpışmaya mahkum bir projedir. (Newton Neden Türk Değildi?)
  • Bizi, insan uygarlığından nasibini alamamış bilgisiz kişiler yönetiyor. Her yeni hükümetle birazcık daha dünyanın alay konusu ve şamar oğlanı oluyoruz; Atatürk’ün bizlere bahşettiği dünyayı fanatik bırakan Türk imajının yerine yine Osmanlı’ nın hasta adam imajı geliyor. (Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?)
  • Cahille münakaşa, dışarıdan bakanlar aranızdaki farkı anlayamayabilirler!” (Aptalı Tanımak)
  • Her kitabın bir maksadı vardır. Kur’an’ın maksadı insanların kafasını anlamadığı seslerle doldurmak değildir. Bir bildiri vermektir. Atatürk bunun bilincinde, yapmış olduğu ilk işlerden biri de Kur’an’ı çeviri ettirmek oluyor.
    Şunu söylemek istiyor aslen: İnanıyor musun? Evvela neye inandığını bil, bunu bilmen lazım. (Dahi Diktatör)
  • Yanlışlanabilir teoriler ortaya atan ve bu teoriler yanlışlandığı vakit da yanıldıklarını kabul edip doğrunun ardında koşan toplumlar bilimsel toplumlardır. (Zümrüt Ayna)
  • İhvan al Safa ve Hillan al Vafa üyelerinin Kur’an’ın yanılmaz bir kılavuz olmadığını düşündükleri kesindir. Kur’an’ın içine karıştığını düşündükleri yanılgı ve çelişkileri akıl yönetiminde felsefenin temizleyebileceğine inanıyorlardı. (Yaşamın Evrimi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş