Eğitim

Saygı Duruşu – Siegfried Lenz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Saygı Duruşu – Siegfried Lenz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Saygı Duruşu kimin eseri? Saygı Duruşu kitabının yazarı kimdir? Saygı Duruşu konusu ve anafikri nedir? Saygı Duruşu kitabı ne konu alıyor? Saygı Duruşu PDF indirme linki var mı? Saygı Duruşu kitabının yazarı Siegfried Lenz kimdir? İşte Saygı Duruşu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Siegfried Lenz

Çevirmen: Ayşe Sarısayın

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051417462

Sayfa Sayısı: 98


Saygı Duruşu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Üstünde çapraz bir siyah batır olan fotoğrafının önünde, bir matem bandı, hatıra bandı, o eğilirken senin yüzünü aradım Stella, bizlerin, en büyük öğrencilerinin İngilizce derslerinden aşina olduğumuz hoşgörülü gülümsemeyle aydınlanmış yüzünü. Okşadığım kısa, siyah saçlarını, Kuş Adası`nın sahilinde öptüğüm ışıklı gözlerini.”

Adı Günter Grass, Martin Walser, Alexander Kluge, Heinrich Böll şeklinde cenk-sonrası Alman edebiyatının en mühim isimleriyle yan yana anılan, modern romanın öncülerinden, Thomas Mann ve Goethe ödüllerine haiz Siegfried Lenz`in son romanı, bir öğrencinin öğretmeniyle yaşamış olduğu ilişkiye odaklanıyor.

Uluslararası çoksatar listelerine giren bu pırlanta şeklinde işlenmiş, çağıl ve şiirsel anlatıda, Lenz, büyük bir ustalıkla, okuru sezgisel bir yolculuğa çıkarıyor. İlk aşkın acısının, nereye sürüklendiği belli olmayan birlikteliğin ve mekânın alt akıntılarla, çağrışımlarla dolu dokusu, yazarın ayrılığın dilbilgisine ne kadar egemen bulunduğunu gösteriyor.

Yazarın Almanca Dersi romanının çevirisiyle Dünya Kitap Dergisi 2012 “Senenin Tercüme Kitabı” ödülünü kazanan Ayşe Sarısayın`ın Türkçe`siyle…


Saygı Duruşu Alıntıları – Sözleri

  • ”Söylemediklerimiz, söylediklerimizden oldukca daha mühim sonuçlar doğurur kimi zaman.”
  • ”Nasıl güzeldin o fotoğrafta.”
  • Onu daha iyi tanımak istediğimi de düşündüm. Birisini sevdiğini anladığında, bildiklerinle yetinemiyorsun.
  • ”Şundan dolayı bazı şeylerin dile getirilmesi, sona ermesi tehlikesini getirecekti bununla beraber.”
  • “Kurtulmanın bir yolu yok muydu?”
  • ”Birisini sevdiğini anladığında, bildiklerinle yetinemiyorsun.”
  • Yaşanmış olan, her şeye karşın yaşanmıştı ve sürüp gidecekti; ben ise bir acının ve bu acıya ilişik bir korkunun eşliğinde artık geri gelmesi olanaksız olan ne var ise bulmaya çalışacaktım.
  • Yaşanmış olan, her şeye karşın yaşanmıştı ve sürüp gidecekti: ben ise bir acının ve bu acıya ilişik bir korkunun eşliğinde artık geri gelmesi imkânsız olan ne var ise bulmaya çalışacaktım.
  • ”Bazen bu şekilde olur, neler yaşadığını anlayamazsın, savunmasız kalırsın kimi zaman.”
  • ”Tuhaf bir duyguydu, bu sebeple kaybolan bir şeye haiz olunabileceğini bilmiyordum daha ilkin.”
  • Söylemediklerimiz, söylediklerimizden oldukca daha mühim sonuçlar doğurur kimi zaman Christian.
  • ”Aşk, seni taşıyan sıcacık bir dalgadır.”
  • ”Tek bir isteğim vardı yalnızca, yalnız kalmak.”
  • “İnsan yanında olan birini de düşünebilir.”


Saygı Duruşu İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Sessizliğin En Gürültülü Hali ve Erken Bir Veda: Saygı Duruşu:
Sizi Stella Peterson adına bir dakikalık kitap/saygi-durusu–208198’na çağrı ediyorum.
“Üzerimizde yalnızca mayolarımız vardı, yan yana yatıyorduk ve sırtını okşuyordum. Yüzme yarışına neden katılmak istemediğini sorduğumda, ‘Çok basit Christian,’ dedi. ‘Kazanmaya hakkım yoktu. Diğerlerinden çok daha üstünsen, oyunun dışında kalmalısın, bedelsiz bir galibiyet adil olmaz.’ Ona hak veremedim, bu tavrını fazla kibirli ve küçümseyici bulmuştum. ‘Üstünlük insanın kendi emeğiyle elde ettiği bir şeydir. Hak edilmiş bir mülkiyet,’ dedim Gülümseyerek iç çekti: ‘Ah Christian, koşullar eşit olmalıdır, uygun bir sonuç almak istiyorsan, koşulların eşit olması gerekir.’” (s. 43)
Koşullar hep eşit mi olmalıdır, Stella? Her mevzuda doğrusu? Peki ya aşkta? Üzgünüm fakat sana katılamıyorum bu mevzuda maalesef. Aşk şartlar ve koşulları göz önünde bulundurmaz, toplumsal kodları umursamaz. Başına buyruktur ve kaçınılmazdır. Hiçbir şeyi göz etmez, etmemelidir. Ederse o aşk değildir aslına bakarsanız, değil mi? Koşulları boş versene Stella, en azından aşk mevzusunda doğrusu. Sevmek ve sevilmek, seni anlayan birilerinin var bulunduğunu bilmek, vücuduna dokunduğunda tüm dünya uğraşlarının ağırlığını unuttuğun bir insanoğlunun yanında olması, onun yokluğunda dahi rahatsız edici sessizliğin eşliğinde onu tüm içtenliğinle sevebilmek, güzel hatırlayabilmek… Güzel duygular değil mi, Stella? Tıpkı Christian ve senin arandaki duygular şeklinde. Ama saygı duruşundayız, hem de senin için biliyor musun? O yüzden sessiz olmalıyız. Hem aslına bakarsanız unuttuğumuz bir şey var, susmak kimi zaman en iyisidir:
”Şundan dolayı bazı şeylerin dile getirilmesi, sona ermesi tehlikesini getirecekti bununla beraber.” (sf. 102)
Uygar Alman Edebiyatı’nın mühim isimlerinden kabul edilen yazar/Siegfried-Lenz, bu novellasında bizi Baltık kıyısında bir balıkçı nahiyesine çağrı ediyor. Hikâyenin sekansı kasabada 25 yaşlarında yeni bir İngilizce öğretmeni olan fakat bu genç yaşına karşın bir kazada yaşamını kaybeden Stella Peterson’ın cenaze töreni ve ona ithafen meydana gelen bir saygı duruşu ile başlıyor. Biz de Stella’yı anmak için o kalabalığın içinde bulunuyoruz. Tüm sessizliğin ortasında, herkesten daha sessiz duran, duruşundan bile Stella’nın yokluğunun onda tesiri geçmeyecek bir yıkıntı bıraktığını anladığımız birisi var… Bakışlarında müthiş bir yeis var o gencin, nefes alışverişi bile onu ele veriyor. Christian… Sessizliğin içinde feryat çığlığa sussan da ne faydası olabilir ki, değil mi? Christian, 18 yaşlarında bir lise talebesi ve İngilizce öğretmeni Stella ile aralarında duygulu ve olabildiğince yalın bir aşk ilişkisi var. Hayali kodlanmış toplumsal yargılara karşın bu ikili birbirlerini oldukca seviyorlar ve oldukça duygusal bir ilişki yaşıyorlar, doğal ki yüce orta olmamaya dikkat ediyorlar bu hususta. Aralarındaki nahif ve saf ilişki şahsen benim oldukca hoşuma gitti fakat gene de sessizliği bozmamakta yarar var, bu sebeple:
”Söylemediklerimiz, söylediklerimizden oldukca daha mühim sonuçlar doğurur kimi zaman.” (s. 58)
Lenz, yarım kalan bir aşkın, heba olan duyguların tercümanı olarak çıkıyor karşımıza ve ince ince işliyor her şeyi bu kısa romanında. Ölen birinin arkasından yakılan bir ağıt ve kelimeler kelimelere eklendikçe artan melankolik bir ton. Pişmanlık ve üzüntü içinde gidenin arkasından kalabalıklar içinde yalnız kalan bir seven. Bu saydığım özellikler ve mevzu bakımından Lenz’in eserini Fransız yazar yazar/Edouard-Leve’in kitap/intihar–25099 kitabına benzettim. Bu kitapta da gene intihar eden bir arkadaşının arkasından ona seslenen birinin cümlelerini okuyoruz. Eğer bu seçimi seviyorsanız ve kendinize yakın buluyorsanız, ne olursa olsun okumanızı tavsiye ederim. Hatta birazcık daha ileri giderek oldukca beğenerek okuduğum ve kitabın hissettirmek istediği duyguları da yansıtan bir incelemeyi de önermek isterim: #100444179.
Ayrıca Lenz’in karısının vefatından sonrasında bu şekilde bir yaratı kaleme aldığını bilmek de anlatıda ihtiva eden duyguların, hislerin anlaşılmasında yararlı olacaktır. Fakat ben gene de sükûnet hakkımı kullanıp, sessiz kalmaya devam ediyorum. Sözü Christian’ın fikir kıvrımlarına bırakıyorum ve kendisinin bu yarım kalan aşk hakkında düşüncelerini paylaşıyorum sizinle:
‘’Yaşanmış olan, her şeye karşın yaşanmıştı ve sürüp gidecekti: ben ise bir acının ve bu acıya ilişik bir korkunun eşliğinde artık geri gelmesi imkânsız olan ne var ise bulmaya çalışacaktım.’’ (s. 99)
Yarım kalan hikâyenin başrollerinden biri İngilizce öğretmeni olunca haliyle İngiliz Edebiyatı da anlatının kaçınılmaz bir misafiri oluyor. Stella, öğrencilerine devamlı bir halde yazar/george-orwell’in kitap/hayvan-ciftligi–258705 ve yazar/mark-twain’in kitap/huckleberry-finnin-maceralari–19053 kitaplarından bahsediyor. Ayrıca Stella’nın en sevilmiş olduğu başucu yazarı yazar/william-faulkner ve Christian’a okumasını önerilmiş olduğu kitabı ise kitap/agustos-isigi–8874. Tabii ki bu kitapların seçimi de tesadüfi değil, kolay bir metinle karşı karşıya değiliz bu sebeple. Her detay ince düşünülmüş. Savaş sonrası Alman toplumunun demokratik ve liberal yapısını göz önünde bulundurduğumuzda seçilmiş bu kitaplar ayrı ayrı anlam kazanıyor hikâyenin iç dünyasında. Ayrıca eserlerde kullanılan şarkı ve sanatçı adları de benim oldukca hoşuma gidiyor bu sebeple kullanılan bir şarkı dahi boşa seçilmiş değildir. O şarkının ne olursa olsun anlatmak istediği bir şeyler, özgür bırakmak istediği bir derdi vardır. Tıpkı yazar/Edouard-Leve’in kitap/intihar–25099’ında olduğu şeklinde bu kitapta da birçok şarkı ve sanatçıya değiniliyor. Johann Sebastian Bach ve Frank Sinatra bunlardan bir tek ikisi. Hatta kitapta geçen bir şarkıyı da paylaşayım yeri gelmişken: https://youtu.be/C1AHec7sfZ8
‘’Deniz külleri hızla içine çekti, geride hiçbir iz kalmadı, hiçbir kanıt; bir tek sessiz bir yok oluş duygusu, vedanın grameri.’’ (s. 98)
Tüm süslerden arındırılmış bu yarım kalan aşk hikayesinin hoşunuza gideceğinden şüphem yok, bence bir talih vermelisiniz. Ben büyük bir keyifle okudum, her ne kadar ilk 20-30 sayfa olayın içine girmekte zorlansam da kitabın ilerleyen sayfalarında ‘’keşke daha uzun olsaydı.’’ dedim ve içim buruk bir halde kitabın kapağını kapattım. Bu kadar büyük bir keyif almamın ana sebeplerinden biri doğal ki de tercüme: yazar/Ayse-Sarisayin . Sarısayın, bu denli katmanlı bir anlatıyı kusursuza yakın bir halde bizlere sunmuş ve çevirmen notlarıyla anlaşılır bir okuma deneyim etmemizi elde etmiş, bu yüzden teşekkür etmeden geçmek hakkaten saygısızlık olurdu. yazar/Siegfried-Lenz’den çevirilmiş olduğu bir öteki kitap olan kitap/almanca-dersi–73073 ile 2012’de ‘Dünya Kitap Yılın Çeviri Kitabı’ ödülüne layık görüldüğünün de altını çizmekte yarar var. Ben, şimdi tüm sessizliğimle bu incelemeye son veriyorum.
kitap/saygi-durusu–208198, acı dolu bir sondan geriye giden, deniz kokusunu ve ilk aşkın büyüsünü taşıyan kısacık bir roman.
Keyifli okumalar. (Kayaberk İpek)

Bir balıkçı nahiyesinde yaşayan lise talebesi Christian ile onun ingilizce öğretmeni Stella arasındaki aşkın anlatıldığı bir uzun öykü “Saygı Duruşu”. Stella’nın cenaze töreniyle başlamış olan kitap, Christian’ın aralarında yaşananı ve hislerini anlatmasıyla devam ediyor. Ayrıca Stella’nın ölümünden sonrasından da bahsediyor. Kitap 103 sayfa ve ben 70 sayfasına kadar okuduğum halde nedense bir türlü kitabın içine giremedim. Tek cümlede zamanlar iç içe anlatılmış ve hangi zamandan bahsedildiğini anlamam benim açımdan yorucu oldu. 5 gündür elimde süründüğü için de artık dayanamayıp yarım bıraktım. Beni malesef etkilemedi ve fikrime gore ne olursa olsun okunması ihtiyaç duyulan bir kitap değil. Ancak inanırım okuyup sevenleri vardır. O yüzden okuyup okumamak siz okurların tercihine kalmış. (Ceren)

Bir talebe ile öğretmeni içinde geçen ve ağlatısal bir sonla biten bir aşk hikayesi ve bu ağlatısal sonun sonucu olarak tutulan yasın anlatıldığı bir roman.
18 yaşlarında bir talebe olan Christian, bununla birlikte İngilizce öğretmeni olan Stella ile Stella’nın kalmış olduğu bir otelde beraber olurlar ve aralarındaki ilişki burada adım atar. Aynı zamanda ilk aşkı da olması sebebiyle Christian birlikteliğin daha ciddi bir duruma evrelmesini hayal etmiş olduğu esnada da ağlatısal bir kaza yaşanır ve bu ilişki sonlanır.
Kitap, cenaze töreninden yedi gün sonrasında meydana gelen bir anma etkinliğiyle adım atar. İlk başlangıçta Christian’ın bir öğrencinin bir öğretmenine duyduğu bir ilgi izlenimi verse de ilerleyen sayfalarda ilgiden daha fazlası olduğu anlaşılmaktadır. Öyleki ki kendisinden öğretmeni ile ilgili bir konuşma yapılması istendiğinde aralarındaki birlikteliğin boyutunu açığa çıkaracağından ve bunun da hatırlaya saygısızlık olacağından korkan Christian hem okuldaki başka bir öğretmenin hem de okul müdürünün ricasını geri çevirir. Sonuçta öğrenciler adına konuşmayı, Stella’nın (Christian’ın İngilizce öğretmeni) ‘gözde talebesi’ Georg yapar. En sonunda Christian, Stella’nın bir tek talebesi değil, bununla birlikte sevgilisidir ve okulda meydana getirilen törende en uygun konuşmacı da bir ‘talebe’ olmalıdır.
Bu kitapta, anlatıcı bir an biz okuyuculara hikayeyi anlatırken, aniden yaşamış olduğu acıdan dolayı bizi görmez hale gelir ve artık onu duyamayacak olan Stella ile konuşmaya adım atar. Biz okuyucular, Christian’ın derin üzüntüsünün ve de tuttuğu yasın sessiz tanıkları oluruz. Hayatının baharında (Christian 18 yaşındadır.) ilk aşkını yitirmiş kişinin yasıdır bu ve acısı tazeyken yapacağımız herhangi bir teselli edici söz hem yarar etmeyecektir hem de Christian aslına bakarsanız bunu istememektedir.
Sonuç olarak güzel ve bilhassa hafta sonu sokağa çıkma yasağı süresi içinde okunabilecek uzunlukta bir kitap. Peki yeniden okur muyum? Eğlenmiş olsam da yeniden okumak isteyeceğim kitaplar içinde değil. (Anıl Akyol)


Saygı Duruşu PDF indirme linki var mı?


Siegfried Lenz – Saygı Duruşu kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Saygı Duruşu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Siegfried Lenz Kimdir?

1926’da, doğu Prusya’nın Lyck kentinde hayata merhaba dedi. 1943-1945 içinde donanmada denizci olarak, vazife yapmış oldu, savaşın bitmesinden kısa bir süre ilkin Danimarka’ya kaçarken ingilizlere tutsak düştü. Savaştan sonrasında Hamburg Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı, Felsefe ve Edebiyat Bilimi eğitimi aldı; gazetecilik yapmış oldu. Yazarlık yaşamı, yirmi beş yaşlarındayken yazdığı Gökte Atmacalar Vardı romanıyla, 1951 senesinde başladı. Nazi döneminde ziyan olan Alman dili ve edebiyatına saygınlık kazandırma amacıyla kurulan Grup 47 adlı edebiyat topluluğuna katıldı, Günter Grass’la beraber Alman Sosyal Demokrat Partisi saflarında yer alarak Willy Brandt’ın Doğu politikasına destek verdi. 1973 senesinde Alman Dil ve Yazın Akademisi üyeliğine seçildi. Roman, hikâye, tecrübe etme, radyo ve tiyatro oyunu alanlarında pek oldukca yaratı veren ve eserleri ortalama otuz dile çevrilen Siegfried Lenz, cenk sonrası Alman edebiyatının ve modern romancılığın mühim isimlerinden biridir. Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı, Kanlı Söylenti, Bir Savaş Sonu, Gözbağı ile Ekmek ve Oyunlar, Almanca Dersi yazarın Türkçeye çevrilerek piyasaya sürülen eserleridir. Fazlaca sayıda ödüle kıymet görülen, onursal doktora ve fahri hemşerilik unvanlarına haiz Lenz’in ödülleri içinde Bremen Edebiyat Ödülü (1961), Andreas Gryphius Ödülü (1979),Thomas Mann Ödülü (1984), Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği Barış Ödülü (1988), Frankfurt Şehri Goethe Ödülü (1999)Johann VVolfgang von Goethe Altın Madalyası (2003) ilk olarak anılabilir.


Siegfried Lenz Kitapları – Eserleri

  • Saygı Duruşu
  • Saf Değiştiren
  • Almanca Dersi
  • Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı
  • Bir Savaş Sonu
  • İşgal Altında
  • Məhəbbət Yuvası
  • Kanlı Söylenti
  • Bu Zaman Hikayeleri
  • Bir Karaborsacının İtirafları
  • Ekmek ve Oyunlar


Siegfried Lenz Alıntıları – Sözleri

  • Her şeyi oldukca geç anlıyor, zor kavrıyordu, bu onun şansıydı kim bilir, böylece dayanması kolaylaşıyordu, en başta da kendisine dayanabilmesi. (Almanca Dersi)
  • “Yağmur ,bitkin bir makineli tüfek şeklinde camlara vuruyordu. ” (Saf Değiştiren)
  • “Sason: Acımadan daha kuvvetli olan bir şey vardır.
    Köylü: Nedir Beyim?
    Sason: İşkence görmüş babalara, dökülen göz yaşları. Ben gördüm bunu inan, içimizdeki birine, bir fırıncıya, fırınında işkence ederlerken gördüm, evlatları da oradaydı. Sonradan yaralarını hamurla iyileştirmeye çalıştılar.” (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • SAVAŞ, evet : Kanın bile sıkılıp suyunun çıkarıldığı süre ..
    SAVAŞ : Demirin büyük öfkesi , panzerlerin sakin ısırıklarla tabiatı katletmeleri. .
    SAVAŞ :Haddini bilmeyen adamların cinneti,acımasız _gülünç macera ,her insanın kendi kronometresinin çalmış olduğu ve bu yüzden hoşgörü ve sabrın oldukca seyrek görüldüğü günler .__ve kimse ürkütücü süre hakemini tanımıyor!
    SAVAŞ ,cenk , cenk : Kalplerin sırça şeklinde parçalanması,kırmızı sıvının kabarması,özlemin kısa dönem yapması
    SAVAŞ! Kimsin sen ? Sen uyku kaçıran !Bizi sefaletin keskin nefesiyle vuran! (Saf Değiştiren)
  • Neden bizim insanlarımız herhangi bir yerde, herhangi bir alandaki bilgisizliklerini itiraf etmekten kaçınırlar? “Memleket” duygusuna kapılmanın yol açmış olduğu sınırlılık, kendini tüm soruları cevaplamak için yetkili görmek olsa gerek. Dar görüşlülüğün kibiri… (Almanca Dersi)
  • Zor durumda olanı, bu durumdan kurtarmak için, insanoğlunun kafasını çalıştırması yeni şanslar araması gerekiyordu. (Bir Karaborsacının İtirafları)
  • Bazen kaybetmeye de alışmalısın Witt-Witt. Belki de böylesi daha iyi, haiz olduklarınla hep aynı yerde kalmazsın böylece. Her süre yeni başlangıçlar yapmak gerek. Bunu yapabildiğimiz sürece ümit etmeyi sürdürebiliriz. (Almanca Dersi)
  • Yokluk, düş gücümüzü uyandırıyor, benliğimizde var bulunduğunu asla bilmediğimiz kabiliyetleri ortaya koyuyordu. Ama, sadece becerikli olanlar ayakta durabiliyordu, ve işte aranızda ne oldukca beceriklinin bulunduğunu bu karaborsa döneminde görüp öğrendik. (Bir Karaborsacının İtirafları)
  • Kimi süre bir inanç uğruna ölmek, o inanca bir yaşam boyu hizmet etmekten daha kolaydır. (İşgal Altında)
  • Hiç bir düş gücü işkenceyi kaldırmaya, evlatların açlıktan ölmelerine engel olmaya, başka türlü düşünenlerin haklarını güvenceye almaya kafi olamamıştır. Edebiyat, milyonların sefaleti sınırında yaşamasına, canavar bürokrasilerin tutsağı durumuna düşmüş olmamıza, gezegenimizin ölüp gitmesine şaşkın ve çaresiz kalmamıza engel olamıyor. (Bir Savaş Sonu)
  • “Adalette hep uygunsuzluk vardır.” (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • “Yalnızca itaat etmeyi bilenler emir verebilir.” (Almanca Dersi)
  • ”Nasıl güzeldin o fotoğrafta.” (Saygı Duruşu)
  • “Onları evlerine götür! Sana söyleyebileceğim tek şey bu: Onları evlerine götür!” (Bir Savaş Sonu)
  • “Rab sevdiklerinin rahat uyumasını sağlar ”
    Yoksa yanılıyor muyum ? (Saf Değiştiren)
  • Bildiklerimiz hep yetersizdir, onun içindir ki bildiklerimizi tekrarlamaya bayılırız (İşgal Altında)
  • “Kurtulmanın bir yolu yok muydu?” (Saygı Duruşu)
  • “Büyük hayvanların en sevdikleri şey, yazınsal protestolardır. Böylece kuvvetli olduklarını daha iyi anlarlar.” (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • Mühendis: İnsan kurur burda. Artık bir şeye karar vermeliyiz.
    Baron : Bir şeye değil. Kesin, sınırı olan bir görevimiz var.
    Otelci: Utanın baron. (Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı)
  • Herkesin adına hareket etmek diye bir şey yoktur. Bunu göze alanın asla yanılmaması şarttır. Oysa hem kendini, hem de başkalarını yanıltmaktadır aslen. (İşgal Altında)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş