Eğitim

İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti – Hagop Baronyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti – Hagop Baronyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti kimin eseri? İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti kitabının yazarı kimdir? İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti konusu ve anafikri nedir? İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti kitabı ne konu alıyor? İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti PDF indirme linki var mı? İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti kitabının yazarı Hagop Baronyan kimdir? İşte İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Hagop Baronyan

Çevirmen: P. Hilda Teller Babek

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750720000

Sayfa Sayısı: 136


İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hicvi ve dolayısıyla mizahı; toplumsal yozlaşmayı, kurumların bozulmasını, insanoğlu arasındaki bitmek bilmeyen çekişmeyi ve adaletsizliği anlatmak için bir tabanca olarak oldukça iyi kullanan Hagop Baronyan, yaşamış olduğu dönemde sıkıdüzen baskısına uğramış ve elinden geldiğince buna direnebilmiştir.

İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti’de XIX. yüzyılın ikinci yarısının İstanbul’unda 34 mahallenin cemiyet yaşantısı, mahalle yaşamı oldukça güçlü bir mizahi dille anlatılıyor. Ermeni ileri gelenlerinin Ermeni toplumunun problemlerine ilgisizliği, varlıklı fukara ayrımının yarattığı çelişkiler, hanım adam ilişkileri, kilisenin mahalle yaşamı üstündeki hegemonyası, ince ve keskin gözlemlerle aktarılıyor.

Baronyan, rengini, “siluetini” ve hatta halklarını büyük seviyede yitirmiş bir şehrin mazisine başka bir gözle bakmamızı sağlıyor.

(Tanıtım Bülteninden)


İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti Alıntıları – Sözleri

  • Üsküdar’ın havası serttir, zayıfları derhal alır , diğer dünyaya götürür.
  • Ey fedakârlık, bir kez olsun yüzünü görme şerefine nail olmayacak mıyız?
  • Neden şaşkınsınız sayın yolcular. Açın şemsiyelerinizi rüzgâra karşı ki vapur yürüsün.
  • Bunlara bakılırsa rakı, üzüntüyü sevince dönüştüren bir nevi su… Düz değişik şekillerde kullanılır. Kimileri susuz içer, birazcık su katanlar da var. Kimileri de suyla ağızlarını çalkaladıktan sonrasında rakıyı içer. Kimileri kadehle, kimileri şişeyle, kimileri de fıçıyla içerler. Kadehle içenler alaya alınır, tıbbiyeli hekimlerin alaylı hekimlerle alay etmiş olduğu benzer biçimde.
  • “Ben rivayetle başkasının günahını almaktan korkarım.”
  • Bu mahallenin sınırları batıdan rakı, doğudan şarap, kuzeyden konyak, güneyden romdur.
  • Eğlenceyi fazlaca severler burada. Bir evde dans başladığında minimum altı günde biter oysa ulusal bir meseleden söz açılınca söyleşi yarım saatten fazla sürmez.
  • Zira fukara için hastalık olan, zengine kolay eğlence sayılır.
  • Eyüplüler görür benim göreceğim rüyaları. O denli fazlaca rüya görürler ki, bizlere görecek rüya kalmaz.
  • Ortaköylülerin buradan ayrılan idarecilerden hesap sormak benzer biçimde fena huyları yoktur, buralılar birbirlerine sonsuz güvenir.


İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İnsanlar bu şekilde kitaplar yazıyor, bunlar satılıyor, alıcı buluyor, okunuyor, yazanlar, satanlar, dağıtanlar da para kazanıyor.. harcanan zamana da paraya da yazık oluyor… (Kadir Öztürk)

1800’lü yılların sonunda yaşamış olan yazar, örneksiz üslubuyla İstanbul mahallelerini anlatmış. İlk mahalle olarak Ortaköy’ü okuyunca fazlaca beğendim ve kitabın geri kalan kısmı için heyecanlandım. Ortaköy’ü güzel benzetmelerle mizahı karışmasını sağlayarak mükemmel bir halde anlatmış. Fakat öteki semtlerde bunu pek bulamadım.
Genel olarak Ermeni nüfusu, okulları ve papazlarını mevzu edinmiş. Dikkat ettiğim bir durum da şu oldu: Neredeyse her semtin anlatımında o semtin okullarından bahsediyor, eğer okulu yoksa eleştiriyor.
O dönemin mahallelerinde göz çarpan bazı şeyler var: Mahallelerimiz genel olarak kirli, tozlu ve fena kokuyor. Eyüp ve birkaç semt haricinde her semtte rakı su benzer biçimde içiliyor. Bazı mahalleler tekin değil. Mahalleye alternatif girişleri de belirtmiş. Kasımpaşa’da kolera belası o dönem de mevcut.
Semtlerden bahsederken asla atlamadığı bir şey var: Kadınlar… Kadınların dedikoducu olmalarından, giyimlerinden, mahalleye bakılırsa değişkenlik gösteren konuşma şekillerinden ve titizliklerinden sıkça bahsediyor.
Gelelim en sevdiğim bölüme: Gedikpaşa.
Bu semti okurken tiyatronun kıyısından köşesinden bir şeyler okuyacağımı kestiriyordum. Öyleki de oldu.
Gedikpaşalıların senede bigün tiyatroya gitmelerini bile müsriflik saymalarını okuyunca kahkaha attım. Güllü Agop’un başarısından bahsederken işinin de ne kadar zor bulunduğunu ekliyor. Şu şekilde de güzel bir kıssa var:
“Zaten burada oturanların çoğunun taptıkları tek şey altındır. Birkaç şahıs yılda bir kez tiyatroya girebilir, biletçiye mağşuş(hileli, düzmece)altınları yutturabilirse. Biletçi fark edip itiraz ederse şu cevabı alır:
“Bizim altın mağşuşsa sizin gösterdiğiniz oyun da tam değil.” (ilker Görkem)

Bazı kitaplar vardır sizi sokağa çıkarak tekrardan keşfetmeye çağrı eder; işte bu kitap onlardan.
Baronyan, 19. yy’in ikinci yarısının istanbul’unu 34 mahalleye bölerek cemiyet yaşantısını mizahi bir üslupla anlatmış. Osmanlı – Ermeni basınının güçlü bir kalemi olan Baronyan, hicivi ve mizahı çok iyi kullananlardan. Hatta o dönemlerde sivri gülmece dilinden, yazılarının toplumsal eleştiriler içermesinden dolayı sık sık Osmanlı Sansür Bürosu tarafınca durdurulmuş olsa bile direnerek yoluna devam etmiş.
Hikayeleri her ne kadar ermeni toplumuna özel benzer biçimde görünse de aslen Müslüman toplumuyla aralarında bir farklılık olmadığını görüyorsunuz. Keyifli ve keyifli bir kitap (Elif Hatice İlkkurşun)


İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti PDF indirme linki var mı?


Hagop Baronyan – İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hagop Baronyan Kimdir?

Hagop Baronyan (d. 6 Ağustos 1843, Edirne – ö. 1891, İstanbul), Osmanlı gazeteci, oyun ve gülmece yazarı.

Osmanlı ve Ermeni tiyatrosunda mühim yeri olan bir oyun yazarıdır. “Ermenilerin Molieri” olarak bilinir.Osmanlı Devleti’nde piyasaya çıkan ilk Türkçe gülmece dergilerinden birisi olan “Tiyatro”’yu çıkarmıştır.

İstanbul yaşamını tüm yönleriyle ele alan, toplumsal kuruluşları, aydını, din adamını, tüccarı, hekimi, aile yapısını, çarşıyı, bilhassa cemaatine mensup kişileri acımasızca eleştiren yazılarıyla tanınır.

Yaşamı

1843’te Edirneli yoksul bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Ermeni okullarında tamamladı. Bu arada bir yıl kadar da bir Rum okulunda eğitim görmüş oldu ve Rumca öğrendi.

1864’de İstanbul’a yerleşti. Sekreter, aktar, öğretmen olarak çeşitli işlerde çalıştı ve cemiyet yaşamının değişik taraflarını gözleme fırsatı buldu. Hevesli bir okur olarak bazı Avrupa dillerini, bilhassa de devrin İstanbul’unda büyük tesirleri olan Fransızca ve İtalyancayı kendi kendine öğrendi. Osmanlı başkentinde piyasaya çıkan çeşitli dergilere katkı sunarak yazarlık mevzusunda tecrübe kazanmıştır.

Yazarlığı

Baronyan’ın tiyatroya olan yoğun ilgisi fazlaca genç yaşlarda kendini gösterdi. İlk oyununu 1865’te kaleme aldı. Bu yapıt, Carlo Goldoni’nin İki Efendinin Uşağı adlı oyununun bir tür taklidi olan “Yergu derov dzara mı” adlı kısa bir farstı. Eser, yazarın ölümünden 20 yıl sonrasında 1911’de yayımlandı.

İlk örneksiz komedisi olan “Adamnapuyjn Arevelyan”’ı (Doğu Dişçisi) 1869’da yayımlandı. Baronyan’ın oyunun yazınsal niteliğinden doygunluk olmadığı ve oyunun kopyalarını kitapçılardan kaldırttığı söylenir.Görücü usulü birliktelikleri ve evlilikte sadakat konusunu çoğu zaman neşeli bir üslupta ele almış olduğu bu yapıt Aras Yayıncılık tarafınca 2010 senesinde basıldı.

Mükemmeliyetçi bir yazar olan Baronyan, 1872 senesinde başladığı “Şoğokortı” (Dalkavuk) adlı eserini yarım bıraktı. Bu eseri bir başka büyük gülmece yazarı olan Yervant Odyan tamamlamıştır.

1880-1881 yıllarında piyasaya çıkan “Medzabadiv muratsganner”’de (Pek Muhterem Dilenciler) adlı hiciv romanında taşralı eşrafın patavatsızlığına ve naifliğine odaklandı; bu niteliklerin hem de çeşitli sanat içerikli, ustalaşmış, dini ve zanaatkâr fırsatçılar tarafınca sömürülmeye ne denli açık olduğuna da dikkat çekti.

Baronyan, son eseri “Bağdasar Ağpar”’ı 1886-1887’de hiciv dergisi Khigar’da bölümler halinde yayımlamıştır. Boşanma teması çevresinde çağdaş Ermeni kurumlarını eleştirdiği bu yapıt Ermeni güldürü geleneğinin en popüler oyunlarından birisidir.Bağdasar Ağpar ve Medzabadiv muratsganner, Mayıs 2013’te piyasaya çıkan “Baronyan Oyunları” adlı kitapta yer almıştır.

Yazar 1887’de Khigar okurlarına yakında Çeyiz isminde yeni bir güldürü yayınlayacağının duyurusunu yaptıysa da bu komediyi hiçbir vakit yayınlamadı. Oyunun (sekiz sahne ve bazı bölümlerden oluşan) tamamlanmamış bir taslağı kağıtlarının içinde bulunmuş oldu ve ölümünün peşinden gösterildi.

Baronyon ilk üç oyununun halka sunmak istememişti; dördüncü eseri Bağdasar Ağpar tamamlandığında ise Ermeni tiyatrosu padişah II. Abdülhamit’in baskısı sebebiyle kapanık bulunuyordu. Dolayısıyla oyunlarının hiçbirisi Baronyan yaşarken sahnelenmedi. Baronyan oyunları, 1890’larda popüler olmuşlardır.

Gazeteciliği

Baronyan’ın gazetecilik yaşamı 1871’de “Yeprad”‘da (Fırat) başyazar olması ile başladı. Gazeteciliği “Meğu” (Arı), “Higar” (Bilge) gazetelerinde sürdürdü.

20 Mart 1874′te Tiyatro adlı Türkçe gülmece gazetesini; 6 Nisan 1874′te ise çift dilli bir gösterim olan ve (Ermenice-Osmanlıca) ve Ermeni harfleriyle basılan “Tadron”’u da çıkarmaya başladı. Osmanlı’da piyasaya çıkan dördüncü Türkçe gülmece dergisi olan ve haftada iki kez çıkan dört sayfalık ‘Tiyatro’ (ilk ikisi Teodor Kasap’ın ‘Diyojen’i ve ‘Hayal’i, üçüncüsü ise Zakarya Efendi’nin ‘Latife’sidir) dergisinin tüm içeriğini Baronyan tarafınca oluşturuluyordu.Tadron, Ermeni cemaatine yönelik gündemin tartışıldığı ayrı bir mecra idi; hafta da iki gün yayınlanmaktaydı ve Tiyatro dergisi ile ortak araç-gereç de içeriyordu. Her iki gösterim da, 1877′ye kadar yaşamını sürdürebildi. Tiyatro Dergisi’nin 20 Mart 1874 – 12 Nisan 1875 tarihleri arasındaki sayılarının tıpkıbasımı kitap olarak yayımlanmıştır.Baronyan’ın yayına hazırladığı süreli yayınların ömrü kısa, fakat tesiri büyük oldu. Dergilerin yayını, içerdikleri toplumsal eleştiriler sebebiyle çoğunlukla Osmanlı sıkıdüzen bürosu tarafınca durduruldu.

Ölümü

Baronyan, 1891’de İstanbul Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nde tüberküloz hastalığından öldü. Naaşı, İstanbul Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verildi; sadece gömüt yeri belli değildir.


Hagop Baronyan Kitapları – Eserleri

  • İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti
  • Doğu Dişçisi
  • Adabı Muaşeretin Zararları
  • Baronyan Oyunları


Hagop Baronyan Alıntıları – Sözleri

  • Eyüplüler görür benim göreceğim rüyaları. O denli fazlaca rüya görürler ki, bizlere görecek rüya kalmaz. (İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti)
  • APİSOĞOM AĞA (Başı yastığında homurdanır.) Bu saatten sonrasında ne yapacağımı fazlaca iyi biliyorum. Artık asla kimselerle görüşmeyeceğim. Buradaki insanları asla sevmedim. Ya sizden para koparmaya çalışıyorlar ya da iki saat asla durmadan konuşup kafanızı ütülüyorlar. Bunlar ne işime yarar ki benim? Buraya bir eş bulmak için geldim. Hoşuma giden bir kız olursa gidip derhal isteyeceğim. (Baronyan Oyunları)
  • seni fazlaca seviyorum.
    daha fazlaca… Ama ne yarar, sen benim kıymetimi bilmiyorsun. (Doğu Dişçisi)
  • Bunlara bakılırsa rakı, üzüntüyü sevince dönüştüren bir nevi su… Düz değişik şekillerde kullanılır. Kimileri susuz içer, birazcık su katanlar da var. Kimileri de suyla ağızlarını çalkaladıktan sonrasında rakıyı içer. Kimileri kadehle, kimileri şişeyle, kimileri de fıçıyla içerler. Kadehle içenler alaya alınır, tıbbiyeli hekimlerin alaylı hekimlerle alay etmiş olduğu benzer biçimde. (İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti)
  • Başka bir kadının yüzüne baksam derhal kavga çıkarıyor.
    Kadınların tüm güzelliğini yok eden de şu kıskançlık değil mi aslına bakarsan? (Doğu Dişçisi)
  • “Ben rivayetle başkasının günahını almaktan korkarım.” (İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti)
  • Eğer şimdi aklımı kaçırmazsam tekrar kaçırmam! (Baronyan Oyunları)
  • Aaah, hanımefendiler hanımefendiler…
    Evdeki tüm huzursuzlukların sebebi sizsiniz. (Doğu Dişçisi)
  • “Vauvenargues’in, ‘Ticaret dolandırıcılık sanatıdır,’ sözü bir kenara, kişisel tecrübeme dayanarak şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim: Tanıdığım her yüz tüccardan sadece iki tanesi yalan konuşmaz, gel gör ki o ikisi de aslına bakarsan asla konuşmaz…” (Adabı Muaşeretin Zararları)
  • Ortaköylülerin buradan ayrılan idarecilerden hesap sormak benzer biçimde fena huyları yoktur, buralılar birbirlerine sonsuz güvenir. (İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti)
  • Boşuna ağlama hanımefendi… (Doğu Dişçisi)
  • Gerçeği duymak istemeyene istediğin kadar konuş, ne yarar? (Baronyan Oyunları)
  • “Kulak ağrısı, bilinmiş olduğu benzer biçimde, bir çok vakit riyakar sözler, yalanlar ve iftiralar duymaktan oluşur.” (Adabı Muaşeretin Zararları)
  • Ne vakit ki bir entelektüel kendilerine yanaşıp mali yardım istese, üstüne basa basa şu şekilde derler: “Sen bizi Apisoğom Ağa mı sandın!” Bu oyunun yazılma sebebi bizim yazarlarımızı, editörlerimizi, şairlerimizi ve entelektüellerimizi gözden düşürmek değil, gelecek nesillere bizim zamanımızın yazarlarının ve entelektüellerinin içinde bulunmuş olduğu sefil koşulları ve zenginlerimizin edebiyata ve sanata olan şaşkınlık verici umursamazlığını tasvir etmektir. (Baronyan Oyunları)
  • Yüzünde tebessüm olmayan hanım güzel değildir,
    güzel olmayan şey de hanım değildir. (Doğu Dişçisi)
  • Güzel bir isme kendisini siper edinmiş bir ceberrüt var.. İrademizin bizlere sunmuş olduğu, yasalarınsa herhangi bir halde engel koymadığı o ayrıcalıklı durumlarda bile bizi tutsak alan bir ceberrüt… Bu ceberrüt, tabiata da karşı çıkar ve onun insanoğlunu özgürce şekillendirmesine izin vermez. Bu ceberrüt adab-ı muaşaretten başkası değildir. Bu zorbaya kafa tutanlarsa haksız şekilde terbiyesiz yaftası bölgeler… (Adabı Muaşeretin Zararları)
  • Kızlar bu şekilde kendilerini ağırdan satmayı, nazlanmayı pek sever. (Doğu Dişçisi)
  • Tevazu var,tevazu var. Kendini yüceltmek,başkalarını alçaltmak için tevazuyu kendine vasıta edinmiş insanoğlu da var.Borçlarının yüzde yirmisini sildirmek için tevazuya başvuran insanoğlu da var. Dostunu soymak için tevazuya sığınanlara da azca rastlamadım. Hatta bazısına bakılırsa tevazudur insanları kandırmanın en kolay yolu. Gerçekten mütevazı olmak için tevazu gösterenlerin sayısı fazlaca azdır. (Adabı Muaşeretin Zararları)
  • ” Derdini söylemeyen derman bulamaz derler, çekinme, anlat !.. ” (Adabı Muaşeretin Zararları)
  • Eğlenceyi fazlaca severler burada. Bir evde dans başladığında minimum altı günde biter oysa ulusal bir meseleden söz açılınca söyleşi yarım saatten fazla sürmez. (İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş