Eğitim

Ağlayan Dağ Susan Nehir – Ayşegül Devecioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ağlayan Dağ Susan Nehir – Ayşegül Devecioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ağlayan Dağ Susan Nehir kimin eseri? Ağlayan Dağ Susan Nehir kitabının yazarı kimdir? Ağlayan Dağ Susan Nehir konusu ve anafikri nedir? Ağlayan Dağ Susan Nehir kitabı ne konu alıyor? Ağlayan Dağ Susan Nehir PDF indirme linki var mı? Ağlayan Dağ Susan Nehir kitabının yazarı Ayşegül Devecioğlu kimdir? İşte Ağlayan Dağ Susan Nehir kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ayşegül Devecioğlu

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753425865

Sayfa Sayısı: 264


Ağlayan Dağ Susan Nehir Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Yol yorgunudur Çingeneler, yerleşikliğin imkânsız bulunduğunu bilir, yerleşik yaşamı kekeleyerek yaşarlar.”

… ağaçların toplantı yapmış olduğu kasvetli kırda dev gibi bir gökkuşağı belirdi. Öylesine güzeldi ki onu sadece yalan yaratabilirdi. İsmi ve yüzü olanlar adsız ve yüzsüz olana dönüştüğünde cesetlerin ardında, yakılmış yıkılmış evlerin, ölü evlatların, boğazlanmış hayvanların ardında yalnızca dokunsan kırılacak bu yalan kalırdı. Yaşanmış iyi şeylere, başka türlü de yaşanmış olduğuna, başka türlü de yaşanabilecek olduğuna dair…

Öylesine arsız bir yalandı bu. Yüzü bile kızarmayan bir yalan… Zayıf bacaklarının üstünde titreyerek duruyor, narin kanatlarını gizliyor, güçlü bir esintide uçup gitmemek için direniyordu. Öylesine hazin bir yalandı bu.


Ağlayan Dağ Susan Nehir Alıntıları – Sözleri

  • “..unutmak hem de hatırda tutmak mümkün olabilir mi? Birlikte?”
  • “İçimde susturmaya çalıştığım bir ses çoğalmaktaydı.”
  • … “dünyadaki hiçbir sistem çingeneleri içine alacak kadar ikiyüzlülükten kurtulmuş değildir. “
  • Anlaktır, uyanıklıktır doğuran ve düşleyen;
    Uykudur açık seçik gören;
    İmge ve sanrıdır bakan,
    Eksiklik ve boşluktur yaratan.
  • Perileri esir etmenin yolu elbiselerini saklamaktır. Mucizenin yaratıklarını özgürlüğe masallar kavuşturur.
  • Zaman bizlere çocukken söz verildiği benzer biçimde ne ileriye, ne iyiye doğru gidiyordu. Başı sıkıştığında ateşi desteğe çağırıyor, kızgın demire bel bağlıyor, asırlar öncesinden devşirilmiş kalabalıkların bayrağını taşıyor, kıyımların bitip tükenmez dongüsüyle sarhoş oluyordu.
  • Masal gerçekle aynı bedendendir. Onunla aynı kanlı etten ve kemikten…
  • Şimdi her birimiz kendi öyküsünü peşinden sürükleyerek uzaklaşıyorduk. Her birimiz diğerine yabancı olan hikayesinin…
  • Perileri esir etmenin yolu elbiselerini saklamaktır. Mucizenin yaratıklarını özgürlüğe masallar kavuşturur.


Ağlayan Dağ Susan Nehir İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Ödüllü bir kitap olması ilgimi çekti ve mevzusuna bakıp da bir ‘Çingene hikayesi’ bulunduğunu görünce hevesle okumak istedim. Şimdiye kadar okumadığım bir dünya olması sebebiyle de heyecanlandırmıştı açıkçası.
İlk başlangıçta fazlaca fakat fazlaca fazlaca ‘dekore etmiş olduğu’ cümlelerin okumayı da yorucu bir işe dönüştürmesine karşın hakkaten de ‘Çingene’ yaşamına yakından bakan, onların serüvenleriyle ilgili olarak görülmeyeni göstermesi açısından o kadar da tat alarak devam ettim okumaya. Lakin, bir yerden sonrasında mevzu Naciye Abla’nın ekseninde olduğu Çingene dünyasından çıkıp ‘anarşistlere yardım ve yataklık’tan hapse giren Yılmaz Cenup’den Maraş vakalarına kadar uzadı, sündü, üst üste sarmalandı, kabardı. Tüm olanların ülke tarihinde aşağı yukarı aynı tarih aralığına denk gelmesinden kaynaklı olarak ‘şundan da bahsetmeden geçmeyeyim’ demek mi istemiş yoksa Çingeneler’in makus talihinin yaşamlarına tezahür eden acılı hikayeleri yeterince ‘acıtıcı’ gelmemiş de birazcık daha acıyla soslama ihtiyacı mı duymuş yazar anlayamadım. Gerçekten etkisinde bırakan bir anlatı olabilecekken bir yerde yolundan sapmış ve derinleştireyim derken özünden uzaklaştırmış. Yazık da olmuş. Zira edebiyat dünyamızda pek rastlamadığımız bir mevzu ve topluluk olan Çingeneler’le ilgili ‘mühim’ eserlerin başlangıcında sayabilirdik eğer başladığı benzer biçimde tamamlayabilseydi. (Ideal Acar)

Ben bu kitabı birincisi yazarından ikinci olarak isminden, son olarak da kapak tasarımından dolayı, mevzusuna bile bakmadan satın alırdım. Ağlayan Dağ Susan Nehir…Fazlaca hos bir kitap adı.
Naciye Abla romanın aslolan kişisi ve bir çingene. Naciye Abla iki değişik yaşam sürdürüyor. Biri Edirne’de kendi mahallesinde diğeri de İstanbul’da ev işlerine destek olduğu aile yanında. Bu ailenin yanındayken aslını inkar ediyor, çingene bulunduğunu açığa çıkaracak davranışlarını denetim altında tutmaya çalışıyor, tüm bu çabaları aile tarafınca genel olarak görmezden geliniyor, yüzüne vurulmuyor.
Çingenelerin toplumdaki bölgeleri, alışkanlıkları, var olma çabaları, son bölümlerde özetlemek gerekirse da olsa duygusallığın ön plana çıkmış olduğu, öğretici satırların bolca olduğu bir okuma oldu. Ayşegül Devecioğlu’nu son kitabıyla tanıdım ve eserlerini kronolojik olarak okumaya çaba ediyorum.
#ağlayandağsusannehir #ayşegüldevecioğlu #metisyayınları #2021okumalarım #kadıköyokumalarım #çingeneler #tavsiyekitap #okumaönerisi (Seda Ediz)

Ayşegül Devecioğlu, Ağlayan Dağ Susan Nehir kitabıyla “Değişik bir kültürün insanlarına yaklaşımı, kişilerini büyük bir başarıyla yaratmış olması, Türkçeyi kullanmadaki özeni ve yazınsal kıymetini göz önünde bulundurduğu” için 2008 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanmış.Ağlayan Dağ Susan Nehir, uzun süre ilkin okuduğum Zaharia Stancu’nun Çingenem adıyla Türkçeye kazandırılan “Şatra ” kitabını aklıma düşürdü.Çingene kültürüne bilhassa ilgi duyanlara bu kitabı da tavsiye ederim.
Yardımcı olarak geldiği evin, aile fertlerinden biri olmayı başaran Çingene Naciye Abla bilhassa ailenin ufak kızı olan anlatıcımızın vazgeçilmezi olur.Anlatıcımız, Naciye Abla’nın Edirne’ye uzanan yaşam öyküsünün peşine düşer.Çingene kültür değerlerini sonuna kadar korumak için çaba sarfeden ve o şekilde yaşayan Naciye Abla’nın çalmış olduğu evde yaşamış olduğu dönüşümle beraber iki kültür içinde sıkışmışlığı fazlaca güzel verilmiş kitapta.İlk bölümler esrarengiz gerçekçiliğin izlerini taşırken, sonraki bölümler gerçekleri bir tokat benzer biçimde çarpıyor yüzünüze…II.Dünya Savaşı esnasında, Yahudilerin ve Çingenelerin “duman kardeşliğinden” ülkemizin kara lekelerinden önde gelen Maraş Katliamı’na kadar…Ki Maraş Katliamı bölümleri kanınızı donduracak!
Roman kurgusunda yer yer kopukluklar var benzer biçimde geldi bana, hatta roman kurgusundan çıkıp anı-romana (doğru tarif mı bilmiyorum) dönüştüğünü düşündüm.
Çingelerin dünyasını birazcık olsun tanımak isterseniz, insanlık zamanı ve kendi tarihimizle yüzleşme cesaretine sahipseniz kesinlikle okuyun derim.İçiniz cayır cayır yanma pahasına! (Hasret Akbaş)


Ağlayan Dağ Susan Nehir PDF indirme linki var mı?


Ayşegül Devecioğlu – Ağlayan Dağ Susan Nehir kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Ağlayan Dağ Susan Nehir PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ayşegül Devecioğlu Kimdir?

Ayşegül Devecioğlu (d. 1956) Türk yazar.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde eğitim görmüş oldu fakat eğitimini tamamlamadan ayrıldı. Üniversite yıllarında Devrimci yol hareketine katıldı.[1]. 1976’da Behçet Dinlerer ile evliliğe ilk adımını attı, Ali Fuat adına bir oğulları oldu. 1986’dan sonrasında gazete, mecmua ve televizyonlarda çalıştı. Çeşitli dergilerde yazıları, denemeleri yayımlandı. İlk romanı Kuş Diline Öykünen, 2004yılında yayımlandı. 2007’de piyasaya sürülen ikinci romanı Ağlayan Dağ Susan Nehir ile Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanmıştır. İstanbul’da yaşıyor.


Ayşegül Devecioğlu Kitapları – Eserleri

  • Ağlayan Dağ Susan Nehir
  • Güzel Ölümün Öyküsü
  • Kuş Diline Öykünen
  • Arkası Mutlaka Gelir
  • Kış Uykusu
  • Başka Aşklar
  • Ara Tonlar


Ayşegül Devecioğlu Alıntıları – Sözleri

  • Herkes piçe pislik yapmak için birbiriyle yarışıyor. Anasından emdiği sütü burnundan getiriyorlar piçin, kan kusturuyorlar. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Herkes, hepimiz benzer biçimde olmayanlara gözdağı vermek için uyduruldu. (Ara Tonlar)
  • “İçimde susturmaya çalıştığım bir ses çoğalmaktaydı.” (Ağlayan Dağ Susan Nehir)
  • Geriye kalan yalnızca dilsiz günlerin tortusuydu. (Başka Aşklar)
  • Utanır, suçlu benzer biçimde küçülür, ezilir büzülür evlatlarını yediremeyen, giydiremeyen, yüzlerini güldüremeyen analar! (Kış Uykusu)
  • Bazen yaşam öyleki karmaşık gözükür ki, içinden çıkmak zorlaşır. Halbuki olup bitenler çoğunlukla göz önündedir, fakat hep aynı seviyeden bakınca bir şey görmek mümkün olmaz. Yine de bir çok şahıs gözünü uydurmuş olduğu delikten hayata bakmaktan vazgeçmez. Kıpırdamadan durur ve manzaranın değişmesini, daha doğrusu değişmemesini bekler. (Ara Tonlar)
  • Yine de sessizliğin içi boş değil. Yetimhane de, mecburi gece sessizliğinde dünyanın altını üzerine getirmeye hazır, geçmişsiz, geleceksiz yarı deli bir çocuk sürüsünün haykırışları gizli saklı. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • “..unutmak hem de hatırda tutmak mümkün olabilir mi? Birlikte?” (Ağlayan Dağ Susan Nehir)
  • Ölümden değil yaşamdan kaçıyorlar. (Başka Aşklar)
  • İbrahim, Hüseyin… Necmi… Bir zamanlar okullarda, mitinglerde, mahallelerde görmüş olduğu yüzlerce genç, bir çok ya ölmüş ya hapisteydi şimdi. Kendilerinden geleceğe ne kalacaktı? Onları kim hatırlayacaktı? Geriye ne kalmıştı! Ne kalacaktı! Naif, masalsı anlatılar mı!? Etleriyle, kanlarıyla yaşadıkları gerçek masala mı dönüşecekti? (Kuş Diline Öykünen)
  • Bu işin sonunda ölüm var! (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Yanan ormanlar, köyler, ahırlarında diri diri yakılan hayvanların sesleri uzaktaydı; fakat yanık kokusu, büyük yıkımların o akıl sır ermez yollarını izleyerek kilometrelerce uzaklıktan gelip her şeyin içine işliyordu; ipliklere, boyaya, kumaşa… Çamaşırlardan gelen kokuyu ümitsizce içine çekti, bin kez yıkasa da onları arıtamayacaktı; koku kafalarının içindeydi; beyinlerine girmiş, ciğerlerine işlemişti… (Başka Aşklar)
  • “Bir kedi hiç sebepsiz neşelendirebilir insanı…” (Kış Uykusu)
  • Sonra o karanlık, daracık, kirli kokulu kuytuda, bu kez isyanla öfkeyle sordu kendisine: Toplumsal belleğin uyanmasını sağlayacak, uyuyan canavarın önüne atılacak kemik bu mu?
    Onlardan geriye bir tek bu mu kalacaktı! Hain pusularda, kan uykularda, vurulduk ey halkım unutma bizi! (Kuş Diline Öykünen)
  • Ocaktan kor alıp bassaydı gözlerine de, kızının yanında gözyaşı dökmeseydi! (Kış Uykusu)
  • Ama ışık yanan her ev şenlikli mi ya! (Kış Uykusu)
  • Her şey, hepimiz diğerlerinin nefes almasına engel olmuyormuş benzer biçimde, içine tıkıldıkları bu deliğin perişanlığını mazur gösterebilecek bir şeyler arıyor, kafasının içinde amaçsızca dönerek duran zavallı kelimeler yığınından utanç ve telaş içinde sözcükleri bulup çıkarıyordu. (Başka Aşklar)
  • Yaşamın kederli soluğunu içine çektiğinde, günün daha şimdiden kendini belli eden boşunalığı. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • İçi çabucak tekrardan kararıyor. Gökyüzünün şimdi mavi olmasına aldanmamalı diye düşünüyor. Kararabilir, kızarabilir, yeşile hatta mora bile dönüşebilir. Gökyüzüne itimat olmaz. Başının üstünde bir dam yoksa gökyüzüne güvenmeyeceksin. Denizle ilgili detayları ise taa eskiye uzanıyor. Tek gözü cam olan öğretmenin deniz suyu doldurulmuş bir şişeyle sınıfa gelip, deniz suyunun görünmüş olduğu benzer biçimde mavi değil, kül rengi, kirli bir su bulunduğunu anlattığı güne kadar uzanıyor. Emenike şişeye doldurulan şeyin artık deniz olmadığını biliyor. Deniz olmayan şeyin rengi umurunda değil. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Perileri esir etmenin yolu elbiselerini saklamaktır. Mucizenin yaratıklarını özgürlüğe masallar kavuşturur. (Ağlayan Dağ Susan Nehir)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş