Eğitim

Anlatamıyorum – Emrah Öztürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Anlatamıyorum – Emrah Öztürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Anlatamıyorum kimin eseri? Anlatamıyorum kitabının yazarı kimdir? Anlatamıyorum konusu ve anafikri nedir? Anlatamıyorum kitabı ne konu alıyor? Anlatamıyorum PDF indirme linki var mı? Anlatamıyorum kitabının yazarı Emrah Öztürk kimdir? İşte Anlatamıyorum kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Emrah Öztürk

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 978-975-08-3908-5

Sayfa Sayısı: 120


Anlatamıyorum Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Belirsiz olan şeyler, zihnin en büyük ağırlığıdır.

Edebiyat serüvenine “Limon Yağmuru” ile süregelen Emrah Öztürk, Anlatamıyorum ile öykücülüğünü derinleştiriyor: “Dile kolay” gelenin akla sığmadığı, aklın aldığınınsa bir türlü dile gelemediği o tutulup kalmışlık, söz’ün hakkını veren öykülere dönüşüyor.

Kişi, karşısındaki anlayacaksa konuşmalı. Yahut karşısındakinin anlayacağını konuşmalı. Bana öt dedi, öttüm. Beyhude edilen sözler, acunun dengesini bozar. Zira bilir misiniz ki sözün de kendi ağırlığı, iradesi vardır. Siz bir kere onu seslendirdiğinizde o kanat takıp uçar. Kimse o kanatlı sözün nereye konduğunu merak etmez. Hele konduktan sonrasında ne yaptığını, asla! Oysaki dünya dönüyorsa, hava sıcaksa, meyve ıslaksa sözcükler sebebiyledir.


Anlatamıyorum Alıntıları – Sözleri

  • Unutmayın hanımım, hakikat, mucizeden daha üstündür.
  • Hapishanenin bir görevi de budur. İnsanı uzaklaştırmak onu bir başına bırakıp işlediği suçla, vicdan azabı çekmesini sağlamak… Kırık bir plak benzer biçimde her şeyin yeniden edilmesidir o, içinden çıkılması mümkün olmayan bir çukurdur. Bir bozuk vakittir.
  • Zihin belirsizliğe tahammül edemez. Mutlaka bir cevap, netice, bir kıymet bekler, bir nihayete kavuşmak ister. Yarım, kısır, sürüncemede kalanların şiddetleri azalır yada artar fakat hiçbir vakit unutulmazlar, aradan asırlar geçse de hep çözülmeyi, neticelendirilmeyi beklerler belirsiz olan şeyler, zihnin en büyük ağırlığıdır bu yüzden.
  • Birini fazlaca sevince dilsiz kalıyorsun, onun tarafınca… Oysa ben arzu ederdim ki başa çıkabileyim ağzımdaki, belleğimdeki bu dikenle. Olmuyor. Bir sözcük öğrettiğin bana, bin sözcükle anlatamıyorum.
  • Senin canın değersizse benimkinin ne suçu var? Sen beni kendinle beraber kavgaya sokacak kadar düşüncesizsen, ben de oradan kaçacak kadar korkağım.
  • Birini fazlaca sevince sessiz kalıyorsun,onun tarafınca.Oysa ben arzu ederdim ki başa çıkabileyim ağzımdaki,belleğimdeki bu dikenle. Olmuyor bir sözcük öğrettin bana,bin sözcükle anlatamıyorum
  • Bir sözcük öğrettin bana, bin sözcükle anlatamıyorum.
  • “Bakın, manzarası ne güzel! Tüm şehir ayaklarınızın altında!” demişti emlakçı. Bir kenti ayaklar altına almanın güzel görünüm diye değerlendirildiği bir dönemdi işte.
  • Gelmeyenin ördüğü bir kozanın içinde yaşamakta bulunduğunu, kendini, kendi isteklerini devamlı ötelediğini, bastırdığını, geri çektiğini fark etti. Ki fena bir şey de değildi bu, eğer çıkıp gelse hepsi bir manaya kavuşacaktı.
  • İstenmeyen, beğenilmeyen, devamlı dışlanan insanoğlunun gururu iyi mi kırılır bilir misin? Sevilmemek, kabul edilmemek iyi mi bir acıdır, bilir misin?
  • Herkesi bir dereceye kadar samimi olan, sonrasında ise geri çekilen, kaçan, gizlenen, kapı kapatan bir hanıma dönüştü. Kapalılıkla, insandan ıramakla, asla bitmeyen bir beklentiyle işledi yalnızlığını.
  • Bizim tüm bu tarz şeyleri bilip de bilmezliğimiz…
  • “Ne bileyim…Anlamazdınız.”
  • “Sana geldim, kollarına geldim, seni öpmeye, dünyanın son gününde seninle ölmeye geldim.” diyemiyorum.
  • Tenine her dokundu ğunda varlığını acizleştiren, damarlarındaki tüm kudreti tüketen, kıymetsiz bir zavallıya çeviren bir yel. Zira Hülya’nın boynun da bir yerde küçük bir diş izi, bir kızarıklık vardı. Bu iz, paşanın yıkımı olmuştu.
    Hayır, diyordu, bununla, bu tufanla ben baş gelemem. Kendi enerjisini aşan, kalbindeki o sırça sarayı un küçük eden bu izle mů cadele etmesi mümkün değildi. Gözyaşlarını sildi. Biricik evladı Mansur’un odasına gitti, yatağına girip oğlunu sinesine sımsıkı basarak onunla öylece uyudu.


Anlatamıyorum İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Fil’m Hafızası platformunda piyasaya çıkan beyazperde yazılarıyla tanıdığım Emrah Öztürk’ün Anlatamıyorum’u öyküleriyle tanışma kitabım oldu.2014 senesinde YKY’den piyasaya çıkan Liman Yağmuru adlı bir öykü kitabı daha varmış.Anlatamıyorum’dan sonrasında onu da okumak gerek.️
Anlatamıyorum, iki bölümden oluşuyor.İlk bölümde uzunlu kısalı beş öykü bulunuyor.İkinci bölümde ise iki uzun öykü yer ediniyor.İkinci kısmı okurken, bu bölümün öyküleri ne kadar değişik diye düşündüm.İlk bölümdeki öyküler ile ikinci bölümde yer edinen öyküler içinde ifade ve dil bakımından fazlaca büyük farklılık var.İlk bölümdeki öykülerde gözüme en fazlaca çarpan şey dilin kullanılışıydı.Emrah Öztürk, seçtiği kelimeler, kelimelerin dizilişiyle ( yakın anlamlı sözcükleri arka arkaya kullanmaktan sakınmıyor) dikkat çekiyor.Cümleleri kurcalama gereği duyuyorsunuz, okuyup geçemiyorsunuz.Pek fazlaca kelime kattı kelime dağarcığıma Emrah Öztürk:nikbin direşken,cümbez benzer biçimde…İkinci bölümde yer edinen ilk öykü masal tadı verirken ikincisinde Edgar Allen Poe öykü dünyasında geziniyorsunuz âdeta.Bilhassa öykünün sürpriz finalinde hissediyorsunuz yakınlığı.
Öykü okumayı seviyorsanız ,Emrah Öztürk’ü okuyun derim.Ben fazlaca sevdim.️
“İşte senden bana kalan o kilitli sandık, o gizlem dolu ezgi: Teşne.
“…teşneyim!” demiştin, kokularını, korkularını, esmerliğini, daha birçok şeyini, tilciklerini, kıpırtılarını ona yüklemiştin. Onu yepyeni bir anlama ulaştırmıştın.
Senden sonrasında… Bu sözcüğü ne vakit duysam bir rüya ağacı portakalını döker gömeçlere. Fayansları üşür bir otelin. Rakı koar bir kadının saçları. Geceler katılaşır, uzar, upuzun bir biçimsizliğe, bitmezliğe varır. Otobüsler duraklarda yolcu indirir. Deli bir adam çıkar ortaya, kurtlardan ebemkuşaklarından bahseder. Lefkoşa’da Nigar Hanım titrer eski bir kitabın içinde. Yüreğimdeki oltu taşı kımıldar.”syf 47 (Hasret Akbaş)

Kocaman sanal kütüphane programında bu kitabı listeme ekleyen ilk şahıs olacağım.. Ve güzel,samimi, akıcı bir üslupla başlangıç yaptım. O halde vira Bismillah 🙂 (Bi Oğuz)


Anlatamıyorum PDF indirme linki var mı?


Emrah Öztürk – Anlatamıyorum kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Anlatamıyorum PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Emrah Öztürk Kimdir?

10 Mart 1986’da Lefkoşa’da dünyaya geldi. Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Kısmı’nden 2008’de mezun olduktan sonrasında Sunderland Üniversitesi’ndeki Film ve Kültürel Emek harcamalar üstüne yapmış olduğu yüksek lisansını 2010’da tamamladı. Sinema filmlerinde ve tv programlarında çalıştı. Halen İstanbul’da beyazperde eğitmenliği yapmakta, Fil’m Hafızası adlı beyazperde platformunda beyazperde yazıları yazmakta ve editörlük görevini sürdürmekte. Çekmiş olduğu kısa filmler, başta Altın Koza ve Boston Türk Filmleri Festivali olamak suretiyle çeşitli festivallere seçilip dereceye girdi.


Emrah Öztürk Kitapları – Eserleri

  • Anlatamıyorum
  • Limon Yağmuru


Emrah Öztürk Alıntıları – Sözleri

  • Bir sözcük öğrettin bana, bin sözcükle anlatamıyorum. (Anlatamıyorum)
  • Unutmayın hanımım, hakikat, mucizeden daha üstündür. (Anlatamıyorum)
  • Hem siz açıklayın, kalpte bu şekilde dağlanmış bir yara varken susulur mu asla? (Limon Yağmuru)
  • “Sana geldim, kollarına geldim, seni öpmeye, dünyanın son gününde seninle ölmeye geldim.” diyemiyorum. (Anlatamıyorum)
  • Bizim tüm bu tarz şeyleri bilip de bilmezliğimiz… (Anlatamıyorum)
  • Gelmeyenin ördüğü bir kozanın içinde yaşamakta bulunduğunu, kendini, kendi isteklerini devamlı ötelediğini, bastırdığını, geri çektiğini fark etti. Ki fena bir şey de değildi bu, eğer çıkıp gelse hepsi bir manaya kavuşacaktı. (Anlatamıyorum)
  • İstenmeyen, beğenilmeyen, devamlı dışlanan insanoğlunun gururu iyi mi kırılır bilir misin? Sevilmemek, kabul edilmemek iyi mi bir acıdır, bilir misin? (Anlatamıyorum)
  • Hep tek kişilik sanırım yaşam, hep tek. (Limon Yağmuru)
  • “Ne de olsa hepimiz aynı acının dilsiziyiz.” (Limon Yağmuru)
  • “Her şey yerli yerinde ama hiçbir şey bıraktığım gibi değil.” (Limon Yağmuru)
  • İnsan yalnız ve yalnız kendine dayanmalı. (Limon Yağmuru)
  • Bu bir rüya. Ama uyanmıyorum. (Limon Yağmuru)
  • Dünyada eşit derecede birbirine aşık çiftler yoktur muhtemelen, bir tek tahammül eden, katlanan, alışmaya, uyum sağlamaya çalışan insanoğlu vardır. *Annemle babam benzer biçimde. (Limon Yağmuru)
  • Senin canın değersizse benimkinin ne suçu var? Sen beni kendinle beraber kavgaya sokacak kadar düşüncesizsen, ben de oradan kaçacak kadar korkağım. (Anlatamıyorum)
  • Gül desenli beyaz fincanda ılıyan sütlü çay. (Limon Yağmuru)
  • Acılarla perişan,hayallerle yaralı (Limon Yağmuru)
  • …koca bir tufanmış kapının dışındaki dünya, ne yaparsam yapayım beni de sürüklüyormuş, içip güzel olmak günahmış, yalan söylemek, hak yiyecek değilmiş, kesik baş gibiymiş bakışlarım, suçluymuşum, bu şekilde yaşamaktan başka çarem yokmuş… (Limon Yağmuru)
  • “İnsanın kaderini içinde bulunmuş olduğu durumlar belirler,kalbi değil” der hep. (Limon Yağmuru)
  • Keşke şehir hep bu şekilde tenha,sakin olsa. Bu şekilde savunmasız,dilsiz. Tamamen bana bırakılmış. (Limon Yağmuru)
  • “Bakın, manzarası ne güzel! Tüm şehir ayaklarınızın altında!” demişti emlakçı. Bir kenti ayaklar altına almanın güzel görünüm diye değerlendirildiği bir dönemdi işte. (Anlatamıyorum)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş