Eğitim

Dokumacılar – Gerhart Hauptmann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dokumacılar – Gerhart Hauptmann Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dokumacılar kimin eseri? Dokumacılar kitabının yazarı kimdir? Dokumacılar konusu ve anafikri nedir? Dokumacılar kitabı ne konu alıyor? Dokumacılar PDF indirme linki var mı? Dokumacılar kitabının yazarı Gerhart Hauptmann kimdir? İşte Dokumacılar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Gerhart Hauptmann

Çevirmen: Hüseyin Salihoğlu

Yayın Evi: İmge Kitabevi

İSBN: 9789755333120

Sayfa Sayısı: 158


Dokumacılar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

XIX. yüzyılın ortalarına doğru Almanya… Silezya’da çuhalar ayaklanıyor. Yoksulluğa karşı bir cenk, bir direniş, bir özsavunma. Alman natüralizminin bir başyapıtı. Yazarına Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıran bir oyun. Polisin yasakladığı, Prusya Parlamentosu’nun günlerce tartıştığı bir vaka yaratı.

Almanya 1848 Mart Devrimi öncesini yaşıyor. Vahşi kapitalizm. Liberalleşmeyle ve zanaatçılıktan sanayileşmeye geçişle işleri ellerinden alınan dokumacılar sefaletin kucağına itiliyor.

Sırtına geçirecek bir gömleğe, ayağına geçirecek bir çarığa muhtaç garibanlar! At leşiyle açlıklarını bastıran yığınlar! Bulabilen için köpek etinin ziyafet yemeği olduğu, cezavenin özgürlüğe yeğlendiği umarsızlık ortamı. Modern gerçekçiliğin öncüsü Hauptmann, “Schopenhaur merhameti sevgi olarak anlarken, sevgiyi acıma olarak görür. Bu biçimdeki bir acıma duygusu Dokumacılar’ı yazmanın sebebi olabilir. Ama aynı derecede toplumsal hakkaniyet düşüncesinin dürtüsü de” diyor eseri için. Dokumacılar bir edebiyat eseri olmaktan öte, dönemin büyük problemininin bizzat ramp ışıklarına çıkışıdır. Zengin yoksul karşıtlığının sarsıcı tabloları perde perde gözlerimizin önünde sergileniyor. İnsan yığınlarının açlığı, sefaleti ve çığlığı canlandırılıyor; yoksulluk ve umarsızlık, suskun ağzını açarak avazı çıkmış olduğu kadar bağırıyor! Sanat eyleme dönüşüyor! Okurken, olayların tanığı değil, bizzat yaşayanı oluyor insan.

(Arka Kapak)


Dokumacılar Alıntıları – Sözleri

  • İnsan birazcık olsun ölmek istiyor artık!
  • Din adamlarından işkembe mütehassısı olmaz!
  • Senin o söylediğin eski devirlerdeydi, şimdi tamamen değişik bir devirde, değişik bir dünyadayız, Gustav!
  • Tanrı korkusu ve eziyet var burda, buna yaşamak deniyor, bunu insan seve seve bırakır. -Fakat ondan sonrasında Gottlieb! Ondan sonrasında bi’şey var -ve insan onu da kaybederse, işte o süre her şey bitti anlamına gelir.
  • Vaziyetleri ne kadar fena olursa olsun gebermiyorlar yahu. İhtiyaçtan fazla çocuk getiriyorlar dünyaya.
  • Bu fani dünyada insan geriye ne bırakır ki?
  • İnsan mutlu olmalı, Gustav. İnsan mutlu olmalı!
  • Tahmin et bakalım, karnımda ne var? Soylu bir insanoğlunun yediği şeyler var karnımda. İnsan mutlu olmalı, o süre şampanya içer, tavşan kızartması yersin.
  • … insan bir defacık olsun nefes almak istiyor.


Dokumacılar İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Dokumacılar: Sanayi devriminin pek oldukça anlamda Avrupa’yı geliştirmesi pozitif yönde sayılabilecek bir durumken bu vaka sonucunda işi olmayan kalan binlerce insanoğlunun yaşam koşullarının kötüleşmesi negatif yanlarını gözler önüne sermektedir. Fabrikaların kurulmasıyla insan gücüne olan ihtiyacın azalması, insanların işi olmayan kalmasına sebep olmuştur.
Eserin geçmiş olduğu periyodu, Charles Dickens “İki Şehrin Hikayesi” adlı eserinde şu sözlerle en iyi şekilde ortaya koymuştur. “Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en fena günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem aydınlık hem karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu.
Beş perdelik bir tiyatro eseri olan bu kitabı, yazar gerçek yaşam hikayelerini biriktirerek oluşturmuş. Eserde sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar çalışan dokumacı bir işçi kesimi vardır. Çocuğundan yaşlısına kadar dokuma meydana getiren bu insanoğlu açlık, sefillik ve hastalıkla savaşım ederek hayatta kalmaya çalışırlar. Bunca saat çalışmış oldukları işte karşılığını alamaz üstüne bir de tehditlere maruz bırakılırlar. Böylelikle toplumun büyük bir kesimi bu negatif şartları yaşamaktadır.
Fabrikaya karşılık el işi yaparak geçimini sağlamaya çalışan bu insanoğlu yiyecek kuru ekmek bile bulamaz. Sosyal sınıflar arası yar iyice artmasıyla bu duruma daha çok dayanamaz isyan başlatırlar.
İnsanların yaşadıkları sefaleti yakından hissedebilir onlarla beraber olanlara isyan edebilirsiniz. Oldukca etkili bir eserdi. Herkese keyifli okumalar. (Sümeyye)

Hanstein, Hauptmann için ” Sosyal acıma duygusu onun iliklerine işlemişti ” diyor. Ama ben muhtemelen, emeğin ana para karşısında emansipe olma sorununu bir oyun yazarak çağa haykıran bu kitabı okuduğum için anarşist duyuru edileceğim. Bencillik olmayacaksa eğer, kitabın popüler kültür etkisinden uzakta olması beni oldukça mutlu etti. Bu seslenişi yalnız duyanlar okumalıydı.
Ne geçmişte ne gelecekte insanoğlu, Tanrı’yı anlamayı kendi menfaatlerine gore şekillendirmekten asla vazgeçmeyecekler. Tanrı eğer insana şu çağda bir ayet indirmiş olsaydı bu ” Hepiniz beni yanlış anladınız ” olurdu. Neden mi? Yoksula devamlı Tanrı’yı hatırlatıp, şükretmesi icap ettiğini anlatıp, zengine ise Tanrı yokmuş şeklinde davranmasını söyleyen kim? Zenginin ve yoksulun Tanrı’sı aynı değil mi? Ya da Tanrı yalnız yoksulu mu görüp cezalandırıyor? Kapitalizm yalnız cebi ve emeği değil değerleride sömürür. Yok edici gücü ve yırtıcı yanı vardır. Kan emmeyi ve düşman etmeyi sever. İşte bu dünya çarkı tam da paracı sisteme gore dönmekte…
Zulme ses çıkaranın ilk yanına din adamlarını sonrasında ise üniformalıları yollarlar. Neden mi? Zira insanoğlunun dini duyguları ile yumuşatamadığı duygularını, fizyolojik sertlik ile müdahaleci olmaya zorlayacaklardır. Zira sistem bu…
Kitabı hangi çağa uyarlarsanız uyarlayın uyacaktır, sırıtmayacaktır. Sınıfsal ayrımlar, kan, vahşet, göz yaşı bunlar insan var oldukça olacaktır. Son sözlerim olarak; insanoğlu merhameti unutmuş olduğu günden beridir iyiler mağaraya saklanıp, kötüler beden gösterisine çıktılar. Kapitalist sistemin kölesi bulunduğunu ne süre anlarız biliyor musunuz? Bir çocuğun açlıktan ölmesinin, bir insanoğlunun leş yemesinin, patronun Tanrı duyuru edilmesinin, paranın insan onurunun üstünden tutulmasının normalleştiği süre biz köle olmuşuz… (Dilan Arslan)

19.yüzyılda Silezya’da geçimlerini sabahtan akşama kadar, yaşlı-genç, hanım-adam, hasta-engelli, çoluk çocuk demeden dokuma tezgahlarından kazandıklarıyla elde eden yoksul kesim ile onların tam zıttı olan fabrikatörler arasındaki uçurumdan doğan eşitsizliklere bir isyanı mevzu edinen oyun.
Kapitalizmin insanları getirmiş olduğu iki ayrı uç noktanın neticelerinden birini tiyatro eseri olarak görüyoruz burada. Yazar, gerçeklerden yola çıkarak, natüralist bir bakışla oluşturmuş eserini ve bu da ona ödülü kazandırmış. (Sîdar Ronahî)


Dokumacılar PDF indirme linki var mı?


Gerhart Hauptmann – Dokumacılar kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Dokumacılar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gerhart Hauptmann Kimdir?

Gerhart Johann Robert Hauptmann (* 15 Kasım 1862 Szczawno Zdrój; ö. 6 Haziran 1946 Jagniątków), Alman dramatist ve oyun yazarı olup, Natüralizm akımının en mühim Alman temsilcisi olarak bilinir. Ancak çalışmalarında başka tarzlarla da bütünleşmiştir. 1912 senesinde Nobel Edebiyat Ödülüne lâyık görülmüştür.

Hayatı

Çocukluğu ve Gençliği

Gerhart Hauptmann 15 Kasım 1862’de Aşağı Silezya’nın Obersalzbrunn şehrinde hayata merhaba dedi. Ebeveyni, yörede bir otel işleten Robert ve Marie (Straehler) Hauptmann çiftiydi. Hauptmann’ın kendinden büyük üç kardeşi vardı: Georg (1853–1899), Johanna (1856–1943) ve Carl (1858–1921). Genç Hauptmann muhitte masalcı olarak tanınıyordu.

1868’de köy okuluna başladı. 10 Nisan 1874’te Breslau’da ön yeterlilik imtihanını geçmiş olduğu liseye yazıldı. Hauptmann büyükşehirde görmüş olduğu yeni çevreye alışmakta zorluklar yaşadı. Bir papazın yanında barınmadan ilkin, ağabeyi Carl’la beraber perişan bir talebe pansiyonunda kaldı. Bundan başka, okulu ona problemler çıkardı. Okulda onu en oldukça rahatsız eden şey öğretmenlerinin ona karşı sert, asil ailelerin çocuklarına karşı ise iyi davranmasıydı. Kendinde bu sebeplerle isteksizlik ve yakalndığı hastalıklar sebebiyle derslere katılamadığından ilk yılını tekrarlamak mecburiyetinde bırakıldı. Hauptmann 1878 baharında amcası Gustav Schubert’in Udanin’deki çiftliğinde ziraat öğrenmek için ortaokuldan ayrıldı. Bir buçuk yıl sonrasında bu öğrenimi tamamlamak mecburiyetinde bırakıldı. Fiziksel açıdan yetersizdi ve onu 20 yıl süresince ölümle burun buruna getirecek olan bir akciğer hastalığına yakalanmıştı.

1880 senesinde Breslau Sanat Enstitüsünde heykeltıraşçılık eğitimi alan Hauptmann 1883 senesinde heykeltıraş olarak Roma’ya yerleşir. İki yıl sonrasında varlıklı bir işadamının kızı olan Marie Thielmann ile evlenir ve çiftin üç evladı olur. Berlin civarlarında Erkner semtine yerleşirler ve Hauptmann natüralist düşünceye haiz şairlerin derneği olan “Durch” ile iletişime geçer. Hauptmann 1889 senesinde “Freie Bühne” (Serbest Sahne) isminde derneği kurar ve birçok eseri burada sahnelenir. “Vor Sonnenaufgang” (Güneşin doğuşu) isminde ilk yapıtının prömiyesi bu sahnede yapılır. Böylelikle çağdaş dönemin dramasının ileri gelen temsilcisi olur. Gerhart Hauptmann 1904 senesinde eşinden boşandıktan sonrasında müzisyen talebesi Margarete Marschalke ile evlenir. İkinci eşinden bir oğlu dünyaya gelir. “Die Ratten” (Fareler) yapıtının prömiyesi 1911 senesinde Berlin’de bulunan Lessing tiyatrosunda sahnelenir. Biroldukça ödüle layık görülen Hauptmann, 1918 senesinde Alman Cumhuriyetinin kuruluşunda da etken olur. Nasyonal sosyalizm’e bir beyanatta bulunmayan Hauptmann 1933 de kamu hayatından çekilir. 6 Haziran 1946 senesinde 84 yaşlarında Agnetendorf’ da hayata veda eden Hauptmann’ın Yahudilere uygulanan tatbikatı özetleyen öyküsü “Die Finsternisse” (Karanlıklar) ölümünden sonrasında yayınlanır. Türkçeye çevrilmiş eserinin adı “Dokumacılar”dır.

wikipedia


Gerhart Hauptmann Kitapları – Eserleri

  • Sevgili Wanda
  • Dokumacılar
  • Havari
  • Atlantis
  • Fareler
  • Hat Bekçisi Thiel
  • Rose Bernd
  • Yalnız insanoğlu
  • Güneş Batarken
  • Kunduz Kürk
  • Suana’lı Münkir
  • Elga


Gerhart Hauptmann Alıntıları – Sözleri

  • İnsanın en tehlikeli zararı dokunan böcek bulunduğunu kavradı. Evet, buna asla şüphe yoktu: şehirler çibanlardan daha iyi değillerdi, uygarlığın tümörleriydi. Kente bakmak içini bulandırıyor ve acı veriyordu. (Havari)
  • “Sevgili Tanrım, beni dindar bir insan et. Eğer bu şekilde olmazsam beni yeryüzünden al.” (Yalnız insanoğlu)
  • … öldürmek (en basit lahana kelebeği bile olsa) kendisine tüm suçların en ağırı olarak görünüyordu. (Havari)
  • Oldukca şey yitiririz… (Sevgili Wanda)
  • İnancın hasta etmiş olduğu, siyah sert bakışlı gözleri olan erkekler, hanımefendiler ve çocuklar. (Havari)
  • İçinde her şeye kadir bir güç vardı: Hakikatin her şeye kadirliği. (Havari)
  • “Dış alêm ona pek tesir etmiyor gibiydi. Sanki içinde bir kuvvet, karısının ona yaptığı her kötülüğü hem de fazlasiyle iyiliğe çeviriyordu.” (Hat Bekçisi Thiel)
  • Sanki benliğinin gözleri ile geçmişe değil de geleceğindeki yazgısına bakıyordu. (Sevgili Wanda)
  • İnsan birazcık olsun ölmek istiyor artık! (Dokumacılar)
  • Tahmin et bakalım, karnımda ne var? Soylu bir insanoğlunun yediği şeyler var karnımda. İnsan mutlu olmalı, o süre şampanya içer, tavşan kızartması yersin. (Dokumacılar)
  • “Yalnızca uzaklaşmak isterim. Beni kimsenin tanımayacağı bölgelere…” (Yalnız insanoğlu)
  • “Artık beraber, gezi eden, can yoldaşlığı eden pek kimse kalmadı,”dedi. Nedendir bilmiyorum. Belki de hepimiz birbirinden korkuyor bu dünya da.” (Fareler)
  • Ya şimdi ne yapıyorum? Seni sürüklüyorum peşimden! Sen bir işte tutunamazsın, hangi işe girsem, kaybettirirsin yerimi bana. İşin gücün yok, dört bir tarafa sürtüyorsun beni. Bu kadarla kalsa her neyse. Başını da belaya sokarsın hep. Bir salozluk edersin, bana düşer pirincin taşını ayıklamak.” (Fareler)
  • “Görünüşe göre dış dünya onu pek etkilemiyordu: Sanki içinde, kendisine yaptığı bütün kötülükleri iyi şeylerle fazlasıyla telafi eden bir güç vardı” (Havari)
  • “Beni seviyorsanız rahatsız etmeyin. İçimde neler oluyor, haberiniz yok.” (Yalnız insanoğlu)
  • İnsan yaşamında bir şeyler yapmak istiyor, bir şeylere bağlanmak istiyor. Dinin bunda oldukça mühim bir görevi var. (Sevgili Wanda)
  • Hiçbir şey daha kolay anlaşılamazdı… (Havari)
  • Büyük hanım reformcular, bayanları görünüşte adam şeklinde davranmaya zorlayanlar değil, adamların -en kudretlisinin bile- hanımdan doğma bulunduğunun bilincinde olanlardır. (Atlantis)
  • İnsan mutlu olmalı, Gustav. İnsan mutlu olmalı! (Dokumacılar)
  • “Yalnızlık uzun müddet çekilmiyor. İnsan yalnız yaşayamaz. Mutlaka iki şahıs olmalı.” (Yalnız insanoğlu)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş