Eğitim

Güz Gelmeden – Selçuk Baran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Güz Gelmeden – Selçuk Baran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Güz Gelmeden kimin eseri? Güz Gelmeden kitabının yazarı kimdir? Güz Gelmeden konusu ve anafikri nedir? Güz Gelmeden kitabı ne konu alıyor? Güz Gelmeden PDF indirme linki var mı? Güz Gelmeden kitabının yazarı Selçuk Baran kimdir? İşte Güz Gelmeden kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Selçuk Baran

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753638507

Sayfa Sayısı: 242


Güz Gelmeden Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Yeryüzünde büyük insanlar var: Peygamberler, başkomutanlar, vatan kurtaranlar, insanlığa hizmet eden bilim adamları… Küçük insanlar da var: Fener bekçisi Affan gibi. Ama hepsi yataklarını kazarlarken, amaçlarına ulaşırken aynı emeği harcarlar. Tıpkı büyük ırmaklarla, küçük çaylar gibi. Hepsi de sonunda denize ulaşırlar.”

“Güz Gelmeden”, 4 Kasım 1999’da aramızdan ayrılan Selçuk Baran’ın çekmecesinde bulunan son romanı. Baran, bu romanında Yeşilçay’da, ufak bir çayın denize kavuştuğu bir sahil nahiyesinde yaşayan, oradan yolu geçen, birbirleriyle karşılaşan ufak insanları konu alıyor. Farklı kişilerin ağzından, aşktan kardeşliğe, dostluktan korkuya uzanan duyguları sürükleyici, örneksiz bir kurgu içinde dile getiriyor. Güz Gelmeden, aynı coğrafyada buluşmuş, yalnız kişilerin, birbirleriyle

kesişen öyküleri.


Güz Gelmeden Alıntıları – Sözleri

  • “Denizin sesini dinleyiverin müzik yerine, daha güzeldir.”
  • Kitap okuyamıyorum, şu sebeple orda yaşanmış olan aşklar benimkinin yanında güdük kalıyor, güldürüyor beni.
  • “Günler hep gebedir, iyiye de kötüye de…
  • … tüm acılarım, pişmanlıklarım kabuk bağladı.
  • “Denizin sesini dinleyiverin müzik yerine, daha güzeldir..”
  • “Bırak rüyalarını,” dedim, “bizim hayatımız daha güzel..”..
  • Kıyıdan uzakta, açıklarda sırtüstü yatıp dinlenirken,
    “Hiç dönmeyelim,” dedim, “hep böyle yüzelim. Yüze yüze bir kıyıya varırız nasıl olsa.”
    “A, tabii.”
    “Geri dönmedikçe başımıza kötü bir şey gelmez.” “Gelmez..”
  • “Günler hep gebedir, iyiye de kötüye de..”
  • Fikir silahtır.
  • Yalnızlık güzel şiirler okur.


Güz Gelmeden İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Güz Gelmeden, 4 Kasım 1999’da aramızdan ayrılan Selçuk Baran’ın çekmecesinde bulunan son romanı… Benim de Tortu’dan sonrasında okuduğum ikinci eseri…
Yeşilçay adlı bir sahil nahiyesinde yaşayan insanların hayatlarından kesitlerin anlatıldığı roman, derin bir yaratı. Yaşanılan dönemden, çevre faktörlerinden, insan ve durum tahlillerinden, travmalardan, baskılardan bahseden bir yaratı bununla beraber…
Yeşilçay’ın en zengin insanı Memedali bey’in tek oğlu Erol’un yaşamış olduğu vakalarla başlamış olan yaratı, değişik statülerdeki insanların değişik hayatlarıyla devam ediyor. Minik yaşta annesiz kalan Erol, ablası Nilgün tarafınca anne şefkatiyle büyütülmeye çalışılıyor. Nilgün’ün yaralı ruhuna kapı açılıyor sonrasında, Filiz’in hayallerine, Ahmet’in ideallerine, Selim’in rüyalarına iniliyor. Yeşilçay da yaşamına devam etmek isteyen avukat bey’in yaşamından kesitler sunuluyor. Fener bekçisi Affan’ın dev gibi yüreğinden geçenler aktarılıyor. Selçuk Baran’ın naif kalemiyle ılık ılık sunuluyor tamamı okuyucuya…
Güz Gelmeden, yalnızlığı konu alıyor bizlere… Yalnız kalmayı tercih etmiş, yalnızlığa mahkûm edilmiş, kalabalıklar içindeki yalnız insanları, yazarın deyimiyle yapyalnız insanları konu alıyor… İnsan ruhundaki yalnızlığın açmış olduğu derin yaraları konu alıyor.
Yalnız olduğumuz için mi mutluyuz? Yalnızlık tercihimiz mi? Mecburiyetimiz mi? Yaşam şartlarının bir sonucu mu?
Bu soruların cevabı görecelidir, kişiye göre değişiklik gösterir elbet ki… Selçuk Baran bu tarz şeyleri sorgulattırıyor eserlerinde usul usul…
Düzenlediğim “Selçuk Baran Okuma Etkinliği” kapsamında okudum bu mükemmel eseri. Etkinlik kapsamında tanıdığım ya da tanıştığım birbirinden kıymetli okurlara teşekkürlerimi sunuyorum. Aynı pencereden bakabildiğiniz insanların bulunduğunu bilmek ne büyük keyif.
Nice etkinliklerde, nice görkemli kalemlerle tanışabilmek dileğiyle… Sevgiyle… (Leman Altıner)

Çekmeceden çıkan bir gömü: Güz Gelmeden: “Ben iki kitap yazmadım, sekiz kitap yazdım. Yazı yazmayı son iki senedir bıraktım. Nedeni de, Türk okuyucusuna bir türlü ulaşamamam, bu yüzden de okunamamam. Demek ki ben okuruma yakın olmayı beceremedim, bu yüzden çekilmeye yöneldim.” (1995)
Bu sözler, okuruyla bir türlü kontakt kuramamış, edebiyat çevreleri tarafınca görmezden gelinmiş, hak etmiş olduğu kıymeti bir türlü görememiş, Türk edebiyatının kırgın çiçeği Selçuk Baran’a aittir.
Bir yazar için yazmak, kendi deneyimlerini, kendi duygularını, kendi hayal dünyasında kurguladığı yaşamı birilerine aktarmak anlamına gelir. Yazmak bir ihtiyaçsa, okunmakta bir ihtiyaçtır. Şu sebeple yazarı, yazmaya teşvik eden en mühim unsur, okunması mümkün olmasıdır. Yazarın en güzel ödülü de budur.
Selçuk Baran hiçbir vakit politik topluluklara dahil olmamış, yayıncı sermayedarlarla ilişki içine girmemiş, hiç kimseye dalkavukluk etmemiş, kendisine edebiyat çevresinde yer açmak için birilerin kapısına yamanmamış, hiçbir vakit hırs etmemiştir. Diğer medyatik yazarlar benzer biçimde devamlı göz önünde olmayı değil bir tek yazmayı isteyen kendine özgü, gerçek bir sanatçı olarak sükunet içinde yalnızlığına çekilmiştir.
1996 tarihinde son yazdığı Güz Gelmeden romanı basılmayıpta geri çevrilince bu bardağı taşıran son damla olur. Anlar ki; hep bir umutla senelerce beklediği, kendisini anlayacak, bir okur kitlesi yoktur ve malesef ki; yaşamış olduğu bu hayal kırıklığı, yazmayı tamamen bırakma sonucu almasına sebep olur. Bir taraftan da Hususi hayatında ki acılar, mutsuzluklar, çalkantılar, edebiyatın kırgın çiçeğini ölümüne yıpratmıştır. Gerek kocasının ihanetleri, gerek kızlarının kendisine yönelik öfkeleri, Selçuk Baran’ı Alkole doğru itikler. Yalnızlığına, acılarına karşılık alkole sığınır. Bir kaç kez tedavi görmüş olsada alkolü bırakamaz ve 4 Kasım 1999 tarihinde alkol yüzünden geçirdiği mide kanaması sonucu yalnız yaşamış olduğu evinde hayata gözlerini kapar.
Ve Güz Gelmeden romanı evinde ki çekmecelerinin birinde bulunur ve kim bilir kendisine olan vefa borcunun ödenmesi için ölümünün peşinden yayınlanır.
Güz Gelmeden: Politik olana bir halde dahil olmuş, fakat cemiyet içinde ki kaçınılmaz yalnızlıklarını aşamadıklarını deneyimlemiş, akabinde uğruna savaşım ettikleri idealleriyle bağlantılarını koparıp, kırsala firar etmiş değişik yaştan 3 adamın hikâyesine odaklanır. Her bir karakter geriye doğru anlatımla kendi hayatlarını sorgular. Hayatlarına yeni bir sayfa açmak, geçmişte tüketmiş oldukları tüm değerleri, kırsal yaşamın dinginliğinde tekrardan kurmaya çabalarlar. Geçmişlerinde görmezden geldikleri sorunlarıyla, yalnızlıklarıyla baş başa kalınca hesaplaşmaya başlarlar. Hayatlarını anlamlandırmak için aşka, aileye, çalışmaya, kısacası bir hedefe gereksinim duyup, yaşam karşısında yenilmemenin çarelerini ararlar. Sadece çevrelerine değil bununla beraber kendi iç dünyalarına da yabancıdırlar. Ne mutlu olup olmadıklarını, ne sevip sevmediklerini, ne yaşamak isteyip istemediklerini bilirler. Meselâ: hikâyenin mühim karakterlerinden önde gelen Erol, Filiz’le evlenmek ister fakat ona aşık olup olmadığını bilmediğini söyler. Bir öteki mühim karakter olan Avukat Suat; yeni bir eve göç eder, bu evi sevip sevmediğini bilmediğini söyler. Buna benzer pek oldukca örnek vardır hikayede. Bu durum, kişilerin kendi duygularına yabancı olduklarını net bir halde gösterir. Bunun haricinde, Selçuk Baran, semboller kullanır eserinde. Bahçe, Çiçek, Deniz Feneriz, Kadın pantolonu benzer biçimde. Bu nesnelerin her bir değişik anlamı vardır. Meselâ Deniz Feneri: Yolunu yitirmiş insanlara yol gösteren eski bir dosttur. Onları, kendi ışığıyla doğru yola sokar. Ya da Çiçek; Çiçekler, hikâyede güzelliğin, iyiliğin ve mutluluğun simgeleridir. Özetlemek gerekirse tek boş bir yaprak bile okumadım.
Açık,akıcı,yalın bir dile haiz olan roman, gerek çevre betimlemeleri, gerek insan psikolojilerinin tahlili olsun, güzel duyu yönü güçlü bir sanatçı olan Selçuk Baran’in gözlemlediklerini sanatına çok büyük derecede kuvvetli aktarabildiğini düşünüyorum. Selçuk Baran’a talih verin. Bunu fazlasıyla hak ediyor. (Ferhat Tezcan)


Güz Gelmeden PDF indirme linki var mı?


Selçuk Baran – Güz Gelmeden kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Güz Gelmeden PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Selçuk Baran Kimdir?

1933’te Ankara’da dünyaya geldi. ortaöğrenimini ankara kız lisesi’nde, yükseköğrenimini ankara üniversitesi hukuk fakültesi’nde tamamladı. bir süre aynı fakültenin banka ve tecim hukuku araştırma enstitüsü’nde çalıştı.

ilk öyküsü 1968 senesinde yeditepe dergisinde yayımlandı (çocuğun biri). 1972’de piyasaya sürülen ve yirmi bir öyküden oluşan ilk kitabı haziran’la türk dil kurumu 1973 öykü ödülü’nü kazanmıştır. ilk romanı bir solgun adam’a milliyet yayınları 1974 roman yarışması’nda beşincilik verildi. baran’ın bu romanı 1975 senesinde basıldı. bunu bir öykü kitabı izledi: anaların hakkı. yazar, 1977’de piyasaya sürülen bu kitabıyla 1978 sait faik hikâye armağanı’nı adnan özyalçıner’le paylaştı. bozkır çiçekleri adlı romanı milliyet yayınları 1979 roman yarışması’nda mansiyon aldı. kitap 1987’de basıldı. 1983’te gene bir öykü kitabı yayımlandı baran’ın: kış yolculuğu. bunu tortu (1984), yelkovan kuşu (1989) ve arjantin tangoları (1992) adlı yapıtları izledi. baran’ın ek olarak porselen bebek (1996) adlı bir çocuk kitabıyla , roald dahl’dan çevirilmiş olduğu çarli’nin büyük cam asansörü (1991) adlı çocuk romanı ve devlet tiyatrosu’nca sahnelenmiş olan türkân hanım oyunuyla radyo oyunları var.

selçuk baran 1980’lerde ankara’dan istanbul’a taşındı. ayrıca piyasaya sürülen öykü kitapları haricinde radyo oyunları yazdı. bunlar trt istanbul radyosu’nda gösterildi. 1993’te tekrardan ankara’ya dönen yazar, bu tarihten sonrasında edebiyat alanında ürün vermedi. seneler ilkin çalmış olduğu hukuk fakültesi banka ve tecim hukuku araştırma enstitüsü’nde gösterim sekreteri ve gösterim müdürü olarak yaşamının sonuna kadar çalıştı. selçuk baran 4 kasım 1999’da ankara’da öldü. seneler ilkin yazdığı sonbahar gelmeden adlı son romanı ölümünden sonrasında yayımlandı.


Selçuk Baran Kitapları – Eserleri

  • Tortu
  • Bir Solgun Adam
  • Bozkır Çiçekleri
  • Haziran
  • Kış Yolculuğu
  • Anaların Hakkı
  • Güz Gelmeden
  • Yelkovan Yokuşu
  • Öğle Saatleri
  • Türkan Hanım’ın Ölümü
  • Arjantin Tangoları
  • Porselen Bebek
  • Ceviz Ağacına Kar Yağdı


Selçuk Baran Alıntıları – Sözleri

  • Çıkıp dolaşsam sokaklarda… Öylece, yağmura falan aldırmadan… (Bir Solgun Adam)
  • “Günler hep gebedir, iyiye de kötüye de… (Güz Gelmeden)
  • … Tüm bunlar boş… En iyisi yeni bir kitaba adım atmak. (Bir Solgun Adam)
  • Herkes bir şeyler istiyordu. Daha oldukca oda, daha oldukca kitap, daha iyi dinlenmek, daha temiz gömlek… Bir gün bende birşey istesem, dedim. Bu, yaşamımın neresine geldiğimi kendi kendime sorduğum gündü. (Ceviz Ağacına Kar Yağdı)
  • …hepimizin, aylıklı, ücretli köleler benzer biçimde çalıştırıldığımızı biliyorum. Sırtımızı sıvazlıyorlar, sonrasında insanlığımızı elimizden alıyorlar. (Tortu)
  • Artık acı çeken hanım görmek istemiyorum. (Arjantin Tangoları)
  • Alışkanlıklar, beraberlikler bunaltan benzer biçimde gelir kimi vakit. Tekrarlar bıktırır adamı. Ama çaresizsen eğer… O vakit sevmeye bakmalı. Elindekine sımsıkı sarılmalı. (Anaların Hakkı)
  • Bir masal vardı, adam gölgesini yitirmişti… Ben neyimi yitirdim, bilemiyorum. (Bir Solgun Adam)
  • Gelecek yalnızca bir bahaneydi; bugünden kaçmak için bahane. (Yelkovan Yokuşu)
  • “Ama bu korkulu pahalılık! Birden sadece geçinecek duruma düşüverdik.” (Öğle Saatleri)
  • Senin sevdiğin şarkıları seviyorum. Benim sevdiğim şiirleri biliyorsun. Geleceğin önünde el eleyiz. (Ceviz Ağacına Kar Yağdı)
  • “Kaçmak iyi gelir diye düşünülür kimi vakit. Ama kimse hiçbir yere kaçamaz,” (Kış Yolculuğu)
  • Oldukca hesaplı yaşayanlar, tatsız tuzsuz insanlardır. (Bozkır Çiçekleri)
  • Bir süredir kendi hayatımın dizginlerini elimde tuttuğuma inanıyordum. Şimdi ise sürükleniyorum. Paramparça oldum. Toparlanabileceğimi asla sanmıyorum. (Türkan Hanım’ın Ölümü)
  • “Sizler kendinize ehemmiyet vermediğinizi sanıyorsunuz. Sizler, kısaca –diyelim– otuz beş yaşın altında olanlar… Oysa toplumu, hatta toptan insan yapısını değiştirecek kati çareleri bulduğunuzu sanacak kadar gururlu ve kendinizi beğenmişsiniz!” (Türkan Hanım’ın Ölümü)
  • Kırılan bir şey, der, onarıldı mı eskisinin yerini hiçbir vakit tutmaz. En iyisi atmalı onu. Hiç değilse gözümüz görmez. Gözümüz görmeyince de unutur, gideriz. (Porselen Bebek)
  • İnsan iyi mi olsa günün birinde büyüyüveriyor.
    Ama büyümek bir işe yarıyor mu? İşte bunu daha öğrenemedim. (Porselen Bebek)
  • Sobanın üstünde demlenen çaylar… (Anaların Hakkı)
  • … bir zambak koskoca bir müdürü korkutabilir pekâlâ. Bir zambakla banka soyulabilir. İhtilal bile yapılır. Tüm iş edada. Bilmem anlatabildim mi? Şu sebeple çiçek de bir silahtır aslen. (Haziran)
  • Benim için her hanım keşfedilecek bir dünyadır. Önüne ne kadar güçlük çıkarsa keşfedeceklerin de o denli varlıklı olur. (Türkan Hanım’ın Ölümü)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş