Eğitim

Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi – Bill Bryson Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi – Bill Bryson Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi kimin eseri? Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi kitabının yazarı kimdir? Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi konusu ve anafikri nedir? Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi kitabı ne konu alıyor? Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi PDF indirme linki var mı? Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi kitabının yazarı Bill Bryson kimdir? İşte Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Bill Bryson

Çevirmen: Handan Balkara

Yayın Evi: Boyner Yayınları

İSBN: 9789757004462

Sayfa Sayısı: 528


Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bill Bryson, tüm.dünyada uzun süredir fazlaca satanlar listesinden inmeyen Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi’nde, bilimin yanıtlamaya çalmış olduğu garip ve mühim soruların ardında eşi görülmemiş bir yolculuğa çıkıyor. Öğrenmeye doymayan bu meraklı yazar, Büyük Patlama (Big Bang) anından uygarlığın doğuşuna kadar evrende meydana gelmiş olan her şeyi, kısaca asla olduğumuz bir noktadan insan olduğumuz noktaya iyi mi geldiğimizi ve o zamandan bu yana neler olup bittiğini ele almış olduğu kitabında son aşama sıkıntılı ve cesaret isteyen bir işe kalkışıyor.

Bu amaca ulaşmayı kafasına koyan Bill Bryson, kendini dünyanın yaşayan ve yaşamayan en kıymetli bilim adamlarının rehberliğine teslim ediyor. Jeoloji, kimya, paleontoloji, astronomi ve parçacık fiziği şeklinde mevzuları, öğrenciliğinde fen derslerinden kötü halde sıkılan (ya da ödü patlayan), kendisi şeklinde insanoğlu için anlaşılabilir kılmanın bir yolunu bulabileceğine inanıyor. Yalnızca ne bildiğimizi değil, bu tarz şeyleri iyi mi bildiğimizi de öğrenmek istiyor:

Bilim adamları yerkürenin ağırlığını iyi mi ölçerler?

Arzın merkezini, okyanusların dibini, uzayın derinliklerini iyi mi gözlemlerler?

Evrenin iyi mi ve ne vakit oluştuğunu iyi mi bilirler?

Bir atomun içinde neler olup bittiğini iyi mi anlarlar?

Bill Bryson, uzay ve zamanda yapmış olduğu yolculuklarda, aklındaki zor soruları yöneltebileceği bir sürü muhteşem insanoğlunun yanı sıra, son aşama eksantrik ve tutkulu şahsiyetlerle de karşılaşıyor. Onlarla birlikte, insanlığın data aleminde kimi zaman son aşama derin, kimi zaman gülünç, fakat daima son aşama anlaşılır ve eğlendirici bir maceraya atılıyor ve bu macerayı büyük bir akıcılıkla aktarıyor.

Bu kitabı okuduğunuzda bilimin asla bu kadar sürükleyici, üstünde yaşadığımız dünyanın asla bu kadar garip ve keyifli olmadığını farkına varacaksınız.


Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi Alıntıları – Sözleri

  • “Wilberforce hızını alamayıp alaycı bir gülümsemeyle Huxley’ye döndü ve maymunlarla akrabalığının büyükanne tarafınca mı yoksa büyükbaba tarafınca mı geldiğini sordu. … Huxley, ciddi bilimsel tartışmalara sahne olması ihtiyaç duyulan bir mecliste nüfuzunu cahilce zırvalamak için kullanan birinin akrabası olmaktansa bir maymunun akrabası olmayı yeğleyeceğini söyleyerek karşılık verdi.”
  • Her olağan durumu muhteşem göstermek kolaydır, yeter ki onu kaderin bir cilvesiymiş şeklinde düşünün.
  • Fizikçiler, atomlar hakkında düşünen atomlardır.
  • Az fazlaca gelişmiş, düşünen bir topluluk haline gelmek istiyorsanız, yeterince uzun istikrar dönemleri içeren fazlaca uzun bir vakalar zincirinin doğru ucunda olmalısınız.
  • Dönme hızınız dünyanın neresinde bulunduğunuza bağlıdır. Yerküre’nin dönme hızı, ekvatorda saatte 1.600 kilometrenin birazcık üstündeyken, kutuplarda sıfıra iner. Londra’da bu hız, saatte 998 kilometredir.
  • Hepsi aynı düzlemdedir. Hepsi de aynı istikamette dönmektedir … Nasıl anlatsam, bu muhteşem bir şeydir. Görkemlidir. Neredeyse esrarengizdir.
    Astronom Geoffrey Marcy’nin güneş sistemini tarifi.
  • Kendi açımızdan işin muhteşem yanı, bu oluşumun bizlere ne kadar lütufkar dav­randığıdır. Eğer evren azıcık başka türlü oluşmuş olsaydı, sözgelişi kütleçekimi bir nebze daha kuvvetli yada daha zayıf olsaydı ya da genişleme birazcık daha yavaş yada daha süratli gerçekleşseydi, sizi, beni ve üstünde durduğumuz yeri oluştura­cak emin (stabil) elementler asla var olmayabilirdi. Kütleçekimi azıcık daha kuvvetli olsaydı, evren kendisine doğru boyutları, yoğunluğu ve bileşenleri verecek doğru değerlerden yoksun kalır, fena kurulmuş bir çadır şeklinde çökebilirdi. Daha zayıf olsaydı, hiçbir şey bir araya gelip kaynaşamazdı. Evren sonsuza dek tenha ve tenha bir boşluk olarak kalırdı.
  • Rees, evrenimize bilhassa altı sayının hükmettiğini ve bu değerlerden herhan­ gi birinin hafifçe değişmesi halinde hiçbir şeyin eskisi şeklinde olamayacağını belir­tir. Mesela, evrenin var olduğu şeklinde var olabilmesi için hidrojenin ölçülü fakat nispeten görkemli bir şekilde helyuma dönüşmesi ve bunu yapabilmek için küt­ lesinin binde 7’sini enerjiye çevirmesi gerekir. Bu değerde hafifçe bir azalış olsa, sözgelimi binde 7’den binde 6’ya inse, hiçbir dönüşüm gerçekleşemez: Evren hidrojenden ibaret kalır. Değer fazlaca azca da olsa artsa, sözgelişi binde 8’e çıksa, dö­ nüşüm çılgınca hızlanacağı için hidrojen hemencecik tüketilir. Her halükarda, sa­yılardaki en küçük bir oynamayla beraber, bildiğimiz ve gereksindiğimiz haliyle evren artık var olmayacaktır.
  • Fizikçi Richard Feynman, aposteriori saptamalar hakkında şu şekilde bir komiklik yapardı: “Biliyor musunuz, bu akşam akıl almaz bir şey geldi başıma,” derdi. “Plakası ARW 357 olan bir otomobil gördüm. Düşünebiliyor musunuz? Bu akşam eyaletteki onca plaka arasından o müstesna plakayı görme olasılığım ne kadardı acaba? inanılır şeklinde değil doğrusu.” Anlatmak istediği normal olarak şuydu: Her olağan durumu muhteşem göstermek kolaydır, yeter ki onu kaderin bir cilvesiymiş şeklinde düşünün.
    Demek ki yeryüzünde yaşamın doğuşuna önayak olan vaka ve koşulların, bulunduğunu düşünmekten hoşlandığımız kadar muhteşem olmaması da mümkün. Yine de yeterince olağanüstüydüler ve kati olan bir şey var: Daha iyisini bulana dek onlarla yetinmek zorundayız.
  • Ay’a meydana getirilen 386.000 kilometrelik seyahat bizim için hala fazlaca büyük bir girişimi temsil ediyor. İlk Başkan Bush tarafınca bir gaflet anında gündeme getirilen insanlı Mars yolculuğu, bu şekilde bir projenin 450 milyar dolara patlayacağı ve muhtemelen (yüksek-enerjili solar parçacıklara karşı kalkan oluşturulamayacağı ve bunlar DNA’yı parçalayacağı için) ekipteki her insanın ölmesiyle sonuçlanacağı hesaplanınca, sükunet içinde rafa kaldırıldı.


Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Merhaba dostlar okurken beni zorlayan bir kitap yorumuyla sizlerleyim
Gerek içinde geçen yabancı kelimeler ve adlar gerekse, inanışıma ters olan olgular ihtiva ettiği için zorlandım.
Şu şekilde ki, ben tek hücreli canlılar dan yada maymundan geldiğimize inanmıyorum.
Ama kitapta bunlar haricinde fazlaca güzel bilgiler öğrendim bunu da inkar edemem. Okuduğuma pişman mıyım kesinlikle hayır
Bilhassa bu biçim okumayı sevenlere tavsiye ediyorum
İyi okumalar temenni ediyorum
Kitapla kalınca dostlar (Persephone)

Bur evrenin iyi mi inşa edileceğinden başlayarak, günümüze kadar gelen süreçte, meydana getirilen bilimsel keşiflerin, iyi mi yapıldığını, niye gereksinim duyulduğunu ve kolay tekniklerini, anlaşılır sürükleyici ve eğlendirici bir üslupla okuyucuya aktarıyor. Ilginç, şaşırtıcı ve bir o denli da keyifli bir edinim. (Cemre Yıldırım)

Genel olarak güzel ve birbirinden kıymetli bilgilerin bulunmuş olduğu bir kitaptı. Kitapta geçen bir çok şeyi aslına bakarsan biliyordum, böylelikle bana bilgilerimin toplanılmış hali şeklinde geldi.
Ama fazlaca fazla data yüklemesi yapılmış şeklinde geldi bana. Bir paragraftan diğerine geçerken başka bir bilgiye de geçiyor bununla beraber. Bu insan için fazlaca fazla yorucu olmuş.
Tavsiye eder miyim? Belki. Okumasanız da olur, derim. (Sude Köseoğlu)


Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi PDF indirme linki var mı?


Bill Bryson – Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bill Bryson Kimdir?

Bill Bryson, (8 Aralık 1951 doğumlu) İngiliz dili ve bilim üstüne mizahi gezi ile ilgili kitaplar yanı sıra Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi adlı fazlaca satan kitabın yazarı Amerikalı yazar.


Bill Bryson Kitapları – Eserleri

  • Hemen Her Şeyin Fazlaca Kısa Bir Tarihi
  • Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi
  • Beden
  • Notes from a Small Island


Bill Bryson Alıntıları – Sözleri

  • Kemiklerimizi çoğu zaman durağan birer yapı iskelesi bileşeni şeklinde görme eğilimindeyizdir fakat onlar da canlı dokulardır: tıpkı kaslar şeklinde, egzersiz ve kullanım sonucu büyürler. Margy Pratte, tenişçi Rafael Nadal’ı örnek göstererek ”Profesyonel bir tenisçinin raketi tuttuğu taraftaki kolu, diğerinden yüzde 30 daha kalınca olabilir,” diye söyledi bana. Kemik dokusuna mikroskopla bakmış olduğunuzda, tıpkı öteki canlı dokularda olduğu şeklinde, çoğalan hücrelerden oluşan karmaşık bir silsileyle yüz yüze gelirsiniz. Kemikler, inanılmaz seviyede kuvvetli fakat bir o denli da hafifçe olmalarını yapılanma biçimlerine borçludurlar. (Beden)
  • Başımız olmadan yaşayamayacağımızı çoğumuz biliyoruz fakat başsız olarak tam ne kadar süreyle yaşanabileceği konusu 18.yüzyıl sonlarında epeyce merak toplamıştı. Doğrusu merak etmek için de iyi bir dönemdi bu şu sebeple Fransız Devrimi, meraklı zihinlere üstünde araştırma yapabilecek taze kesilmiş başları tertipli sağlıyordu.
    Yeni kesilmiş (dekapite edilmiş) bir başta hala bir miktar oksijenlenmiş kan bulunacağından şuur kaybı derhal gelişmeyebilir. Beynin daha ne kadar süreyle çalışabileceği mevzusundaki tahminler, iki ila yedi saniye arasına odaklanır fakat bunlarda temiz bir kesi yapıldığı varsayımdan yola çıkılmıştır. Oysa durumun hep bu şekilde bulunduğunu söyleyemeyiz. Baş, işin ustasının kullandığı ve hususi keskinleştirilmiş bir baltayla meydana getirilen sert vuruşlarla bile gövdeden kolay ayrılmaz. Frances Larson’un dekapitasyon uygulamasının tarihiyle ilgili etkisinde bırakan kitabı Severed’da İskoçya Kraliçesi Mary’nin başının, sadece üç güçlü vuruş sonrasında gövdesinden ayrıldığından söz edilir; üstelik görece ince bir boynu vardır kraliçenin. (Beden)
  • Dönme hızınız dünyanın neresinde bulunduğunuza bağlıdır. Yerküre’nin dönme hızı, ekvatorda saatte 1.600 kilometrenin birazcık üstündeyken, kutuplarda sıfıra iner. Londra’da bu hız, saatte 998 kilometredir. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Fizikçiler, atomlar hakkında düşünen atomlardır. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Tüm ölümlerin beşte biri, kalp krizi ya da otomobil kazasında olduğu şeklinde ansızın gerçekleşirken, beşte biri de kısa bir hastalık peşinden hızla geliyor. Ama yüzde 60’ı oluşturan çoğunluk, uzun dönemli bir gerilemenin sonucu. Artık uzun yaşamlar sürüyor, uzun ölümlerle gidiyoruz dünyadan. Economist dergisinde yer edinen 2017 tarihindeki bir makalede, yazarının sözünü {hiç de} sakınmadığı şu şekilde bir ifade var: “65 yaşından sonrasında ölen Amerikalıların neredeyse üçte biri, yaşamlarının son üç ayı içindeki bir kesiti, bir yoğun bakım biriminde geçiriyor.” (Beden)
  • Rees, evrenimize bilhassa altı sayının hükmettiğini ve bu değerlerden herhan­ gi birinin hafifçe değişmesi halinde hiçbir şeyin eskisi şeklinde olamayacağını belir­tir. Mesela, evrenin var olduğu şeklinde var olabilmesi için hidrojenin ölçülü fakat nispeten görkemli bir şekilde helyuma dönüşmesi ve bunu yapabilmek için küt­ lesinin binde 7’sini enerjiye çevirmesi gerekir. Bu değerde hafifçe bir azalış olsa, sözgelimi binde 7’den binde 6’ya inse, hiçbir dönüşüm gerçekleşemez: Evren hidrojenden ibaret kalır. Değer fazlaca azca da olsa artsa, sözgelişi binde 8’e çıksa, dö­ nüşüm çılgınca hızlanacağı için hidrojen hemencecik tüketilir. Her halükarda, sa­yılardaki en küçük bir oynamayla beraber, bildiğimiz ve gereksindiğimiz haliyle evren artık var olmayacaktır. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Kendi açımızdan işin muhteşem yanı, bu oluşumun bizlere ne kadar lütufkar dav­randığıdır. Eğer evren azıcık başka türlü oluşmuş olsaydı, sözgelişi kütleçekimi bir nebze daha kuvvetli yada daha zayıf olsaydı ya da genişleme birazcık daha yavaş yada daha süratli gerçekleşseydi, sizi, beni ve üstünde durduğumuz yeri oluştura­cak emin (stabil) elementler asla var olmayabilirdi. Kütleçekimi azıcık daha kuvvetli olsaydı, evren kendisine doğru boyutları, yoğunluğu ve bileşenleri verecek doğru değerlerden yoksun kalır, fena kurulmuş bir çadır şeklinde çökebilirdi. Daha zayıf olsaydı, hiçbir şey bir araya gelip kaynaşamazdı. Evren sonsuza dek tenha ve tenha bir boşluk olarak kalırdı. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Beyin benzer şekilde duyularımızı oluşturan tüm bileşenleri de kendisi de üretir. Işık fotonlarının renksiz, ses dalgalarının sessiz, koku moleküllerinin kokusuz oluşu, garip ve mantığa aykırı bir varoluş gerçeğidir. İngiliz doktor ve yazar James Le Fanu’nun belirttiği şeklinde, ”Ağaçların yeşili ve gökyüzünün mavisinin gözlerimizden içeri, açık bir pencereden akar şeklinde akmış olduğu yönünde kuvvetli bir izlenime haiz olsak da retinaya tesir eden ışık parçacıkları, tıpkı kulak zarına çarpan ses dalgalarının sesten, koku moleküllerin kokudan yoksun olması şeklinde renksizdir. Bunların hepsi uzayda yol alan görünmez, ağırlıksız atomaltı madde parçacıklarıdır.”
    Yaşamım tüm zenginliği kafamızın içinde yaratılır. Gördüğünüz şey, olduğu şey değil, beyninizin bulunduğunu söylediği şeydir. Ve bu ikisi birbirinden fazlaca farklıdır. Bir kalıp sabunu getirin gözlerinizin önüne. Sabun ne renk olursa olsun köpüğün hep beyaz olduğuna dikkat ettiniz mi asla? Bunun sebebi, sabunun su yada ovalamayla bir halde renk değiştirmesi değildir: moleküler düzeyde daha önceki haliyle tıpa tıp aynıdır. Mesela yalnız köpüğün ışığı değişik şekilde yansıtmasıdır. Aynı tesir kıyıya vuran dalgalarla (yeşilimsi mavi su, beyaz köpük) ve bir fazlaca olguda gösterir kendini. Tamamı, renk dediğimiz şeyin mutlak bir gerçeklik değil, bir idrak olmasından oluşur. (Beden)
  • Fizikçi Richard Feynman, aposteriori saptamalar hakkında şu şekilde bir komiklik yapardı: “Biliyor musunuz, bu akşam akıl almaz bir şey geldi başıma,” derdi. “Plakası ARW 357 olan bir otomobil gördüm. Düşünebiliyor musunuz? Bu akşam eyaletteki onca plaka arasından o müstesna plakayı görme olasılığım ne kadardı acaba? inanılır şeklinde değil doğrusu.” Anlatmak istediği normal olarak şuydu: Her olağan durumu muhteşem göstermek kolaydır, yeter ki onu kaderin bir cilvesiymiş şeklinde düşünün.
    Demek ki yeryüzünde yaşamın doğuşuna önayak olan vaka ve koşulların, bulunduğunu düşünmekten hoşlandığımız kadar muhteşem olmaması da mümkün. Yine de yeterince olağanüstüydüler ve kati olan bir şey var: Daha iyisini bulana dek onlarla yetinmek zorundayız. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Uyuyan kişiyle dış dünya arasındaki ilişki çoğu zaman ilginçtir. Uyurken ansızın düşme hissine tutulmak, çoğumuzun deneyimlediği bir şeydir mesela. ”Hipnik” ya da ”miyoklonik sarsıntı” isminde olan bu durumun sebebi bilinmiyor. Varsayımlardan birine bakılırsa, ağaçlarda uyuduğumuz ve düşmemek için dikkat etmemiz gerektiği eski zamanlardan kalma bir alışkanlık bu ve bir tür tatbikat. Uzak olasılık şeklinde görünebilir size fakat düşündüğünüzde tahminen garip de gelecektir. Bilinç dışının ne kadar derinlerinde ve ne kadar hareketli olursak olalım, yataktan neredeyse asla düşmeyiz: hatta otel yatakları ya da yabancı yataklardan bile. Dünyayla ilişkimizi tümüyle kesmiş de olsak içimizdeki bir bekçi bizim için yatağın kenarının yerini dikkatle kaydeder ve aşağıya yuvarlanmamıza engel olur. Uykusu fazlaca ağır olanlar için bile geçerli olmak suretiyle, çok açık ki dış dünyaya kulak asan bir parçamız hep vardır. Paul Martin’in Counting Sheep kitabında belirttiği suretiyle, Oxford Üniversitesinde meydana getirilen çalışmalarda, uyumakta olan iştirakçilerin adları her söylendiğinde EEG grafiklerinde kıpırdanmalar ortaya çıkmış olduğu fakat iştirakçilerin başka isimlere aynı tepkiyi vermedikleri gözlenmiştir. Başka denemelerde insanların evvel karar verdikleri saatte, kendilerini çalar saatten yararlanmaksızın uyandırabildikleri göstermişti. Öyleyse uyumakta olan zihnin bir kısmı, kafatasının dışındaki gerçek dünyayı izliyor olmalıydı. (Beden)
  • … “iki topun negatif elektrik yüklü alanları birbirini iter,
    elektrik yükleri olmasaydı; galaksiler şeklinde asla zarar görmeden
    birbirlerinin içinden geçebilirlerdi.” (Hemen Her Şeyin Fazlaca Kısa Bir Tarihi)
  • Az fazlaca gelişmiş, düşünen bir topluluk haline gelmek istiyorsanız, yeterince uzun istikrar dönemleri içeren fazlaca uzun bir vakalar zincirinin doğru ucunda olmalısınız. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • “Yaşamın dominant türü olarak varoluşumuzun kaçınılmazlığı fikrine o denli alışmışız ki, burada bulunuşumuzun yalnız tam zamanında uzaydan gelip Yerküre’ye çarpan cisimlerin ve rastgele oluşan öteki tesadüflerin eseri bulunduğunu kavramamız zor.” (Hemen Her Şeyin Fazlaca Kısa Bir Tarihi)
  • Doğadaki her hücre bir mucizedir. Hücreleriniz, hepsi de kendini sizin genel sağlığınıza körü körüne adamış on bin trilyon vatandaşa haiz bir ülkedir. (Hemen Her Şeyin Fazlaca Kısa Bir Tarihi)
  • Ne kadar eğitim alırsanız Alzheimer’a yakalanma olasılığınız da o denli düşüyor. Yine de Alzheimer’ı uzakta tutmayı başaran bir şey var ise o da gençlikte üst üste yığılan ders saatleri değil, etken ve sorgulayıcı bir zihin. Sağlıklı beslenen, en azından orta düzeyde egzersiz icra eden, makul kiloyu sakınan ve aşırı sigara ve alkol tüketmeyen insanlarda demansın her türlüsü, fazlaca daha nadir ortaya çıkıyor. Erdemli bir yaşam, Alzheimer riskini ortadan kaldırmasa da yüzde 60 kadar düşürebiliyor. (Beden)
  • Parmak uçlarımızdaki sarmal çizgiler acaba hangi evrimsel gerekliliğin sonucuydu? Yanıtı kimse bilmiyor. Vücudumuz gizemlerle dolu bir evrendir. Üstünde ve içinde olup bitenlerin büyük kısmı, bilmediğimiz nedenlere dayanır ve kuşkusuz büyük çoğunlukla da aslına bakarsan belirli bir sebebi yoktur. Evrim sonuçta rastlantısal bir süreçtir. Parmak izlerinin yalnızca kişiye özgü olduğu görüşü de bir varsayımdır aslına bakarsak. Hiç kimse sizinkine eş bir parmak izi olamayacağını mutlak kesinlikle söylemesi imkansız. Söylenebilecek tek şey, birbirine tıpatıp eş iki parmak izi grubunun hemen hemen bulunmamış olduğudur.
    Parmak izi emek harcamaları için kullanılan teknik sözcük ”dermatoglifi”dir. Parmak izini oluşturan çizgiler ”papil hatları” adını alır. Araba lastiği dişlerinin çekiş gücüne yapmış olduğu etkiye benzer şekilde kavramaya destek oldukları düşünülür fakat bu, gerçekte kanıtlanmış bir görüş değildir. Kimileri parmak izi sarmalının suyun daha iyi akmasını sağlamış olduğu ya da parmak derisini daha esnek ve bükülgen yaptığını, hatta derinin duyarlılığını arttırdığını ileri sürmüştür fakat bunlar da yalnızca birer tahmindir. Benzer şekilde, uzun süre banyoda kaldığımızda parmak derimizin niçin buruştuğunu açıklamanın kıyısına bile yaklaşamamıştır kimse. En sık getirilen izahat, buruşmanın parmaklarda suyun akışını kolaylaştırdığı ve kavramaya katkıda bulunmuş olduğu yolundadır. Ama iyi kavram gücüne ivedilikle gereksinim duyanlar, kuşkusuz suyun içinde belirli bir süre kalanlar değil, suya yeni düşenlerdir. (Beden)
  • Ay’a meydana getirilen 386.000 kilometrelik seyahat bizim için hala fazlaca büyük bir girişimi temsil ediyor. İlk Başkan Bush tarafınca bir gaflet anında gündeme getirilen insanlı Mars yolculuğu, bu şekilde bir projenin 450 milyar dolara patlayacağı ve muhtemelen (yüksek-enerjili solar parçacıklara karşı kalkan oluşturulamayacağı ve bunlar DNA’yı parçalayacağı için) ekipteki her insanın ölmesiyle sonuçlanacağı hesaplanınca, sükunet içinde rafa kaldırıldı. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • “1918’de yaşanmış olan grip salgınının muallakta kalan ya da asla anlaşılmayan pek fazlaca yanı vardır.” (Hemen Her Şeyin Fazlaca Kısa Bir Tarihi)
  • “Samanyolu’nda kaç yıldız bulunduğunu kimse bilmez: Tahminler 100 milyar civarıyla 400 milyar içinde değişmiş olur. Üstelik Samanyolu 140 milyar küsur galaksiden yalnızca bir tanesidir ki bu galaksilerden pek bir çok bizimkinden büyüktür. Ama en ılımlı girdilerle dahi daima, sırf Samanyolu’ndaki ileri uygarlık sayısı bile milyonları bulur.” (Hemen Her Şeyin Fazlaca Kısa Bir Tarihi)
  • Derin bir nefes alın. Tahminen ciğerlerinizi varlıklı, yaşam veren oksijenle doldurduğunuzu düşünüyorsunuz. Aslında pek o şekilde değil. Soluduğumuz havanın yüzde sekseni azottur (nitrojen). Atmosferde en bolca bulunan element olan azot, varoluşumuz için can alıcıdır fakat öteki elementlerle etkileşime girmez. Nefes aldığınızda havadaki azot, yanlış mağazaya giren dalgın bir satın alan misali, akciğerlerinize girmiş olduğu şeklinde gerisingeri çıkar. Azotun işimize yaraması için amonyak şeklinde etkileşime daha açık formlara dönüştürülmesi gerekir. O işi bizim için yapanlarsa bakterilerdir. Bakterilerden yardım almasaydık ölür ve dahası, var olmazdık bile. Öyleyse mikroplarınıza bir teşekkür etmenin zamanı gelmiş anlama gelir. (Beden)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş