Eğitim

Kitlelerin Ayaklanması – José Ortega y Gasset Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitlelerin Ayaklanması – José Ortega y Gasset Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitlelerin Ayaklanması kimin eseri? Kitlelerin Ayaklanması kitabının yazarı kimdir? Kitlelerin Ayaklanması konusu ve anafikri nedir? Kitlelerin Ayaklanması kitabı ne konu alıyor? Kitlelerin Ayaklanması PDF indirme linki var mı? Kitlelerin Ayaklanması kitabının yazarı José Ortega y Gasset kimdir? İşte Kitlelerin Ayaklanması kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: José Ortega y Gasset

Çevirmen: Neyyire Gül Işık

Orijinal Adı: La Rebelión de las Masas, 1929

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789944889612

Sayfa Sayısı: 296


Kitlelerin Ayaklanması Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

I. Dünya Savaşı’ndan sonrasında İspanya’da kültür ve edebiyatı tekrardan canlandırma hareketini yönlendiren mühim aydınlar içinde yer alır. Madrid Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi görmüş, Berlin, Leipzig ve Marburg’da çalışmalarını sürdürmüştür. Ülkesine döndükten sonrasında Madrid Merkez Üniversitesi’ne atanmış, iç cenk esnasında İspanya’dan ayrılana dek doğa ötesi kürsüsünde dersler vermiştir. En meşhur yapıtlarından önde gelen Kitlelerin Ayaklanması yazarın 1920’lerde süregelen ve ortalama olarak on yıl devam eden çalışmalarının ürünüdür. Kitabı oluşturan kimi parçalar daha ilkin gazete yazısı olarak yayımlanmıştır. Eserinin başka dillere meydana getirilen çevirilerini göz önünde tutan yazar 1937’de “Fransızlar için Önsöz”ü, 1938’de “İngilizler için Sondeyiş”i kitabına eklemiştir. Yazarın en mühim eserlerinden Sistem Olarak Tarih de yayıma hazırlanmaktadır. 

(Tanıtım Bülteninden)


Kitlelerin Ayaklanması Alıntıları – Sözleri

  • “Bu halk tüm zamanı süresince geziniyor, geçmiş yüzyıllarının hakkaten sahibi, etkin bir gömü misali. Gerçek anlamıyla insanlardan oluşan bir halk olmak budur işte: Bugün kendi geçmişini sürdürürken, hem de gelecek için yaşamaktan geri kalmamak, sahici bir bugünde var olmak; şu sebeple içinde yaşanmış olan gün geçmişin ve geleceğin varlığından ibarettir, geçmişle geleceğin fiilen var olduğu mekândır.”
  • “Eğer ortam koşulları onu şiddetle zorlamasaydı, kitle insanı asla kendinden başka bir şeye yönelmezdi. Şimdi de ortam koşulları onu zorlamadığından, sonsuz kitle insanı, karakterine uygun olarak kendi haricinde bir şeye yönelmekten vazgeçiyor ve kendini yaşamının hakimi olarak hissediyor. Buna karşılık seçkin ya da üstün nitelikli insanoğlunun yapısında kendini daha yüce, üstün bir kurala uydurmak vardır, varlığını özgürce onun hizmetine sunar. Hatırlarsınız, sözümüze başlarken üstün nitelikli insanı halk adamından şu şekilde ayırmıştık: O kendinden oldukça şey bekleyen kişidir, beriki ise kendinden hiçbir şey beklemeyen, olduğu şeklinde olmakla yetinen, kendinden pek memnun olan kişidir.”
  • “Devrimler bazı hakları duyuru etmenin eli açık, fakat ikiyüzlü telaşından dolayı, kendilerini dizginleyemezler ve sonuçta devamlı insanoğlunun temel hakkını ayaklar altında çiğnemişler, yok etmişlerdir. Hem de öylesine temel bir haktır ki o, direkt doğruya insanoğlunun maddesinin tanımıdır: Süreklilik hakkı.”
  • “O şekilde bir çağda yaşamaktayız ki, bir şeyler gerçekleştirmek için kendinde olağanüstü bir kabiliyet buluyor, fakat neyi gerçekleştireceğini bilemiyor. Her şeye egemen, bir tek kendi kendine egemen değil. Kendini kendi bolluğunun ortasında yitmiş hissediyor. Her zamankinden fazla donanımı, bilgisi, yöntemi olan güncel dünya, sonuçta gelmiş geçmiş zamanların en bahtsızı: İpini koparmış, açıklara sürüklenmede.”
  • “Şaşırmak, hayrete düşmek, anlamaya başlamaktır.”
  • “İlerici şahıs eli açık bir gelecekçilik maskesi altında gelecekten kaygılanmaz, geleceğin ne sürprizi, ne sırrı, ne iniş-çıkışları, ne kökten yenilikleri olmayacağından emindir; dünyanın bundan bu şekilde sağa sola sapmadan, rayından çıkmadan, dümdüz gideceğini sanır, gelecek kaygısını bir yana atar, kati bir bugüne yerleşir kalır. Günümüzde dünyamızın tasarılardan, öngörülerden, ideallerden yoksun olmasının şaşılacak yanı olmamalı. Hiç kimse bu tür şeyleri zamanında kendine dert etmemiş ki. Yönetici azınlıkların bozgunculuğudur bu vaka ve devamlı kitlelerin ayaklanmasının diğer yüzüdür.”
  • “Kitlelerin Ayaklanması’nın yayımlanmasından kırk beş yıl sonrasında Julian Marias “Bu kitap,” demişti, “bütünüyle ele alındığında, gerçeğe şimdilerde yazıldığı yıllarda olduğundan çok daha yakın, gerçeğe giderek yaklaşmış, yani gerçeğe dönüşmüş bulunuyor.”
    Bu saptayımının üstünden on sekiz yıl geçtikten sonrasında, artık SSCB komünizmi dağılmış, dünyada Soğuk Savaş sonlanmış olan, Avrupa Birliği kurulmuş, hatta 1986’da İspanya ona ilk kez başkanlık etmişken, yapıtın 1993 baskısına yazdığı Önsöz’de ise, aynı noktayı bir kez daha vurgulaması ilginçtir:
    “Kitap basıldığından beri altmış üç yıl geçti Ne gariptir, zaman geçtiği oranda yaklaşıyor gerçeğe.” “
  • “Uzun sözün kısası, nedir çağımızın düzeyi?
    Tüm zamanların olgunluğa erişmesi değil, gene de kendini gelmiş geçmiş tüm zamanların üstünde, şimdiye değin yaşanmış tüm olgunluklardan üstün hissetmekte. Çağımızın kendi kendisini iyi mi hissettiğini açıklamak kolay değil: Diğer dönemlerden ileri bulunduğunu sanmakta, hem de kendi kendini bir başlangıç olarak algılıyor, aslen bir can çekişme olmadığından da güvenilir değil. Hangi anlatımı seçmeliyiz? Galiba şunu: Tüm diğeri çağlardan üstün fakat kendi kendisinin altında. Son aşama kuvvetli, hem de yazgısına güvensiz. Elindeki güçlerden dolayı gururlu, hem de ürküyor onlardan.”
  • “İnsanın gerçeği tarihtir. Başka gerçeği yoktur insanoğlunun. Şimdiki haline tarihin içinde oluşarak gelmiştir. Geçmişi inkâr etmek saçma ve aldatıcıdır, şu sebeple geçmiş “insanoğlunun naturel halidir, dörtnala geri döner”. Geçmiş onu inkâr edelim diye var olmamış, geçip gitme zahmetine boşuna katlanmamıştır, onu yaşamımızla bütünleştirelim diyedir.”
  • “İnsanın gerçek hazinesi yanılgılarının hazinesidir, binlerce yıl süresince damla damla damıtılmış yaşam deneyimidir. O nedenle Nietzsche üst insanı “belleği en uzun olan” varlık diye tanımlar.”
  • “Hiçbir insan diğerine soluduğu havadan dolayı teşekkür etmez, o şekilde ya, havayı kimse bir başkası için üretmiş değildir: “oracıkta bulunan”, eksikliğini tatmadığımız için “doğaldır” dediğimiz bütünün parçasıdır. Bu şımartılmış kitleler de hava şeklinde onun kullanımına sunulmuş bulunan o maddi ve toplumsal düzenin aynı kökenden geldiğine inanacak kadar akıldan yayalar, o şekilde ya, mademki asla ortalıktan kaybolmuyor, naturel seviye kadar kusursuz olmalı.”
  • O şekilde yüzyıllar vardır ki, dileklerini yenilemeyi bilmediklerinden doygunluktan ölürler…
  • “O şekilde bir olgu var ki günümüzde, iyiliği kötülüğü bir yana, Avrupa’nın kamusal yaşamında en büyük önemi almış durumda. Bu olgu topluma tümüyle kitlelerin egemen olmasıdır. Oysa kitleler, tanımları gereği, kendi yaşantılarını yönetmemelidirler ve yönetemezler, hele topluma hükmetmeleri olacak iş değildir, dolayısıyla Avrupa, halklarının, ulusların, kültürlerin karşılaşacağı en ağır bunalımın içine düşmüş bulunuyor. Tarihte birkaç kez ortaya çıkmış bir bunalımdır bu. Çehresi de neticeleri da tanıdıktır. Adı da tanıdıktır. Kitlelerin ayaklanması denir adına.”
  • “Geçmişle sürekliliği elde eden bağları koparmak sıfırdan adım atmak, aşağılara inmek, orangutana öykünmek olur.
  • Eğer kendi çağınızı iyice görmek istiyorsanız, uzaklardan bakın ona…


Kitlelerin Ayaklanması İncelemesi – Kişisel Yorumlar

“Kitleden maksat işçi değildir. Günümüzde tüm toplumsal sınıflarda mevcud, çağımızı temsil eden, bu çağda baskın ve egemen olan bu sınıfı ya da insan biçimini konu alıyor…” diye belirtmiş Gasset.
Yazar eserini 1926 – 28 yıllarına gore tasarlamış; sadece 1931 ve sonrasını da kapsıyor. Zamanında anlaşılmamış eserlerden maalesef. Sebebi, kitabın bir tek siyasal düzlemde tamamlanmamış anlaşılması:
“Ne bu kitap, ne de ben siyasal nitelikliyiz. Burada söz ettiğimiz sorun politikadan ilkin gelir ve onun yeraltına aittir…”
Eserin İngilizcesi çıktığında devrin yorumu şudur : “18.y.y’da Toplum Sözleşmesi, 19.y.y’da Kapital ne ise, Kitlelerin Ayaklanması 20.y.y için o olmalıdır…”
Kitapta yazarın üslubu, okuyucuyla diyalog halinde olduğundan rahatça sıkılmadan okuyabiliyorsunuz. Eser 15 bölümden oluşuyor ve en sevdiğim kısım Devlet’ i anlattığı bölümdü. Hem de en büyük çekince olarak görmüş olduğu Devlet! (Saadet ÇETİN)

Ortega Y Gasset’in okuduğum ilk eseri.
Ilk olarak kitabından evvel yazardan anlatmak gerekiyor.Bir İspanyol düşünür fakat ne düşünür.Kitabı okurken felsefi,zamanı altyapı ve birikimi derhal farkediyorsunuz.
**Spoiler**
Kitap Avrupa düşüncesinin açmaza girmiş olduğu, artık Batı Düşüncesinin yozlaşmaya başladığı iddia edilen bir dönemde yazıldığı için merkezinde Bir Avrupa fikri var.Medeniyet,Tarih,Liberalizm,Demokrasi ve bu kavramların meydana getirmiş olduğu Modern Avrupa insanı yada Avrupa haricinde yaşayan sadece Avrupalılaşmış İnsanın Teknik ilerlemenin meydana getirmiş olduğu bolluk ve imkanların, bu insanı iyi mi şımarttığını kısaca “Kitle” İnsanına dönüştürdüğünü, Bu kitlenin iyi mi her mevzuda ahkam kestiğini, Ve bu kitlenin bu müreffeh cemiyet içinde nasılda vasatlaştığını çarpıcı tespitleriyle ortaya koyuyor. Kitlelerin durumuna , Modern Avrupa Düşüncesinin gelecekteki konumunu ve bu konudaki düşüncelerini son iki bölümde özetliyor. Yer yer mevzunun dağılmış şeklinde görünse de üstüne düşünerek, sindire sindire okunursa yararlı olacaktır.Tavsiye edilir. (Deux Ex Machina)

DÜNYAYA HÂKİM OLAN KİM XIV
Dünyaya Egemen Olan Kim? Avrupa uygarlığı –diye yineledim birkaç kez– otomatikman kitlelerin ayaklanmasını üretmiş bulunuyor. Tersinden bakıldığında da, bu ayaklanmanın gerçekleşmesinin oldukça iyi bir yanı var; ne işe yaradığını söyledik: Kitlelerin ayaklanması insan yaşamının çağımızda akıl almaz oranda büyümesiyle aynı şey.
Gel gelelim aynı olgunun diğer yüzü dehşet verici; bu yüzünden bakıldığında, kitlelerin ayaklanması insanlığın ahlakının kökünden bozulmasıyla aynı şey. Gelin şimdi olguyu yeni bakış açılarından görelim.
1
Yeni bir tarih çağının aslı ya da karakteri iç değişikliklerin –insanoğlunun ve ruhunun değişikliklerinin– ya da dış değişikliklerin – biçimsel ya da mekanik değişimler– sonucudur. Bu sonunculardan asla kuşkusuz en önemlisi iktidarın yer değiştirmesidir. Ama bu olgu ruhun da yer değiştirmesini beraber getirir. O nedenle, bir çağa onu idrak etmek niyetiyle yaklaştığımızda, sormamız ihtiyaç duyulan ilk sorulardan biri şu olmalıdır: “O dönemde dünyaya kim hâkimdi?” Söz konusu dönemde insanlık aralarında kontakt bulunmayan birkaç bölüme ayrılmış, onlar da birbirinden bağımsız iç dünyalar oluşturuyor olabilirler. sayfa 159 (A.Semavi ASLAN)


Kitlelerin Ayaklanması PDF indirme linki var mı?


José Ortega y Gasset – Kitlelerin Ayaklanması kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Kitlelerin Ayaklanması PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı José Ortega y Gasset Kimdir?

José Ortega y Gasset (9 Mayıs 1883 – 18 Ekim 1955), Madrid doğumlu İspanyol felsefeci.

Hakkında

Madrid ve Alman üniversitelerinde okudu. 1910’da doğduğu kente (Madrid) dönerek doğa ötesi profesörü oldu. Çeşitli dergiler çıkararakİspanya’da kültür ve edebiyatı tekrardan canlandırma hareketinde mühim bir isim oldu. La Revista de Occidente bu dergilerin en tanınmışıdır.

İç savaşın çıkmasıyla İspanya’dan ayrılan Gasset, ilkin Fransa’da, sonrasında Arjantin’de yaşadı.

Yaşamının son yıllarında yine İspanya’ya döndü ve 1955’te Madrit’te öldü.

Ne söylediği kadar iyi mi söylediğine de ehemmiyet veren bu İspanyol felsefeci, Camus’ye gore “Nietzsche’den sonrasında kim bilir en büyük Avrupalı yazar”dır. Varoluşçu fikir içinde anılması ihtiyaç duyulan mühim düşünürdür.

Kültürel ve siyasal açıdan muhafazakâr önde gelen Gasset, tıpkı öteki varoluşçu düşünürler şeklinde, insan söz konusu olduğunda, varoluşun özden ilkin geldiğini söyler. Ona gore, taşa bir varoluş verilmiştir, onun olduğu şey olması için çarpışması, savaşım etmesi gerekmez. Oysa, insan, içinde bulunmuş olduğu her anda, varoluşunu tekrardan yaratmak, özünü belirlemek durumundadır.


José Ortega y Gasset Kitapları – Eserleri

  • İnsan ve ”Herkes”
  • Sevgi Üzerine
  • Kitlelerin Ayaklanması
  • Sistem Olarak Tarih
  • Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üzerine Düşünceler
  • Tarihsel Bunalım Ve İnsan
  • Kütlelerin İsyanı
  • Quijote Üstüne Düşünceler
  • Avcılık Üzerine
  • Üniversitenin Misyonu
  • Kütüphanecinin Görevi
  • Çağımızın Meselesi


José Ortega y Gasset Alıntıları – Sözleri

  • Yaşam kökten yalnızlıktır. (Tarihsel Bunalım Ve İnsan)
  • “..diğeri insanlarla beraber yaşadığımız, normalde dünya diyince anladığımız, gerçek dünya olan ortak nesnel dünya … ne benimdir ne senin; açık seçik karşımızda bulunmaz, başkalarıyla beraber yaşarken oluşturduğumuz çok büyük bir yorumdur, fakat o ‘yorum’ niteliğiyle, hiçbir süre bizlere gerçek yüzünü göstermediğinden, o yüze hep el yordamıyla ulaştığımızdan ve hep bilmecelerle, bilinmedik kesitlerle, tedirginlik verici şaşırtmacalarla, hilelerle, tuzaklarla dolu bulunduğunu sezdiğimizden, hep sorunludur. Ötekinin benim için bilinmedik bir yabancı olarak varlığı, ikimize ortak olan o dünyanın üzerine yansır; o dünya da -daha ilkin söylediğimiz gibi- o nedenle, kısaca ötekilerden kaynaklandığı için gerçek ‘bendışı’dır; bu yüzden de, benim gözümde büyük bilinmeyeni, resmen yabancılık durumunu oluşturur. Bir cemiyet oluşturduklarından dolayı tüm insanlara ilişik olan, nesnel dediğimiz dünya, toplumun, son elde insanlığın işlevindedir.” (İnsan ve ”Herkes”)
  • “O şekilde bir olgu var ki günümüzde, iyiliği kötülüğü bir yana, Avrupa’nın kamusal yaşamında en büyük önemi almış durumda. Bu olgu topluma tümüyle kitlelerin egemen olmasıdır. Oysa kitleler, tanımları gereği, kendi yaşantılarını yönetmemelidirler ve yönetemezler, hele topluma hükmetmeleri olacak iş değildir, dolayısıyla Avrupa, halklarının, ulusların, kültürlerin karşılaşacağı en ağır bunalımın içine düşmüş bulunuyor. Tarihte birkaç kez ortaya çıkmış bir bunalımdır bu. Çehresi de neticeleri da tanıdıktır. Adı da tanıdıktır. Kitlelerin ayaklanması denir adına.” (Kitlelerin Ayaklanması)
  • “Yol üstü bir gerçek olan, aslı gereği seyyah olan insanoğlunu anlamayı dileyen bir kimse, tüm durağan kavramları kaldırıp atmalı ve dur durak bilmeyen bir yolculuğun kavramlarıyla düşünmeyi öğrenmelidir.” (Sistem Olarak Tarih)
  • Bu denemelerde arananlar şunlar: Bir olgu ele alındığında -bir insan, kitap, tablo, görünüm, hata, sızı- onu en kısa yoldan anlamının bütünlüğüne eriştirmek. Hayatın daima kıyıya vuran dalgalarını geri çekmesiyle beraber bir enkazın yetersiz kalıntıları şeklinde ayaklarımıza attığı her türlü malzemeyi o şekilde bir düzene yerleştirip yerleştirmek ki güneş üzerlerinde sayısız yansımalar yaratsın. (Quijote Üstüne Düşünceler)
  • “… İnsan yalnız kaldığında zekâsının salt kendisi için, kendi münzevi yaşamının hizmetinde işlemeye başladığını keşfeder, dışa dönük ilgilerden yoksun, fakat güvertesine kadar yüklü bir vapur misali, deniz kazasına uğrama tehlikesinde bir yaşamdır o ve en derin ilgilerle dopdoludur.” (Sistem Olarak Tarih)
  • “Politika denen şey, kişilerin kendilerine bir makam edinmek için ülke çıkarlarını öne sürdükleri çeşitli entrikalardan ibaretti.” (Tarihsel Bunalım Ve İnsan)
  • “Neresi olursa, neresi olursa … yeter ki dünyanın haricinde olsun!” (Sevgi Üzerine)
  • “İnsan nede olsa, sevgisi de öyledir. Bu nedenle, bir insanoğlunun iyi mi birisi olduğu mevzusunda en kati belirtiyi sevgide bulabiliriz.” (Sevgi Üzerine)
  • O şekilde yüzyıllar vardır ki, dileklerini yenilemeyi bilmediklerinden doygunluktan ölürler… (Kitlelerin Ayaklanması)
  • “Sevgide varolan şey, büyülenme sebebiyle teslim olmaktır.” (Sevgi Üzerine)
  • “İnsanoğlunun daima bizimle aynı şeyi sevdiğini ve seveceğini varsaymak kendini beğenmişlik olur. Hayır, bizlere yabancı olan tüm insanî şeyler içine sığsın diye kalbimizi genişçe yayalım. Dünya üstünde tekdüze bir benzerlikten ziyade başa çıkılmaz bir çeşitliliği tercih edelim.” (Quijote Üstüne Düşünceler)
  • Çevrenizdeki iyi yada fena talihleri ortasında, kendilerinin ne olduğu hakkında zerrece şüpheye düşmeksizin, hayatta kaybolmuşcasına, uyur-gezer dolaştıklarını müşahade edeceksiniz. Onların, kafalarında fikirler taşıdıklarını gösterircesine, kendileri ve çevreleri hakkında kati ifadelerle konuştuklarını görmüş olacaksınız. Fakat bu fikirleri tahlil etmeğe başlarsanız, işaret ettikleri görülen realiteyi {hiç de} yansıtmadıklarını anlayacak ve daha da derinlere inerseniz, fikirleri bu realiteye uyarlamak için hiçbir teşebbüste dahi bulunmadıklarını keşledeceksiniz. Tam tersine; bu kimse, düşünceleriyle, realitenin her hangi bir şahsî görüntüsünü, yaşamını kesmek istiyor. Hayat, başlangıçta, insanoğlunun içinde kaybolduğu bir kaostur. Fert bundan şüphelenir, fakat bu müthiş realite ile karşı karşıya gelmekten ürker ve onu bir hayal perdesi ile örtmeğe çalışır. “Fikirler”in doğru olmaması onu düşündürmez, o bu “fikirler”ini kendi varlığını korumak için çaba sarfetmek için siper, realiteyi korkutmak için bir bostan korkuluğu olarak kullanır. (Kütlelerin İsyanı)
  • “Seven hanım, ilgi görmemektense, sevgilisinin kendisine çektireceği acıları yeğler.” (Sevgi Üzerine)
  • Fikirler olmadan insani seviyede bir yaşam sürdüremeyiz. Yaptıklarımız onlara bağlıdır… Biz fikirlerimiz her neyse oyuz. (Üniversitenin Misyonu)
  • Nitekim matematikte olduğu şeklinde psikolojide de bir önsel gerçeklik vardır, her iki düzlemde de düşsel yapılandırmaya olanak veren odur. Yalnızca olayların yasalarının olduğu, fakat bir imgelem yasası bulunmayan yerde yapılandırma olanaksızdır. Salt ve sınırsız bir kapris olur ki o bağlamda hiçbir şeyin varlık sebebi bulunmaz. (Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üzerine Düşünceler)
  • 1916’da Almanlar’ın savaşı kaybedeceklerini yazdığımı hatırlıyorum, şu sebeple onlar harbe zaferden son aşama güvenilir olarak girmişlerdi; akılları tamamen işgal etmekteydi, bir tek savaşmayı asla düşünmüyorlardı. İnsan herhangi bir mücadeleye yıkım ve yenilgi de dahil tüm ihtimallere hazır olarak girmelidir. Zira bunlar da zafer şeklinde yaşamın her an için yüzüne geçirebileceği maskelerdendir. Her geçen gün, oldukça fazla güvenin insanı başka her şeyden fazla demoralize ettiğine olan kanaatım daha bir açıklıkla pekişiyor. Tarihin tüm aristokrasileri kendilerini oldukça fazla güvende hissettikleri için tedavisi olanaksız yozlaşmalara maruz kalmışlardır.
    Ve bu dönemin, bilhassa yetişen neslin, hastalıklarından biri teknolojik ilerleme ve toplumsal yapılanma yardımıyla dünyadaki birçok şey hakkında kendisini fazla güvende hissetmeye olan eğilimidir. (Üniversitenin Misyonu)
  • Kütleler, azınlıklara itaat etmiyor, peşlerinden gitmiyor ve onlara saygı etmiyor; tersine, onları bir kenara itip yerlerine kendileri geçiyorlar. (Kütlelerin İsyanı)
  • Zira tarihte -hayatta- imkanlar kendi başlarına gerçeklere dönüşmezler; birisi bileğiyle, beyniyle, emeğiyle, fedakârlığıyla bu tarz şeyleri gerçeklere dönüştürmelidir. Tarih ve yaşam, bu sebepten dolayı devamlı bir yapmadır. Hayatımız bizlere hazır olarak verilmedi; aslolan anlamında yaşam, tamamen, bizim devamlı ve biteviye yaptıklarımızdır. Süreç her an işlemektedir. (Üniversitenin Misyonu)
  • Hayat bir kaostur, insanoğlunun içinde kaybolduğu bir arapsaçı ve karmaşık bir çengel. (Üniversitenin Misyonu)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş