Eğitim

Mutlu Olmak Varken – A. Kadir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mutlu Olmak Varken – A. Kadir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mutlu Olmak Varken kimin eseri? Mutlu Olmak Varken kitabının yazarı kimdir? Mutlu Olmak Varken konusu ve anafikri nedir? Mutlu Olmak Varken kitabı ne konu alıyor? Mutlu Olmak Varken PDF indirme linki var mı? Mutlu Olmak Varken kitabının yazarı A. Kadir kimdir? İşte Mutlu Olmak Varken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: A. Kadir

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755104928

Sayfa Sayısı: 295


Mutlu Olmak Varken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Toplumcu-gerçekçi şiirimizin büyük ustalarından kabul edilen “A, Kadir” (1917-1985), şiirlerini “Mutlu Olmak Varken” adı altında tek ciltte toplamıştı. O kitabına giremeyen, ondan sonra yazdığı altmış kadar yeni şiiriyle beraber, son günlerinde yazdığı kendi yaşam ve sanat serüvenini kitabına ekledik ve bu genişletilmiş yeni basıma gene “Mutlu Olmak Varken” adını koymayı uygun bulduk. Türk şiirinin bu kıymetli ustasını “Tüm Şiirleri”yle bir tüm olarak sunmanın kıvancı içindeyiz.

A. Kadir’i pek severim. Yüreğimin başlangıcında oturan insanlardan biridir. Onun yüreği halis bir ozan yüreğidir. 

-Nazım Hikmet-

A. Kadir’in adı, çilenin olmasıyla birlikte direncin de adıdır, umudun ve çalışkanlığın da adıdır. Kısacası, örste dövüle dövüle çelikleşen namusun adıdır. 

-Asım Bezirci-

Öyleki insanı aniden saran, sarsan bir şiir değil, yavaş yavaş sıcaklığını duyuran bir çalışmadır.

-Doğan Hızlan-

A. Kadir, dün de, bugün de halkın, insanların şairidir. Şiirlerinde alabildiğine bir insan sevgisi, alabildiğine bir ısı ve candanlık vardır. 

-İlhami Soysal-


Mutlu Olmak Varken Alıntıları – Sözleri

  • Ben sevda içinde, tatlı türküde,
    inişte yokuşta, ekmek parasında…
  • Bu akşam içimde garip bir sorun var, dünyada sanki bir ben kalmışım..
    Sanki hepimiz nerde üzüntü var ise bırakmış, ben nerde bulduysam toplamış almışım..
  • Bir gün gelir,
    dünyamız aydınlık olur,
    dünyamız kurtulur.
  • Sen benim,
    memleketimin şarkılarında bile varsın.
  • Gönlümde bir dünya,
    pamuk şeklinde.


Mutlu Olmak Varken İncelemesi – Kişisel Yorumlar

A.Kadir, hayatından kesitler ve öteki mevzular.: Hem çevremde hem de bu sitede tanıdığım nitelikli okurlar var. Benim için nitelikli okur olmanın kriterlerinden bence en önemlisi kendine özgü bir okur kimliği oluşturabilmiş olmaktır. “Yapay” “zorlama” nitelikli okurlar da var. Onları ayırt edebildiğiniz vakit okur kimliğini elde etme yolunda adım atmış olmuş olursunuz. Kimisi metinler arasılık ile kendine yol çizer, kimisi sözlükler-ansiklopediler, eleştiri kitaplarından hareketle kendine yol çizer, kimisi de devamlı araştırarak, kitapçı-sahaf gezerek, fuarlara giderek, söyleşilere katılarak, biyografiler, otobiyografiler okuyarak hareket eder. Hangi yoldan olursa olsun bu nitelikli okurların buluşmuş olduğu nokta: “Okuma sevdası”dır. Merak, vazgeçmeme, umutsuzluğa, huzursuzluğa karşın okumaya devam etmektir. Bu sitede de gerek karşı karşıya tanıdığım gerekse uzun süreden beri incelemeleri, okuma listeleri ile takip ettiğim insanlarla güzel bir okuma mozaiği oluşturduğumuzu düşünüyorum. Aramızda geçen tavsiyeler, yardımlaşmalar olmasıyla birlikte farklılıklar da var hatta burada bulunduğum iki senelik süreçte bu farklılıkların niçin olduğu bir sürü karşılıklı negatif münakaşa, yanlış anlama-anlaşılma, engelleme durumları da yaşandı. Sanal alemde olsun, gerçek yaşantımızda olsun savunduğumuz düşüncelere gore ilerlememiz gerekiyor. Gerektiği vakit tartışmalı, lafımızı söylemeliyiz. Ortak hareket edememe nedenlerimizin en büyüğü: Yüzeyde el ele tutuşur şeklinde gözükürken derin de ise birbirimize olan öfkemizi, nefretimizi yüzeye çıkmasın diye ayaklarımızla bastırarak iyi bir şey yaptığımızı düşünmektir. Farklılıklara karşın el ele tutuşabildiğimiz insan var mı var ise da birbirimize neler katabiliyoruz diye etrafa bakabilmeliyiz.. “bu tarz şeyleri niye yazdım”ı bir köşeye bırakarak A.Kadir’e gelmek isterim.
Geçen haftalarda Edebiyat adına bir sürü bilimsel nitelikli kaynak hazırlayan Seyit Kemal Karaalioğlu’nu keşfettim. İki eserini birden okumaya başladım. Hacimli eserler bunlar yavaş yavaş içindeki detayları sindirerek okuyorum. Biri: kitap/resimli-motifli-turk-edebiyati-tarihi–247259 ki bu seri beş cilt ve 4000 sayfadan oluşuyor şuan için ilk üç cildi var elimde diğerlerini de denk getirirsem bu dev Edebiyat tarihini bitirmeyi düşünüyorum.
İkincisi: kitap/resimli-turk-edebiyatcilar-sozlugu–248517 bu da ortalama 500 sayfadan oluşan ve geçmişten 1970’li yıllara kadar gelecek şekilde 900 küsur yazar, şairi ele alan bir edebiyat sözlüğü. İki gün ilkin A harfinde okumalar hayata geçirmeye devam ederken “A.Kadir”e sıra geldi. Bir sayfadan oluşan tanıtım yazısını okuyunca kitaba nokta koydum. A.Kadir’in kitaplarını PDF olarak bulmaya koyuldum buldum da. İlk olarak şiirlerini okumak istedim. Kitabın adı da Mutlu Olmak Varken adı bile bir sürü şey ifade eden bu kitaba geçmeden ilkin Seyit Kemal Karaalioğlu’nun A.Kadir için dediklerine bakalım:
ŞAİR ve yazar. İstanbul’da dünyaya geldi. Alaydan yetişme bir subayın erkek evladıdır. «Abdülkadir Meriçboyu» aslolan, «Ali Karasu» takma adıdır. Eyüp ortaokulu (1933), Kukuleli Askeri Lise (1936) ögrenimlerinden sonrasında girdigi Harp Okulu’nun son sınıfında, 1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet eserinde belirttiği vakalar yüzünden tutukluluk yılları başladı; askerliğini er olarak tamamladı. (1941): İstanbul Hukuk Fakültesi’ne girdi (1941-1943). Geceleri gazetelerde emek harcayarak, gündüzleri Fakülteye devam ederek yaşamını sürdürüyordu, “Tebliğ” şiir kitabının yayınlanması üstüne tutuklandı. Muğla, Balıkesir, Konya, Adana ve Kırşehir’de dört buçuk yıl sürgün yaşadı.
“Şiirlerinde sağlam bir söyleyişle toplumsal gerçeklerimizi dile getirir. Oyunsuz, süssüz, açık, halkın dilini kullanır. Insanlara gerçekçi bir gözle, dostça bakar. Dizelerinde düşünsel duygululuk, özgürlük özlemi, mutlu yarınları bekleyiş, köylülerle işçilerin yaşantısı, direniş, insan gücünün üstünlüğü, tabiat-çocuk sevgisi ağır basar.”
Tırnak içine aldığım ikinci bölüm beni onu acilen okumaya sevk etti. Biraz araştırınca da Nazım Hikmet’in bir dönem hapishane arkadaşı bulunduğunu da öğrendim. Ve oldukça büyük bir Nazım Hikmet sevdalısıdır. Nazım üstüne yazdığı ağıtlar olsun yaşarken ki dönemden kalan şiirleri olsun Nazım Hikmet’in her arkadaşı üstünde bıraktığı o büyüleyici insanı sevgi ve saygıyı hissediyorsunuz satırlarda. Ben oldukça sevmiş olarak, duygu yoğunluğunu hissederek okudum. Ama bu incelemeyi başka bir halde devam ettireceğim. A.Kadir’in kitabın sonuna yerleştirdiği yaşam hikayesinden bazı kesitler ve o kesitleri özetleyen şiirlerini bölüm bölüm sıralayarak sizleri A.Kadir ile başbaşa bırakacağım. Okunması ihtiyaç duyulan bir yazar diye de not düşeyim.
Mutlu Olmak Varken:

“Beş yaşlarında mahalle mektebine gittim. Orda daha oldukça din dersleri okutulurdu. Hocamız koca sarıklı, koca sakallı, iri gözleri fıldır fıldır bir imamdı. Fazlaca sert, nemrutun biriydi. Dersini bilmeyen ya da yaramazlık eden öğrencileri falakaya yatırırdı boyuna. Hemen derhal her gün bu cezalarla karşı karşıyaydık, korkular içinde. Sonraları bende baş veren baskı ve zorbalığa karşı öfkenin tohumları o yıllarda atılmış olabilir.”
“Nasıl sileceksiniz siz bu kanı,
ey üsttekiler, üsttekiler,
nerden bulacaksınız onca suyu?
Ey üsttekiler,
ellerinizdeki kanı silmenize,
duyuyor musunuz,
denizleriniz yetmez.”
“Sekiz yaşlarındayken ilkokulun ikinci sınıfına geçmiştim ki, babam öldü. Anam ve biz üç kardeş, babamdan bağlanan azca bir maaşla yoksul kalakaldık. Ablam okulu bıraktı, bir dikimevine girdi. İlkokulu bitiren ağabeyim, ta Erzincan’a, ordaki askerî ortaokula gitti. Ben de güçbelâ ilk ve ortaokulu bitirebildim. Yaz tatillerinde orda burda emek harcayarak, bir sepetçi yanında sepet örerek, kahveci çıraklığı yaparak, mahalle aralarında kurabiye satarak, önümdeki ders yılı için defter ve kitap paramı kazanıyordum”
“Benim anam hep ağlardı.
Babama ağlardı.
Bir kaltak getirmişti anamın üzerine babam üç çocuklu eve.
Ayyaşlığa vurmuştu sonrasında.
O benim umacımdı.
Öldü çıldırarak.
Anam ona ağlardı.
Benim anam hep ağlardı.
Ağabiğme ağlardı.
Gitmişti oldukça uzaklara ağabiğm on iki yaşlarında parasız bir yatılı okula.

Benim anam hep ağlardı.
Bana ağlardı.
Ben giderdim okula oldukça sabahleyin harçlıksız, o da ağlardı bana.
Benim anam hep ağlardı.
Ablama ağlardı.
Girmişti ablam dikimevine.
Ağrına gitmişti anamın.
Anam ona ağlardı.
Benim anam hep ağlardı.
Evimize yılda iki lira getiren bir erik ağacımız vardı.
Kurudu. Anam ağlardı ona.”
Nazım Hikmet:
“A. Kadir’i pek severim. Yüreğimin başlangıcında oturan insanlardan biridir. Onun yüreği halis bir ozan yüreğidir.”
“Nâzım Hikmet’le dostluğumuz mahkeme salonunda başladı. Daha ilkin birbirimizi asla görmemiştik. Sorgular sırasındaysa o ayrı yerdeydi, biz ayrı yerde, hücrelerde. Oturum aralarında konuştuk birbirimizle ve derhal kaynaştık. Benim mahkemede yaptığım konuşma, Nâzım’ın oldukça hoşuna gitmişti; onu, gözyaşı dökecek kadar heyecanlandırmıştı.”
“Yürürsen ölüme karşı,
yaşamak sonsuz.
Yürürsen ölüme karşı.

Ağlar aç bir çocuk,
bir yapınak kapısında,
şimdi Nâzım uyanacak!
Ağlar aç bir çocuk,
bir yapınak kapısında”
“Ankara Askerî Cezaevi’nde aylarca bir arada kaldık. Dostluğumuz pekişti. Onun her hareketini şaşarak izledim. Yaşama olan bağlılığı, insan sevgisi, dostluğu, alçakgönüllülüğü, memleketseverliği, halkına düşkünlüğü, nerede yumuşak nerede sert olmak gerekir bilmesi, direnmesi, tüm bunlar bende derin izler bıraktı.”
Nazım’a ağıt..
“Gidenin bir resmi kalır, asarlar duvara, yavaş yavaş duvarda unutulur.
Senin sesini duyacak insanoğlu kıyamete dek,
sabahlar şeklinde taze,
bal şeklinde tatlı,
ve bitkin
ve sevdalı ve yiğit.”
“Ben aslolan, Nâzım’ın mektuplarına yanarım; onları aldılardı, bir tomardı. (Bu aramadan sonrasında, Nâzım’dan gelen birkaç mektubu, Konya’da benimle sürgün bir arkadaşa vermiştim, “Daha iyi saklarım ben,” demişti. “Aman, iyi sakla!” demiştim ben de ve mektupları vermiştim ona. Burada, İstanbul’da rastladıkça hep sorarım ve isterim arkadaştan o mektupları..”
“Toprak çürür,
o gözler çürümez,
açar mavi mavi
evlatların gözlerinde.
Evlatların gözlerinde.”
“Bir-iki dostumdan ve ağabeyimden sadece kıt kanaat karnımı doyuracak kadar bir yardım görmeseydim, çoktan açlıktan ölmüş olacaktım. Kırşehir’de iki yılım geçti.”
Tenhaca bir yere çekilip
ağlamak isterim
dağlara, taşlara karşı.
Ne yalnızlığı gökyüzünün
ne ağaçların ne çayırların yeşilliği,
ne de merhametli türküsüyle akan dere. Sadece esirliğim,
üstüm başım,
karnımdaki açlık.”
Kırşehir, 1945
“Sıkıyönetim kalkmıştı fakat polis baskısı olanca ağırlığını sürdürüyordu. Polisçe izleniyordum. Çalıştığım yerlerde patronlara baskı yapılıyordu, işten atılmam için. Bunlar beni yıldırmadı. Bir taraftan ekmek paramı zor bela çıkarmaya bakıyor, bir taraftan da şiir çalışmalarıma devam ediyordum. Ama yayımlayamıyordum.”
“Acıdan,
dirençten,
umuttan başka ne
insan söylediğin.”
“1947 sonunda sıkıyönetim kalkınca İstanbul’a döndüm.” (Beş yıl devam eden sürgünden sonrasında)
“Hapse düştüm, buram buram tüttün
burnumda.
Asker oldum, taşını toprağını kucakladım
düşümde,
kulaç attım denizinde,
türkü yaktım gecende.
Baharını, yağmurunu, rüzgârını, sabahını dağlara savurdum sürgünde.
Duyuyor musun, İstanbul, gene çalıyorum kapını,
ta nerelerden sağ salim döndüm işte,
ne yıldım, ne pes dedim, ne tükendim,
ne yem oldum kurda kuşa.
İstanbul, gene çalıyorum kapını, bana bir yerin var mı, şöyleki kıyıcığına kıvrılsam.”
“Tüm şiirlerimi tarih sırasıyla 1968 senesinde Mutlu Olmak Varken adı altında bir kitapta yayımladım. Ve geniş bir nefes aldım: En sonunda rutubet var, rutubet yok dökebilmiştim ortaya. Geniş bir nefes aldım, bu sebeple sağlığım enikonu bozulmaya yüz tutmuştu. Ölüm, kapımı çalabilirdi. Üzerimde hiçbir şey kalmamalıydı. Ölüm, vücudumdan başka hiçbir şeyimi götürmemeliydi..”
“Ne derlerse desinler varsın.
Madem haklısın, yaşarsın.
Bu yüzden dünyayı seviyorum.
Bu yüzden korkmuyorum senden,
ölüm.”
“Bizim bu zanaat hakikaten zor zanaat, ağır zanaat. Bir yerde, ezilen, hor görülen, hatta diş bilenen insanoğlunun yangınından geçeceksin, bir yerde, onun binbir kokulu, binbir çiçekli bahçesinden. Her şeye karşın en önde onun yaşamış olduğu, onun var bulunduğunu bileceksin. Onun yaşama koşullarının değiştirilmesi gerektiğine inanacaksın. Onun gelecek günlerinin bir habercisi de sensin, aklından çıkarmayacaksın bunu. Demir kapıları zorlayacaksın sabahlara açmak için, tahta kapıları değil. Şunu da bileceksin ki, toplumdan koptuğun anda, hem topluma karşı, hem kendine karşı cinayetin en büyüğünü işlemiş olacaksın, ihanetin en büyüğünü. Dayanacaksın kısaca, sonuna kadar dayanacaksın. Bir İspanyol şairi ta İspanya’dan sesleniyor bizlere: “Yan tutmayan şair, şair değildir,” diyor. “Bir şair yan tutmalı,” diyor, “damgalanıncaya kadar.”
Eserleri:
kitap/mutlu-olmak-varken–27988
kitap/1938-harp-okulu-olayi-ve-nazim-hikmet–40586
kitap/bugunun-diliyle-tevfik-fikret–27986
kitap/bugunun-diliyle-mevlana–27987
kitap/hos-geldin-halil-ibrahim–147474
..
Arkadaşları ile Çevirilmiş olduğu, derlediği bazı eserler:
kitap/portekiz-somurgeleri-siiri–145486
kitap/secme-siirler–95333
kitap/odysseia–127910
kitap/halkin-ekmegi–248630
kitap/ilyada–1953
kitap/dunya-halk-ve-demokrasi-siirleri-1–211342
kitap/dunya-halk-ve-demokrasi-siirleri-2–211347
kitap/dunya-halk-ve-demokrasi-siirleri-3–211350
Ben Bir Kayısı Ağacıyım: (Kendi sesinden)
https://youtu.be/7ZGovKzKe-U (Adem Yüce)

Sertlik, diktatörlük ve baskıya karşı büyüyen bir hiddet ve korkuyla geçirilen ilköğretim yılları, sekiz yaşlarında babasını kaybetmesi, geçim sıkıntısı, yatılı okul, annesinin ölümü derken edebiyatın ve şiirin içinde bir uyanış, bir direniş… Nazım Hikmet’in ilkin şiirleriyle ondan sonra kendisiyle tanışmış ve onu gençliğinin yol göstericisi olarak kabul etmiş. Şiirlerinde esen havanın rengi de Nazım, kokusu da Nazım olmuş bence bu yüzden. Aynı insan sevgisi, kardeşlik, dostluk; halka, memlekete inanç ve düşkünlük; yaşama bağlılık, tükenmeyen bir ümit, daha güzel bir dünya özlemi… (Su)

Bir şiir kitabı olarak gene istediğimi bulamadım. 100lerce şiir kitabı okudum fakat beni saran şiir kitabı bir elimin parmaklarını geçmiyor maalesef. Bu da oldukça fena bir durum.
Devletimizde şiir kitaplarının oldukça stmadığı gerçeği var. Olmuyor. İlerlemiyor. Şiirsellik ve melodiden uzak şiirlerle olmaz bu iş. Bunu onlarca defa diyorum gene de diyeceğim. Bu kitaba oldukça bir şey demeyeceğim. Şiirler orta aşama diyebilirim. Bana kızan da alacaktır fakat meydana getirecek bir şey yok maalesef. Eski halk ozanları ve divan edebiyatı şairleri şeklinde şiirler yok maalesef. Zaten divan edebiyatı şiirlerini bile okuyamıyoruz özensiz çeviriler yüzünden. Beyitleri düz yazı şeklinde okuyacaksam öyleki çeviriyi istemem ben. Neyse inşallah aradığım şiir kitabını bulurum. (Emre Şeyda)


Mutlu Olmak Varken PDF indirme linki var mı?


A. Kadir – Mutlu Olmak Varken kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Mutlu Olmak Varken PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı A. Kadir Kimdir?

A. Kadir ya da tam adıyla İbrahim Abdülkadir Meriçboyu (d. 1917, İstanbul – ö. 1 Mart 1985, İstanbul), 1940 kuşağı toplumcu şairleri içinde yer edinen Türk ozan. Tercüme çalışmalarıyla dünya şiirinin tanınmasına katkıda bulunmuştur.

Ortaöğrenimini Eyüp Ortaokulu (1933) ve Kuleli Askeri Lisesi’nde (1936) tamamladı. Kara Harp Okulu son derslik öğrencisiyken (1938) Nâzım Hikmet’le birlikte tutuklandı; on ay hapse mahkûm oldu. Hapisten çıkınca askerlik görevini er olarak tamamladı. İstanbul Hukuk Fakültesi’ne girdi (1941). 1943’te yayımladığı Tebliğ adlı şiir kitabı yasaklanarak toplatıldı. İstanbul’da bulunması sakıncalı görülen kişilerle beraber sıkı yönetimce sürgüne gönderildi. Sürgünlük sürecini Muğla, Balıkesir, Konya, Kırşehir ve Adana’da geçirdi. 1947’de İstanbul’a döndü ve bir bisküvi fabrikasında çalışmaya başladı. Buradan ayrılınca çeşitli gösterim evlerinde düzeltmenlik, çevirmenlik şeklinde işler yapmış oldu. 1965’ten sonrasında kitaplarını kendisi yayımlayarak yazarlık yaşamını sürdürdü.


A. Kadir Kitapları – Eserleri

  • Bugünün Diliyle Hayyam
  • Mutlu Olmak Varken
  • Bugünün Diliyle Mevlana
  • 1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet
  • Bugünün Diliyle Tevfik Fikret
  • Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1
  • Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 3
  • Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 2
  • Hoş Geldin Halil İbrahim
  • Sovyet Rusya’da On Beş Gün


A. Kadir Alıntıları – Sözleri

  • Bir gün gelir,
    dünyamız aydınlık olur,
    dünyamız kurtulur. (Mutlu Olmak Varken)
  • Tüm bu çablaman niçin?
    Karnını doyurmak içinse bir diyeceğim yok
    Üstün başın, çoluğun çocuğun içinse gene yok
    Ama oldukça paralı bir adam olmak içinse
    Kıyma güzel ömrüne, değmez. (Bugünün Diliyle Hayyam)
  • “Ne okumamı istiyorsunuz benim? Halit Fahri’leri
    Orhan Seyfi’leri, Yahya Kemal’leri mi?
    okuyacağım, Nâzım Hikmet’i okuyacağım. Ama
    okuyorum diye isyan falan mı düşünüyorum sanıyorsunuz? Askeri isyan nerde, ben nerde?. Bizim aklımızın ucundan geçmiş değil bu şekilde şeyler. Bedava yiyecekleri kursağımızdan çıkarmak istiyorsunuz bakıyorum. Nedir bu dünyada zenginlik, yoksulluk, diye düşündük mü, derhal komünist deniyor. Ben zenginleri sevmiyorum. Komünistlik mi bu sizce? Soruyorum, koministlik mi? Mahallemizde 《yorgancilar》 denen birleri vardı, oldukça zengindiler, komşumuzdular. Bir akşam bir tabak yiyecek gönderdiler bizlere. Koyduk yemeği sofraya. İlk lokma boğazımda kaldı. Yemek ekşimişti. Namussuzlar, bizi insandan mı saymıyorlardı fukarayız diye?
    İşte ben o günden beri asla iyi gözle bakmam zenginlere. Zenginleri sevmemek, fakirlere acımak, Nazım’ı okumak ve sevmek komünistlik mi? Eğer komünistlikse bu, komünistim ben işte, ne yapmış olursanız yapın.” (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
  • …oldukça acele çoğalıyoruz biz yoksullar
    beşikten mezara kan ter içinde
    luktan yana hep sonda.
    çabucak büyüyor, yaşlanıyoruz
    bitiveriyor yaşamımız herkesten ilkin…

    (vasil karagozov) (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 3)
  • Ne kadar da mutsuz bizim şu halk (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
  • Gene bir sis kaplamış ufuklarını, inatçı bir sis,
    gitgide büyüyen bir ak karanlık.
    Ağırlığı altında ne var ise sanki yok olup gitmiş,
    kalmış ortada kala kala bir tozlu yığın,
    o tozlu, korkulu yığına bakan göz
    şaşırır titrer, ilerisine gidemez.
    Ama sen hak ettin bu karanlık, kalınca örtüyü, bu örtü tıpatıp sana uydu, ey kanlı toprak,
    ey zulümler meydanı, ey yaldızlı ülke, döktüğü kanla, çektirmiş olduğu acıyla çalım satan! Ey gösterişin, şatafatın beşiği ve mezarı, oldum ihtimaller içinde imrenilen kraliçesi Doğu’nun!
    Ey kanlı sevgileri, kılı kıpırdamadan
    zevk ve safaya susamış bağrında emziren! Ey Marmara’nın mavi kucağında
    ölüm uykusuna dalmış diri,
    ey köhne Bizans, büyücü kocakarı,
    ey bin kocadan artakalan el değmemiş dul, gene de güzel görür, taptaze görür seni, gene de üzerine titrer sana bakan.
    Ne kadar tatlı, cana yakınsın, ne kadar, süzgün, mavi gözlerinle sen uzaktan!
    Oysa ne farkın var kirli kadınlardan senin, hiçbir şey umurunda değil, belli,
    ne bunca acı türkü, ne bunca kan ağlayan! Sen kurulurken katmış olmasın bir hain el senin temeline zehirli suyunu kötülüğün.
    İşte her yanda ikiyüzlülüğün kiri,
    nereye baksan çekememezlik, nereye baksan çıkarcılık,
    nereye baksan hergelelik, yalan dolan.
    Demek yükselmek yalnız bunlarla oluyor.
    Koynunda barınan nice mahluk içinde
    kaç tanesinin alnı açık, yüzü ak?
    Örtün, ey İstanbul, kanlı toprak,
    örtün, kart orospu, örtün, asla uyanma!
    (…)
    Adamı yukarlara çıkaran yol, el etek öpme yolu.
    Yakınması senin yüzünden tüm
    öksüzlerin, dulların, arkasızların,
    senin yüzünden tüm, ey silahlı korku!
    Nasıl dokunulmaz olacak, özgür olacak şöyleki bir nefes almayla şahıs,
    söyle, ey kanun denen efsaneleşmiş!
    Ey tutulmayan sözler, sonsuz yalan!
    Ey mahkemelerden her gün kovulan hak!
    Ey kuşkunun pençesinde kıskıvrak, duygusuz,
    ta yüreklere dek uzanan gizli saklı kulak,
    senin korkundan ağızlar sımsıkı kilitli.
    Seni hor görüyorlar, halkım için dökülen alınteri!
    Ey kalem ve kılıç, siyasal iki mahkûm,
    ey doğruluk ve yiğitlik,
    unutulmuş yüzlersiniz artık!
    Ey kodamanlar ve kuyrukları onların, pısırıklar, çekingenler, korkaklar sizi,
    iyi mi da alışmışsınız iki büklüm yaşamaya, adınızın sanınızın da maşallahı var hani!
    Ey yere eğilmiş kafalar, ak temiz, fakat tiksindirici!
    Ey genç hanım ve peşinden koşan delikanlı!
    Ey kahırlı ana, ey dargın karı koca!
    Ya sizler be çocuklar,
    anasız babasız, başı boş yavrucaklar, ya sizler…
    Örtün, ey İstanbul, kanlı toprak,
    örtün, kart orospu, örtün, asla uyanma! (Bugünün Diliyle Tevfik Fikret)
  • “Bugün pazar.
    Bugün beni ilk kere güneşe çıkardılar.
    Ve ben ömrümde ilk kere
    gökyüzünün bu kadar benden uzak,
    bu kadar mavi,
    bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    kımıldanmadan durdum.
    Sonra saygıyla toprağa oturdum.
    Dayadım sırtımı beyaz duvara.
    Bu anda ne düşmek dalgalara,
    bu anda ne kavga, ne özgürlük, ne karım.
    Toprak, güneş ve ben…
    Bahtiyarım. ”
    Nazım Hikmet RAN (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
  • Ben bir denizim,
    kendi varlığı içinde taşan,
    uçsuz bucaksız,
    alabildiğine geniş,
    kıyısız, hür bir deniz. (Bugünün Diliyle Mevlana)
  • …durur kankırmızı barikatta, ayakta
    durur içinde ölü kardeşlerinin
    yıkıntılar üstünde tek başına ve yüce
    bir hayalet şeklinde bakar dosdoğru…
    ….
    (hristo smirnenski) (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 3)
  • Hiçbir şeyden korkmuyorum artık. Kaya şeklinde kuvvetli buluyorum kendimi. Ve en ağır acılara katlanmaya hazırım. (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
  • Bir fikir durmadan kurcalar kafamı:
    Yatakta, başım yumuşak yastıkta mı ölmeli?
    Yoksa bir karanfil şeklinde mi solmalı yavaşça,
    gizli saklı bir kurdun içten içe kemirdiği?
    Sessiz sedasız eriyip gitmeli mi yoksa
    boş bir odaya bırakılmış mum şeklinde?
    İstemem, tanrım, bu şekilde bir ölüm istemem!
    Ölmeyi dilerim ben, ölmeyi ansızın:
    Ayakta, yıldırımla parçalanan bir ağaç şeklinde,
    kasırgayla devrilen bir ağaç şeklinde ölmeyi,
    uçuruma yuvarlanan bir kaya şeklinde,
    tepeden tırnağa titrete sarsa yeri göğü.
    -Sandor Petöfi-
    (Çev.: A. Kadir – Asım Bezirci) (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 2)
  • Kimden medet umayım? Tanrıdan mı? Onunla bir ilişiğim yok. Oldum ihtimaller içinde aramız iyi değil. Hiçbir ahbaplığım olmadı onunla. Ne diye medet umayım ondan? (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
  • Siz bakmayın onların pazar töreninde yakarma ettiklerine,
    hele tanrıyı hoşnut etmek istediklerine inanmayın sakın,
    derdi günü paradır onların,
    dinleri imanları para. (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
  • Bir de mutlu görünürsünüz
    – fakat bir tek görünürsünüz -,
    acıyı gizlemek istersiniz,
    içinizden asla çıkmayan acıyı,
    gizlemek için de konuşursunuz durmadan, fakat bir türlü gizleyemezsiniz (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
  • Bu memlekette bu iltimas varken biz adam olmayız, arkası olan gemisini kurtarıyor, bizim şeklinde kimsesizlere iş yok. (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
  • Kendilerinden başka türlü düşünenleri beğenmezdiler kolay kolay. Burunları Kafdağındaydı. Yalnız kendileriydi gerçek milliyetçi. Bu vatan yalnız onlarınmış şeklinde, bu yurt üstünde söz etmek yalnız onların hakkıymış şeklinde bir halleri vardı. (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
  • Günahsız tek şahıs göster bana.
    İnsan iyi mi yaşar günah işlemeden? (Bugünün Diliyle Hayyam)
  • Siz ki, sillesini yediniz kaderin,
    durursunuz gene dimdik, ayakta,
    yürekleriniz öfkeli, inanç dolu,
    siz ki, kederlisiniz ve kavgaya hazır,
    siz ki, sürgündesiniz ve baş kaldırmışsınız,
    ve yüzleriniz taş şeklinde katıdır;
    geliyor mısralarım size doğru. (Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri 1)
  • – Fazlaca teşekkür ederim… Fazlaca teşekkür ederim… Açıklayın, açıklayın… Olmaz… Olmaz. Pişsinler, pişsinler… Bırak pişsinler… (1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet)
  • Şimdi iyi mi bu şiire emek veriyorsam,
    şu satırlarda, sanatın şu ince dokusunda
    iyi mi apaçık, ortadaysa çabam,
    ömrümün oranı yıkım ve mutluluk da
    öyleki gelir, kendi isteğim, emeğimle.
    Arada kafam bozulunca gülerim içimden:
    Tüm acı, tatlı günlerimi icra eden benim,
    şu güzel duruşu, şu çok kötü şekli
    değersiz mermere keyfimce veren ben.
    Demek bir oyuncağım kendi elimde ben kendim. (Bugünün Diliyle Tevfik Fikret)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş