Eğitim

Rüyalar Sarayı – İsmail Kadare Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Rüyalar Sarayı – İsmail Kadare Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Rüyalar Sarayı kimin eseri? Rüyalar Sarayı kitabının yazarı kimdir? Rüyalar Sarayı konusu ve anafikri nedir? Rüyalar Sarayı kitabı ne konu alıyor? Rüyalar Sarayı PDF indirme linki var mı? Rüyalar Sarayı kitabının yazarı İsmail Kadare kimdir? İşte Rüyalar Sarayı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: İsmail Kadare

Çevirmen: Alev Abacı

Yayın Evi: Kyrhos Yayınları

İSBN: 9786054232864

Sayfa Sayısı: 176


Rüyalar Sarayı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İsmail Kadere, rüyaların ve gecelerin sırrını ele alan kitabında, bilinmezliklerle dolu bürokrasinin gizli saklı dünyasını eklerken birçok eleştirinin hedefi hâline geldi ve “Rüyalar Sarayı” adlı romanı rejim düşmanı deklare edildi.

Devlete büyük hizmetlerde bulunan şanlı bir ailenin torunu olan Mark-Alem, hayal edebileceğinden daha gizemli, daha kuvvetli ve daha ürkütücü bir kurumda işe adım atar ve üst düzey gücün iç içe geçmiş yakarışları içinde yavaş yavaş, hâkimi oluncaya kadar yükselir. İmparatorluğun ve ceberrüt hükümdarın kaderinin çözümlenebileceği tek yer burasıdır. 

Bir yığın dehşet verici sır içinde, gülen gözlerin arkasından kuşkunun yaymış olduğu ışıkla günleri paylaşan iş arkadaşları, öğle molalarında bile konuşmaya çekinen memurları ve karanlık koridorlara oluşturulan dehlizleriyle, tüyler ürpertici “Rüyalar Sarayı”nın kapıları açılıyor…

Anlatıp durdukları bu yer, büyüleyici ismine karşın, aslen kör, ölümcül, zalim bir mekanizma mıydı? Mark-Alem eline geçen ilk rüyanın gizemini çözmeye çalışırken neticelerini ne vakit görebilecek?


Rüyalar Sarayı Alıntıları – Sözleri

  • “Hiçbir şey görünmüş olduğu kadar rahat değildir.”
  • …işler fazlaca karışık ve göründüğünden fazlaca değişik.
    Adeta dipsiz kuyu.
    Ve sana 1gün söylediğim benzer biçimde,
    biz 1kaç rüya ve bulanık uyku sisi haricinde başka 1şey bilmiyoruz…
  • …Tüm dünya uzun devam eden 1hastalık atlatmış benzer biçimde nefes ve renksizdi.

    Hayata, insanlara, her şeye ne olmuştu???
  • …”Ve bu kadar vakit geçmesine karşın aydınlığa kavuşan 1şey olmadı, hatta iyice arapsaçına döndü.”…
  • …Yanlış yorumlanan 1rüya her şeyi altüst edebilir, anladın mı???
  • …”Mantıklı 1dünyada saçma olurdu,” dedi Kurt. “Bizim dünyamız içinse oldukça olağan.”…
  • …Her şey anlaşılmaz derecede bulanıktı…
  • …’Ah, yaşam 1rüyadır,’…
  • …İçinde bilhassa yazgı, dalgınlık ve bitkinlik barındırıyordu…
  • …Dünya o denli gri ve sıkıcıydı ki onu yitirme düşüncesiyle kendine eziyet etmeye değmezdi…


Rüyalar Sarayı İncelemesi – Kişisel Yorumlar

DİPÇE :
Her türlü despotluk  ve totaliterliğe karşı kişinin güç karşısında direnç göstermesini hedefleyen ve bunu alegorik bir halde dile getiren Arnavut yazar,  belirttiğim amaçtan dolayı Enver Hoca’nın Hocaizm anlayışına takılır, eseri yasaklanır, kendisi ise Fransa’ya sığınmacı olarak yerleşir.
Olaylar, tasarı bir imparatorlukta; yönetimin sıkı denetimi altında kurulan  Tabirler Sarayı adlı kurum üstünden işlenir.
Bu kurumda ülkenin her yerinden  ve her kesiminden gelen rüyaların tasnif edilip yorumlanması esasına dayalı bir sistem vardır.
Kahramanımız Mark Alem ise Köprülü ailesinden biri olarak bu kuruma yerleştirilir ve üst kademelere kadar ilerler. Mark Alem rüya seçmeleri ve  analizleri içinde gerçek yaşamdan koparken saraydaki yaşam ile dışarıdaki yaşam içinde sıkışır.
Nihayet elemeler sonucu “Ana Rüya’ olarak kabul edilen bir rüya sebebiyle hem Köprülü ailesinin  hem İmparatorluğun sırlarla dolu  kaderine yön verir.
Romanda Osmanlığı İmparatorluğunu,  sarih halde belirten bir mekan ve zamandan söz edilmese de kurgusal Tabir Sarayı, gotik bir betimlemeyle verilir. Bu durum eserin distopik yönünü pekiştirir . Buna karşın gerek Köprülülerin varlığı gerek satır aralarında  hissettirilen yönetim biçimi ve karakter isimlerinden  tasarı devletin Osmanlı olduğu aşikardır. Burada yönetimin rüya yorumlarına dek muhtaç gösterilmesi dönemin,  duraklama ya da gerileme periyodu olduğuna işaret eder.
Metaforlara ulaşınca de, Tabir Sarayı, güç içinde gücü kısaca devlet içinde devleti simgelerken rüya  imgesi anahtar anlamında kullanılır. Eserde sık sık ” Rüyalar  mı Sarayı yönetiyor, Saray mı rüyalara yön veriyor?” sorusuyla karşılaşırız. Bu belirsizlik bulanık bir zamanı geçmişe dikkat çekmekle birlikte, yöneten ve yönetilenin  şartlar karşısında kozlarını iyi mi  biçimlendirdiğine de bir vurgudur.
Bir öteki imge,  Mark Alem isminin doğu ve batı  sentezi bir isim olması üstünden yapılır.Karakterin bu sentezi,  Arnavut halkının dini ve ulusal bölünmüşlüğüne ithaftır.
Ayrıca öne çıkarılan rapsodistler de kültürel varlığa duyulan özlemi, ihtiyacı ve bu anlamdaki asimilasyonu ifade eder. Mark Alem’in dayısı Kurt ise bu özleme hizmet eden bir karakterdir. Yazar, kimliğini Mark Alem ve Kurt içinde bölüştürür. Kurt karakterinin başına gelenler ise yazarın sistem karşısında duyduğu kaygıyı ve gerçeklik algısını gösterir.
Ayrıca romanın bir yerinde kahramanın,  Alem isminden duyduğu hastalık dile getirilir. Bu hastalık İsmail Kadare’nin,  ülkesinin Osmanlıya ilhakı ile ilgili düşüncelerini görmemiz açısından mühimdir.
Kadare’ye gore Arnavutluk beyaz bir ırktır ve Avrupai bir gene haizdir. Osmanlının kurtarılışı ile hem Avrupalı  olma şansını yitirmiştir hem de aslolan dinleri olan Hıristiyanlıktan uzaklaşmıştır. 
Bunun yanı sıra aynı diktatörlük anlayışına Enver Hoca zamanında maruz kalan Arnavutluk, Rusya’ya yönünü çevirilmiş olduğu için Avrupa’ya dahil olma şansını bir kez daha yitirir. Kadare, bu eserde bir kurgu çevresinde Osmanlının yarattığı deformasyon ile Enver Hoca’nın deformasyonunu ve  tekmerkezciliğini aynı potada işler.
Osmanlının enerjisini yitirmesi benzer biçimde komünizm de ülkesinde çöküşe geçmiştir.
Yazarın Türkler ve Osmanlı İmparatorluğu için beslediği duygular hastalık yaratabilir fakat madalyonun öte yüzünü görebilmek açısından mühim bir perspektif sunmaktadır.
Kadare’nin kalemine ulaşınca, metaforları kullanmasına karşın mütevazi bir estetiği yakalaması yönüyle etkisinde bırakan bir anlatıma haiz.
Merak edenlere tavsiye ederim. (Gncokuyor)

İSMAİL KADARE, 1936’da, o zamanlar 1krallik olan Arnavutluk’un (ayni zamanda komunist önder Enver Hoca’nin da doğum yeri olan) Gjirokastër şehrinde hayata merhaba dedi. Babası Halit Kadare postane memuru, anası Hatice Dobi tarafındaki büyük büyükbabası Hoca Dobi ise Bektaşi ozanıydı. Kadare’nin doğumundan üç yıl sonrasında faşist önder Mussolini Arnavutluk’u işgal etti ve kral Ahmet Zogu’yu sürgüne gönderdi. Mihver Devletleri, II. Dünya Savaşı’nda bozguna uğradıktan sonrasında Arnavutluk komünist rejimle yönetilmeye başladı. 12 yaşlarında yazmaya başladığı kısa Öyküleri Pioneri isminde komünist gençlik gazetesinde yayımlandı. Ölü Ordu’nun Generali, 1963’te, 26 yaşlarındayken yayımlandı. Bu roman 1970’te Fransızcada yayımlanınca Kadare dünya genelinde üne kavuştu. 1981’de alegorik ve yergici romanı Rüyalar Sarayı, yayımlandıktan sonrasında rejimle başı iyice derde girmeye başladı, bu yüzden 1990’da Fransa’ya siyasal sığınmacı olarak yerleşti. Hâlen Fransa’da yaşayan Kadare roman, senaryo, tecrübe etme, şiir ve öykü kitaplarından oluşan 80’den fazla yaratı kaleme almış ve 40’tan fazla dile çevrilmiştir…
Rüyalar Sarayı’nda, dağılma aşamasındaki Osmanlı imparatorluğu nun gerileme dönemindeki fena gidişatı durdurmak için devletin geleceğini anlamak ve ihtimaller içinde hücum ve komploları engellemek için “Tabir Sarayı adı altında 1Rüya Bakanlığı kurulur ki mevzu itibariyle aslen Osmanlı’da da rüya vakası mühim diye biliyorum ki zamanında rüyalara ve ay durumlarına gore hareket etme olduğundan kitabın konusu bana fazlaca orjinal 1fikir geldi ki o dönem içinde yaşananlarla son umar rüyalara kaldı işimiz der benzer biçimde arkasındaki güçlerle arada kalıp sıkışmışlığını ifade eder…
Ülkenin her yerinde insanların Tabir Sarayı nda rüyaları toplarken Gedikli Qyprilli (Köprülü) aile üyesi Mark-Alem burda anlamadığı 1şekilde işe adım atar ve hızla yükselir hatta kariyerinde sıçramalar yaparak, devletin sırlarla dolu bilinmezliklerine adım atar. Okuyormuş benzer biçimde yapmış olduğu rüyalarla der ki bu iş okuyor olmaktan daha zor bulunduğunu da ifade eder, ya da 1iş yapılıyor fakat niçin yapıldığını bilmeden yürütülen işlerle yada çarpıtılmış gerçekler, ya da sonundaki tutuklanmalar ve tüm gezegenin uykusuna vurgusuyla etkileyiciydi ki ben bu mevzular üstüne olan kitapları fazlaca severim.
Benim için 1az durağan 1okuma olsa da araştırma yaparken çizdiğim bölgelere bakınca kitabı daha fazlaca sevdim siyasal göndermelerle ve bence yaşam hikayesine bakınca babasının postane memuru olması sebebiyle ya da ailesinin durumundan kim bilir yaşanmış olan saçmalıklar yazmasına niçin olmuş benzer biçimde sanki genel itibariyle kurumsal iş yaşamımıza da paralel durumlarla fazlaca gerçekçi eleştirel güzel 1kitaptı garip kurgusuyla, kesinlikle yazarı okumaya devam edeceğim zira kitapları otobiyografik öğeler bulunduruyor benzer biçimde ben otobiyografik kitapları fazlaca severim, her insana sıhhatli mutlu rahat keyifli okumalar… (Ayşe…)

Osman Gazi rüya görür:  Şeyh Edebali’nin koynundan bir ay doğar ve arkasından kendi koynuna girer bu ay. Göbeğinden ise bir ağaç çıkar, bu ağaç büyür, büyür ve dünyayı kaplar. Osmanlı’nın habercisi misalidir rüya.
Rivayet odur ki..
.
Seneler sonrasında rüyaların renklerine dalınır. Çökmekte, çürümekte olan şeyleri görmemek için uykuya sığınılmış, derman için uykudan medet umulur hale gelinmiş gibidir. Tabir Sarayı kurulur, görülen rüyalar seçilir, açıklığa kavuşturulur. Köprülü ailesinden Mark-Alem, kendini bu bakanlıkta bulur. Gerçek yaşamdan rüyalara geçer. Oradan çıkmak ister fakat gittikçe daha da kaybolur bu bakanlığın koridorlarında. Rüya içinde rüya.
.
Arnavut yazar İsmail Kadare, Osmanlı’nın gerileme periyodunu, Köprülü (Qyprilli) ailesinin çevresinde, simgesel bir sarayla konu alıyor. Bunu yaparken; çanların sesi de yavaştan duyulmaya başlanıyor. Mark-Alem karakteri doğunun ve batının ortasında kalıyor. 
.
Oldukça akıcı bir yaratı Rüyalar Sarayı. Okuru kendine çekmeyi, anlattıklarını düşündürmeyi ve meraklandırmayı başarıyor. Oldukça sevmiş olarak okuduğumu söylemeliyim.
.
Finesa Xhibo çevirisi, David Drummond kapak tasarımıyla~ (Hülya Oluşturulan)


Rüyalar Sarayı PDF indirme linki var mı?


İsmail Kadare – Rüyalar Sarayı kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Rüyalar Sarayı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Kadare Kimdir?

İsmail Kadare (d. 28 Ocak 1936, Ergiri), 1992’de Uluslararası Cino del Duca Ödülü’nü ve 2005’te Man Booker Uluslararası Ödülü’nü kazanan Arnavut yazardır.

İsmail Kadare Arnavutluk’un güneyindeki Ergiri kentinde dünyaya geldi. Babası bir mahkeme mübaşiriydi, annesinin babası zengin ve eğitimli bir aileden geliyordu. Kadare çocukluğunu ve doğduğu, büyümüş olduğu Gjirokastër (Türkçesi: Ergiri) kentini, Taş Kentin Günlüğü isminde romanında anlatır.

Arnavutluk’ta 2. Dünya Savaşı sonrası komünist rejim kurulduğunda Kadare 8 yaşındaydı ve bu rejimin içinde yetişti. Romanlarında komünist cemiyet mevzuları sık sık geçer. Öğrencilik yıllarındaki yazı denemelerinden sonrasında, Tiran’da edebiyat fakültesinde ve kısa bir süre için Moskova’da Maxim-Gorki Edebiyat Enstitüsünde okudu.

1960’lı yıllarda Kadare şiir alanında ün kazanmıştır. Esas ününü ise 1964 yılına gösterilen ve başrolünü (Marcello Mastroianni)’nin oynadığı bir filme de uyarlanan Ölü Ordunun Generali isminde romanıyla kazanmıştır. Bunu yurtdışında da büyük ilgi gören pek fazlaca öteki romanı izledi.

Arnavutluk’taki komünist yönetim romanlarına sıkıdüzen uyguladıysa da, ünü dolayısıyla belirli seviyede bir dokunulmazlığa sahipti. 1990 senesinde Ramiz Alia yönetimine karşı protesto olarak daha önceleri de pek fazlaca kez gittiği Fransa’ya sığınma etti. 1999’da Arnavutluk’a geri döndü fakat Paris’te de bir dairesi bulunmaktadır.

1992’de Cino Del Duca ödülünü kazanan Kadare’ye, 1996’da Fransa’daki “Academy of Moral and Political Sciences”a yaşam boyu üyelik hakkı verildi. 2005’te Man Booker Uluslararası Ödülü’nü, 2009’da Asturias Prensliği Ödülü’nü, 2015’te Kudüs Ödülü’nü kazanmıştır. Adı birkaç kez Nobel Edebiyat Ödülü adayları içinde geçen Kadare’nin kitapları 45’tan fazla dile çevrildi.[

Türkçe yayımlanmış eserleri

Ölü Ordunun Generali (1963)

Taş Kentin Günlüğü

Düğün (1968)

Şenlik Kurulu

Canavar

Piramit (1992)

Kosova’ya Üç Ağıt (1998)

Kaza (2010)

Rüyalar Sarayı (1981)

Kuşatma (1970)

İbret Taşı (1978)

Taş Kentin Düşüşü

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/İsmail_Kadare


İsmail Kadare Kitapları – Eserleri

  • Ölü Ordunun Generali
  • Taş Kentin Düşüşü
  • İbret Taşı
  • Rüyalar Sarayı
  • Kuşatma
  • Kaza
  • Kosova’ya Üç Ağıt
  • Canavar
  • Piramit
  • Broken April


İsmail Kadare Alıntıları – Sözleri

  • Bir bölgeleri kazıp onların topraklarına kolaylıkla girebiliyorsun fakat yüreklerine asla giremiyorsun. (Ölü Ordunun Generali)
  • Korkuyla yalan, çıkar ortağıdır. (Taş Kentin Düşüşü)
  • Gölge, efendisini ilk terk eden şeydi, ad ise son olarak; ad, insanoğlunun haiz olduğu şeylerin kim bilir en sadık olanıydı. (Piramit)
  • …’Ah, yaşam 1rüyadır,’… (Rüyalar Sarayı)
  • …İçinde bilhassa yazgı, dalgınlık ve bitkinlik barındırıyordu… (Rüyalar Sarayı)
  • “Her düşüncemiz birer tahta ile kaplanmış!” diye düşündü General. “Üstelik üstündeki yazıların güç bela okunduğu bir tahta! Rüzgar estiğinde tahta gıcırdıyor ve tuhaftır ki rüzgar hep esiyor.” (Ölü Ordunun Generali)
  • ..degismekle kalmadik muhtemelen asla eskisi benzer biçimde olmayacagiz..olum cogumuzu acimasizlastirdi ve acıma ile bagislama duygularimizi bizlerden aldi.. (Kuşatma)
  • “Şehirler kuşatılır, suları kesilir, yiyecekleri kısıtlanır, top ateşine tutulur, kapıları parçalanır, duvarları yıkılır, yanıp kül olur; hatta sonradan üstünde sabanlar gezmesin, ot bitmesin diye toprağına tuz ekilir.
    Şehirler bu şekilde yok olur, umutsuza fakat mertçe.” (Taş Kentin Düşüşü)
  • De Profundis
    =Derinliklerden dışarı (Ölü Ordunun Generali)
  • …Yanlış yorumlanan 1rüya her şeyi altüst edebilir, anladın mı??? (Rüyalar Sarayı)
  • Oscar Wilde: “Alt sınıf insanların suç işlemeye ihtiyacı vardır çünkü bize sanatın verdiği güçlü duyguları onlara suç işleme duygusu verir.” der. (Ölü Ordunun Generali)
  • “İnsanlar kötücül ve iflah olmazdır” (İbret Taşı)
  • …Dünya o kadar gri ve sıkıcıydı ki onu kaybetme düşüncesiyle kendine eziyet etmeye değmezdi… (Rüyalar Sarayı)
  • “İnsanın en büyük düşmanının kendisi olduğunu nasıl öğrenmedin?” (Taş Kentin Düşüşü)
  • “Şehirler kuşatılır, suları kesilir, yiyecekleri kısıtlanır, top ateşine tutulur, kapıları parçalanır, duvarları yıkılır, yanıp kül olur; hatta sonradan üstünde sabanlar gezmesin, ot bitmesin diye toprağına tuz ekilir.
    Şehirler bu şekilde yok olur, umutsuz fakat mertçe.” (Taş Kentin Düşüşü)
  • Halklar, hayal kurup kapılarının eşiğinde durarak bekleyenler benzer biçimde hiçbir vakit boşuna beklemezler. Bir halk bir şey temenni ediyorsa, bu onun beklediğini içinde yoğurmakta olduğu anlamına gelir. (İbret Taşı)
  • “Hiçbir şey görünmüş olduğu kadar rahat değildir.” (Rüyalar Sarayı)
  • …”Ve bu kadar vakit geçmesine karşın aydınlığa kavuşan 1şey olmadı, hatta iyice arapsaçına döndü.”… (Rüyalar Sarayı)
  • Korkuyla yalan, çıkar ortağıdır… (Taş Kentin Düşüşü)
  • “Körlük ölüme daha yakın gibi görünüyor.” (Taş Kentin Düşüşü)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş