Eğitim

Sorunlarla Yüzleşmek – İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sorunlarla Yüzleşmek – İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sorunlarla Yüzleşmek kimin eseri? Sorunlarla Yüzleşmek kitabının yazarı kimdir? Sorunlarla Yüzleşmek konusu ve anafikri nedir? Sorunlarla Yüzleşmek kitabı ne konu alıyor? Sorunlarla Yüzleşmek PDF indirme linki var mı? Sorunlarla Yüzleşmek kitabının yazarı İlker Başbuğ kimdir? İşte Sorunlarla Yüzleşmek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: İlker Başbuğ

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları

İSBN: 9786052980736

Sayfa Sayısı: 240


Sorunlarla Yüzleşmek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İlker Başbuğ, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde sorunlarla boğuşan Türkiye’ye analitik bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve çözüm arayışlarına odaklanıyor:

Türkiye’de eğitim ve öğretim uygar bilim esaslarına uygun şekilde mi yönetilmektedir?

Eğitim ve öğretim sistemi iyi mi olmalıdır?

Türkiye’de ulusal burjuvazi iyi mi oluşabilir?

Türkiye’nin terörle mücadelesinin internasyonal zeminlerde münakaşa konusu haline dönüştürülmesi iyi mi önlenebilir?

16 Nisan 2017’de referanduma sunulacak Anayasa değişim tekliflerinin ana sorunları nedir?

Mustafa Kemal Atatürk, milletin şahıslara, kendini unutacak ve kendini kaptıracak kadar bağlanmasına niçin karşı çıkıyordu?

Türkiye’de sıhhatli sivil-asker ilişkisi iyi mi kurulabilir?

Türk ordusuna karşı uygulanan komplolar kimler tarafınca, iyi mi planlandı ve gerçekleştirildi?

Kıbrıs’ta adil ve kalıcı çözüme iyi mi ulaşılır?

Ermeni iddialarına karşı neler yapılabilir?

“Ülke sorunlarına duyarlı olmak bir vatandaşlık görevidir. Fakat görev burada bitmemektedir. Sorunları dile getirmek, şikâyet etmek yeterli değildir.

Yanıtın bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısın demektir.”


Sorunlarla Yüzleşmek Alıntıları – Sözleri

  • Mustafa Kemal; 22 Eylül 1924’te Samsun’da yapmış olduğu konuşmada, ortak ulusal değerlere/ortak düşünceye şu şekilde değişmişti:
    ” Bir toplumun ne olursa olsun ‘ortak düşüncesi’ vardır. Varlığımızı, istikbalimizi kurtaran tüm fiiller ve hareketler milletin ortak düşüncesinin, isteğinin, kararının yüksek oluşumunun kitabından başka bir şey değildir.
    Eğitimdir ki, bir milleti ya hür bağımsız, şanlı, yüce bir millet halinde yaşatır ya da bir milleti esirlik ve yoksulluğa düşürür.”
  • Ermeniler, Ermenistan devletinin ilk başbakanı Kaçaznuni’nin 1923 yılı Nisan ayında söylediklerini anlamaya çalışmalıdır. Kaçaznuni o gün şu şekilde demişti:
    “Kötü kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir. Denizden denize Ermenistan projesi gibi emperyalist bir talebe kapıldık ve kışkırtıldık. Müslüman nüfusu katlettik. Terör eylemlerinin amacı Batı kamuoyunu kazanmaktı. İsteyen herkes bizi kolayca atlattı, ihanet etti, kesti, başkalarının kesmesine imkân verdi.”
  • Sıkıştığımız vakit bizim başvuracağımız tek rehber vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk’tür.
  • Mustafa Kemal 1922’de eğitim ve öğretime ilişkin şunları da not defterine yazmıştır:
    “Milleti kurtarmak isteyen her yurtsever için ulusal onur ve fedakarlık başlıca özelliklerdir. Fakat bunlar kafi değildir. Bir milleti kurtarmak için iyi niyet de kafi değildir. Aynı zamanda ilim ve eğitim lazımdır. Düşmanı yenik eden ordularımızın sevk ve idaresinde fenni bilim ve bilimsel kurallar rehberimiz olmuştur.
    Bir milletin geleceğini elde etmesi ve yönetim etmesi için de eğitim bilimi lazımdır. Eğitim biliminin etkinlik merkezi: Mekteptir. Milletin siyasal ve toplumsal hayatında, fikir yapısında; her türlü dış etkiye koyabilmesi için bilimsel ve fenni bilimi rehber kabul edeceğiz.”
  • 15 Temmuz darbe girişimi, FETÖ’nün silahlı darbesidir. Türkiye’nin daha ilkin yaşamış olduğu askeri darbelerden, müdahalelerden farklıdır. Bu nedenle, 15 Temmuz’a askeri darbe teşebbüsü denilmesi doğru değildir.
    Bu mevzu bazı örneklerle açıklanabilir. 27 Mayıs 1960 darbesi, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir cunta tarafınca gerçekleştirilmiştir. 12 Eylül 1980 darbesi ise; Türk Silahlı Kuvvetleri tarafınca buyruk ve komuta silsilesi içinde gerçekleştirilmiştir. Tüm bu darbeler ve darbe girişimleri tamamen Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kimi zaman buyruk ve komuta silsilesi içinde, kimi zaman de oluşan cuntalar tarafınca planlanmış ve icra edilmiştir.
    15 Temmuz darbe girişiminde de, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızdırılan askerlerden meydana gelen bir cunta yapılanması vardır. Ancak mühim olan fark, bu cuntanın dışarıdan, şu demek oluyor ki FETÖ tarafınca kurulması ve yönlendirilmiş olmasıdır.
    Bugün gelinen nokta şunu göstermektedir, 15 Temmuz darbe girişiminin aslolan hedefi ve en büyük mağduru Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.
  • Hep zihnimizde tutmamız ihtiyaç duyulan bir söz var: “Tarih ilerisini göremeyenler için fazlaca acımasızdır”.
  • 2 Ekim 2015 günü; ilgili mahkeme; 84 sanıklı “Poyrazköy’de Ele Geçirilen Cephane Davası”nda tüm sanıklar için beraat sonucu verdi.
    Söylediklerimin doğru çıkmasından ve yanılgıya düşmemiş olmamdan dolayı normal olarak mutluyum. Ancak, bu süreçlerde yaşamını kaybedenlere ne olacak? Senelerce hürriyetleri elinden alınanların, kayıpları iyi mi telafi edilecek? Komplocular hesap vermeyecek mi?
    Şimdi; 2009 senesinde Poyrazköy’de bulunan cephane üstüne ortalığı ayaklandıranlar ve bu komployu kuranlar ne diyecek, iyi mi davranacak diye bir beklenti içinde değilim.
    Şundan dolayı, onlar o gün de vicdan sahibi değildiler, bugün de onlardan vicdanlı ve onurlu hareket etmek beklenemez.
  • Burjuva demokrasisinin etkin olarak oluşmaması maalesef, bazen ülkeyi popülizm ile askeri müdahaleler karşısında bırakmıştır.
  • Mustafa Kemal’in mektepten istediği öteki mühim bir mevzu da gene not defterine yazdıklarından görülmektedir. Bu yaşamsal nokta da şudur:
    “Bir milletin yıkım içinde olması, bir devletin yok olma tehlikesi toplumsal ve etik hastalık sonucunda olur. Toplumsal eksiklikleri kavrayarak hastalığı tedavi etmek lazımdır. Tedavi sadece bilimsel ve fenni bilim suretiyle olursa, şifa verir.”


Sorunlarla Yüzleşmek İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ’un 2006 yılından bu yana süreci değerlendirdiği yaşanılanlara ışık tuttuğu fazlaca iyi bir kitap. Tsk nın itibarsızlaştırmaya çalışıldığını her fırsatta dile getirirken medya tarafınca çokca topa tutulan İlker Başbuğ 9.kitabı ile süreci çözümleme edip bunun yanında Türkiye’nin öteki sorunları olan sözde soykırım ve Kıbrıs sorununa da değinmiş ve çözümler sunmuştur. Kitaptan şu şekilde bir alıntı yaparak incelememi tamamlamak isterim. Tsk yı yıpratmda oynanan oyunlar;
1. Büyük bir hücum 2007 Dağlıca
2. Medya yöntemiyle karalama Tsk başarısız teşkilat başarıya ulaşmış algısı oluşturma
3. Masada siyasal yolla çözülür algısı
4. Sahte delillerle ordu mensuplarına hücum Ergenekon Davası
5. Darbe halletmeye teşvik ve proveke (Emre DEMİR)

Okumalı!: Tavsiye eder misin? diye sorarsanız.
Mutlaka okuyun derim.
Kitapla ilgili araştırma ve *okumak istemeyenler* için daha kısa bir özeti:
https://www.notion.so/Sorunlarla-Y-zle-mek-lker-Ba-bu-cd4c0fb185e4445ab6758fa4959df095 (ezgi)

Kitap 2 bölümden oluşmakta. Birinci bölüm daha fazlaca data ve tavsiye içerikli. 2.bölüm Sayın İlker Başbuğ’un 15 Temmuz darbe girişimi sonrası oluşturulan komisyonda yapmış olduğu konuşmayı içeriyor. Cemaatin bu sürece iyi mi geldiği ve kumpaslar anlatılıyor. MİT vakaları, gericilik dosyası benzer biçimde mevzular ele alınmış. Gayet yararlı bir kitap bulunduğunu düşünüyorum. (Mecit sağlam)


Sorunlarla Yüzleşmek PDF indirme linki var mı?


İlker Başbuğ – Sorunlarla Yüzleşmek kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Sorunlarla Yüzleşmek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İlker Başbuğ Kimdir?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı. Görevini 30 Ağustos 2008 tarihinde, 25. Genelkurmay Başkanı Mehmet Yaşar Büyükanıt’tan devralmış olan Başbuğ, TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Onur Madalyası sahibidir. Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde meydana getirilen Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e bırakmıştır.

Mehmet İlker Başbuğ, 29 Nisan 1943 tarihinde Afyonkarahisar’da dünyaya gelmiştir. Balkan Savaşı’ndan sonrasında Makedonya’nın Manastır şehrinden Türkiye Karaman’a göç eden ailesi hemen sonra Afyonkarahisar’a yerleşmiştir. İlkokulu Afyon 27 Ağustos İlkokulu’nda, ortaokulu Afyon Lisesi’nin orta kısmında okuduktan sonrasında Kuleli Askeri Lisesi’ne gitmiştir. 1962 senesinde Kara Harp Okulu’ndan mezun olan Başbuğ, 1963 senesinde Piyade Okulu’nu başarıyla tamamlamış oldu. 1963-1971 yılları aralığında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı birimlerde vazife alan Başbuğ, 1973 senesinde Kara Harp Akademisi’ni bitirerek kurmay subay ünvanı aldı.

Kara Harp Akademisi’nden mezun olmasının peşinden Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, Belçika / Brüksel’de NATO Uluslararası Askerî Karargâhında Cari İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü ve 51’inci Piyade Tümeni 247’nci Piyade Alay Komutanlığı görevlerini yürüten Başbuğ, ek olarak İngiltere Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Koleji’ndeki eğitimlerini de başarıyla tamamladı.

1989 senesinde Tuğgeneral rütbesine terfi ettirilen Başbuğ, 1993 senesinde ise Tümgeneral’liğe terfi ettirildi. Tümgeneral olarak Belçika’da, Milli Askeri Temsil Heyeti Başkanı olarak vazife yapmasının peşinden 1997 senesinde Korgeneralliğe terfi ettirilen Başbuğ, Korgeneral olarak vazife yapmış olduğu sırada 2. Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulunmuş oldu.

2002 senesinde Orgeneral rütbesine terfi eden İlker Başbuğ, 30 Ağustos 2008 tarihinde, Mehmet Yaşar Büyükanıt’dan Genel Kurmay Başkanlığı görevini devralarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı ünvanını aldı.

TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Onur Madalyası sahibi olan Orgeneral İlker Başbuğ, Sevil Başbuğ ile evlidir ve çiftin iki evladı bulunmaktadır.

Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde meydana getirilen Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’e bırakmıştır.

İlker Başbuğ, Emekliliğinde kitap yazmaya başladı.

6 Ocak 2012 tarihinde “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarından tutuklandı. 5 Ağustos 2013 tarihinde Mahkemenin karar duruşması yapılarak kararın açıklanması umut ediliyor.

Yazdığı Kitaplar :

2011 – Terör Örgütlerinin Sonu

2012 – 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal

2012 – 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Atatür


İlker Başbuğ Kitapları – Eserleri

  • Suçlamalara Karşı Gerçekler
  • Nasıl Bir Türkiye
  • Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Ergenekon’dan Çıkış
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal
  • 15 Temmuz Öncesi ve Sonrası
  • Sorunlarla Yüzleşmek
  • Unutulan Ada Kıbrıs
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk
  • Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Terör Örgütlerinin Sonu
  • Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler
  • Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Mustafa Kemal Atatürk (2 Cilt)
  • Güç Odaklarının Mücadelesi


İlker Başbuğ Alıntıları – Sözleri

  • Ermeni ihtilalcilerin amaçları öteki milliyetçi ihtilalcilerinkinden fazlaca farklıydı. İtalya’da yaşayan insanoğlu İtalyan idi ve İtalyan devrimcileri çoğunluğun yönettiği bir devlet istiyorlardı. Polonyalı milliyetçiler, Rus bir azınlık tarafınca yönetilen ve bastırılmış bir çoğunluk olan Polonyalılar için bir devlet oluşturmak istiyorlardı. Aynı şey tüm dünyada geçerliydi, şekilleri her ne olursa olsun, iyi ya da fena, milliyetçiler en azından çoğunluğun kendini yönetebileceği bir devlet için savaştılar.
    Ermeni milliyetçileri için bu bu şekilde değildi. Ermeni isyancıları, kendilerinin nüfusun %20’sinden daha azca bir kısmını oluşturdukları bir toprağı ele geçirmek için savaştılar. Altı vilayet dedikleri bölgede, Müslümanlar Ermenilerin dört katı fazlaydı. Polonyalılar, İtalyanlar, Özbekler, Cenup Afrikalılar, Cezayirliler ya da İrlandalıların aksine, Ermeniler imparatorluk tarafınca yönetilen büyük bir çoğunluk değildiler. Çoğunluğu yenerek topraklarını ele geçirmek isteyen ufak bir gruptular. Ülkelerinin düşmanlarından yardım alan ufak bir gruptular; şundan dolayı dışarıdan yardım almadan Müslüman çoğunluğu yenmeleri imkânsızdı.
    Eğer başarıya ulaşmış olsalardı, Ermeni milliyetçileri ne yapacaktı? Balkanlar’daki Türklerin acı kaderini örnek vererek gösteriyor tarih bunu bizlere. Bir Ermenistan kurmanın tek yolu çoğunluğu sürmek ya da öldürmekti. İhtilalciler Müslümanları saf dışı etmediği sürece, Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulamazdı.
    Osmanlıların Ermeni isyancılara verdiği karşılık her düşünüldüğünde, bu gerçek hatırlanmalı. Osmanlılar bir tek iktidarlarını savunmuyorlardı. Çoğunluğun yönetimini reddedenlere karşı çoğunluk olan halkı savunuyorlardı. Dahası, isyancılar başarıya ulaştıkları takdirde isyancıların öldüreceği ya da yurtlarından süreceği insanları savunuyorlardı. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Mustafa Kemal Atatürk’e bakılırsa; önder, ülkesinin ve ulusunun şerefi ve kurtuluşu için çalışandır. Kendilerini ilahlaştırmak için çalışanlar önder olması imkansız. Kamu hizmetinin en yüce şekli, egoist olmayan çabadır. (20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal)
  • İyi durum da olmayan ülke yönetimi için tek çıkış yolu vardır. O da meşruti idarededir. Bunu sağlayacak tek güç de ordudur. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Diplomaside meydana getirilen hatanın hemen sonra düzeltilebilmesi nerede ise imkânsızdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Türkler ve Ermeniler içinde oluşan gerginliğin rasyonel sebeplerini aramak daha uygun olacaktır. Türklerin Ermenilere karşı savaşmalarının gerçek sebebi kolayca açıklanabilir ve tamamen rasyoneldir. Türkler kendilerini savunuyorlardı.*
    * Justin McCarthy, “Kim başlattı?”, 24 Nisan 2002 tarihinde İstanbul’da yapmış olduğu konuşma. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • “Türkiye’de seçimler yapılacak olursa, CHP bu seçimleri kazanabilecektir.”
    –cia başkanı alen dulles / 28 nisan 1960 (Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • McCarthy’nin söylediği benzer biçimde “Bir taraf ölülerini sayarken öteki tarafın kendi ölülerinden bihaber olması” vakalara soykırım görüntüsü veriyor. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Okuduğunu, gördüğünü, isittigini sorgulayan insandan korkmayın. Onlardan zarar gelmez. (Nasıl Bir Türkiye)
  • Biz teslim etmezsek, kendimize olan saygımızı alamazlar. (Ergenekon’dan Çıkış)
  • Hunlar bu topluluklar içinde yer edinen ve günümüze kadar taninan bir halktır. (Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • Cemaatlerin oluşumunda ekonomik çıkarlar var. Din bu amaç için bir vasıta olarak kullanılıyor. Bu vaka sonrasında eğitim, hemen sonra da politika alanına sıçrıyor. (Ergenekon’dan Çıkış)
  • Fırtınalı denizde gemisini minimum hasarla karaya yanaştıran kaptanların zamanı başka, gemisini terk edenlerin zamanı başka yazılır. (Suçlamalara Karşı Gerçekler)
  • Toplumu terörle mücadelenin süresi hakkında yanlış beklentiler içine sokacak söylem ve ifadelerden kaçınılmalıdır. Terörle savaşım karmaşık bir süreçtir. 1967 Arap-İsrail Savaşı’nda altı günde zafer kazanan İsrail Silahlı Kuvvetleri, 2007’de birkaç bin kişiden oluşan Hizbullah örgütünü Lübnan’da etkisiz hale getirememiştir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler , dervişler , müritler , meczuplar memleketi olması imkansız. En doğru ve en hakiki tarikat , uygarlık tarikatıdır. Medeniyetin buyruk ve taleplerini yapmak , insan olmak İçin kâfidir. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Etkisiz hale getirilen teröristlerin yaş durumu incelendiğinde averaj olarak, örgüte katılım yaşlarının 19, örgütte kalma süresinin 7 yıl, ölüm yaşlarının ise 26 olduğu görülmektedir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Uluslararası alanda ciddi bir mevzuda adım atmadan ilkin her şeyi fazlaca detaylı ve iyi şekilde değerlendirmek zorundasınız.
    Hesapsız olarak atılan adımlardan geriye çekilme o ülkeye fazlaca büyük zararlar da verebilir.
    Dış politikaya; sağduyulu, gerçekçi ve ideolojik görüşlerden arındırılmış şekilde yaklaşılmalıdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Mustafa Kemal 1922’de eğitim ve öğretime ilişkin şunları da not defterine yazmıştır:
    “Milleti kurtarmak isteyen her yurtsever için ulusal onur ve fedakarlık başlıca özelliklerdir. Fakat bunlar kafi değildir. Bir milleti kurtarmak için iyi niyet de kafi değildir. Aynı zamanda ilim ve eğitim lazımdır. Düşmanı yenik eden ordularımızın sevk ve idaresinde fenni bilim ve bilimsel kurallar rehberimiz olmuştur.
    Bir milletin geleceğini elde etmesi ve yönetim etmesi için de eğitim bilimi lazımdır. Eğitim biliminin etkinlik merkezi: Mekteptir. Milletin siyasal ve toplumsal hayatında, fikir yapısında; her türlü dış etkiye koyabilmesi için bilimsel ve fenni bilimi rehber kabul edeceğiz.” (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Sıkıştığımız vakit bizim başvuracağımız tek rehber vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk’tür. (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Başarı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekata katılan tüm personeline ve bilhassa bu harekatta şehit düşen, 498 ölümsüz kahramana aittir. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Bu nedenle, Malta Yargılaması zamanı bir gerçektir. Bu yargılamada, Malta’da o günün deyimiyle “Ermeni Kırımı” bugünün deyimiyle ise “soykırım” iddiasıyla yargılanan Türkler yargı önünde aklanmışlardır. Suçsuz bulunmuşlardır.
    Malta sonucu, Osmanlı devletinin ve İttihatçı liderlerin “soykırım” suçunu işlemediklerini ortaya koyan zamanı bir yargı kararıdır.
    Bu kararın, internasyonal meşruiyetini kimse sorgulayamaz.
    Savcılıkların, “suçsuzluk” anlamı taşıyan “kovuşturmaya yer olmadığı”, ya da “takipsizlik” sonucu da yargı sürecinin bir parçasıdır.
    1919-1921 Malta Yargılaması, yargısal olarak “bir soykırım soruşturması”dır. Bu açıdan fazlaca mühim bir vakadır. Bu gerçeği hiçbir şey ortadan kaldıramaz.
    Son söz; 1915 Tehcir vakası; Malta’da yargılanmıştır. Kraliyet Savcılığı, soruşturma sonunda verdiği “kovuşturmaya yer olmadığı” yada “takipsizlik” sonucu ile Tehcir vakasında kovuşturma açılmasını gerektirecek, herhangi bir “suç unsuruna” yada “deliline” ulaşamamıştır. Bu, bir halde “suçsuzluk” anlamına gelmektedir. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş