Eğitim

Tom Jones 2. Cilt – Henry Fielding Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tom Jones 2. Cilt – Henry Fielding Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tom Jones 2. Cilt kimin eseri? Tom Jones 2. Cilt kitabının yazarı kimdir? Tom Jones 2. Cilt konusu ve anafikri nedir? Tom Jones 2. Cilt kitabı ne konu alıyor? Tom Jones 2. Cilt PDF indirme linki var mı? Tom Jones 2. Cilt kitabının yazarı Henry Fielding kimdir? İşte Tom Jones 2. Cilt kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Henry Fielding

Çevirmen: Mina Urgan

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789754700619

Sayfa Sayısı: 439


Tom Jones 2. Cilt Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dünyada yazılmış ilk romanlardan önde gelen ve dünya klasikleri içinde tartışılmaz bir yeralan Tom Jones, yazılışından bu yana geçen bunca yıla karşın hala taze, bugün yazılmış bir yaratı benzer biçimde okunabiliyor. Fielding’in kahramanı Tom’la beraber, 18. yüzyılın İngiltere’sini dolaşıyor, her derslik ve tabakadan insanla tanışıyoruz. Bu seyahat süresince, Fielding’in kendine özgü mizahı yanımızdan tamamlanmamış olmuyor. Eseri Türkçe’ye Mina Urgan çevirmişti. Ama seneler sonrasında, gençliğinde yapmış olduğu ve Millî Eğitim Bakanlığı Klasikler Dizisi’nde piyasaya çıkan çevirisini “hükümsüz” saydı; kitabı tekrardan çevirdi. İletişim Yayınları Tom Jones’u bu yeni çevirisiyle sunuyor.


Tom Jones 2. Cilt Alıntıları – Sözleri

  • Sahte bi? namus, düzmece bi? şerefle gölgesiymiş benzer biçimde beraber bulunu?.
  • Ne deva ki hanımefendiler, hoşlandıkları kişilerin aptallığını hoş görmek için, binlerce özür uydururlar kendi kendilerine.
  • Ne deva ki hanımefendiler, hoşlandıkları kişilerin aptallığını hoş görmek için, binlerce özür uydururlar kendi kendilerine..
  • Yakındığınız belaların tek sebebi, aslına bakarsak siz kendinizsiniz..
  • Erkeklerin yönettiği tüm bu işlere tanrı acısın! Bir tek kadı­nın aklı, bin adamın aklına bedeldir…
  • Eğer Doğa, aklımızı kocamıza teslim etmemizi isteseydi, kocalarından daha akıllı yaratmazdı bunca hanımı. Aklı başlangıcında hiçbir adam bu şekilde birşey beklemez kadınlardan…


Tom Jones 2. Cilt İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İkinci ciltte bir taraftan Tom Jones in başına gelen talihsiz vakalar anlatırken, öteki taraftan sevilmiş olduğu hanım Sophia nin babasının kendisini istemediği biriyle zorla evlendirme çabalarına karşı evden kaçışı ve Londradaki yaşamı anlatılır.
Sophia zengin,güzel,erdemli ve dindar bir karı olarak karşımıza çıkar. Istemediği biriyle evlenmek istemeyen Sophia nin bu tavrı o dönem açısından büyük ‘ahlaksızlık’ olarak kabul edilse de, inatla bu durumu kabul etmeyerek babasına karşı tavrını sürdürür. “Fielding’e bakıla­cak olursa, salt para çıkarlarını gözeterek kızını evlendiren bir ba­ba, onu yasal yoldan düpedüz fuhuşa zorlamaktadır. Sırf para uğ­runa bir hanımla evlenen, Biitil benzer biçimde bir adam de , yasal yoldan o ka­dının servetine el koymak isteyen bir hırsızdan başka bir şey değil­dir.”
Fielding Tom Jones’da, evliliğe bu şekilde bir açıdan bakan kendi ça­ğına asla çekinmeden meydan öğrenim görmektedir. Bir tabu olarak kabul edilen bu terbiye durumunu alaya alıp, olabildiğince eleştirir. Kitabın sonunda da sevenlerin ulaşması, evlenmesi ve Sophia’nin mücadelesinin zaferle sona ermesi, devrin yazarları için ‘ahlaksızlığın ödüllendirilmesi’ olarak eleştirilir.
Dünyanın ilk gerçekçi romanı olarak kabul edilen, baştan sona neşeli bir hiciv tadında devam eden bu aşk romanını kesinlikle okumanızı tavsiye ederim… (Dionysos)

Başta Laurence Sterne, William M. Thackeray ve Charles Dickens olmak suretiyle, klasik İngiliz edebiyatı yazarlarını etkilemiş Henry Fielding’in başyapıtı kabul edilen romanı Tom Jones. Eser, kurgunun işlenişi ve karakterlerin oluşturulmasıyla ilk gerçekçi roman kabul ediliyor. Sanırım Tom Jones için İngiliz edebiyatının Don Quijote’u diyebiliriz. Tom Jones, pikaresk bir roman. Gayrimeşru bir çocuk olarak dünyaya gelen baş karakterin, bir asil tarafınca yetiştirilmesi, erdemli bir insan olma yolunda gelişimi ve aşk yaşamı anlatılıyor. Bu açıdan bildungsroman özelliklerini de taşıyan eserde Fielding, asil sınıfı, devrin geleneklerini ve bilhassa evlilik anlayışını sert bir halde eleştirirken, erdemli insan olmak için informasyon ya da dinin gerekliliğini ya da yeterliliğini sorguluyor. Oldukça akıcı ve keyifli bir yaratı. İkinci ciltte eserin birazcık uzatıldığını düşünsem de genel olarak fazlaca sevmiş olarak okudum. Mina Urgan’ın su benzer biçimde akan çevirisi gene muazzamdı. Klasiklerden hoşlanan her insana muhakkak tavsiye ederim. (İpek Dadakçı)

Tom Jones – 2 Cilt Takım
Yazar : Henry Fielding Yayınevi: İletişim Yayınları Çevirmen: Mina Urgan
Yayın Tarihi 2015
ISBN 9789750518263
Baskı Sayısı 1. Baskı
Dil TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 1064
Henry Fielding’ın Tom Jones – 2 Cilt Takım kitabı zevkle okunabilecek bir yaratı. Zaman vakit güldüren ve sizi eğlendiren, içindeki karakterlerin duygusallıkları ile beraber yaşam içindeki savaşım ve iyimserlik içindeki yaşama lukları, acı vakalar karşısındaki karşıtlıklar ile örülmüş ipeksi yaşama luğu, negatif ve çirkin yanları olduğunda ise yazarın bir anlatıcı olarak araya girmesi ile beraber yazar ihtişamına görkem katarken sizinle beraber safların içinde yürüyen bir roman sunmuş. Böylece okuyucum bu yapıtta kimi zaman kısa, kimi zaman de fazlaca uzun kimi zaman bir günü kimi zaman de yılları kapsayan bölümler bulunca; kısaca öykünün kimi zaman asla kıpırdaman durduğunu kimi zaman de uçtuğunu görünce hayretlere düşmesin. Hiçbir eleştiri mahkemesi önünde hesap vermek zorunda değilim bu çeşit şeyler için. Bundan dolayı hakkaten yeni bir yazı türü alanında kurucu durumunda olduğum için, orada canımın istediği benzer biçimde yasaları yapmakta özgürüm ben. Uyruklarım saydığım okuyucular, bu yasalara inanmak ve boyun eğmek zorundadır. Ne var ki, okuyucularımın bu yasalara isteye isteye ve sevine sevine uymaları için, her şeyden ilkin onların rahatlarını ve yararlarını göz önünde tutacağıma şimdiden söz veriyorum. Aslında onlara iyilik etmek için geçtim başlarına. Ben onlardan değil, onlar benden yararlansın diye dünyaya geldim. Ve onların ilgisini çekmeyi yazılarımın başlıca amacı yaparken, okuyucularımın da benim onurumu elbirliği ile koruyacaklarına ve hak ettiğim ya da istediğim kadar beni kutlayacaklarına güvenim var diyen Henry Fielding.
Yazın tarihinde Tom Jones’un konumun önemi, vakalar örgüsünün işlenişi ve kişilerin çizilmesi açısından, gerçekçi ilk roman sayılmasından doğar. Tom Jones’un en hoş yanlarından biri, Fielding’in bu öyküyü anlatırken, okuyucularla devamlı bir diyalog kurması, giderek onlarla işbirliğine girişmesidir. Mesela ‘’ Neyse, bu mevzuda tam bilgimiz olmadığından, Jones’un şu sırada ne halde bulunduğunun saptanmasını okuyucumuza bırakıyoruz, ‘’ der. Bir başka örnek ‘’ Bir iki satır ilkin, öğretmenden ‘’ zavallı Partridge ‘’ diye söz etmeme bakarak, bu insanın suçsuzluğunu açığa vurduğumu sanmasın okuyucu. Doğuştan yufkayürekli olduğum için bu deyimi kullandığımı sanması, daha yerinde olur bana kalırsa. Suçsuz olup olmadığını daha sonraları anlaşılacaktır kim bilir. Ama öykü anlatanları esinleyen peri bana bu sırrı verdiyse, ondan izin almadan asla mi asla niyetim yok açıklamaya ‘’ der. Yazarımız. Romanı okuyan şahıs ile olan diyaloglar çeşitli benzetmeler, betimlemeler ve bunlara benzer şiirsel süslemeler serpiştirmiş yazarımız. Bunu sebebini şu şekilde açıklar Henry Fielding’ın Tom Jones – 2 Cilt Takım kitabın da ‘’ Uzun bir kitapla uğraşırken yazarı da okuyucuyu da uyku basınca, kafaları uyandırır bunlar. Ahh ne müthiş ifadeler bunlar ve bizimle beraber yazarımız da yanımızda bulunduğunu betimleyen ifade eden bir biçim…
Henry Fielding’ın Tom Jones – 2 Cilt Takım kitabını okurken her bölümün başlangıcında DENEME adını verdiği bölümler vardır. Bu denemeler hakkında yazarın şu ifadesi kesinlikle bilinmelidir ‘’ Yapmaya emin olduğumuz bu iş için, ille bir niçin göstermek zorunda değiliz. Bunu, düzyazıyla yazılmış güldürücü her destanın bir kuralı saymamız, yeter de artar da. ‘’
Giriş durumunda olan bu bölümlerin, birçok yararlı yanı vardır. Bu yararlı yanlardan biri de, bir çeşit işaret ya da damga sayılabilmelidir. Bu işaret ya da damga yardımıyla, herhangi bir okuyucu, bu tarihsel öykümüzde gerçeklere uygun doğru vakaları, gerçeklere uymayan uydurma olaylardan ayırt edebilmenin yolunu bulabilir. Bana kalırsa, bu şekilde bir işaret lüzumlu olacaktır pek yakında; bundan dolayı son zamanlarda iki üç yazarın bu türlü öyküleriyle rağbet görmeleri, birçok başka yazan aynı türü tecrübe etmek açısından yüreklendirebilir. Böylece bir yığın saçma sapan roman, acaip acaip masallar yazılabilir. Bu ise, ya kitap yayınlanıp satanların batkı etmelerine ya da okuyucuların boşuna zaman harcamalarına ve de ahlaklarını bozmalarına yol açabilir. Hatta bu yapıtlar yüzünden dedikodular ve karaçamlalar yaygınlaşır, nice kıymetli ve namuslu insanoğlunun adı kötüye çıkar kim bilir.
Spectator’un aklı başlangıcında yazarı, her denemesinin başına Yunanca ya da Latince özdeyişler koyar. Hiç kuşkum yok ki, metelik etmeyen yazarlardan korunabilmek amacıyla yapmıştır bunu. Neden derseniz, yazar geçinenler, onlara okuma yazma öğretenlerden edindikleri informasyon haricinde hiçbir şeycikler bilmedikleri halde; aslan postuna bürünüp anırınca kendini aslan sanan eşek kardeşler benzer biçimde, en yüce dahilerle aşık atmaktan ne korkar ne de utanırlar.
Bu türden tarihsel öykülerin başlıca değerinin, önsöz niteliğindeki bu denemelerden kaynaklandığını söylemek istediğimi sanmayın sakın. Ne var ki, o sözünona yazarların, bir tek öykü özetleyen kısımlara öykünmeleri daha kolaydır da; gözlem ve düşünceden oluşan denemelere öykünmeleri daha güçtür aslına bakarsak. Bunu halletmeye yeltenenler, Shakespeare’i taklide kalan ya da Horoitus’un söylediği benzer biçimde sırf yalınayak yürüyüp suratlarını astıkları için tıpkı Cato’ya benzediklerini sana Romalılara dönerler.
İyi öyküler uydurmak, bu öyküleri güzel anlatmak, nadir bulunur bir kabiliyettir kim bilir. Gelgelelim, bunu asla sıkılmadan halletmeye kalkan yığın adam vardır. Dünyanın dört bir bucağında kucak kucak yazılan romanları ve öyküleri incelersek, haksızlık yapmadan şu sonuca varabiliriz: Bunları yazanların bir çok, başka bir edebiyat türünde karşımıza çıkıp bizlere dişlerinin göstermeye göze alamazlar. Roman ve öykü haricinde kalan herhangi bir alan da, on ya da oniki tümceyi bir araya getirmeyi beceremezler. Horatius ‘’ Her çaresiz budala yazmaya kalkar; yaşayan her yaratığın tecim alanıdır şiir der. ‘’ Bu söz, diğeri yazarlardan fazla, romancılara ve yaşam öyküleri yazanlara uygundur; bundan dolayı tüm sanat dalları ve tüm bilim kolları için biraçık eğitim ve informasyon gerekir. Şiirin bunun haricinde bulunduğunu düşünenler olabilir bir ihtimal. Ne var ki, şiir için de koşuk ve uyak, ya da bunlara benzer şeyler bilmeli. Oysa öyküler ve romanlar yazmak için, kağıt, kalem, mürekkep ve bu tarz şeyleri kullanacak el becerisinden başka hiçbir şey gerekmez. Kimi öykü veromanlara bir göz atınca, bu tarz şeyleri kaleme alanların bu şekilde düşündüklerini anlıyorum. Bunları okuyanlar da ( eğer bu şekilde birileri var ise ) aynı şeyi düşünüyorlardır herhalde.
İşte bu yüzdendir ki , yazarların çoğuna bakarak tümünü öyleki sananlar, kağıt üstünde saptanmış gerçeklere uymayan öykü yazarlarını hor görürler. Biz de hor görülmek istemediğimiz için, yazdıklarımıza aslına bakarsak uygun olan ‘’romanca’’ kısaca ‘’hayal ürünü olaylardan meydana gelen öykü’’ deyimini kullanmaktan çekindik. Evvel ce de belirttiğimiz benzer biçimde, yarattığımız kişilerin tümü, tabiat ananın o yüce ve gerçek kitabından alındığından dolayı, kendi kitabımıza tarihsel öykü adını verdik. Dünyanın en nükteli adamlarından birine gore, kimi yapıtlar, onu yazanın beyninin ya kaşınma illetine ya da ishale tutulmasının bir ürünüdür. Bizim kitabımızın bunlardan değişik olduğuna asla kuşkumuz yok.
Hem en yararlı, hem de en eğlendirici yazı türlerinden birini gözden düşüren bu fena yazarlara hoşgörü göstermekle, fazlaca zararı dokunan başka bir iş de yapmış oluyoruz: Toplumun birçok güzel ahlaklı ve kıymetli üyesinin adını lekelemiş oluyoruz; bundan dolayı en can bunaltıcı dostlar daima zararsız olmadıkları benzer biçimde, en can bunaltıcı yazarlar da daima zararsız değildirler. Rezil şeyler kaleme alabilecek, çevrelerine karaçalabilecek kadar dil bilirler bunların her ikisi de. Şimdi söylediğimiz eğer doğruysa, kepaze amaçlar güderek yazılan öykülerin, kendileri de kepaze olmalarına, başkalarını da kepaze etmelerine asla şaşmamalı.
Şu sıralarda sayısı gittikçe artan kepaze öykülerin, ileride okuyucuların boş zamanını, edebiyatı ve basın özgürlüğünü rezil etmesini engellemek için, öykü yazarlarına kesinlikle lüzumlu olan birkaç niteliği sıralayacağım şimdi:
Bunlardan ilki dehadır. Horatius’a gore, deha olmadıkça, çalışmak hiçbir işe yaramaz. İnsan beyninin, çevresindeki her şeyi ve bunların belli başlı ayrıntılarını kavrayabilen güç, daha doğrusu güçler anlamında kullanıyorum ‘’deha’’ sözcüğünü. İnsanda doğuştan bulunan bu güçler, yaratma kabiliyetiyle yargılama kabiliyetidir aslına bakarsak. Bu iki şeyi birleştiriyor, ‘’deha’’ diye adlandırıyorum. Yaratma kabiliyetiyle yargılama kabiliyeti mevzusunda, büyük yanılgılara düşenler vardır. Birçokları, yaratma kabiliyetini uydurma kabiliyetiyle aynı şey sayar. Bu doğru olsaydı, hayal ürünü masal yazan birçok adamda yaratma kabiliyeti bulunduğunu kabul etmemiz gerekirdi. Oysan biz yaratmayı, sadece görebilmek ya da sezebilmek anlamında kullanıyoruz. Yani daha geniş anlamda, her şeyin gerçek özünü çabucak ve akıllı bir halde kavrayabilmek anlamında kullanıyoruz. Yargılama kabiliyetinden yoksun bir adamda, yaratma kabiliyetinin bulunması pek ihtimaller içinde değildir. Ne dersiniz, iki şey arasındaki ayrımları görmeden, bu iki şeyin gerçek özünü kavramış sayılmamızın yolu yoktur. Ayrımları görebilmek ise, doğru doğruya yargılama kabiliyetine bağlıdır. Oysa aklın başlangıcında bir iki şahıs, dünyanın tüm budalaları ile birleşerek, yaratma kabiliyetiyle yargılama kabiliyetinin aynı insanda ya pek nadir ya da hiçbir vakit bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.
Bir insanoğlunun, yaratma kabiliyetiyle yargılama kabiliyetini kendi kişiliğinde birleştirmesi de yetmez. İyi bir yazar olması için, bu insanoğlunun bir fazlaca bilgili olması da gerekmektedir. Gene Horatius’dan ve yetkili daha başkalarından alıntılarla bu görüşlerimi kanıtlayabilirim. Ama buna gerek yok; bundan dolayı ustaca bilenmemiş el araçlarının bir işçiye yararı olmadığı, bir işin doğru dürüst yapılabilmesi için belirli kurallara uymak zorunluluğu, malzemesi olmayan bir işçinin hiçbir şey üretemeyeceği herkesçe bilinmektedir. İşte, sadece informasyon sağlayabilir tüm bu tarz şeyleri. Doğa bizlere bir kabiliyeti bağışlamakla kalır; kısaca bizlere sadece mesleğimizin araçlarını verebilir. Bilgi ise, bu araçları kullanılır hale getirir, bu tarz şeyleri kullanmanın yolunu bizlere öğretir ve işleyeceğimiz malzemenin asla eğer olmazsa bir kısmını sağlar. Yazar olmak isteyenin, tarih ve edebiyat alanında bilgili olması şarttır. Kerestesiz, kireçsiz, tuğlasız, taşsız, ev halletmeye kalkmak ne denli boşunaysa; bilgisi olmadan öykü yazmaya kalkmak o denli boşunadır. Yapıtlarına şiirin süslerini ekledikleri halde, öykü yazarları saydığımız Homeros ve Milton, kendi çağlarında bilinmesi ihtiyaç duyulan her şeyi biliyorlardı.
Okuyup yazarak değil de, sadece konuşarak elde edebileceğimiz başka bir informasyon türe de vardır. Konuşma kanalıyla sağlanan bu informasyon, insanları idrak etmek açısından öylesine gereklidir ki, ömürlerini üniversitelerde, kitaplar içinde tüketen bilgili ukalalar, insan mevzusunda karacahil bırakılırlar. Bundan dolayı yazarlar insanları ne denli incelikle anlatırlarsa anlatsınlar, bu mevzuda gerçek informasyon, sadece dünyada yaşamakla elde edilebilir. Aslında tüm informasyon alanları için aynı şeyi söyleyebiliriz. Sırf kitap okumakla, fizik alanında da, hukuk alanında da uygulanır türde bir informasyon elde etmenin yolu yoktur. Hatta toprağı ekenler, çiftçiler, bahçıvanlar bile, ana kurallarını kitaplardan öğrendikleri bilgiyi, uygulamaya geçerek, kusursuz bir duruma getirmek zorundadır. Aklı başlangıcında Mr. Miller, bir bitkiyi ne denli tamı tamına betimlerse betimlesin, çömezlerine bu bitkiyi gidip bahçede görmelerine salık verir gene de. Oyunlarını yazarken Shakespeare’lerin, Johnson’ların, Wycherly’lerin, Otway’lerin en ustaca yarattıkları kişileri sahnede bir Garrick, Bir Cibber ya da bir Clive canlandırınca; bu kişilerin gözümüzden kaçan bir yanını kavrayıveririz derhal. Dünya sahnesindeki insanoğlu da kitaplardakilerden daha canlı ve daha çarpıcıdır. Böylece bir yazar, çizdiği kişileri, yaşamdan değil de, kitaplardan alınca, o çizdiği şahıs, bir kopyanın silik kopyasına dönüşür; gerçekliğini de, canlılığını da yitirir.
Yazarlar, her çeşit insanla, kısaca her kattan ve her sınıftan insanla görüşmelidir. Bundan dolayı bir yazar, bir tek yüksek tabakayla ilişki kurmakla da yüksek tabakayı tanıyamaz. Bir tek sınıfı bilip anlatması yeter diyeceksiniz fakat; her sınıfın saçma yanları, diğeri sınıfın saçma yanlarına ışık tuttuğu için, bir tek sınıfı ele alan yazar hakkaten büyük sayılmamalıdır. Mesela aşağı tabakanın yaşamdaki sadeliği düşününce, yüksek tabakanın özentileri, büsbütün göze batar. Büsbütün komik gelir insana. Aynı halde, aşağı tabakanın kabalığını ve ilkelliğini düşününce, yüksek tabakanın nezaketi büsbütün çarpıcı bir hal alır. Doğrusunu söylemek gerekirse, şunu da unutmamalı: Yazarımız, her iki tabakayla da ilişki kurmakla, terbiye ve davranış açısından bir fazlaca düzelir: Bir tabakadan da inceliği, zarifliği ve fikir özgürlüğünü öğrenir; bundan dolayı bana kalırsa, aşağı sınıftan gelip eğitim görmeyenlerde pek nadir bulunan bir özelliktir fikir özgürlüğü.
Son olarak şunu da söyleyeyim: Eğer yazarımızda her insanın iyi yürek söylediği şey yoksa, duygudan yoksunsa, tüm bu sıraladığımız nitelikler beş para etmez. ‘’ Beni yazılarıyla ağlatabilecek adam, benden ilkin kendi ağlayabilmeli ‘’ der Horatius. Kaleme alırken duyulmayan bir acının, bizlere etkili bir halde aktarılmasının yolu yoktur. Okuyucuya en fazlaca dokunan, en acıklı sahnelerin, gözyaşı dökülerek yazıldığında asla kuşkum yok. Güldüren parçalarda, gülerek yazılır. Ancak kendim candan güldükten sonrasında okuyucumu güldürebilirim bana kalırsa. Ne var ki, beceriksiz davranırsam, okuyucum benimle beraber güleceğine bana güler.
Onun için, ileri sürdüğüm görüşlerin doğruluğuna akıllarıyla kanıtlayabilenlere, bir çağrıda bulunuyorum: Benim güzel okuyucum, kendi yüreğini yokla da, bir karar ver. Bu görüşlerime inanıyor musun, yoksa inanmıyor musun? Eğer inanmıyorsan, şunu bil ki, aklının ermediği şeyleri okudun şimdiye dek. Ne tadına varabildin ne de anladığın şeyleri okumakla vaktini boşuna harcayacağına, işinle gücünle uğraşman; ya da kendini eğlenceye vermen, fazlaca daha hayırlı olur…
Kitap hakkında fikirlerimi yazarken Henry Fielding’ın cümlelerinden, Mina Urgan’ın ( Çevirmenin Önsüzü ) yazısından birkaç cümle kullandım. (Richard Wagner)


Tom Jones 2. Cilt PDF indirme linki var mı?


Henry Fielding – Tom Jones 2. Cilt kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Tom Jones 2. Cilt PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Henry Fielding Kimdir?

1707’de Somersetshire’de hayata merhaba dedi. Babası general, kız kardeşi Sarah da kendisi benzer biçimde yazardı. Yoksul düşen asil bir aileden geliyordu. Soylu ailelerin okulu malum Eton’da okudu. Sonra’da yunan ve Latin Edebiyatını okumak suretiyle Leyden’e gitti. Leyden’de okumuş olduğu sırada ailesinin parasal durumu iyice bozulduğundan, Fielding eğitimini yarıda bırakıp, İngiltere’ye geri dönmek mecburiyetinde kaldı. Tiyatroya sıkıdüzen koyan yasa 1737’de yürürlüğe girdikten sonrasında, bir tek tiyatro oyunu yazarak ailesini geçindiremeyeceğini anlayan Fielding, otuz yaşından sonrasında başladığı hukuk öğrenimini iki buçuk yılda tamamlamış oldu. 1740’da baroya girdi ve on yıl içinde Londra’nın en saygı gören yargıçlarından biri oldu.

Bir taraftan yargıç olarak, bir taraftan da yazar olarak yoğun emek harcamaları, kırkına doğru sıhhat durumunun bozulmasına, artık sadece koltuk değnekleriyle yürüyebilecek hale gelmesine niçin oldu. Daha sıcak bir iklimde birazcık iyileşebileceği umuduyla, 1754 senesinde Lizbon’a götürüldü ve iki ay sonrasında da orada öldü.


Henry Fielding Kitapları – Eserleri

  • Joseph Andrews
  • Tom Jones 1.Cilt
  • Tom Jones 2. Cilt
  • An Apology for the Life of Mrs. Shamela Andrews


Henry Fielding Alıntıları – Sözleri

  • En güzel porselenlerde bir çatlak olabileceği benzer biçimde, en güzel insanda bir kusur bulunabilir. (Tom Jones 1.Cilt)
  • “Keşke birçok güzel kitap okumuş ve hatta kendileri benzer biçimde güzel kitaplar yazmış bazıları da bu kitaplardan senin kadar yarar etmiş olsaydı.” (Joseph Andrews)
  • Benim açımdan en iyi kitap en fazlaca satan kitaptır; ben vaazlara düşman değilim, derdim satmıyor oluşu. (Joseph Andrews)
  • Nice bilge kişiler, akıl üzerine kurulu sevgileri, güzelliğin çekiciliği üzerine kurulu sevgilerden daha sağlam sayarlar. (Tom Jones 1.Cilt)
  • Sahte bi? namus, düzmece bi? şerefle gölgesiymiş benzer biçimde beraber bulunu?. (Tom Jones 2. Cilt)
  • “Bir insan dünyanın dört bir tarafına yelken açsa, her limana demir atsa da, eğer bilgisiz ise, gittiği benzer biçimde bilgisiz olarak döner.” (Joseph Andrews)
  • Ne deva ki hanımefendiler, hoşlandıkları kişilerin aptallığını hoş görmek için, binlerce özür uydururlar kendi kendilerine. (Tom Jones 2. Cilt)
  • Erkeklerin yönettiği tüm bu işlere tanrı acısın! Bir tek kadı­nın aklı, bin adamın aklına bedeldir… (Tom Jones 2. Cilt)
  • Orada burada atalarından kalan onurla gösteriş satan, fakat erdemden yana zerrece nasibini almamış onca insan varken… (Joseph Andrews)
  • Shakespeare ‘in de söylediği benzer biçimde, tüm dünyayı niçin yalnız kendi açımızdan görüyoruz? (Tom Jones 1.Cilt)
  • Akıl ve ağırbaşlılık bir çeşit koruyucularıdır erdemin. Bunlarsız itimat içinde yaşayamaz erdem. (Tom Jones 1.Cilt)
  • …terbiyenin bir yılda yaptığını hayâsızlık yirmi dört saatte yıkmıştı. (Joseph Andrews)
  • Bir ahlaksızlık gördüğünde kimse sövmekten geri kalmıyor, fakat hepimiz başkalarında kötülediği şeyleri halletmeye çok arzuluyor. (Joseph Andrews)
  • …insanlık açısından yoksulluğun ve sefaletin acılarını gülme konusu etmeye çalışmaktan daha şok edici bir davranış olabilir mi? (Joseph Andrews)
  • “Bir kez, parlak zeka insanların kibirliliğe daha yatkın oldukları genel gözleminin hakikatı yansıtmadığı sonucuna vardım. İnsanlar zenginlik, güçlülük, güzellik, onur vs. benzer biçimde mevzularda aynı derecede kibirlidir….” (Joseph Andrews)
  • Bayağı ruhların fanatik olamayacakları bir şeyler vardır gerçek güzellikte. (Tom Jones 1.Cilt)
  • Mr. Adams bana sık sık iffetin bir karı için olmasıyla birlikte adam içinde en büyük erdem bulunduğunu, karısından başka bir karı bilmediğini söylerdi.. (Joseph Andrews)
  • Ben şu kanıya vardım ki, dürüst kişiler suçlu olmak zahmetine katlanmayı göze alınca, fena kişiler kolay kolay başa çıkamaz onlarla. (Tom Jones 1.Cilt)
  • Ne deva ki hanımefendiler, hoşlandıkları kişilerin aptallığını hoş görmek için, binlerce özür uydururlar kendi kendilerine.. (Tom Jones 2. Cilt)
  • Eğer Doğa, aklımızı kocamıza teslim etmemizi isteseydi, kocalarından daha akıllı yaratmazdı bunca hanımı. Aklı başlangıcında hiçbir adam bu şekilde birşey beklemez kadınlardan… (Tom Jones 2. Cilt)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş