Eğitim

Madde ve Mana – Saffet Murat Tura Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Madde ve Mana – Saffet Murat Tura Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Madde ve Mana kimin eseri? Madde ve Mana kitabının yazarı kimdir? Madde ve Mana konusu ve anafikri nedir? Madde ve Mana kitabı ne konu alıyor? Madde ve Mana PDF indirme linki var mı? Madde ve Mana kitabının yazarı Saffet Murat Tura kimdir? İşte Madde ve Mana kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Saffet Murat Tura

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753427999

Sayfa Sayısı: 392


Madde ve Mana Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Madde ve Mana’da Saffet Murat Tura, bir taraftan çağdaş zihin felsefesinin beyin-anlam ve beyin-şuur şeklinde problemlere önerilmiş olduğu çözümleri sorguluyor, öteki taraftan da Descartes’tan bu yana klasik metafiziğe egemen olan etkileşimci ikilik probleminin ardındaki fenomenolojik yanılsamayı gösteriyor. Mananın maddi bir özellik olarak iyi mi tanımlanabileceğini, doğadaki rasyonalitenin kökenlerinin ne işe yaradığını, toplumsal-dilsel anlamın doğadaki yeri ve dilsel hermeneutiğin natüralist hermeneutikle bağlantısı şeklinde sorunları çözüme kavuşturmak suretiyle diyalektik maddeci bir anlam teorisi, gövde-zihin ikiliğini aşmaya yönelen bir Marksist doğa ötesi geliştiriyor. Diyalektik maddeci tabiat felsefesinin burada savunulan emsalsiz sunumunun, içinde yaşadığımız dönemin fizik ve biyoloji bilgileriyle çelişmeyen doğa ötesi ufku olduğu tezini ileri sürüyor. Klasik sistem felsefelerine artık gerekseme kalmadığı yolundaki yaygın kanaate karşı kuvvetli bir itiraz niteliğindeki bu çığır açıcı kitap, tam da bu şekilde bir sistem kurma yönünde atılmış bir adım olarak okunmalı.


Madde ve Mana Alıntıları – Sözleri

  • “Varlığımızın fizyolojik bedenimizle sınırı olan bulunduğunu kabul etseydik, tabiat yasalarının haricinde ve üstünde olmadığımızı da kolayca görürdük.
    Yalnızca fizyolojik bedenimizden değişik bir varlığımız var ise, tabiat yasalarının haricinde ve üstünde edimsel özneler olabiliriz. Eğer her yerde olduğu şeklinde bizde de tabiat yasaları çalışıyorsa, olaylardan bir olayız anlama gelir; özne değil.”
  • “Tanrı olmasaydı bile onu yaratmamız gerekirdi.”
  • “Gerçekten de hepimiz ara sıra çatışmalı içgüdüsel motivasyonların tesirinde kalırız; ara sıra da bir yolunu bulup kendi gerçeğimizden kaçmaya çalışırız; doğamız bu.”
  • ”Bazen neyin kavgasını verdiğimizi bilmez, kendi kabusumuzu gerçeğe dönüştürürüz.”
  • ”Doğal seçilimin niçin olduğu bir süreç sonucunda kendimizi özneler olarak düşünmemizi elde eden bir dile doğduk.”
  • “Düşünüyorum” olgusal anlamda yanlış bir öncüdür; zira fikir bir edim değil, bir vaka; “ben” söylediğin biyolojik olayın beyninde geçen daha kısmi bir biyolojik vakadır. O halde asla kimse düşünmez. Fikir, öteki tabiat vakaları şeklinde edimsel öznesi olmayan bir biyolojik tabiat vakasıdır; hepsi bu. Demek ki düşünmüyorum; fikir vakası ben vakasında meydana geliyor. Tıpkı kalbimin çarpması ya da böbreklerimin kanımdaki bazı molekülleri süzmesi kısmi vakalarında olduğu şeklinde fikir vakası da “ben”de, şu demek oluyor ki beynimde oluyor. O halde düşüncemin ardında düşüncemi icra eden bir edimsel özne, aşkın bir ben yok. Düşüncem ben onu yaptığım için değil, biyolojik bedenim olarak ben’de gerçekleştiği için içerdiğim bir şey yalnızca. Tıpkı böbreğimde gerçekleşen bir vakası, mesela böbrek taşımı içeriyor olduğum şeklinde, düşüncemi de içeriyorum.
  • Wittgenstein “Yaşamla dünya birdir,” diyordu.
    Onun tekbenci vurgusuna karşılık aynı cümle diyalektik maddeci olarak da te­lafuz edilebilir. Şundan dolayı basit dilde ilk olarak beni ve dünyayı kar­şıtlık olarak kavrarım normal olarak. Ama varlığın ve hiçliğin diyalektiği­nin dilinde dünyayı kavradığımda bir tek oluşu görürüm, o halde yaşamımın oluşun nesnel varlığındaki yokluk bulunduğunu görürüm.
    Yaşam dünyadan başka bir şey değildir.”
  • Doğanın kendi içinde açıklanabilir, şu demek oluyor ki kapalı bir sistem olduğu varsayımından yola çıkma eğiliminde olmamız ilk sorumuzu, şu demek oluyor ki kendi ufak yaşamlarımızın bizim anlayabileceğimiz türden bir anlamı, olup olmadığı sorusunu daha baştan negatif bir halde yanıtlamış kılmaz mı?
  • “Düşünüyorum” olgusal anlamda yanlış bir öncüldür; zira fikir bir edim değil, bir vaka; “ben” söylediğim biyolojik olayın beyninde geçen daha kısmi bir biyolojik vakadır.
  • Bilim (fizik) bizlere evrene ilişkin bazı açıklamalar sunabilir; fakat bu bilgiler varlığı kavramamızı, anlamamızı sağlamaz; ontolojik tasarımlarımızı karşılayamaz. Bilim tek başına temel insani meraklarımızı, varoluşa ilişkin temel tasarımlarımızı karşılayamaz. Bu durum da felsefenin vazgeçemeyeceğimiz önemini vurgular.


Madde ve Mana İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Saffet Murat Tura’nın okuduğum ikinci kitabı oldu. Kitaplarında çok önemli bir felsefi altyapı ve bilimsel data ışığında meydana getirilen değerlendirmelerin hakim olması bilhassa dikkatimi çekti. Bunu hakikaten de fazlaca ileri düzeyde yürütmekte Saffet Murat Tura, kitabın içeriğine değinmeden ilkin bunun altını çizerek adım atmak istedim.
Saffet Murat Tura bu kitabıyla insan beyninin ve fikir eyleminin geliştiği yön ve gelişim şekli hakkında evrimsel değerlendirmeleri baz alarak felsefi bir sorgulamaya başlıyor. Maddeyi anlayan, algılayan ve tanıyan beynin işlevselliği üstünden mananın oluş şekli açıklanmakta, düşüncenin, yıldırım düşmesi şeklinde bir vaka bulunduğunu ortaya koymakta.
Bunları açıklarken öteki taraftan dualist doğa ötesi görüşe karşı çıkarak, buna son şeklini veren Descartes felsefesine yapı sökümcü eleştirilerini yöneltiyor. Dualist doğa ötesi anlayışın çarpıklıktan ve yanılsamadan başka bir şey olmadığını felsefi anlamda Spinoza, Nietzsche şeklinde kıymetli adlar kanıtlarken, bilimsel anlamda evrim teorisi bu doğa ötesi anlayışı çürütmüştür. Saffet Murat Tura da bu zeminleri birleştirerek emsalsiz ve fazlasıyla nitelikli bir içerik sunmuş bizlere.
Kitabın içeriğini anlatmaya şu şekilde devam edeyim; sizce tabiat insan için mi oluşmuştur yoksa insan bir tek tabiatın bir parçası mıdır? Bu soruya vereceğiniz yanıt sizi fikren ya dualist doğa ötesi anlayışın (şu demek oluyor ki ünümüz tek tanrıcı dinlerin) yanında tutacak ya da karşısına koyacak. Bu noktada yazarımız çok önemli bir felsefi duruş ortaya koyarak madde-mana ilişkisine akılcı ve gerçekçi açıklamalar getirmiş.
Okuduğum yerli kitaplar içinde, en değerliler arasına koyabileceğim bir içeriğe haiz. Eğer konusu sizi çektiyse dikkatsizlik etmeden okuyun derim. (Uğur De Molinari)


Madde ve Mana PDF indirme linki var mı?


Saffet Murat Tura – Madde ve Mana kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Madde ve Mana PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Saffet Murat Tura Kimdir?

1955 senesinde Akyazı’da dünyaya geldi. 1980 senesinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre fizyoloji üstüne çalıştıktan sonrasında 1986 senesinde İstanbul Tıp Fakültesinde psikiyatri uzmanlığını tamamladı. Analitik yönelimli psikoterapi üstünde emekler yapmış oldu. 1990 senesinde İmago Psikoterapi Merkezi’ni kurdu. Yurt içinde ve yurt haricinde piyasaya sürülen bilimsel çalışmalarının haricinde felsefe ve siyaset mevzularında yazıları yayımlandı.Defter dergisi gösterim kurulunda bulunan ve Metis ‘Ötekini Dinlemek’ dizisinin editörü olan Tura’nın, Freud’dan Lacan’a Psikanaliz (Ayrıntı, 2. basım, 1995) adlı kitabı bulunmaktadır.


Saffet Murat Tura Kitapları – Eserleri

  • Freud’dan Lacan’a Psikanaliz
  • Zor Problem: Bilinç
  • Şeyh ve Arzu
  • Histerik Bilinç
  • Madde ve Mana
  • Beynin Gölgeleri
  • Günümüzde Psikoterapi


Saffet Murat Tura Alıntıları – Sözleri

  • Eğer evren dizgesel bir bütünse insan beyni, içinden neşet ettiğimiz tabiatın en temel hususi durumunu bizzat kendimizde gözlememize imkanı verir. (Zor Problem: Bilinç)
  • Freud’un söylediği şeklinde, “nesne ilişkilerinde kin sevgiden daha eskidir”. (Freud’dan Lacan’a Psikanaliz)
  • Böylece bizlik bilinci daima bir “öteki” kurgular. (Şeyh ve Arzu)
  • Psikanaliz kuramında insan uygarlık kurmuş sadece geniş seviyede biyolojik kökenli dürtüsel motivasyonlarına uygun davranmaya yatkın bir hayvan olarak düşünülmüştür. İnsanın nevrotik iç çatışmaları da son tahlilde bir hayvan olmasından meydana gelen bu ilkel güdülenmeleriyle bir uygarlık üyesi olarak bu tarz şeyleri dizginlemesi gerekliliğinin yarattığı çelişki üstünden açıklanmıştır. (Histerik Bilinç)
  • Bizi zayıf düşüren, sulu gözlü kılan vicdanımızla savaşım ediyor olmalı. (Şeyh ve Arzu)
  • Vicdanla aklın yolu daima bir değildir…. (Şeyh ve Arzu)
  • “uzak galaksilerde veya kara deliklerde değil, hemen kafatasımızın içindeki evrenin bu en büyük sırrı” karşısındaki yetersizliğimiz, muhtemelen kuantum mekaniğindeki mühim kuramsal eksikliklere dayanmaktadır ve çözümü önümüzde uzanan yüzyıla devredilmiştir. (Şeyh ve Arzu)
  • “Kernberg’in patolojik kişilik örgütlenmelerini üç düzeyde ele aldığın­dan söz edilmişti. Buraya kadar daha fazlaca sınır durum patolojisi üze­rinde duruldu. Yukarıda da anlatıldığı şeklinde Kernberg patolojik kişilik örgütlenmelerini klinik bakımdan ayırt ederken şu üç ölçütü temel alır: kimliğin bir araya gelmesi, müdafa mekanizmaları ve gerçekliği de­ğerlendirme. Nevrotik örgütlenmede kimlik bütünleşmişken, sınır du­rum ve psikotik örgütlenmelerde kimlik dağınıklığı vardır. Ancak sı­nır vakalar kendilik ve nesneyi ayırt edebilirken, psikotik örgütlenme­lerde bu ayrışma netleşmemiştir. Savunmalar bakımından nevrotik hasta bastırma ve yüksek destek savunmalar kullanırken, sınır vakalar bölme ve ilkel destek savunmalar kullanır. Her iki durumda da müdafa ruh içi çatışmaya yöneliktir. Oysa gene bölme ve ilkel destek savunmaları kullanan psikotiklerde bu mekanizmalar kişili­ğin çözülmesine karşıdır. Gerçekliği değerlendirme bakımından ise nevrotik ve sınır vakalar hasar görmemiştir. Ancak sınır vakalarda gerçeklikle ilişki ve gerçeklik duygusu ara sıra bozulur. Psiko­tiklerde ise gerçekliği değerlendirme kapasitesi yitirilmiştir.” (Günümüzde Psikoterapi)
  • İnsan anlıyorsa, anlama aslına bakarsan bir tabiat vakasıdır. (Beynin Gölgeleri)
  • dünya zamanı ırkların mücadelesidir, evreni Allah yaratmıştır. (Şeyh ve Arzu)
  • Bilinç yoktur; şuur algısı vardır. Bilinçli ben de ötekiler şeklinde bir algıdır, fenomenal bir yaşantıdır: Bilinçli ben yaşantısı biyolojik organizmanın kendisinde kendisiyle ilgili bir idrak, fenomenal bir yaşantıdır. (Zor Problem: Bilinç)
  • İçten bir ilişkiye girmedeki güçlük daima bilgili yada bilinçdışı değersizlik duygularıyla ilgilidir. (Günümüzde Psikoterapi)
  • Bilinç fenomenleri uzayda yer kaplamazlar, bir tek zamanda varlardır. (Histerik Bilinç)
  • “Bilinçli ben yaşantısı niçin bütünsel fenomenal dünya yaşantısının her anında var ? ” (Zor Problem: Bilinç)
  • ”Doğal seçilimin niçin olduğu bir süreç sonucunda kendimizi özneler olarak düşünmemizi elde eden bir dile doğduk.” (Madde ve Mana)
  • Beynin fenomenal dünyasını oluşturan yaşantılar beynin bazı enformasyon işleme süreçlerinin “çıktılarını” (şu demek oluyor ki “bilgili ben” yaşantısının eşlik etmiş olduğu nöral sürecin girdilerini) gerçekleştiren nöral vakayla birlikte ortaya çıkar. (Zor Problem: Bilinç)
  • ” yaşam ölüme giden dolambaçlı bir yol şeklinde ” (Freud’dan Lacan’a Psikanaliz)
  • Tüm biyolojik sistemler, bilhassa insan şeklinde karmaşık organizmaların sinir sistemleri hayatta kalmak ve türünü devam ettirmek için kendiyle (organizmayla) kendi olmayanı ayırt etmek zorundadır. (Zor Problem: Bilinç)
  • Dil herşeyden ilkin yalan söylemek için vardır.
    Umberto Eco (Beynin Gölgeleri)
  • ”Bazen neyin kavgasını verdiğimizi bilmez, kendi kabusumuzu gerçeğe dönüştürürüz.” (Madde ve Mana)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş