Eğitim

Unutulan Ada Kıbrıs – İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Unutulan Ada Kıbrıs – İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Unutulan Ada Kıbrıs kimin eseri? Unutulan Ada Kıbrıs kitabının yazarı kimdir? Unutulan Ada Kıbrıs konusu ve anafikri nedir? Unutulan Ada Kıbrıs kitabı ne konu alıyor? Unutulan Ada Kıbrıs PDF indirme linki var mı? Unutulan Ada Kıbrıs kitabının yazarı İlker Başbuğ kimdir? İşte Unutulan Ada Kıbrıs kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: İlker Başbuğ

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınevi

İSBN: 9786059658300

Sayfa Sayısı: 220


Unutulan Ada Kıbrıs Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“…Girit’i yitirmiş, ocağına incir ağacı dikilmiş

bir kadının torunu olarak…

Vatan toprağı adeta bir kilim şeklinde

ayağının altından çekilivermiş

bir ailenin ferdi olarak, içim titreyerek okudum.

İsminde “unutulan” deniyor fakat…

Henüz oldukça geç olmadan yazılmış bir kitaptır.

Kıbrıs’ı, ulusal davayı asla unutturmamak için…

Bu kitaba sahiplenmek, yurttaşlık görevidir.”

-Yılmaz Özdil-

(Tanıtım Bülteninden)


Unutulan Ada Kıbrıs Alıntıları – Sözleri

  • İstanbul’daki Venedik elçisi, uzlaşma sebebiyle Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa’nın ağzını arayınca, Sokollu şu şekilde cevap vermişti:
    “Sizin kaybınızla bizimkinin içinde dağlar kadar fark var. Sizden Kıbrıs’ı almakla kollarınızdan birisini kesmiş olduk, donanmamızı yenmekle siz sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol tek rar uzamayacaktır, fakat tıraş edilen sakal eskisinden de gür ve sağlam uzayacaktır.”
  • “Eğer bir halk oturmuş olduğu yeri vatan halletmeye karar vermezse, orayı muhafaza edemezsiniz.”
    İsmet İNÖNÜ
  • Diplomaside meydana getirilen hatanın hemen sonra düzeltilebilmesi nerede ise imkânsızdır.
  • “Tarih,ilerisini göremeyenler için acımasızdır.”
    -Leon Caetani
  • Başbakan Ecevit saat 06.10’da Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ne denlerini şu şekilde deklare etti:
    TSK’nin Kıbrıs’a indirme ve çıkartma harekâtı başlamış bulunuyor. Allah milletimize, tüm Kıbrıslılara ve insan lığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hiz mette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. O şekilde ümit ederim ki, kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışma olmaz. Biz as linda cenk için değil, sulh için, yalnız Türklere değil, Rumlara da sulh getirmek için Ada’ya gidiyoruz. Bu karara sadece tüm politik ve diplomatik yolları denedikten sonrasında zorunlu kalmış olarak vardık. Tüm dost ülkelere, ayrıca son zamanlarda yakın istişarelerde bulunduğumuz dost ve müttefiklerimiz Birleşik Amerika’ya ve İngiltere’ye meselenin müdahalesiz halledile bilmesi, diplomatik yollardan halledilebilmesi için gösterdik leri iyi niyetli çabalar için şükranlarımı belirtmeyi borç bili rim. Eğer, bu çabalar netice vermediyse, elbet sorumlusu, bu iyi niyetli gayretleri gösteren devletler değildir. Tekrar bu harekâtın insanlığa, milletimize ve tüm Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim.
    Allah’ın milletimizi ve tüm insanlığı felaketlerden müdafaasını dilerim.
  • “… Bu arada düşmandan gelen ateşe karşılık verirken, derhal yakınımdaki mevzide bir makineli tüfek ve yardımcısı devamlı ateş ediyordu. Bu dikkatimi çekti. Hem isabet oranının artması hem de mühimmatını bitirmemesi için normalde darbeler halinde ateş yapması gerekirdi. Bir müddet sonrasında destek er, nişancının şehit bulunduğunu haykırarak seslendi. Nişancı şehit olmuş, bedeni soğumuş, kolu geride kalmış parmağı tetikte ateşe devam ediyordu. Bu sahneyi ömrüm süresince unutmama imkân yok. Demek ki “Şehitler Ölmez” dedikleri buymuş.”
    Kıbrıs Gazisi Piyade Astsubay Nizamettin Aşar
  • 15 Ağustos’u 16 Ağustos’a bağlayan gece saat 24.00’te Lefkoşa’daki Temsilciler Meclisi binasında Lefkoşa Antlaşmaları imzalanmış, Kıbris Anayasası ve antlaşmalar yürürlüğe girmiştir.
    Böylece, Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos 1960’ta kurulmuştur.
  • Uluslararası alanda ciddi bir mevzuda adım atmadan ilkin her şeyi oldukça detaylı ve iyi şekilde değerlendirmek zorundasınız.
    Hesapsız olarak atılan adımlardan geriye çekilme o ülkeye oldukça büyük zararlar da verebilir.
    Dış politikaya; sağduyulu, gerçekçi ve ideolojik görüşlerden arındırılmış şekilde yaklaşılmalıdır.
  • Tanrı kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ve onların ayrılmaz bir parçası olan mücahit ordumuza kuvvet bahşetsin. Zafer nasıp eylesin. Zafer haktan yanadır. Zafer onbir yıl büyük adaletsizliğe, haksızlığa maruz kalan Türk Kıbrıslılarındır….
  • Başarı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekata katılan tüm personeline ve bilhassa bu harekatta şehit düşen, 498 ölümsüz kahramana aittir.


Unutulan Ada Kıbrıs İncelemesi – Kişisel Yorumlar

2016 senesinde eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafınca yazılan Unutulan ada Kıbrıs, 1943 doğumlu Başbuğ’un Kıbrıs’da yaşanmış olan vakalara birinci elden şahit olması, Kıbrıs Barış Harekatı esnasında orduda vazife alması dolayısıyla mevzu hakkında bir araştırma-araştırma kitabı olmasının yanında ek olarak hatıralara ve daha mühim detaylara da yer veriyor.
İlk Bölümde İçerik olarak ilk olarak Kıbrıs’ın Lozan’a kadarki durumu, daha sonrasında adada yaşanmış olan vakalar, bu vakalara Türkiye’nin tavrı anlatılıyor.
Sonrasında Kıbrıs Barış Harekatı’na kadarki süreç, Harekat’ın ilkin askeri hemen sonra uluslarası hukuk açısından değerlendirilmesi mevcut.
KKTC’nin kuruluşu, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB’ye üyelik süreci ve Annan Planı’na giden süreç de detaylıca anlatılıyor
İkinci Bölümde ise tarihsel süreç içinde meydana getirilen hatalar ve ne yapılabilirdi, Kıbrıs Barış Harekatı iyi mi başarıya ulaşmış oldu, Bundan sonrasında ne yapılması gerektiği yazılmış.
Kitap genel olarak içerik açısından güzel bir halde oluşturulmuş. Her bölümün sonundaki netice kısmındaki kritikler bir özet durumunda ve kıymetli. Askeri dile hakim olunmasa da metin anlaşılabiliyor. Genel anlamda en beğendiğim kısım Annan Planı’nın anlattığı yer. Bugün kamuoyunda oldukça yer tutmasa da Kıbrıs gündemimizde olması ihtiyaç duyulan bir mevzu. Süreç içinde yaptığımız eleştiri hatalar mevcut. Bu denli haklı olduğumuz fakat yalnız da bırakıldığımız bir durum karşısında kuvvetli durmak zorundayız.
Kitap tarihçi Leon Caetani’nn bir cümlesi ile bitiyor :
“Tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır.” (Temür Melik)

İlker Başbuğ kitabı yazma gerekçelerini sıralarken “geçmişi hatırlamayanlar onu tekrarlamaya mahkumdurlar” diye söze başlıyor ve Kıbrıs’ın yalnız adada yaşayan soydaşlarımızla ilgili olmadığını mevzunun tarihsel, politik, askeri, güvenlik şeklinde pek oldukça boyutu bulunduğunu belirtiyor. Kitap Annan Planı’na giden süreci (ki Başbuğ o devrin bizzat tanığı) ta en başından itibaren konu alıyor ve en sonunda da Annan Planı’nı derinlemesine çözümleme ediyor. Aslında hem tarihsel süreç, hem de antak kalma metinleri karmaşık olmalarına karşın Başbuğ mümkün olduğunca her insanın anlayabileceği rahatlıkta yazmış. Son sözü de son aşama net; tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır. (Alp Giray Akkuş)

https://youtu.be/56kbqKzlqtg
Siciilya ve Sardunya’dan sonrasında Akdeniz’deki 3.büyük ada olan Kıbris adası, Osmanlı egemenliğine girmeden ilkin sırasıyla Mısır, Hitit, Akad, Dor, Yunan, Fenike, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Arap, Bizans, İngiliz, Ceneviz, Memlük ve Venediklilerin yönetiminde bulunmuşlardı.1521’de Osmanlı’nın Rodos’u alması ve Yavuz Sultan Selim’in de 1517 sonrası Mısır’ı ele geçirmesiyle Osmanlı için Akdeniz’de Kıbrıs da mühim bir duruma gelmişti. Nihayet 1571 senesinde Osmanlı Devleti’nin talibi fethetmesinin Kıbrıs halkını da, Venedikliler egemenliğinde fazla vergiyle ezildiği bu zamanda memnun ettiğini söylemek mümkündür. Ada artık Mısır’ı da eline geçirmiş olan Osmanlı için Akdeniz’deki egemenliği sağlamasında oldukça mühim bir kazanç haline gelmişti.
İngilizler, Hindistan’a giden yol üstünde Cebelitarık ve Malta’dan sonrasında Kıbrıs’ta da bir üs kurarak bölgeyi siyasal ve askeri bir denetim altına almayı amaçlamıştı. Süveyş Kanalı’nın 1869’da açılması sonrası da Kibris, İngiltere için daha mühim bir stratejik nokta olmuştu.1914 yılına gelindiğinde, I.Dünya Savaşı başladığında İngilizler, Osmanlı’nın harbe Almanya yanında girmesiyle Kibris adasını bir kral fermanıyla daha önceki tüm antlaşmaları fesh ederek ilhak eder ve sömürge olarak yönetmeye başlamıştı. Aslında bu bir bahanedir, zira İngilizler cenk öncesi Osmanlı’nın antlaşma çabalarına red yanıtı vererek aslına bakarsan Osmanlı’yı Almanya tarafına itmişti. Savaş süresince de Kibris artık İngilizlerin idi.
Rumların 1928’de büyük devletlere nota vererek adanın statüsünün değişmesini istemeleri ve ilk kez adanın tümünü ele geçirme anlamında ENOSİS’i duyuru etmeleri İngilizleri de kaygılandırmıştı. Bu amaçla 1931’de Rumların talibi ele geçirmek için çıkardıkları ilk isyan ve 1950’de de kurmuş oldukları Eokadır.Daha sonraki süreçte Yunanistan’ın da Kibris Rumlarına bu mevzuda destek vermesi işleri daha da işin içinden çıkamaz duruma getirecektir. Hatta 1947’de Yunanistan, Kıbrıs’ın kendisine bağlanması kararını da almıştı. İşte bu noktadan sonrasında Kibris Türkleri adadaki bu durumu protesto etmeye başlamış olacak ve Türkiye’de kendilerine destek verecekti.
Bir gecede 100’e yakın Türkün öldürülmüş olduğu ve
başlarında Nikos Simpson’un olduğu terör gruplarının gerçekleştirdiği ve “kanlı noel” diye geçen 1963 vakaları, Türk ordusunun girişimleri ve Türkiye’nin garantörlüğünü işletmesiyle sadece durdurulmuştu.20 Temmuz 1974 tarihinde garantör antlaşmasının daha ilkin belirttiğim 4. Maddesine dayanarak tek başına adaya bir sulh harekatı düzenlemiştir.
1983 senesinde başarı elde eden Kıbrıslı Rumlar BM’e Kıbrıs Türk Federe Devletinin yok sayılacağına dair bir karar çıkartrınca Kıbrıslı Türklerin buna yanıtı, 15 Kasım 1983 tarihinde mecliste bağımsızlıklarını duyuru ederek “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ni oluşturmak oldu. (Erdi Çetin)


Unutulan Ada Kıbrıs PDF indirme linki var mı?


İlker Başbuğ – Unutulan Ada Kıbrıs kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Unutulan Ada Kıbrıs PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İlker Başbuğ Kimdir?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı. Görevini 30 Ağustos 2008 tarihinde, 25. Genelkurmay Başkanı Mehmet Yaşar Büyükanıt’tan devralmış olan Başbuğ, TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Onur Madalyası sahibidir. Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde meydana getirilen Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e bırakmıştır.

Mehmet İlker Başbuğ, 29 Nisan 1943 tarihinde Afyonkarahisar’da dünyaya gelmiştir. Balkan Savaşı’ndan sonrasında Makedonya’nın Manastır şehrinden Türkiye Karaman’a göç eden ailesi hemen sonra Afyonkarahisar’a yerleşmiştir. İlkokulu Afyon 27 Ağustos İlkokulu’nda, ortaokulu Afyon Lisesi’nin orta kısmında okuduktan sonrasında Kuleli Askeri Lisesi’ne gitmiştir. 1962 senesinde Kara Harp Okulu’ndan mezun olan Başbuğ, 1963 senesinde Piyade Okulu’nu başarıyla tamamlamış oldu. 1963-1971 yılları aralığında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı birimlerde vazife alan Başbuğ, 1973 senesinde Kara Harp Akademisi’ni bitirerek kurmay subay ünvanı aldı.

Kara Harp Akademisi’nden mezun olmasının arkasından Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, Belçika / Brüksel’de NATO Uluslararası Askerî Karargâhında Cari İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü ve 51’inci Piyade Tümeni 247’nci Piyade Alay Komutanlığı görevlerini yürüten Başbuğ, ek olarak İngiltere Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Koleji’ndeki eğitimlerini de başarıyla tamamladı.

1989 senesinde Tuğgeneral rütbesine terfi ettirilen Başbuğ, 1993 senesinde ise Tümgeneral’liğe terfi ettirildi. Tümgeneral olarak Belçika’da, Milli Askeri Temsil Heyeti Başkanı olarak vazife yapmasının arkasından 1997 senesinde Korgeneralliğe terfi ettirilen Başbuğ, Korgeneral olarak vazife yapmış olduğu sırada 2. Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulunmuş oldu.

2002 senesinde Orgeneral rütbesine terfi eden İlker Başbuğ, 30 Ağustos 2008 tarihinde, Mehmet Yaşar Büyükanıt’dan Genel Kurmay Başkanlığı görevini devralarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı ünvanını aldı.

TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Onur Madalyası sahibi olan Orgeneral İlker Başbuğ, Sevil Başbuğ ile evlidir ve çiftin iki evladı bulunmaktadır.

Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde meydana getirilen Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’e bırakmıştır.

İlker Başbuğ, Emekliliğinde kitap yazmaya başladı.

6 Ocak 2012 tarihinde “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarından tutuklandı. 5 Ağustos 2013 tarihinde Mahkemenin karar duruşması yapılarak kararın açıklanması umut ediliyor.

Yazdığı Kitaplar :

2011 – Terör Örgütlerinin Sonu

2012 – 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal

2012 – 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Atatür


İlker Başbuğ Kitapları – Eserleri

  • Suçlamalara Karşı Gerçekler
  • Nasıl Bir Türkiye
  • Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Ergenekon’dan Çıkış
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal
  • 15 Temmuz Öncesi ve Sonrası
  • Sorunlarla Yüzleşmek
  • Unutulan Ada Kıbrıs
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk
  • Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Terör Örgütlerinin Sonu
  • Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler
  • Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Mustafa Kemal Atatürk (2 Cilt)
  • Güç Odaklarının Mücadelesi


İlker Başbuğ Alıntıları – Sözleri

  • Ermeni ihtilalcilerin amaçları öteki milliyetçi ihtilalcilerinkinden oldukça farklıydı. İtalya’da yaşayan insanoğlu İtalyan idi ve İtalyan devrimcileri çoğunluğun yönettiği bir devlet istiyorlardı. Polonyalı milliyetçiler, Rus bir azınlık tarafınca yönetilen ve bastırılmış bir çoğunluk olan Polonyalılar için bir devlet oluşturmak istiyorlardı. Aynı şey tüm dünyada geçerliydi, şekilleri her ne olursa olsun, iyi ya da fena, milliyetçiler en azından çoğunluğun kendini yönetebileceği bir devlet için savaştılar.
    Ermeni milliyetçileri için bu bu şekilde değildi. Ermeni isyancıları, kendilerinin nüfusun %20’sinden daha azca bir kısmını oluşturdukları bir toprağı ele geçirmek için savaştılar. Altı vilayet dedikleri bölgede, Müslümanlar Ermenilerin dört katı fazlaydı. Polonyalılar, İtalyanlar, Özbekler, Cenup Afrikalılar, Cezayirliler ya da İrlandalıların aksine, Ermeniler imparatorluk tarafınca yönetilen büyük bir çoğunluk değildiler. Çoğunluğu yenerek topraklarını ele geçirmek isteyen minik bir gruptular. Ülkelerinin düşmanlarından yardım alan minik bir gruptular; zira dışarıdan yardım almadan Müslüman çoğunluğu yenmeleri imkânsızdı.
    Eğer başarıya ulaşmış olsalardı, Ermeni milliyetçileri ne yapacaktı? Balkanlar’daki Türklerin acı kaderini örnek vererek gösteriyor tarih bunu bizlere. Bir Ermenistan kurmanın tek yolu çoğunluğu sürmek ya da öldürmekti. İhtilalciler Müslümanları saf dışı etmediği sürece, Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulamazdı.
    Osmanlıların Ermeni isyancılara verdiği karşılık her düşünüldüğünde, bu gerçek hatırlanmalı. Osmanlılar yalnız iktidarlarını savunmuyorlardı. Çoğunluğun yönetimini reddedenlere karşı çoğunluk olan halkı savunuyorlardı. Dahası, isyancılar başarıya ulaştıkları takdirde isyancıların öldüreceği ya da yurtlarından süreceği insanları savunuyorlardı. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Mustafa Kemal Atatürk’e bakılırsa; önder, ülkesinin ve ulusunun şerefi ve kurtuluşu için çalışandır. Kendilerini ilahlaştırmak için çalışanlar önder olması imkansız. Kamu hizmetinin en yüce şekli, egoist olmayan çabadır. (20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal)
  • İyi durum da olmayan ülke yönetimi için tek çıkış yolu vardır. O da meşruti idarededir. Bunu sağlayacak tek güç de ordudur. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Diplomaside meydana getirilen hatanın hemen sonra düzeltilebilmesi nerede ise imkânsızdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Türkler ve Ermeniler içinde oluşan gerginliğin rasyonel sebeplerini aramak daha uygun olacaktır. Türklerin Ermenilere karşı savaşmalarının gerçek sebebi kolayca açıklanabilir ve tamamen rasyoneldir. Türkler kendilerini savunuyorlardı.*
    * Justin McCarthy, “Kim başlattı?”, 24 Nisan 2002 tarihinde İstanbul’da yapmış olduğu konuşma. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • “Türkiye’de seçimler yapılacak olursa, CHP bu seçimleri kazanabilecektir.”
    –cia başkanı alen dulles / 28 nisan 1960 (Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • McCarthy’nin söylediği şeklinde “Bir taraf ölülerini sayarken öteki tarafın kendi ölülerinden bihaber olması” vakalara soykırım görüntüsü veriyor. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Okuduğunu, gördüğünü, isittigini sorgulayan insandan korkmayın. Onlardan zarar gelmez. (Nasıl Bir Türkiye)
  • Biz teslim etmezsek, kendimize olan saygımızı alamazlar. (Ergenekon’dan Çıkış)
  • Hunlar bu topluluklar içinde yer edinen ve günümüze kadar taninan bir halktır. (Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • Cemaatlerin oluşumunda ekonomik çıkarlar var. Din bu amaç için bir vasıta olarak kullanılıyor. Bu vaka sonrasında eğitim, hemen sonra da politika alanına sıçrıyor. (Ergenekon’dan Çıkış)
  • Fırtınalı denizde gemisini minimum hasarla karaya yanaştıran kaptanların zamanı başka, gemisini terk edenlerin zamanı başka yazılır. (Suçlamalara Karşı Gerçekler)
  • Toplumu terörle mücadelenin süresi hakkında yanlış beklentiler içine sokacak söylem ve ifadelerden kaçınılmalıdır. Terörle savaşım karmaşık bir süreçtir. 1967 Arap-İsrail Savaşı’nda altı günde zafer kazanan İsrail Silahlı Kuvvetleri, 2007’de birkaç bin kişiden oluşan Hizbullah örgütünü Lübnan’da etkisiz hale getirememiştir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler , dervişler , müritler , meczuplar memleketi olması imkansız. En doğru ve en hakiki tarikat , uygarlık tarikatıdır. Medeniyetin komut ve taleplerini yapmak , insan olmak İçin kâfidir. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Etkisiz hale getirilen teröristlerin yaş durumu incelendiğinde averaj olarak, örgüte katılım yaşlarının 19, örgütte kalma süresinin 7 yıl, ölüm yaşlarının ise 26 olduğu görülmektedir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Uluslararası alanda ciddi bir mevzuda adım atmadan ilkin her şeyi oldukça detaylı ve iyi şekilde değerlendirmek zorundasınız.
    Hesapsız olarak atılan adımlardan geriye çekilme o ülkeye oldukça büyük zararlar da verebilir.
    Dış politikaya; sağduyulu, gerçekçi ve ideolojik görüşlerden arındırılmış şekilde yaklaşılmalıdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Mustafa Kemal 1922’de eğitim ve öğretime ilişkin şunları da not defterine yazmıştır:
    “Milleti kurtarmak isteyen her yurtsever için ulusal onur ve fedakarlık başlıca özelliklerdir. Fakat bunlar kafi değildir. Bir milleti kurtarmak için iyi niyet de kafi değildir. Aynı zamanda ilim ve eğitim lazımdır. Düşmanı yenik eden ordularımızın sevk ve idaresinde fenni bilim ve bilimsel kurallar rehberimiz olmuştur.
    Bir milletin geleceğini elde etmesi ve yönetim etmesi için de eğitim bilimi lazımdır. Eğitim biliminin etkinlik merkezi: Mekteptir. Milletin siyasal ve toplumsal hayatında, fikir yapısında; her türlü dış etkiye koyabilmesi için bilimsel ve fenni bilimi rehber kabul edeceğiz.” (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Sıkıştığımız vakit bizim başvuracağımız tek rehber vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk’tür. (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Başarı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekata katılan tüm personeline ve bilhassa bu harekatta şehit düşen, 498 ölümsüz kahramana aittir. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Bu nedenle, Malta Yargılaması zamanı bir gerçektir. Bu yargılamada, Malta’da o günün deyimiyle “Ermeni Kırımı” bugünün deyimiyle ise “soykırım” iddiasıyla yargılanan Türkler yargı önünde aklanmışlardır. Suçsuz bulunmuşlardır.
    Malta sonucu, Osmanlı devletinin ve İttihatçı liderlerin “soykırım” suçunu işlemediklerini ortaya koyan zamanı bir yargı kararıdır.
    Bu kararın, internasyonal meşruiyetini kimse sorgulayamaz.
    Savcılıkların, “suçsuzluk” anlamı taşıyan “kovuşturmaya yer olmadığı”, ya da “takipsizlik” sonucu da yargı sürecinin bir parçasıdır.
    1919-1921 Malta Yargılaması, yargısal olarak “bir soykırım soruşturması”dır. Bu açıdan oldukça mühim bir vakadır. Bu gerçeği hiçbir şey ortadan kaldıramaz.
    Son söz; 1915 Tehcir vakası; Malta’da yargılanmıştır. Kraliyet Savcılığı, soruşturma sonunda verdiği “kovuşturmaya yer olmadığı” yada “takipsizlik” sonucu ile Tehcir vakasında kovuşturma açılmasını gerektirecek, herhangi bir “suç unsuruna” yada “deliline” ulaşamamıştır. Bu, bir halde “suçsuzluk” anlamına gelmektedir. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş