Elimi Tut Yeter – Akgün Akova Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Elimi Tut Yeter – Akgün Akova Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Elimi Tut Yeter kimin eseri? Elimi Tut Yeter kitabının yazarı kimdir? Elimi Tut Yeter konusu ve anafikri nedir? Elimi Tut Yeter kitabı ne konu alıyor? Elimi Tut Yeter PDF indirme linki var mı? Elimi Tut Yeter kitabının yazarı Akgün Akova kimdir? İşte Elimi Tut Yeter kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…
Kitap Künyesi
Yazar: Akgün Akova
Yayın Evi: Çınar Yayınları
İSBN: 9786052241196
Sayfa Sayısı: 176
Elimi Tut Yeter Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
-1998 Baskı Arka Kapak Yazısı-
Evlatların soruları, kuşlara benzerler. Onlar, aklı havalandırma hareketleridir. Bu sorular, kimi vakit öylesine yükseklerden uçarlar ki, beynimizin dağları, ovaları ve kıvrımları bile oldukca aşağılarda kalır. Bu tür soruları boşluğa bırakanlardan biri de, benim uykusu bulutlu oğlum Fırat’tır: “Baba, kargalar niçin kara biliyo’musun?”, “Yumurtalar niçin uçmuyor?”, “Deniz balıkların evi mi baba?”, “Ay amca evlerdeki ışıkları yiyor, onun için oldukca ışığı var onun di mi?”, “Vapurlar batınca denizin canı acır mı baba?”
Fırat da, tabiat ananın kaçınılmaz sonucu olarak bigün büyüyecek. O vakit, onu sırtıma alıp sokaklarda gezdiremeyeceğim. Belki de, şimdi yapmış olduğu benzer biçimde, elini başına koyup, “Baba, beni sırtına alsana!” demeyi bigün kendiliğinden bırakacak. Onun çocukluğunun bittiğini bir ihtimal o vakit anlayacağım. Seneler sonrasında, sanki gizli saklı bir kentten söz eder benzer biçimde, “Ben iyi mi bir çocuktum baba, anlatsana!” diye sormuş olacaktır. Ben de, o vakit kendime “Şimdi ben o evladı nerde bulabilirim?” diye sormamak için, Fırat’ın dünyayı tekrardan kuran sözlerini ve anlamı yerinden oynatan sorularını bir kenara yazmaya başladım. Önceleri, bu tarz şeyleri yayınlamak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama kirpi saçlı çocuğun sözleri o şekilde bölgelere vardı ki, sıradanlığın sınırlarını zorlamaya başladı.
Bu kitabın yazılışı bittiğinde, beş yaşını dönemin sıçrama tahtasından süt içtiği bardağa yuvarlayan Fırat sual sormayı sürdürüyordu: “Baba, insanoğlu eskir mi?”, “Anne baba ayrılınca ilkin hangisi evden gider?”, “Fillerin niçin gagası yok baba?”…
Sanıyorum, içinde çocuk olan her evde bu kitabın benzerleri yazılıyor.
Büyüklere karşın!!!!
***
2018 Tanıtım Bülteni
Oğlum Fırat’ın beş yaşına varana kadar sordurulmuş olduğu sorular benim yaşamım süresince karşılaştığım en zor sınavlar oldu. Biriyle bir kahvaltı sofrasında karşılaştım: “Yumurtalar neden uçmuyo’ baba?”
Bir diğeri mutfak penceresinin önünden uçarak geçen kuşlar yüzünden soruldu: “Kargalar neden kara biliyo’ musun?”
Başka bir Fırat sorusu, deniz kıyısında sulardan çıktı: “Damlalar birbirlerini nasıl tanıyo’lar baba?”
En yutkunduruculardan biri, dalgaların salladığı Kadıköy-Eminönü vapurunda buldu beni:
“Vapurlar batınca denizin canı acır mı, baba?”
Halime gülüyorsunuz elbet, fakat ben de şimdi sormam mı size: Bilin bakalım, bir çocuk sorularıyla babasını ne kadar uzağa götürebilir? Zor durumdaki bir baba yanıtları nerelerde arar? Bana düşen, tarihin, edebiyatın, şiirin, gerçeklerin ve düşlerin içine dalmak oldu. Döndüğümde yanımda Márquez, Galeano, Uyar, Tolstoy, Cansever, Neruda, hatta bir sürü astronot ve saat tamircisi de vardı! Fırat’ın bazı sorularına cevap olarak onları getirmiştim. Okuyunca görmüş olacaksınız; çaresiz bir babanın işine yaramışlar mı, yaramamışlar mı?
Elimi Tut Yeter Alıntıları – Sözleri
- Şu anda tutuklu olmadığım için hepinizden özür dilerim. Aslında yargı giydikçe ödül veriliyor. Garip birşey!
- Şairlerin ellerinden tuttum, ayağa kalktım
Şiirlerin ellerinden tuttum, ayağa kalktım - Bebekler, yetişkinlerin anlayacağı dili bulana kadar çeşitli diller konuşurlar.
- Günümüzde insanoğlunun yalnızlaşması bundan işte. El ele tutuşmayı unuttu insanoğlu. Birine vurmak için kullanıyor elini.
- İlhan Berk, “Üstünü başını yırtmış çocuktur şiir,” der. Yalan mıdır?
- aşk vurdu onu
artık her şey kırılabilir
her şey kırılabilir
su bile - bir aşk şarkısı söylüyordun ki
birden sustun
/
düşmemek için saçlarına tutundu dünya. - “Her şey ellerde başlıyor galiba…”
“Evet, her şey iki elimizin arasındadır. Geçmiş ve gelecek, avuçlarımızın içindeki çizgilerde gizlidir. Sonsuzluk, parmak uçlarımızın bittiği yerde adım atar. Aşk bile…” - Bazı sözcükler vardır, onların kullanılma çokluğu, toplumun içinde bulunmuş olduğu durumu belirlemek için önemlidir. “Merhaba” sözcüğü bunlardan biridir, “Iyi sabahlar” bir diğeri. “Seni seviyorum”, “Tebrik ederim”, “Yardım edebilir miyim?”i de sözcük trenimize vagon olarak ekleyebiliriz. Ama içlerinde iki tanesi vardır ki, insanların arasındaki buzdağlarını eritip dostluk köprüleri kurarlar: “Teşekkür ederim” ve “Özür dilerim”.
- Bazı sözcükler vardır, onların kullanılma çokluğu, toplumun içinde bulunmuş olduğu durumu belirlemek için önemlidir. “Merhaba” sözcüğü bunlardan biridir, “Iyi sabahlar” bir diğeri. “Seni seviyorum”, “Tebrik ederim”, “Yardım edebilir miyim?”i de sözcük trenimize vagon olarak ekleyebiliriz. Ama içlerinde iki tanesi vardır ki, insanların arasındaki buzdağlarını eritip dostluk köprüleri kurarlar: “Teşekkür ederim” ve “Özür dilerim”.
- —Baba, bu karlar canlılar mı?
—Değiller oğlum!
—Ölüler mi?
—Ölü de değiller oğlum!
—Neee? Neee???
—Kar taneleri doğmazlar oğlum, o yüzden de ölmezler.
—Neden doğmazlar baba?
—………!
—Ölmemek için mi?
—………!
—Ölmemek için mi doğmazlar baba?
—Kar taneleri doğmazlar ve ölmezler oğlum! Yalnızca dünyaya gelirler.
—Karlar niçin dünyaya gelirler baba?
—……..!!!
—Hep yukarıdan mı gelirler baba?
—Evet Fırat, karlar hep yukarıdan gelip dünyaya yağarlar.
—Ben de dünyaya yağdım mı baba?
—Yağmadın oğlum sen dünyaya geldin.
—Ben ne taraftan dünyaya geldim baba? Şu taraftan mı?
—………!!! - Sevgili Tanrı, eğer öldükten sonrasında da yaşayacaksak ne diye ölüyoruz?
- İlhan Berk, “Üstünü başını yırtmış çocuktur şiir,” der. Yalan mıdır?
- Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor. - Mutfağın, salonun, emek harcama odasının, banyonun ışıkları açık. Fırat, koridorun ortasında dikilmiş, kafasını havaya kaldırmış, coşku içinde bağırıyor: “Tüm ışıklar karışmış! Tüm ışıklar karışmış!”
Elimi Tut Yeter İncelemesi – Kişisel Yorumlar
-1998 Baskı Arka Kapak Yazısı- Evlatların soruları, kuşlara benzerler. Onlar, aklı havalandırma hareketleridir. Bu sorular, kimi vakit öylesine yükseklerden uçarlar ki, beynimizin dağları, ovaları ve kıvrımları bile oldukca aşağılarda kalır. Bu tür soruları boşluğa bırakanlardan biri de, benim uykusu bulutlu oğlum Fırat’tır: “Baba, kargalar niçin kara biliyo’musun?”, “Yumurtalar niçin uçmuyor?”, “Deniz balıkların evi mi baba?”, “Ay amca evlerdeki ışıkları yiyor, onun için oldukca ışığı var onun di mi?”, “Vapurlar batınca denizin canı acır mı baba?” Fırat da, tabiat ananın kaçınılmaz sonucu olarak bigün büyüyecek. O vakit, onu sırtıma alıp sokaklarda gezdiremeyeceğim. Belki de, şimdi yapmış olduğu benzer biçimde, elini başına koyup, “Baba, beni sırtına alsana!” demeyi bigün kendiliğinden bırakacak. Onun çocukluğunun bittiğini bir ihtimal o vakit anlayacağım. Seneler sonrasında, sanki gizli saklı bir kentten söz eder benzer biçimde, “Ben iyi mi bir çocuktum baba, anlatsana!” diye sormuş olacaktır. Ben de, o vakit kendime “Şimdi ben o evladı nerde bulabilirim?” diye sormamak için, Fırat’ın dünyayı tekrardan kuran sözlerini ve anlamı yerinden oynatan sorularını bir kenara yazmaya başladım. Önceleri, bu tarz şeyleri yayınlamak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama kirpi saçlı çocuğun sözleri o şekilde bölgelere vardı ki, sıradanlığın sınırlarını zorlamaya başladı. Bu kitabın yazılışı bittiğinde, beş yaşını dönemin sıçrama tahtasından süt içtiği bardağa yuvarlayan Fırat sual sormayı sürdürüyordu: “Baba, insanoğlu eskir mi?”, “Anne baba ayrılınca ilkin hangisi evden gider?”, “Fillerin niçin gagası yok baba?”… Sanıyorum, içinde çocuk olan her evde bu kitabın benzerleri yazılıyor. Büyüklere karşın!!!! *** 2018 Tanıtım Bülteni Oğlum Fırat’ın beş yaşına varana kadar sordurulmuş olduğu sorular benim yaşamım süresince karşılaştığım en zor sınavlar oldu. Biriyle bir kahvaltı sofrasında karşılaştım: “Yumurtalar neden uçmuyo’ baba?” Bir diğeri mutfak penceresinin önünden uçarak geçen kuşlar yüzünden soruldu: “Kargalar neden kara biliyo’ musun?” Başka bir Fırat sorusu, deniz kıyısında sulardan çıktı: “Damlalar birbirlerini nasıl tanıyo’lar baba?” En yutkunduruculardan biri, dalgaların salladığı Kadıköy-Eminönü vapurunda buldu beni: “Vapurlar batınca denizin canı acır mı, baba?” Halime gülüyorsunuz elbet, fakat ben de şimdi sormam mı size: Bilin bakalım, bir çocuk sorularıyla babasını ne kadar uzağa götürebilir? Zor durumdaki bir baba yanıtları nerelerde arar? Bana düşen, tarihin, edebiyatın, şiirin, gerçeklerin ve düşlerin içine dalmak oldu. Döndüğümde yanımda Márquez, Galeano, Uyar, Tolstoy, Cansever, Neruda, hatta bir sürü astronot ve saat tamircisi de vardı! Fırat’ın bazı sorularına cevap olarak onları getirmiştim. Okuyunca görmüş olacaksınız; çaresiz bir babanın işine yaramışlar mı, yaramamışlar mı? (Mahmut Keçeci)
Vapurlar batınca denizin canı acır mı baba?: Akgün Akova’nın, oğlu Fırat’ın sorularından yola çıkarak yazdığı yazılardan oluşuyor kitap. Aynı zamanda yazılarında pek oldukca şairin dizeleriyle de bizleri bir araya getiriyor.
Oldukça keyifli bir kitaptı. Fırat’ın masumiyeti ve filozofvari soruları oldukca güzeldi. Okurken oldukca eğlendim. Şiirlerle bezenmiş ve desteklenmiş yazılarla dolu olması da ek olarak doyurucu oldu ve yazınsal zevk verdi.
Keyifli okumalar dilerim. (Demet Elmas)
Oğlu Fırat’ın Akgün Akova’ya sordurulmuş olduğu çocukça sorulardan yola çıkarak yazılmış bir yapıt. Yazarın “Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü” adlı eserine nazaran yazım dili beni fazla etkilemese de okunabilir. Ancak Akova ile tanışmak için ilkin öteki bahsettiğim eserini alıp okuyun derim. (Gökhan Uzunoğlu)
Elimi Tut Yeter PDF indirme linki var mı?
Akgün Akova – Elimi Tut Yeter kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Elimi Tut Yeter PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Akgün Akova Kimdir?
Akgün Akova (d. 1962, Akyazı), Türk ozan. Şiir haricinde fotoğrafçılıkla da ilgilenen Akova’nın tecrübe etme, fotoğraf, seyahat alanlarında da kitapları vardır. Seyahat editörlüğü, tabiat fotoğrafçılığı ve seyahat yazarlığı da icra eden ozan, hem üniversitelerde hem de hususi eğitim kurumlarında “yaratıcılık” dersleri de vermektedir.
Hayatı
1962 senesinde Sakarya’ya bağlı Akyazı ilçesinde dünyaya geldi. Gebze Lisesi’nin peşinden Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünü ve İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nü tamamlamış oldu. 1984 senesinde ilk şiiri Milliyet Sanat dergisinde gösterildi. İlk şiir kitabı olan Sansürttürme Ozan Abüüü 1991 senesinde yayımlandı. Şaire 1993 senesinde Truva Şiir Ödülü, 2003 senesinde ise Dionysos Şiir Ödülü verildi. Akova, denemelerinin yer almış olduğu Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü adlı kitabıyla ise 1998 senesinde Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’ne layık görüldü. Kadir Has Üniversitesi ve Akademi İstanbul benzer biçimde eğitim kurumlarında “yaratıcılık” dersleri de veren ozan ek olarak TRT ve Açık Radyo’da sunuculuk, metin ve program yazarlığı da yapmış oldu. Voyager, Skylife, National Geographic benzer biçimde dergilerde seyahat yazıları da gösterilen Akova 1998-2006 yılları aralığında Voyager dergisinde gezi editörü olarak da çalıştı.
Akgün Akova Kitapları – Eserleri
- Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü
- Elimi Tut Yeter
- Baba Bana Bağırma
- Aşk ve Kuyrukluyıldız
- Sevdiğim Kadın Adları Gibi
- Güzel Atlar Ülkesi
- İki Ozan Arasında İstanbul
- İçimden Geçen Yolda
- Yüzünden Yollar Çıkardım
- Pepetye
- Seçme Şiirler
- Sansürttürme Ozan Abüü
- Iyi sabahlar Deme Sanatı
- Sevdiğim Kadın Adları Gibi
Akgün Akova Alıntıları – Sözleri
- “İnsanın cümle yaratılmışla
dengede
sevgi ilişkisinde olması
günümüzde her zamankinden daha
önemliyken,
bunca sevgisizliğe,
bunca yalnızlığa,
bunca yabancılaşmaya
itilişimiz niçin?” (Güzel Atlar Ülkesi) - senin yüzün
eski kuşların yeni seyir defteri.. (Seçme Şiirler) - “Iyi sabahlar’ı yalnızca bir sözcük sanmayın! Sabahın ışığıyla yıkanmış bir dil pırıltısıdır o. Sekiz harfli bir anahtardır, yalnızlığın çıkış kapısını aralar. Iyi sabahlar diyen, yalnız bırakmayı ve bırakılmayı reddetmiş anlamına gelir. Gönül çelendir iyi sabahlar, buzkıran gemisidir. Ağzımızın içindeki deniz feneridir. Öylesine güzeldir, ‘Bu sabahleyin ışığın elinden beraber tutalım mı?’ cümlesinin kısaltılmışıdır.
Iyi sabahlar, kardeşidir merhaba’nın. Kolay gelsin’in, teşekkür ederim’in yakınıdır. İyi geceler’i sormuş olacaktır olursanız, o da iyi sabahlar’ın pijama giymiş halidir!” (Iyi sabahlar Deme Sanatı) - “İnsanın cümle yaratılmışla
dengede
sevgi ilişkisinde olması
günümüzde her zamankinden daha
önemliyken,
bunca sevgisizliğe,
bunca yalnızlığa,
bunca yabancılaşmaya
itilişimiz niçin?” (Güzel Atlar Ülkesi) - Şiir, lapa lapa kar yağarken simsiyah bir suyun üstünde süzülen bembeyaz bir kuğunun bir köprünün altından, sırtında kavga eden sevgililerin fırlattığı kırmızı güllerin birkaç yaprağı ile geçmesidir ve sonrasında kuğunun kanat çırparak gül yapraklarını karanlık sulara savurmasıdır.Budur şiir , tastamam budur! (İçimden Geçen Yolda)
- elin elime bağlanmıyorsa aşkla
istedikleri kadar köprü yapsınlar
İstanbul Boğazı’na, boşuna! (Yüzünden Yollar Çıkardım) - Kafası bozuk şöförlerin sürdüğü
İETT otobüslerine binin
İşiniz eceleyse (Pepetye) - yürekten yüreğe savrulan çiçektozudur aşk (Sevdiğim Kadın Adları Gibi)
- Bazı sözcükler vardır, onların kullanılma çokluğu, toplumun içinde bulunmuş olduğu durumu belirlemek için önemlidir. “Merhaba” sözcüğü bunlardan biridir, “Iyi sabahlar” bir diğeri. “Seni seviyorum”, “Tebrik ederim”, “Yardım edebilir miyim?”i de sözcük trenimize vagon olarak ekleyebiliriz. Ama içlerinde iki tanesi vardır ki, insanların arasındaki buzdağlarını eritip dostluk köprüleri kurarlar: “Teşekkür ederim” ve “Özür dilerim”. (Elimi Tut Yeter)
- Iyi sabahlar’ı yalnızca bir sözcük sanmayın! Sabahın ışığıyla yıkanmış bir dil pırıltısıdır o. Sekiz harfli bir anahtardır, yalnızlığın çıkış kapısını aralar. Iyi sabahlar diyen, yalnız bırakmayı ve bırakılmayı reddetmiş anlamına gelir. Gönül çelendir iyi sabahlar, buzkıran gemisidir. Ağzımızın içindeki deniz feneridir. Öylesine güzeldir, “Bu sabahleyin ışığın elinden beraber tutalım mı?” cümlesinin kısaltılmışıdır. Iyi sabahlar, kardeşidir merhaba’nın Kolay gelsin’in, teşekkür ederim’in yakınıdır. İyi geceler’i sormuş olacaktır olursanız, o da iyi sabahlar’ın pijama giymiş halidir! (Iyi sabahlar Deme Sanatı)
- hepimiz kuşları unutmuşsa eğer
mıçayım UFOlarına (Baba Bana Bağırma) - “bigün ayrılırsak
dövünen oldukca olur, sevinen daha oldukca
takla atanlar olur haber üzerine
göbek atanlar
ülseri azanlar olur
bigün ayrılırsak bak kötü olur” (Aşk ve Kuyrukluyıldız) - ki giysileri sevmem
gizlerler güzelliğini (Sevdiğim Kadın Adları Gibi) - Ben de dışı büyümüş, içi çocuk kalmış biriyim. (Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü)
- patlayýp seyircileri öldüren bir futbol topudur son dakikada
bunlarýn hiçbiri
hiçbiri deðilse barýþ
söyle sevgilim
savaþýn düþ kurduðu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduðu bi’ sözcüktür
þu dillerden düþmeyen barýþ (Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü) - ben sende unutup her şeyi sevgilim
her şeyi unutup
buldum kaybolmanın güzelliğini
içindeki yollarda (Yüzünden Yollar Çıkardım) - ../her an bir dilim şiir bulunurdu kıyı köşesinde,
içim sıkılırsa kalkar o şiire yanaşırdım, okurdu beni.. (Aşk ve Kuyrukluyıldız) - “ne güzel bir roman olur” diye mırıldanmıştım
seni ilk gördüğümde
… (Yüzünden Yollar Çıkardım) - Sevgiyi hak edene değil de muhtaçmış benzer biçimde görünene verdiğimiz müddetçe üzülen hep biz olacağız. (İki Ozan Arasında İstanbul)
- “n’apalım senin huyun da bu şekilde
ona bok çuvalının yanında ipekböceği olmak” (Aşk ve Kuyrukluyıldız)
Yorum Ekle
[
YORUMLAR
YORUM YAZ!