Eğitim

Akdeniz’in Doğusu – Abdurrahman Münif Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Akdeniz’in Doğusu – Abdurrahman Münif Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Akdeniz’in Doğusu kimin eseri? Akdeniz’in Doğusu kitabının yazarı kimdir? Akdeniz’in Doğusu konusu ve anafikri nedir? Akdeniz’in Doğusu kitabı ne konu alıyor? Akdeniz’in Doğusu PDF indirme linki var mı? Akdeniz’in Doğusu kitabının yazarı Abdurrahman Münif kimdir? İşte Akdeniz’in Doğusu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Abdurrahman Münif

Yayın Evi: Ketebe

İSBN: 9786057949127

Sayfa Sayısı: 200


Akdeniz’in Doğusu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Modern Arap Edebiyatı’nın en büyük temsilcilerinden Abdurrahman Münif’ten Ortadoğu’nun senelerdir değişmeyen siyasal atmosferine ilişkin çarpıcı bir yapıt. Münif’in tüm renkleriyle betimlediği Orta Doğu’da geçen roman, cezaevinde görmüş olduğu işkenceler sonucunda sağlığını yitirmiş Recep’i tedavi için Avrupa’ya taşıyan bir gemide adım atar. Entelektüel bir muhalif olan kahramanımız beş yıl cezaevinde çeşitli işkencelere maruz kalır. Münif bu romanı ile bir mahkûmun bakış açısından özgürlüğü, yıllarını cezaevinde geçirmiş bir Doğulu’nun bakışıyla Batı’yı görmemizi sağlıyor. Arap toplumunun toplumsal ve bireysel yaşamına dair yalnız edebiyatın bizlere verebileceği bilgiler ise paha biçilmez.

“Susuyordum… Fakat dış dünya kafamda bir ateş topu gibi koşmaya devam ediyordu… Bu dünya gerçekten var mı? İnsanlar hâlâ sinema kuyruğuna giriyorlar mı? Gülüyorlar mı? Bahçelerde oturuyorlar mı? Arabalar! Hâlâ caddelerde ilerlemiyorlar mı? Satıcılar, bakkallar ve müzeler? Ah ne çok özledim müzeye gitmeyi, ya kadınlar?

Kadınlar büyük şehirde binlerce, on binlerce, her bir kadın çılgınca ve sıcak bir dünya…”


Akdeniz’in Doğusu Alıntıları – Sözleri

  • Aptalca felsefi bir masumlaştırma, wcye sifonu çekeceğim ve her şeyi dibe çekilmeye bırakacağım: Felsefi düşüncelerim, düşlerim, geçmişim, adım, her şey, evet her şey… Kanımda taşıdığım izler yeter, beni bırakması asla mümkün olmayan, kanımda ilerleyen ufak zerreler.
  • “Hapis ve hanım bir arada olmaz, bir tutukluya hanım kabusunun musallat olması onun çöküşünün başlangıcıdır. Kurtulun artık bu hastalıktan öküzler… Kendinizi alıkoyun ki bitsin azabınız!”
  • Daha oldukça uyuyacağız… Ölüm ve uyku birbirine benzer. Aralarında ilkinin uzun diğerininde kısa olmasından başka hiçbir fark yok… Daha uzun yaşamak için kalkmaya ne dersin?
  • “Daha çok uyuyacağız… Ölüm ve uyku birbirine benzer. Aralarında ilkinin uzun diğerinin kısa olmasından başka hiçbir fark yok… Daha uzun yaşamak için kalkmaya ne dersin?”
  • Aşırılık çöküşün başlangıcıdır.
  • İnsan her şeyden ilkin iradeden ibarettir.
  • Aynanın önüne gidip, yüzümü inceledim: başımın ortasındaki, şakaklardaki beyaz saçlar, gözlerde hafifçe sarılık, kırışıklıklar… Kimin bu yüz? Tekrar diplomanın köşesindeki fotoğrafı incelemeye başladım. Kendi kendime; “Bu ikisinden biri öldü,” deyiverdim.
  • Susuyordum.. Fakat dış dünya aklımda bir ates topu benzer biçimde koşmaya devam ediyordu.. Bu dunya gercekten var mı? Insanlar hala beyazperde kuyruğuna giriyorlar mı? Gülüyorlar mı? Bahcelerde oturuyorlar mı? Arabalar! Hala caddelerde ilerlemiyorlar mı? Satıcılar, bakkalar ve müzeler? …
    Bu seneler geçer de yeniden dışarı cıkar mıyım? Yedi yıl, altı yıl, daha da uzunu: binlerce gün geçti, hala yargı yediğim sürenin yarısı bitmedi. Biter mi bu süre? Bizim için yeni bir hata uyduramazlar mı? Hapiste bir beş yıl daha geçiremez miyim? Bunlardan herşey beklenir.
  • İki adım sonrasında döndü, arkasından bana bakarak yürümeyi sürdürdü. Arkasından gelmeyeceğimden korkuyordu. Çehresini ufak bir tebessüm kaplamış gibiydi. Bu gülümsemenin her şeyin sonu bulunduğunu hissettim. Neredeyse duracak ve feryat atacaktım.


Akdeniz’in Doğusu İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Akdeniz’in Doğusu: Akdeniz’in doğu kıyısındaki insanoğlu için yaşam güzelliklerden uzaktı. Abdurrahman Münif’in ifadesiyle ilkin uygarlık denilen merdiven keşfedilmeli ve basamaklar ondan sonrasında çıkılmalı. Daha ilkin okuduğunuz herhangi bir kitapta etinizden parça kopmadıysa yada ruhunuz çekilmediyse bu yapıt sizi rahatsız edecek. Belki birkaç gün uykunuz kaçacak fakat sonunda insanlık namına o uygarlık merdivenini keşfedeceksiniz. Kalbi okurlara slm olsun. (Hasan Hakan Boyraz)

Cezaevi Romanı: Modern Arap Edebiyatı’nın Cezaevi Romanlarını nereye sığdıracağız ? :’)
Hemen derhal tüm Orta Doğu’da yaşanmış olan siyasal vakaları ve asla değişmeyen hükümü, devletlerin zulmüne direnmeye çalışıp ayaklanmaya çalışan muhaliflerin cezaevi günlükleri ve hayatlarını ele alan romanlardan bir tanesidir. Cezaevi romanına ilgi duyuyor ya da merak ediyorsanız bu romanı okuyabilirsiniz. Tercüme açısından da güzel ve bütünselliği oluşturmuş bir emek harcama. (Lizzie)


Akdeniz’in Doğusu PDF indirme linki var mı?


Abdurrahman Münif – Akdeniz’in Doğusu kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Akdeniz’in Doğusu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Abdurrahman Münif Kimdir?

Suudi asıllı baba ile Iraklı annenin son evladı olarak 1933’te Ürdün-amman’da hayata merhaba dedi. Üç yaşlarında babası öldü. İlk ve orta öğrenimini Amman’da yapmış oldu.1952’de Bağdat’ta başladığı hukuk öğrenimini bitiremeden, siyasal nedenlerle 1955’te oradan çıkarıldı, Kahire’ye yerleşti. 1958’de Belgrad Üniversitesi’nde ekonomi okudu, 1961’de petrol ekonomisi doktoru oldu. 1973’e dek Suriye Petrol Şirketinde vazife yapmış oldu, sonrasında el-Belağ dergisinde çalışmak suretiyle Beyrut’a geçti. 1975-81 yıllarında Irak’ta Petrol ve Gelişme dergisinin yazı işlerini yürüttü. Romanlarını rahat yazabilmek için gittiği Paris’te beş yıl kaldıktan sonrasında Şam’a döndü.

1968’de evlendirilmiş olduğu Suad Hanım’dan dört evladı olan yazar, 24 Ocak 2004’te Şam’da kalp krizinden öldü.

İlk romanı ağaçlar ve Merzuk cinayeti’ni 1975’te yayımlayan yazarın bir çok roman yirmiyi aşkın yapıtı var. Tuz kentleri üst başlığını taşıyan beş kitaplık roman dizisinde petrolün serüveninin özetleyen yazar, Arap dünyasında yeni romanın öncüsü sayılıyor.


Abdurrahman Münif Kitapları – Eserleri

  • Akdeniz’in Doğusu
  • Ağaçlar ve Merzuk Cinayeti
  • Sonlar
  • İhtiyar’a Suikast


Abdurrahman Münif Alıntıları – Sözleri

  • Öyleki ki, erkekler eşlerini sebepsiz yere dövmek ve onlarla bağırmak hususunda asla mi asla tereddüt etmiyordu. Neşeli ve iyimser görünen kişiler ise aniden yüzleriyle ve hareketleriyle zalim insanlara dönüşüyorlardı. Öyleki ki, imanı kuvvetli ve gökyüzünün getirmiş olduğu her şeyi insanoğlu için bir imtihan olarak kabul edenler bile aniden kurban olup, küfreden lanetli insanlara dönüşebiliyorlardı. (Sonlar)
  • Daha oldukça uyuyacağız… Ölüm ve uyku birbirine benzer. Aralarında ilkinin uzun diğerininde kısa olmasından başka hiçbir fark yok… Daha uzun yaşamak için kalkmaya ne dersin? (Akdeniz’in Doğusu)
  • “Ah iktidarım olsa, tek bigün ona haiz olsam, şu dünyayı yerle bir ederdim. Dünya yalnız yıkılmaya muhtaç. İçindeki her şey bozulmuş, tüm hücreleri parçalanmış, kokuşmuş, düzeltilmesi hiçbir şekilde mümkün değil. Sonuç olarak onu yıkmak gerek, bir ihtimal yıkıntıları üstünde yeni bir dünya kurulur. Belki de başka dünyanın soyundan gelen insan çıkar da, şimdi yer yüzünün üzerini kaplamış olan o kalınca pislik ve ahmaklık tabakasını temizler.” (Ağaçlar ve Merzuk Cinayeti)
  • Susuyordum.. Fakat dış dünya aklımda bir ates topu benzer biçimde koşmaya devam ediyordu.. Bu dunya gercekten var mı? Insanlar hala beyazperde kuyruğuna giriyorlar mı? Gülüyorlar mı? Bahcelerde oturuyorlar mı? Arabalar! Hala caddelerde ilerlemiyorlar mı? Satıcılar, bakkalar ve müzeler? …
    Bu seneler geçer de yeniden dışarı cıkar mıyım? Yedi yıl, altı yıl, daha da uzunu: binlerce gün geçti, hala yargı yediğim sürenin yarısı bitmedi. Biter mi bu süre? Bizim için yeni bir hata uyduramazlar mı? Hapiste bir beş yıl daha geçiremez miyim? Bunlardan herşey beklenir. (Akdeniz’in Doğusu)
  • “Ağaçların bitmediği bir belde, insanların yaşamasının da mümkün olmadığı bir yerdir. ” (Ağaçlar ve Merzuk Cinayeti)
  • “İnsanoğlu zorluklara karşı yardımlaşma ve işbirliği ruhu ile direnirse; hiç şüphesiz o zaman bu zorluklar daha az acımasız,hatta belki de üstesinden gelinebilir bir hal almaya başlardı.” (Sonlar)
  • İnsan her şeyden ilkin iradeden ibarettir. (Akdeniz’in Doğusu)
  • – Belki de beni en oldukça meraklandıran sual şu oldu: Şarklılar niçin içerler? Sorunun daha açık ve anlaşılır olması için şu şekilde de sorabiliriz: Şarklılar niçin bu şekilde ve bu kadar büyük miktarlarda içiyorlar ?
    Belli bir fikir seçimi ya da ruh halinden bir diğerine acele ve bir defada geçmek ister benzer biçimde, bilhassa başlarken oldukça süratli içerler. Kısa süre içinde de – ki kimi zaman ansızın – tamamen değişirler: sesleri yükselir, bağırarak konuşmaya başlarlar. Herkes aynı anda konuşur ya da çoğunlukla ikişerli gruplara bölünürler ve her bir grup kendi içinde konuşmaya dalar. Seks konusu ve müstehcen fıkralar haricinde, topluluğa egemen olup ilk baştaki birliğini sağlamaya yönelik tüm çabalar başarısızlıkla sonuçlanır. Bana anlatıldığına gore, bu konudaki sohbetlere karşı konulmaz bir talep duyarlar. Ardından da hepimiz tekrardan bağırmışlarsa boğulur ya da müstehcen el kol hareketlerine ve temsili rollere başlanır. Dikkatimi çeken nokta şu ki bu temsili rolleri meydana getiren insanoğlu, çoğunlukla ilk olarak kenarda duran ve pek öne çıkmayan kişiler olmaktaydı.
    Bu konulardaki söyleşi ve konuşmalar bitince tekrardan büyük bir kargaşa patlak verir. Ancak bu kez arbede ve çılgınca kahkahalar, her insanın katılımıyla daha da şiddetlenir. Bunu, çoğunlukla omuza vurmak biçiminde kolların kullanılması ve değişik mevzularda iddialaşmalar izler. Bu iddialaşmalar çoğunlukla tekrardan ve bir defada kimin ne kadar içebileceği üzerinedir. Bir çok vakit içkiler masalara ve üstlerine dökülse de, bu vaka içki ayininin olağan bie parçasıymış benzer biçimde asla aldırış etmezler. Sık sık da içki değiştirirler. Ufak masaların üstünde boş şişeler, yiyecek artıkları, bardaklar, sigara paketleri, gazeteler ve hatta kimi zaman de kitaplar karmakarışık şekilde yığılır. Öyleki ki bu aleme ufak bir bakış, tam bir kargaşa ve keşmekeşlik içindeki bu durumla ilgili tam bir düşünce verebilir. Kitaplarla sigara izmaritleri ve boş şişeler, iyi mi oluyor da bir arada durabiliyor? Nasıl oluyor da yiyecek yedikleri tabaklar kısa bir süre sonrasında sigara izmaritleri, yiyecek artıkları ve gazete parçalarıyla doluyor ?
    Şarklıların bir özelliği de sınır tanımayan ve durmak bilmeyen inatçılıklarıdır. Bu vaka, içki anında oldukça daha net şekilde görünür. Masadakilerden biri içkisini yavaş içmeye kalkarsa, derhal diğerlerinin eleştiri ve alay konusu haline gelir. Daha süratli içmesi için derhal çevresi kuşatılır. Eğer bardağı bitmişse derhal doldururlar ve bu yeni bardağından içene kadar da onu rahat bırakmazlar. Bu durum gecenin başlangıcında son aşama utangaç, çekingen ve suskun olan adamlar, masadaki birilerine düşman olana ya da öfkelenerek şiir ve şarkılar döktürmesine kadar sürer. Bu şekilde durumlarda masalar birbirine yakınlaştırılır ve orada bulunan hepimiz bu artan hengameye katılır, birbiriyle yakın dost olur. Birilerinin içeri girmesi – ki çoğunlukla bunlar da sarhoştur – ya da kısa bir süre için de olsa bu tabloyu değiştirecek başka bir vaka olana kadar bu durum sürer. Tabi kimi zaman uzak bir köşede oturan başka bir grup ilgi toplamak amacıyla bazı hareketlerde de bulunabilir. Bir çok kez böğürmeye varan sesler içinde el kol, iskemle ve boş şişelerin kullanıldığı ani kavgalar patlak verir. Bu şekilde bir vaka gecenin sona ermesine niçin olabileceği benzer biçimde, yansız kişilerin araya girerek kavgayı ayırması ve tarafları anlaştırmasıyla da noktalanabilir. Zira burada daima kendi varlığını ve koşullarını her insana dayatan sürprizler vardır.
    Daha ilkin de söylediğim benzer biçimde ağlama vakaları burada son aşama yaygın bir vakadır; sadece çoğunlukla kıyıda köşede ya da sayısı iki üçü geçmeyen ufak grupların içinde meydana gelir. Karamsar bir görüntü veren bu olayın sebebinin ağırlıklı olarak aşk ya da politik olduğu kanısındayım.
    Doğu usülü içki içmenin özet tablosu bir yanıyla bu. Ancak cevap bekleyen sorumuz hala yerinde duruyor: Şarklılar niçin bu şekilde ve bu oranda içiyorlar?
    İnsan bu soruya ikna edici bir cevap bulamıyor. Her insan vakası kendine gore yorumlayıp değişik yanıtlar veriyor. Şarkın sorunları öylesine oldukça ve zor ki, insan en kolay ve süratli şekilde bu sorunlardan kurtulmak ya da bu sorunları unutmak istiyor. Unutmak için de içmek gibisi yoktur, diyenler var. Öte taraftan, şarklılar genel olarak her mevzu da müsriftirler, içme de bunlardan biridir. Bunun haricinde herhangi bir hususi amaç ya da niyetleri yoktur, diyenlerde var.
    Son olarak, içmek insana zevk verir; bu zevke onlarında gereksinimleri vardır, diye düşünen de yok değil.
    Kısacası, bu vakası açıklayan onlarca gerekçe ve cevap var. Ancak kanımca şarklılar açısından alkol tamamen hususi bir şey: Doğaya, dine, zayıflığa, utangaçlığa, toplumsal ve dini farklılıklara karşı bir direnme ve meydan okumadır. (İhtiyar’a Suikast)
  • İki adım sonrasında döndü, arkasından bana bakarak yürümeyi sürdürdü. Arkasından gelmeyeceğimden korkuyordu. Çehresini ufak bir tebessüm kaplamış gibiydi. Bu gülümsemenin her şeyin sonu bulunduğunu hissettim. Neredeyse duracak ve feryat atacaktım. (Akdeniz’in Doğusu)
  • – Doğu bayanı, hem doğu erkeğinden hem de batılı hanımdan tamamıyla değişik bir yaratıktır. Kendine özgü gizemli bir dünyası vardır. Giydiği pişmemiş renklerdeki elbiselerle, yüz ve tırnaklarına sürmek eiçin kullandığı boya ve kremlerle, bilhassa de aşırı seviyede altın kullanarak yapmış olduğu süslemelerle – altınları elbiselerinin haricinde kol, göğüs ve kulak benzer biçimde vücudunun değişik yerlerine yoğun ve ilkel şekilde dağıtır – çekici yanlarını sergilemeye şiddetli bir arzu içinde olduğu görünürken, bu görüntüsü insanda şaşkınlık ve merak uyandırıyor. Böylesine pişmemiş şekilde de olsa çekici yanlarını sergileme arzusuna karşın bununla beraber hem kendinden hem de başkalarından korkar. Bu nedenle de aşırı seviyede kararsız ve suskunluğa eğilimli görünür. Kendisiyle herhangi bir mevzuda konuşurken korkuyla karışık bir şaşkınlığa kapılır, sanki ayıp bir iş yapıyor ya da hepimiz onun her sözünü ve davranışını izliyormuş benzer biçimde devamlı çevresine bakınır.
    Ancak bu aynı kararsız ve korkak hanım, yatakta ya da kendisiyle yalnız olduğu zamanlarda tamamen değişik, bambaşka bir yaratığa dönüşür. Saldırganlık derecesinde yürekli, cinsel arzusu yüksek, kimi zaman inatçı bazende kendini tamamen teslim eden, istemesi halinde de en soğuk ve zor erkekleri bile iyi mi elde edebileceğini oldukça iyi bilen biri olur. (İhtiyar’a Suikast)
  • Aynanın önüne gidip, yüzümü inceledim: başımın ortasındaki, şakaklardaki beyaz saçlar, gözlerde hafifçe sarılık, kırışıklıklar… Kimin bu yüz? Tekrar diplomanın köşesindeki fotoğrafı incelemeye başladım. Kendi kendime; “Bu ikisinden biri öldü,” deyiverdim. (Akdeniz’in Doğusu)
  • Aşırılık çöküşün başlangıcıdır. (Akdeniz’in Doğusu)
  • – Hayat… Bildiğin yaşam dostum, bir kahramanlığı
    Evet yaşam bir kahramanlıktır fakat gürültüsüz bir kahramanlık. İnsanın dürüst ve onurlu kalmak için her gün yapmış olduğu davranışlardan oluşan ufak bir kahramanlık…. (Ağaçlar ve Merzuk Cinayeti)
  • “Hapis ve hanım bir arada olmaz, bir tutukluya hanım kabusunun musallat olması onun çöküşünün başlangıcıdır. Kurtulun artık bu hastalıktan öküzler… Kendinizi alıkoyun ki bitsin azabınız!” (Akdeniz’in Doğusu)
  • Şarklıların giyecekleri, tek sözcükle doğalarını ve fikir tarzlarını yansıtıyor. İnsan bu giysileri ne kadar tanımlamaya çalışırsa çalışsın, bu çabası tamamlanmamış ve yetersiz duracak, hatta bir takım hususi kavrama gerekseme duyacaktır. Gerçi şu anda oldukça sayıda insan batılı giysileri giyiyor ve bunlar giderek de artıyor. Ancak insan gene de bu biçim giyimin felsefesinden yoksun olduklarını hissedebiliyor. Çoğunlukla her şey de aşırıya kaçarlar. Aslında Avrupa giyimiyle hiçbir ilgileri olmadığını gösteren birçok işaret vardır : Yeğledikleri cıvık renkler, elbise, kravat ve çorap renkleri arasındaki büyük zıtlık, gömleğin kollarına taktıkları büyük renkli düğmeler ve de kullandıkları parfümler… (İhtiyar’a Suikast)
  • Aptalca felsefi bir masumlaştırma, wcye sifonu çekeceğim ve her şeyi dibe çekilmeye bırakacağım: Felsefi düşüncelerim, düşlerim, geçmişim, adım, her şey, evet her şey… Kanımda taşıdığım izler yeter, beni bırakması asla mümkün olmayan, kanımda ilerleyen ufak zerreler. (Akdeniz’in Doğusu)
  • Şu yaşamın azabını azaltan tek şeydir o. İnanınız, düş olmasa yaşam bir an bile yürümezdi. Düşsüz yaşam nedir, açıklayın bana? İnsanın yaşamış olduğu günlerin en güzeli, gelecek istasyonda onu bekleyen bir bayanı düşlemektir, ikinci şehirde onu bekleyen hanımdan daha güzel ve hasret dolu bir karı… Bunu düşlemiyorsanız nedir yaşam? (Ağaçlar ve Merzuk Cinayeti)
  • “Daha çok uyuyacağız… Ölüm ve uyku birbirine benzer. Aralarında ilkinin uzun diğerinin kısa olmasından başka hiçbir fark yok… Daha uzun yaşamak için kalkmaya ne dersin?” (Akdeniz’in Doğusu)
  • “Neşeli ve iyimser görünen Kişiler ise bir anda yüzleriyle ve hareketleriyle zalim insanlara dönüşüyorlardı.” (Sonlar)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş