Güncel

Alparslan Türkeş’in Hayatı ve Özlü Sözleri

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş, ölümünün 21. Yıl dönümünde tüm yurtta anılmaya başlandı. Ölüm yıl dönümüne hususi olarak derlediğimiz Alparslan Türkeş’in Özlü Sözlerini 3 Nisan 2022 tarihindeki haberimizde inceleyebilirsiniz

Gözden kaçırmayın


Cuma mesajları, sözleri ve duaları 2022

Alparslan Türkeş’in Özlü Sözleri

Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.
Bölünme kabul etmez, mukaddes bir tüm halinde Büyük Türkiye’yi tekrardan inşa edeceğiz…
Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.
Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek, her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini tekrardan oluşturmak zorundayız. Vatandaşlarımız içinde parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

Alparslan Turkesin Hayati ve Ozlu Sozleri

Başarı için muntazam plânlı emek harcama yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.
Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.
Alınan görevleri yapmak ve yapıldığını izlemek lâzımdır. Millet hayatında başarı devamlılığa bağlıdır.
Kendinizi ufak görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir süre unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.
Komünist sistemlerde halkın tutsaklık altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır. 
Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.
Bizim savunduğumuz Dokuz Işık’çı sistemin hedefi Türk Milletinin her ferdini mülk sahibi yapmaktır.
İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü anlama gelir.
Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.
Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.
İslâmiyeti ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.
Türkün en mühim vasfı teşkilâtçılığıdır.
İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya ASLA müsaade, hoşgörme etmezler.
Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.
Türk töresinin bir öteki şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek… Ne kendinizi dev aynasında görmüş olacaksınız. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan görmüş olacaksınız, aşağıdan bakacaksınız.
Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir koşul, cemiyet uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda kişisel menfaatlerden, kişisel zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti’nin büyüklüğü bu şekilde terfi edecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en mühim bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak…
Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı düşünce kaba kuvvetle ezilemez
TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz gövde ceset olur.
Fikir, inanç, ideal aşkı … İnsanları kuvvetli meydana getiren bunlardır.
Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.
Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve öteki maddi güçleri tarafınca yok edilmeden ilkin, içsel ve düşünce güçleri tarafınca tutsaklık atına alınırlar. Bu şekilde bir toplumun tutsak ve yok olması kati hale gelir.
Türk Devletinin yenilmez, zinde yaşam gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.
Türk aydınları için Batı’nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkulu yıkım düşünülemez.”
Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.
Gençliğimizi büyük bir cenk beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir cenk.
Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

1649013505 790 Alparslan Turkesin Hayati ve Ozlu Sozleri

1649013505 888 Alparslan Turkesin Hayati ve Ozlu Sozleri

1649013506 381 Alparslan Turkesin Hayati ve Ozlu Sozleri

1649013506 622 Alparslan Turkesin Hayati ve Ozlu Sozleri

Yıl 1860 Orta Anadolu’da, Kayseri’nin, Pınarbaşı ilçesi’nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz’in fermanıyla Kıbrıs’a sürgün edilir.
Yıl 1917 ve Kasım’ın 25’i, öğle vakti.. yer, Lefkoşe. Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı mütevazi evde, Kıbrıs’a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve esi Fatma Zehra Hanimin Ali Arslan adini verdikleri oğulları dünyaya gelir.
Yıl 1921 ve 4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan, anası tarafınca yıkanır, yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü ilköğretim’una (Sıbyan Mektebi) gönderilir. Sarıklı ve kutsal bir Osmanlı Uleması olan Hoca Efendi’nin dizi altına çöken Ali Arslan’ın ağzından çıkan ilk söz bir euzü besmeledir. Ey Rahman ve Rahim olan Allah’ım, annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı, okuyup yetişip, milletime hizmet etmek isterim dermişçesine bir besmeledir, Ali Arslan’ın ağzından dökülen..
Birbirinin ardısıra gelen ilköğretim ve Rüştiye yılları ve her biri birbirinden daha kıymetli Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asim Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak benzer biçimde Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatın yanısıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye’nin yanısıra yeryüzünde kendileri benzer biçimde bahtsız tutsaklık altında milyonlarca Türk bulunduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan’ın adini adeta senin adin “Alparslan olsun” ve Sultan Alpaslan’a denk bir yiğit Türk ol, diyerek değiştirir.
Ufak Alparslan’ın doğup, yetiştiği o yıllarda, Piyale Pasa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşilada’mızın tamamı İngiliz işgali altındadır ve Türk’ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu Onun ruhunun derinliklerine şuurunun uyanmağa başladığı günden, çocukluklarının başlangıcından başlayarak siner. O her gece Türkiye’ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır.
Yıl 1933 ve Alparslan’ın artik işgal altında, tutsaklık altında yasamaya dayanacak gücü kalmamıştır. Babası Ahmet Hamdi Bey’i ve Annesi Fatma Zehra Hanım’ı ikna eder, aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olması durumunda, ak toprakların, hür toprakların, Türk’ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik olmadığı toprakların, anavatanın, Türkiye’nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ve.. ver elini İstanbul…
Ailesi İstanbul’a yerleşince Alparslan’ın ilk isi Kuleli Askeri Lisesi’ne kayıt olmak olur. Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin izini sürer. O düşlerini düşleyen başkaları da vardır İstanbul’da… Derlenip toparlanmışlar, Türklük, Türkçülük ülküsünün O tekrar asla inmeyecek olan bayrağını açmışlardır. O Yüce Dilek, O aziz Ideal, O görkemli düşler, bilhassa, bir Ideal devi olan Atsız Hoca’nın can evinde, ocağında pişer ve sohbetlerle, şiirlerle, dergilerle, romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır. Onlarla tanışır, buluşur, Alparslan Türkeş.
Yıl 1936 Kuleli Askeri Lisesi’ni pekiyi aşama ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları baslar. 1938’de Harbiye’den mezun olur, artik O Türk Ordusu’nun genç bir teğmenidir ve Türk Milleti’nin emrindedir.
Yıl 1940 Isparta’da gönlünü Muzaffer Ana’ya kaptırır ve evlenirler. Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Davet) ve Yıldırım Tuğrul adli çocuklarla çiçeklenir bu evlilik ve bozkurtların Muzaffer Ana’sının 1974 senesinde elim kaybından sonrasında 1976 senesinde, Sevâl Hanım’la yapmış olduğu ikinci evliliğinde de Tanrı Onu Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adli iki evlât daha vererek sevindirecektir.
Yıl 1944 3 Mayıs.. Ankara’da eski tabirle bir nümayiş doğrusu gosteri yada yürüyüş vardır. Türk’ün, Türklüğün ölmediğini, ölmeyeceğini ve yükselen Türkçülük bayrağının tekrar hiçbir şekilde inmeyeceğini gösteriyorlar. Hem dosta hem düşmana… hem devlet hizmetindeki gafillere hem de yurda sızmaya çalışan hainlere, Asya bozkırlarında yaratılan bozkurt soyluların bozkurt torunlarının, bir kaç çakalın günü birlik menfaatleri için göz yumdukları kızıl yılanın bilincinde ve onun başını ezme azminde olduklarını gösterirler.
Şâirin öz yurdunda garipsin, özyurdunda parya dediğince tutuklanır Türkçüler… Devrin dalkavuk iktidarının uyduruk nedenlerle açmış olduğu Türkçülük-Turancılık Davası baslar. Türkçüler tabutluklara atılırlar, işkencelere uğrarlar. Türkiye’de Türk Milliyetçisi olmanın bedelidir bu… Genç Üsteğmen Alparslan Türkeş’te bunlar arasındadır. 20 Ekim 1944’te kendisini “vatan hainliği” suçlamasıyla sorgulayan mesnetsiz Savcıya “Diğer sanıklar benzer biçimde bana da vatan hainliği isnat edilmiştir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde her şeyden oldukca milletimi ve vatanimi severim.” diye haykırır. Ancak mahkeme tarafınca, 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılır ve bir senedir hücre hapsi yatmış olduğu için tahliye edilir. Kendisine verilen cezada ondan sonra Askeri Yargıtay tarafınca bozulur ve 2. numaralı mahkemede beraat eder. Bu onun Türk Milliyetçisi olduğundan zindanlara ilk atilisidir ve son olmayacaktır. Ülkücü olmak çileye talip olmaktır, nimete, ikbale değil. O da Türklük Ülküsü için bazen sertliği artan çileyi bir yaşam boyu bir an bile tereddüt etmeksizin ve yakınmaksızın, çekmiş ve çile çekmeyi onur bilmiştir.
Yıl 1947 Alparslan Türkeş ve 15 öteki Türk subayı, A.B.D. Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulunda iki senelik bir süre eğitim görürler. Bu arada ülkemizden Kars ve Ardahan civarıyla Boğazlardan üs talep eden Sovyetler Birliği’nin Komünizm maskesi ardına saklanmış, o eski ve değişmez “Moskofluğu” ayan beyan ortaya çıkar. Bu atmosferde yurda dönen Alparslan Türkeş Gelibolu ve Çankırı’daki görevlerinden sonrasında 1951 senesinde Kurmaylık imtihanını kazanır ve 1955 senesinde Harp Akademisi’nden Kurmay Binbaşı olarak mezun olur.
Yıl 1955 dış vazife için oluşturulan imtihanı kazanarak A.B.D. Pentagon’da NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atanır. Bu arada … Üniversitesinde Uluslararası Ekonomi eğitimi görür. 1957 senesinde Türkiye’ye döner.
1959 senesinde Almanya’ya Atom ve Nükleer Okulu’na gönderilir ve bu okulu basarıyla bitirir. O artik bir Kurmay Albaydır.
Yıl 1960, tarih 27 Mayıs öteden beri örgütlenen ve memlekette kardeş kavgasını önleyerek bazı reformlar yapmayı hedefleyen Milli Birlik Komitesi’nin ülke yönetimine el koyduğunu açıklayan bildiriyi radyodan okuyan şahıs ve “ihtilâl’in kudretli Albayı”dır. Kurmay Albay Alparslan Türkeş ihtilâl hükümetinde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenir. Bu vazifesi esnasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet istatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü benzer biçimde kurum ve kuruluşları kurar.
Ancak Milli Birlik Komitesi içinde ortaya çıkan anlaşmazlıklar sebebiyle, 13Kasim 1960’ta Kurmay Albay Alparslan Türkeş ve “ondörtler” olarak malum arkadaşları Komite’nin öteki üyelerince emekliye sevk edilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alınıp yurtdışında görevlendirilmek suretiyle sürgün edilirler. O da 19 Kasım’da Türkiye’nin Hindistan Büyükelçiliği müşaviri sıfatıyla sürgüne gönderilir.
1961-62 1963 yılına kadar 2,5 yıl, yönetimi elinde bulunduranlarca Alparslan Türkeş’in Türkiye’ye dönmesine müsaade edilmez.
Yıl 1963 tarih 23 Mart Alparslan Türkeş sürgünden yurda döner.
Dava dostlarıyla beraber kadro oluşturup partileşmek amacıyla “Huzur ve Yükseliş Derneği” adli bir dernek kurar.
Kısa bir süre sonrasında Talat Aydemir’in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiası ile tutuklanır ve Mamak Askeri Cezaevinde dört ay hücre hapsinde yatar, yargılanır ve beraat eder.
Tarih 31 Mart 1965 saat 11.00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne katılır.
Tarih 1 Ağustos 1965 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultay’ında Genel Başkanlığına seçilir. Aynı yıl meydana getirilen genel seçimlerde Ankara milletvekili seçilir.
Yıl 1969 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin adi Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirilir. O yıl meydana getirilen genel seçimlerde Adana milletvekili olarak seçilir.
İlki, 31 Mart 1975 -13 Haziran 1977 yılları aralığında ve ikincisi de 1 Ağustos – 31 Aralık 1977 tarihleri içinde Süleyman Demirel başkanlığında kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapar.
Ideal Ocakları, Büyük Ideal Derneği ve öteki mesleki örgütlenmeler baslar.
1968 Yılından itibaren Marksist ve bölücü gençlik hareketleri üniversitelerde yuvalanır ve üniversite özerkliğinden istifade ederek buraları tabanca, cephane deposu haline getirerek “Komünist Devrim” için üs haline koyarlar. Üniversiteler işgal altındadır. Her yer Lenin’in Stalin’in Mao’nun resimleri ve komünist sloganlarla doludur. Komünist yeraltı örgütleri “kent gerillası” mı “kır gerillası” mi tartışmaları yapmakta okullara kendilerine doğal olarak olanlardan başka asla hiç kimseye yaşam hakkı tanımamaktadırlar. Bunun üstüne Başbuğ Alpaslan Türkeş toplanan oldukca azca sayıdaki gence verdiği seminerlerle onları komünizm mevzusunda aydınlatmaya ve alternatif olarak da Türk Toplumculuğunu, Türk Milliyetçiliğini anlatır. Kısa zamanda çoğalan gençler örgütlenmeye başlarlar. Doktriner Türk Milliyetçiliği safhası adım atmıştır. Türk Milliyetçileri Dokuz Işık, dokuz ilke çevresinde toplanırlar.
Bu gelişmelerden rahatsız olan Türklük ve Türkçülük düşmanları bilhassa de Komünist örgütler kendilerine okulda, fabrikada, köyde, kentte, dağda her yerde fakat her yerde karşı çıkıp savaşım eden Ülkücü Hareket’e karşı cenk duyuru ederler ve 12 Eylül 1980’e kadar 5000 civarında Ülkücüyü şehit ederler. Devlet’in zaaf içinde olduğu kabul edilen “zinde güçlerdi bir şeylerin doğrusu ihtilâlin şartlarının “olgunlaşması” için daha çok kanın akmasını beklemektedirler.
Başbuğ için 1978, 1979, 1980 yılları bir çoğunu bizzat kendisinin yetiştirdiği binlerce ülküdaşının Komünist çetelerce katledildiğini görmüş olduğu, kan ağlayan bir yürekle her şeye karşın kaybetmediği soğukkanlılığıyla bir iç savaşı önlediği ızdırap dolu senelerdir.
12 Eylül 1980 sabahı pusudakiler yeterince olgunlaşan şartların neticesi ihtilâllerini yaparlar. Başbuğ Alparslan Türkeş ve Türkiye’nin komünist bir ihtilâle kurban olmasını engellemiş olan Ülkücü Hareket sanık sandalyesinde, idam sehpalarındadır. Mamaklar ve C5’ler bu sürecin şekillendiği mekanlardır.
Başbuğ 12 Eylül’den üç gün sonrasında teslim olur. Cunta tarafınca tutuklanan Başbuğ, ilkin 1 ay Uzunada’da daha sonrada Ankara Askeri Dil Okulu’nda ve hastalanılmış olduğu dönemde de Mevki Hastahanesi’nde 4,5 yıl hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idamı istenir, 9 Nisan 1985’de tahliye olur ve beraat eder.
Tarih 6 Eylül 1987.. Yapılan referandum neticesi öteki siyasilerle beraber Başbuğ’a da konulmuş olan politika yapma yasağı kalkar ve Başbuğ Milli Ülküyü iktidar yapmak davayı kitlelere anlatmak için gene meydanlardadır.
Tarih 4 Ekim 1987.. Milliyetçi Emek harcama Partisi muhteşem kongresinde Genel Başkanlığa seçilir.
Tarih 20 Ekim 1991.. Genel seçimlerde MÇP’nin RP ve IDP ile yapmış olduğu seçim ittifakı neticesi Yozgat milletvekili seçilir. Başbuğ, son kez T.B.M.M.dedir. Bu dönemde ülkemizi kasıp kavuran bölücü teröre karşı en etkili mücadeleyi O gerçekleştirir.
Tarih 27 Aralık 1992.. Oniki Eylül’ün kapattığı partilerin yine açılabilmesini elde eden değişimler neticesi toplanan MHP’nin son kurultay delegeleri, MHP’nin isim ve amblemini MÇP’nin kullanabilmesine karar verirler.
Tarih 24 Ocak 1992 MÇP’nin 4. Olağanüstü kurultayı toplanır ve partinin adini MHP amblemini Üç Hilal olarak değiştirir.
Yıl 1997… tarih 4 Nisan…

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş