Eğitim

Anatüzeye Giriş – Cem Eroğul Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Anatüzeye Giriş – Cem Eroğul Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Anatüzeye Giriş kimin eseri? Anatüzeye Giriş kitabının yazarı kimdir? Anatüzeye Giriş konusu ve anafikri nedir? Anatüzeye Giriş kitabı ne konu alıyor? Anatüzeye Giriş PDF indirme linki var mı? Anatüzeye Giriş kitabının yazarı Cem Eroğul kimdir? İşte Anatüzeye Giriş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Cem Eroğul

Yayın Evi: İmaj Yayıncılık

İSBN: 9789757852216

Sayfa Sayısı: 359


Anatüzeye Giriş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi birinci derslik öğrencilerinin, ANATÜZEYE GİRİŞ derslerine not olarak hazırlandı. Bunun bir giriş dersi olması, çeşitli boyutları olan ANATÜZE bilim branşının tüm boyutlarının kapsanmasını mecburi kıldı. Böylece ortaya: hem bu bilim branşının ana kavramları olan “siyasal seviye”, “devlet”, “anayasa” şeklinde kavramları bir kavramlar çerçevesine oturtan: hem tüm bu kavramların tarihsel deposu olan “demokratik”, “faşist”, “toplumcu” düzenlerin temel oluşumunu özetleyen; hem bu bilgiler ışığında Osmanlılardan beri Türkiye’nin gelişimini özetleyen; hem de bugün yürürlükte olan anayasal düzenin ana çizgilerini veren; toplu bir yapıt çıktı. Yapıtın bu özelliği, onu yalnızca öğrenciler için değil. ANATÜZE Hukuk bilim dalına ilişkin olarak, kavramları, tarihsel süreçleri, siyasal gerçekleri ve tüzel düzenlemeleri, topluca öğrenmek isteyen genel okur için de elverişli kılıyor


Anatüzeye Giriş Alıntıları – Sözleri

  • “İnsanlığa fenalık edenleri cezalandırmak acıma; onları affetmek ise barbarlıktır.”
  • Temel hak ve özgürlükler, Alman tüzebilimcisi Georg Jellinek’in geliştirdiği, bizim anayasalarımızın da 1961’den beri benimsediği bir öbeklendirme ile üçe ayrılır: 1) Devletin şahıs yaşamına karışmamasını gerektiren negatif haklar; 2) Geçimsel ve toplumsal ilişkilerde zayıf düşenleri kollamak için devletin bu ilişkilere karışmasını gerektiren pozitif yönde haklar; 3) Yönetilenlerin devlet aygıtının oluşumuna ve kararlarına katılmasına olanak açan etkin haklar. Demokratik siyasal dizgelerin varlığı işte bu üç tür temel hakkın varlığına bağlıdır. Öte taraftan, bir ülkede bu haklar ne denli gelişmişse, demokrasi de o denli gelişmiş anlama gelir.
  • Her cemiyet, yaşamını sürdürebilmek için, kimi işleri kesinkes yapmak zorundadır. Mesela, üyelerinin beslenme ve barınma gereksinimlerini karşılamak için üretim işlevini savsaklayan bir cemiyet ayakta kalamaz. Öte taraftan, bir cemiyet, yalnız üretimle de yaşayamaz. Mesela dıştan gelen saldırılara karşı kendini koruyamazsa, organik yıkımları göğüsleyemezse ya da kendi üyelerinin birbirlerini kırmalarını önleyemezse, gene yıkılması kaçınılmaz olur. İşte en geniş anlamıyla politika, üretim haricinde kalan, sadece üretimin sürdürülebilmesi ve geliştirilebilmesi için toplumsal çapta yürütülmesi mecburi olan işlerin toplamıdır.
  • En geniş anlamıyla politika, üretim haricinde kalan, sadece üretimin sürdürebilmesi ve geliştirilebilmesi için toplumsal çapta yürütülmesi mecburi olan işlerin toplamıdır.
  • Siyasal işler, nitelikleri gereği, tüm toplumun eşgüdüm içinde tutulmasını gerektirirler. Sınıflara ayrılmış, doğrusu temel çıkarları bakımından bölünmüş bir toplumda, eşgüdüm baskı olmadan sağlanamaz.
  • …Özetle devlet, üretimin gelişmesi sonucunda gitgide karmaşıklaşan toplumsal işbölümünde, siyasal nitelikteki işleri yüklenen, bu görevini yerine getirebilmek için de, hem toplumda destek kabul eden hem de toplumu baskı altında tutacak araçlarla donatılmış bulunan bir kurumdur.
  • Halk, somut bir kavramdır. Buna karşılık millet, soyut bir kavramdır. Buna, geçmişte yaşamış olanlarla gelecekte yaşayacak olanlar da dahildir.
  • Ulus egemenliği teriminin da temsili demokrasi ile bilhassa uyuştuğu belirtilmelidir. (…) Halk egemenliği kabul edilseydi, temsilcilerin, kendilerini seçen halk bölümünün istenciyle bağlı olması gerekecekti. Başka bir deyişle, yasama meclisi üyeleri, seçmenlerin bağlayıcı vekaleti ile bağlı olacaktı. O süre temsilci, ulusun vekili (“milletvekili”) değil, kendisini seçenlerin vekili olacaktı; dolayısıyla da, onların sözcüsü olmaktan başka bir şey yapamayacaktı. Bu sözcülük görevini yerine getirmediğinde ise görevden alınması organik olacaktı. Oysa millet soyut bir varlık olduğundan, ulusal egemenlik kuramı çerçevesinde, hem somut seçmenlerin millet adına bu görevi yaptıklarını hem de somut temsilcilerin gene millet adına iş gördüklerini varsaymak, dolayısıyla da, millet istencini dile getirmekte bu tarz şeyleri tamamen özgür bırakmak olanaklı.
  • İnternet vasıtasıyla görüş belirtme olanağının belirmesi, bugüne dek temsili demokrasiyi kaçınılmaz kılan koşulları ortadan kaldırabilir ve tekrardan direkt demokrasiye dönme yolu açılabilir.
  • Asal kuruculuk siyasalbilimin, türev kuruculuk ise tüzebilimin alanına girer. Yine de, asal kuruculukta tam bir kuralsızlığın geçerli olduğu sanılmamalıdır. Zamanımızda bir metne “anayasa” denebilmesi için, hem hazırlanış biçiminin hem de içinde ne olduğunun kimi asgari koşullara uygun olması zorunludur.
  • Anayasa gerçeği anlaşılmak isteniyorsa, dar anlamda anayasa düzenlemelerinin ötesine geçmek, anayasanın iyi mi uygulandığına bakmak zorunludur.
  • Bir tüze kuralına toplumca gereksinim duyulması yetmez. Bu kaide sadece kamu gücü tarafınca benimsendiğinde, doğrusu bu gücün desteğini kazandığında tüze kuralı durumuna gelir.
  • Bugün Amerika’da Yüce Mahkeme üyeleri, bakanlar, büyükelçiler, konsoloslar dahil, binlerce görevli başkan tarafınca atanmakta, sadece tüm bu mühim atamalarda Senato’nun onayı gerekmektedir. (…) Bu şekilde olunca, Senato’nun yürütme gücü üstünde fazlaca hususi bir ağırlığı olacağı açıktır.
  • Senato, başkanın yabancı ülkelerle imzaladığı antlaşmaları ve yapmış olduğu tüm mühim atamaları onaylama yetkisine haizdir. Buna karşılık, başkanın elinde, Kongre’den çıkan yasa ve kararları geri çevirme (“veto etme”) yetkisi vardır. Kongre’nin, başkanın vetosunu kaldırabilmesi için, ayrı ayrı her iki mecliste üçte iki çoğunlukla ısrarcı olması gerekir.
  • Tanzimat’tan beri, Türkiye’de kurumlarına en fazlaca öykünülen ülke Fransa olmuştur.


Anatüzeye Giriş İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Anatüzeye Giriş: Kitap akıcı ve okuması oldukça zevkli. Bir ders kitabı sadece üstünde durması ihtiyaç duyulan konuların yanında zamanı bilgilerden ve süreçlerden de bahsederek akıcılığı sürdürüyor. Bilhassa tek tek Batı ülkelerinin süreçlerini arkasından Sovyet ve Çin sistemlerini okuması zevkli bir şekilde anlatması bakımından beğendiğim bir yapıt. Kitabın sonlarına doğru yalnız 80 anayasasını okurken birazcık bunaldım. Bunun sebebi de netice olarak bir ders kitabı olması. Bilgileri yalın bir üslupla açıklayarak anlatması da benim beğendiğim yönlerden birisiydi. (Ahmet Berkay Bilici)

Anayasal gelişim aşamalarını zamanı süreçlerle harmanlayarak anlatılmış fazlaca kıymetli bir yapıt.Osmanlılardan beri Türkiye’nin Anaysal gelişimini özetleyen ve üstüne “demokratik” düzenler İngiltere, Fransa, Amerika örneği ;
“faşist” düzenler Almanya, İtalya, İspanya örnekleri ; “toplumcu” düzenler Doğu Avrupa .Çin, Sovyet Rusya örneklerini barındırmaktadır.Anayasal siyasal düzenleri idrak etmek için güzel yapıt. (İsmail Avşaroğlu)


Anatüzeye Giriş PDF indirme linki var mı?


Cem Eroğul – Anatüzeye Giriş kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Anatüzeye Giriş PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cem Eroğul Kimdir?

1944 senesinde İzmir’de hayata merhaba dedi. İlk ve orta dereceli öğrenimini bu şehirde tamamladıktan sonrasında 1960 senesinde İstanbul, Saint Joseph Lisesi’nden mezun oldu. 1964 senesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni tamamlamış oldu. Yüksek lisansını 1965 senesinde Diplôme d’Etudes supérieures (DES), Faculté de Droit et de Science économique (Paris), doktorasını ise 1969 senesinde Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamladı.

1966 senesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Anayasa Hukuku asistanı olarak iş yaşamına süregelen Eroğul, 1973 senesinde aynı fakültede Anayasa Hukuku doçenti oldu. 1982 senesinde gene aynı bölümde profesör ünvanını aldı. 1983 senesinde Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın talimatıyla üniversiteden uzaklaştırıldı. 1990 senesinde alınan Danıştay’ın içtihadı birleştirme sonucu uyarınca A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki Anayasa Hukuku profesörlüğüne geri döndü. Bu ara dönemde Ankara Fransız Kültür Merkezi’nde Fransızca öğretmenliği ve Ankara Fransız Charles de Gaulle Lisesi’nde Türkçe öğretmenliği yapmış oldu.


Cem Eroğul Kitapları – Eserleri

  • Demokrat Parti
  • Devlet Nedir?
  • Anatüzeye Giriş
  • Gençlerle Baş Başa – İnsan Olmak
  • Modern Devlet Düzenleri
  • Marksizm ve Birey Sorunsalı
  • Devlet Yönetimine Katılma Hakkı
  • Birey Nedir?


Cem Eroğul Alıntıları – Sözleri

  • Barbarlık çağının getirmiş olduğu göreli bolluk, başkalarının alın terini sömürme olanağını açtı. (Devlet Nedir?)
  • Verginin ortaya çıkışı, esas olarak, gönüllü armağanlardan mecburi armağanlara doğru bir devrim biçiminde olmuştur. (Devlet Nedir?)
  • Kendi tarihlerini daima insanoğlu kendileri yaparlar, fakat, kaçınılmaz olarak, bu tarihlerini daha önceki insanların ( yada daha ilkin kendilerinin) yapılaştırdığı koşullar içinde yaparlar. (Devlet Nedir?)
  • Var olan eşitsizlikten yararlananlar, ayrıcalıklı konumlarını bırakmamak için, silahlı baskıdan propagandaya, devlet gücünden eğitime, rüşvetten inanç sömürüsüne kadar, ellerindeki her türlü olanağı sonuna dek kullanıyorlar. Gerçekten de, tarihte daima sömürgenler sömürülenlerden fazlaca daha azca sayıda olduğundan ve gözü açılmış bir halkı hiçbir silahla mısra getirmek mümkün olmadığından, sınıflı toplumların hepsinde sömürüyü gizleyen ya da haklı gösteren bir kültür yapısı bulunması kaçınılmazdır. (Gençlerle Baş Başa – İnsan Olmak)
  • Demokrat Parti’nin muhalefette iken yarattığı tüm büyük hayaller on senelik iktidarının sonucunda tamamen kırılmıştı. İktisadi refah enflasyon duvarına çarpmış, demokrasi vaatleri bir baskı ve diktatörlük düzenine dönüşmüştü. Nihayet onurlu dış siyaset sloganı, zaman içinde maskesini yüzünden düşürmüş ve son aşama onursuz bir elkoyuculuk uyduculuğu biçiminde sonuçlanmıştı. (Demokrat Parti)
  • Ulus egemenliği teriminin da temsili demokrasi ile bilhassa uyuştuğu belirtilmelidir. (…) Halk egemenliği kabul edilseydi, temsilcilerin, kendilerini seçen halk bölümünün istenciyle bağlı olması gerekecekti. Başka bir deyişle, yasama meclisi üyeleri, seçmenlerin bağlayıcı vekaleti ile bağlı olacaktı. O süre temsilci, ulusun vekili (“milletvekili”) değil, kendisini seçenlerin vekili olacaktı; dolayısıyla da, onların sözcüsü olmaktan başka bir şey yapamayacaktı. Bu sözcülük görevini yerine getirmediğinde ise görevden alınması organik olacaktı. Oysa millet soyut bir varlık olduğundan, ulusal egemenlik kuramı çerçevesinde, hem somut seçmenlerin millet adına bu görevi yaptıklarını hem de somut temsilcilerin gene millet adına iş gördüklerini varsaymak, dolayısıyla da, millet istencini dile getirmekte bu tarz şeyleri tamamen özgür bırakmak olanaklı. (Anatüzeye Giriş)
  • İnsanla beraber, evrim koşullarında fazlaca köklü bir değişiklik ortaya çıkıyor. İnsana gelinceye dek, ana etmen doğaya uyum sağlamak iken, şimdi artık toplumsal yaşama uyum sağlamak öncelikli hale geliyor. (Gençlerle Baş Başa – İnsan Olmak)
  • Bitkilerin genetiğiyle oynamak son marifetimiz olsa da, bu tür müdahalelerin geçmişi 12000 yıl öncesine, neolitiğin başına dek uzanır.Hızla yok etmekte olduğumuz bir avuç balta girmemiş ormanın haricinde, nebat örtüsü bütünüyle insan eseridir.Hayvanlar da öyleki.Aslında hayvanlar alemine müdahalemiz daha da eskidir. (Marksizm ve Birey Sorunsalı)
  • İnsan ticaretinin senelik cirosu, uyuşturucu ticaretininkiyle yarışıyor ve yılda 150 milyar doları buluyor. (Gençlerle Baş Başa – İnsan Olmak)
  • …tarih daima kitlelerin eseridir. (Devlet Nedir?)
  • 12 senelik araştırma serüvenimin ilk 5 yılı,mevzunun kaçınılmaz kıldığı düşünsel aracı,daha ilk adımdan başlayarak bireyle toplumu hep beraber incelemeye olanak veren kuramsal çerçe veyi aramakla geçti.Sonunda bunu,Grundrisse’de, Marx’ın üretimle tüketimin ilişkisini incelemiş olduğu bölümde buldum. (Marksizm ve Birey Sorunsalı)
  • “İnsanlığa fenalık edenleri cezalandırmak acıma; onları affetmek ise barbarlıktır.” (Anatüzeye Giriş)
  • İnternet vasıtasıyla görüş belirtme olanağının belirmesi, bugüne dek temsili demokrasiyi kaçınılmaz kılan koşulları ortadan kaldırabilir ve tekrardan direkt demokrasiye dönme yolu açılabilir. (Anatüzeye Giriş)
  • “Elbiseler, rütbeler hiçbir süre cesaretin, hamiyetin, itidal, dirayet ve zekânın şaşmaz ölçüsü olmamıştır.” (Demokrat Parti)
  • Piaget için öğrenme, edinim ile uyum birliğine dayanan bir çift süreçtir. Çocuk duyularıyla değil, duyularını da kullandığı eylemlerle öğrenir. Eylem, daima nesneyi etkileyen bir el atmadır. Her somut el atma ile çocuk, nesneyi şu ya da bu yönden değiştirir. Aynı anda, değişiklik yapma eylemi yeni bir becerinin edinilmesine kaynaklık eder. Bu yoldan edinilen yeni beceri, daha ilkin oluşmuş bulunan davranış alışkanlıklarına eklenmiş olur. Bu eklenme ile tüm dizge, bu yeni beceriyi de kendi ayrılmaz parçası durumuna getirecek şekilde değişmiş olur. Bu uyum sonucunda, her değiştirici eylemle beraber, eskisinin azca fazlaca değişmiş bir biçimi olan yeni bir dizge oluşur. Bir sonraki değiştirici eylemi deneyimleyecek olan artık bu yeni dizgedir. Edinilecek yeni beceri, işte bu yenilenmiş dizgeyi tekrardan yenileyecektir. Öğrenme süreci budur. (Birey Nedir?)
  • Demokrat Parti’nin doğuşuna neden olan en mühim sebep, Halk Partisi’ne duygulan muhalefetin fazlaca yaygın ve köklü bir hale gelmiş olmasıydı. Bu karşıcılık başlıca iki kaynaktan besleniyordu. Bunların birincisi, egemen sınıfların artan iktidar arzusu; ikincisi ise, halkın yaygın bıkkınlığı idi. (Demokrat Parti)
  • İncelenen varlık eninde sonunda bireysel-toplumsal bir varlık olsa da, bunun öğelerinin, bileşenlerinin kendilerine özgü doğaları vardır. Dolayısıyla, belli bir öğenin etkilenmesi, ister istemez, ilgili öğenin doğasının gereği olan biçimi alır. Bu kuralı soyut olarak deyimleyeceksek (formüle edeceksek), şöyleki diyebiliriz: “Herhangi bir belirlemenin sonucu, belirleyenin değil, belirlenenin niteliğine bağlıdır.” Mesela toplumsal baskı bir bireyi aşırı bunalttığında, bunun sonucu ferdin delirmesi olabilir. Ancak delirme, nöron bağlantılarında bir alt üst oluş, diyesim, doğası gereği örgensel (organik) kalite taşıyan bir olgudur. (Birey Nedir?)
  • Uygarlıkla beraber sömürü de girdi toplumsal yaşama. (Gençlerle Baş Başa – İnsan Olmak)
  • Nasıl ki insan geçmişte hep kendi mimarı olmuşsa, gelecekte de kendisini yaratmasını bilecektir. (Gençlerle Baş Başa – İnsan Olmak)
  • En geniş anlamıyla politika, üretim haricinde kalan, sadece üretimin sürdürebilmesi ve geliştirilebilmesi için toplumsal çapta yürütülmesi mecburi olan işlerin toplamıdır. (Anatüzeye Giriş)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş