Eğitim

Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri – Cemal Granda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri – Cemal Granda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri kimin eseri? Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri kitabının yazarı kimdir? Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri konusu ve anafikri nedir? Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri kitabı ne konu alıyor? Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri PDF indirme linki var mı? Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri kitabının yazarı Cemal Granda kimdir? İşte Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Cemal Granda

Yayın Evi: Kent Kitap

İSBN: 9789944915038

Sayfa Sayısı: 399


Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Atatürk’ün, Kemal adını Kamal diye değiştirdiğini biliyor muydunuz?

Atatürk’ün içki içmesine en fazlaca kim müdahale ederdi?

Mustafa Kemal’in yakın çevresinde bulunan asalaklar kimlerdi?

Atatürk Dr. Reşit Galip’e niçin kafatası ölçüsünü aldırdı? Atatürk’ün kafatası ölçüsü kaç çıktı?

Tüm yurt gezilerinde her türlü harcaması kendi cebinden ödediğini biliyor muydunuz?

Resmiyetten sıkılan Atatürk, bir gece yarısı Dolmabahçe Sarayından gizlice dışarı çıkınca İstanbul Valisi sabaha karşı onu nerede bulmuştu?

Neden İsmet İnönü’nün çocuklarına mirasından ödenek bırakmıştı?

Atatürk, bir gece iddia üstüne tabancasını çekip köşkteki avizelerin ampullerini iyi mi vurdu?

Atatürk, sofra sohbeti sabaha dek uzayınca tinsel kızı Zehra’ya iyi mi sabahleyin ezanı okuttu?

Uşağının öteki hizmetlilere şakayla ‘Selanik’ten çıksa çıksa Yahudi çıkar’ söylediğini duyan Atatürk, akşam sofrada buna ne karşılık verdi?

Nazım Hikmet hapisteyken köşkteki gramofonda plağı çalınca Atatürk ozan hakkında neler söylemiş oldu?

Masonluğu kaldıran Atatürk, gençlik yıllarında kendisinin de mason bulunduğunu iyi mi söyledi?

Elinizden bırakamayacak, bir solukta okuyacak, Atatürk’ü daha yakından ve içimizden biri olarak tanıyacaksınız

(Tanıtım Bülteninden)


Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri Alıntıları – Sözleri

  • O akşam ilk kez konuştuğum Atatürk’le aramız­da şunlar geçti: 
    — Senin ismin nedir? 
    — Cemal!.. 
    — Sonu yok mu bunun? 
    — Var, Cemalettin… 
    Bunun üstüne Atatürk birden bana doğru ilerliyerek: 
    — Haaa… dedi. İsimler Kemalettin olur, fakat  Cemalettin olmaz. Sen gene Cemal kal ! Dinin Cemali miydin ki, sana bu adı koydular?
    Aradan otuz dakika geçmişti. Yemek devam ediyordu. (…)
    Fakat Atatürk, bu Cemal adına tutulmuş olacak ki tekrardan seslendi:
    – Bu Cemalettin adını kim koydu sana?
    Artık adamakıllı korkmağa başlamıştım;
    – Babam, diye yanıt verdim.
    – Öyleki ise baban ne adammış senin. Diye sertçe çıkıştı.
    Bunun üstüne:
    – Ben babamı tanımıyorum. Deyince yüzü daha da sertleşti:
    – Babamı tanımıyorum ne demek? Sen babasız mı doğdun? Baban yok mu senin?..
    – Ben dokuz aylıkken babam ölmüş.
    Atatürk üzüldüğümü yüzümden okumuş olacak ki, birden sesini yumuşattı:
    – Ananı tanıyorsun ya yeter!.. Dedi. Ve birazcık durduktan sonrasında ekledi: Ben de babamı tanımıyorum ya… (…)
    Atatürk yine beni çağırdı. Yemek isteyecek sanıyordum. Fakat Onun aklı hep benim ismimde değil miymiş.
    – Ulan, bu adı sen mi koydun, baban mı? Diye bar bar bağırmaya başladı.
    Fazlaca korkmaya başlamıştım. Benim korktuğumu görünce daha çok bağırıyordu. Artık elim ayağım titremeye başlamıştı. Ayakta duracak halim yoktu. Belki daha çok kızar da kovulurum, diye bakış açısından uzaklaşmaya karar verdim. Saat üçe doğru sofrayı bırakarak yatmaya gittim.
    O gece sabaha dek gözümü uyku tutmadı. Yattığım yerde yakarış ediyordum. Kabusla karışık korkulu rüyalar
    gördüm. Yavaş yavaş geldiğime pişman bile olmağa başlamıştım. Bu isim de başıma iş açıyordu galiba…
    Nereden bulmuşlardı bu “Cemal”i de, bana takmışlardı?
  • Kışın pencereleri açtırır, soğuk havayı ciğerlerine doldurur­du.
  • Atatürk, muharebe sahalarında kesinlikle uyumazdı. Siper muharebelerinde de tetik yatmak kaydıyla gezici karyolaya kıyafetle uzanır, bir gözü açık, bir gözü kapalı uyurdu. Tabii buna uyumak denirse. Kafkas Cephesi’nde, Buğlan Gidiği Muharebeleri’ne yetiştirmek için otuz altı saat hayvan sırtından inmeden yürüyüş yapmış ve iki gün asla gözünü kırpmamıştır.19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basışından Lozan Barış’ının imzasına dek gece uykusu görmedi diyebilirim.
  • (…)Herkesin düşüncesini öğrenmek isterdi. Fakat gene de kendi bildiğinden şaşmazdı.
  • Atatürk işte bu şekilde benzeri olmayan bir yaratılışa sahipti. Ölümle savaştığı en tehlikeli anında, kendi hastalığı için gelen doktoru, ilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıcında göreceğimiz iki arkadaşının hastalığı için seferber etmiş, kendi derdini hiçe saymış, kendi acısını unutmuştu.
  • “Yanlışım var ise halk düzeltsin.” derdi. Her süre milletin ferdi olmakla övünür, “Yapılan şeylerin şere­fi millete aittir, her şeyi millet yapmış oldu.”derdi.
  • “Bir gün gene Atatürk, tarihle ilgili kalınca bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başka­nının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın birazcık ca­ nını sıkmış olacak ki, Atatürk’e şöyleki söylediğini duy­dum:
    — Paşam!… Tarihle uğraşıp kafanı yorma… 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?
    Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu fazlaca samimi yakınma­ sına gülümseyerek şöyleki karşılık verdi:
    — Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçin­ ce bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer bu şekilde olmasaydı, bu yaptıklarımın asla birini yapamazdım…”
  • “Vatandaşlarım…Buna rakı derler.Vaktiyle padişahlar gizli saklı içerlerdi.Ben açık içiyorum,siz de benimle birlikte içiyorsunuz.
    Karşılıklı içiyoruz.Hepimiz eşitiz.Benim için rakı içer,şunu bunu yapar diyorlar.Ben bunların hepsini yaparım.Hepsi doğrudur.Neticede ihmal etmeyin ki ben de sizin benzer biçimde insanım sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım”
  • Sofrasında her çeşit insana yer veriyordu. Hepsi ayrı düzeyde ki bu insanlarla tartışırken sanki yurdun sesini duyardı. Güvendikleri ve sevdiklerinin eleştirilerine sabırla katlanmasını bilirdi.
  • Tarihe, bilhassa Türk geçmişine büyük de­ğer verir, tarih yapıtlarının iyi saklanmasını, bozulup, yıkılmamasını daima tekrarlardı. Okuldayken onun en sevilmiş olduğu dersin tarih bulunduğunu bir kaç kez ağzından işitmiştim. Nisan 1931’de açılışı meydana getirilen Türk Tarih Kurumu’nu bu amaçla kurdurmuştu.
  • “Arkadaşlar, hanımlar, beyler ; şu gördüğünüz içki rakıdır. Bunu vaktiyle padişahlar saraylarda , dört duvar ve kafes arkasında gizli gizli içerlerdi. Bizse hepimiz şurada toplu olarak alenen içiyoruz. İşte aziz milletimin önünde ve onun şerefine içiyorum.” dedi. Atatürk’ün bir halk adamı bulunduğunu bundan daha güzel hangi vaka anlatır? Halkın içinden çıkan büyük adam halkıyla kadeh kaldırıyordu.
  • Benim için de bâzı kimseler -Selanik’te dünyaya geldi­ğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lâzımdır ki, Napoleon da Korsika’lı bir İtalyan’dı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. İnsanların içinde bulundukları cemiyete emekleri lâzımdır.
  • Dalka­vuklara, lâf ebeliği yapanlara fazlaca kızardı.
  • Ölümünden sonrasında çekememezlik ve kıskançlıklarından Atatürk’ün sofrasını sarhoşluk, ayyaşlık ve zevke düşkünlükle kötülemek istiyenler oldu fakat bu çabalar ne kadar boşunadır. Onun yaşantısı tüm kusurlarıyla meydandaydı. Gizlene­cek bir yönü yoktu ki…


Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Atatürk’ü kimse onun kadar güzel ve detaylı anlatamadı…
Atatürk’ün “Kemal” adını “Kamal” diye değiştirdiğini biliyor muydunuz?
Masonluğu kaldıran Atatürk, gençlik yıllarında kendisinin de mason bulunduğunu iyi mi söyledi?
Tüm yurt gezilerinde her türlü harcaması kendi cebinden ödediğini biliyor muydunuz?
Atatürk bir gece sofrada dostlarıyla söyleşi ederken hizmetlilere dönerek niçin “bütün elbiselerimi yakın” emrini verdi?
Nazım Hikmet hapisteyken köşkteki gramofonda plağı çalınca Atatürk ozan hakkında neler söylemiş oldu? (Hakan Arıkan)

Atatürk’ün bir kere daha ne kadar büyük bir insan bulunduğunu anladım. Atatürk’ü en iyi tanıyanlar, en hususi anlarında yanında olanlardır. Bunlardan birisi de uşağı Cemal Granda. Tüm yaşadıklarını açık açık yazmış. Yanlış bilenen içki alışkanlıklarını, namazını, Allah inancını, insanlara saygısını, büyük devlet adamlığını, en o kadar da yalnızlığını. Tüm ülkeye özgürlük verip kendini kafesin içine hapsetmiş yalnız bir adam. Atatürk’ü daha yakından tanımak isteyenler için kesinlikle muhteşem bir kitap. Sıkılmadan okuyabileceğiniz, bazı yerlerinde kahkalar atacağınız, bazı yerlerinde ise boğazınızın düğümlenip yutkunamayacağınız, gözlerinizin dolacağı muhteşem bir kitap. (TUNA TURAN)

İçerisinde görkemli anılar var. Gözleriniz dolu dolu okuyabiliyorsunuz hatta. Bazı bunaltıcı, gereksiz anılar da var fakat onlar da yazarımız Cemal Bey’in kendince güzel anıları, onu etkileyen şeyler. Son bölümlerde ölümü üstüne durulmuş, eliniz sayfaları çevirmeye varmıyor… Gerçekten de sanki son günlerinde Atatürkümüzle beraber Dolmabahçedeymişsiniz benzer biçimde.
Atatürk’ü merak eden, daha yakından acaba iyi mi biriymiş benzer biçimde düşünen dostlar için bence okunulası bir yaratı olmuş. (Onur.)


Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri PDF indirme linki var mı?


Cemal Granda – Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cemal Granda Kimdir?

Cemal Granda Manisa’nın Salihli ilçesinde dünyaya geldi (1910).Bursa Sultanisi’nde okudu.On beş yaşlarında İstanbul’a gelmiş olarak Denizyolları İdaresi’nde çalışmaya başladı.Fazlaca sayıda Avrupa limanını gezdi.3 Temmuz 1927 tarihinde Mustafa Kemal’in hizmetine girdi.Bu tarihten ölümüne kadar on iki yıl geceli gündüzlü sofracı ve hizmetli olarak çalıştı.Çankaya Köşkü’nde ve Dolmabahçe Sarayı’nda sabahlara dek devam eden ünlü sofra sohbetlerinin canlı şahidi oldu.Onun ölümünden sonrasında,bir süre güvenlik nezaretinde tutuldu.Yazması yasak olduğundan gizli saklı olarak yazıya döktüğü Mustafa Kemal’e ilişkin hatıralarını Zonguldak’ta derledi…


Cemal Granda Kitapları – Eserleri

  • Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri
  • Atatürk’ün Uşağı


Cemal Granda Alıntıları – Sözleri

  • Ölümünden sonrasında çekememezlik ve kıskançlıklarından Atatürk’ün sofrasını sarhoşluk, ayyaşlık ve zevke düşkünlükle kötülemek istiyenler oldu fakat bu çabalar ne kadar boşunadır. Onun yaşantısı tüm kusurlarıyla meydandaydı. Gizlene­cek bir yönü yoktu ki… (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “Arkadaşlar, hanımlar, beyler ; şu gördüğünüz içki rakıdır. Bunu vaktiyle padişahlar saraylarda , dört duvar ve kafes arkasında gizli gizli içerlerdi. Bizse hepimiz şurada toplu olarak alenen içiyoruz. İşte aziz milletimin önünde ve onun şerefine içiyorum.” dedi. Atatürk’ün bir halk adamı bulunduğunu bundan daha güzel hangi vaka anlatır? Halkın içinden çıkan büyük adam halkıyla kadeh kaldırıyordu. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Atatürk işte bu şekilde benzeri olmayan bir yaratılışa sahipti. Ölümle savaştığı en tehlikeli anında, kendi hastalığı için gelen doktoru, ilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıcında göreceğimiz iki arkadaşının hastalığı için seferber etmiş, kendi derdini hiçe saymış, kendi acısını unutmuştu. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “Yanlışım var ise halk düzeltsin.” derdi. Her süre milletin ferdi olmakla övünür, “Yapılan şeylerin şere­fi millete aittir, her şeyi millet yapmış oldu.”derdi. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Benim için de bâzı kimseler -Selanik’te dünyaya geldi­ğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lâzımdır ki, Napoleon da Korsika’lı bir İtalyan’dı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. İnsanların içinde bulundukları cemiyete emekleri lâzımdır. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Dalka­vuklara, lâf ebeliği yapanlara fazlaca kızardı. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “Vatandaşlarım…Buna rakı derler.Vaktiyle padişahlar gizli saklı içerlerdi.Ben açık içiyorum,siz de benimle birlikte içiyorsunuz.
    Karşılıklı içiyoruz.Hepimiz eşitiz.Benim için rakı içer,şunu bunu yapar diyorlar.Ben bunların hepsini yaparım.Hepsi doğrudur.Neticede ihmal etmeyin ki ben de sizin benzer biçimde insanım sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım” (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • (…)Herkesin düşüncesini öğrenmek isterdi. Fakat gene de kendi bildiğinden şaşmazdı. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Sofrasında her çeşit insana yer veriyordu. Hepsi ayrı düzeyde ki bu insanlarla tartışırken sanki yurdun sesini duyardı. Güvendikleri ve sevdiklerinin eleştirilerine sabırla katlanmasını bilirdi. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “Dünyanın kıçına maymuncuğu uydurmuşsun, geçinip gidiyorsun.” (Atatürk’ün Uşağı)
  • Tarihe, bilhassa Türk geçmişine büyük de­ğer verir, tarih yapıtlarının iyi saklanmasını, bozulup, yıkılmamasını daima tekrarlardı. Okuldayken onun en sevilmiş olduğu dersin tarih bulunduğunu bir kaç kez ağzından işitmiştim. Nisan 1931’de açılışı meydana getirilen Türk Tarih Kurumu’nu bu amaçla kurdurmuştu. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Atatürk tarafınca sofradan kovulan Reşit Galip:
    Burası sizin değil milletin sofrasıdır. Burada oturmaya benim de sizin kadar hakkım vardır. … Cumhuriyette eleştiri serbesttir. (Atatürk’ün Uşağı)
  • “Bir gün gene Atatürk, tarihle ilgili kalınca bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başka­nının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın birazcık ca­ nını sıkmış olacak ki, Atatürk’e şöyleki söylediğini duy­dum:
    — Paşam!… Tarihle uğraşıp kafanı yorma… 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?
    Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu fazlaca samimi yakınma­ sına gülümseyerek şöyleki karşılık verdi:
    — Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçin­ ce bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer bu şekilde olmasaydı, bu yaptıklarımın asla birini yapamazdım…” (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Atatürk, muharebe sahalarında kesinlikle uyumazdı. Siper muharebelerinde de tetik yatmak kaydıyla gezici karyolaya kıyafetle uzanır, bir gözü açık, bir gözü kapalı uyurdu. Tabii buna uyumak denirse. Kafkas Cephesi’nde, Buğlan Gidiği Muharebeleri’ne yetiştirmek için otuz altı saat hayvan sırtından inmeden yürüyüş yapmış ve iki gün asla gözünü kırpmamıştır.19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basışından Lozan Barış’ının imzasına dek gece uykusu görmedi diyebilirim. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “hayvansın, nereye gitsen gene hayvansın” dedi.” (Atatürk’ün Uşağı)
  • Kışın pencereleri açtırır, soğuk havayı ciğerlerine doldurur­du. (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)
  • O akşam ilk kez konuştuğum Atatürk’le aramız­da şunlar geçti: 
    — Senin ismin nedir? 
    — Cemal!.. 
    — Sonu yok mu bunun? 
    — Var, Cemalettin… 
    Bunun üstüne Atatürk birden bana doğru ilerliyerek: 
    — Haaa… dedi. İsimler Kemalettin olur, fakat  Cemalettin olmaz. Sen gene Cemal kal ! Dinin Cemali miydin ki, sana bu adı koydular?
    Aradan otuz dakika geçmişti. Yemek devam ediyordu. (…)
    Fakat Atatürk, bu Cemal adına tutulmuş olacak ki tekrardan seslendi:
    – Bu Cemalettin adını kim koydu sana?
    Artık adamakıllı korkmağa başlamıştım;
    – Babam, diye yanıt verdim.
    – Öyleki ise baban ne adammış senin. Diye sertçe çıkıştı.
    Bunun üstüne:
    – Ben babamı tanımıyorum. Deyince yüzü daha da sertleşti:
    – Babamı tanımıyorum ne demek? Sen babasız mı doğdun? Baban yok mu senin?..
    – Ben dokuz aylıkken babam ölmüş.
    Atatürk üzüldüğümü yüzümden okumuş olacak ki, birden sesini yumuşattı:
    – Ananı tanıyorsun ya yeter!.. Dedi. Ve birazcık durduktan sonrasında ekledi: Ben de babamı tanımıyorum ya… (…)
    Atatürk yine beni çağırdı. Yemek isteyecek sanıyordum. Fakat Onun aklı hep benim ismimde değil miymiş.
    – Ulan, bu adı sen mi koydun, baban mı? Diye bar bar bağırmaya başladı.
    Fazlaca korkmaya başlamıştım. Benim korktuğumu görünce daha çok bağırıyordu. Artık elim ayağım titremeye başlamıştı. Ayakta duracak halim yoktu. Belki daha çok kızar da kovulurum, diye bakış açısından uzaklaşmaya karar verdim. Saat üçe doğru sofrayı bırakarak yatmaya gittim.
    O gece sabaha dek gözümü uyku tutmadı. Yattığım yerde yakarış ediyordum. Kabusla karışık korkulu rüyalar
    gördüm. Yavaş yavaş geldiğime pişman bile olmağa başlamıştım. Bu isim de başıma iş açıyordu galiba…
    Nereden bulmuşlardı bu “Cemal”i de, bana takmışlardı? (Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş