Eğitim

Aydınların İhaneti – Julien Benda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Aydınların İhaneti – Julien Benda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Aydınların İhaneti kimin eseri? Aydınların İhaneti kitabının yazarı kimdir? Aydınların İhaneti konusu ve anafikri nedir? Aydınların İhaneti kitabı ne konu alıyor? Aydınların İhaneti PDF indirme linki var mı? Aydınların İhaneti kitabının yazarı Julien Benda kimdir? İşte Aydınların İhaneti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Julien Benda

Çevirmen: Cem Soydemir

Orijinal Adı: The Treason Of The Intellectual

Yayın Evi: Doğu Batı Yayınları

İSBN: 9789758717200

Sayfa Sayısı: 187


Aydınların İhaneti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Batı’da Aydınlar hakkında ilk kapsamlı eleştiri XX. yüzyılın başlarında Julien Benda’dan gelir. Benda’ya nazaran, aydınların hakikat duygusu artık zayıflamıştır. Onlar, şimdilerde siyasal ihtirasların güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak adına da sonsuz bir kin ve nefret duyarlar.

“Benda’nın tanımına nazaran gerçek aydınlar kazığa bağlanıp yakılma, sürgüne gönderilme, çarmıha gerilme riskine girmek durumundadırlar. Bu yüzden de sayıları oldukça olması imkansız, gelişimleri belli bir rutine bağlı olması imkansız… Benda’nın tasarladığı biçimiyle gerçek aydın imgesinin hâlâ çekici ve kuvvetli bir imge olduğuna benim şüphem yok.”

Edward W. Said, Entelektüel

“Benda’nın anlattığı entelektüeller alelâde insanoğlu ya da basit okumuşlar benzer biçimde maddi kazançla ilgilenmezler. Kişisel çıkar ardında koşmak, ikbal ve mevki gayreti içinde olmak onların işi değildir. Onlar siyasal iktidarın yakını olmak için el etek öpmezler. Güçlünün uydusu değil, zayıfın savunucusudurlar. Zengin sofralarından yemlenmek için şaklabanlık yaparak kralın soytarısı rolüne soyunmazlar … Siyasal iktidarın kusurlarını, otoriteyi kötüye kullanmasını kınarlar ve bunu topluma haykırırlar. Onlar, iktidarın hizmetlisi değildir. …Onlar satılık değildir, kalemlerini de ödünç vermezler. İşte, bu kabilden özelliklerle bezediği entelektüellerin devrin siyasal gelişimleri karşısında ilkesiz davranışlarının yarattığı infialle Benda sözünü esirgememiş ve ‘aydın ihanetinden’ söz edebilmiştir.”

Nur Vergin, Doğu Batı Entelektüeller-III


Aydınların İhaneti Alıntıları – Sözleri

  • Tolstoy orduya katıldığında subaylardan birinin yürüyüşte sırayı bozmuş olduğu sebebi öne sürülerek bir askeri dövdüğüne şahit olur. Tolstoy subaya şu şekilde der: ”kendin benzer biçimde bir insana bu şekilde davranmaktan utanmıyor musun? Hiç mi İncil okumadın?
    Subay şu şekilde karşılık verir. ”Peki, sen asla mi ordu tüzüğü okumadın? Bu sert yanıt tinsel arayışa yönelen insanoğlunun yüzüne bir şamar benzer biçimde inecektir daima. İnsanları maddi şeyleri elde etmeye yöneltenlerin hakkaniyet ve insafa ihtiyacı yoktur.
  • ‪“Sanki “aydının” işlevi aydın olmayanlara onları rahatsız edecek doğruları söylemek ve kendi huzuru pahasına bunun bedelini ödemek değilmiş benzer biçimde!”‬
    ‪Benda, Sy. 69‬
  • Gelin siyaseti diplomatlara ve askerlere bırakalım.
  • Insanların zamanımıza değin politika ile ahlâk arasındaki ilişkilerle ilgili olarak yalnızca iki öğretiye haiz olduklarını düşünürsek, çağdaş “aydınların” ne seviyede yenilik yaptıklarını anlayabiliriz. Birisi Platon’unkidir ve şu şekilde der :”Siyaseti belirleyen ahlaktır.” Diğeri de
    Machiavelli’ninkidir ve şu şekilde der :”Siyasetin ahlâk ile hiçbir ilgisi yoktur.” Bugün insanoğlu bir üçüncü öğretiye kavuştular. Maurras şu şekilde diyor :” Ahlâkı belirleyen siyasettir.” Ama aslolan kopuş, bu öğretinin insanların önüne koyulmak zorunda olmasından değil, tersine insanların bu öğretiyi kabul etmek zorunda olmalarından oluşur.
  • Tolstoy, orduya katıldığında subaylardan birinin, yürüyüşte sırayı bozmuş olduğu sebebi öne sürülerek bir askeri dövdüğüne şahit bulunduğunu anlatır. Tolstoy subaya şu şekilde der: Kendin benzer biçimde bir adama bu şekilde davranmaktan utanmıyor musun ? Hiç mi İncil okumadın? Subay şu şekilde karşılık verir: Peki sen asla mi Ordu Tüzüğü okumadin? Bu sert cevap , maddi olanın yönetimi ele geçirmeye çalışan tinsel insanoğlunun yüzüne bir şamar benzer biçimde inecektir daima… İnsanları maddi şeyleri elde etmeye yöneltenlerin Adalet ve insafa ihtiyacı yoktur.
  • ‪“Övgümüzü belirleyen, bir insanın uğraşılarının sağladığı fayda olsaydı, sabanın mucidi, Aristoteles’ten, Galilei’den ve Descartes’ten çok daha büyük bir deha olmayı hak ederdi.”‬
    ‪Bayle ‬
    ‪Benda, Sy. 120‬
  • ‪Modern “aydınların” itibarlarını ve faaliyetlerini basit tutkuların hizmetine sokma kararlılığını, bu Kilise adamlarının İsa’yı milliyetçiliğin havarisi haline getirmelerinden daha iyi sembolize eden bir şey olabilir mi?‬
    ‪Benda, Sy. 71‬
  • ‪“aramızda sırf birkaç nehir veya dağ var diye birbirimizden ayrı düştüğümüz için hepimizin de aynı doğadan olduğunu unuttuk.” ‬
    ‪~Bossuet‬
    ‪Benda, Sy. 69‬
  • ‪Pazara düşen “aydın” hakkında beni ilgilendiren tek bir mevzu var; yukarıda açıkladığım benzer biçimde, işlevlerini yerine getirirken bir tek gerçekçi bir ihtirasın (bu ister sınıfsal, ister ırksal, ister ulusal bir tutku olsun asla farketmez) başarıya ulaşmış olmasına hizmet ettiğinde, “aydın” olarak işlevlerini yerini getirmede başarısız olmaktadır.‬
    ‪Julien Benda, Aydınların İhaneti, Sy. 42‬
  • Çağımız, insanları birbirine düşürenlerde gurur duydukları bilgili bir kendini beğenmişliğe neden olur.


Aydınların İhaneti İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Benda aydınlanma mitolojisini değil, onun o günkü meyvelerinden olan ulusçu bağnazlığı ve derslik savaşını eleştiriyor. Ulusal bağlılığın ahlakın önüne geçmemesi icap ettiğini savunurken haklı (terbiye sözcüğünü pek kullanmıyor). Ama eski dünyanın değişmez bir sabite, kısaca Tanrı’ya bağlı olan ahlakını reddettikten sonrasında içine düştükleri boşlukta çağdaş toplumların sakarca çarpacağı duvarlardan yalnızca ikisi ulusçu bağnazlık ve derslik savaşı. Benda bataklığı değil, iki sinek türünü eleştiriyor. Bugün ulusçu bağnazlık ve derslik savaşı gitti, yerine çokkültürcü, eşitlikçi, barışsever, bilimsever bağnazlıklar geldi. Bunlar giderse daha beteri gelecek. Ahlaki çıpayı terk etme mevzusunda uzlaştıktan sonrasında hangi uyduruk ahlakı benimseyeceğimiz mevzusunda yapacağımız münakaşa ve kavgalar bizi gerçeğe ulaştırmayacak. Benda bu problemi görüyor fakat kökenine inmediği için yada inmek işine gelmediği için aydınları Yahudi ve/yada Hristiyan tinselliğine (kültürel gerçeklerine) çağırmak yerine evrensel ortak payda bulunduğunu düşündüğü Eski Yunan’ın tinselliğine çağırıyor. Buna Aydınlanma’nın derme çatma tinselliği de diyebiliriz, fark etmez.
Bununla beraber günümüzde “barışseverlik” olarak malum budalalığın yüz yıl ilkin yapılmış yerinde bir eleştirisini buluyorum kitapta. “Şiddetsizlik” teriminin mucidi olan hokkabazlar şiddetin haklıyla haksız içinde da var olabileceği gerçeğinin üzerini örterler. Bu ikiyüzlülük herhalde en net olarak “Ortadoğu’da sulh” söyleminde görülüyor. Kitap 1947 sonrası yazılmış olsaydı bu sayfalar iyi mi olurdu diye merak ediyorum.
Fransız Yahudisi yazar, yakındığı yobaz grup bağlılığının en eski örneğinin kendi dinsel kültüründe yer aldığını görmezden geliyor ve keseri daha oldukça Almanlar aleyhine vuruyor. “Nefret” sözcüğünü bazen yersiz ve bol miktarda kullanımı, diğer unsurların yanında politik doğrucu ve Siyonist egemenliğindeki bugünün ortamında bu kitaba çokça göndermede bulunulmasında sanırım rol oynuyor. Şundan dolayı bugün “nefret” sözcüğü her türlü politik muhalefeti bastırmak için kullanılan bir silahtan başka bir şey değil.
Beni bu kitaba gönderen, Nabi Avcı’nın günümüzdeki data bolluğunun içindeki bilgisizlik özüne işaret eden bir eleştirisi idi. Sözde “data çağının” eleştirisi bağlamında anımsanmayı hak edecek kadar nadide bir kitap mıdır, karşılaştıracağım fazla örnek olmadığı için bilmiyorum. Bilgi çağı safsatasının sıkı bir eleştirini aramayı sürdürüyorum. (Gerçeğin Kitabı)


Aydınların İhaneti PDF indirme linki var mı?


Julien Benda – Aydınların İhaneti kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Aydınların İhaneti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Julien Benda Kimdir?

26 Aralık 1867’de Paris’te hayata merhaba dedi. Edebiyat eleştirisinde Romantizm karşıtı akıma önderlik etmiş, Henri Bergson’un felsefi sezgiciliğine karşı usu ve anlığı savunmuştur. 1894’te Paris Üniversitesi’nden mezun olduktan sonrasında, 1898’de Dreyfus vakası üstüne yazılar yayımladı. L’Ordination kitabı ile edebiyat alanında ün kazanmıştır. En mühim yapıtı sayılan Aydınların İhaneti’nde, ırksal ve siyasal nedenlerle doğruluktan ve adaletten sapanları ahlâksal ihanetle suçladı.


Julien Benda Kitapları – Eserleri

  • Aydınların İhaneti
  • Aydınların İhaneti


Julien Benda Alıntıları – Sözleri

  • ‪Pazara düşen “aydın” hakkında beni ilgilendiren tek bir mevzu var; yukarıda açıkladığım benzer biçimde, işlevlerini yerine getirirken bir tek gerçekçi bir ihtirasın (bu ister sınıfsal, ister ırksal, ister ulusal bir tutku olsun asla farketmez) başarıya ulaşmış olmasına hizmet ettiğinde, “aydın” olarak işlevlerini yerini getirmede başarısız olmaktadır.‬
    ‪Julien Benda, Aydınların İhaneti, Sy. 42‬ (Aydınların İhaneti)
  • ‪“Övgümüzü belirleyen, bir insanın uğraşılarının sağladığı fayda olsaydı, sabanın mucidi, Aristoteles’ten, Galilei’den ve Descartes’ten çok daha büyük bir deha olmayı hak ederdi.”‬
    ‪Bayle ‬
    ‪Benda, Sy. 120‬ (Aydınların İhaneti)
  • ‪Modern “aydınların” itibarlarını ve faaliyetlerini basit tutkuların hizmetine sokma kararlılığını, bu Kilise adamlarının İsa’yı milliyetçiliğin havarisi haline getirmelerinden daha iyi sembolize eden bir şey olabilir mi?‬
    ‪Benda, Sy. 71‬ (Aydınların İhaneti)
  • ‪“Sanki “aydının” işlevi aydın olmayanlara onları rahatsız edecek doğruları söylemek ve kendi huzuru pahasına bunun bedelini ödemek değilmiş benzer biçimde!”‬
    ‪Benda, Sy. 69‬ (Aydınların İhaneti)
  • Devlet, ülke ve derslik artık açıkça tanrısallaşmıştır; bir oldukça insan için . (Aydınların İhaneti)
  • Tolstoy, orduya katıldığında subaylardan birinin, yürüyüşte sırayı bozmuş olduğu sebebi öne sürülerek bir askeri dövdüğüne şahit bulunduğunu anlatır. Tolstoy subaya şu şekilde der: Kendin benzer biçimde bir adama bu şekilde davranmaktan utanmıyor musun ? Hiç mi İncil okumadın? Subay şu şekilde karşılık verir: Peki sen asla mi Ordu Tüzüğü okumadin? Bu sert cevap , maddi olanın yönetimi ele geçirmeye çalışan tinsel insanoğlunun yüzüne bir şamar benzer biçimde inecektir daima… İnsanları maddi şeyleri elde etmeye yöneltenlerin Adalet ve insafa ihtiyacı yoktur. (Aydınların İhaneti)
  • Ülke haksız bile olsa, onun haklı bulunduğunu düşünmemiz gerekir.
    Dediklerine, fikir özgürlüklerini ya da en azından ülkeleri ile ilgili konuşma özgürlüğünü korumak için çaba sarfeden yurttaşlarını
    “Millete ihanet edenler” olarak adlandırmalarına şahit olmak için çağımızı beklememiz gerekirdi. (Aydınların İhaneti)
  • İnsanlığın, Ortaçağ’da bu dünyanın meselelerinin başındaki dar kafalı, yobaz, bilgisiz, egoist, yaratıkların birliktelikleri,savaşları ve anlaşmaları yüzünden yüzyıllar süresince mahkum kalmak zorunda olduğu durumu kabul etmek imkansızdır. (Aydınların İhaneti)
  • Tolstoy, orduya katıldığında subaylardan birinin, yürüyüşte sı­rayı bozmuş olduğu sebebi öne sürülerek bir askeri dövdüğüne şahit oluşunu anlatır. Tolstoy subaya şu şekilde der:
    “Kendin benzer biçimde bir insana bu şekilde davranmaktan utanmıyor musun? Hiç mi İncil okumadın?”
    Subay şu şekilde karşılık verir:
    “Peki, sen, asla mi Ordu Tüzüğü okumadın?”
    Bu sert cevap, maddi olanın yönetimini ele geçirmeye çalı­şan tinsel insanoğlunun yüzüne bir şamar benzer biçimde inecektir daima. Bana
    ise, oldukça zekice bir cevap benzer biçimde geliyor. İnsanları maddi şeyleri elde etmeye yöneltenlerin hakkaniyet ve insafa ihtiyacı yoktur. (Aydınların İhaneti)
  • Gelin siyaseti diplomatlara ve askerlere bırakalım. (Aydınların İhaneti)
  • ‪“aramızda sırf birkaç nehir veya dağ var diye birbirimizden ayrı düştüğümüz için hepimizin de aynı doğadan olduğunu unuttuk.” ‬
    ‪~Bossuet‬
    ‪Benda, Sy. 69‬ (Aydınların İhaneti)
  • Tolstoy orduya katıldığında subaylardan birinin yürüyüşte sırayı bozmuş olduğu sebebi öne sürülerek bir askeri dövdüğüne şahit olur. Tolstoy subaya şu şekilde der: ”kendin benzer biçimde bir insana bu şekilde davranmaktan utanmıyor musun? Hiç mi İncil okumadın?
    Subay şu şekilde karşılık verir. ”Peki, sen asla mi ordu tüzüğü okumadın? Bu sert yanıt tinsel arayışa yönelen insanoğlunun yüzüne bir şamar benzer biçimde inecektir daima. İnsanları maddi şeyleri elde etmeye yöneltenlerin hakkaniyet ve insafa ihtiyacı yoktur. (Aydınların İhaneti)
  • Insanların zamanımıza değin politika ile ahlâk arasındaki ilişkilerle ilgili olarak yalnızca iki öğretiye haiz olduklarını düşünürsek, çağdaş “aydınların” ne seviyede yenilik yaptıklarını anlayabiliriz. Birisi Platon’unkidir ve şu şekilde der :”Siyaseti belirleyen ahlaktır.” Diğeri de
    Machiavelli’ninkidir ve şu şekilde der :”Siyasetin ahlâk ile hiçbir ilgisi yoktur.” Bugün insanoğlu bir üçüncü öğretiye kavuştular. Maurras şu şekilde diyor :” Ahlâkı belirleyen siyasettir.” Ama aslolan kopuş, bu öğretinin insanların önüne koyulmak zorunda olmasından değil, tersine insanların bu öğretiyi kabul etmek zorunda olmalarından oluşur. (Aydınların İhaneti)
  • Çağımız, insanları birbirine düşürenlerde gurur duydukları bilgili bir kendini beğenmişliğe neden olur. (Aydınların İhaneti)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş