Eğitim

Bir İmparatorluk Çökerken – Cahit Uçuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir İmparatorluk Çökerken – Cahit Uçuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir İmparatorluk Çökerken kimin eseri? Bir İmparatorluk Çökerken kitabının yazarı kimdir? Bir İmparatorluk Çökerken konusu ve anafikri nedir? Bir İmparatorluk Çökerken kitabı ne konu alıyor? Bir İmparatorluk Çökerken PDF indirme linki var mı? Bir İmparatorluk Çökerken kitabının yazarı Cahit Uçuk kimdir? İşte Bir İmparatorluk Çökerken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Cahit Uçuk

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753634129

Sayfa Sayısı: 504


Bir İmparatorluk Çökerken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Artık çarpıtılmaya yüz tutan yakın tarihimizin birinci elden tanıklığı, senelerdir beklenen yeniden baskısıyla tekrardan raflarda…

Cahit Uçuk, anılarında, Selanik ve İstanbul’un ahşap konaklarındaki görkemli yaşamı, işgal yıllarını, ülkeyi kaplayan kara bulutların arasından yeni bir devlet kurmaya çalışan idealist insanların çabalarını ve unutulmuşluğunu konu alıyor.

Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk hanım yazarlarından kabul edilen Cahit Uçuk’un anılarında anlattığı bir tek onun değil, hepimizin geçmişi.


Bir İmparatorluk Çökerken Alıntıları – Sözleri

  • “Gelip geçen günler hep üzüntü ve acı yüklüydü.”
  • “…Allahım, sen evlatları daha fena günlerle karşılaştırma.”
  • “Güzel mi şu demek oluyor ki? Daha mı tatlı küçücük küçücük evlerde ayrı ayrı yanan ocaklar? Başlarında tecrübeli, bilgili büyükleri olmayan yuvalarda çocuk yetiştirmek… Taze bayanlar evinin işini görürken beşiklerini sallayacak büyük analar bulunmayacak. Bu evlerdeki yaşam daha mı tatlı?”
  • “Sözler yetersiz, kelimeler anlamsız. Anlatamıyorum, ne desem kâfi değil. Özledim seni özledim. Özledim işte.”
  • Cahit, Kaya’ya baktı.
    “Açıklayalım mi?”
    “Söyleme abla, annem kim bilir kızar.”
    “Niçin kızacakmışım, açıklayın lütfen.”
    Cevabı Cahit verdi:
    “Baba kokusu kokluyorduk.”
    “Kirli pijamalardan mı?”
    “Kirli değiller ki, mis mis kokuyorlar.”
    Kaya söze karıştı:
    “Baba kokusu kirlenmez ki…”
  • “Babası devamlı söylerdi, okumak bir büyülü anahtardır. Bilgi hazinelerinin kapılarını açar insanlara.”
  • “Kitap okurken sayfaların arasından birilerinin çıkıvereceğini, yaşamının yolunu değiştireceğini sanırdı.”


Bir İmparatorluk Çökerken İncelemesi – Kişisel Yorumlar

ÇÖKEN İMPARATORLUĞUN ALTINDAN GELEN ÇIĞLIKLAR İLE İLGİLİ BİR İNCELEME: Bir İmparatorluk Çökerken” benim Cahit Uçuk’la tanışma kitabım.
Selçuklu ve Osmanlının tüm zamanları ile fakat daha çokta yıkılış süreci ile ilgili pek oldukça kitap okumuş olmama karşın Uçuk’un kendi çocukluk gözü ile anlattığı yıkılış öyküsü oldukça çarpıcı ve etkileyiciydi.
O denli ki, Uçuk’un çocukluk anılarını okurken adeta bir alev topunun içinden geçermiş, bir uçurumun yüzünde asılı kalmış şeklinde, nefes soluğa okudum anılarını.
Uçuk’un anılarını kağıda döktüğü dönemdeki olgun bir fert gözüyle değil, hadiseleri o çocukluk döneminde anlayabildiği kadarıyla yorumlaması herhalde kitabı oldukça sevmiş olarak ve adeta o günleri yaşayarak okumamdaki en mühim etkendi.
Evet. Hukuk ve adaletin olmadığı her yer normal olarak zindandır. Ne Selçuklu ne de Osmanlı bir hukuk sistemine haiz değildi. Firavunların ne kadar yetki ve gücü denetimsizse tahta oturan her şehzadenin de gücü o denli denetimsizdi ve bu da devleti çöküşe sürüklemişti.
Zira Selçuklu ile Osmanlının gücü; sınırsızca toplayabildiği ve ölümleri halinde hiç kimseye hespap verme sormluluğu olmayan ucuz asker gücüne dayanıyordu. Eğitim, öğretim ise, cahiliye Araplarının din anlayışının insanlarımıza dayatılmasından ibaret olup, Osmanlı aydını ile cahili içinde bir fark kalmamıştı.
Halkın can ve mal güvenliği de dâhil devletten hiçbir istifadesi, beklentisi yoktu.
Gündüz tahsildar gelir, elde avuçta ne var ise alır götürür, gece ise eşkıyaların hükümranlığı başlardı.
Maalesef bu gün de devam eden Türk İslam devlet anlayışını Halk âşıkları şu ölümsüz dörtlükleriyle en güzel şekilde ifade etmiyorlar mı?
Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Eken de yok biçen de yok
Yiyende ortak Osmanlı
Selçuklu Osmanlı öyleydi de Atatürk, Cumhuriyet süreci ve günümüz yönetim anlayışı nasıldı?..
Onu Osman Yüksel Serdengeçti’nin başından geçen bir vakadan ve bu güne bakarak anlayabiliriz herhalde.
Bir gösteride yakalanan Serdengeçti Ankara’nın meşhur valisi Nevzat Tandoğan’ın huzuruna çıkartılmıştı.
Tandoğan üniversite talebesi bu gence şunları söyleyecekti:
“Ulan öküz Anadolulu! Sana mı kaldı Türklük ve Türkçülük! Bu memlekete komünizm lazımsa biz getiririz, Türkçülük lazımsa onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var. Birincisi çiftçilik yapmak, ikincisi çağırdık mı askere gelmek”
Uçuk, bir Osmanlı paşasının kızı sayılırdı ve çil çil altınların savrulduğu konaklarda, çevresinde bir hizmetçi ordusuyla büyümüştü. Paşa ise arkasını saraya dayamış şahıs demekti.
Fakat saray ile çevresi her dönemde kendini devlet ve halkın üstünde bir güç şeklinde görmek isteseler de onların gücü de doğal olarak ki devletin ve halkın gücüyle sınırlıydı.
Devlet çökünce tüm Anadolu insanı şeklinde Uçuk ve ailesi de o çöküntünün altında kalmış, Uçuk’un anıları ise o yıkıntının altından duyulan boğuk bir çığlıktan ibaretti.
Kitapla kalınca. (Halil Korkmaz)

Samimi ve akıcı bir üslupla yazılmış muhteşem bir kitap. Kız babası olduğum ve babasını yitirmiş biri olarak bana oldukça dokundu, fakat baba özlemini bu kadar insanoğlunun içine nakış şeklinde işleyen satırları daha ilkin okumamıştım.
Yazar kitabın da, Selanik ve İstanbul’un ahşap konaklarında geçen görkemli geçen yaşamı, işgal yıllarını, ülkenin üstüne çöken kara bulutların arasından yeni bir devlet kurmaya çalışan idealist insanların çabalarını ve unutulmuşluğu konu alıyor. Çarpıtılmaya başlanan yakın tarihimizin birinci elden tanıklığını dinliyorsunuz. Cahit Uçuk’un anılarında anlattığı bir tek onun değil, hepimizin geçmişi…
Akşama doğru Cahit’in babasına duyduğu hasret öylesine arttı, büyüyüp çoğaldı ki, doğru kirli çamaşırların konulduğu sepetin başına koştu. Sabah babasının çıkardığı pijamalar en üstte duruyordu. Onları aldı, sonrasında Kaya’ya seslendi. Kaya koşarak geldi, dev gibi siyah gözleri korku doluydu, ablasının sesi onu ürkütmüştü. Cahit elindeki pijamaları gösterdi. “Ben baba kokusu koklayacağım, bir ihtimal sen de istersin diye çağırdım.” Kaya’nın yüzü güldü, “İsterim” dedi. “Öyleyse benimle gel”. Dadısıyla yatmış olduğu arka odaya girdiler. Yataklar köşeye yığılmış, üstleri bir pikeyle örtülmüştü. İki kardeş duvarla yatakların arasındaki daracık boşluğa sokuldular, babalarının pijamalarını yüzlerine dayadılar, koklamaya başladılar. Babasının kullandığı traş sabunu, losyonu ve çamaşırın sabun kokularının karışımıydı baba kokusu… Soluklandıkça özlemleri yatışacağına artıyor, çoğalıyor, dayanılmaz bir ateş olup yüreklerine kadar sokuluyordu. Evlatların ortadan kaybolduklarını fark eden Hadiye, bahçeyi, odaları, hatta çatıdaki odayı araştırdı. Şayan’a sordu, o, oyun bahçesinin solundaki mutfaktaydı, görmemişti. Hadiye tekrardan eve girdi, sonrasında onları yatak yığmıyla duvar arasındaki aralıkta, babalarının pijamalarıyla sarmaş dolaş olarak buldu. Uyumuşlardı. Onları ürkütmeden uyandırmalıydı. Yavaş yavaş seslendi: “Çocuklarım, Cahitciğim, Kayacığım, sizlere verilecek güzel bir havadisim var. O şekilde güzel ki, duyunca sevineceksiniz.” Cahit’in gözleri açıldı. “Yoksa babam geri mi döndü?” “Yok canım, yolcu yolunda gerek, hayırlısıyla gitsin de, hayırlısıyla dönebilsin. Bugün Cemil amcamızla kiraladığım tarlamıza gideceğiz.” Cahit yerinden fırladı, Kaya pek anlayamadı, gözlerini ovuşturuyordu. Hadiye güldü. Kızları içini açıvermişti, ikisinin de yanakları al aldı, gözleri pırıl pırıl. “Siz babanızın kirli pijamasıyla ne yapıyordunuz baka-ı?” Cahit Kaya’ya baktı. “Açıklayalım mi?” “Söyleme abla, annem kim bilir kızar.” “Niçin kızacakmışım, açıklayın lütfen.” Cevabı Cahit verdi. “Baba kokusu kokluyorduk.” “Kirli pijamalardan mı?” “Kirli değiller ki, mis, mis kokuyorlar.” Kaya söze karıştı: “Baba kokusu kirlenmez ki…”
Burası beni benden aldı gözyaşları içerisin de devam ettim bir süre. ve son sayfasın da bir söz ile gene insanoğlunun içine işliyor.
Bu kitabı her insana önerebilirim. (CaNSeL KIRAÇ)

Yine 1900 lu yılları, büyük bir imparatorlugun çöķüsünü, bu sefer de Cumhuriyetimizin ilk hanım yazarlarından Cahit Uçuk un kaleminden okudum. Selanik te zengin bir yasamı anlatarak baslayan kitap, sırasıyla isgal yıllarındaki Istanbul, sonrasında Balıkesir, Hekimhan, Malatya ve Alanya-Antalya daki sıkıntılı yasamı söyledi bana. Büyük konaklarda, sayısız yardımcıyla baslayan bir yaşamın , yokluklar icinde iyi mi şekillendigi ve Cumhuriyet dönemine nasil ulastığı tüm acıklıgıyla gözler önüne serildi.
Bir kez daha savaşın ne kadar zor oldugunu, bugünkü yaşam sartlarımızi elde etmenin çok da fazla kolay olmadıgını ve degerini bilmemiz gerektigini anladım.
Dönem kitaplarını sevenlere okumalarını tavsiye ederim. (fisun)


Bir İmparatorluk Çökerken PDF indirme linki var mı?


Cahit Uçuk – Bir İmparatorluk Çökerken kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Bir İmparatorluk Çökerken PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cahit Uçuk Kimdir?

Cahit Uçuk aslolan adı Cahide Üçok, ( d. 17 Ağustos 1911 İstanbul – ö. 7 Kasım 2004 İstanbul) Türk öykü ve roman yazarı.

Babası son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Siverek Milletvekili ve Kaymakam olan İbrahim Vehbi Üçok ve anası aslen Selanikli olan Hadiye Hanım’dır. Üçok, ailenin ilk çocuğudur. Adına Cahit denilmesinin sebebi ise; babasının Hüseyin Cahit Yalçın ile olan yakın dostluğu ve ona karşı olan sevgisdir. Çocukluğunda babasının görevinden dolayı, üç buçuk yılını Hekimhan’da geçirmiş sonrasında ise Alanya’ya taşınmışlardır. Cahit, çocukluğunda caz şarkıları söylemeyi de oldukça seviyordu.

Biroldukça denemelerde bulunan Uçuk’un ilk masalı, 1935 senesinde Nazım Hikmet’in çıkardığı Yarım ay isminde dergide yayımlandı. Öncesinde şiir de yazan Cahit Hanım, bundan sonrasında tamamen öykü ve roman yazımına yöneldi. Eserlerinde çoğunlukla hanım hakları ve kadının toplumdaki yeri mevzularını işleyip, bazen mistik temaları da işlemiştir.

Cahit Uçuk, gerek romanlarının mevzuları, gerekse sıcak ve rahat anlatımı ile tanınan ve devamlı sevilerek okunan bir yazardı. Babıali’de ve Anadolu’da piyasaya sürülen günlük gazete ve dergilere, piyes, masal, hikâye ve roman tefrikaları yazmıştır.

Sayıları her yıl artan roman ve hikâye kitaplarından başka, oldukça sevilmiş olduğu çocuklar için de romanlar, öyküler, masallar, manzum masallar yazdı. Ona en güzel armağanı da, çocuklar için yazdıkları getirmiştir. Dünyanın meşhur çocuk klasikleri İkizler serisinin yirmi sekizinci kitabı olan Türk İkizleri ile Hans Christian Andersen armağanını kazanmış, bu kitabı, İngilizce dahil olmak suretiyle birkaç dünya diline çevrilmiştir.

Cahit Uçuk, yazar Mahmut Yesari ile kısa bir evlilik yapmıştır. Daha sonrasında Galatasaraylı futbolcu Cici Necdet ile on yıl devam eden ikinci bir eşiyle olan evliliği olmuştur. Uçuk, yaşamı süresince dört kere evlilik yapmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hanım yazarlarından Cahit Uçuk, 7 Kasım 2004’de İstanbul Bebek’teki evinde 93 yaşlarında öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yatıyor.


Cahit Uçuk Kitapları – Eserleri

  • Gümüş Kanat
  • Türk İkizleri
  • Bir İmparatorluk Çökerken
  • Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar
  • Seneler Sadece Sayı
  • Mavi Derinliklerdeki Sır
  • Alın Teri
  • Mavi Ok
  • Vatana Uzanan Yollar
  • Düğüm Düğüm Üzerine
  • Sihirli Rüzgar Çanı
  • Değişen Sensin
  • Sabır Taşı
  • Cennet Bahçesi
  • Sırrını Vermeyen Tabak
  • Gecenin Bu Saatinde
  • Bir Işıklı Pencere
  • Sevgiler Düğüm Düğüm
  • Uzaydaki Mavi Bilye 7 – Madenci Cemal Dede
  • Artık Geçti
  • Altın Pabuçlar
  • Gök Korsan
  • Dikenli Çit
  • Uzaydaki Mavi Bilye 9 – Mutluluk Yağmurları
  • Uzaydaki Mavi Bilye 5 – Dünyamız Tehlikede
  • Uzaydaki Mavi Bilye 1 – Harika Çocuklar
  • Fadiş, Bediş, Ediş – 1
  • Ufak Çoban Alim Kız-1
  • Doğanı Armağanı
  • Eve Doğan Güneş
  • Hasret Şarkısı
  • Unutmayacaktı
  • Uzaydaki Mavi Bilye 10 – Yeşil Cennet’e Doğru
  • Uzaydaki Mavi Bilye 8 – Özlenen Dostlar
  • Uzaydaki Mavi Bilye 6 – Yeraltındaki Dostlar
  • Uzaydaki Mavi Bilye 4 – Uçan Su
  • Uzaydaki Mavi Bilye 3 – Doğa Savaşçıları
  • Uzaydaki Mavi Bilye 2 – Sırlı Saray
  • Fadiş, Bediş, Ediş – 5
  • Fadiş, Bediş, Ediş – 4
  • Fadiş, Bediş, Ediş – 3
  • Fadiş, Bediş, Ediş – 2
  • Ufak Çoban Alim Kız-3
  • Ufak Çoban Alim Kız-2
  • Gurbette İki Yürek


Cahit Uçuk Alıntıları – Sözleri

  • Fırtınayla beslenen bir ruh korku tanır mı? (Gök Korsan)
  • “Sözler yetersiz, kelimeler anlamsız. Anlatamıyorum, ne desem kâfi değil. Özledim seni özledim. Özledim işte.” (Bir İmparatorluk Çökerken)
  • Tarlaları uzak alanda değildi. Gölgeli bahçe yollarından geçerek düzlüğe ulaştılar.
    Tarlaları, altın bir dağ şeklinde yığılan ekinleri, ortada döğenin üstünde, döğenle birlikte dönen Abuğ Hasan görünmüştü. (Türk İkizleri)
  • Motorkarın önünde sofralarını kurmuşlardı. İaşe bakanı Füsunsaz nine, yaşı ilerlemiş bir hanımdı. Öylesi yaşlı fakat ileri kafa kaç kişinin kaçında olurdu? İlkten Tanrı armağanı sağlığı vardı. Boyu uzun ve bir genç kız narinliğini koruyordu. Hala gençliğinin güzelliğini yaşına uygun bir şekilde sürdürüyordu. Canlıydı. Neşeliydi; çalışkandı ve emek vermeyi seviyordu. Karı koca Hünkar Yaverleri birbiriyle her mevzuda eştiler. Birbirlerini bütünlüyor, birbirlerine yakışıyorlardı… (Uzaydaki Mavi Bilye 7 – Madenci Cemal Dede)
  • … köylüler; tüm kış ocak başlangıcında, halı dokuyup, çorap örüp, yemiş yiyip, masal söyleyerek zaman geçirirlerdi. (Türk İkizleri)
  • Yaptıkları yanında, yapacağı birçok iş vardı. (Düğüm Düğüm Üzerine)
  • Sevgi taht kurmalıdır bağrınızın içine… (Gök Korsan)
  • Unutmayacağım !
    Sana en oldukça ihtiyacım olduğu anda
    Görmezden gelişini (Unutmayacaktı)
  • Bu acıları yüreğinin bir tarafı sızlayarak yaşamı süresince hatırlayacaktı. Unutmayacaktı; daha doğrusu unutamayacaktı. Daha doğrusu unutmaması da gerekirdi. O acılar olmasa idi kim bilir yaşamı tanımayacaktı ve mütevazı, nes’eli bir çocuk yaşamı sürüp gidecekti. Sonra, ileride başına gelecek en ufak güçlük onu şaşırtmaya kafi gelecek, bocalayacaktı. Ama şimdi yaşamı biliyordu. Felaketlerden korkmamak cesaretle göğüs germek lazımdı. Zorluklarla döğüş edenler, sadece onlar güçlükleri yenebiliyor, savaşı kazanabiliyorlardı. ve gene biliyordu ki, hayatta acılara sabırla, ağır başlılıkla dayanıp savaşım edenlerin yüzüne şans gülüyordu. (Gümüş Kanat)
  • Şu boş dünyada sevgiden gayri ne var ki?… (Alın Teri)
  • “Zaten mutluluk bu değil miydi? Dünyada sevdikleri olmak, onlarla birlikte vatan toprağında yaşamak. Hastalıkları, sağlıkları, kederleri, lukları birlikte paylaşmak.” (Gümüş Kanat)
  • – Ne gömü çıktı, ne altın!.. Sonra anladım ki dünyada gömü çalışmak, mutluluk sağlıkmış. (Gümüş Kanat)
  • Bizde millete hizmet, hakkı düşünmek nerde?
    Hazineyi kemirmek, tufeylilik var serde.
    Halk dişi, tırnağıyla emek harcayarak kazanır,
    Senin şeklinde beyler de bunu kendine sanır… (Gök Korsan)
  • “Allah isterse ne olmazlar olur…” (Gümüş Kanat)
  • Asıl yaşam önümüzdeki yılların kıymetini bilmek,onların her dakikasını aylara yıllara sığdırabilme ustalığını elde etmek. (Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar)
  • Tüm yurdunun, tüm okullarında şu anda, memleketinin evlatları bir ağızdan, bir yürekten “Türk’üm!.. Doğruyum!” diye okuyorlardı Türk’ün yeminini. Türk evlatlarının bağrından taşan bu sesler halka halka genişleyerek, büyüyor büyüyor, sonunda birleşiyordu bir tek ses olarak. (Alın Teri)
  • “Kitap okurken sayfaların arasından birilerinin çıkıvereceğini, yaşamının yolunu değiştireceğini sanırdı.” (Bir İmparatorluk Çökerken)
  • İkizler, gözleri kapalı konuşuyorlardı. Her taraftan horoz sesleri yükselirken; onlar yüreklerini dolduran benzeri olmayan, büyük sevincin tatlılığı ile, rüyasız bir uykunun derinliklerine daldılar. 3 Ağustos 1937 (Türk İkizleri)
  • Sırtınıza yüklenen içi dolu heybeyi
    Silkip fırlatıverin şu beylik işlerini,
    Aklı erenler alsın boşta kalan yerini. (Gök Korsan)
  • Hadi bismillahirrahmanirrahim. Bu sofra nur, kaza bela yerinde dur. Bu sofranın rızkı, kısmeti artsın, eksilmesin, taşsın dökülmesin. Bu sofrada yiyip içenler sorun yüzü görmesin… Amin. (Düğüm Düğüm Üzerine)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş