Eğitim

Brunswick Delileri – Muzaffer Oruçoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Brunswick Delileri – Muzaffer Oruçoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Brunswick Delileri kimin eseri? Brunswick Delileri kitabının yazarı kimdir? Brunswick Delileri konusu ve anafikri nedir? Brunswick Delileri kitabı ne konu alıyor? Brunswick Delileri PDF indirme linki var mı? Brunswick Delileri kitabının yazarı Muzaffer Oruçoğlu kimdir? İşte Brunswick Delileri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Muzaffer Oruçoğlu

Yayın Evi: Babek Yayınları

İSBN: 9789757026182

Sayfa Sayısı: 374


Brunswick Delileri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Özgürlüğümü ve yenilenme aşkımı köstekleyen herşeyi koparıp atmak hakkımdır. Bu hakkımı kullanıyorum ben. Hayır, sen özgürlüğünü buduyorsun ! Elini koparıyorsun ! Yaratıcılığın mimarını, dilini koparıyorsun ! İnsanın konuşan ilk dilidir el ! Atılımın ve felsefenin atasıdır el !


Brunswick Delileri Alıntıları – Sözleri

  • İnsanlar , ölümden sonrasında kurmuş oldukları yaşam teorisini, yaşadıkları gerçekliğin üstüne oturtuyor. Cezasız, cehennemsiz bir yaşam düşünemiyorlar. Fena, oldukça fena.
  • Okunan her kitap sevinir, çocuk şeklinde güler.
    Okunan her kitabın son cümlesi, sırada bekleyen bir kitabın ilk cümlesine uzanır köprü şeklinde.
  • “Bir damla gözyaşında yeryüzünün tüm kitaplarında olduğundan daha oldukça deha vardır”
    Muzaffer oruçoglu
    Brunswick delileri
    Hasan hoca
  • Özgürlüğümü ve yenilenme aşkımı köstekleyen herşeyi koparıp atmak hakkımdır. Bu hakkımı kullanıyorum ben. Hayır, sen özgürlüğünü buduyorsun ! Elini koparıyorsun ! Yaratıcılığın mimarını, dilini koparıyorsun ! İnsanın konuşan ilk dilidir el ! Atılımın ve felsefenin atasıdır el !
  • “Sevdiğim kıza ihanet edip, Gonca ile evlendim yirmi yıl ilkin” diye hüzünlendi Hasan. “Gencecik bir öğretmendim o Zaman. Aşık olduğum kızı bırakıp da , Gonca’yla niçin evlendimi anlamış degilim hala”
    Anlatım biçimi ve sesinden, derin acılar işinde bulunduğunu düşündü Hasan’ın. Geçmişini öğrenmek, bu Adamı keşfetmek, yerli yerine oturtmaktı en iyisi.
    Düğün gecesi, masanın üstüne yığılan armağan paketlerinin yanından geçerken, üstünde kan paketleri olan bir paket dikkatimi çekti. Kırmızı lekelerin kan mı , boya mı bulunduğunu çıkaramadım.
    Oldukça merak ettim, ayıp olur diye , düğün salonunda açamadım o paketi. Düğünden derhal sonrasında, Efesos a balayına gittik. Ne ki rahat edemedim. Paketi düşündüm hep. Eve döndüğümüzde hediyelerin bir Köşede yığılı bulunduğunu gördük. İlkin arayıp o paketi buldum. Kırmızı bir iple bağlanmıştı. Heyecanla açtım. Beze sarılı bir şeydi bu. Sargıyı yavaş yavaş açarken , gittikçe büyüyen kan lekeleriyle karşılaştım. Korktum. Sonunda karşıma , bilekten kesili, narin bir el çıktı.
    Kıza armağan ettiğim gümüş yüzügün, kesik elin yüzük parmağında parladığını görünce ağladım. Avucunun içine “mutluluklar dilerim bir yaşam boyu ” cümlesini yazmıştı.
    Oturup düşündüm günlerce. Bir gün bana, “seni terkedip bir başkasıyla evlenirsem, düğünüme gelirmisin” diye sormuştu. Gelmem demiştim. “Tebrikli armağan de mi göndermezsin ” diye üstelemişti. “Sol elimi bileğimden keser gönderirim demiştim”
    Brunswick delileri
    Hasan hoca
  • Sicilya Tiranı falarisi anımsadı birden. Bakırdan, boğa biçiminde, devasa bir kazan yaptırmıştı bu deli Tiran. Yenilen isyancıları çırılçıplak soydurarak bu kazana attırıyor, hafifçe bir Piliç Ateşiyle, demlendire demlendire ısıttırıyordu. Feryat, yalvarış, inleyiş, nağra, uluma ve ağlayışlardan oluşan isyancı feryatları, bu bakır boğanın burun deliklerine yerleştirilen flütler yardımıyla; falaris prelüdü denilen içli bir ezgiye dönüşüyordu. Başta Yunuslar olmak suretiyle, yavrularıyla beraber tüm balıklar, bu ezgiyi duyunca, oldukları yerde durup ağlıyorlardı. İşte o Zaman Deniz, sütliman kesiliyor, balıkların gözyaşlarını emerek tuzlanıyor, daha bir mavileşiyordu. Mayasında acı vardı Akdeniz mavisinin…
  • “Sevdiğim kıza ihanet edip, Gonca ile evlendim yirmi yıl ilkin” diye hüzünlendi Hasan. “Gencecik bir öğretmendim o Zaman. Aşık olduğum kızı bırakıp da , Gonca’yla niçin evlendimi anlamış degilim hala”
    Anlatım biçimi ve sesinden, derin acılar işinde bulunduğunu düşündü Hasan’ın. Geçmişini öğrenmek, bu Adamı keşfetmek, yerli yerine oturtmaktı en iyisi.
    Düğün gecesi, masanın üstüne yığılan armağan paketlerinin yanından geçerken, üstünde kan paketleri olan bir paket dikkatimi çekti. Kırmızı lekelerin kan mı , boya mı bulunduğunu çıkaramadım.
    Oldukça merak ettim, ayıp olur diye , düğün salonunda açamadım o paketi. Düğünden derhal sonrasında, Efesos a balayına gittik. Ne ki rahat edemedim. Paketi düşündüm hep. Eve döndüğümüzde hediyelerin bir Köşede yığılı bulunduğunu gördük. İlkin arayıp o paketi buldum. Kırmızı bir iple bağlanmıştı. Heyecanla açtım. Beze sarılı bir şeydi bu. Sargıyı yavaş yavaş açarken , gittikçe büyüyen kan lekeleriyle karşılaştım. Korktum. Sonunda karşıma , bilekten kesili, narin bir el çıktı.
    Kıza armağan ettiğim gümüş yüzügün, kesik elin yüzük parmağında parladığını görünce ağladım. Avucunun içine “mutluluklar dilerim bir yaşam boyu ” cümlesini yazmıştı.
    Oturup düşündüm günlerce. Bir gün bana, “seni terkedip bir başkasıyla evlenirsem, düğünüme gelirmisin” diye sormuştu. Gelmem demiştim. “Tebrikli armağan de mi göndermezsin ” diye üstelemişti. “Sol elimi bileğimden keser gönderirim demiştim”
    Brunswick delileri
    Hasan hoca
  • Kanla çizilmiş bir sınır hattı canlandı Hasan Hoca’nın hayalinde. Sabahattin Ali’nin yağmalanmış cepleri, kırık gözlüğü, sıcaklığını yitirmiş kanlı kafası canlandı.


Brunswick Delileri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

itiraf etmeliyim ki oldukça uzun süredir elimde olan bir roman, hem bunaltıcı hem merak uyandırıcı.. Felsefik bölgeleri sıktı beni birazcık. ilk kere bu şekilde bir romana denk geliyorum. Okurken bir sürü data öğrenebileceğiniz bir roman. Fakat hakkını vererek okudugumu düşünmüyorum.. Tekrar okuyacagım ılerleyen zamanlarda. Baba ve kızın yaşamını özetleyen bir roman, bu baba düşünün ki elini kopartan, ruhsal problemi olmadıgı halde dudagını diken, kafasıyla ayna parçalayan, penisine tel bağlayıp yakmaya çalışan biri.. Baba kızın çalışmaya karşı, dünyaya, insanlığa karşı, garip yaşam öyküsünü okudum. sonunda beklemediğim bir şeyle karşılaştım hala etkisindeyim.. Okumanızı tavsiye ederim. kesinlikle bunca vakit harcanmış bir yapıt (Meltem)


Brunswick Delileri PDF indirme linki var mı?


Muzaffer Oruçoğlu – Brunswick Delileri kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Brunswick Delileri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Muzaffer Oruçoğlu Kimdir?

Muzaffer Oruçoğlu,18 mart 1947’de, Kars’ın Göle kazasına bağlı Büyük Zavot köyünde dünyaya geldi. Köyünde ilköğretim olmadığı için İlkokulun ilk üç yılını komşu köyün (Ufak Zavot) okulunda, bir yılını kendi köyünde, son yılını da Kars’ta okudu. Kars Orta Okulu’nu bitirdikten sonrasında, Öğretmen okulu sınavlarını kazanarak Rize Öğretmen okuluna, iki yıl sonrasında da İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık Lisesine gitti. Bir yıl sonrasında,

 Fen Fakültesi Matematik Astronomi kısmına girdi. 67’de içlerinde İbrahim Kaypakkaya’nın da olduğu 9 arkadaşıyla beraber, Amerikan 6. Filosuna karşı yayınladıkları bildiri sebebi öne sürülerek Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’dan atıldı. 68 talebe hareketlerine katıldı. 1969’da Değirmen Köyündeki toprak işgaline katıldı ve tutuklanıp Silivri cezaevine konuldu. 1972’de TKP(M-L) kurucuları içinde yer aldı. 1973’de İstanbul’da yakalandı ve ömürboyu hapse mahkum edildi. Tutsaklık yıllarını şiir ve roman yazarak geçirdi. 13 yıl tutsaklıktan  sonrasında askere alındı. Askerden 40 gün sonrasında, mayıs 1986’da firar edip, Yunanistan’a firar etti. Fransa’da sığınma etti. Yeniden roman yazmaya ve fotoğraf hayata geçirmeye başladı. Politik ve edebiyat dergilerin de yazıları gösterildi. 1988’ de evlenerek Avustralya’ya yerleşti. Bu kıtada ilkin iki senelik fotoğraf ve heykel kolejini (Greensborough TAFE COLLEGE – NMIT) tamamlamış oldu. Daha sonrasında Royal Melbourne Teknoloji Enstitüsüne (RMIT) bağlı, PUBLİC ART bölümünde üç yıl Resim ve Heykel eğitimi yapmış oldu. Şimdiye kadar toplam 6 ülkede altmışa yakın kişisel fotoğraf sergisi açtı. 13’ü roman, 7’si şiir, 2’si masal olmak suretiyle 30 kitabı yayımlandı. 2011 yılı Abdullah Baştürk işçi edebiyat ödülü ,Grizu 4 ciltlik romanına verildi.Halen Avustralya’da yaşamaktadır.


Muzaffer Oruçoğlu Kitapları – Eserleri

  • Tohum
  • Dersim
  • Çıplak ve Özgür
  • Mengene
  • Kangurular
  • Gül, Demir ve Feryat
  • Brunswick Delileri
  • Grizu 1
  • Filozof
  • Newroz
  • Karyaditler
  • Grizu 2
  • Baba İshak Destanı
  • Yar Geyikleri
  • Grizu 3
  • Mavi Munzur Masalları
  • Grizu 4
  • Çatlaklar ve Kesitler
  • Büyücüye Mektuplar
  • Maymun Düğünü
  • Sevdalı Kız
  • Mengene
  • Işıltılar İmgeler
  • Eşrefoğlu Al Haberi
  • Denemeler
  • Devlet ve Komün
  • Lâl Dili
  • Aşk ve Işık İçinde
  • Falaris Prelüdleri
  • Sanat Edebiyat Yazıları
  • Dangalak
  • Demirin ve Ateşin Dilinden
  • Huruç
  • Kaypakkaya – Akıl ve Aksiyon Duygusu
  • Çatlayan Süt Sessizliği
  • Işıltılar İmgeler


Muzaffer Oruçoğlu Alıntıları – Sözleri

  • Sevdim mi gözlerim çoğalır, sevdiğimin her yerine dağılır. (Grizu 1)
  • Gözün geride kalmasın. Zaten yaşadığın kadar yaşadın. Siktir et gerisini. (Grizu 2)
  • “Dünya değişti. Aletler artık kendi dışlarındaki elleri değil, kendi içlerindeki teri dinliyorlar. Ekmekler büyüyorlar, açlığı ve parayı yiyorlar.” (Sevdalı Kız)
  • Kadının kendi altın krallığını yitirerek köleleşmesi tarihin en hazin, en garip ve en büyük öyküsüdür. Mülkiyetin ve iyelik duygusunun olmadığı güneşin ve suların, özgürlüğü pırıl pırıl bir kahkahayla selamladığı çağda, hanım insanlığın ikiden oldukça memelerle sembolize edilen – bolluk deposu, komünal ve cinsel yaşamın biricik kahramanıydı. İlkel insanoğlunun gözünde, insan denilen tılsımlı muammayı, tabiat ananın en kıymetli varlığını, hatta kabileyi doğuruyordu. O kolektif yaşamın, aşkın ve sevişmenin tüm alanlarına egemendi. Cinselliğe ilişkin hiçbir tabu, hiçbir kan bağları engeli, emir söz konusu değildi onun için. Kendi içinden çıkan tek bir buyruğa uyuyordu bir tek; sevmek, istemek ve hoşlanmak buyruğu. (Karyaditler)
  • “Asırlar geçmiş aradan, bilincimiz, yaratıcı gücümüz, gönencimiz kurtulamamış hâlâ… Kurtulamamış şu lanetli şehvetin, servetin ve şiddetin hükmünden.” (Baba İshak Destanı)
  • İnançtır bu
    Tanı yavrum
    Sevaptır pırıl pırıl
    Demire tırnakla
    Duvara kanla yazılır
    Acılardan süzülür
    Canı can
    Zindan zindan içinde
    Beton gülüdür
    Bükülmez
    Bükülmez yavrum
    Cellat suratlara tükürür
    Ve alnı şafağa doğru
    Darağacına yürür (Demirin ve Ateşin Dilinden)
  • Acılar kolay unutulur, aynalarda görünmezlerse. (Grizu 1)
  • “Donsuz dolaş fakat boynunu zalimlerin önünde eğme, bawo.” (Dangalak)
  • Dünyanın tüm güzelliklerini
    Davet ettim soframa
    Başköşeye kuruldu orostopolluk
    Teşrif etti hançeriyle ihanet
    Alçaklık yanıma oturdu
    Gülümsedi gözlerime gözleriyle puştluk Kadehlerde pırıl pırıl bir rakı
    Şerefe dedi adilik. (Mengene)
  • -Ama bir bakışta çarpılıp aşık olanlarda var…
    -Pek sağlam bir aşk denmez ona. Sağlam aşk, oldukça yönlü derinlemesine tanımaya dayanır. (Tohum)
  • Yaktıklarına ben de inanıyorum. Işıyan her şeye saldırıyorlar. Aydınlığın zerreciğinden bile ödleri kopuyor. (Gül, Demir ve Feryat)
  • Acıdı galiba
    Açtı mazgalı
    Tek bir taze incir sundu asker
    Tarifsiz bir minnettarlıkla aldım
    Masamın üstüne koydum oturdum
    Seyrine durdum.
    “Korkuyorum,” diye fısıldadı incir
    “Benzinde safran sarısı ayaklarında zincir
    Obur obur bakıyorsun ballanışıma
    Senelerdir yememişsin açık ki
    Zordur dağılmadan sana direnmek
    İçimde var bin kırmızı çekirdek
    Kolay değil
    Tüm çekirdeklerimi ezerek
    Beni yiyecek.” (Lâl Dili)
  • Her insan, kaçıp sığınabileceği içi boş bir insan arıyordu. (Grizu 3)
  • “Kitap yasağı, bu tip aydın insanlarda okuma susuzluğu yaratır. Bunlar için en büyük işkence, yasaklarla, kısıtlamalarla yaratılan kitap işkencesidir belki de” diye düşündü. (Gül, Demir ve Feryat)
  • “Hataları kavramazsak, hatalar bizi kavrar.” (Kaypakkaya – Akıl ve Aksiyon Duygusu)
  • Savaş, tarihte olduğu şeklinde şimdide de bir kâr kapısı. Ama İnsanlık kendi tarihinin hiçbir döneminde paraya bu denli düşman ve bu denli de tutkun olmadı. (Çıplak ve Özgür)
  • Gözlerini gösterme, derhal anlamış olur, şundan dolayı sevdalısın. (Sevdalı Kız)
  • Kırımlara, yangınlara, sürgünlere hazır olun. (Dersim)
  • Gece seyrimdesin
    Gündüz gönlümde
    Unutamam
    Vurgunum hasretine
    Hasretine gelinim.
    Akrep gömecine
    Bal işleyensin
    Ayva şeklinde ağlayıp
    Nar şeklinde gülensin.
    Öyleki melül
    Öyleki mahzun olma
    Uğruna yangın olup
    Sevdasına yeldiğim.
    Gelir günler gelir
    Domurur uç verir bilincin
    Başı dik
    Kızıl pençeli
    Şahin olur güvercin. (Demirin ve Ateşin Dilinden)
  • Yaşamın katı, geri ve çirkin yanlarıyla çatışmak, yaşamın kendisinden daha güzeldir. (Çıplak ve Özgür)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş