Eğitim

Dişi Kedi – Colette Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dişi Kedi – Colette Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dişi Kedi kimin eseri? Dişi Kedi kitabının yazarı kimdir? Dişi Kedi konusu ve anafikri nedir? Dişi Kedi kitabı ne konu alıyor? Dişi Kedi PDF indirme linki var mı? Dişi Kedi kitabının yazarı Colette kimdir? İşte Dişi Kedi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Colette

Çevirmen: Azra Erhat

Orijinal Adı: La Chatte

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755102856

Sayfa Sayısı: 128


Dişi Kedi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dişi Kedi, bir genç adam, bir genç hanım ve bir dişi kedi üçgeninde kıskanmanın hususi dünyasını tüm derinlik ve çıplaklığıyla ele alır. Alain’in nişanlısı Camille’in genç adamın dişi kedisi Saha’nın varlığından beklenmedik bir rakip keşfetmesi; Alain’in Camille’in karşısında Saha’nın Alain’i dişice kıskanması sonunda roman ağlatısal boyutlara ulaşır.


Dişi Kedi Alıntıları – Sözleri

  • “Eve getirdiğim yalnızca küçük bir yavru kedi değildi ki. Aynı zamanda kedilere özgü asil tavırdı, sınırsız fedakârlığı, görgüsü, asil insanlarla olan benzerliğiydi…”
  • “Minik bir aslan ister misin, yavru bir timsah, şu şekilde elli yaşlarında falan? Olmaz mı?”
  • “Senden sonrasında rastgele birinin olurum, bir ya da birçok kadının. Ama hiçbir vakit başka bir kediyi sevmem… “
  • “Neyim var benim? Bir şey yapacaktım fakat neydi?.. Haa evet, ağlamak istiyordum…”
  • Bu kadar uzak, bu kadar yalnız ve bu kadar mutsuz olmalarına şaşkınlık ederlerdi.
  • Benim birazcık… birazcık yalnızlığa, dinlenmeye ihtiyacım var… Artık dayanamadığımı sizden saklayacak değilim.
  • Akıl sır erdiremeyeceği kadar rahat bir halde kaçıyordu. Olduğu yerde kendi içine doğru bir kaçıştı bu. Zira kaçış onun için artık basamakları ikişer ikişer inilen bir merdiven, kapısı çarpılarak kapatılan bir taksi ve kısa bir mektup anlamına gelmiyordu.
  • Verdiği bir sözün altında ezilen, her şeyden bıkmış insanoğlu şeklinde böylesine uysal ve sabırlı görmekten de üzüntü duyuyordu.
  • Hayatta duracak kadar yiyor, o renkli sesini ve merakını kaybediyor, uzun bekleyişleri hepsine tercih ediyordu.
  • Sessizlikten başka hiçbir şey arzulamıyordu…


Dişi Kedi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

“Senden sonrasında kim isterse onun olurum kuşkusuz…Tek bir kadının ya da hanımefendilerin…Ama asla başka bir kedinin değil.”
*!
Bu sözün sahibesi Alain kedisi’ni bağlılık derecesinde oldukça seviyor.Öyleki sevdiğini sandığı eşi Camille ile de aralarına giriyor sempatik kedicik.Yeni evli bu çiftimiz beraber yaşamaya başladıkları süre içinde Alain kedisindeki büyük değişimi farklıdır.
Kedisi Saha hastalanır bu süreçte.Alain’da dayanamayak onu yaşadıkları eve getirir.Ne var ki eşi bu durumu bir türlü kabullenemez ve kediye kıskançlık beslemektedir.Haliyle de olanlar oluverir.İki dişi kedi bir evde yaşar mı?
**
Kitabın konusu oldukça bilindikti hatta bana tanizaki’nin kedili bir kitabını anımsattı.Orada da kedisine aşırı düşkün bir adam vardı.
Olayların kurgulanışını oldukça samimi ve oldukça gerçekçi buldum ben.Bir kedi sever olarakta kitabı benimsedim.Yazarın anlatımı akıcı ve merak uyandırıcı bir taraftanda düşündürücü bir öykü.
**
Kitaptaki kedi’nin aslen ben öteki bayanı temsil ettiğini ve bir adamın de sadakatinin ne kadar da genel geçer bulunduğunu düşündüm.
Sevgimizden ne kadar eminiz ve beraber olduğumuz,hayatımızı bölüştüğümüz insanları aslen ne kadar tanıyoruz. Bu aşama sadakatsizliği doğru bulmasakta,bu aşama kıskançlığı da doğru bulmayabiliriz.Tavsiye ederim ben keyifle okudum..Herkese iyi sabahlar.Mutlu haftalar..
.
.
.
#dişikedi #colette selyayincilik #selyayincilik
#kitapyorumu #okudumbitti #tavsiyekitap (Ayşen demirci)

‘Erotik Militan’ Colette ya da Onun Kadın Egemen Dikey Dünyası: ___Güçlü bir karı yazar imgesiyle karşı karşıyayız değil, tersine yaşamın her alanında bireysel varoluşunun yanında , hemcinslerini de kendi varoluş öyküsü içine kristalize bir halde katan bir kadının, oldukça fakat oldukça kuvvetli bir varoluş gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Kaldı ki bir tek hemcinslerini kuyruğuna takan bir yazınsal yaşam naifliğinden değil, ötekiliğe ilişkin ne kadar özne var ise, sınırsız bir halde sevgili Colette’in yürek muhtevasında mevcutluğundan bahsedebiliriz. Bu mevcutluğun içine elbet hayvanlar da dahil, ki bu kitabında (Dişi Kedi) Saha adlı kediyi, adeta bir insan mertebesinde gövde diliyle novellasına dahil edip konuşturan Colette, sıradışı bir fabl denemiş gibidir de…
___Colette’in yaşam çizgisine baktığımızda; Fransa’nın küçümen bir taşra nahiyesinde doğduğu bilgisine ulaşıyoruz, babası eski bir deniz subayı, anası ise ( Colette’e daha yakın bir karı gerçekliğiyle) tüm kasabının dilinde dolaşan devrin toplumuna nazaran sıradışı bir karı kimliği taşıyormuş. Colette yirmi yaşına kadar olan genç kızlık sürecini annesiyle beraber geçirmiş. Yirmi yaşlarında da, yazar ve eleştirmen olan Henri Gauthier Villars ile evlenmiş ve beraber Paris’e taşınmışlar. O dönem bir süre dergilere özgür yazar olarak , daha doğrusu eşinin ismiyle eserler göndermiş ve ondan sonra tüm bu birikimleri birleştirip meydana getirmiş olduğu kitabı, ( Claudine, 1900/1903) eşinin adıyla yayımlamış. Buraya kadar; tabiri caizse silik, ergen genç kızlık ve toyluk periyodunun ve bittabi eşinin gölgesi altında sakil bir karakter olarak görüyoruz Colette’i. Dahası eşi olan bu adam, Henri, Colette’in yazdıkları, kendi adıyla hatırı sayılır bir başarı kazanınca, Colette’i bir odaya kapatıp, altın yumurtlayan tavuk muamelesine doğal olarak tutmuş ve yazmağa zorlamış. Tabii Colette ısmarlama ve mecburi bir yazma serüveninden ne kadar hoşnut olabilirse o denli hoşnut olmuş ve bir süre sonrasında (1906) kocasından boşanmış. O denli oldukça yönlü bir karı ki, uzun seneler Paris müzikhollerinde kaldırım çiçeğivari şarkıcılık yapmış. Bir taraftan da yazma serüveniyle organik bağını asla koparmamış.Şarkıcılık süreci yıllarında bazı skandallara karışmış, sıradışı bir karı imgesiyle hemcinsleri de dahil birçok ilişki yaşamış o dönemde. Anlayacağız dik ve mağrur bir karı Colette, yaşamak istediklerini yaşıyor, hazzın doruklarında, arzu rüzgarı nereden eserse pusulasını oraya çeviriyor.Ve nihayet birazcık durulup, De Jouvenel adlı bir insanla evlenip bir kız evladı dünyaya getiriyor. Elbette bu ilişki de yürümüyor, bu daha Colette kaynaklı değil, bundan dolayı eşi onu aldatıyor ve Colette de büyük bir intikam hırsıyla, eşinini ilk evliliğinden olan oğlunu baştan çıkararak içindeki intikam ateşini söndürüyor.Ayrıca bu vakadan esinlenip, Cicim adlı kitabını yazdığı dedikoduları bulunuyor bazı kaynaklarda. Oldukça ondan sonra, Concort Akademisi’ne dahil edilen ilk hanım yazar oluyor.1944 senesinde Gigi adlı romanı ise beyaz perdeye uyarlanıp , Broadway müzikalinde gösteriliyor ve eserin filmi de 9 dalda Oscar ödülü kazanıyor. Buna Colette’in nirvanası diyebiliriz elbet. Romanların yanısıra şiir ve resimle de ilgileniyor. Üçüncü evliliğini Yahudi bir işadamı olan Maurice Goudaket ile yapıyor.Almanya –Fransa savaşı patlak verince kocasıyla beraber saklanmak zorunda kalıyor.Colette için oldukça fena seneler bu seneler elbet, üstelik talihsiz bir kaza yapıp, kaval kemiğine kazara saplanan bir broş yüzünden ölümüne dek acılar çekiyor fakat dönemine ve kendine karşın gene de uzun yaşayıp,kargaşa ve bunalımlı ve kendini gerçekleştirme yolunda, hem hemcinslerine, hem de ötekilere ilişkin harikulade bir yazınsal ve yaşamsal miras bırakıp 1954 senesinde, 81 yaşlarındayken Paris’de yaşamını yitiriyor. Devrin kilisesi Colette için merasim yapmayı reddediyor fakat bir devlet töreniyle uğurlanmaya da layık görülüyor Colette.
___Colette’in varoluş serüvenindeki hanım imgesi, enerjisini, günümüz feminen perspektif şeklinde daha oldukça adama öykünen, ‘’erkeksi ve kuvvetli ‘’ bir tanımlamadan değil, tersine kadının gene kadınlığından ileri gelen bir güçten alıyor.Hem naif ve kırılgan, hem de yeri ulaştığında, bu yönünü de bir çeşit ( na- arabesk)duygusal bir harp silahı şeklinde kullanıp ,çok önemli bir enerjiye dönüştürüyor. Dik durmanın dik alası diyebiliriz Colette için. Dahası, hanımefendiler için de tarihsel bir yazınsal ve yaşamsal ikon olarak, eşi olmayan bir karı anti-tezi diyebiliriz.
___Bir flashback yapmış olup, girişte bir nebze özetlemek gerekirse bahsettiğimiz Dişi Kedi kitabına dönecek olursak; Colette bu kitabında, hanım adam ilişkisi bağlamında, kıskançlığın gelebileceği son boyutu o şekilde derin bir betimleme içinde ortaya koymuş ki, kitapta söz konusu olan çift arasındaki iletişimin, bir kedinin sessiz ve başına emir yaşamı ve ona eşlerden birinin duyduğu yoğun sevginin sonucu olarak, ilişkilerin iyi mi bir kırılma noktasına gelebileceği, kıskançlığın bir hastalıktan daha çok emare taşıyayabileceği gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Ayrıca hayvanların da minimum bir insan mertebesinde sevgiye layık oldukları ve onlara ilişik değerin de teslim edilmesi icap ettiğini anlıyoruz. Bunların ötesinde de, sevgide denge ve konuşarak iletişme gerçeğini de bizlere bir alt metin olarak armağan etmesi Colette’in, şaşırılmayacak şey doğrusu. Zira inanılmaz naif ve kristal bir bakışa haiz Colette.Kaçırmayın bu kitabı.Keyifli okumalar dilerim… (DaDa)

“Bir kedi bir tek bir kedidir. Ama Saha, Saha’dır.”: Alain evinde, kedisini rahat ettimek istiyordu. Saha’yı hiçbir vakit yirmi beş metrekarelik bir alana esir durumda sıkışmış, günün her saatinde ortalıkta dolaşırken ve kedice düşüncelerine dalmak, gölgede yalnız kalma hevesini dindirmek için, oturma odasına gelişigüzel serpiştirilmiş dev koltukların altına, minnacık Hole ya da aynayla gizlenmiş duvar dolaplarından birine sığınmak zorunda kalırken görmemişti.
Ama Saha her türlü güçlüğü yenmek istiyordu. Düzensiz yiyecek, yatma ve kalkma saatlerine uydu, gece meskeni olarak banyoyu ve havlu ile örtülü bir tabureyi seçti ve Çeyrek Teker’i tiksinti ya da yabancılık göstermeden keşfe koyuldu. Hatta mutfakta “mini mini”yi pişmemiş ciğer yemeye çağıran Madam Buque’ün saçmalıklarını bile sabırla dinledi. Alain ile Camille dışarı çıktıkları vakit, baş döndürücü taraçanın duvarına yerleşerek hava boşluklarını incelemeye, aşağılarda uçuşan kırlangıç ve serçelerin sırtlarını sakin bir bakışla izlemeye koyuldu. Altındaki dokuz kattan oluşan uçuruma asla aldırış etmemesi, duvarın üstündeyken uzun uzun yalanmayı bir alışkanlık haline getirmesi Camille’yi çileden çıkarıyordu. Alain’e “İndir, indir şunu!” diye bağırıyor. “Başımı döndürüyor, ödümü koparıyor!”
Alain bilgiçlikle gülümsüyor, yaşama ve beslenme zevkine kavuşan kedisine fanatik fanatik bakıyordu…”
İşte karşınızda Alain’in vazgeçilmezi Dişi Kedi Saha..
Kitaptan bir bölüm olan bu uzun girişi yapmak zorundaydım. Zira Colette demek kedilerle uzun bir yaşam demek ve Colette’yi “tanıyanlar” için çok önemli bir kitaptır Dişi Kedi. Kedilere olan düşkünlük sıralamasında yazarlar içinde en üstlerde yer edinen biridir Colette.
Yazarın yaşamını bilmediğimiz zaman bir hayvanın, bir betimlemenin, bir sözcüğün ifade etmek isteği duyguyu anlamlandıramayız. Lisede bir edebiyat hocam da buna yakın bir şey söylerdi
“hepimiz Sait Faik okur fakat hepimiz Mahalle Kahvesi’nde anlatılmak istenilene erişemez” bir çok şahıs arka planda yatan düşüncelerden, yaşantılardan habersiz bir halde okumak için okur bir eseri derdi bizlere. Halbuki bir kelime bile o yazarın en vurucu yönünü aktarabilir bizlere lakin o yazarı tanıyabilirsek..
Benim yazdığım bu satırlardan ilkin kitaba iki araştırma yazılmış. Buraya kadar okuyanlar lütfen iki incelemeye göz atıp geri dönsün. Bir yazarı azca tanıyan ve daha çok tanıyan iki insanoğlunun arasındaki yorumlama farkını anlamlandırmak için mühim bir durum bu. İlk incelemeye haiz kişinin daha içten ifadelerle kitabı yorumladığını göreceğiz bundan dolayı öncesinde Colette’yi okumuş Avare Kadın’ını da yorumlamıştır. Zaten Avare Kadın’ı okuduktan sonrasında Colette üstüne konuşmamak elde değil sanırım…
Kitap kurgusunun karakterlerinden birinin bir hayvan olduğu kitaplar vardır. Lakin ben betimlemelerinde benzerlik kurduğum ve epey bir süre ilkin okumuş olmama karşın çağrışım yaptığım kitaplardan biri Thomas Mann’ın Efendi ile Köpeği kitabı oldu. Mann kitabında av köpeği kırması Bauschan ve sahibinin öyküsünü konu alıyor. Derin gözlemeler içeren bir kitap olarak aklımda kalmıştı. Bauschan’ı özetleyen bir ifadeye bakalım.
“Şakalaşmanın etkisiyle ağzının kenarının hayvanlara özgü çökük yanağına doğru seğirdiğini, siyahımsı yüzünde insan gülüşünün fizyonomik bir ifadesinin ya da bir tek bu ifadenin belli belirsiz, çarpık ve melankolik bir yansımasının belirdiğini, sonrasında yeniden yok olarak yerini korku ve mahcubiyet ibarelerine bıraktığını ve tekrardan zorla ortaya çıktığını görmek içimi cız ettirir…”
Şimdi de Saha’nın olduğu bir bölüme daha bakalım.
“İyi, fakat bir kedi kemiği yanda sert bir et parçasını cilalı bir yerde yiyemez ki! Kedi tabağından kemiği alıp da yemeden ilkin halının üstüne dayadı mı, kirli bulunduğunu söylerler. Oysa kedi avını yırtar ya da parçalarken, pençesi altında tutmak zorundadır, bunu da toprağın ya da halının üstünde yapabilir. Ama kimse bilmez işte…
Harika bir gözlem kabiliyeti olan yazarlar bunlar. Son olarak Woolf’un Flush eserinde bir köpeğin bakış açısından bizlere sunmuş olduğu izlenimlerinden bir kısmını paylaşarak Dişi Kedi eserine dönmekk isterim.
“Flush düşmanını öldürmek için iki kere elinden geleni yapmıştı- ikisinde de başarısızlığa uğramıştı. Peki niçin başarısızlığa uğramıştı, bunu soruyordu kendi kendine. Zira Miss Barrett’i seviyordu. O o şekilde en hiddetli ve suskun haliyle divana uzanmış yatarken, kaşlarının altın­dan onu seyreden Flush, onu sonsuza kadar seveceğini an­ladı. Hiçbir şey o şekilde rahat değildir, işin içinde iş vardır. Mr. Browning’i ısırdı mı onu da ısırmış oluyordu. Nefret nefret değildir; nefret bununla beraber aşktır da.”
Colette’nin bu kitabında kedisine oldukça bağlı olan Alain’in evlilik arifesinde bulunduğunu görüyoruz. Yalnız hayatında bir dişi daha var ve o kedisi Saha. İki dişinin Alain üstündeki egemenlik mücadelesinin ağlatısal neticelerini okuyacağız satır aralarında… Ben ilk on sayfayı okuduktan sonrasında kitabın sonunda neler olacağını ve kurgunun tahmini olarak iyi mi devam edeceğini biliyordum. Zira Colette var ise bir yerde ve geçmişinde adam eşleri tarafınca ihanete uğrayan bir Colette’nin kedilerle uzun vakit yaşadığını biliyorsanız kitabında Kedi’nin istediği olacağını tahmin edersiniz. Zira Colette bu kitabını eşinden ayrıldıktan, sonraki yıllarda yazmıştır. Ve Avare Kadın’dan sonrasında da yazıya döktüğü bir eserdir. Colette yazarlık unvanını evlilik yıllarında eşine rehin bırakmak zorunda kalan mahpus bir hanımdır. İlerleyen zamanlarda eşcinsel ilişkide olduğu sevgilsi ona Fransa’da yazar olarak adını eşine kullandırtmaya bir son vermesi icap ettiğini ima edecek ve Colette eve dönerek eşine rest çekecekti… Kitaplarıma kendi adımı vereceğim diye…
Bu sahne biyografisini işleyen filmimizde ağlatısal bir sahnedir onu da izlemenizi tavsiye ederim. Satış rekorları kıran Claudine serisinin telif hakkını eşi rahat bir miktara satmıştı. Colette bu şekilde bir isyanla kendi kimliğine doğru en büyük adımı atacaktı..
“Claudine” bendim sen benim çocukluğumu, düşüncelerimi, anılarımı yok ettin. Claudine sana kölelik ettiğim yıllardı, ruh hallerimdi…
Claudine benim çocuğumdu sen o evladı öldürdün Claudine artık yok Claudine öldü…”
Artık yeni bir Colette’nin doğuşu başlayacaktır. Kendi parasını muzikhollerde kazanan, hiçbir toplumsal baskıya aldırmadan yürekli bir halde hemcinsleri ile olan ilişkilerine ve işlerine devam eden bir Colette çıkacak karşımıza.
“Şimdi beni başka işler, başka gaileler bekliyor: en başta idame, jestlerimi, danslarımı, sesimi para ile değişmek mecburiyeti var…”
Avare Kadın, Colette
Bu şekilde diyecek Avare Kadın’da. Ve yaşamının ikinci bölümünü oluşturan eşinden sonraki hayatında kısa süreli ikinci birlikteliği hariç ona birlikte rol alan hemcinsleri ve kedileri olmuştur. Hayatının bir bölümünü de kedilerle iç içe geçirdi. İşte bu kitapta Alain’in aklı kitabın başından beri kedisi Saha’dadır. Ve kedisiyle olan düzeninin yeni gelen hanım ile bozulacağı endişesini aktarıyor ilk bölümlerde.
“Minik pumacığım! ..Sevgili kedim! ..Doruklar güzeli! ..”Nasıl yaşayacaksın, birbirimizden ayrılırsak?”” İster misin, ikimiz de tarikata girip keşiş olalım?”” İster misin… Ne bileyim…”
Evlenmeden ilkin bu şekilde söylediği Saha’ya evlendikten sonraki ayrılık zamanlarının ise şu şekilde diyecek.
“Saha açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek yiyor değişik anlamlarda miyavlamıyor, nazlanmıyordu..
sanki uzun bir beklemeye dalmış gibiydi. “Parmaklıkların arkasında bekliyor gene…
Beni ..
bekliyor.”
Metin süresince Saha’nın ruh hallerine nazaran davranışları şekillenen bir Alain görüyoruz. “Dişi Kedi” geçmiş yaşantılarındaki şeklinde yeniden aldatılmaya dayanamayacak kendi yalnızlığında kaybolmayı seçecekti lakin Alain eşiyle beraber olduğu vakitlerde bile aklı ilk göz ağrısında olacaktır…
“Bir an bilgisizce Camille’i Saha sanarak tırnaklarını yavaş yavaş karnının üstünde gezdirerek okşadı.. Genç hanım bir şaşkınlık çığlığıyla kollarını gerdi, bir eliyle Alain’e bir tokat indirdi..”
Alain’in eşi Camille fiziki çekiciliği olan, gezmeyi ve eğlenmeyi seven bir tiptir. Lakin eşinin devamlı kedisi için kaygı duyması üstüne Saha’yı kendine rakip olarak görecek derin kıskançlık krizlerine kapılacaktır. Hatta son bölümlerde bu “uç” kıskançlık örneği şu şekilde yansıyacak onun sözleriyle:
“Bir kadını kıskançlıkla öldürseydim, veya öldürmeye teşebbüs etseydim beni affederdin herhalde. Ama kedine, dişi kedine dokunduğum içindir ki hesabım görülmüştür.”
Alain’de finalde şu sözlerle Saha’ya bağlılığını ifade edecektir.
“Senden sonrasında rastgele birinin olurum, bir ya da birçok kadının.
” Ama hiçbir vakit başka bir kediyi sevmem…”
Colette eserlerine kendinden oldukça şey katan aykırı bir hanımdır. Dişi kedinin Colette için ne anlam ifade ettiğini de onu tanıyınca anlamladırmak daha kolay olacaktır. Fransız kadınlarının aydınlanma hareketi için öncü bir kişidir. Gerek günlük hayatında yıktığı toplumsal kalıplar gerekse eserlerinde yer edinen kuvvetli hanım karakterleriyle kendi zamanında toplumdan almak istediği öcü sonuna kadar alan kuvvetli bir hanımdır. O yüzden Colette sürü haricinde kalan bir karı yazardır. Ben burada ne kadar yazarsam yazayım
benim ona olan ilgim ve düşüncelerim onun hanıma özgü o kırılgan ruhunu aktarmak için yetersiz kalacaktır. Ama en azından onun üstüne bir şeyler yazma görevim var ise yerine getirilmiş olacaktır. Sürünün içindeki insanoğlu yazınsal kıymeti olmayan binlerce yaratı için binlerce yazı kaleme alıyor. Ben, sen, o Colette ve onun şeklinde değerler için yazmış olalım en azından. Kendimize saklamak istediğimiz yazarlar ve eserleri paylaşmaktan çekinmeyelim o yüzden, onları hakikaten ihtiyacı olanlar haricinde kimse anlayamayacaktır buna yürekten inanıyorum.
En oldukça satan, En oldukça okunan, en oldukça basılan reyonlarının algısını kırabilmek lazım. En oldukça satılan kitaplardan bazıları bizlere en oldukça uzak olanlardır. Lakin hakimiyeti altına girdiğimiz o okutma algısı yüzünden bu uzaklıklardan bihaber aylar ve seneler geçirecek bir çok insan, bunun farkına vardığı zamanda da epey bir gecikmiş olacaktır. Telafi etmek için de dört elle sarılacaklar kıyıda, köşede kalanlara lakin o vakit onlar haiz çıkmayacaktır bu insanlara.
“O şekilde ya, ne bileceksiniz… Zaten siz bilmemek, görmemek için yaratılmışsınız! Bana ulaşınca bir şeyler bilmez, bir şeyler görmez oluyorsunuz! Beni görmeden bakıyor, tepemden gülüyor, yanıbaşımda konuşuyorsunuz! Ben de görmediğinizi görmemezlikten geliyorum. Ne kötü şey! Hani ya size de, bana da o şekilde yakışıyor ki!”
Colette, Avare Kadın (Adem Yüce)


Dişi Kedi PDF indirme linki var mı?


Colette – Dişi Kedi kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Dişi Kedi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Colette Kimdir?

Askeriyede yüzbaşıyken yaralanan ve bundan dolayı minik bir memurluk görevine getirilen bir babanın kızı olarak doğan Gabrielle Sidonie Colette, Burgundian nahiyesinde, Saint-Sauveur-en Puisaye’de dünyaya geldi. Çocukluk ve genç kızlık yıllarını taşrada geçirdi. 20 yaşına ulaştığında kendisinden 15 yaş büyük olan yazar ve eleştirmen Henri Gauthier-Villars ile evliliğe ilk adımını attı. Bir süre özgür yazar olarak çeşitli dergilere yazılar gönderen Colette, Belçika Akademisi ile Acaremie Goncourt üyesi oldu.

1906 yılına gelindiğinde Gabrielle Sidonie Colette, dul bir hanımdı. Paris müzikollerine ve Moulin Rouge’a girdi. Başarısız bir yazar olan ilk kocası Henri Gauthier-Villars yönetiminde özyaşamsal çizgiler taşıyan ve oldukça sevilen “Claudine” romanlarını kaleme almaya başladı. 1900’lü yılların başlangıcında “Claudine Okulda”, “Claudine Paris’te”, “Claudine Evli”, “Claudine Gidiyor” adlı kitapları çıkardı. Sözü edilen bu kitaplarda yaşamı tanımaya çalışan akıllı bir kadının çocukluğunu, gençliğini ve evliliğini anlatır. Dört kitabında ortak kahramanı olan Claudine’ın, özgürlüğünü kazanmaya çabaları burjuva toplumu fazla irdelemeden erotik bir sonla noktalanır. Yazdıklarıyla kendi yaşamını temel olarak ortaya koyan Gabrielle Sidonie Colette, gerek “Claudine’ın Evi” gerekse “Sido” adlı romanlarında kendi çocukluğunu, yaşamış olduğu memleketin özelliklerini ve annesini anlatır.

Yapıtlarında Paris müzikhol dünyasını da sık sık irdeleyen yazar, bu çevreyi olabildiğince açık bir üslupla mevzu etmekle beraber toplumsal-eleştirel derinlik kazandıramaz. Genç bir teğmene duyduğu aşk sebebiyle kendi kişiliğini kabul eden revü şarkıcısı “Mitsou” ve varlıklı bir yaşam bayanı olan annesinin bir arkadaşıyla dostluk kuran üçkağıtçı “Cheri”nin yaşamını anlattığı romanlar, yazarın vakalar karşısındaki yüzeysel değerlendirmelerine ışık tutacak niteliktedir.

“Yeşil Başaklar” ve “Kediler” adlı romanlarında ise aşk ilişkilerini, bilhassa de hanımefendilerin duygu dünyasını çevre ve yaşam koşulları içinde ince bir duyarlılıkla ele alan yazar 1954’te Paris’te yaşamını yitirmiştir.


Colette Kitapları – Eserleri

  • Cicim
  • Dişi Kedi
  • Avare Kadın
  • Caniko
  • Claudine’in Evi
  • Duygusal Sürgün
  • Gigi
  • Caniko’nun Sonu
  • O Zevkler…
  • Uzaktan


Colette Alıntıları – Sözleri

  • Ama, sen benden bu kadar ilkin doğduğun için, ben seni öteki tüm hanımefendilerin üstünde sevdiğim için, iyi cezalandırıldık: işte, bitkinsin, fakat sen kendini teselli etttin, ki bu kadarı da ayıptır, ben ise… (Caniko’nun Sonu)
  • “Brague hana:
    -Yalnızlığı sevdiğin için, bu şekilde yalnız yaşıyorsun, değil mi? diyor.
    Elbette seviyorum, hatta -kısacası- yalnız yaşamak isterim. Ama, şu var ki… Bazı günler yalnızlık, benim yaşımda bir bayanı, hürriyetten sarhoş eden keskin bir şarap oluyor, bazı günler acı bir kuvvet ilacı, bazı günlerde insana kafasını du­vardan duvara çarpmak arzusunu veren bir zehir.” (Avare Kadın)

  • Memnun olmadın mı ? Sen iyi mi olmasını isterdin ? Kederimi gizlemek için geri dönmemi mi ? Zayıflamamı mı ? Saçlarımı boyamaktan vazgeçmemi mi ?Yataklara düşmemi mi ? (Cicim)
  • Ahlak nereyi bulsa orada kendine yuva yaparmış. (Caniko’nun Sonu)
  • Bugünümü seviyorum. Dün haiz olduğumdan utanmıyorum, artık haiz olmadığımla kederlenmiyorum. (Caniko’nun Sonu)
  • …Daha sonrasında anlıyacaksın,
    tâ mezara kadar insan
    her an ihtiyarladığını unutuyor… (Claudine’in Evi)
  • Ne garip, bu insanoğlu bir yaşam süresince hep aynı şeyi yapmaktan bıkmıyorlar! (Cicim)
  • Edmée’nin Caniko’yu seyredişi, hiç kimseye yar olmayacak bakireye göz dikmiş, kıskanç ve uslanmış aşığın rahatlamış seyredişiydi. (Caniko’nun Sonu)
  • Sergiden yalnız bir kedicik almış değilim, onunla kediliğin asaletini, hudutsuz cömertliğini, adabı muaşeretini, seçkin insanlarla olan karabetini getirmiştim eve. (Cicim)
  • …Kitaplar, kitaplar, kitaplar…
    Oldukça okuduğumdan değil, hep aynı kitapları yeniden yeniden okurdum. Fakat hepsi de bana lâzımdı. Mevcudiyetleri, kokula­rı, isimlerinin harfleri derilerinin pütürü… En kapalıları benim için en kıymetli olanları değil miydi??? (Claudine’in Evi)
  • “-Senden sonra rasgele birinin olurum, veya bir çok kadınların. Ama hiçbir zaman başka bir kediyi sevmem.” (Cicim)
  • Kadınlar, belirgin şehvetten daha büyük bir hazza, adam yakınlığına, adama dokunmaya, onun güç veren kokusuyla sıcaklığına kendilerini kaptırmış; parçalanmadan dönmüş bir adamın avına dönüşmenin, onun kollarında uyku kadar mahrem bir ritme itaat etmenin verdiği tepeden tırnağa güvene teslim olmuş… (Caniko’nun Sonu)
  • “ Cicim artık kuvvetli kuvvetliydi, on dokuz yaşlarında olmakla gurur duyuyordu ; sofrada neşeli , yatakta sabırsızdı ; ser verip sır vermiyor ,kibar bir fahişe şeklinde gizemini koruyordu. “ (Cicim)
  • Koşup nefes nefese kalmış çocuklar şeklinde , her kelimeden sonrasında duraklıyarak süratli süratli konuşuyordu . (Gigi)
  • …Gözlerinde okudu­ğum şeyin korku olmadığına katiyetle vallahi billahi.
    Bu kati anda, 1tercih yapmış oldu,
    barışı, dostluğu, samimi anlaşmayı seçti,
    yattı… (Claudine’in Evi)
  • Onu unutmuş muyum, bilmek arzu ederdim. Ama nedir unutmak. (Caniko’nun Sonu)
  • “Yalnızlık, evet. Ondan, insanı öldürebilen bir ilaçtan korkarcasına korktum. Sonra, farkına vardım ki… Ben aslına bakarsan yalnız yaşıyormuşum. Çoktanberi, ta çocukluğumdan beri buna alışmıştım.” (Avare Kadın)
  • Genç olma zamanı ve daha azca genç olma zamanı var. Bir de mutlu olma zamanı… Bunun farkına varmak için, sanıyor musunuz ki size gerekseme duydum? (Caniko’nun Sonu)
  • Fena kalpli olmaktan iyi mi bu şekilde hoşnut oluyorsunuz? (Cicim)
  • …Susuyor ve…
    Haydi, beni korkutan kelimeyi yazalım:
    düşü­nüyor.
    Yeni 1dert mi?
    Hiç düşünmediğim 1felâket mi??? (Claudine’in Evi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş