Eğitim

Doğu’da Seyahat – Gérard de Nerval Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Doğu’da Seyahat – Gérard de Nerval Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Doğu’da Seyahat kimin eseri? Doğu’da Seyahat kitabının yazarı kimdir? Doğu’da Seyahat konusu ve anafikri nedir? Doğu’da Seyahat kitabı ne konu alıyor? Doğu’da Seyahat PDF indirme linki var mı? Doğu’da Seyahat kitabının yazarı Gérard de Nerval kimdir? İşte Doğu’da Seyahat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Gérard de Nerval

Çevirmen: Selahattin Hilav

Orijinal Adı: Voyage en Orient

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750807787

Sayfa Sayısı: 796


Doğu’da Seyahat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Doğu’da Seyahat, kısa Batı izlenimleriyle açılıp Syra’dan İskenderiye’ye, Kahire’den İstanbul’a uzanıyor. Nerval, gezdirilmiş olduğu yerlerin zamanı, toplumsal ve siyasal düzeni, gelenekleri, efsaneleri üzerine informasyon edinip saptamalar yapıyor; bu yeniliklerin, bu bilinmezlerin, kendi iç dünyasıyla çakıştığı yerlerde de ozan kimliğini açığa vuruyor.

Farklı toplumları dışarıdan değil, halkların içinden yansıtmaya itina gösteren, dostça bir mektup içtenliğiyle kurulan bu başyapıt, Batılı “gezi düşüncesinde“ bir kilometre taşı olma hususi durumunu hala koruyor, koruyacak. Binbir Gece Masalları havasında bir tanıklık Doğu’da Seyahat.


Doğu’da Seyahat Alıntıları – Sözleri

  • “Tüm dinlerde inançlar birbirine daha çok yaklaştıkça, inananlar birbirlerinden daha çok nefret ediyorlar; çıkın bakalım işin içinden.”
  • En iyinin ne işe yaradığını Allah herkesten fazla bilir.
  • Kim, gökyüzünün yıldızlarında öncesiz ve sonsuz gücün kanıtlarını ve onların tertipli hareketlerinde gizlenmiş bir ruhun özenli etkinliklerini görüp tapınmazdı.
  • Yol arkadaşı olan bir Türk, bir Arap, bir İranlı ve bir Rum hep birlikte bir ikindi kahvaltısı yapmak isterler. Herbiri onar para verir. Fakat ne satın alınacağı kararlaştırılmamıştır. Türk üzüm, Arap ineb, İranlı ingür, Rum da stafiliyon diye tutturur. Her birisi kendi arzusunu kabul ettirmek ister. Bu yüzden çekişmeye başlarlar. Tam bu sırada oradan geçmekte olan ve dört dili de bilen bir derviş, yakında bulunan gezici bir üzüm satıcısını çağırır. Böylece, hepsinin almak istediği şeyin de üzüm olduğu ortaya çıkar.
  • Akşam yemegi vaat ettim, fakat öfkeyle reddedildigimi gördüm. Burada(Viyana) hanımefendiler, kendini bilmezlere oldukca agır sözler söylüyorlar.
  • Seyahatin en eglencelı yanı, durduğumuz her limanda, yeni bir milletle tanışmak
  • Hayır, siz başarıya dalkavukluk ediyorsunuz; yerlerde sürünseydim, başımı çiğneyip geçerdiniz.
  • İngilizler, işgal ettikleri yerlerin halklarını İngiliz haline getirmezler, demek istediğim egemenlik kurarlar ve onları köleler ya da kimi süre hizmetçiler haline getirirler.
  • Doğal olarak yetiştirilmiş hanımefendiler da, görkemli kuşlar da olduğu benzer biçimde, kendilerini adi baştan çıkmalardan sakınan bir gurur vardır.


Doğu’da Seyahat İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Doğu’da Seyahat ya da Doğu’ya Yolculuk. İki değişik baskısı olan ve epey leziz bir kitap. Anılar, gözlemler, düşünceler, o dönem toplumsal yapılar ve fikirler bir arada. Bu kadar net bir görüşü direkt olarak o periyodu yazan birinden okumakla dedelerden torunlara kalan ifade mirasları içinde bile büyük fark var. Yazı kalır.
Ölümünden birkaç yıl ilkin bu büyük seyahate çıkan yazarın Marsilya itibariyle başlamış olan yolculuğu, gözlemleri, anlattıkları sizi epey şaşırtacak şundan dolayı beni şaşırttı. İngilizlerden değil, onların kibrinden nefret ediyor. Aslında gülerek seyrettiğimiz pek oldukca İngiliz dizisi ve karakterinde de bu durumu gözlemliyoruz. En oldukca malum Sherlock ve Doctor karakterlerini göz önüne getirmenizi tavsiye ederim.
İzmir ve oradan İstanbul’a ayak basınca adeta ‘oh be medeniyet’ diye haykırıyor yazarımız. Bilhassa İstanbul hayranlığını görmezden gelmek mümkün değil. Biraz kalınca bir kitap fakat o şekilde oldukca zor bir kitap da değil. Tercüme kalitesiyle birlikte ifade dili de yormuyor. Yağ benzer biçimde akıp gidiyor sayfalar.
Hepimize iyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Osmanlı tarihini okullarda anlatıldığı kadarıyla biliyoruz. Padişahlarını, savaşlarını, fetihlerini, toprak kayıplarını, anlaşmalarını, devlet ve ordu yapısını, bizlere anlatıldığı kadarıyla biliyoruz. Ancak Osmanlıda halkın günlük yaşamı ile ilgili (kendi adıma söyleyeyim) oldukca azca şey biliyoruz.
Siz de okumuşsunuz; Osmanlı döneminde bir adam esnafın birinden alışveriş yapmak istemiş de esnaf, ben siftah yaptım komşu esnaftan alın demiş. Diğer esnaf da aynı şeyi söyleyip bir öteki esnafa yönlendirmiş. Böylece o devrin esnafının ne kadar gözü tok, ahlaklı, vicdanlı olduğu, halkın bolluk, refah içinde oldukca mutlu olduğu mesajı verilir. Açıkçası bunu duyduğum çocukluk yıllarımda bile olayın hamaset ve propaganda kokan tarafı dikkatimi çekmişti. Bu nedenle Osmanlı döneminde halkın günlük yaşantısını ideolojik ve önyargılı bakış açısından arındırılmış, yansız bir gözlemcinin anlatımını okumak istemiştim.
Her ne kadar Avrupalıların Osmanlıya bakışı önyargılı olsa da gene de 18.yy ın ilk yarısında, Fransız yazar Gerard de Nerval ile Mısır’dan başlamış olan Filistin, Suriye, İzmir ve nihayet İstanbul’da biten bir seyahate çıkmak ilgi çekici geldi bana.
Kitapta dikkatimi çeken hususları aşağıya çıkardım.
– Nerval, öteki gezi yazarları benzer biçimde gittiği yerlerin detaylı tasvirlerini yapmamış; daha oldukca halkın giyimi, kültürü, gelenekleri üstünde durmuş.
– Müslüman halkın kültürüne olabildiğince hoşgörülü yaklaşmış, hatta Avrupalılarla karşılaştırıp yer yer onların üstünlüklerine değinmiş.
– Usta bir üslupla yazmasına rağmen, altını çizebileceğim kadar dikkatimi çeken bir cümlesi olmadı. (Belki bunda çevirmenin de oranı vardır.)
– Kitapta en sinir bozucu şey, tüm dipnotların kitabın sonuna alınmasıydı. Benim benzer biçimde dipnotları asla atlamayan biri için bir eziyetti.
– Dipnotların oldukca büyük bir kısmı Nerval’ın anlattığı zamanı olayların yanlışını düzeltmekle ilgilidir. Nerval, ya yanlış informasyon vermiş, ya vakaları karıştırmış yada kronoloji tutarlılığından yoksun vakalar anlatmış. Hal bu şekilde olunca, anlatılanların ne kadarı gerçek, ne kadarı Nerval’ın uydurması, idrak etmek pek mümkün olmuyor.
– Kitapta gerçek zamanı vakalara dayanılarak, ustaca kurgulanmış, biri oldukça uzun iki öykü anlatılıyor.
– Zaman süre bölgedeki İngilizleri alaycı bir üslupla eleştirmiş. (Özgür Şafak)


Doğu’da Seyahat PDF indirme linki var mı?


Gérard de Nerval – Doğu’da Seyahat kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Doğu’da Seyahat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gérard de Nerval Kimdir?

Paris’te doğan Nerval iki yaşlarındayken, anası Silezya’da vefat eder. Babası, Napolyon’un ordusunda askeri doktordur. Amcası, Antoine Boucher’in yanında; Valois bölgesinin kırsal kesimi olan Mortefontaine’de yaşar. Babasının 1814 senesinde savaştan dönmesi üstüne tekrarParis’e gönderilir. Biroldukca kere, Valois tarlalarına geri dönen Nerval, Valois şarkıları ve efsanelerini bu zamanda yaratır.

Çevirmenlik hevesi, Goethe’in Faust (1828) eseriyle adım atar ve bu O’nu meşhur eder. Goethe’nin de takdirlerini alan Nerval, 1840’lı yıllarda daHeinrich Heine’nin şiirlerini Fransızca olarak sunar.

Üniversite’ye gittiği 1820’li yıllarda Theophile Gautier ve Alexandre Dumas ile dost olur. Nerval’in şiirleri Romantik Deizm ihtiva eder; bu zamanda fanatikleri içinde Victor Hugo da bulunmaktadır.

Devrin Mason dünyasının mühim şahıslarından olan Nerval, uyuşturucu madde bağımlısı olmuş; 1841 yılı itibariyle birkaç kez akıl hastanesinde yatmıştır. Görevi vesilesi ile birçok ülke gezen Nerval, hiçbir şehirde yerleşik bir yaşam sürememiştir. O’nun Paris’de 1820’li yıllarda, Lüksemburg ve Hollanda’da da 1830’lu ve 1840’lı yıllarda yaşamış olduğu aşkları şiirlerine de yansımıştır.

1855 senesinde, 47 yaşlarındayken Paris’te bir parkta ilk aşka düştüğü hanımı ailesi ile piknik yaparken görür. Çocuklarıyla mutlu olan babanın yaşamını kıskanarak yeniden bir bunalım içine girer. (Başka bir görüşe gore de; ilk aşkını, kocası ile birlikte balkonda çocuklarıyla yiyecek yerken gördüğüdür.) Öldüğü gün, “Sıcak bir kış günü” tasviriyle dünya geçmişine geçer.

Gérard Labrunie ‘nin yazılarında kullandığı ismidir. Romantizmin en kuvvetli temsilcisi olan Fransız; ozan, yazar ve gezgindir. Biroldukca kere Türkiye’ye de uğramış, İstanbul’un en oldukca mezarlıklarını beğenmiştir. Dünyaedebiyat tarihinin en mühim şairlerinden ve yazarlarından biridir.


Gérard de Nerval Kitapları – Eserleri

  • İstanbul Yolunda
  • Ufak Aylaklık Şatoları
  • Doğu’da Seyahat
  • Aurélia
  • Ateşin Kızları
  • Sylvie – Dizeler
  • Muhteşem İstanbul
  • Düş Gezgini


Gérard de Nerval Alıntıları – Sözleri

  • “Eski bir deyişe göre, insan çift yaratılır, benzerini görürse ölüm yakın demektir.” (Aurélia)
  • “Ruhum yok edilemez bir molekül, azıcık havanın şişirdiği fakat doğada yerini gören bir kürecik mi yoksa enginlikte kaybolan boşluğun kendisi, hiçliğin imgesi midir?” (Aurélia)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: ‘insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır’. (Sylvie – Dizeler)
  • ”..ve dedi: dünyaları gezdim, her şey ölüyor
    yitirdim uçuşumu, o süt rengi yollarda
    yaşam kadar doğurgan, uzak damarlarında
    dünyanın, her şey altın kumlarla dökülüyor
    ve her yerde dalgalar süresince kıraç toprak
    kabaran okyanuslar, fırtına, kasırgalar
    başıboş küreleri döndürüyor bir nefes
    o büyük sonsuzlukta ne ses, ne de bir ruh var
    Tanrının gözünü ararken küreyi gördüm
    Geniş, kara ve dipsiz, orda oturan gece
    Yoğunlaşıyor ve ışık saçıyor evrene;
    Ve bir gökkuşağı var o kuyuyu kuşatan,
    Eski kaosun eşiği, hiçlik, karanlık
    Ve bir helezon gördüm dünyalarımı yutan
    Değişmeyen bir yazgı, dar bir yol, dilsiz, sağır
    Buz benzer biçimde soğuk bir koşul!.. Benden ilkin yol alan
    Ölü dünyalarda, kar altında ağır ağır
    Bir şey var, soğuyan ve evreni de solduran,
    Nedir bu yaptıkların, ey ilk güç, hele bir gör,
    Sönmüş güneşlerinde her şey soluyor şu an…
    Bir dünya can verirken diğeri diriliyor,
    Emin inisin ölümsüz bir nefes sunduğundan?..
    Oy babam, oy! Yüreğimde duyduğum sen misin?
    Ölümü diriltir ya da yenebilir misin?
    Ezilebilir misin son bir çaba içinde?
    Gecelerin meleği sürgün ediyor beni,
    Şu yalnız ve şu yaşlı gözlerimden geçeni
    Okuyabilir misin? Her şey ölecek benle!” (Ufak Aylaklık Şatoları)
  • Derin sonsuzluk bir süre
    Gülerdi bakışınızda…
    Sönen ateşi tekrardan
    Gökyüzünde yaksanız ya! (Ufak Aylaklık Şatoları)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Ateşin Kızları)
  • Doğal olarak yetiştirilmiş hanımefendiler da, görkemli kuşlar da olduğu benzer biçimde, kendilerini adi baştan çıkmalardan sakınan bir gurur vardır. (Doğu’da Seyahat)
  • Seyahatin en eglencelı yanı, durduğumuz her limanda, yeni bir milletle tanışmak (Doğu’da Seyahat)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: ‘insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır’. (Ateşin Kızları)
  • “Yaşamış olduğumuz dünya kaderlerimizin örülüp söküldüğü bir tiyatro hâlâ; biz bu tiyatroyu canlandıran ve şimdiden sönmeye yüz tutmuş merkezi ışıktan yayılan ışınlarız…” (Aurélia)
  • Yol arkadaşı olan bir Türk, bir Arap, bir İranlı ve bir Rum hep birlikte bir ikindi kahvaltısı yapmak isterler. Herbiri onar para verir. Fakat ne satın alınacağı kararlaştırılmamıştır. Türk üzüm, Arap ineb, İranlı ingür, Rum da stafiliyon diye tutturur. Her birisi kendi arzusunu kabul ettirmek ister. Bu yüzden çekişmeye başlarlar. Tam bu sırada oradan geçmekte olan ve dört dili de bilen bir derviş, yakında bulunan gezici bir üzüm satıcısını çağırır. Böylece, hepsinin almak istediği şeyin de üzüm olduğu ortaya çıkar. (Doğu’da Seyahat)
  • “Her insanda bir izleyici ve bir erkek oyuncu, bir konuşan bir de yanıt veren vardır.” (Aurélia)
  • …Ağaçlara isim oyulur ya, o şekilde/ Bir şey var oldukca öncesinden kalbimi oyan! (Sylvie – Dizeler)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Sylvie – Dizeler)
  • “Rüya ikinci bir hayattır. Bizi görünmez dünyadan ayıran bu fildişi yada boynuz kapılardan içim ürpermeden geçememişimdir. Uykunun ilk anları ölüme benzer, bulanık bir uyuşukluk aklımızı ele geçirir ve ben’in tam olarak hangi anda başka bir şekilde varoluş görevine devam ettiğini anlamayız. Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı konut tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran nefes siluetler çıkagelir. Sonra tablo biçim alır ve yeni bir berraklık bu görüntüleri aydınlatıp hareketlendirir; ruhlar dünyası kapısını bizlere açar.” (Aurélia)
  • “Tüm dinlerde inançlar birbirine daha çok yaklaştıkça, inananlar birbirlerinden daha çok nefret ediyorlar; çıkın bakalım işin içinden.” (Doğu’da Seyahat)
  • “Kitaplarım, tüm zamanların biliminden garip bir yığın, tarih, seyahat, dinler, Kabala, astroloji, Giovanni Pico della Mirandola, bilge Mersius ve Nikolaus von Kues’un gölgelerini neşelendirecek iki yüz cilt halinde bir Babil Kulesi, hepsi bana kalmıştı! Bir bilgeyi delirtmeye yeterdi ya da bir deliyi bilge edecek kadar şey vardı.” (Aurélia)
  • Muhteşem yüzyıl dizisinde tarihe yalan sokulması ve kötüleme-karalama projesi (Yabancı yazardan)
    Tarihi hadiselere önyargılı bakan birçok batılı yazarın, Osmanlı kadınlarının saray yaşamını kendi yaşam felsefelerine gore değerlendirip,”kafes edebiyatı” çerçevesinde senaryolaştırmasına karşılık, senelerce Istanbul’da yaşayan “Muhteşem Istanbul” kitabının yazarı Gerard de Nerval Osmanlı saray bayanları hakkında şu şekilde yazmaktadır:
    “Saray hanımlarına erişince, bunların hakkaten birer alim olduklarını söyleyebiliriz ve bu sözümüzde mübalağa yoktur. Zira saraya giren her hanım, tarih, edebiyat, müzik, fotoğraf ve coğrafya mevzularında oldukca ciddi bir eğitime doğal olarak tutulur. Bu hanımefendilerin birçoğu, sanatkar yada şairdirler.”
    Asıl kitap deposu;
    Gerard de Nerval, Muhteşem Istanbul, Boğaziçi Yay., Istanbul 1974, sayfa 82. (Muhteşem İstanbul)
  • “Evrende hiçbir şey kayıtsız, hiçbir şey aciz değildir; bir atom her şeyi parçalayabilir, bir atom her şeyi kurtarabilir!” (Aurélia)
  • Hayır, siz başarıya dalkavukluk ediyorsunuz; yerlerde sürünseydim, başımı çiğneyip geçerdiniz. (Doğu’da Seyahat)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş