Eğitim

Doğumgünü Mektupları – Ted Hughes Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Doğumgünü Mektupları – Ted Hughes Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Doğumgünü Mektupları kimin eseri? Doğumgünü Mektupları kitabının yazarı kimdir? Doğumgünü Mektupları konusu ve anafikri nedir? Doğumgünü Mektupları kitabı ne konu alıyor? Doğumgünü Mektupları PDF indirme linki var mı? Doğumgünü Mektupları kitabının yazarı Ted Hughes kimdir? İşte Doğumgünü Mektupları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ted Hughes

Çevirmen: Roni Margulies

Çevirmen: Şavkar Altınel

Orijinal Adı: Birthday Letters

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753638116

Sayfa Sayısı: 200


Doğumgünü Mektupları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Yalnızca bir hikâye bu. Senin hikâyen. Benim hikâyem.”İngiltere ve Amerika’da büyük yankı uyandırıp best-seller listelerine giren bu şaşırtıcı şiir kitabı, çağımızın en meşhur “hikâye”lerinden birini konu alıyor. Savaş sonrası İngiliz şiirinin devlerinden Ted Hughes ile 1963’te intihar eden eşi Amerikalı ozan Sylvia Plath arasındaki fırtınalı ve ağlatısal ilişki mevzusuna şimdiye dek yazılmış sayısız yazı ve kitap var. Senelerdir bu gürültünün içinde susmayı seçen ve ara sıra kendisini eş katilliğiyle suçlayan feministlere bile yanıt vermeyen Hughes, Doğumgünü Mektupları ile ilk kez bu mevzuda söz alıyor.Acılı bir yaşam dilimini başarıyla sanata dönüştüren bu yapıtı daha ilkin Hughes’un Seçilmiş Şiirler’ini dilimize kazandıran Şavkar Altınel-Roni Margulies ikilisinin çevirisiyle sunuyoruz.


Doğumgünü Mektupları Alıntıları – Sözleri

  • Benim yerime becerikli bir büyücü olsaydı,
    Seni elleriyle havada yakalayıp
    Bir elinden ötekine aktara aktara soğutabilir
    Ve tanrısız, mutlu, sakin kılabilirdi sonunda.
    Bense
    Bir tutam saçını, yüzüğünü, saatini, geceliğini kurtarabildim kurtara kurtara
  • Ölümünden on yıl sonrasında
    Güncenin bir sayfasında, daha ilkin asla görmediğim kadar kuvvetli
    Bir şekilde karşıma çıkıyor bir şok benzer biçimde içine dolan luk
    Bunlar kulağına vardığında. Sonra şoku
    Dualarının.
    Ve onların da altında, duyduğun ürkü
    Ya yakarış etmek mucizenin gerçekleşmesini sağlamazsa diye.
    Sonra da, paniğin altında o karabasan
    Seni ezip yok etmek için üzerine gelen,
    Mucize gerçekleşmezse sana duracak seçenek:
    Düşünmeye dayanamadığın eski umutsuzlukla yeni bir büyük acının
    Birleşip bildiğin cehennemi oluşturması.
    Birdenbire okuyorum tüm bu tarz şeyleri –
    Senin kendi sözcüklerini, yükselip
    Boğazınla dilinden sayfalara geçen –
    Tıpkı seneler ilkin kızının
    Sessiz evde
    Yalnız başıma çalıştığım odaya
    Havada yürürcesine girip yüzüme bakarak
    Şaşkınlıklık içinde,
    ‘Baba, annem nerede?’ diye sorması benzer biçimde.
  • Saçlarının üşüştüğü şakakların
    Duyarlı noktaydı.
    Birisi teller bağladı sana.
    Birisi kaldırdı şalteri.
    Büyük bir patlamayla
    Yıldırımı indirdiler kafatasının içine.
    İlaçla temizlenmiş önlükler içinde, rengi gitmiş yüzlerle
    Dolandılar çevrende
    Kayışların altında iyi mi bulunduğunu görmek için.
    Bakmak için dişlerinin kırılıp kırılmadığına.
    Derece aşama işaretlenmiş şalterin üstündeki el
  • Gördüğüm ilk şiirindi.
    Yazdığın tek şiirdi,
    Bir yabancı olarak bakıp sevmediğim.
    Sıska ve kuvvetsiz gelmişti, dizeleri soğuk.
    Bir kapan teoremi gibiydi, kurbanını ezmeye hazır bir kapan.
    Bunu görmüştüm. Ve kapanın açık ve boş durduğunu.
    İlgimi çekmemişti. Kıpırdanan bir emare görememiştim
    İçinde. O günlerde her işaretten
    Benden yana pozitif yönde bir kehanet
    Zorlayıp çıkarmaktı âdetim.
    Dolayısıyla her şey gözümden firar etti
  • Ve bu patlamanın iyi mi acı vereceği
    Yalnız bir dehşet düşü değil, ince bir ter tabakası da
    Birden insanoğlunun derisini kaplayan, gerilip hazırlanması sinirlerin
    Çoktan olup bitmiş bir şeye.
  • Hâlâ göçebe – hâlâ yabancıydık
    Sahip olduğumuz her şeye.
  • Eşlik ediyordum
    Her adımına o uykuda
    Senin uyanmaya çalıştığın
  • Ama doğal gün be gün belirtmişlerdi sana
    Denediğin her şeye karşı duydukları horgörüyü
  • Mahkûmlar gibiydik, gerçek yaşantımız Zorunlu olarak ertelenmişti, gerçek Dünya ve kişiliğimizle beraber.
  • Isıtıyordu Sırça Fanusu’nun her köşesini
    Uyuşturucu bir gaz sobası.
    Ama bununla birlikte memnundun ellerini ısıtmaktan
    Kâğıtlarının üzerine koyduğun, ailenden yadigâr cam ağırlığın


Doğumgünü Mektupları İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Yarım Bir Hikâye: Zamanımızın Romeo ve Juliet’i benzer biçimde görüyorum, Ted Hughes ve Sylvia Plath’i. O denli “olur”un içinde bu şekilde bir “olmaz”lığı iyi mi bulmuşlar? Kader çizgisinden bir sapma.. Acaba yolunda devam etse n’olurdu? Sanırım bir çok insan acısıyla tanınmak yerine, başkalarının gözü değmeden yaşanmış olan bir huzuru, mutluluğu tercih ederdi.
Okurken gözlerimin nemlenmesinden zor, fazlaca zor uzaklaştım. Hem fazlaca başarıya ulaşmış bir yapıt, hem de anı defteri durumunda.. (İpek)

Suç mu suçlu mu?: “Şimdi sizlere Sylvia’ya acı çektiren adamı kötüleyeceğim!”
Hayır! Bunu beklemeyin benden yapmam mümkün değil. Asla!
Daha fazlaca bütünleştim. Daha iyi anladım benzediğimi…
“Empati yapmak” bunu hakkaten ne kadar yapabiliyorsunuz?
Sylvia’ya olan bağlılığım artık birçok dostum tarafınca bilinmenin ötesinde olduğundan, Ted’e yaptığım empatinin ne kadar acı verici olacağını tahmin ederler dostlarım ve azca fazlaca beni bilenler. Ciddi manada bunu fazlaca evvelinde yapmıştım. Peki ya şimdi? Kitapla beraber Ted onu unutamamış. Onunla olan anılar ve hatıralar hafızasında kazık çakmış…Bunları şiirsel bir halde de anlatmış…
Kolay değil emin olun hiçbir şey… Bu şekilde hastalık derecesinde saplantı ve kıskançlığa haiz bir karı ile evli olmak. Normal konuştuğun bir hanımdan bile imrenen bir eş…
Oldukca sevmişler hakkaten sevmişler… Her ikisi de. Düşüncesizlik miydi bunlar yaşananlar yoksa başka bir saçmalık mıydı? Bencillik miydi? Belki de… Hayat mıydı zorluk derecesi yüksek çocukluk muydu gençlik mi? Yoksa tüm hata sevmekte miydi?
Bir yaşam biçmişsindir kendine. Hayaller kurmuşsundur her şeyle ayrı ayrı. Belki bunların içinde evlilik de vardır. Bir adama olan( üstelik baba eksikliği de var ise ) itimat isteği vardır. Beni sevecek ve sadık duracak… Beni bırakmayacak… Bunlar standart yaşamın bizlere dayatılmış olan sisteminin bir parçası haline gelmiştir. Sylvia da olsan Sema da olsan bunu istersin ( bir zamanlar). Sonra gerçekler suratına çarptığında acı ile yüzleşirsin. Hiçbir şey görünmüş olduğu benzer biçimde değil… Hiç kimse senin büyüttüğün kadar güzel değil. O anda saldırmaya, devirmeye, zarar vermeye başlarsın. Fiziksel değil ruhsal bir cenk açarsın en kıymet verdiğin kişiye. Paranoyakça düşünceler ve fikirler ile karşındakini de bataklığa çekersin. O ise bu bataklıktan kurtulabilmek için başka dallara tutunmak ile bulur çözümü. Bataklıktaki sevdiğine tutunup sarılmak ve beraber kurtulmaya çabalamak oldukça güç bir yoldur. Bunu seçen var mıdır? Olsa bile ender… Bu yolu seçmedi diye kimseyi suçlayamazsın. Zira kolay yolu seçmek kuvvetli de değilsen daha cazip gelir. Kaçıp kurtulmak en iyisidir. Geriye dönerek bakmazsın. Bir süre sesini duyarsın sadece yok sayar kulağını tıkarsın. Sonra zaman içinde sessizlik oluşur. Kulaklarını açarsın. Geriye şöyleki bir göz attığın süre o artık yoktur… Bu sefer başka bir gerçek ile yüzleşir kaçan. “Ne yaptım ben?” diye sorar kendine. Birlikte gittiği kişiyi uçurumdan yuvarlar şoku atlattıktan sonrasında. Uçurumla bataklık arasındaki bir kayada, başka taşlarla süre geçirip öylece sükunet içinde parçalanmayı ve acı içinde yok olmayı bekler…
Olan şey tam olarak bu işte. Ne doğru ne yanlış ben bunu bilemeyecek ve anlayamayacak kadar içindeyim durumun. Öyleydim…
Benzer şeyleri zamanında yaşamış olduğum için ne tarafa hak vereceğim mevzusunda elbet ki yansız olmam mümkün değil. Ancak kendime baktığım süre, çözümün kendimde bulunduğunu anlayalı uzun süre oldu. Bu yüzden vakaya duygusal açıdan bakmamamayı bir nebze başarabiliyorum. Kimsenin hiç kimseye bir şey yaşattığı yok kimseleri benliğimize dahil etmedikçe. Dahil edilseler bile gene dahil ettiğimizden dolayı mesuliyet bizde.
Benim en büyük şansım; zor zamanlarımda Sylvia’yı tanımamış olmak. Eğer o zamanlarda tanısaydım şu an yoktum…
” Dünya duyarlı kalpler için bir cehennemdir.”
Her türlü cehennemdeyiz biz. Cenneti yaşayanlara gülümseyerek ve sevgiyle. (Esther. Sema)

Tek dostum için kaleme aldığım ” 22 Mayıs Mektupları ” isminde kitabın ismine esin kaynağı olan yapıt… Epey olmuştu aldığım zaman fakat şimdi okuma fırsatım oldu. Daha doğrusu kendimi bu eseri okuma üstüne hazırladım diyebilirim. Şiirlerin çoğunluğu – nitekim – tecrübe etme havasında aşama kaydediyor. Şiirin, tecrübe etme ve mektupla harmanlanabileceğini gösteriyor aslına bakarsak Ted Hughes… (ᏉᏗᎩ ᏝᏋᎷᎥ ALİKO)


Doğumgünü Mektupları PDF indirme linki var mı?


Ted Hughes – Doğumgünü Mektupları kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Doğumgünü Mektupları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ted Hughes Kimdir?

Edward James Hughes, genel anlamda özetlemek gerekirse Ted Hughes, (17 Ağustos 1930 – 28 Ekim 1998), İngiliz yazar ve çocuk edebiyatçısıdır. Eleştirmenler kendisini kendi periyodunun en iyi şairleri içinde sayarlar. Hughes 1984’ten ölümüne kadar İngiltere’nin Devlet Şairi (Poet Laureate) olarak yazmıştır.

Şiirin haricinde çocuk yazını ile ilgili kitaplar da kaleme aldı.Slyvia Plath ile evlenmiş ve 2 çocuk sahibi olmuş fakat sonrasında ayrılmışlardır. Boşanmaları hemen hemen sonuçlanmadan Slyvia Plath’in intihar etmesi sonucu, meşhur şairin gömüt taşında “Sylvia Plath” degil “Sylvia Hughes” yazılmıştır. 1998 senesinde yayınladığı “Doğumgünü Mektupları” kitabı ile Slyvia Plath ile olan ilişkisini ilk kez şiirine yansıtmış oldu.

( Alıntı )


Ted Hughes Kitapları – Eserleri

  • Doğumgünü Mektupları
  • Demir Adam
  • Balina Nasıl Balina Oldu?
  • İlk Dünya Hikayeleri
  • Demir Kadın
  • Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes
  • Demir Adam / Demir Kadın
  • Collected Poems
  • The Iron Man


Ted Hughes Alıntıları – Sözleri

  • yedi acılar
    sonbaharın ilk acısı
    yavaş güle-gülesidir
    bahçeye, o denli uzun devam eden akşamleyin-
    başına kahverengi bir gelinciğin,
    sapına bir zambağın,
    ve hâla gidemez.
    ikinci acı
    boş olan ayaklarıdır
    bir sülünün, bir çengelden asılı duran kardeşleriyle.
    altının ormanlığı
    katlanmıştır tüylerde
    kafası içinde bir torbanın.
    üçüncü acı
    yavaş güle-gülesidir
    güneşin, kuşları toplamış olan ve toplayan
    dakikalarını akşamın,
    altın ve mukaddes
    yerini resmin.
    dördüncü acı
    havuzdur, siyaha dönüşmüş
    yıkılmış ve batık şehri suyun-
    sarayı kanatlı böceğin,
    yeraltı mezarları
    tayyare böceğinin.
    ve beşinci acı
    yavaş güle-gülesidir
    ağaçlık ülkenin, sükunet içinde bozan kampını.
    gitmiştir bigün.
    bıraktı yalnız çöp-
    odun, çadır direkleri.
    ve altıncı acı
    tilkinin acısıdır
    luğu avcının, luğu av köpeklerinin,
    toynakları yeri döğen
    yeryüzü kulağını kapatıncaya dek
    duasına tilkinin.
    ve yedinci acı
    yavaş güle-gülesidir
    yüzün, kırışıklıklarıyla pencereden bakan
    yıl toplanırken
    dağınık bir oyun sahası benzer biçimde
    çocuklar için gelmiş olan.
    ted hughes (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)
  • Eşlik ediyordum
    Her adımına o uykuda
    Senin uyanmaya çalıştığın (Doğumgünü Mektupları)
  • Ve kapandığında ağaçlar sonsuzluğa dek,
    Ve kapandığında sokaklar sonsuzluğa dek. (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)
  • Saçlarının üşüştüğü şakakların
    Duyarlı noktaydı.
    Birisi teller bağladı sana.
    Birisi kaldırdı şalteri.
    Büyük bir patlamayla
    Yıldırımı indirdiler kafatasının içine.
    İlaçla temizlenmiş önlükler içinde, rengi gitmiş yüzlerle
    Dolandılar çevrende
    Kayışların altında iyi mi bulunduğunu görmek için.
    Bakmak için dişlerinin kırılıp kırılmadığına.
    Derece aşama işaretlenmiş şalterin üstündeki el (Doğumgünü Mektupları)
  • Hâlâ göçebe – hâlâ yabancıydık
    Sahip olduğumuz her şeye. (Doğumgünü Mektupları)
  • “Tek bir yıldız görünmüyor camdan:
    Daha karanlığa gömülü, fakat
    Daha yakında bir şey
    Adım atıyor ıssızlığa.” (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)
  • Yeni Ay aslına bakarsak yüzü olmayan bir Tebessüm’dü. (İlk Dünya Hikayeleri)
  • Mahkûmlar gibiydik, gerçek yaşantımız Zorunlu olarak ertelenmişti, gerçek Dünya ve kişiliğimizle beraber. (Doğumgünü Mektupları)
  • Benim yerime becerikli bir büyücü olsaydı,
    Seni elleriyle havada yakalayıp
    Bir elinden ötekine aktara aktara soğutabilir
    Ve tanrısız, mutlu, sakin kılabilirdi sonunda.
    Bense
    Bir tutam saçını, yüzüğünü, saatini, geceliğini kurtarabildim kurtara kurtara (Doğumgünü Mektupları)
  • Maaşımı biriktirerek, özgürlüğü seçip
    dünyanın diğer ucuna gidebilmek için – boşlukta bir düşüş, (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)
  • Ölümünden on yıl sonrasında
    Güncenin bir sayfasında, daha ilkin asla görmediğim kadar kuvvetli
    Bir şekilde karşıma çıkıyor bir şok benzer biçimde içine dolan luk
    Bunlar kulağına vardığında. Sonra şoku
    Dualarının.
    Ve onların da altında, duyduğun ürkü
    Ya yakarış etmek mucizenin gerçekleşmesini sağlamazsa diye.
    Sonra da, paniğin altında o karabasan
    Seni ezip yok etmek için üzerine gelen,
    Mucize gerçekleşmezse sana duracak seçenek:
    Düşünmeye dayanamadığın eski umutsuzlukla yeni bir büyük acının
    Birleşip bildiğin cehennemi oluşturması.
    Birdenbire okuyorum tüm bu tarz şeyleri –
    Senin kendi sözcüklerini, yükselip
    Boğazınla dilinden sayfalara geçen –
    Tıpkı seneler ilkin kızının
    Sessiz evde
    Yalnız başıma çalıştığım odaya
    Havada yürürcesine girip yüzüme bakarak
    Şaşkınlıklık içinde,
    ‘Baba, annem nerede?’ diye sorması benzer biçimde. (Doğumgünü Mektupları)
  • Gördüğüm ilk şiirindi.
    Yazdığın tek şiirdi,
    Bir yabancı olarak bakıp sevmediğim.
    Sıska ve kuvvetsiz gelmişti, dizeleri soğuk.
    Bir kapan teoremi gibiydi, kurbanını ezmeye hazır bir kapan.
    Bunu görmüştüm. Ve kapanın açık ve boş durduğunu.
    İlgimi çekmemişti. Kıpırdanan bir emare görememiştim
    İçinde. O günlerde her işaretten
    Benden yana pozitif yönde bir kehanet
    Zorlayıp çıkarmaktı âdetim.
    Dolayısıyla her şey gözümden firar etti (Doğumgünü Mektupları)
  • Isıtıyordu Sırça Fanusu’nun her köşesini
    Uyuşturucu bir gaz sobası.
    Ama bununla birlikte memnundun ellerini ısıtmaktan
    Kâğıtlarının üzerine koyduğun, ailenden yadigâr cam ağırlığın (Doğumgünü Mektupları)
  • Bu gece yarısı anının ormanını düşlüyorum:
    Yaşayan başka bir şey var
    Saatin yalnızlığının ve parmaklarımın
    Kımıldadığı şu boş sayfanın haricinde.
    Tek yıldız görünmüyor pencereden:
    Daha yakın, karanlıkta
    Daha derin bir şey
    Yalnızlığın içine doğru aşama kaydediyor (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)
  • İnsanların kafasındaki billur
    Karardı, parçalanıp dağıldı. (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)
  • Aldatmaca yok benim gövdemde:
    Baş kopartmak benim kibarlığım, (İlk Dünya Hikayeleri)
  • Ama doğal gün be gün belirtmişlerdi sana
    Denediğin her şeye karşı duydukları horgörüyü (Doğumgünü Mektupları)
  • Ve bu patlamanın iyi mi acı vereceği
    Yalnız bir dehşet düşü değil, ince bir ter tabakası da
    Birden insanoğlunun derisini kaplayan, gerilip hazırlanması sinirlerin
    Çoktan olup bitmiş bir şeye. (Doğumgünü Mektupları)
  • Feryat,
    Kendini kustu. (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)
  • “Ayrı gibiyim topraktan ve köklü değil de düşürülmüş benzer biçimde
    dalgınca boşluktan bağlarım yok
    bağlayan beni bir şeylere her yere gidebilirim
    özgürlük verilmiş bana besbelli
    buralarda neyim o halde ben?” (Seçilmiş Şiirler-Ted Hughes)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş