Eğitim

Düş Dokumacısı – Douwe Draaisma Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Düş Dokumacısı – Douwe Draaisma Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Düş Dokumacısı kimin eseri? Düş Dokumacısı kitabının yazarı kimdir? Düş Dokumacısı konusu ve anafikri nedir? Düş Dokumacısı kitabı ne konu alıyor? Düş Dokumacısı PDF indirme linki var mı? Düş Dokumacısı kitabının yazarı Douwe Draaisma kimdir? İşte Düş Dokumacısı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Douwe Draaisma

Çevirmen: Türkan Yalnız

Orijinal Adı: De dromenwever

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9786053160069

Sayfa Sayısı: 264


Düş Dokumacısı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Douwe Draaisma’nın kitabı yazma süreci, bir arkadaşının ricası üstüne körlerin düş yaşamı hakkında araştırma yapmasıyla başlamış. “Doğuştan körlerin düşlerinde görsel imgeler bulunmaz, peki fakat o vakit ne olur düşlerinde? O boşluk sesler, kokular ve dokunma izlenimleriyle mi doldurulur? Görüntüsüz düşe gene de düş denebilir mi?”

Bu sorular kısa zamanda bununla beraber başka soruları da getirmiş elbet: “Düşteki görüntüler gerçekte ‘bir tür film şeklinde’ deneyimleniyorsa, niçin onca insan düşlerini siyahbeyaz mı, renkli mi gördükleri sorusunu cevaplamayı oldukca zor bulur? Düş görürken insan düş gördüğünü fark edebilir mi? … Erotik düşler, en derinlerde yatan cinsel arzuların mı ifadesidir? Kâbuslardaki korku niçin insanoğlunun hareket edememesi hissiyle ilintilidir? Uçma düşleri niçin daima hoş duygular bırakır görende? … Ve elbet soruların en zoru: Bir anlamı var mıdır düşlerin?”

Kimi vakit hatırlamasak da derhal her insanın düş gördüğünü göz önüne alırsak, hepimizin bir noktada merak etmiş olabileceği sorular bunlar. Draaisma ise her zamanki hoş söyleşi üslubuyla, bilimsel bulguları garip anekdotlarla harmanlayarak ele alıyor bu ve benzeri mevzuları.


Düş Dokumacısı Alıntıları – Sözleri

  • “Bellekte oldukca anılar bırakan bir düş bizlere,
    çoğunu unuttuğumuz bir düşten daha uzun sürmüş şeklinde gelir.”
  • Beyin iyi mi olup
    da inandıncı bir öyküyü böylesine süratli dokumayı becerir? Yoksa
    insana bu kadar süratli şeklinde gelmesinin sebebi, uyandıran uyaranın aslına bakarsak görülmekte olan bir düşün orta yerinde girmesi midir?
    Düşte vakit akışı hakkında ne biliyoruz sahiden?
  • “Gündüz bilinçdışımız, sıkı sıkı kapalı tutulur. Bir sansürcü buradan bilgili yaşantımıza bir sızıntı olmaması için nöbettedir. Uyku esnasında da bu sıkıdüzen devam eder fakat gündüz ki tetiktelik kalmamıştır. Yer değişiklik yapma, yoğunlaştırma ve simgeleştirme, gizli saklı düş düşüncelerinin kılık değiştirmiş olarak sansürcüye gelmesini sağlar; o da uyku mahmurluğundan geçmelerine izin verir. Uyanır uyanmaz sıkıdüzen kendini toparlar. “
  • “Düşlerin yorumu bugün kişinin iç dünyasının bilinçdışı bilgisine giden bir kral yoludur.”
    -Freud
    …Kral yolu, Kral Darius’un milattan ilkin beşinci yüzyılda uçsuz bucaksız Pers Krallığı’nda haberleşmeyi sağlamak amacıyla yaptırdığı 2700 kilometreye yakın uzunluktaki efsanevi yoldu. İki yüzyıl sonrasında Yunan Kralı Ptolemaeus kendisine geometri öğreten Öklit’e daha kolay bir yolun olup olmadığını sorduğunda ondan, “Efendim, geometride kral yolu yoktur.” yanıtını almıştı. Kral yolu; informasyon edinmenin süratli, kolay ve zahmeti azca bir yöntemi anlamına geliyordu. Düşler tam da bunu sunuyordu.
  • “Düşlerin yorumu bugün kişinin iç dünyasının bilinçdışı bilgisine giden bir kral yoludur.”
  • “Tüm kargaların siyah olduğu yasasını çürütmek isteyen birinin, tek bir karganın bile siyah olmadığını kanıtlamaya ihtiyacı
    yoktur; bir tek karganın beyaz bulunduğunu kanıtlaması yeterlidir.”
  • “Bu şekilde düşlerin amacı da buydu esasen: korkunun yavaş yavaş aşınması için travmatik vakaları tekrarlamak.”
  • Derin uykuda da paradoksal bir şey ortaya çıkar :uyuyan kişinin hareketlenme olasılığı en fazla bu evrededir. Mırıldanmak, , tekme atmak,fırlayıp doğrulmak,hatta ayağa kalkıp uykuda dolaşmak – garip bir halde , uyuyan şahıs tüm bu tarz şeyleri uykunun en hafifçe evresinde değil , dalıp gittiği, uyandırılmasının en zor olduğu evrede yapar.
  • Kral yolu , Kral Darius’un MÖ 5.yy ‘da uçsuz bucaksız Pers Krallığı’nda haberleşmeyi sağlamak amacıyla yaptırdığı 2700 km’ye yakın uzunluktaki efsanevi yoldu. İki yüzyıl sonrasında Yunan Kralı Ptolemaeus kendisine geometri öğreten Öklit’e daha kolay bir yolun olup olmadığını sorduğunda, ondan, “Efendim , geometride kral yolu yoktur.” yanıtını almıştı. Kral yolu , informasyon edinmenin süratli, kolay ve zahmeti azca bir yöntemi anlamına geliyordu. Düşler tam da bunu sunuyordu. “Düşlerin analiziyle,” diye yazmıştı Freud sonraki cümlede, “bu son aşama görkemli ve gizemli aygıtın bileşimini kavramaya doğru bir adım atarız.”
  • Kasların tam da REM uykusunda devredışı bırakılışının sıkı kontrolü , iyi düşünülürse , oldukca mantıklıdır : en canlı düşler bu evrede yer alır ve düşlenen eylemlerin gerçekte de icra edilmesi engellenmelidir. REM dışı uykuya ilişik bulanık , uçucu düşlerde denetim daha gevşek olabilir. Bu evrede uyuyan kişinin mırıldanmaya başlaması yada ayaklanması , hareket sisteminin iyice kapatılmamasından meydana gelen bir risktir.
  • “Düş görenin düş gördüğünün bilincinde olduğu düşler.”
  • “Körlük şeklinde doğuştan bir engel, yaşantıda bir eksiklik duygusuna yol açmıyor, düşlerde dahi. Yalnızca gözleri görenler körlerin karanlıkta yaşadıklarına inanıyor. Karanlık ‘değil, tıpkı aynı nedenden aydınlık olmadığı şeklinde: Karanlık ve aydınlık görsel kavramlar ve tamamlanmamış olan da esasen bunlar. Gelgelelim, edinilmiş engellerde durum değişik.”
  • “Imtihan düşü insanoğlunun, gerilimi lüzumlu seviyede tutarak yarışa devam edebilmesine yarar.”
  • “Körlerde görme korteksi, beyinlerinin bu bölgesi asla görsel uyaranlara maruz kalmamış bile olsa görüntü üretebiliyordu. Bu sebepten, doğuştan körler -göz ve görme sinirleri atlanarak- gene de görüntüler görebiliyordu.”
  • Uçarken , havada süzülürken düşme korkusunu niçin asla duyurmaz bu düşler?


Düş Dokumacısı İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Düşte Görüp Hayra Yormak…: “Beyin kitlesi hızla, içinde çakan milyonlarca mekiğin değişken örüntüler dokuduğu görkemli bir dokuma tezgahına dönüşür; her örüntünün bir anlamı vardır fakat hiçbiri kalıcı değildir; altörüntülerin devamlı değişen uyumudur bu.”
Charles Sherrington 1930’lu yıllarda nörofizyoloji alanında yapmış olduğu çalışmalarla Nobel Ödülüne layık görülmüş bir bilim adamı ve yukarıda geçen, beynin kıvılcımlar saçarak uyanması metaforu harikulade… Uyku halindeyken beyin derin bir sessizliğe gömülür, nabzı ve nefesi denetim eden tek tük parlamalar haricinde hiçbir kımıldama yoktur diye ekliyor. Fakât 50’li yıllarda vefat eden Sherrington’dan sonrasında uyku laboratuvarlarında bir keşfe imza atıldı. Bilim adamları Sherrington’ın mekiklerinin gecede 4-5 kere harakete geçtiğini ve şehrin ışıklarının ansızın yanması şeklinde, dokuma tezgahının ansızın tekrardan çalışmaya başladığı ve bu süre zarfında muhtemelen beynin düş görme faaliyetini gerçekleştirdiği ortaya çıkarıldı…
Rüyaların (düş görmenin), düş yorumlamanın, geçirdiği bilimsel evreler, ruhsal tesirleri ve psikanalizde ki kullanım alanları, uykunun evreleri, rüyanın beyin fizyolojisinde ki tesirleri, bilimsel bulgularla, adım adım izah bulmuş eserde.
Hepimizin sınavlarda ter döktüğü rüyaları olmuştur, kimi vakit imtihan yerine ulaşamayız, kimi vakit salonu bulamayız, kimi vakit da soruları bir türlü yetiştiremeyiz… Aslında o günler oldukca geride kalmıştır, sabahladığımız vizeler, finaller, yabancı dizi izlemeye özlem kaldığımız kpss sınavları, uzmanlık sınavları, kpds’ler, alesler…
Ama o rüya bizi, o karabasan şeklinde günleri, stresi şah damarımıza duyuruncaya kadar yaşamaya zorunlu eder.
Psikiyatrlar diyor ki; O rüyanın geçmişle ya da bildiğiniz sınavlarla ilgisi yoktur… Bilinçdışınız, sizi içinde bulunduğunuz çetin duruma motive etmeye çalışıyor olabilir. ‘Başarısız olacaksın’ demez, başarısız olmamak için kuvvetli olmalısın, elinden geleni yapmalısın, ‘ha çaba!’ der bizlere, yüreklendirir…
Eserin beni sıkıntıya sokan tek yönü oldukca fazla bilim adamından söz etmiş olması, biriyle ilgili bir düşünce oluşmadan diğerine geçmesiydi… İsimler ve emekler yorucuydu, biz yaşlı okurlara fazla gelebilir 🙂
Psikologların parapsikolojiye bakışları, berrak düşler ve garip deneyler…
Rüyalarımızı siyah beyaz mı renkli mi görüyoruz?
Gözleri göremeyen insanların görmüş olduğu düşler nasıldır?
Gözleri görmeyen başarıya ulaşmış bir sanatçının söyleşisi de içeriyor.
Bu söyleşi de Vincent Bijio’nun bir soruya verdiği yanıt sarsıcıydı;
“Körlük şeklinde doğuştan bir engel, yaşantıda bir eksiklik duygusuna yol açmıyor, düşlerde dahi. Yalnızca gözleri görenler körlerin karanlıkta yaşadıklarına inanıyor. Karanlık ‘değil, tıpkı aynı nedenden aydınlık olmadığı şeklinde: Karanlık ve aydınlık görsel kavramlar ve tamamlanmamış olan da esasen bunlar. Gelgelelim, edinilmiş engellerde durum değişik.”
İnsan doğduğu an ne ile karşılaşmışsa ve idraki neyi kucaklamışsa aslolan odur. Peki aydınlık kimin aydınlığı ve karanlık kime gore…
Buradan felsefi bir çıkarım oldukca zorlama şeklinde duruyor olabilir fakat beni saatlerce düşündürdü. Bizim karanlık dediğimiz şey, aydınlığı asla tanımamış biri için aslına bakarsak karanlık değil… Bizim görebildiğimiz şey, asla göremeyen için bir hiçten ibaret… Bu ‘ruhsal körlük’ için, (ya da siz adına tinsel körlük diyin) düşünüldüğünde, durduğumuz yerin çatırdaması, aniden görebildiğimiz her şeyin karanlığa gömülmesi mümkün… Dahası aslolan biz mi görüyoruz, göremeyen mi hakikatı görüyor bilemiyoruz… Biraz daha genişletirsek,’insan en iyi gözleri kapalıyken görür.’ diyen yazarın fazladan görmüş olduğu bir şeyler var demek ki…
Öte taraftan, körlüğümüzün sarrafı kimdir diye sorarsanız, aynalardır derim… Hem bu bildiğimiz aynalardan değil, kendimizi olanca gücümüzle görmeye çalıştığımız insan kardeşlerim, evet bizi bizlere onlar inandırır. Bir çok kez asla bilmeden yaparlar bunu… Öyleki güzel severler ki, biz kendimize onun kör noktasından bakmaya cüret ederiz… Sonrası derin bir körlük… İnsan kendini göremeyecek kadar sevmemeli… İnsan bir başkasını onun kendisini göremeyeceği kadar yüceltmemeli…
İnsan… İnsan…
Görme engelli sanatkar Bijio, bir vakit sonrasında geçirdiği hastalığın zaman içinde işitme yitirilmesine da niçin olacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır…Telaşa kapılır fakat bunun da üstesinden gelecektir… Şöyleki konu alıyor;
“Odamda oturup gün boyu hiçbir şey yapmıyordum. Radyo açık uyuyordum hep, o vakit hâlâ işitebildiğimden güvenilir oluyordum bundan dolayı. Bir sabahleyin annem radyoyu kapatmış, her yer sepsessizdi. Rüzgarın kavak ağaçlarını hışırdatışını duydum, leylakların, mavi yağmurun kokusunu aldım. Sonra kalktım, gidip pencerenin pervazına oturdum, o rüzgarın, o kokuların içine ve birkaç saniye içinde dünyam müthiş değişiverdi. Aklımdan, kendini niye zavallı yerine koyuyorsun ki, ağaçların sesini duyuyorsun hala, diye geçirdim. ”
Her gün bu muhteşem güzelliklerin yanından geçip giderken, Bijio’nun tevekkülünden öğreneceğimiz oldukca şey var.
Kabuslar üstüne bölümünde ;
“İnsanın, biri ya da bir şey boğduğu için nefes alamıyormuş hissine kapıldığı düşler.” dendiğinde bizim karabasan dediğimiz rüyalardan söz edildiğini ve karabasan anlarında kımıldayamamanın bilimsel adının “uyku felci” bulunduğunu öğrenmiş oluyoruz 🙂
“Uyku felci” anında vücutta meydana gelen değişimler ve karabasan olarak görülen ürkütücü şeyin sülietinin bizim bilinçaltı malzemelerimizden oluştuğu gerçeği oldukça ilginçti.
İlgimi çeken ayrıntılardan birisi de karabasanın sırt üstü yatarken görülme ihtimalinin yüksek olduğu gerçeğiydi.
Mesela uyurgezerliğin babadan oğula geçtiğini biliyor muydunuz. Tam olarak budur, bundan dolayı erkeklerde görülme olasılığı oldukca daha çok olmakla beraber, uyurgezer bir insanoğlunun çocuğunun uyurgezer olma ihtimali oldukça yüksektir. Uyurgezerlik çocukluktan sonrasında ki dönemde bir ruhsal problem yaratmaz. Bilimsel araştırmalar uyurgezerliğin psikiyatrik yada nörolojik hastalıkla bağlantısı olmadığını söylese de, alkol almanın, aşırı bitkinlik, kaygı, stres, ilaç kullanımı şeklinde etkenlerin uyurgezerliğin başlıca sebepleri bulunduğunu görmüşlerdir.
Evlatların yaşamış olduğu uyku terörü ile ilgili de oldukca kapsamlı bir bölüm var, bu durumdan muzdarip olan okurların bakmasını tavsiye ederim.
Eseri keyifle okudum ve bilmediğim pek oldukca şey öğrendim.
Tam Jung’dan söz etmeden rüyalar bahsi kapatılır mı diye yazara gönül koymuştum ki, son bölümde bir kısacık yer vermiş, Draaisma’yla atışma şeklinde olmasın fakat notlarımı Jung’ un cümleleriyle bitirmek isterim;
“Rüya, rüyayı gören kişinin aynı anda sahne, oyuncu, suflör, prodüktör, yazar, seyirci ve eleştirmen olduğu bir tiyatro oyunudur.”
C. G. Jung, Toplu Eserler, VIII. Cilt, 509
Derin saygımla… (Eylül Türk)

”Dejavuda insan, bununla birlikte uzak bir geçmişte aynısını tıpatıp yaşamış olduğu duygusunu yaşatan yeni bir durum içinde bulunduğunu bilir. Kuramların bir çok, cevabı, şimdide yaşanmış olan deneyimin sinirsel işlenmesindeki oldukca kısa bir teklemede arar, bu yüzden aynı tecrübe kısacık bir vakit içinde iki kez işlenmektedir. İlk fakat yarı başarıya ulaşmış işleniş, bir gölge ya da yankı şeklinde geride durmakta ve bu sebepten sanki oldukca uzun vakit önceymiş hissini vermektedir. Gerçekteyse hepsi göz açıp kapayıncaya dek olur ve bundan dolayı dejavu her daim tüm durumun tekrarıdır.”
s:179
Düş dokumacısı, rüyalar hakkında yazılmış orta karar bir kitap. İlgi çekici fakat doyurucu değil. Cevaplardan oldukca yarı bırakılmış sorular var. (DeliBilge)

Kabul edelim ki tamamımız gördüğümüz bazı rüyaların anlamını merak etmişizdir, aynı rüyaları gördüğümüz gecelerimiz oluyordur ya da karmaşık gelen rüyalarımız oluyordur işte bu aşamada artık siz de rüya tabirlerine bakmayı bırakıp kendinizi ve bilinçaltınızı bilimsel olarak ele almak isterseniz bu kitabı okuyabilirsiniz :).
Kendimden yola çıkayım üniversiteden mezun olalı seneler oldu sadece hala bazı geceler kendimi sınava girerken buluyorum. Yaz tatillerimin geçmiş olduğu evi hala rüyamda görüyorum ya da kimi zaman o şekilde güzel rüyalar görüyorum ki sabahleyin oldukca mutlu uyanıyorum. Gerçekten oldukca büyük bir bilinmemezlik değil mi bu rüya alemi ?
İşte bu kitapta rüyalar üstüne meydana getirilen onlarca çalışmanın neticelerini okuyabilirsiniz, birçok bilimadamının çalışmalarını bulabilirsiniz, kategorize edilmiş belli başlı rüya tiplerini kendi süzgecinizden geçirip değerlendirebilirsiniz.
Körler ile ilgili meydana getirilen emekler da oldukca merak uyandırıcı. “Doğuştan körlerin düşlerinde görsel imgeler bulunmaz, peki o vakit ne olur düşlerinde ? O boşluk sesler, kokular ve dokunma izlenimleriyle mi doldurulur ? Görüntüsüz düşe gene de düş denebilir mi ? “
Siz de rüyalar ve bilinçaltınızı en başta da kendinizi daha iyi idrak etmek istiyorsanız bu kitaba bir bakın derim. (Dilaylaa)


Düş Dokumacısı PDF indirme linki var mı?


Douwe Draaisma – Düş Dokumacısı kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Düş Dokumacısı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Douwe Draaisma Kimdir?

Douwe Draaisma (1953) Hollanda’daki Groningen Üniversitesi’nde psikoloji ve felsefe eğitimi almıştır ve halen aynı üniversitenin Psikoloji Tarihi ve Teorisi bölümünde öğretim üyeliği yapmaktadır. Utrect Üniversitesi’ndeyken hafıza dilinin metaforik doğası hakkında yazdığı sav 1993’te De metaforenmachine. Een geschiedenis van het geheugen (Bellek Metaforları) adıyla kitaplaşmış ve Hollanda Ulusal Psikologlar Enstitüsü’nün verdiği Heymans ödülünü kazanan kitap hem kendi dilinde hem de çevrildiği sekiz dilde büyük ilgi görmüştür. 2001’de piyasaya çıkan Waarom het leven sneller gaat als je ouder wordt. Over het autobiografische geheugen (Yaşlandıkça Hayat Neden Hızlanır? Otobiyografik Bellek Üstüne) adlı, daha da fazla ilgi gören ve on bir dile çevrilen kitabı da Metis gösterim programındadır. Draaisma bu kitapla Hollanda’da dört ödül almıştır: “En iyi düşünsel tecrübe etme” kitabına verilen J.

Greshoff Ödülü, informasyon ve bilim alanında en iyi araştırma kitabına verilen Euroka Ödülü, Jan Hanlo Edebi Deneme Ödülü ve Ulusal Psikologlar Enstitüsü’nün “psikoloji alanını en iyi tanıtan kitaplara verdiği” medya ödülü. Draaisma deneysel psikolojinin ilk dönemlerinde kesinlik teriminin görevi üstünde yapmış olduğu araştırmaların neticelerini The Age of Precision: F. C. Donders and the Measurement of Mind (2002, Kesinlik Çağı. F. C. Donders ve Zihnin Ölçümü) adlı kitapta yayımlamıştır. 2006 senesinde da Ontregelde geesten. Ziektegeschiedenissen (Akıl Hastalıkları) adlı bir kitabı piyasaya çıkan Draaisma’ nın Hollandalı psikolog-felsefeci Heymans, William James, vakit ölçümünün zamanı ve nörolojinin zamanı mevzusunda yazıya döktüğü çeşitli bilimsel yazıları de vardır.


Douwe Draaisma Kitapları – Eserleri

  • Düş Dokumacısı
  • Yaşlandıkça Hayat Neden Acele Geçer
  • Unutmanın Kitabı
  • Sıla Hasreti Fabrikası
  • Aklın Çıkmazları
  • Bellek Metaforları


Douwe Draaisma Alıntıları – Sözleri

  • İnsan gözlemlemekten, tepki vermekten ve harekete geçmekten vazgeçerse kendi yaşamını yaşamaktan da vazgeçmiş olur. (Yaşlandıkça Hayat Neden Acele Geçer)
  • “Dergi sayfalarındaki yaşlanmış delikanlılar egzotik kumsallarda istedikleri kadar çılgınlık yapsınlar, yeni abonelere ‘hoş geldiniz’ hediyesi, bir gerilim aletidir.” (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • “Yazarların dörtte üçü hayatlarının kitabını yirmi üç yaşından ilkin okumuştu. Daha sonrasında süratli bir düşüş görülüyordu. Hayatının kitabını otuz yada kırk yaş dolaylarında okuyan sadece birkaç yazar vardı.” (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • Rüyalar parça parça sahnlerin kaotik bir halde montajlandığı bir filme benzer. Bu yüzden bu sahnelerin hafızamızda kalmamasına şaşırmamalıyız. (Unutmanın Kitabı)
  • “Bilinçli zihinsel yaşamın doğasına oluşturulan kapının informasyon anahtarı bilinçdışı alanındadır.” Erişilmez olan, fakat bu yüzden de belirsiz olmayan bu bilinçdışı bir yaşamsallık rezervi, bir yaratıcılık kaynağıydı, bilgili zihinsel yaşamın kökeniydi. (Bellek Metaforları)
  • “Bir çok informasyon, bir çok hatıra biz onlarla bir kez daha temas edemeden kaybolur. Unutulup gitmiştir gerçi fakat yokluğu da fark edilmez. Gizli gizli saklı gerçekleşen unutma sürecidir bu.” (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • “Asıl sıla hasreti fabrikası herkesi birer göçmene dönüştüren zamandır.” (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • “En nefes mürekkep bile en kuvvetli hafızadan iyidir.” (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • “Hayat sadece geriye doğru bakarak anlaşılabilir fakat ileriye doğru yaşanmak zorundadır. ” (Kierkegaard) (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • En güzel anılar paylaşılanlardır ve paylaşılan insan artık yoksa, tam da bu anıları bir yük şeklinde algılar insan. (Unutmanın Kitabı)
  • “Gündüz bilinçdışımız, sıkı sıkı kapalı tutulur. Bir sansürcü buradan bilgili yaşantımıza bir sızıntı olmaması için nöbettedir. Uyku esnasında da bu sıkıdüzen devam eder fakat gündüz ki tetiktelik kalmamıştır. Yer değişiklik yapma, yoğunlaştırma ve simgeleştirme, gizli saklı düş düşüncelerinin kılık değiştirmiş olarak sansürcüye gelmesini sağlar; o da uyku mahmurluğundan geçmelerine izin verir. Uyanır uyanmaz sıkıdüzen kendini toparlar. ” (Düş Dokumacısı)
  • Uykusuzluktan mustarip olan hepimiz bir süreliğine kusursuz bir belleğin lanetiyle yaşar. (Yaşlandıkça Hayat Neden Acele Geçer)
  • Asperger ruhsal testlere, suni tanısal durumlara ya da tipolojilerin katı, mekanik uygulamalarına inanmıyordu. Zeka şeklinde kati ölçüme uygun şeklinde görünen bir özellik söz konusuyken bile, mühim olan zeka testinde elde edilmiş puandan ziyade, testin, çocuğun emek harcama davranışı, ilgi alanları ve yaratıcılığıyla ilgili ne söylediğiydi. Zeka kişinin dokunduğu ipliklerden bir tek biriydi ve rengini tüm diğeri iplikler veriyordu. (Aklın Çıkmazları)
  • “Zayıf olduğuna inanılmış olduğu için belleğini zorlamaktan vazgeçen, er ya da geç hafıza sorunlarıyla karşılaşır. ” (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • Einstein bir ışık ışını üstünde meydana gelen bir seyahat hayal etmiştir mesela. Bu şekilde bir seyahat esnasında Einstein aynaya bakacak olsa, aynada kendi imgesini göremezdi, bundan dolayı ışık, ışık hızından daha süratli gidemezdi, dolayısıyla aynaya yetişemezdi. Bu şekilde bir durumda Einstein tıpkı bir vampir şeklinde aynaya baktığında hiçbir şey göremeyecek ve optik süreçlerin gerçekliğinin farkına varacaktı. (Bellek Metaforları)
  • Hakikat nedir?
    Seyyar bir metaforlar ordusu (Bellek Metaforları)
  • “Körlük şeklinde doğuştan bir engel, yaşantıda bir eksiklik duygusuna yol açmıyor, düşlerde dahi. Yalnızca gözleri görenler körlerin karanlıkta yaşadıklarına inanıyor. Karanlık ‘değil, tıpkı aynı nedenden aydınlık olmadığı şeklinde: Karanlık ve aydınlık görsel kavramlar ve tamamlanmamış olan da esasen bunlar. Gelgelelim, edinilmiş engellerde durum değişik.” (Düş Dokumacısı)
  • Yeni anılar oluşurken eski anılara ulaşmak zorlaşıyor. (Unutmanın Kitabı)
  • “Çekingen birisi başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüne büyük ehemmiyet verir. Sonuçta ilgisi çevresine değil çevresinin kendisi ile alakalı fikirlerine yöneliktir.” (Sıla Hasreti Fabrikası)
  • “Hayat sadece geriye doğru bakarak anlaşılabilir fakat ileriye doğru yaşanmak zorundadır.” (Sıla Hasreti Fabrikası)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş