www.habertuar.com
Sunucu Ece Erken’in avukat eşi Şafak Mahmutyazıcıoğlu, üç hafta evvel uğradığı silahlı hamle neticeyi hayatını yitirmişti.
Çift, evlilik haberini, “Herkese selam. Biz evlendik. Mutluluğumuzu sizinle paylaşmak istedik. Başta ailemize, sonra arkadaşlarımıza, sevenlere, yanımızda olan herkese teşekkür ederiz” iletisiyle duyurmuştu.
Ancak üç hafta evvel avukat Şafak Mahmutyazıcıoğlu, İstanbul Bakırköy’de bir balık lokantasında silahlı atağa uğramış ve yaşamını kaybetmişti.
Eşinin vefatıyla güç günler yaşayan Ece Erken, Instagram hesabından yaptığı açıklamalar ile başkaldırı etti:
“NEYE YANAYIM BİLMİYORUM Kİ…”
“Neye yanayım öğren ki, hangi birine? O gün evden çıkmak istemeyen, play station oynamayı isterken Fikret Orman, Serkan Yazıcıoğlu, Ahmet Ürkmezgil, Fatih Doğan ile yeniden Beşiktaş’la alakalı toplantıya gitmene mani olmayan kendime mi? ‘Gel, evin oralarda yapın’ dedim onda dahi ‘Ahmet Ürkmezgil’in eşi yoğun bakımda bizim balıkçıya yakın sağlık kurumunda eşi, ne olur ne olmaz, eşine bir şey olur orada olsun’ demiştin, onda dahi yeniden başkasını düşünmüştün, o gece seni kimse düşünmese de, sen herkesi düşünürdün…”
“Yaşamda hiçbir şey olamamış, dışlanmış, hiç beğen anca silahla kendini mafya sanan, katiller Kadir Yasak, Ali Yasak, Seccad Yeşil, Serkan Dakman ve öteki magandalara mı yanayım, verdikleri palavra ve trajikomik ifadelere mi? Yoksa senin aslanlar gibi tek başına çabana suskun kalan güya masada oturduğun dostlarına mı?”
“ADAM DİYE GEZİYORLAR YA HÂLÂ ŞAKA GİBİ”
“Adam diye dolaşıyorlar ya hâlâ şaka gibi.
Neye yanayım yeniden suskun kalan ekmek verdiğin Cundalı personeline mi? Sen kan kaybederken dakikalarca ambulans beklenmesine mi? Kimse mi otomobiline almamış, us edememiş? Sanki boynuna bir şey olmuş al arabana götür işte! Ya ikinci gün Cundalı’nın açılması? Sen oslan 40’ını beklerdin, hatta kapardın o mekanı öyle adamdın sen sevgilim, sen de maddiyat değil maneviyat vardı. Senin yanında başkasına bunlar olsaydı yeniden kendini siper ederdin tıpkı Beşiktaş’la alakalı hiç kabahatin yokken kendini siper ettiğin gibi, kurultaya dahi aslanlar gibi tek başına gidip yargıla şeyleri sahiplenmen gibi.”
“BÜLENT AĞABEYİM’ DEDİĞİN KALLEŞ ÇIKTI”
“Hiç ödlek olmadın, kimsenin ardındaya saklanmadın aşkım sen.
Borcu olanlar ‘borcu vardı’ diye dolaşıyor çevrede. Mesela ‘Bülent abim’ dediğin kalleş çıktı be aşkım. Benimse bütün de senin istediğin oldu darıl olduğum, barışmamı istediğin herkes geldi. Senin benim için çok üzüldü, zira senden çıkarları yokmuş. Hele değerlin Türkan teyzen yalnız bırakmadı, daha evvel tanışamadığım akrabaların sağ olsun hep aradı beni. Öyle yüce gönüllü bir adamdın ki sen Eymen’in mektep giderinden, sıhhat sigortasına kadar düşünen, her anlamda babasız geliştirdiğim evladıma aslanlar gibi babalık yapan adam gibi adamdın.
Allah’ım belki de yükünü baktı, üzüldü yanına aldı seni. Şu an allahın izniyle cennetten bizi izliyorsundur, ‘üzülme’ diyorlar aşkım ‘sen üzülürsen üzülür’ diyorlar. Ne olur üzülme ama ben çok güç direniyorum. 5 kilo verdim, yanımda olsaydın belki sevmez ayrılırdın benden. Keşke böyle olmasaydı ama rabbim sabredemeyeceğin yük vermezmiş bu da benim imtihanım, çok çaba ettik, ilk defa bu kadar çok hoşlanıldım ben de çok ama çok beğendim. Allah senden razı olsun varsa hakkım sonuna kadar helal olsun.
Davanın peşinde olacağım ağırlaştırılmış müebbet aldıkları gün yüküm az da olsa gevşeyecek, seni son soluğuma kadar beğeneceğim, ismini yaşatacağım.”
“ALLAH DÜŞMANIMIN BAŞINA BİLE VERMESİN”
“Acımı ancak yaşayanlar anlar, gece olsun istemeyenler, ateş düştüğü yeri yakıyor. Herkes yaşamına mutlu mesut devam ediyor benimse her günüm aynı. Allah düşmanımın başına dahi vermesin, sabır diliyorum kendime, sevdiklerinin yokluklarıyla denenen herkese.
