Eğitim

Eski Türk Seciyye ve Ahlakı – İsmâil Hâmî Dânişmend Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Eski Türk Seciyye ve Ahlakı – İsmâil Hâmî Dânişmend Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Eski Türk Seciyye ve Ahlakı kimin eseri? Eski Türk Seciyye ve Ahlakı kitabının yazarı kimdir? Eski Türk Seciyye ve Ahlakı konusu ve anafikri nedir? Eski Türk Seciyye ve Ahlakı kitabı ne konu alıyor? Eski Türk Seciyye ve Ahlakı PDF indirme linki var mı? Eski Türk Seciyye ve Ahlakı kitabının yazarı İsmâil Hâmî Dânişmend kimdir? İşte Eski Türk Seciyye ve Ahlakı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: İsmâil Hâmî Dânişmend

Yayın Evi: İstanbul Kitabevi

İSBN:

Sayfa Sayısı: 243


Eski Türk Seciyye ve Ahlakı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“türkler oldukca yaşarlar ve azca hasta olurlar .bizim memleketlerdeki böbrek hastalıkları ve daha bir sürü tehlikeli hastalıkların asla birini bilmezler. öyleki zannediyorum ki, türklerin bu muhteşem sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden bin de sık sık hamama gitmeleri ve yiyip içmedeki itidalleridir. bundan dolayı azca yiyecek bölgeler, hıristiyanlar şeklinde karma karışık şeyler yemezler, umumiyet itibariyle içki âlemleri yapmazlar ve daima idman yaparlar.” (m. de thevenot-relation d’un voyage fait an levant-1665, paris.) sayfa 148

”yiyeceklerden ilkin ve yemekten sonrasında ellerini yıkamak türkler içinde o denli umumi bir âdet hükmünü almıştır ki, insanların el yıkamalarına vesile olmak suretiyle tanrı’ın gıdaları yaratmış olduğundan adeta bir darb-ı mesel şeklinde bahsederier.” (ricaut-histofre de i’etat present de l’empire ottoman (6701 paris.)

“türkler, avrupa’da ekseriyetle rastlantı edilmiş olduğu şeklinde insanların yiyecek yedikleri veyahut yıkanıp temizlendikten sonrasında yeniden yiyecekleri kaplarda köpeklerin de yiyecek yemesine müsaade etmezler. frenklerin bu hali sık sık tecviz etmelerinden dolayı onlardan (köpekler!) diye bahsederler. bundan dolayı avrupa’da oldukca kez sofraya köpeklerin de kullanmış oldukları kaplarla yiyecek getirilir.”

“ev iaşesine erişince, senede bir ölçek pirinçle bir kaç çömlek erimiş yağ ve bir kaç türlü kuru yemiş kalabalıkça bir ailenin belli başlı erzakıdır. tüm şarklıların gürbüz ve güçlü insanoğlu olmasının bence yegane sebebi işte bu kanaatkârlıklarıdır .”

“… yüzler, eller, ayaklar, tertemiz, yamalı giyim pek azca ve hele kirlisi derhal asla yok, tüm ictimai sınıflar içinde umumi ve mütekabil bir saygı ve riayet manzarası göze çarpıyor.” (edmondo de amicis -constantinople -1883, paris.)


Eski Türk Seciyye ve Ahlakı Alıntıları – Sözleri

  • _Türklerle birlikte yaşayan öteki anasır da onlara imrenerek bu güzel hayrat ve hasenat örneklerini kendi fikirlerine münhasır kalmak şartiyle bile olsa taklide kalkışıp muhtaçlarının gereksinimlerini temin ettikleri için, yukarıda söylediğim şeklinde tüm Türkiye’de derhal hiçbir dilenciye rastlantı edilmez.”
  • Türkiye’de çocuklar yetişip adam oldukları vakit analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakla iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları halde, başka memleketlerde oldukca kez çocuklar olgunluk çağına girer girmez anaları ile babalarından ayrılmakta, mali menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe münakaşa etmekte ve hatta kimi zaman kendileri refah içinde yaşadıkları halde onları sefalete yakın bir yaşam içinde bırakmakta ve zavallılara karşı adeta yabancılaşmaktadırlar.
    (Dr. A. Brayer – Neuf annees a Constantinople, 1836 baskısı, 225 ve 226 ncı sayfalar)
  • Eski Türkler öldükten sonrasında bile hiç kimseye muhtaç olmamak için kefen paralarını daima üzerlerinde taşımayı ulusal bir tane haline getirmişlerdir.
  • Meziyetlerinin temin etmiş olduğu üstünlüklere tevazu faziletini zammeden (ekleyen) bir kimse, üstündeki yemişlerin çokluğundan dolayı başını yere doğru eğen bir ağaç dalına benzer.
  • Bir darb-ı-sorun gore uygun zamanda sıla için vatanıyla ana-babasını ziyarete gitmek, hac için Mekke’ye gitmek kadar önemli bir vazifedir.
    İşte bundan dolayı bir uşak efendisinden sılaya gitme müsaadesini isteyecek olursa, efendi uşağın günahını yüklenmeksizin bu müsaadeyi vermemezlik edemez.
    (Demetrius Cantimir – Historie de I’Empire Ottoman, 1743 baskısı, birinci cilt, sayfa 154)
  • “Ağırbaşlılık, ciddiyet ve vekar yalnız büyüklere de münhasır değildi; minik çocuklar bile ağırbaşlı, ciddi ve vekur oldukları için gürültü ve patırtı etmezler, yavaş konuşurlar ve kimseyi rahatsız etmeyecek oyunlar oynarlardı.”
  • At, merkep vesaireye haddinden fazla yük taşıtmak kanunen yasak olduğundan, zabıta kuvvetleri bu şeklinde hareketlerde bulunanları takip edip hayvanı dinlendirmek ve sahibine de ceza olarak aynı yükü taşıtmakla mükelleftirler.
  • “İstanbul’da gündüz olduğu şeklinde geceleyin de insan hiçbir mürettep (düzenlenmiş) saldırı korkusu olmadan dolaşabilir. Zaten ahali bilhassa evlerde hırsızlık vakaları olmamasına büyük bir takayyütle (üzerine düşme) itina gösterir. Şundan dolayı öyleki bir olay cereyan eden sokağın tüm sakinleri çalınan malın tazminiyle mükelleftir.”
    Fransız Müelliflerinden A.L. Castellan – 1811
  • Eski Türkiye’de terbiye ve nezaket bakımından derslik farkı yoktur: Halk terbiyesi ile aristokrat terbiyesi aynı şeydir; işte bundan dolayı İstanbul’a gelen Garp müdekkikleri kayıkçıların terbiye ve nezaketine bile fanatik olmuşlardır.
  • Avrupalılar içinde nezaket iç yüzü örten bir perdeden ibaret olmasına rağmen, Türkler içinde son aşama samimi bir teamüldür.


Eski Türk Seciyye ve Ahlakı İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Mutlaka okunmalı: Bu kitabın güzel tarafı ne biliyor musunuz? Bizi, pardon ‘eski bizi’ biz anlatmıyoruz, bizzat yabancı müellifler, düşünürler ve seyyahlar konu alıyor. Sahnede ‘eski biz’ varız, fakat söz onların… Kitabın bazı bölümlerini gözlerim dolu bir halde okudum. Şundan dolayı dürüstlük, namus, helal-haram ve tinsel değerler mevzusunda nereden nereye geldiğimizi görmek beni ziyadesiyle üzdü. Bu tinsel değerler mevzusunda Avrupa’nın o yıllarda yıkım bir durumda bulunduğunu biz değil kendi objektif müellifleri, fikir adamları kitaplarında yazmış. Bu mevzuda Avrupa’nın bizi örnek alıp bizlere benzemeye emek vermesi gerekirken tam tersine biz Avrupalılaşacağız diye gitgide onlara benzemişiz. Bizim Avrupa’dan almamız ihtiyaç duyulan şey emek verme disiplinleri, üretim metodları şeklinde konulardı. Bu iğrenç eğlence ve toplumsal yaşam yaşantısı değildi. Avrupa’nın da bizlerden alması ihtiyaç duyulan şeyler işte bu kitapta gene kendi yazarları ve seyyahları tarafınca anlatılan tinsel değerlerdi. Bu bahsettiğim karşılıklı alımlar yapılsaydı işte o vakit bu dünya şu anda oldukca daha rahat ve ferah bir halde olabilirdi. Tüm dünya insanları yazık ettik kendimize! (Serdar Toprak)

   Eski Türk’lere…
Eser 1900’lü yılların ilk yarısında yayımlanmıştır.
Toplamda 17 başlık altında toplanıp yazılmıştır.
Bu başlıklar: Kolluk kuvvetlerine asgari seviyede gereksinim duyulması, doğruluk ve namus, edep ve hayâ, terbiye ve nezaket, aile terbiyesi, temizlik,havanlara ve bitkilere gösterilen şeflat şeklinde birbirinden mühim mevzuları içermketedir.
Bu başlıklara baktığımızda devlete ve millet arası sağlam bağların etken sebepler olduğu kanısındayım.
Bu derleme işi genel olarak takriben 1700 ve ortalama 1900’lü seneler içinde Batı’da ( o zamanki adı itibariyle) yayımlanmış eserlerden “Eski Türkler” için mevzu edilen metinleri kapsamaktadır. Bölümlerin sonunda yazar kendince önemli noktaları maddeler halinde sıralar.
Eserin son konusu da fazlaca çarpıcıdır: “Eski Türkler” ve “Yeni Türkler”i (Tanzimat süreci ve sonrası nesil) karşılaştırır ve  yozlaşma meydana geldiği sonucuna varır.
Batı’da piyasaya sürülen bu yapıt sahipleri; seyyahlar, devlet görevlileri, tutsak olmuş kişiler şeklinde çeşitli sebepler ile Osmanlı sınırları içinde bulunup, yaşadıkları, gördükleri vakaları, anılarını, çıkarılan derslerden mevzu edinen yazılardır. Bu yazarlar içinde Türk’lere sempatisi olanlar da vardır, hali ile düşmanca duygular besleyenler de vardır. Çarpıcı kısmı ise bu düşman duygulara karşın gene de Türk’lerin iyi meziyetlerinden bahsetmemekten geçemezler.
Son olarak günümüz ile ölçme edince arada yar olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. (Emre YALDIRAN)

Batılı yazar ve seyyahların, eski Türklerin karakter ve ahlâk yapısını kimi zaman dostça, kimi zaman düşmanca, bir çok vakit hayranlıkla kaleme aldıkları yazıları,İsmail Hakkı DANİŞMEND’in eleştiri ve tahlilleriyle birlikte okuyoruz.
Batı kaynaklı alıntı bölümlerde kimi zaman tekrara düşülmüştür.Mamafih bu tekrarlar sonrasında; yazarın mevzu ile ilgili değişik yorum ve eleştirilerine yer verilmesi durumun göze batmasını engelleyip, yararlı olmasını bile elde etmiştir.
Kitabı okurken; bir taraftan üstün anlama kabiliyetine haiz, sevgisinin kapsama gücünün üstünlüğü ve yaratılmış tüm varlığa sonsuz sevgi ve saygı besleyen Eski Türkün, islamiyet tacı ile beraber yeni bir medeniyete öncülük edişinin gururunu hissederken; bir taraftan da tanzimat sonrası yetişen ,atalarının pabucu olamayacak,şık ve züppe yeni Türkün hüznünü hissediyoruz.
Bir Türk gencinin kat’i surette okuması ihtiyaç duyulan bir kitap.
Iyi okumalar dilerim. (Selin Altuntaş)


Eski Türk Seciyye ve Ahlakı PDF indirme linki var mı?


İsmâil Hâmî Dânişmend – Eski Türk Seciyye ve Ahlakı kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Eski Türk Seciyye ve Ahlakı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmâil Hâmî Dânişmend Kimdir?

Babası Cebel-i Garbî mutasarrıfı Emir Mehmed Kâmil Beğ’dir. Orta tahsilini Beyrut ve Şam’da tamamladı. İstanbul’da Mekteb-i Mülkiye’yi bitirmeden evvel, Fransa’da Pâris College’de Fransızca okudu. İstanbul Mâliye Mektebi, Edebiyât Fakültesi ile Mülkiye Mektebi’nde Dinler Târîhi ve Siyâsî Târîh dersleri verdi. Bağdat’ta Hukuk Mektebi Müdürlüğü yapmış oldu. Kendi gayretiyle Nisan 1919’da çıkardığı Memleket Gazetesi ile Hâkimiyet-i Milliye, İrâde-i Milliye gazetelerinde neşrettiği yazılarıyla Millî Mücâdele’yi destekleyen aydınlardandır. Sivas Kongresi’ne katılan delegeler içinde yer aldı. Cumhuriyet’ten sonrasında resmî bir vazife almadı. Kendini tamâmıyla Türk ve İslâm Târihi araştırmalarına verdi. Çalışmalarını otuzdan fazla kitapta topladı.

“Îzâhlı Osmanlı Târîhi Kronolojisi” adlı eserine târih araştırmalarında günümüzde de sıkça başvurulmaktadır. Bilhassa “Îzâhlı Osmanlı Târîhi Kronolojisi” adlı kitâbında, devşirmelerin Türk milletine yapmış olduğu ihânetlerin üstünde durdu. Eserlerinde Türk milliyetçiliğinin pek oldukca temel iddiasını dile getiren Dânişmend, 12 Nisan 1967’de İstanbul’da vefât etti.

Türk-İslâm Târîhi’ne âit birçok eseri bulunan Dânişmend’in; Türkçe-Osmanlıca-Fransızca Sözlük, Destan ve Dîvan Edebiyâtı’nda İstanbul Sevgisi, Türkçe Resimli Büyük Dil Klavuzu adlı eserleri Türkçe husûsundaki önemli çalışmalarıdır.


İsmâil Hâmî Dânişmend Kitapları – Eserleri

  • Türkler ve Müslümanlık
  • Eski Türk Seciyye ve Ahlakı
  • Batı Kaynaklarına Nazaran İslam Medeniyeti
  • Tarihi Hakikatler
  • Türkler Niçin Müslüman Oldu?
  • Türklük Meseleleri
  • İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi
  • Türkler
  • Fetih ve Fatih
  • Garp İlminin Kur’an-ı Kerim Hayranlığı
  • 31 Mart Vak’ası
  • Rabia Hatun Şiirleri
  • Garp Membalarına Nazaran Eski Türk Demokrasisi
  • Ali Suavi’nin Türkçülüğü
  • Fatih ve Fetih


İsmâil Hâmî Dânişmend Alıntıları – Sözleri

  • Ne kadar alçağım: Nâzan 1948’de öldü, ben 1949’da hâlâ yaşıyorum. (Rabia Hatun Şiirleri)
  • HENRi MATHiEU NAZARiYESi
    Birinci cildin ilk doksan sahifesi Türk ırkının menşeinden itibaren Osmanlı devletinin zuhuruna kadar geçen umumi Türk tarihiyle etnoloji bahislerine temas ediyor: Ondan sonrasında Türklük Meseleleri)
  • Karmatiler, 930 tarihinde Mekke’yi yağma edip 30,000. Müslümanı kılıçtan geçirdiler ve pek oldukca ganimetler alıp götürdüler. Kabe örtüsüyle Hacer-ül-Esved de bı miyandaydı. (Türkler ve Müslümanlık)
  • Bu meselenin çeşitli Batı kaynaklarında açıklaması vardır.Mesela meşhur tarihçi Seignobos’un “Histoire de la civilisation ancienne” adındaki eski medeniyetler tarihinin 1905 Paris baskısının 41’inci sayfasındaki(1) numaralı haşiyede eski Roma’dan söz edilirken çoğunlukla biri doğuda biri batıda iki imparator olduğu kaydedilir;imparatorlar ikidir fakat imparatorluk birdir!Bu iki hükümdarın biri Roma’da ve biri de İstanbul’da oturmuş olduğu vakit bile ikisi bir şahıs sayılmıştır!Bunların herhangi birine hitap edilirken ikisine birden hitap edilir şeklinde “siz”demek işte bundan dolayı âdet olmuştur.Daha eski devirlerde Doğunun ve Batının tüm imparatorları ile krallarına “sen”diye hitap edilmiş olduğu halde Romalıların “siz”tabiri gittikçe her tarafa yayılmış ve nihayet halk tabakaları içinde da mecburi bir nezaket tabiri haline gelmiştir. (Tarihi Hakikatler)
  • İnkarına olanak olmayan bir hakikat vardır; İslamiyyet Oğuz-Türklüğünden ne kadar kuvvet almışsa, Türklük de İslamiyet’ten o denli kuvvet almış ve netice itibariyle İslamiyyeti Türklük ve Türklüğü de İslamiyyet yaşatmıştır. (Türkler ve Müslümanlık)
  • Eski Türkler öldükten sonrasında bile hiç kimseye muhtaç olmamak için kefen paralarını daima üzerlerinde taşımayı ulusal bir tane haline getirmişlerdir. (Eski Türk Seciyye ve Ahlakı)
  • “Yıkılubdur bu cihân sanma ki bizde düzele
    Devleti çarh-ı denî virdi kamu mübtezele
    Şimdi ebvâb-ı sa’âdetde gezen hep hazele
    İşimiz kaldı hemân acıma-i Lem-yezel’e.”

    III. Mustafa (1756-1774) (İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi)

  • Türklüğü ve Türk tarihini yalnız Osmanlılarla müslüman Türk devletlerine hasretmeyip tıpkı (Süleyman Paşa) şeklinde çeşitli kollara ayrılmış büyük bir câmia şeklinde incelem eden (Ali Suâvi)nin bu husustaki fikirleri «Irk», «Dil» ve «Umumî kültür»
    sahalarına ilişkin üç ana teze ayrılabilir. Bu tezleri şu şekilde hulâsa edebiliriz:

    1- Türk ırkı askerî, medenî siyasî rolleri itibariyle tüm ırklardan üstün ve eski bir ırktır;
    2- Türk dili dünyanın en varlıklı ve en muhteşem dilidir: Avrupa’nın en büyük dilleri bile Türk diline nisbetle geridir;
    3- Türk ırkı dünya kültür tarihinde en büyük görevi oynamış ve bilhassa islâm kültürünü Türkler vücuda getirmişlerdir. (Ali Suavi’nin Türkçülüğü)

  • Avrupalılar içinde nezaket iç yüzü örten bir perdeden ibaret olmasına rağmen, Türkler içinde son aşama samimi bir teamüldür. (Eski Türk Seciyye ve Ahlakı)
  • Nâmık Kemâl’in oğlu rahmetli dostum Ali Ekrem Bey anlatmıştı: Bir gün babasından oldukca hoş bir mektup almış; hâfızâsına nakşolup kalan bu unutulmaz mektup aynen şu şekilde imiş: “Ekremciğim ne yapacağımı bilmediğim için sana mektup yazıyorum. Ama ne yazacağımı da bilmediğim için sözüme son veriyorum; gözlerinden öperim!”
    [İsmâil Hâmi Dânişmend, Tarihî Hakîkatler, 1978, c. 1, s. 354] (Tarihi Hakikatler)
  • Oğuzhan’ın dehası yalnız cihangirlik sahasına münhasır değildi. Teknik saha ve teşkilatçılıkta da misli yoktu. Mesela ”ıslıklı oklar’ı işte o buluş etmiş ve ve fetihlerinde buluşundan oldukca faydalar görmüştür. (Tarihi Hakikatler)
  • “(Ali Suâvi) eskiliğini ve eski yazısını savunma etmiş olduğu Türk dilinin tüm dillerden üstün oluğunu da kanidir..(Nüsha3, s. 116.)” (Ali Suavi’nin Türkçülüğü)
  • Profesör Henri Maspero’nun “Eski Çin / La Chine antique” ismindeki eserinin 1927 Paris baskısının 107’nci sayfasında süregelen açıklamalara gore, eski Çin toplumu yalnız asil ve köylü sınıflarına ayrılan bir kütledir. Köylü hacminin büyük bahar bayramları vardır. Bu bayramlarda genç kızlarla delikanlılar on beş yaşlarından itibaren açık havada açıkca öpüşmeye başlarlar. Bu hâl yaz sonuna kadar sürüp gider. Ertesi bahar aynı çiftler aynı hayata devam edebilecekleri şeklinde âşıklar sevgili ve sevgililer de âşık değiştirebilir ve bu durum, adam otuz kız da yirmi yaşına gelinceye kadar öyleki devam eder. Eğer sonbaharda kızlar hamile duracak olurlarsa sadece işte o vakit nikâhları kıyılabilir! Netice itibariyle adam on beşinden otuzuna kadar on beş hanım, kızlar da gene on beş yaşlarından yirmi yaşına kadar beş adam değişiklik yapma hakkına haizdir. Eski Çin töresi işte bu şekilde bir töredir. (Türkler Niçin Müslüman Oldu?)
  • Asırlardan beri tüm dünyada kullanılan ve tüm ilimlerin teşekkül ve tekamülünde amil olan kağıt, bir İslam icadıdır. (Batı Kaynaklarına Nazaran İslam Medeniyeti)
  • Arap müelliflerine gore Türk olan «Ye’cuc ve Me’cuc» ırkının bir kolu da «Nesnas» taifesidir! Bu taife de oldukca uzun ve oldukca kısa olarak iki kısma ayrılır ve «çengel şeklinde tırnaklari», «canavar şeklinde dişleri» olduğundan bahsedilir! Çeneleri «dev çenesi» ne benzetilir ve tüm vücutları «kıllarla kaplanmış» gösterilir ! Ne yazık ki, dindaşlarımız olan Arap alimleri, Ehl-i-Salip ordularına karşı memleketlerini savunma edip kendilerini rahat yaşatan Türklere hem din, hem ilim namına işte bu şekilde safsatalar isnadından geri kalmamışlardır. (Türklük Meseleleri)
  • “İslâmın müessisi öteki bir cihetten de zamanımızın meseleleriyle ilgi ve bağlantı halindedir: Çünki O, tarihin kaydettiği ilk içtimâî ve beynelminel inkılâbın âmilidir.”
    -Raymond Lerouge (Türkler ve Müslümanlık)
  • Meziyetlerinin temin etmiş olduğu üstünlüklere tevazu faziletini zammeden (ekleyen) bir kimse, üstündeki yemişlerin çokluğundan dolayı başını yere doğru eğen bir ağaç dalına benzer. (Eski Türk Seciyye ve Ahlakı)
  • Kopernik, İslam ilminden almış olduğu feyiz ile dünyanın hem kendi çevresinde hem güneşin çevresinde döndüğünü tespit etmiş olduğu vakit, Hristiyan karanlıkçılığına karşı büyük bir hata işlediğini hissettiği için kanaatini ölünceye kadar bir sır şeklinde saklamak mecburiyetinde kalmış ve ünlü eseri De Revolutionibus sadece 70 yaşlarında öldüğü gün neşredilip ortaya çıkabilmişti! (Batı Kaynaklarına Nazaran İslam Medeniyeti)
  • Oğuz han, dünyayı fethetmiş, yüz on altı yıl yaşamış ve hâkimiyyet timsalî olan altın yayla üç oku ölümünden evvel oğulları içinde paylaşmıştır. (Türkler ve Müslümanlık)
  • İkinci Meşrutiyet’ten itibaren yurdumuza giren bazı Mongolların yaptıkları propagandalardan dolayı bugünkü yarı aydınlarımız içinde artık bir millî kahraman sayılmaya süregelen Türk ve Islâm düşmanı Timurlenk hakkında birçok menkıbeler rivayet edilir. Bunlardan biri de işte bu kârınca menkıbesidir. Rivayete gore Timur ilk lütuhatı esnasında bigün bir bozguna uğradıktan sonrasında çadırına çekilmiş; işin içinden iyi mi çıkacağım düşünürken çadır bezinin üstünde bir karıncanın tırmana tırmana yukarı çıktığını görmüş. Hemen bir fiske atıp yere düşürmüş, gene düşüncelerine dalmış. Bir iki dakika sonrasında hayvanın yeniden yukarı çıkmaya başladığını görmüş. Bir fiske daha atmış. Ama birazcık sonrasında gene aynı manzarayla karşılaşmış. Bu hâl üç dört kere daha tekrarlanınca Timurlenk nihayet elini alnına vurup:
    İşte şimdi anladım, bunu bana bu karınca öğretti. Geleceğe egemen olınanın yegâne çaresi’ sebat etmektir! Demiş ve ondan sonrasında ömrü süresince bu esastan ayrılmamış!.. (Tarihi Hakikatler)



YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş