Eğitim

Kızıl Kraliçe – Matt Ridley Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kızıl Kraliçe – Matt Ridley Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kızıl Kraliçe kimin eseri? Kızıl Kraliçe kitabının yazarı kimdir? Kızıl Kraliçe konusu ve anafikri nedir? Kızıl Kraliçe kitabı ne konu alıyor? Kızıl Kraliçe PDF indirme linki var mı? Kızıl Kraliçe kitabının yazarı Matt Ridley kimdir? İşte Kızıl Kraliçe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Matt Ridley

Çevirmen: Erhun Yücesoy

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750818424

Sayfa Sayısı: 452


Kızıl Kraliçe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hayvanlar ve bitkiler asalakların niçin olduğu enfeksiyonu savuşturmak için cinsel evrim geçirdiler. Nereden nereye geldik. Artık erkekler sarı saçlı, genç ve ince belli bayanları tavlayıp ilişki oluşturmak için lüks otomobillere, güce ve paraya gereksinim duyuyorlar… Cinsellik ve evrimin nasılları ve sebepleri ile alakalı bilimsel tartışmalara dair fazlaca parlak bir emek verme.

-Independent-

Ridley insanbilim ve zoolojinin oluşturduğu arkaplanda fazlaca varlıklı örneklerle Evrim Teorisi’ne ve bilhassa cinsel evrime Darwin’den sonrasında meydana getirilen katkıları değerlendiriyor. İnsanın cinsel davranışıyla başka türlerin davranışları arasındaki paralelliklere de vurgu yaparak kışkırtıcı olmayı başarıyor.

(Tanııtım Bülteninden)


Kızıl Kraliçe Alıntıları – Sözleri

  • her çağda ve her yerde, erkekler adeta karılarının cinsel organlarının mülkiyetine haizmiş benzer biçimde davranır.
  • “Eğer bayanlar olmasaydı, dünyadaki tüm malın mülkün anlamı kalmazdı.”
    —Aristotle Onasis
    “Güç en büyük afrodizyaktır.”
    —Henry Kissinger
  • ne kadar hizli kosarsaniz, dunya da sizinle o denli hizli hareket eder ve daha azca ilerlemis olmuş olursunuz. yasam, bir oyun kazandiginizda, sonraki oyuna tamamlanmamış bir piyonun dezavantajiyla basladiginiz bir satranc turnuvasidir.
  • Her şey bir insanın, kıymetli bir parça balık ya da balı kısa bir ilişki karşılığında komşunun çekici karısı ile hisse­laşmasıyla başladı ve bir pop yıldızının Mercedes’ine bir man­ken atarak gezmesiyle devam etmekte. Balıktan Mercedes’e ta­rihte hiçbir kopukluk yaşanmadı: İster deriler ve boncuklar, is­ter saban ve öküz, isterse de kılıçlar ve kaleler vesilesiyle ol­sun. Zenginlik ve güç, bayanlara ulaşmanın, bayanlar ise gene­tik ebediyete ulaşmanın araçlarıdır.
    Aynı şekilde, günümüz hanımının zihninin derinliklerin­de aynı rahat avcı-toplayıcı hesap cetveli vardır ve bu, pek deği­şime uğrayamayacak kadar yeni evrim geçirmiştir: Evlatların için yiyecek ve bakım sağlayabilecek bir koca elde etmeye çaba­la; bu evlatların birinci derslik genlere haiz olmasını sağlayacak bir âşık bul. Eğer hanım fazlaca talihli ise bu adamların her ikisi de aynı şahıs olacaktır. Her şey bir kadının kabiledeki en iyi bekâr avcı ile evlenmesiyle ve en iyi evli avcı ile ilişki yaşaması ve dolayısıyla evlatları için varlıklı bir gıda kaynağını güvence altına almasıyla başladı. Zengin bir kodamanın karısının, büyüdükçe iri yarı koruma görevlisine benzeyen bir çocuk doğurmasıyla devam etmekte.
    Erkekler bakım, para ve gen sağlayıcı olarak istismar edilir.
  • Cerrah bir vücudu kestiğinde neyle karşılaşacağını bilir. Örne­ğin, eğer hastanın midesini arıyorsa her hastada midenin değişik bir yerde olmasını beklemez. Herkesin midesi vardır, insan mi­delerinin tümü kabaca aynı şekle haizdir ve vücutta aynı yerde durur. Şüphesiz farklılıklar vardır. Bazı insanların mideleri sağ­lıksız, bazılarınınki minik ve bazılarınınki de bir seviyede biçim­sizdir. Fakat farklılıklar benzerliklere kıyasla fazlaca azdır. Bir vete­riner ya da bir kasap, cerraha fazlaca daha değişik türde midelere dair eğitim verebilir: Farklı bölmelerden oluşan büyük inek mideleri, küçücük fare mideleri, bir seviyede insan midesine benzeyen domuz mideleri. Tipik insan midesi diye bir şeyin mevcut olduğu­nu ve bunun insan olmayan canlıların midelerinden değişik oldu­ğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.
    Aynı şekilde, tipik bir insan doğasının mevcut olduğu da bu kitabın varsayımıdır. Amacı da söz konusu doğayı araştır­maktır. Tıpkı mide ameliyatı icra eden cerrah benzer biçimde bir psikiyatr da, hastası koltuğa uzandığında her türden temel varsayımı yapabi­lir. Hastasının, aşkın, haset etmenin, güvenmenin, düşünmenin, konuşmanın, korkmanın, tebessüm etmenin, pazarlık yapmanın, imrenmenin, rüya görmenin, hatırlamanın, şarkı söylemenin, irdelemenin, yalan söylemenin anlamlarını bildiğini varsayar. Kişi yeni keşfedilmiş bir kıtadan dahi gelse, zihni ve doğasına dair her türden varsayım gene de geçerlidir. 1930’larda Yeni Gine’deki, dünyadan kopuk yaşayan hatta dış dünyanın varlığından bile habersiz kabilelerle ilk kez temas kurulduğunda, yerlilerin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, herhangi bir Batılı benzer biçimde güldükleri ve kaş çattıkları görüldü, oysa Batılılarla ortak ataları son olarak yüz bin yıl ilkin yaşamıştı. Bir babunun “gülmesi” tehdit emaresidir; bir insanoğlunun gülmesi ise keyif emaresidir: Bu insan doğasıdır ve ezelden beri böyledir.
  • Genler bir organı oluşturup çalıştırmaya ya­rayan ve DNA denilen dört harfli bir alfabeyle yazılan biyokim­yasal tariflerdir. Normal bir insanoğlunun vücudundaki her hücre­de 30.000 genden ikişer kopya vardır. 60.000 tane insan geninin toplamına genom denir ve bu genler kromozom denen şerit halin­deki 23 tane cismin üstünde bulunur. Bir adam bir hanımı ha­mile bıraktığında, spermlerinden her biri her genin bir kopyası­nı taşır ki bu da 23 kromozom üstünde bulunan 30.000 tane gen anlama gelir. Bunlar kadının yumurtasındaki 23 kromozomda bu­lunan 30.000 gene ilave edilerek 30.000 çift gen ve 23 çift kromozom­dan oluşan eksiksiz insan embriyosunu meydana getirir.
  • Ceylan için mühim olan çitalardan değil öteki ceylanlar­dan süratli olmaktır. (Arkadaşıyla beraber bir ayının saldırısına uğrayınca koşarak kaçan bir felsefeciye dair eski bir mesel var­dır. Mantık yürüten arkadaşı “Faydası yok. Asla bir ayıdan daha süratli koşamazsın” der. Felsefeci ise “Ayıdan daha süratli koşmak zorunda değilim ki” diye yanıt verir, “Senden süratli koşmam ye­terli.”)
  • Evlatları yetiştirmeye -örneğin karnında dokuz ay süresince bir cenin taşıyarak- en fazlaca yatırım icra eden cinsiyet, bununla beraber fazladan bir çiftleşmeden minimum kâr elde eden cinsiyettir. En azca yatırımda bulunan cinsiyet ise başka eşler aramak için fazladan boş zamanı olan taraftır. Bu nedenle, genel bir ifadeyle erkekler daha azca yatırım yapar ve daha fazlaca eş ararlarken, dişiler daha fazlaca yatırım yapmış olup daha kaliteli eşler ararlar.
  • Doğum kanallarıyla ilgili yaşanmış olan sorunları aşmanın tek yolu (Julius Sezar’ın anası kesilip açılmadan ilkin) dar kal­çalı bayanların naturel yoldan ayıklanıp ölmeleriydi.
  • Erkeğin amacı baştan çıkarmadır: Erkek, dişiyi yönlendirerek albenisine kapılmasını sağlar, zihnine girip aklını çeler. Dişi­nin kendisine iyice eğilimli hale gelmesini, cinsel açıdan tahrik olmasını sağlayarak çiftleşmeyi güvence altına alır, bunun yolu olan gösterişi muhteşem hale getirmek için adamın üstünde evrimsel baskı vardır.
  • Evrim biyologlarından biri (bir ka­dın) şöyleki demiştir: “Palyaço Bozo’nun* ilk eşi olmaktansa John Kennedy’nin üçüncü eşi olmayı hangi hanım istemez ki?”
  • Yakın geçmişte Batı Avrupa’da meydana getirilen şaşırtıcı bir emek verme sonucunda şu gerçekler ortaya çıktı: Evli dişiler baskın, daha yaşlı, fizyolojik anlamda daha çekici, dış görünüşü daha bakışımlı ve evli erkeklerle ilişki yaşamayı tercih etmektedir; eşleştikleri erkekler edilgen ve gençse ve fizyolojik çekiciliği ya da bakışımlı özellikleri yoksa dişilerin zina yaşama olasılığı fazlaca daha fazladır; adamın dış görünüşünü iyileştirmek amacıyla meydana getirilen güzel duyu operasyonlar, evlilik dışı ilişki yaşama şanslarını ikiye katlar; bir adam ne denli çekici ise bir baba olarak o denli azca itina gösterir;
    batı Avrupa’da doğan ortalama üç bebekten biri evlilik dışı bir birlikteliğin ürünüdür.
  • Kadınlar çokeşliliğe erkeklerden fazlaca daha azca ilgi duyar ve daima da daha azca ilgi duymuştur. Fakat bu onların cinsel fırsatçılar olmadığı anlamına gelmez. İstekli adam/cilveli hanım kuramı rahat bir suali cevaplamakta epey güçlük çeker. Kadın­lar niçin sadakatsiz olsunlar ki?
  • 1980’lerde kuşlara genetik kan testi yapılması ilk kez mümkün hale geldi. Zoologları büyük bir sürpriz bekliyordu. Zoologlar bayağı bir yuvadaki yavru kuşların çoğunun görünürdeki babanın yavruları olmadığını keşfetti. Erkek kuşlar birbirlerini devamlı boynuzluyordu. Kuzey Amerika’ya özgü minik, mavi, güzel ve görünürde tekeşli olan bayağı bir kiraz kuşu erkeğinin yuvasında beslediği bebeklerin yüzde kırkı gayri meşrudur.
  • Liverpool’da bir takım bloktan oluşan yerleşim birim­lerinde meydana getirilen genetik testlerde her beş kişiden dört ya da daha azı, görünürdeki babalarının oğluydu. Anlaşılan oydu ki, geri kalanının babaları başka birileriydi. Bunun Liverpool’a özgü bir şey olabileceği ihtimaline karşı, cenup İngiltere’de de aynı tes­ti yaptılar ve aynı neticeleri aldılar. Daha önceki araştırmaların­den biliyoruz ki, orgazm tesiri dolayısıyla, seyrek meydana getirilen zina daha büyük seviyede bir boynuzlamaya yol açabilir. Tıpkı kuşlar benzer biçimde, bayanlar kim bilir -gayet bilinçsizce- bir taraftan kocalarını terk etmeyerek, öte taraftan da genetik olarak daha kıymetli erkeklerle ilişki yaşayarak her ikisinin de nimetlerinden faydalanmaktadır.


Kızıl Kraliçe İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Cinsel Seçilim: Kızıl Kraliçe sevmiş olarak okuduğum bir kitap oldu. Uzmanlık alanı zooloji olan yazarımız yalnızca doğruluğunu kesinen bilmiş olduğu argümanları değil, münakaşa amacıyla kendi varsayımlarını ve yorumlarını da paylaşmış. Eğer bu kitabı referans olarak göstermek, paylaşmış olduğu argümanları edinmek amacıyla okursanız verimsiz bir okuma deneyimi yaşarsınız. Şundan dolayı bu kitap eleştiriden bağımsız bir halde okunduğu süre faydadan fazlaca zarar verebilecek bir kitap. Matt Ridley kitabı hipotez sunmak ve bunların kesinliğini korumak için çaba sarfetmek yerine, üreme ve cinsel seçilim başta olmak suretiyle, mevzumuz ile ilgili uzmanların önermelerini bir kitapta toplayıp, bunlara pozitif/negatif kendi fikirlerini ilave ederek münakaşa tadında okuyucuya sunmak. “Adam zoolog, işinin uzmanı. . Sen nereden bileceksin neyin yanlış bulunduğunu?? ” dediğinizi duyar gibiyim. Öyleki düşünüyorsanız yazarımız bizzat yanıt versin size; “Muhtemelen bu kitaptaki fikirlerin yarısı yanlıştır. İnsan­lık ilminin geçmişi pek yüreklendirici değildir.” S:413
Kitapta benim yanlış bulunduğunu düşündüğüm kısım kesinlikle %50den azca. 1993 senesinde gösterilen kitabın bizim ülkedeki basımı 2010 yılına ilişkin. Yazar daha sonraki basımlara ekleme/eksiltme yapmış oldu mı bilmiyorum. Ama bu hâliyle iddialı olmaktan fazlaca uzak.
Kitap hakikaten fazlaca kapsamlı fakat ben ilkin aklımda kalan, hoşuma giden ve mantıklı bulduğum hipotezlerinden bahsedeyim.
Kitaba başlarken, eşeyli canlıların en mühim gayesi olarak üremeyi şu cümlelerle sunuyor;
“som balığı ürerken açlıktan ölür.(..) Bu amaç yaşam için o denli önemlidir ki, salt bedenin değil, bununla beraber zihnin tasarımına da etki etmiştir. Daha rahat ifade etmek gerekirse, üreme başarısını artıracak herhangi bir şey, bu başarıya katkıda bulunmayan herhangi bir şey pahasına -varlığını sürdürmeye karşı bir tehdit oluştursa da- yayılacaktır.” s:32
Evet, üreme güdüsü ve bunu tetikleyen haz, tüm dış tehditlerden, tehlikelerden, korkulardan sıyrılmayı başarır. Zira kimi zaman en feci acılara karşı bile ağır basar. Peygamberdevesi ve yusufçuk böceği bu konudaki en mazoşist canlılardandır. Üremelerinin büyük bir kısmı adam ferdin ölümü ile sonuçlanır. Pegamberdevesi erkeği, üreme hâlen devam ederken dişisi tarafınca başından adım atmak suretiyle canlı canlı yenmeye adım atar. Dişinin yavruları için ilk besini babalarıdır. Zira taze yumurtalar için bu hakikaten de mühim bir besindir. Bu hayvandaki çiftleşmelerin %25’i adamın ölümü ile sonuçlanıyor. Dişinin döllenme zamanındaki besinin %65’ini partneri oluşturuyor.
Silahlanma yarışındaki yarışın düşman (av-avcı) içinde değil de, türün fertleri içinde bulunduğunu şu paragraf ile fazlaca kalıcı hale getirmiş; “Ceylan için mühim olan çitalardan değil öteki ceylanlar­dan süratli olmaktır. (Arkadaşıyla beraber bir ayının saldırısına uğrayınca koşarak kaçan bir felsefeciye dair eski bir mesel var­dır. Mantık yürüten arkadaşı “Faydası yok. Asla bir ayıdan daha süratli koşamazsm” der. Felsefeci ise “Ayıdan daha süratli koşmak zorunda değilim ki” diye yanıt verir, “Senden süratli koşmam ye­terli.”)” S:46
Kitap devam eden bölümlerde niçin eşeyli üremeye gerek duyduğumuza, seçimlerimizi nelerin belirlediğine değinmiş. Kadın-adam rollerini kesinlikle yansız bir üslupla ele almış.
Ama yanlış bir halde cinsel seçilimi yönlendirenin daima dişi bulunduğunu iddia etmiş. Bu hipoteze gore adam seçilmek için rekabet eder, dişi kendisinin ulaşabileceği en iyiyi seçer.
Erkek antiloplar kendileri için kavga ederken, dişileri karnını doyurmak ile ilgilenir. Çapraz müsabakalar sonucunda önder seçilir ve diğerlerini zalimane bir halde kovalar. Hiç bir antilop performansı daha iyi olan adama tezahürat yapmaz. Kim kazanmıştır, kim darbe aldı bu mevzular dişinin ilgi alanı dışındadır. Sığırlar böyledir, köpekler böyledir, tavuklar böyledir. En kuvvetli adam en fazlaca dişiyi döller. Ama fazlaca azı bunun haricinde kalır.
Sürülerde hiyerarşik seviye vardır. Olmasa bile vardır.. Mesela insanları ele alalım; Homo Sapiens fertleri, ömürlerince değişik ilişki deneyimleri yaşarlar. Erkek tavlamaya, dişi kur halletmeye programlanmıştır. Bu ikisi birbirinden fazlaca değişik değildir, bundan dolayı karşılıklı seçim mevzubahistir.
Erkeği; Kuvvetli, korumacı, fiziki olarak güzel duyu, sıhhatli olmasına ve dişiyi; doğurgan, güzel duyu, sıhhatli kriterlerine gore 10 üstünden numaralandıralım.
Bireyler istediği partneri elde etme başarısını kendine gore derecelendirerek daima ulaşabilecekleri en iyi partnere ulaşmayı hedefler. Sonuca bakmış olduğunuzda her kişi kendi numarasına yakın bir numara ile eşleşmiş olur. Bu onun son tercihi olabilir fakat son hedefi asla değildir. Bunu niçin söylüyoruz; evlendikten sonrasında kendini salan, “iyi mi olsa evlendim, artık benim” diyen bireyler bir düşünsün diye. Zira etrafınızdaki hemcinslerinizin averajının altına düşecek olursanız, terk edilmeniz değil fakat terk edilmek istenmeniz kaçınılmazdır. O yüzden gözde olarak kalmaya devam etmelisin.
Neyse bu mevzuda da bu kadar gevezelik yeter. Bir öteki yanlışa geçelim.
Bu yanlış ise, eşcinsellik mevzusunda. Ilkin yazarın iddiasına bakalım; “Bir adam, bir hanıma karşı cinsel ilgi duyar, bundan dolayı beyni belli bir yönde gelişir. Beyin belli bir yönde gelişir, zira adamın genetikolarak atama edilmiş erbezlerinin ürettiği testosteron, annesinin rahmindeyken adamın beynini ileride, buluğluk döneminde, ye­niden testosterona tepki verecek şekilde etkisinde bırakır. Erbezi genle­rinden, ana rahmindeki ya da ergenlikteki testosteron patlama­sından -ya da bu üçünden herhangi birinden- yoksun kalırsa­nız tipik bir adam olamazsınız. Büyük olasılıkla, öteki erkeklere ilgi duyan bir adam, erbezlerinin iyi mi gelişeceğini ya da beyni­nin hormonlara iyi mi tepki vereceğini atama eden değişik bir gene yada testosteronun buluğluk çağındaki patlama sürecinde fark­lı bir öğrenme deneyimine -ya da bunların bir bileşimine- sa­hip bir adamdır. (…)
Eşcinsellik genine ilişkin yeni kanıtların en ikna edici olanı, aynı ana rahminde büyüyen ve aynı evde yetişen ayrı yumurta ikizlerinin, eşcinsel olma olasılıklarının dörtte bir olmasıdır. Öte taraftan, aynı doğaya ve yetişmeye haiz tek yumurta ikizleri­nin, aynı eşcinsel alışkanlıkları paylaşma şansı ikide birdir. Eğer tek yumurta ikizlerinden biri eşcinsel ise, adam kardeşinin de eşcinsel olma olasılığı yüzde ellidir. Ayrıca, genin babadan değil anneden alındığına dair sağlam bulgular vardır.” yazarın deposu: 1 M. Bailey, söyleşi D- Hamer, söyleşi, F. VVhitam, söyleşi. Levay “1993.”
Yani bu kaynak Levay adlı yazarın 1993 basımı Cinsel Beyin adlı kitabından alıntılanmış. Fakat bilimsel makaleler bu şekilde olmaz. “Eşcinsellik biyolojiktir ve biz bunu kanıtladık ” diyebilmek için, araştırmanın içinde ne olduğu hakkında data verilmeli. Bu içerikler nedir; Bölgesel alandaki farklara bakıldı mı, kaç şahıs üstünden olasılık üretildi, deneyler tekrarlanınca aynı neticeleri verdi mi?
Hemen bakıyoruz;
Sanırım yazarın referans almış olduğu araştırma bu olmalı “Cinsel yönelimin belirlenmesinde genetik ve çevrenin önemini kıyaslamak amacıyla birkaç ikiz emek harcaması yapılmıştır. 1991’de meydana getirilen bir araştırmada Bailey ve Pillard, tek yumurta adam ikizlerinde %52 oranında, çift yumurta adam ikizlerinde ise %22 oranında eşcinsellik bakımından uyum bulmuştur.”
Kaynak: Bailey JM, Pillard, RC (1991). “A Genetic Study of Male Sexual Orientation”. Archives of General Psychiatry. 48 (12). ss. 1089–96. doi:10.1001/archpsyc.1991.01810360053008. PMID 1845227.
Bir sonraki gözlem; ” 2000’de Bailey, Dunne ve Martin 4,901 avustralyalı ikiz üstünde yapmış olduğu araştırmada benzer sonuçlar bulmuştur. Tek yumurta adam ikizlerinde %20 oranında uyum bulurlarken tek yumurta kız ikizlerinde yüzde %24 oranında uyum bulmuşlardır. ”
Kaynak:Bailey JM, Dunne MP, Martin NG (Mart 2000). “Genetic and environmental influences on sexual orientation and its correlates in an Australian twin sample”. J Pers Soc Psychol. 78 (3). ss. 524–36. doi:10.1037/0022-3514.78.3.524. PMID 10743878.
3) “Bearman ve Brückner (2002) önceki araştırmaları azca sayıda denek içermesi ve deneklerin popülasyonu temsil etmemesinden dolayı eleştirmiştir. Bearman ve Brückner, 289 tek yumurta ikizi ve 495 çift yumurta ikizi üstünde yapmış olduğu araştırmada tek yumurta adam ikizlerinde bir tek %7.7, tek yumurta kız ikizlerinde ise bir tek %5.3 oranında eşcinsellik bakımından uyum bulmuştur. Bulgular neticesinde toplumsal çevreden bağımsız bir genetik etkiden söz edilemeyeceği öne sürülmüştür.”
Kaynak: This work was published in the American Journal of Sociology (Bearman, P. S. & Bruckner, H. (2002)
” Biyometrik modelin bulgularına gore adamların cinsel yöneliminde genetik faktörler %34-39, paylaşılmış çevresel faktörler %0, kişiye özgü çevresel faktörler %61-66 oranında tesir etmektedir. Kadınların cinsel yöneliminde ise genetik faktörler %18-19, paylaşılmış çevresel faktörler %16-17, kişiye özgü çevresel faktörler %64-66 oranında tesir etmektedir.”
Kaynak: Långström N, Rahman Q, Carlström E, Lichtenstein P (Şubat 2010). “Genetic and environmental effects on same-sex sexual behavior: a population study of twins in Sweden”. Arch Sex Behav. 39 (1). ss. 75–80. doi:10.1007/s10508-008-9386-1. PMID 18536986.
Genetik çalışmalarda niçin tek yumurta ikizi araştırması tercih edilir: Monozigotik olarak da malum tek yumurta ikizleri, tek bir sperm hücresi tek bir yumurtayı döllediğinde meydana gelirler. Bu zigot (yumurtayla beraber sperm) aynı genetik malzemeden oluşan iki embriyo oluşturarak ikiye bölünür. Böylece aynı anda doğan tek yumurta ikizleri oluşmuş olur.
Özetle eşcinsellikte etkili olan faktörler; Kişiye özgü faktörler (kaza, travma, negatif tecrübe), genetik faktörler, hormansal faktörler ve fazlaca azca etkili olsa da çevresel faktörler (okul, ev vb. benzer biçimde ortak paylaşım alanları) ‘nın bir kombinasyonudur.
Yazar Freud’çu argümanların etkili olmadığını savunmakta. Ama deneyler o şekilde söylemiyor.
Mesela anne tarafınca büyütülen evlatların ilerde eşcinsel olma ihtimalinin daha çok olduğu görülmekte.
Başka bir kapsamlı emek verme şöyleki; ” İsveç’te 1959-1985 yılları aralığında dünyaya gelmiş olan 43.808 ikizin hepsi, web üstünden, kişisel davranışlar ve deneyimleri araştıran soruları içeren çalışmaya katılmaları için çağrı edilmiştir. 2320 tek yumurta ve 1506 çift yumurta ikizi çalışmaya iştirak etmiştir. Katılan adamların ortalama yüzde 5’i, bayanların ise yüzde 8’i hayatlarında minimum bir kez kendi cinslerinden bir partnerle cinsel beraberlik yaşadıklarını söylemişlerdir. Ardından sonuçlara tek ve çift yumurta ikizlerinin özelliklerini karşılaştırmayı elde eden bir istatistiksel yöntem uygulanmıştır. ”
“Araştırmacılar gay adamların gay olmayan erkeklere gore daha azca sevecen daha fazlaca reddedici babalara haiz olduklarını ve anneleriyle daha yakın bir ilişki kurduklarını bulmuştur. Bazı araştırmacılar bunun çocuklukta yaşanmış olan ailesel deneyimlerin eşcinsellik için mühim bir belirleyici bulunduğunu ya da ailenin cinsiyet uyumsuzluğu gösteren çocuğa davranış şeklinin farklılığını gösterdiğini düşünmüştür. Michael Ruse iki olasılığında değişik durumlarda doğru olabileceğini öne sürmüştür. 2000’de Amerika’da meydana getirilen bir ikiz emek harcaması ailesel faktörlerin (bu faktörler kısmen genetik olabilir) cinsel yönelime tesir ettiğini bulmuştur.”
Kaynaklar: https://www.e-psikiyatri.com/cinsel-tercihte-genlerin-etkisi-cok-dusuk
Richard Dawkins’in açıklaması: https://m.facebook.com/watch/?v=637425813067463&_rdr
Eşcinsellik genlerimizde vardır, bu bir gerçektir. Ama homoseksüellik benzer biçimde tamamen üreme karşıtı bir mutasyonun olabileceği ve genler ile aktarılabileceği fikri fazlaca zorlama bir fikirdir. İnsanlar homoseksüelliğin kalıtsal ve genetik bulunduğunu korumak için çaba sarfetmek istiyor fakat çevresel faktörler olmadan bunun mümkün olamayacağı görülmektedir. Peki insanoğlu homoseksüelliğin genetik bulunduğunu niçin savunur? Türkiye’nin bilim alanında önde gelen bir kuruluşu olan Evrim Ağacı’nın açıklamasına bakalım; ” Uyarı: Yukarıda okuduklarınızın tamamı sarkastiktir. Evrim Ağacı daima, her türlü “azınlık” konumundaki grubun haklarını “çoğunluk” konumundakilere karşı savunmuştur ve sonsuza dek savunacaktır. ”
Kaynak: https://evrimagaci.org/escinsel-evliliklerine-karsi-olmak-icin-10-neden-1415/amp
Bilim azınlığın yada çoğunluğun durumuna gore argüman savunmaz. Bilimin gelişmesi daima tüm olasılıkların tartışılması, değerlendirilmesi ve fikir üretilmesi ile olur.
Şimdi gelelim “eşcinsellik kalıtsal değildir, arzu eden bireylerin heteroseksüel olabilmek adına tadavi görmesi mümkündür” diyen insanların karşılığında almış olduğu tepkilere.
‘Eşcinsellik tedavisi’ posteri asan hekim için meslekten men talebi: ” İtalya’da bir tıp kliniğine eşcinsellere “tedavi” öneren bir afişin asılması tepkilere niçin oldu. Kliniğin sahibi hekim posteri savunurken, LGBTİ (Lezbiyen, gay, bisexuel, trans, interseks) dernekleri ve politika dünyasından doktorun meslekten men edilmesi çağrıları geliyor. (..)
Savona kentindeki kliniğe asılan afişte, “Luca eşcinseldi. Ama dini ve ruhsal temelli bir dönüşüm süreci yardımıyla erkekliğini ve heteroseksüelliğini tekrardan kazanmıştır” ifadeleri yer ediniyor. Afişte, sözü edilen bu “dönüşüm sürecini” yöneten bir “terapi grubunun” kontakt detayları de veriliyor. (..)
İtalya’nın en büyük ulusal LGBTİ derneği olan Arcigay’in Savona kenti başkanı Mirko Principato, “Bize gelen şikayetler üstüne poster ile alakalı iddiaları doğrulamak için kliniğe gittim ve eşcinselliği terapiyle tedavi etme vaadinde bulunan iğrenç metnin duvarda asılı bulunduğunu gördüm. Tabipler Birliği’ne şikayette bulunduk fakat 20 Aralık’tan bu yana herhangi bir cevap alamadık, bu sebeple bu vakayı halka açıklamaya karar verdik” dedi. (..)
“Bu haber bizi Ortaçağ’a geri götürüyor”
Siyaset dünyasından da doktora tepkiler gelmeye başladı. İktidardaki Demokratik Parti’den Senatör Sergio Lo Giudice, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) eşcinselliği hastalıklar listesinden onlarca yıl ilkin çıkardığını hatırlattı ve “Savona’dan gelen haber bizi Ortaçağ’a geri götürüyor. Gay ve lezbiyenleri ‘tedavi etmek’ için ‘onarıcı terapi’ denilen şeyleri teşvik eden bir hekim sadece kendi mesleğini lekeler” dedi.
Senatör, Vaccaro’nun Tabipler Birliği tarafınca meslekten men edilmesi icap ettiğini söylemiş oldu.”
Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42693568
İsrail Eğitim Bakanı: Eşcinsellik tedavisi işe yarıyor, bizzat uyguladım : https://www.indyturk.com/node/51331/d%C3%BCnya/israil-e%C4%9Fitim-bakan%C4%B1-e%C5%9Fcinsellik-tedavisi-i%C5%9Fe-yar%C4%B1yor-bizzat-uygulad%C4%B1m
Sunundaki itibarsızlaştırma safsatasına bilhassa dikkat.
Gelelim onarılır mı- onarılmaz mı tartışmasına. Şu anda mevcutta bulunan çalışmaların çoğunun olumludan fazlaca negatif tesiri bulunduğunu görüyoruz. Ama tedaviye cevap veren insanların sayısı yadsınamaz. Buyrun bir örnek:
“Merter ve Karabulut, Benötesi Psikoloji Derneği’ne başvuran eşcinselleri dönüştürürken rüya analizi ve derinlemesine aile analizinden oluşan, grup terapisiyle desteklenen bir terapi uyguluyor. Bunun, varoluş problemi yaşayan eşcinsellerin özlerine dönmesinde etkili olacağını ileri sürüyorlar. Nitekim terapi uyguladıkları yedi kişiden üçünde dönüşümün ilk aşaması olan hiddet azalması yaşanmış, bu üç şahıs eşcinsel rollerinin farkına varmış. İki şahıs eşcinsel hislerini devam ettirmekle beraber eşcinsel yönelimlerini reddetmiş. Diğer iki şahıs ise dönüşüp dönüşmemek mevzusunda kararsız bir tutum takınmış.
Nicolosi ise şimdiye kadar 2000’in üstünde eşcinsele terapi uyguladığını söylüyor: “Bunların üçte birinde hiçbir değişiklik olmadı. Üçte birinde mühim gelişmeler kaydettik. Kalan üçte bir ise dönüştürüldü, fakat bu mutlak bir dönüşüm değil.” ”
Kaynak: https://kaosgl.org/haber/-escinsellik-onarilabilir-mi
Eşcinsellik tedavisi ile ilgili vadde bulunan bir psikoterapi merkezi: https://www.empatidanisma.com/makale/1070/escinsellik-tedavisi-kocaeli
Konuyu toparlamak gerekirse sayın dostlar; eşcinselliğin genetik olduğu ve iyileştirilemez olduğu yargısı (yine yine söylüyorum) bir yanılgıdan ibarettir. %30 dolaylarında genetik bulunduğunun düşünülmesi pek bir şey ifade etmez. Çevresel faktörlere dikkat etmek en mühim unsurdur.
Etrafınızdaki eşcinsel insanların yaşamış olduğu zorlukların çocuklarınızca da yaşanmaması için bunlara bilhassa dikkat etmenizde yarar var.
Bu arada kaynakların bazı kısımlarını kırpmamın amacı tek yönlü bakmak değil, somut delilleri ele alarak (örn deneyler) size değişik bir perspektif sunmak.
Şundan dolayı mühim ve bizlere lazım olan 10 kişiden 9’nun tadaviye yanıt vermemesi değil (ki yanıt veren bireylerin 3 te 1 bulunduğunu gördük) 10 kişiden birinin tedaviye yanıt vermiş olması.
Homoseksüel bireyler hayatlarını istedikleri benzer biçimde yaşamakta özgürdür. Ama eşcinsel olup da heteroseksüel olma mevzusunda yardım almak isteyen kişi de özgürdür.
Umarım yararlı olur, yorumlarda tartışmak isteyen lütfen fakat lütfen saldırgan bir tutum takınmasın.
Bu aralar uyku problemi çekiyorum ve samimi olmak gerekirse son aşama asabiyim. Bunu tehdit ya da göz dağı amacı ile değil, birbirimizi üzmeyelim diye söylüyorum.
Saygılarımla, keyifli okumalar dilerim. (Adem)


Kızıl Kraliçe PDF indirme linki var mı?


Matt Ridley – Kızıl Kraliçe kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Kızıl Kraliçe PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Matt Ridley Kimdir?


Matt Ridley Kitapları – Eserleri

  • Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi
  • Gen Çeviktir
  • Erdemin Kökenleri
  • Kızıl Kraliçe
  • Akılcı İyimser
  • The Red Queen


Matt Ridley Alıntıları – Sözleri

  • Hayatımın, kararlarımın bana bağlı olmasını dilerim, herhangi
    bir dış güce değil. Kendi kendimin enstrümanı olmayı
    dilerim, başka insanların iradelerinin değil. Özne olmayı dilerim,
    nesne değil. -Isaiah Berlin (Gen Çeviktir)
  • Cinsiyet toplumsal kurgusunun ispatı olarak sunulurken, tam tersi cinsiyet tayininde tabiat ananın rol aldığını kanıtlamıştı. Zoolojiden elde edilmiş kanıtlar daima aynı ilkeye işaret ediyordu: Birfazlaca türde adam davranışı dişilerinkinden dizgesel anlamda farklıydı ve bu farklılık, belli açılardan doğuştandır. Genomun, damgalı genlerin ve cinsiyetle bağlantılı davranışların incelenmesiyle erişilen sonuçlar da bizi artık aynı noktaya götürüyor. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • Kadınlar çokeşliliğe erkeklerden fazlaca daha azca ilgi duyar ve daima da daha azca ilgi duymuştur. Fakat bu onların cinsel fırsatçılar olmadığı anlamına gelmez. İstekli adam/cilveli hanım kuramı rahat bir suali cevaplamakta epey güçlük çeker. Kadın­lar niçin sadakatsiz olsunlar ki? (Kızıl Kraliçe)
  • Moleküler biyolojide Watson-Crick sonrası dönemde biyolojinin sayısal hale gelmiş olması gerçek bir devrimdir… Gen şifreleri esrarengiz bir şekilde bilgisayarlarınki gibidir. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • […] yardımlaşma, hayvani dürtüler kadar eski bir gelenekti ve öteki hayvanlar benzer biçimde insana da bahşedilmişti. (Erdemin Kökenleri)
  • Xq28 – Genler için teşekkürler anne.
    1990’ların ortasında, gey ve lezbiyen kitabevlerinde satılan T-şört. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • “Sebep” kelimesi bilinmeyen bir tanrıya adanmış sunak taşıdır. (Gen Çeviktir)
  • Düşmana satıldım! (Erdemin Kökenleri)
  • Mutlu bir aile ortamı size kişilikten başka şeyler verir, mesela mutluluk benzer biçimde. (Gen Çeviktir)
  • Her ebeveynin bilmiş olduğu benzer biçimde çocuklar ebeynlerinden fazlaca, yaş gruplarındaki dostlarını yansılamak etmeyi tercih ederler. Sosyoloji ve insanbilim benzer biçimde, psikoloji de genetik açıklamalara antipati besleyenlerin kontrolü altındaydı. Bu şekilde bir cahilliğin daha çok sürdürülmesi mümkün değildir. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • Toplum, akıl yürüten insanoğlu tarafınca buluş edilmemiştir. Toplum, doğamızın bir parçası olarak evrimleşmiştir. (Erdemin Kökenleri)
  • Amacım sizi, insan kimliğinizden sıyrılıp tüm kusur ve zaaflarıyla türümüzün geçmişine bakmaya ikna etmektir. (Erdemin Kökenleri)
  • Davranışlar için genler olduğu düşüncesi, gelişim için genler olduğu düşüncesinden daha garip değildir. İkisi de kafa karıştırıcıdır, fakat tabiat, insanoğlu yöntemlerini anlamıyor diye onları değişiklik yapma yoluna asla gitmemiştir. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • “Eğer Darwin’in ileri sürdüğü şekilde , sığırlar ve yarış güvercinleri gibi türler sistematik seçici çiftleştirilmeyle değiştirilmişlerse o halde insan ırkı da aynı yöntemle geliştirilebilirdi… insan ırkının kötü örneklerinin geliştirilmesine izin verilmesin, sadece en iyilerin çocukları olsun deniyor ve 1885 de öjenizm terimi Galton tarafından yaratılıyor” (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • Yaşınız büyüdükçe, aile geçmişinizin IQ’nuz üstündeki tesiri azalır, genlerinizin belirleyiciliği artar. (Gen Çeviktir)
  • Sabah iyi mi günü gösterirse , insanı da çocukluğu gösterir. -john milton (Gen Çeviktir)
  • Oldukca hususi aile meseleleri haricinde, toplumun öteki üyelerine karşı kendi akrabalarınızı kayırmak, herhangi bir toplumda daima bir yozlaşma işareti olarak görülür. (Erdemin Kökenleri)
  • Hatalar, yüzeyde sürüklenen saman parçaları gibidir;
    İnci tanesi arayan şahıs, derinlere inmelidir.
    John Dryden, Her Şey Aşk İçin (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • “Eğer bayanlar olmasaydı, dünyadaki tüm malın mülkün anlamı kalmazdı.”
    —Aristotle Onasis
    “Güç en büyük afrodizyaktır.”
    —Henry Kissinger (Kızıl Kraliçe)
  • Tiresias, Oidipus’a “Bilgi bir şey kazandırmadığında, bilge olmak üzücüdür” demişti. Ya da Wexler’in söylediği benzer biçimde, “Ne zaman öleceğini bilmek ister miydin, özellikle sonucu değiştirmek için hiçbir gücün olmadığında?” Huntington hastalığı riski taşıyanların bir çok, 1986 yılından beri mutasyonu belirlemek için kontrol yaptırma imkânları olması durumunda, bilmemeyi tercih ediyorlar. Bunların sadece %20’si kontrol yaptırmayı seçmiştir. Belki anlaşılabilir fakat adamların bilmemeyi, kadınlardan üç kat daha çok tercih etmeleri merak uyandırıyor. Erkekler arkalarından gelecek nesilden fazlaca, kendileri için endişeleniyorlar. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş