Eğitim

Grizu 1 – Muzaffer Oruçoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Grizu 1 – Muzaffer Oruçoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Grizu 1 kimin eseri? Grizu 1 kitabının yazarı kimdir? Grizu 1 konusu ve anafikri nedir? Grizu 1 kitabı ne konu alıyor? Grizu 1 PDF indirme linki var mı? Grizu 1 kitabının yazarı Muzaffer Oruçoğlu kimdir? İşte Grizu 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Muzaffer Oruçoğlu

Yayın Evi: Babek Yayınları

İSBN: 9789756099360

Sayfa Sayısı: 466


Grizu 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

…ocakta kazma vuruşlarının , yarattığı ürkütücü ,dayanmaz bir sessizlik vardı.


Grizu 1 Alıntıları – Sözleri

  • ” İnsana sığınmam.
    Ama acısına sığınırım insanoğlunun.
    Bir çocugun vicdanı kadar temizdir insanoğlunun acısı “
  • “Bu dallarda kuş yuvaları var,” dedi hanım,başını dallara çevirerek.”Ben hep o yuvalara bakarım.Giren çıkan kusları izlerim.Ana kuşun gagasında ne getirdigine bakarım.Bu gece yağmur yagdı ya,hep yuvaları düsündüm.Ne kadar yağmur yagarsa yağsın,ana kus yuvasını ıslatmaz.Ama yel azıtırsa yuvayı dagıtır.Ben hangi yuvanın nerde oldugunu bilirim.Uçan , dagılan yuvaları toplar,yerli yerine yerlestiririm.Hiç bir kuş,eger o yuvada yavrusu, yumurtası yoksa,dagılan yuvasına dönmez.Zaten yuvası dagılan,yavruları ölen her kuş da minimum yuvası kadar dağılır,ölür.Hayvan da insana benzer.Yüregini vere vere yuva yapar, yuvası dagılırsa,yüregi de dagılır.Ben bunu yaşadım bilirim. “
  • Sevdim mi gözlerim çoğalır, sevdiğimin her yerine dağılır.
  • Açlık çeken işçisine ” çim yemesini ” tavsiye eden zalim yapınman Zwanziger’ in villasını kuşattılar, fabrikasını işgal ettiler, makinelerini, makaralarını kırdılar. Papazları yakalayıp suya attılar.
  • ” Allah olalıdan beri siftah yüzümüze güldün. “
  • “Tüm hayvanlar,saf ,temiz mahluklardır,Hurşit.
    Hiçbiri de varlıklı değil.Yılan,eskitip attığı gömleğinin yerine yenisini kor.
    Koyun da ,kuşlar da öyledir.
    Dökülen tüylerinin yerine yenileri gelir.Kimseye minnet etmezler.İnsan koyunun tüyünü,öküzün derisini çalmadan bir sey yapması imkansız.Birinden kazak yapar, öbüründen çarık..İnsan ihtiyaclarını çoğaltan bir mahluktur.Hiç bir hayvan,kazak için, çarık için bir Başka hayvanı öldürmez..”
  • “İnsan yoksul olunca,sevmek de ekmek kadar aziz bir sey olur ,zor bulunur..
    Sevmeyi hep hayal edersin fakat bulamazsın”…
  • “Hakikat cemaati sevmez..
    Hakikat onlara kendini sevdirmek için de çabalamaz..
    Cemaate nazaran yaşama.Elinden geldiği kadar hakikate nazaran yaşa”
  • Evladı ters geldiği için doğuramayan, çocuğuyla beraber ölen anasının morarmış yüzü canlandı gözlerinin önünde. Anasının, çocuğunu ağzından ya da gözlerinden doğurmak istediğini, yüzünün onun için morardığını düşündü.
  • Acılar kolay unutulur, aynalarda görünmezlerse.


Grizu 1 İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Maden: Grizu
muzaffer oruçoğlu’nu tohum,kitabı ile tanıdım sevdim,sonrasında özgür ve çıplak,gül,demir ve feryat,mengene,kangurular, newroz kitaplarını da okuyarak,iyi bir oruçoğlu okuru oldum diyebilirim. yazarlığının yanı sıra,fotoğraf sanatın da da usta bulunduğunu gösterdi.6 ülke de 60 a yakın kişisel sergisi, 13’ü roman, 7’si şiir, 2’si masal olmak suretiyle 30 kitabı yayımlandı.
2011 yılı Abdullah Baştürk işçi edebiyat ödülü ,Grizu 4 ciltlik romanına verildi.
İşte işçi ödülü kazanmış bu kitabı sizlere anlatmaya çalışacağım.
Kardelen yayıncılık tarafınca 2005 de basılmış olup,ana karakterler ise :kör cemal,oğlu Hurşit,anası esma,eşi Zehra,kızı kumru,madenkeşler :güvenli emmi,dingil ali,Devrekli bayram,Selman vb İngiliz şirket sahipleri,onların uşakları cabbar,kosor,serdar,Tahsin vb deli Davut,tilki elif,cebeli ağa şeklinde yan karakterler ile de dolu dolu akıcı dil,eski hikayelerle süslü,işçilerin dilinden ,bakış açısından yazmış oruçoğlu…
Dönem Abdülhamit devri,kara elmas yeni yeni gün yüzüne çıkıyor,ufukta Rusya harbi var,gemilere bolca oranda kömür lazım,ezilenlerin kat be kat sömürüleceği anlamına gelen bu harp ve icatı yazmak sınıfının yazarı oruçoğluna düşerdi.
Adet olduğu üzre ,mevzumuz madenler ve dolayısıyla işçiler olduğuna nazaran,karşılaştırma yapmak isterim ki ,başkanlık diye yırtınanlar,Abdülhamit dönemine geri dönmek isteyenler bugün ne durumdalar..kitabı okuyanlar da görecek köylere katırlarla göçükten,patlamalardan dolayı cesetler taşımışlar,eşlerine musallat olmuşlar,onların gönlünü eğlendirmeyenleri fena kadınlıkla yaftalayıp,dünyalarını zehir etmişler..o dönem ve ya bu dönem şartlar aynı ,gavur,ecnebi diye kınanan bir Avrupa ülkesi ile Türkiye li maden işçilerinin durumu karşılıklı okuma yaparak anlamaya çalışalım.kaynak ise uluslar arası emek verme örgütü (ilo)
ALMAN MADENCİ
TÜRKİYELİ MADENCİ
MAAŞ Ülkedeki madencilerin aylık maaşları 2 bin Euro ila 4 bin Euro (6 bin 12 bin TL) içinde değişiyor. Sendikalı olan mandecilerin aylık maaşları 1300 TL’den başlıyor. En yüksek maaş ise 2250 TL.
KASK Fiber-glass malzemeden meydana getirilen kaskların içinde yer edinen koruma kafesi güvenliği en üst seviyeye çıkarıyor. Ayrıca hafifçe olan bu kaskların içinde yanmaz bir kaplama kullanılıyor. Biroldukca maden ocağında kullanılan kasklar plastik malzemeden yapılıyor. İçinde hiçbir koruma bulunmayan bu kaskların güvenlik seviyesi oldukça düşük.
MASKE Felaket anlarında madencilerin can simidi olan maskelerde yer edinen hususi filtreler, karbonmonoksiti süzüyor. Böylece madencilerin nefes alabilmesi sağlanıyor. Türkiye’deki madencilerde çoğu zaman karbonmonoksit filtreli maske bulunmuyor.
FENER Kasklara monte edilen fenerde azca enerji harcayan 5 wattlık LED teknolojisi kullanılıyor. Bu ışıklar enerjisini madencilerin kemerlerindeki bataryalardan alıyor. Kasklarda yer edinen ampullerde akkor teknolojisi kullanıldığı için enerji tüketimi daha çok ve ömrü daha kısa.
TULUM Yangınlara karşı dayanıklı olarak tasarlanan tulumlar, hususi bir yağlı kumaştan yapılıyor. Anti statik özelliğe de haiz olan tulumların diz ve dirsek bölgelerinde koruma tamponları bulunuyor. Kumaştan dikilen tulumların, yangına karşıla dayanıklılığı bulunmuyor. Bu yüzden madencilere extra bir güvenlik sağlamaktan uzak.
SAAT Madencilerin kaç metre derine indiğini gösteriyor. Bazı saatlerdeyse nabız ölçme özelliği de bulunuyor. Fiyatları 400 TL civarında. Türkiye’deki madenciler daha oldukca 20 TL tutarındaki Casio F-91W kullanıyor. Elektronik olan modelin en büyük özelliği ışıklandırması.
KEMER Madencilerin en dirimsel donanımları kemerlerinde bulunuyor. Kontrol odası kemerlerin üstünde bulunan cihazlarla madencileri takip ediyor. Türkiye’deki madencilerin kemerlerinde bir tek kaskta yer edinen fenerin bataryası bulunuyor. Farklı bir aygıt yer almıyor.
İLETİŞİM Madenciler denetim odası ve öteki madencilerle iletişime geçebiliyor. Fiber altyapı yardımıyla görüşmeler kesintisiz yapılabiliyor. İletişim için bir araçları bulunmuyor. Sadece amirlerde bulunan telsizler kullanılabiliyor.
BOT Madencilerin üstündeki en pahalı giysilerden kabul edilen botlarda, su geçirmiyor ve ıslak zeminde maksimum tutuş sağlıyor. Bu botların ezilmeye karşı dayanıklılığı da var. Türkiye’deki madenciler çoğu zaman bot yerine plastik çizme kullanılıyor. Her ne kadar bu çizmeler su geçirmese de ortopedik özellikte değil.
SONUÇ 40 yıl sonrasında bir tek 2013’te 3 madenci yaşamını yitirdi. 40 yıldan beri Türkiye’de 3 binden fazla madenci yaşamını yitirdi.
Abdülhamit periyodunu okuduğumuz grizu romanı ise yukarda ki şartların milyon kat fena halinden oluşmakta..
Oruçoğlu romanların da bir güzel duyu vardır.eserlerin de bayanlar ön plandadır.toplumsal sorunları vurguladığı şeklinde değiştirmenin,dönüştürmenin de yolunu karakter vasıtası ile okura iletir. Emile Zola`nın Germinal romanının Batı edebiyatında anlamı ne ise, Türkiye edebiyatında da Grizu odur.işçi sınıfının romanını yazan bu kıymetli kalemin kitaplarını okumayan var ise,okunacak listesine eklemelerini tavsiye ederim.öneriyorum bundan dolayı ,kitaplarında ki akıcı dili,data hazinesiyle okuyucuya kendisini değişik hissettiriyor.
Grizu 1 (2005)
Grizu 2 (2006)
Grizu 3 (2007)
Grizu 4 (2011)
Kitaptan bir alıntı ile yazarın dilini,kitapseverlere anımsatalım…
Aşk halini, kendi kıyametini yaşıyordu toprak. Büyük alt üst oluşlara, ateşe ve uğultuya durmuştu. Kum şeklinde çoğalan, yığılan, savrulan canlılar, binbir halde, toprağı iğfal ediyor, kudurtuyor, kıtlığa ve berekete taşıyordu. Gömülen insanoğlu parçalanıyor, gözle görünmez milyonlarca canlıya dönüşüyor, toprağı kaynatıyor, mayalıyor, döllüyor, doğuma hazır hale getiriyordu.
Toprakta her canlıya ilişik her şey vardı ve hiçbir canlıya ilişik hiçbir şey yoktu. Toprağın üstünde yaşayan insan, toprağın bu akıl almaz kargaşasından habersizdi. Bir gün bu kargaşaya katılacağını, kendi yaşam evveliyatına bu kargaşanın içinden, bu kargaşanın vicdanıyla bakıp, gerçek durumu anlayacağını ve acı acı gülümseyeceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu. İnsanı bu hale getiren şey neydi? Ne yapmak istiyordu insan?
Uzun süre hapishane yaşamı yaşayan Oruçoğlu hapishaneden çıktıktan sonrasında kendisini edebiyata verir. Kendisini kimi süre edebiyatın, kimi zamanda siyasetin içinde bulduğunu söyleyen Oruçoğlu tüm yaşamı süresince bu ikisinden de kopamaz.
İyi okumlar
Gürbüz Deniz (Gürbüz Deniz)

Abdülaziz döneminde Zonguldak maden ocaklarında zorla çalıştırılan köylülerin romanı. Köylü sınıfının devlet ve feodal beyler vesilesiyle vergi muafiyetinden yararlanmak, vatan borcunu ödemek şeklinde baskı unsurlarıyla maddi içsel sömürülmesi. Tepede gene yöneten bir zümre, aşağıda emeği sömürülen bir derslik.
Çevre köylerden gelen madenciler 15 gün madende çalışıp bir iki günlük izinle köylerine, ailelerinin yanına dönebiliyorlar. Aldıkları yevmiye bir çok süre nakit olarak değil erzak olarak veriliyor. Eşeği bile olmayan bir madenci 30 km uzaklıktaki köyüne o erzaklarla gidemezse asla problem değil. Atıyorum almış olduğu erzaklar 50 kuruşluk yevmiyenin karşılığında verildiyse derhal orada gene bu erzakları alıp madenciye 30 kuruş ödeme yapılıyor. 10-13 yaşındaki çocuklar küfeci olarak çalıştırılabiliyor. Eli sopalı maden çavuşları her an madencilerin tepesinde. Ufak bir serzenişte bulunan madencilere öğrenek olsun diye bir otomobil sopa atılabiliyor. İpin ucu kaçınca elinde ölen madenci olursa, göçük oldu, grizu patlaması oldu deyip, madendeki herhangi bir köylüsüne verilip ailesine yollanıyor. Tüm bu zulümler esnasında oldu ki biri madenden firar etti, harp halinde askerden kaçan er muamelesine maruz kalır.
Kitapta karakter zenginliği bolca. Madenciler; Kör Cemal ve oğlu Hurşit, Emin Emmi, Devrekli Bayram, Dingil Ali, Tapbasan Şükrü, Macar Bela, Hırvat Stanko, Ethem… Köyde saygı duyulan Cebeli Ağa, köyün delisi Davut, köyün güzel bayanı Zehra ve kızı Kumru, Elif Kadın, maden çavuşlarından eli kanlı Cabbar. Bu karakterle ilgili derinlemesine incelemeler yapılabilir.
Muzaffer Oruçoğlu’ nun kuvvetli hanım karakteri olmayan bir romanı yok sanırım. Okuduğum romanlarının hepsinde kesinlikle kuvvetli hanım karakterler var.
İşçi edebiyatı ödüllü, madenlerde geçen 4 ciltlik yerli bir roman. İyi okumalar. (Caim)


Grizu 1 PDF indirme linki var mı?


Muzaffer Oruçoğlu – Grizu 1 kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Grizu 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Muzaffer Oruçoğlu Kimdir?

Muzaffer Oruçoğlu,18 mart 1947’de, Kars’ın Göle kazasına bağlı Büyük Zavot köyünde hayata merhaba dedi. Köyünde ilköğretim olmadığı için İlkokulun ilk üç yılını komşu köyün (Minik Zavot) okulunda, bir yılını kendi köyünde, son yılını da Kars’ta okudu. Kars Orta Okulu’nu bitirdikten sonrasında, Öğretmen okulu sınavlarını kazanarak Rize Öğretmen okuluna, iki yıl sonrasında da İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık Lisesine gitti. Bir yıl sonrasında,

 Fen Fakültesi Matematik Astronomi kısmına girdi. 67’de içlerinde İbrahim Kaypakkaya’nın da olduğu 9 arkadaşıyla beraber, Amerikan 6. Filosuna karşı yayınladıkları bildiri sebebi öne sürülerek Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’dan atıldı. 68 talebe hareketlerine katıldı. 1969’da Değirmen Köyündeki toprak işgaline katıldı ve tutuklanıp Silivri cezaevine konuldu. 1972’de TKP(M-L) kurucuları içinde yer aldı. 1973’de İstanbul’da yakalandı ve ömürboyu hapse mahkum edildi. Tutsaklık yıllarını şiir ve roman yazarak geçirdi. 13 yıl tutsaklıktan  sonrasında askere alındı. Askerden 40 gün sonrasında, mayıs 1986’da firar edip, Yunanistan’a firar etti. Fransa’da sığınma etti. Yeniden roman yazmaya ve fotoğraf halletmeye başladı. Politik ve edebiyat dergilerin de yazıları gösterildi. 1988’ de evlenerek Avustralya’ya yerleşti. Bu kıtada ilkin iki senelik fotoğraf ve heykel kolejini (Greensborough TAFE COLLEGE – NMIT) tamamlamış oldu. Daha sonrasında Royal Melbourne Teknoloji Enstitüsüne (RMIT) bağlı, PUBLİC ART bölümünde üç yıl Resim ve Heykel eğitimi yapmış oldu. Şimdiye kadar toplam 6 ülkede altmışa yakın kişisel fotoğraf sergisi açtı. 13’ü roman, 7’si şiir, 2’si masal olmak suretiyle 30 kitabı yayımlandı. 2011 yılı Abdullah Baştürk işçi edebiyat ödülü ,Grizu 4 ciltlik romanına verildi.Halen Avustralya’da yaşamaktadır.


Muzaffer Oruçoğlu Kitapları – Eserleri

  • Tohum
  • Dersim
  • Çıplak ve Özgür
  • Mengene
  • Kangurular
  • Gül, Demir ve Feryat
  • Brunswick Delileri
  • Grizu 1
  • Filozof
  • Newroz
  • Karyaditler
  • Grizu 2
  • Baba İshak Destanı
  • Yar Geyikleri
  • Grizu 3
  • Mavi Munzur Masalları
  • Grizu 4
  • Çatlaklar ve Kesitler
  • Büyücüye Mektuplar
  • Maymun Düğünü
  • Sevdalı Kız
  • Mengene
  • Işıltılar İmgeler
  • Eşrefoğlu Al Haberi
  • Denemeler
  • Devlet ve Komün
  • Lâl Dili
  • Aşk ve Işık İçinde
  • Falaris Prelüdleri
  • Sanat Edebiyat Yazıları
  • Dangalak
  • Demirin ve Ateşin Dilinden
  • Huruç
  • Kaypakkaya – Akıl ve Aksiyon Duygusu
  • Çatlayan Süt Sessizliği
  • Işıltılar İmgeler


Muzaffer Oruçoğlu Alıntıları – Sözleri

  • Sevdim mi gözlerim çoğalır, sevdiğimin her yerine dağılır. (Grizu 1)
  • Gözün geride kalmasın. Zaten yaşadığın kadar yaşadın. Siktir et gerisini. (Grizu 2)
  • “Dünya değişti. Aletler artık kendi dışlarındaki elleri değil, kendi içlerindeki teri dinliyorlar. Ekmekler büyüyorlar, açlığı ve parayı yiyorlar.” (Sevdalı Kız)
  • Kadının kendi altın krallığını yitirerek köleleşmesi tarihin en hazin, en garip ve en büyük öyküsüdür. Mülkiyetin ve iyelik duygusunun olmadığı güneşin ve suların, özgürlüğü pırıl pırıl bir kahkahayla selamladığı çağda, hanım insanlığın ikiden oldukca memelerle sembolize edilen – bolluk deposu, komünal ve cinsel yaşamın biricik kahramanıydı. İlkel insanoğlunun gözünde, insan denilen tılsımlı muammayı, tabiatın en kıymetli varlığını, hatta kabileyi doğuruyordu. O kolektif yaşamın, aşkın ve sevişmenin tüm alanlarına egemendi. Cinselliğe ilişkin hiçbir tabu, hiçbir kan bağları engeli, emir söz konusu değildi onun için. Kendi içinden çıkan tek bir buyruğa uyuyordu bir tek; sevmek, istemek ve hoşlanmak buyruğu. (Karyaditler)
  • “Asırlar geçmiş aradan, bilincimiz, yaratıcı gücümüz, gönencimiz kurtulamamış hâlâ… Kurtulamamış şu lanetli şehvetin, servetin ve şiddetin hükmünden.” (Baba İshak Destanı)
  • İnançtır bu
    Tanı yavrum
    Sevaptır pırıl pırıl
    Demire tırnakla
    Duvara kanla yazılır
    Acılardan süzülür
    Canı can
    Zindan zindan içinde
    Beton gülüdür
    Bükülmez
    Bükülmez yavrum
    Cellat suratlara tükürür
    Ve alnı şafağa doğru
    Darağacına yürür (Demirin ve Ateşin Dilinden)
  • Acılar kolay unutulur, aynalarda görünmezlerse. (Grizu 1)
  • “Donsuz dolaş fakat boynunu zalimlerin önünde eğme, bawo.” (Dangalak)
  • Dünyanın tüm güzelliklerini
    Davet ettim soframa
    Başköşeye kuruldu orostopolluk
    Teşrif etti hançeriyle ihanet
    Alçaklık yanıma oturdu
    Gülümsedi gözlerime gözleriyle puştluk Kadehlerde pırıl pırıl bir rakı
    Şerefe dedi adilik. (Mengene)
  • -Ama bir bakışta çarpılıp aşık olanlarda var…
    -Pek sağlam bir aşk denmez ona. Sağlam aşk, oldukca yönlü derinlemesine tanımaya dayanır. (Tohum)
  • Yaktıklarına ben de inanıyorum. Işıyan her şeye saldırıyorlar. Aydınlığın zerreciğinden bile ödleri kopuyor. (Gül, Demir ve Feryat)
  • Acıdı galiba
    Açtı mazgalı
    Tek bir taze incir sundu asker
    Tarifsiz bir minnettarlıkla aldım
    Masamın üstüne koydum oturdum
    Seyrine durdum.
    “Korkuyorum,” diye fısıldadı incir
    “Benzinde safran sarısı ayaklarında zincir
    Obur obur bakıyorsun ballanışıma
    Senelerdir yememişsin açık ki
    Zordur dağılmadan sana direnmek
    İçimde var bin kırmızı çekirdek
    Kolay değil
    Tüm çekirdeklerimi ezerek
    Beni yiyecek.” (Lâl Dili)
  • Her insan, kaçıp sığınabileceği içi boş bir insan arıyordu. (Grizu 3)
  • “Kitap yasağı, bu tip aydın insanlarda okuma susuzluğu yaratır. Bunlar için en büyük işkence, yasaklarla, kısıtlamalarla yaratılan kitap işkencesidir belki de” diye düşündü. (Gül, Demir ve Feryat)
  • “Hataları kavramazsak, hatalar bizi kavrar.” (Kaypakkaya – Akıl ve Aksiyon Duygusu)
  • Savaş, tarihte olduğu şeklinde şimdide de bir kâr kapısı. Ama İnsanlık kendi tarihinin hiçbir döneminde paraya bu denli düşman ve bu denli de tutkun olmadı. (Çıplak ve Özgür)
  • Gözlerini gösterme, derhal anlamış olur, bundan dolayı sevdalısın. (Sevdalı Kız)
  • Kırımlara, yangınlara, sürgünlere hazır olun. (Dersim)
  • Gece seyrimdesin
    Gündüz gönlümde
    Unutamam
    Vurgunum hasretine
    Hasretine gelinim.
    Akrep gömecine
    Bal işleyensin
    Ayva şeklinde ağlayıp
    Nar şeklinde gülensin.
    O şekilde melül
    O şekilde mahzun olma
    Uğruna yangın olup
    Sevdasına yeldiğim.
    Gelir günler gelir
    Domurur uç verir bilincin
    Başı dik
    Kızıl pençeli
    Şahin olur güvercin. (Demirin ve Ateşin Dilinden)
  • Yaşamın katı, geri ve çirkin yanlarıyla çatışmak, yaşamın kendisinden daha güzeldir. (Çıplak ve Özgür)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş