Eğitim

Hançer – Mustafa Hoş Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hançer – Mustafa Hoş Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hançer kimin eseri? Hançer kitabının yazarı kimdir? Hançer konusu ve anafikri nedir? Hançer kitabı ne konu alıyor? Hançer PDF indirme linki var mı? Hançer kitabının yazarı Mustafa Hoş kimdir? İşte Hançer kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Mustafa Hoş

Yayın Evi: Destek Yayınları

İSBN: 9786053113409

Sayfa Sayısı: 272


Hançer Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye’nin gizli saklı dehlizlerinde gizlenen Müslüman Naziler, ilk kez gün ışığına çıkıyor.Bir ellerinde Gamalı Haç, öteki ellerinde Kuran taşıyorlardı. Onlara Müslüman Nazi deniyordu. Hitler’in hançeri olmaya ant içmişlerdi. Hitler yenilince Amerikan İslamcılığının fedaisi oldular. Kayıp bir kızı arayan gazeteci Zafer, ülke yönetimini eline geçiren karanlık bir hata örgütüyle karşı karşıya geliyor.

“Allah’a şükür. İyiyiz. Allah ve Adolf Efendi bizi korursa, bir yıl değil on yıl savaşa dayanırız. Allah, Adolf Efendi’ye ve Alman ordusuna kuvvet versin ki, muzaffer olalım. Biz Führer’in hançeriyiz. No mister no mösyö. Artık yeter. Gökte Allah, yerde Hitler. Allahüekber!” Bu kitapta anlatılanların hepsi gerçek, hepsi kurgu. Tıpkı Neo-Türkiye şeklinde.

(Tanıtım Bülteninden)


Hançer Alıntıları – Sözleri

  • Bak gördün mü Benjamin?
    Bir adam her şeyini değiştirebilir.
    Yüzünü,evini,ailesini,kız arkadaşını,dinini,Tanrı’sını…
    Yine de değiştiremeyeceği bir şey var Benjamin.
    Tutkularını değiştiremez.
  • Türkiye iyi mi oldu da Atatürk şeklinde bir liderden sonrasında bu hale düştü?”…
    Atatürk’ün kurum kelerine ve devrimlerine bağlı kalınsaydı bugünleri yaşamazdık.
  • Bir Fransız sosyolog anlatmıştı. Fransa ile Türkiye’yi kıyaslıyordu. Diyordu ki ” Siz kökünüze saldırdığınız için iki yakanız bir araya gelmiyor. Devamlı patinaj yapıyorsunuz. Hiçbir Fransız sağcısı, solcusu, liberali 1789 Fransız Devrimine saldırmaz.O köke sahiplenir. Oysa siz Türkler muhafazakarı, Kürt’ü, solcusu, İslamcısı Atatürk’e ve Cumhuriyete saldırırırsınız. O yüzden ortak paydanız olmuyor ve daha kolay bir halde derhal ayrışıyorsunuz. Birbirinizle ayrışarak dövüşerek enerjinizi tüketiyorsunuz. Temel sorununuz bu. “
  • İnsanlar yalnızdı ve bu yalnızlıklarını başka yalnızlara duyuruyoruz. O yalnızlar da “yalnızlıkları” beğeniyor Du. Beğeniler ne kadar oldukca olursa, yalnız insanoğlu kendilerini o denli iyi hissediyordu. Ta ki bir başka paylaşıma kadar…


Hançer İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Okuduğum oldukca azca kitap için süre ve ara israfı olarak düşündüm.
Bu kitap da onlardan bir tanesi.
Tamamen siyasal ideoloji ile yazılmış, mevcut siyasal iktidara çakmak için polisiye süsü verilmis vakalar silsilesi. (Okuyann Adam)

O denli fena bir kitap ki -nadiren kitap için harcadığım paraya üzülen ben- bu kitapta üzüntünün doruğuna çıktım. Sadece süre kaybı değil hem de yanlış bilgilerle kurgu hatalarıyla dolu bir kağıt israfı söz konusu.
Mustafa Hoş gazeteci Zafer’i kendi ile eşleştirmiş muhtemelen bahsetmiş olduğu kanal da “24”.
Kitabın kapağına logo olarak koyduğu “Handschar division” Boşnak lejyonerlerine ilişik bir semboldür. Bulgaristandaki bir Türkün o sembolle ne işi olur? Ayrı Bir kitap yazıyorsun bâri bunu doğru araştır da düzgünce kullan.
Hakiki adlar kullanarak onları Nazilerle bağlantılı geçmişten bugüne uzanan bir mafyatik örgütlerin azaları şeklinde göstermek ne demek oluyor?
Verdiği bilgiler de yalan yanlış. Gazeteci Asım Us Nazist olarak yaftalarken acaba Mustafa Kemal Atatürk ün İsmet İnönüyü Hatay mevzusunda uyarı etmek için onun köşesini kullandığını biliyor muydu?
Yanlış olarak yazdığı ve içinde Nazist propaganda var söylediği “Bir bayrak altına” adındaki kitap bir şiir kitabıdır ve yazarı mahlas olarak Atsıza Yoldaş müstearını kullanan Fethi Tevetoğludur. Yazar müstearı bile yanlış yazmış!
Bunu son olarak Rıdvan Akar yapmış ve tazminattan kurtulmak için merhum Reha Oğuz Türkkana özür mektubu yollamıştı. Tevetoğlunun ve adı geçen öteki kişilere bu kara propagandayı haber vermek isterim. Umarım böylece roman yazıyorum diye 270 sayfa karacılık kaleme alanlar kendilerine çekidüzen verir (Ömer Aybars)

Normal şartlar altında bir günde okunup, bitirilecek kitabı sadece iki günde bitirebildim. Notlar aldım, mühim bölgeleri çizdim, düşüncelerimi yazdım, yazara kendimce okurken sorular sormuş oldum ve bu şekilde bitti.
Okuduğuma değdi. Zaman kaybı olarak nitelendirilemeyecek kadar güzel bir kiap. Kitabı bitirmeye yakın şunu da düşündüm. Mutlaka devamı olmalı şu demek oluyor ki bir seri durumunda.
Ilkin kitabın kapağından başlamış olalım. Oldukça dikkat çekici bir niteliğe haiz bir fotoğraf var. ‘Hançer’ birliğinin bayrağı. Siyah arka plan ve beyaz yazı karakteri ile uyumlu bir emek harcama fakat keskin olmayan yazı karakteri ile yazılsa bir ihtimal görsel olarak daha da hoş görülebilirdi diye düşünüyorum. Kapak sloganı ise ‘Gökte Allah, yerde Hitler, Allahüekber’. Başka söze gerek yok.
Yakın süre Türkiye’sini görüyoruz.
Zafer, görsel medyanın en mühim ayağı olan televizyonda başarıya ulaşmış işler çıkaran ve yapmış olduğu haberlerle yerini iyice perçinleyen genel gösterim yönetmeni. Aranan, istenen ve bir çok şahıs tarafınca da yerinde olmak için çok arzulanılan bir mevkiye haiz. Halkın nabzını iyi tutan haberlerle öteki kanallara fark atan ve ekibi ile iyi işler çıkaran ve reytinglerde hep başta olan bir şahıs. Fakat kendi içi dünyasında fırtınalar
kopan, televizyondaki o başarıyı hususi hayatına yansıtamayan fakat bir çok kadının da gözü üstünde olan bir şahıs.
Bir gün iş çıkışı otomobiline binmeye çalışırken, yanına yaklaşıp, bir şeyler söylemek isteyen bir kadının aniden yere düşmesi, apar topar hastaneye götürülmesi, kadının hemen sonra kızıyla ilgili bir şeyler anlatması ve yardım istemesi üstüne gelişen vakaları okuyacağız. Konunun dikkate kıymet olması ve hanıma hususi olarak yardım etmek istemesi bunu da sadece elinde bulunan tv yardımıyla meydana getirecek olması yüzünden, birden asla beklemediği şeylerle karşılaşmasını okuyacağız. Gelişen vakalar neticesinde bir yerlerden tehdit edilmesi; gazetecilik aşkı ile mevzuyu daha da derinliğine araştırmak istemesi, vakaları değişik boyutlara taşıyor.
Görsel ve yazılı basın içinde yaşanmış olan, söylenen ve duyulan haberlerin akışı içinde bir ‘yitik hanım’ı bulma çabalarına tanıklık edeceğiz. Medya-hükümet ilişkilerine yakından şahitlik edeceğiz. Şu anda da hala tesirini yitirmeyen medyadaki
tasfiyeleri, atamaları ve birilerinin adamı olma ardında koşanları okuyacağız.
Tanınan bir gazeteci asla tanımadığı bir kişiye, kızını bulması için yardım edecek mi? Kadının kızı seçilmiş mi? Yoksa istemeden bir şeyler mi görmüş oldu? Gazeteci Zafer bu işi çözebilecek mi? Anasıyla kızı yeniden buluşacak mı? Kız nerede kayboldu? Bugünle dünü birleştiren nedir? Ya da birileri mi kaçırdı? şeklinde sorularla devam eden bir mevzuyu okuyacaksınız. Bir kaybolma vakası, iki hanım, bir vaka ve bu tarz şeyleri birbirine bağlayan nedir?
Gelen bildiri bir feryat mı? Mesaj da yazan ‘hançer’ de nedir? Bu süre diliminde kaç şahıs ‘hançer’ kelimesini kelime anlamıyla biliyor ya da çağrıştırdığı siyasal anlamı?
Gazeteci Zafer, tutkulu ve kırık bir aşk hikayesiyle yaşamını yaşarken aniden karşısına çıkan vakaları iyi mi çözecek. Sevgili ‘Gözdem’ ile yaşamın griliğine renk katan Zafer, bu tutkulu aşkı ne kadar devam ettirecek şeklinde soruların birbirini takip etmiş olduğu roman içinde dün, bugün ve yarın üçgeni altında yaşananlar anlatılmaya çalışılıyor. Medyanın bir ekip eller elinde iyi mi yozlaştırıldığından tutun da, gazeteci olmayan fakat gazeteci kimliğini bir halde alıp ve bir yerlerin tetikçiliğini yapmak için dünyanın parasını alanların kısa da olsa bir hikayesi de var burada.
35.sayfadan itibaren mevzu aniden başka bir boyuta geçiyor. Hitler, Himmer, Ribbentrop, Von Papen şeklinde kişilerde dünden gelip bugünün içine dahil oluyor.
2.Dünya savaşı, Almanya, Hitler ve adamlarını bu kitaba dahil eden şeyleri ilerleyen sayfalarda okuyacağız. Sonra bir bakacağız Müslüman nazi birlikleri kavramıyla karşılaşıp bunu çözmeye çalışacağız. Gerçek ile kurgunun iç içe geçmiş olduğu kimin kurgu kimin gerçek bulunduğunu sorularla çözmeye çalışacağımız bir bulmacanın içinde ilerleyeceğiz.
Medyanın kendi içinde yaşamış olduğu sıkıntıları, içerden bir sesin dışarı aktarımı şeklinde okuyacağız. Acaba bu sıkıntıların sebebi tam ve özgür olamamasından mı yoksa
patron kavramından mı kaynaklanıyor? Eğer gazete ya da TV sahibi devletle iş yaparsa, bu bağlamda özgür haber iyi mi olacak? Hükümetlerin ya da bir ekip çıkar gruplarının istemediği haberler gazete sayfalarında ya da TV ekranında olacak mı? Zor.
Zafer de ‘yitik hanım’ haberini yapmasıyla, hem içerden hem de dışarıdan gelen baskılar altında kendini ifade etmeye çalışırken, ağır baskılar
neticesinde kendi kalemini kendi kırmak zorunda bırakılışının hikayesiyle beraber bir medya panoramasını da görmüş oluyoruz. Zamanla aykırı sesler yada değişik düşünceler yerine hep ‘sahibinin sesi’ olan şahıs yada kurumların görüşlerinin ‘genel fikir’ olarak yansıtılmasını hem kurgu hem de gerçekte okuyacağız.
Hitler ve ekibi. Hançer, Hançer kardeşliği şeklinde kavramlar, ilerleyen sayfalarda daha detaylı bir halde karşımıza çıkıyor. Bir genel kültür ve tarih bilgisi vererek, dünden bugüne bir köprü kurmaya çalışıyor. Dün bunlar vardı bugün bunlar var ve yarın isim değiştirseler de gene bunlar olacak diyor.
Dün şu kurumların içinde olanlar bugün değişik kurumların içinde adı İslami de olsa fakat hizmet etikleri yerin bu topraklar haricinde bulunduğunu basit yurttaş
bilmese de onlara hizmet edenlerin bir çok bunun bilincinde, bilincinde diyor yazar.
Ortada kaybolan bir karı ve onu arayan bir anne ve bunu çözmeye çalışan bir gazeteci. Hançer’de bir medya mensubunun içerden yaşadıklarının resmedilmesi içeriyor. Bunu yaparken de ‘kaybolan hanım’ karakteri olayın ortasına oturtulup, etrafı dolduruluyor.
Okunması kolay, günümüz dili kullanılmış, akıcı, düşündürücü bir kitap. Tavsiye edilir. İlginç bilgilere rastlayacaksınız. Tarih ve siyasetle ilgili yayınları takip etmiyorsanız bir ihtimal anlatılan dolaylı kavramın hayal mahsulü bir şey bulunduğunu sanabilirsiniz fakat tamamen gerçektir.
Kaybolan bayanı ararken siyasetin karanlık yüzüyle karşılaşmalar, dünden bugüne gelen siyasal atmosfere göndemeler yapıyor.
Hançer’den bahsedilmişken El-Hüseyni’den bahsetmeden geçilmez ve o şekilde de olmuş. Ortadoğu zamanı içinde ne olursa olsun bu isim geçer. Filistin’de, İsrail’de, Ürdün’de, Suriye’de, Irak’ta şu demek oluyor ki özetlemek gerekirse bu coğrafyada adı devamlı geçen bir kişidir, el-Hüseyni. Osmanlı devrinde İstanbul’da askeri okulda okumaya gelen ve harp çıkınca yeniden geri dönen, bir zamanlar Osmanlıcı sonradan İngiliz sevdalısı ve hemen sonra da Alman sevdalısı olma sürecinde yaşananlara da özetlemek gerekirse değiniliyor. Ama bu kısım başlı başına bir mevzudur.
Kitapla beraber İstanbul’un çeşitli semtleri içinde dolaşıp, zamanı, turistlik bölgeler olmasa da gene de İstanbul’un hatta artık eski İstanbul diye tanım edeceğimiz yerlerinde bulunan çeşitli mekanlara girip çıkacağız.
Kitap bittiğinde şunu düşündüm. Güzel bir emek harcama ve hatta birazcık daha uzatılabilirdi. Yani uzatmadan kasıt, tekrarlar değil, bazı bölgeler birazcık daha detaylı işlenebilirdi.
Dini siyasete alet edenlerin bir örneğidir esasında ‘hançer’. Yani bu fikriyat, dış devletlere direkt yada dolaylı gönül bağlılığın bir sembolü de sayılabilir.
Medya dünyasında yaşanmış olan olaylardan ufak kesitler sunuyor bizlere yazar. Mustafa Hoş bu kitabıyla Abluka, Feryat, Big Boss kitaplarını harmanlayıp,
bir çatı hikayeyle siyasal islamcıların ufak bir kesitinden bahsetmiş diye düşünüyorum. Abluka kitabı ile medya dünyasında hem işletmelerin hem de kişilerin iyi mi el değiştirdiğini görebiliyorduk. ‘Tek Adam’ sevdalısı bir ekip kişilerin ülkeyi ‘tek ses’e çevirmesinin de öyküsünü burada okuyacağız.
Mustafa Hoş’un eline sıhhat. Big Boss’u okuyup beğenmiştim. Abluka’ya şu şekilde bir üstten bakmıştım, Feryat’a ise daha başlamamıştım fakat yakın süre da o iki kitabı da okuyacağım.
Ezcümle: Alın, okuyun ve okudukça şaşıracağınız bolca oranda mevzu olacağını da bilmenizi isterim. Ayrıca bu kitabından sonrasında kendinizi bazı araştırmalar içinde de bulabilirsiniz.
Mesela ben bu kitabından oldukca oldukca önceleri Serdar Akinan’ın
Buzdağı kitap/buzdagi–93340 kitabını da okumuştum ve orada detaylı bilgiler mevcut. Ya da Soner yalçın yada Cengiz Özakıncı’yı okumak istersiniz. Ama ben uzun süredir elimde olan Kudüs Müftüsü kitap/kudus-muftusu-haci-güvenilir-el-huseyni–107805 nün kitabını okudum. Onun da kısa sürede incelemesini buraya yazacağım. (S. Ali)


Hançer PDF indirme linki var mı?


Mustafa Hoş – Hançer kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Hançer PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mustafa Hoş Kimdir?

Metin Uca ile Iyi sabahlar Türkiye, Pişti şeklinde değişik yapımlara imza atmıştır.

Moderatör formatı ile gösterim hayatına geçen haber kanalı 24’ün gösterim yönetmenliğini yapmıştır. Bu haber kanalında tematik film kuşakları ile sonsuzluk ve birgün, daima lilya(forever lily) şeklinde ödüllü filmlerin seyirci ile buluşmasını elde etmiştir.

Kurucusu olduğu 24’den beklenmedik şekilde ayrılan Hoş, gelen teklif üstüne Doğuş Grubu’nun NTV’ye kardeş kanal olarak oluşturmayı organize ettiği eğlence kanalı TVN projesine yönetci olarak iştirak etmiştir. TVN proje emek vermesi sürerken NTV’de Ekonomi Ekranı’nın yapımını üstlenerek halkın anlayacağı iktisat bültenlerini hayata geçirmiştir. Celal Pir veMeliha Okur ‘un sokaktaki ekonomiyi anlattıkları kuşaklar dikkat çekmiştir.

Artıbir Tv kanalında haber genel gösterim yönetmenliği görevine devam etmektedir.

wikipedia


Mustafa Hoş Kitapları – Eserleri

  • Big Boss
  • Abluka
  • Feryat
  • Hançer
  • NeoTürkiye’nin Panzehiri Hafızadır
  • Zamanın Ruhuna Rağmen
  • Ölüm Treni


Mustafa Hoş Alıntıları – Sözleri

  • 27 senelik meslek hayatımda iktidar/medya/ana para üçgeninde oldukca şeye tanıklık ettim. (Abluka)
  • “Soru, dekor bezini yırtıp sahnenin arkasında gizli saklı olanı gösteren bıçak gibidir” der Milan Kundera. (Abluka)
  • Karamandaki saldırı skandali ile adı gündeme gelen Ensar Vakfı RTE/AKP iktidarıyla yıldızı parlatılan vakıflardan. Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’inin de kardeş vakfı. Ensar Vakfı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafınca kollanıyor ve maddi tinsel de destekleniyor. Bundan dolayı kurucuları içinde Belediye Başkanı Kadir Topbaş da var. (Feryat)
  • Aslında şefkatli bir el Türkiye haritasını okşasa, tüm ülke hüngür hüngür ağlayacak kadar doluyuz. (Ölüm Treni)
  • Türkiye iyi mi oldu da Atatürk şeklinde bir liderden sonrasında bu hale düştü?”…
    Atatürk’ün kurum kelerine ve devrimlerine bağlı kalınsaydı bugünleri yaşamazdık. (Hançer)
  • “Sewerdi şiirleri we şiir okumayı… İyi de okurdu hani! Zaten öğrencilik yıllarında Meral’i okumuş olduğu şiirlerle tawlamıştı.” (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • “Adam,bak ben seni oldukca sewdim. Benimsen gel bana diyeceğim. Fazlaca sürmeyecek Zaferim oldukca sürmeyecek. Ne oldukca yaram war Zaferim. Gelsene onarsana. Sarılsana bana. Sarılsana.” (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • Soru: Ensar Vakfı niçin korunuyor?
    Yanıt: Ensar Vakfı bir projedir. Tıpkı TÜRGEV şeklinde. Alternatif eğitim projesidir. Erdoğan’ın bizzat desteklediği AKP projesidir. Bu vakıflar Erdoğan’ın “dindar nesil” projesinin bahçeleridir. Burada çocuklar değil proje onlar için daha kıymetli. O yüzden korunuyor. (Feryat)
  • “Gözyaşının asla bu kadar aktığını görmemişti Osman. Sewgi’ye baktı. Onun gözlerindeki ışıltıyı görmüş oldu. Boynundaki Selçuk’un yengeç kolyesini fark etti. Karar werdi o anda herşeyi anlatmaya. Tüm herşeyi söyledi. Sewgi daha çok dayanamadı. Gözyaşları sicim şeklinde akmaya başladı. Osman da ağlıyordu. Bir süre sonrasında Sewgi dostça sıktı Osman’ın elini.” (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • “Selçuk kapıya çıktı. Karşısında boylu boslu genç fakat yüzünde derin bir üzüntü olan genç bir adam wardı. Yüzü ne kadar da aydınlıktı.” (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • “Şimdi çıksa karşısına ansızın muZaffer. Sarılsa ona. Hadi dese. Eskiden olduğu şeklinde sarılsa ona. Bırakmasa yaban ellere onu.” (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • Erdoğan futbolculuk yıllarında uçmuyor fakat bugün müritler kötü uçuruyor. Daha tuhafı bir tek futbolculuğunu özetleyen 272 sayfa Aman Babam Görmesin: Başbakan Erdoğan’ın Futbol Macerası diye bir kitap yazılmış olması. (Big Boss)
  • Selahattin Seven facianın yaşandığı hatta 30 yıl tren şefliği yapmış oldu. Coşkun Yıldız da 30 yılı aşkın makinist olarak vazife yaptıktan sonrasında emekli oldu. O gün ikisi de trendeydi. Ağır yaralandılar. Selahattin Seven eşini o trende yitirdi. TCDD’den bir yetkili arayıp hâlini hatrını sormadı. Senelerce hizmet etmiş olduğu kurun bir taziyeyi bile oldukca görmüştü. Üzgündü. “Biz demiryolcular birbirine bağlı insanlardık. Acıda sevinçte yan yana olurduk. Biz senelerce bu kuruma hizmet ettik. Şimdi bir geçmiş olsunu ve taziyeyi oldukca gördüler. Demiryollarının tüm geleneklerini yok ediyorlar.” diyordu. (Ölüm Treni)
  • “Tayyip Bey oldukca iyi bir oyuncu. Bir senaryo çizildiği süre, bir oyun planı kurulduğu süre, o plan çerçevesinde kendisine düşenin ne işe yaradığını derhal kavrayıp onun gereklerini vücut diliyle, sözleriyle ifa etmekte güçlük çekmiyor, kolayca adapte olabiliyor. Bu manada yetkin bir erkek oyuncu.” (Big Boss)
  • Tekirdağ’ın Saray ilçesinde yaşayan ve Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Kısmı talebesi Dilek Özçelik, 15 Nisan 2013 günü devrin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın iki günlük Trakya gezisi kapsamında geldiği Edirne’de kanser ilaçlarının temini için yardım istemişti. Bakan Bayraktar’ın cebine koyduğu parayı “Ben dilenci değilim. İnsanlık mevzusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği asla tatmamışsınız hayatınızda” diyerek parayı iade etmiş ve ağlayarak uzaklaşmıştı. (NeoTürkiye’nin Panzehiri Hafızadır)
  • Medyada hiçbir şey cezasız kalmazdı. Nitekim ‘Gezi Direnişi` döneminde ve öncesinde sesi çıkan gazeteciler tek tek kovulacalıktı. (Abluka)
  • İnsanlar yalnızdı ve bu yalnızlıklarını başka yalnızlara duyuruyoruz. O yalnızlar da “yalnızlıkları” beğeniyor Du. Beğeniler ne kadar oldukca olursa, yalnız insanoğlu kendilerini o denli iyi hissediyordu. Ta ki bir başka paylaşıma kadar… (Hançer)
  • Ensar Vakfının RTE/AKP eliyle aslolan yükseliş zamanı 2012 yılı. Bundan dolayı Ensar Vakfı 16 Ağustos 2012 tarih ve Bakanlar Kurulunun 2012/3582 sayılı sonucu ile kamu yararına çalışan vakıf statüsüne alındı. Ensar Vakfının kardeş vakfı TÜRGEV şeklinde yükselmesinin tarihleri de benzer. Gülen Cemaati ile araların bozulması sonrası bu iki vakıf bilhassa eğitimde cemaat alternatifi olarak projelendirildi. Mütevazı vakıf şimdi Türkiye’nin en varlıklı vakıflarından ve toplantılarını Sheraton Otelinde yapıyor. (Feryat)
  • Devletin en tepesi Cumhurbaşkanlığı resmi sitesi “Tayyip Erdoğan, 1973 yılında İmam Hatip Lisesi’nden, 1981 yılında ise Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu” diyor. Yani aradan geçen tam 8 yıl. Bu 8 yıl de yitik. Marmara Üniversitesi resmi sitesinde üniversitenin 1982 senesinde kurulduğu yazıyor. Yani Erdoğan’ın {mezun olduğu} tarihten tam bir yıl sonrasında. (Big Boss)
  • Fazlaca yanlış da yaptım. Hiçbir şeye biat etmedim ve kimseyi satmadım. Fazlaca param asla olmadı fakat oldukca insan biriktirdim. İyi ki varlar. (Zamanın Ruhuna Rağmen)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş