Eğitim

Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi – Bill Bryson Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi – Bill Bryson Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi kimin eseri? Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi kitabının yazarı kimdir? Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi konusu ve anafikri nedir? Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi kitabı ne konu alıyor? Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi PDF indirme linki var mı? Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi kitabının yazarı Bill Bryson kimdir? İşte Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Bill Bryson

Çevirmen: Handan Balkara

Orijinal Adı: A Really Short History of Nearly Everything

Yayın Evi: Boyner Yayınları

İSBN: 9789757004578

Sayfa Sayısı: 169


Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hiç gözlerinizi kapatıp sonsuzluğun ne kadar büyük bulunduğunu hayal etmeye çalıştığınız oldu mu? Peki ya evren var olmadan ilkin neyin var bulunduğunu merak ettiğiniz? Ya da evrende ışık hızında yol almanın yada bir karadeliğin içine bakmanın iyi mi bir şey olacağını gözünüzde canlandırmayı denediğiniz?

Bill Bryson’ın 2004 yılından bu yana tüm dünyada en oldukça satanlar listesinden inmeyen kitabının hususi olarak kısaltılıp mükemmel bir halde resimlendirilmiş yeni baskısı, Boyner Yayınları tarafınca “Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi” adıyla Türkiye’de…

Bill Bryson “Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi” ile okuru bilimin yanıtlamaya çalmış olduğu en garip ve mühim soruların ardında eşi görülmemiş bir yolculuğa çıkarıyor. Büyük Patlama’dan (Big Bang) uygarlığın doğuşuna kadar evrende meydana gelen vakaları etkisi altına alan bir üslupla özetleyen yazar, “Hiç olduğumuz bir noktadan bir şey olduğumuz bir noktaya iyi mi geldiğimizi, sonrasında o şeyin bir kısmının iyi mi olup da bizlere dönüştüğünü ve o zamandan bu yana neler olup bittiğini”, garip anekdotlar ve bilimsel bulgu öyküleriyle aktarıyor. Uzun vakit geçerli kabul edilmiş garip kuramları ve rastlantı eseri yapıldığı halde bilimin gelişiminde yön vermiş keşifleri öğrenme fırsatı bulacağınız kitap; Kozmosta Kaybolmak, Yerkürenin Büyüklüğü, Yeni Bir Çağ Doğuyor, Tehlikeli Gezegen, Yaşamın Kendisi ve Bize Giden Yol olmak suretiyle altı ayrı bölümden oluşuyor.

The Times’ın “Son aşama keyifli bir kitap… Esprili, sürükleyici ve iyi araştırılmış, rehber durumunda bir bilim seyahatnamesi” olarak nitelediği, Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi, yaşama merakla bakan her yaştan okur için bir başucu kitabı niteliği taşıyacak. 

Bunları Biliyor musunuz? 

İnsan genlerinin %60’ının meyve sineklerinde bulunan genlerle temelde aynı bulunduğunu,

Binlerce atomun bir araya gelmesiyle oluşan yaşamın, kimya düzeyinde, aslen eczanelerde bulunabilecek elementlerden oluştuğunu,

Vücunuzdaki her atomun, size ulaşıncaya dek bir sürü yıldızdan geçtiğini ve milyonlarca organizmanın parçası bulunduğunu,

Üstünde uyuduğunuz şiltede ortalama iki milyon mikroskobik akar yaşadığını, 

Hemen her hücrenize ortalama 2 metre uzunluğunda DNA sıkıştırıldığını ve DNA’larınız uç uca eklenseydi, Yerküre’den Ay’a kadar uzanıp geri dönebilecek, üstelik bunu birkaç kez değil, onlarca kere yapabilecek uzunlukta bir iplik oluşacağını, 

Doğduğumuzda 100 milyar kadar beyin hücresine haiz olduğumuzu ve saatte 500 tanesini kaybettiğimizi,

Zamanın başlangıcından bu yana var olmuş milyarlarca canlı varlık türünün %99’unun artık aramızda olmadığını, 

Yeryüzünden çıplak gözle bakıldığında yalnızca 6.000 kadar yıldızın görülebildiğini, dürbünle bakıldığında tek bir konumdan görülebilen yıldız sayısının ortalama 50.000 bulunduğunu, ufak 2-inçlik bir teleskopla bu sayının 300.000’e yükseldiğini,

Yerkürenin 5.000 milyon milyon ton ağırlıkta bulunduğunu.

(Tanıtım Bülteninden)


Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi Alıntıları – Sözleri

  • … “iki topun negatif elektrik yüklü alanları birbirini iter,
    elektrik yükleri olmasaydı; galaksiler şeklinde asla zarar görmeden
    birbirlerinin içinden geçebilirlerdi.”
  • “Samanyolu’nda kaç yıldız bulunduğunu kimse bilmez: Tahminler 100 milyar civarıyla 400 milyar içinde değişmiş olur. Üstelik Samanyolu 140 milyar küsur galaksiden yalnızca bir tanesidir ki bu galaksilerden pek bir çok bizimkinden büyüktür. Ama en ılımlı girdilerle dahi devamlı, sırf Samanyolu’ndaki ileri uygarlık sayısı bile milyonları bulur.”
  • Evren herkesçe devamlı varsayıldığı şeklinde kesin, durağan(durgun), öncesiz – sonrasız bir boşluk olmaktan çıkmıştı artık.Başlangıcı olan bir evrendi.Öyleyse sonu da olabilirdi.
  • “1918’de yaşanmış olan grip salgınının muallakta kalan ya da asla anlaşılmayan pek oldukça yanı vardır.”
  • Doğadaki her hücre bir mucizedir. Hücreleriniz, hepsi de kendini sizin genel sağlığınıza körü körüne adamış on bin trilyon vatandaşa haiz bir ülkedir.
  • “Yaşamın dominant türü olarak varoluşumuzun kaçınılmazlığı fikrine o denli alışmışız ki, burada bulunuşumuzun yalnız tam zamanında uzaydan gelip Yerküre’ye çarpan cisimlerin ve rastgele oluşan öteki tesadüflerin eseri bulunduğunu kavramamız zor.”
  • Güneş ışığı atomlara enerji verir. Onları hareketlendirir ve atomlar da hareketlendikleri vakit birbirlerine çarparak ısı açığa çıkarırlar. Bir yaz günü güneşin sıcaklığını sırtınızda hissettiğinizde, hissetmekte olduğunuz şey uyarılmış atomlardır aslen.
  • Virüs, acayip ve antipatik bir yaratıktır, “kötü haberlerle çevrili bir parça nükleik asit”tir. Bakterilerden daha ufak ve daha kolay yapıdaki virüsler kendi başlarına canlı değildir. İzole edildiklerinde atıl ve zararsızdırlar. Ama onları uygun bir konak organizmaya yerleştirdiğiniz an derhal faaliyete geçerler: Canlanırlar.


Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İnsanoğlunun tanrısal ve caniyane tabiatını bundan daha iyi
örnekleyen iki vaka daha zor bulursunuz, benden söylemesi.
Bir taraftan tanrısal kudretin en derin sırrını çözerken, öte
taraftan bizlere asla ziyanı dokunmamış, kendisine ne yaptığımızı
anlamaktan bile aciz bir yaratığın kökünü kurutabilen bir
organizma türüdür insanoğlu.
Evrenin başlangıcından günümüze özet bir bilim okuması. Fizikle başlayıp biyoloji ile devam eden keyifli bir öykü (Muhammet Furkan Dolgun)

Kitap birçok mevzuda bilhassa insanlık tarihiyle ilgili ve doğayla ilgili yoğun bir informasyon barındıyor. Meşhur bilim adamlarının asla bilinmedik yönleri oldukça keyifli bir halde anlatılmış. Mesela Newton hakkında bu cümleyi okuyup tebessüm etmemek oldukça zor.. “Newton şüphesiz garip bir adamdı. Cin şeklinde zekiydi
normal olarak, fakat bununla beraber yalnız, neşesiz, paranoyak sayılabilecek kadar pimpirikli, dalgınlığıyla meşhur biriydi.
(Bazı sabahlar uyandığı vakit, daha yataktan ayağını bile çıkaramadan, ansızın aklına üşüşen düşünceler yüzünden donakalıp saatlerce yerinden kalkmadığı söylenirdi.)
Kitabı okurken derin bir tefekküre daldım, o denli oldukça ilgi çeken bilgiler var ki şaşırmamak, yaratıcıya fanatik kalmamak mümkün değil.. Bu cümle de oldukça çarpıcıydı. “Kalbiniz tüm hücrelerinize taze oksijen temin edebilmek
için saatte 343, günde 8.000’den fazla, yılda 3 milyon litre (dört olimpik yüzme havuz unu doldurmaya kafi gelecek kadar) kan pompalamak zorundadır.”
Evrime inanmayan biri olarak kitaptaki evrimle ilgili görüşleri beğenmedim açıkçası…
Son olarak kitaptaki insan tanımı oldukça güzeldi.
“Bir taraftan tanrısal kudretin en derin sırrını çözerken, öte taraftan bizlere asla ziyanı dokunmamış, kendisine ne yaptığımızı
anlamaktan bile aciz bir yaratığın kökünü kurutabilen bir organizma türüdür insanoğlu.”
Keyifli okumalar arzuluyorum… (Baran Toprak)


Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi PDF indirme linki var mı?


Bill Bryson – Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bill Bryson Kimdir?

Bill Bryson, (8 Aralık 1951 doğumlu) İngiliz dili ve bilim üstüne mizahi gezi ile ilgili kitaplar yanı sıra Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi isminde oldukça satan kitabın yazarı Amerikalı yazar.


Bill Bryson Kitapları – Eserleri

  • Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi
  • Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi
  • Beden
  • Notes from a Small Island


Bill Bryson Alıntıları – Sözleri

  • Kemiklerimizi çoğu zaman durağan birer yapı iskelesi bileşeni şeklinde görme eğilimindeyizdir fakat onlar da canlı dokulardır: tıpkı kaslar şeklinde, egzersiz ve kullanım sonucu büyürler. Margy Pratte, tenişçi Rafael Nadal’ı örnek göstererek ”Profesyonel bir tenisçinin raketi tuttuğu taraftaki kolu, diğerinden yüzde 30 daha kalınca olabilir,” diye söyledi bana. Kemik dokusuna mikroskopla bakmış olduğunuzda, tıpkı öteki canlı dokularda olduğu şeklinde, çoğalan hücrelerden oluşan karmaşık bir silsileyle yüz yüze gelirsiniz. Kemikler, inanılmaz seviyede kuvvetli fakat bir o denli da hafifçe olmalarını yapılanma biçimlerine borçludurlar. (Beden)
  • Başımız olmadan yaşayamayacağımızı tamamımız biliyoruz fakat başsız olarak tam ne kadar süreyle yaşanabileceği konusu 18.yüzyıl sonlarında epeyce merak toplamıştı. Doğrusu merak etmek için de iyi bir dönemdi bu zira Fransız Devrimi, meraklı zihinlere üstünde araştırma yapabilecek taze kesilmiş başları tertipli sağlıyordu.
    Yeni kesilmiş (dekapite edilmiş) bir başta hala bir miktar oksijenlenmiş kan bulunacağından şuur kaybı derhal gelişmeyebilir. Beynin daha ne kadar süreyle çalışabileceği mevzusundaki tahminler, iki ila yedi saniye arasına odaklanır fakat bunlarda temiz bir kesi yapıldığı varsayımdan yola çıkılmıştır. Oysa durumun hep bu şekilde bulunduğunu söyleyemeyiz. Baş, işin ustasının kullandığı ve hususi keskinleştirilmiş bir baltayla meydana getirilen sert vuruşlarla bile gövdeden kolay ayrılmaz. Frances Larson’un dekapitasyon uygulamasının tarihiyle ilgili etkisi altına alan kitabı Severed’da İskoçya Kraliçesi Mary’nin başının, sadece üç güçlü vuruş sonrasında gövdesinden ayrıldığından söz edilir; üstelik görece ince bir boynu vardır kraliçenin. (Beden)
  • Dönme hızınız dünyanın neresinde bulunduğunuza bağlıdır. Yerküre’nin dönme hızı, ekvatorda saatte 1.600 kilometrenin birazcık üstündeyken, kutuplarda sıfıra iner. Londra’da bu hız, saatte 998 kilometredir. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Fizikçiler, atomlar hakkında düşünen atomlardır. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Tüm ölümlerin beşte biri, kalp krizi ya da otomobil kazasında olduğu şeklinde ansızın gerçekleşirken, beşte biri de kısa bir hastalık arkasından hızla geliyor. Ama yüzde 60’ı oluşturan çoğunluk, uzun dönemli bir gerilemenin sonucu. Artık uzun yaşamlar sürüyor, uzun ölümlerle gidiyoruz dünyadan. Economist dergisinde yer edinen 2017 tarihindeki bir makalede, yazarının sözünü {hiç de} sakınmadığı şöyleki bir ifade var: “65 yaşından sonrasında ölen Amerikalıların neredeyse üçte biri, yaşamlarının son üç ayı içindeki bir kesiti, bir yoğun bakım biriminde geçiriyor.” (Beden)
  • Rees, evrenimize bilhassa altı sayının hükmettiğini ve bu değerlerden herhan­ gi birinin hafifçe değişmesi halinde hiçbir şeyin eskisi şeklinde olamayacağını belir­tir. Mesela, evrenin var olduğu şeklinde var olabilmesi için hidrojenin ölçülü fakat nispeten görkemli bir şekilde helyuma dönüşmesi ve bunu yapabilmek için küt­ lesinin binde 7’sini enerjiye çevirmesi gerekir. Bu değerde hafifçe bir azalış olsa, sözgelimi binde 7’den binde 6’ya inse, hiçbir dönüşüm gerçekleşemez: Evren hidrojenden ibaret kalır. Değer oldukça azca da olsa artsa, örneğin binde 8’e çıksa, dö­ nüşüm çılgınca hızlanacağı için hidrojen hemencecik tüketilir. Her halükarda, sa­yılardaki en küçük bir oynamayla beraber, bildiğimiz ve gereksindiğimiz haliyle evren artık var olmayacaktır. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Kendi açımızdan işin muhteşem yanı, bu oluşumun bizlere ne kadar lütufkar dav­randığıdır. Eğer evren azıcık başka türlü oluşmuş olsaydı, örneğin kütleçekimi bir nebze daha kuvvetli yada daha zayıf olsaydı ya da genişleme birazcık daha yavaş yada daha süratli gerçekleşseydi, sizi, beni ve üstünde durduğumuz yeri oluştura­cak kesin (stabil) elementler asla var olmayabilirdi. Kütleçekimi azıcık daha kuvvetli olsaydı, evren kendisine doğru boyutları, yoğunluğu ve bileşenleri verecek doğru değerlerden yoksun kalır, fena kurulmuş bir çadır şeklinde çökebilirdi. Daha zayıf olsaydı, hiçbir şey bir araya gelip kaynaşamazdı. Evren sonsuza dek tenha ve tenha bir boşluk olarak kalırdı. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Beyin benzer şekilde duyularımızı oluşturan tüm bileşenleri de kendisi de üretir. Işık fotonlarının renksiz, ses dalgalarının sessiz, koku moleküllerinin kokusuz oluşu, garip ve mantığa aykırı bir varoluş gerçeğidir. İngiliz doktor ve yazar James Le Fanu’nun belirttiği şeklinde, ”Ağaçların yeşili ve gökyüzünün mavisinin gözlerimizden içeri, açık bir pencereden akar şeklinde akmış olduğu yönünde kuvvetli bir izlenime haiz olsak da retinaya tesir eden ışık parçacıkları, tıpkı kulak zarına çarpan ses dalgalarının sesten, koku moleküllerin kokudan yoksun olması şeklinde renksizdir. Bunların hepsi uzayda yol alan görünmez, ağırlıksız atomaltı madde parçacıklarıdır.”
    Yaşamım tüm zenginliği kafamızın içinde yaratılır. Gördüğünüz şey, olduğu şey değil, beyninizin bulunduğunu söylediği şeydir. Ve bu ikisi birbirinden oldukça farklıdır. Bir kalıp sabunu getirin gözlerinizin önüne. Sabun ne renk olursa olsun köpüğün hep beyaz olduğuna dikkat ettiniz mi asla? Bunun sebebi, sabunun su yada ovalamayla bir halde renk değiştirmesi değildir: moleküler düzeyde daha önceki haliyle tıpa tıp aynıdır. Mesela yalnız köpüğün ışığı değişik şekilde yansıtmasıdır. Aynı tesir kıyıya vuran dalgalarla (yeşilimsi mavi su, beyaz köpük) ve bir oldukça olguda gösterir kendini. Hepsi, renk dediğimiz şeyin mutlak bir gerçeklik değil, bir idrak olmasından doğar. (Beden)
  • Fizikçi Richard Feynman, aposteriori saptamalar hakkında şöyleki bir komiklik yapardı: “Biliyor musunuz, bu akşam akıl almaz bir şey geldi başıma,” derdi. “Plakası ARW 357 olan bir otomobil gördüm. Düşünebiliyor musunuz? Bu akşam eyaletteki onca plaka arasından o müstesna plakayı görme olasılığım ne kadardı acaba? inanılır şeklinde değil doğrusu.” Anlatmak istediği normal olarak şuydu: Her olağan durumu muhteşem göstermek kolaydır, yeter ki onu kaderin bir cilvesiymiş şeklinde düşünün.
    Demek ki yeryüzünde yaşamın doğuşuna önayak olan vaka ve koşulların, bulunduğunu düşünmekten hoşlandığımız kadar muhteşem olmaması da mümkün. Yine de yeterince olağanüstüydüler ve kati olan bir şey var: Daha iyisini bulana dek onlarla yetinmek zorundayız. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • Uyuyan kişiyle dış dünya arasındaki ilişki çoğu zaman ilginçtir. Uyurken ansızın düşme hissine tutulmak, çoğumuzun deneyimlediği bir şeydir mesela. ”Hipnik” ya da ”miyoklonik sarsıntı” adında olan bu durumun sebebi bilinmiyor. Varsayımlardan birine bakılırsa, ağaçlarda uyuduğumuz ve düşmemek için dikkat etmemiz gerektiği eski zamanlardan kalma bir alışkanlık bu ve bir tür tatbikat. Uzak olasılık şeklinde görünebilir size fakat düşündüğünüzde tahminen garip de gelecektir. Bilinç dışının ne kadar derinlerinde ve ne kadar hareketli olursak olalım, yataktan neredeyse asla düşmeyiz: hatta otel yatakları ya da yabancı yataklardan bile. Dünyayla ilişkimizi tümüyle kesmiş de olsak içimizdeki bir bekçi bizim için yatağın kenarının yerini dikkatle kaydeder ve aşağıya yuvarlanmamıza engel olur. Uykusu oldukça ağır olanlar için bile geçerli olmak suretiyle, açık ki dış dünyaya kulak asan bir parçamız hep vardır. Paul Martin’in Counting Sheep kitabında belirttiği suretiyle, Oxford Üniversitesinde meydana getirilen çalışmalarda, uyumakta olan iştirakçilerin adları her söylendiğinde EEG grafiklerinde kıpırdanmalar ortaya çıkmış olduğu fakat iştirakçilerin başka isimlere aynı tepkiyi vermedikleri gözlenmiştir. Başka denemelerde insanların evvelinde karar verdikleri saatte, kendilerini çalar saatten yararlanmaksızın uyandırabildikleri göstermişti. Öyleyse uyumakta olan zihnin bir kısmı, kafatasının dışındaki gerçek dünyayı izliyor olmalıydı. (Beden)
  • … “iki topun negatif elektrik yüklü alanları birbirini iter,
    elektrik yükleri olmasaydı; galaksiler şeklinde asla zarar görmeden
    birbirlerinin içinden geçebilirlerdi.” (Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi)
  • Az oldukça gelişmiş, düşünen bir topluluk haline gelmek istiyorsanız, yeterince uzun istikrar dönemleri içeren oldukça uzun bir vakalar zincirinin doğru ucunda olmalısınız. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • “Yaşamın dominant türü olarak varoluşumuzun kaçınılmazlığı fikrine o denli alışmışız ki, burada bulunuşumuzun yalnız tam zamanında uzaydan gelip Yerküre’ye çarpan cisimlerin ve rastgele oluşan öteki tesadüflerin eseri bulunduğunu kavramamız zor.” (Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi)
  • Doğadaki her hücre bir mucizedir. Hücreleriniz, hepsi de kendini sizin genel sağlığınıza körü körüne adamış on bin trilyon vatandaşa haiz bir ülkedir. (Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi)
  • Ne kadar eğitim alırsanız Alzheimer’a yakalanma olasılığınız da o denli düşüyor. Yine de Alzheimer’ı uzakta tutmayı başaran bir şey var ise o da gençlikte üst üste yığılan ders saatleri değil, etken ve sorgulayıcı bir zihin. Sağlıklı beslenen, en azından orta düzeyde egzersiz meydana getiren, makul kiloyu sakınan ve aşırı sigara ve alkol tüketmeyen insanlarda demansın her türlüsü, oldukça daha nadir ortaya çıkıyor. Erdemli bir yaşam, Alzheimer riskini ortadan kaldırmasa da yüzde 60 kadar düşürebiliyor. (Beden)
  • Parmak uçlarımızdaki sarmal çizgiler acaba hangi evrimsel gerekliliğin sonucuydu? Yanıtı kimse bilmiyor. Vücudumuz gizemlerle dolu bir evrendir. Üstünde ve içinde olup bitenlerin büyük kısmı, bilmediğimiz nedenlere dayanır ve kuşkusuz büyük çoğunlukla da aslına bakarsan belirli bir sebebi yoktur. Evrim sonuçta rastlantısal bir süreçtir. Parmak izlerinin yalnızca kişiye özgü olduğu görüşü de bir varsayımdır aslen. Hiç kimse sizinkine eş bir parmak izi olamayacağını mutlak kesinlikle söylemesi imkansız. Söylenebilecek tek şey, birbirine tıpatıp eş iki parmak izi grubunun hemen hemen bulunmamış olduğudur.
    Parmak izi emekleri için kullanılan teknik sözcük ”dermatoglifi”dir. Parmak izini oluşturan çizgiler ”papil hatları” adını alır. Araba lastiği dişlerinin çekiş gücüne yapmış olduğu etkiye benzer şekilde kavramaya destek oldukları düşünülür fakat bu, gerçekte kanıtlanmış bir görüş değildir. Kimileri parmak izi sarmalının suyun daha iyi akmasını sağlamış olduğu ya da parmak derisini daha esnek ve bükülgen yaptığını, hatta derinin duyarlılığını arttırdığını ileri sürmüştür fakat bunlar da yalnızca birer tahmindir. Benzer şekilde, uzun süre banyoda kaldığımızda parmak derimizin niçin buruştuğunu açıklamanın kıyısına bile yaklaşamamıştır kimse. En sık getirilen izahat, buruşmanın parmaklarda suyun akışını kolaylaştırdığı ve kavramaya katkıda bulunmuş olduğu yolundadır. Ama iyi kavram gücüne ivedilikle gereksinim duyanlar, kuşkusuz suyun içinde belirli bir süre kalanlar değil, suya yeni düşenlerdir. (Beden)
  • Ay’a meydana getirilen 386.000 kilometrelik seyahat bizim için hala oldukça büyük bir girişimi temsil ediyor. İlk Başkan Bush tarafınca bir gaflet anında gündeme getirilen insanlı Mars yolculuğu, bu şekilde bir projenin 450 milyar dolara patlayacağı ve muhtemelen (yüksek-enerjili solar parçacıklara karşı kalkan oluşturulamayacağı ve bunlar DNA’yı parçalayacağı için) ekipteki her insanın ölmesiyle sonuçlanacağı hesaplanınca, sessiz bir şekilde rafa kaldırıldı. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi)
  • “1918’de yaşanmış olan grip salgınının muallakta kalan ya da asla anlaşılmayan pek oldukça yanı vardır.” (Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi)
  • “Samanyolu’nda kaç yıldız bulunduğunu kimse bilmez: Tahminler 100 milyar civarıyla 400 milyar içinde değişmiş olur. Üstelik Samanyolu 140 milyar küsur galaksiden yalnızca bir tanesidir ki bu galaksilerden pek bir çok bizimkinden büyüktür. Ama en ılımlı girdilerle dahi devamlı, sırf Samanyolu’ndaki ileri uygarlık sayısı bile milyonları bulur.” (Hemen Her Şeyin Çok Kısa Bir Tarihi)
  • Derin bir nefes alın. Tahminen ciğerlerinizi varlıklı, yaşam veren oksijenle doldurduğunuzu düşünüyorsunuz. Aslında pek öyleki değil. Soluduğumuz havanın yüzde sekseni azottur (nitrojen). Atmosferde en bolca bulunan element olan azot, varoluşumuz için can alıcıdır fakat öteki elementlerle etkileşime girmez. Nefes aldığınızda havadaki azot, yanlış mağazaya giren dalgın bir alan kişi misali, akciğerlerinize girmiş olduğu şeklinde gerisingeri çıkar. Azotun işimize yaraması için amonyak şeklinde etkileşime daha açık formlara dönüştürülmesi gerekir. O işi bizim için yapanlarsa bakterilerdir. Bakterilerden yardım almasaydık ölür ve dahası, var olmazdık bile. Öyleyse mikroplarınıza bir teşekkür etmenin zamanı gelmiş anlamına gelir. (Beden)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş