Eğitim

Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri – Osman Fikri Sertkaya Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri – Osman Fikri Sertkaya Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri kimin eseri? Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri kitabının yazarı kimdir? Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri konusu ve anafikri nedir? Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri kitabı ne konu alıyor? Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri PDF indirme linki var mı? Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri kitabının yazarı Osman Fikri Sertkaya kimdir? İşte Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Osman Fikri Sertkaya

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9786051551517

Sayfa Sayısı: 206


Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hüseyin Nihâl Atsız İstanbul’da 1905’te hayata merhaba dedi, 1975’te de öldü. Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Rıza Nur şeklinde öncülerin yolunda gitti ve ömrünün 50 yılını Türklük ve Türkçülük düşüncesinin gelişmesi için harcadı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Kısmı’nden mezuniyetinden sonrasında Ord. Prof. Dr. Mehmed Fuad Köprülü’nün asistanı oldu, sadece 1932’de üniversitedeki görevinden ayrılmak mecburiyetinde bırakıldı.

Eserin ilk bölümünde ölümünden bu güne kadar Atsız hakkında meydana getirilen faaliyetler anlatılmış, hakkında yazılan 22 kitabın künyeleri verilerek Atsız hakkında yapılacak çalışmalara yol açılmıştır. Atsız’ın yaşam hikâyesi anlatılırken siyasî görüşlerinden daha çok ilim adamı, yazar, şâir ve düşünce adamı Atsız üstünde durulmuştur.

Roman, hikâye ve şiir yazarı Atsız altı roman yazmıştır. Bilhassa Bozkurtlar adlı romanı Göktürk tarihinin romanlaştırılmış şeklidir. Eserde Atsız’ın romanlarının ve şiirlerinin tahlilleri yapılmış, romanlarından, hikâyelerinden ve şiirlerinden örnekler verilmiştir.

İlim adamı Atsız yayımlanmamış eserlerinin haricinde 30 ciltten faza ilmî yayını olan bir kişidir. Eserde bu yayınların sıralaması ile Türk / İnönü Ansiklopedisi’ne yazdığı 40 maddeden 10’u verilmiştir.

Fikir Adamı Atsız bölümünde onun Atsız Mecmua, Orhun, Ötüken dergileri başta olmak suretiyle çeşitli dergilere yazdığı yazıların tam bir sıralaması ile bu yazılarından örnekler verilmiştir. Atsız düşünce yazılarında ne dedi ise, dedikleri son 40 yıl içinde gerçekleşmiştir. Adeta bir falcı şeklinde geleceği okuyan bir düşünce adamıdır.

Eseri okuyanlar Türkçülük görüşünün önderi düşünce adamı Atsız yanında, şâir, hikâye ve roman yazarı Atsız’ı ve ilim adamı Atsız’ı tanıyacaklar, çalışmalarını takdirle karşılayacaklar ve onu dualarla anacaklardır.


Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri Alıntıları – Sözleri

  • Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse.
  • Umut ölmez. Umut son olarak bırakılan şeydir.
  • Istırap çekiyorum, sen de beni seviyor musun?
  • Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanar dağ ne şekil korla tutuştu
  • Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanardağ ne şekil korla tutuştu?
    Pervane olan kendini gizler mi asla alevden?
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…
    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer şeklinde keskin ve çiçekler şeklinde ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden…
    Hasret sana ey yirmi senenin taze baharı,
    Vaslınla da dinmez gene bağrımdaki ağrı.
    Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
    Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    Görmek seni ukbadan eğer mümkün vakaydı.
    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
    Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma ‘Kaabil’
    İmkanı bulunsaydı tüm ömre karşılık
    Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    Toprak şeklinde her çiğnediğin yerde olurdum.
    Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur.
    En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zor olsa gerek;
    Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik…
  • Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanardağ ne şekil korla tutuştu?
    Pervane olan kendini gizler mi asla alevden?
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…
    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer şeklinde keskin ve çiçekler şeklinde ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
  • Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…
  • Hüseyin Nihal Atsız öğretmen olarak atandığında gençliği düşünce ve dava yolunda geçmiştir, bu yüzden hiçbir hanımla duygusal bağ kurmaya zaman ayıramamıştır. Atandığı okulda ise meslektaşı bir bayan dikkatini çeker, yeşil gözleri vardır. Atsız o zamana kadar hiçbir hanıma ilgi duymamışken, her geçen gün bu hanıma kendini kaptırır ve en sonunda kendiyle uzun mücadeleler sonucunda açılmaya karar verir. Bir şiir yazar ve sevilmiş olduğu hanımın dolabına koyar. Sevdiği hanım ise zarfı bulduğunda Nihal Atsız’dan bulunduğunu anlayarak, zarfı açmadan, mektupta ne işe yaradığını merak etmeden, olduğu şeklinde Nihal Atsız’a geri verir.
    Atsız sonraları çıkardığı şiir kitabında, bu şiire “Geri Gelen Mektup” adını koyarak yayınlar. O yeşil gözlü hanım ise Atsız ile mezara bir sır olarak gider.
    Şiir ise şöyledir;
    GERİ GELEN MEKTUP
    Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? 
    Bilmem bu yanardağ ne şekil korla tutuştu? 
    Pervane olan kendini gizler mi asla alevden? 
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. 
    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; 
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; 
    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan, 
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… 


Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Hüseyin Nihâl Atsız İstanbul’da 1905’te hayata merhaba dedi, 1975’te de öldü. Ömrünün 50 yılını Türklük ve Türkçülük düşüncesinin gelişmesi için harcadı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Kısmı’nden mezuniyetinden sonrasında Ord. Prof. Dr. Mehmed Fuad Köprülü’nün asistanı oldu, sadece 1932’de üniversitedeki görevinden ayrılmak mecburiyetinde bırakıldı.Eserin ilk bölümünde ölümünden bu güne kadar Atsız hakkında meydana getirilen faaliyetler anlatılmış, hakkında yazılan 22 kitabın künyeleri verilerek Atsız hakkında yapılacak çalışmalara yol açılmıştır. Atsız’ın yaşam hikâyesi anlatılırken siyasî görüşlerinden daha çok ilim adamı, yazar, şâir ve düşünce adamı Atsız üstünde durulmuştur.Roman, hikâye ve şiir yazarı Atsız altı roman yazmıştır.Fikir Adamı Atsız bölümünde onun Atsız Mecmua, Orhun, Ötüken dergileri başta olmak suretiyle çeşitli dergilere yazdığı yazıların tam bir sıralaması ile bu yazılarından örnekler verilmiştir. Atsız düşünce yazılarında ne dedi ise, dedikleri son 40 yıl içinde gerçekleşmiştir. Adeta bir falcı şeklinde geleceği okuyan bir düşünce adamıdır.Eseri okuyanlar Türkçülük görüşünün önderi düşünce adamı Atsız yanında, şâir, hikâye ve roman yazarı Atsız’ı ve ilim adamı Atsız’ı tanıyacaklar, çalışmalarını takdirle karşılayacaklar ve onu dualarla anacaklardır. (Hamza Selman YILMAZ)

Osman Fikri bey öyleki ki eli öpülesi adammış. Yerinde incelemeler, güzel tanımlar yapmış. Gayet iyi anlamış, anlatmış. Güzel güzel de kısaydı birazcık derhal bitti. doyamadan. Daha yazılsa daha okunması mümkün. Ruh Adam’a sayfalar ayırmadan, Bozkurt’lar için ağıtlar yakmadan, Deli Kurt’a özenmeden bitmezdi. Nitekim yazmış yazabileceği kadarını, öz olmuş. Eline koluna sıhhat.
Kitapta geçen Atsız’ın kendisini eleştiren birine yazdığı yazı var. Okumanız şiddetle tavsiyedir. Mizahi bir üslupla, bilgiyle ezmiştir Atsız, eleştiren kişiyi. ‘ZADE’ DEĞİL ”OĞUL” yazının adı 🙂 (Sezgi)


Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri PDF indirme linki var mı?


Osman Fikri Sertkaya – Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Osman Fikri Sertkaya Kimdir?

Osman Fikri Sertkaya, 11 Ağustos 1946’da Adana’da hayata merhaba dedi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi T’ürk Dili ve Edebiyatı Kısmı’nden (1964-1968) mezun oldu. 1970’te Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Kısmı, Eski Türk Dili Anabilim Dalına intisap etti. 1975 senesinde Türk Hava Kuvvetlerinde askerlik görevini yapmış oldu.

1976’da “Pek iyi” aşama ile “Dr. phil,” unvanını aldı. Haziran 1982’de “Yardımcı Doçent Doktor” unvanı ile “Öğretim Üyesi” olarak atandı. Ekim 1989’da “Doçent Doktor” unvanını aldı. Ağustos 1996’da profesörlüğe yükseltildi.

Alexander Von Humbolt Vakfı Araştırma Bursu ile Haziran 1977-Şubat 1979 tarihleri içinde; Almanya’da Ruhr Üniversitesi/Bochum (Abteilung für Geschichtswissen-schaft ile

Sprachwissensschaftliches Institut)’da, Justus-Liebig Üniversitesi/Giessen (Seminar für Sprachen und Kulturen Nordafrikas)’de, Bonn Üniversitesi (Seminar für Sprach-und Kulturwissenschaft)’nde, Göttingen Üniversitesi (Seminar für Turkologie und Altaistik)’nde Batı Berlin (Staatsbibliothek Preussischer Kulturbesitz, Oriental Abtcilung)’de, Doğu Berlin İlimler Akademisi (Zentral.Institut für Alte Geschihchte und Archaeologie, Bereich Alter Orient)’nde, İngiltere’de, Manchester (Üniversitesi’nde ve John Rylands Kütüphanesi’nde, Londra Üniversitesi (School of Oriental and African Studies)’nde ve British Library (Department of Oricntal Manuscript)’de, Fransa’da (Bibliothèque Nationale)’de Köktürk, Uygur, Karahanlı, Kıpçak, Çağatay ve Osmanlı yazma ve basmaları üstünde Türk dili araştırmaları yapmış oldu.

1982-1983 yılları aralığında Almanya’da Justus Liebig Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü (Institut für Orientalistik)’nde “Lektor für Turkisch [Türkçe Lektörü]”olarak çalıştı.

1986 yılının yazında, üç ay, yeniden Alexander von Humbolt Vakfı’nın bursiyeri olarak Justus Liebig Üniversitesi (Giessen)’nde “Uygur Tıp Metinleri” temalı bir araştırma yapmış oldu.

Anayasanın 134. maddesi gereği 2876 sayılı kanunla tekrardan yapılanan Türk Dil Kurumu’nda başta “Yürütme Kurulu” üyeliği olmak suretiyle çeşitli görevler aldı.

1987-1990 yılları aralığında Kültür ve Turizm Bakanlığı “Kaynak Eserler Yayın ve İstişare Kurulu” ve “1000 Temel Eser Yayın ve İstişare Kurulu” üyeliklerinde bulunmuş oldu.

Osman Fikri Sertkaya’nın geçen 40 yıl içinde Türkoloji biliminin yurt içinde ve haricinde yayılması ve milletlerarası ilim dünyasında yerini alması için yapmış olduğu emek harcamalar içinde özetlemek gerekirse şunlar zikredilebilir: 1973-1999 yılları aralığında yedisi Milletlerarası ve onu Millî olmak suretiyle on yedi Türkoloji Kongresi’nin Sekreter Yardımcısı (1973-1982), Genel Sekreteri (1983-1988) ve Başkanı (1997-1999); Türkçenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cümlenin Öğeleri, Yazım ve Noktalama, Türkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasözleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Imtihan Soruları, Kpss, Oks, Öss, Bunları Biliyor musunuz?, Özlü Sözler, Güzel Sözler, Türkçe, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Özetleri

1988-1992 yılları aralığında Bakü, Elazığ, Almatı, Konya ve Bişkek’te toplanan Türk – Sovyet İkili Kollekyumları” nın kurucusu, yürütücüsü ve Türk tarafının başkanı; Türk Dil Kurumu’nun 1988, 1992, 1996 ve 2000 yıllarında tertiplediği; Uluslararası Türk Dili Kongresi ile Ali Şir Nevayi’nin 550 Doğum Yıldönümü Paneli, Wilhelm Radloff’un Doğumunun 100. Yıldönümünü Anma Paneli ve Göktürk Harflerinin Okunuşunun 100. Yıldönümü Anma Günü toplantılarının düzenleyicisi ve uygulayıcısı;

Kültür Bakanlığı’nın tertiplediği Milletlerarası Yesevi Kongresi ile Türkiye-Rusya veKazakistan tarafınca tertiplenen Ahmet Yesevî’nin Dünyası adlı Kongrelerinin düzenleyicisi yürütücüsü;

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin yayımladığı Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi’nin Yayın Kurulu Üyesi;

Türk Dil Kurumu’nun yayımladığı Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten’in 1982-2001 yılları arası Yazı Kurulu Sekreteri ve Yazı Kurulu Başkanı; Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün yayımladığı Türk Kültürü Araştırmaları’nın Yayın Kurulu Üyesi

Osman Fikri Sertkaya 1966-2005 yılları aralığında Göktürk, Uygur, Karahanlı, Kıpçak, Çağatay, Erken Osmanlı ve Uygar Uygur Türkçesi devrelerinin dili, edebiyatı, zamanı, sanatı, musikisi, folkloru kısacası Türk dili ve kültürünün çeşitli sahalarında 40 kadarı Almanca, Fransızca, İngilizce, Kırgız Türkçesi, Rusça ve Japonca olmak suretiyle 330’dan fazla araştırmayı yerli ve yabancı ilim dergilerinde yayımlayarak Türkoloji biliminin yurt içinde ve haricinde yayılması ve tanınması için katkı ve çalışmalarda bulunmuş oldu.

Yurt içinde ve haricinde 120’yi aşkın millî ve milletlerarası kurultay, konuşma konuşu, bilimsel toplantı, seminer açık oturum şeklinde ilmî toplantılara bildiri ile katıldı.

Yurt içinde Türkiyat Enstitüsü (1970), Türk Edebiyatı Vakfı (1972), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (1976), Türk Dil Kurumu (1983), Türk Tıp Tarihi Kurumu (1985) ve TAÇ Vakfı (1987) şeklinde kuruluşlarda tabiî üye, aslî üye, bilim kurulu üyesi ve mütevellî heyeti üyesi olan Sertkaya, yurt haricinde da PIAC (Permanent International Altaistic Conference=1972), DMG (Deutsche Morgenländische Gesellschaft=1979), SUA (Societas Uralo-Altaica=1980), CASA (Assocation for Central Asian Studies=1988) şeklinde kuruluşların aslî üyesidir.

1985-2005 içinde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Uluslararası Akademik İlişkiler Kurulu üyesi olarak çalışan ve hâlen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Kısmı’nün Eski Türk Dili Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Edebiyatı içinde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün Müdürlüğü görevini de yürütmektedir.


Osman Fikri Sertkaya Kitapları – Eserleri

  • Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri
  • Etimoloji Araştırmaları
  • Nihâl Atsız
  • Eski Türklerde Para
  • Dede Korkut Kitabı
  • Dede Korkut Kitabı Üstüne Araştırmalar ve İncelemeler
  • Dede Korkut’un Günbed Yazması Üstüne
  • Bir Türk Ailesi Rif’at Paşa Sülalesi


Osman Fikri Sertkaya Alıntıları – Sözleri

  • Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse. (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanardağ ne şekil korla tutuştu?
    Pervane olan kendini gizler mi asla alevden?
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…
    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer şeklinde keskin ve çiçekler şeklinde ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden…
    Hasret sana ey yirmi senenin taze baharı,
    Vaslınla da dinmez gene bağrımdaki ağrı.
    Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
    Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    Görmek seni ukbadan eğer mümkün vakaydı.
    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
    Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma ‘Kaabil’
    İmkanı bulunsaydı tüm ömre karşılık
    Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    Toprak şeklinde her çiğnediğin yerde olurdum.
    Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur.
    En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zor olsa gerek;
    Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik… (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Istırap çekiyorum, sen de beni seviyor musun? (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • .
    Milli şuurla yoğrulmuş, engin ve coşkun bir ruha, varlıklı bir muhayyeleye haiz; mevcut küçüklük ve çirkinliklerden mazinin epik ve görkemli devirlerine kaçmaya meyyal bir mizaç zamanı roman yazarının önde gelen özelliğidir. Atsız’ın san’atını ve yaşamını yoğuran en güçlü sebep budur. Bu mizaç için
    “Bahtiyarlık: Boraca yüce dağları aşmak
    Varılmadan ölünen uzak bölgelere koşmak
    Tanrının sofrasında mest olarak konuşmak
    Ve ömründe bir kere, bir kere sevinmektir”
    Ve bu mizacın özlemini duyduğu kahramanlar ve
    “Kahramanlık, ne yalnız bir yükseliş anlamına gelir
    Ne de yıldızlar şeklinde parlayıp sönmemektir
    Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir
    Kahramanlık: Saldırıp tekrar dönmemektir,”
    . (Nihâl Atsız)
  • .
    Yamtar yüzünü göğe kaldırıp söylenmeye başladı:
    “- İsa Tanrının oğlu. İsa’yı Meryem doğurdu. Ama Meryem, Tanrının katunu değil. Tanrı, İsa’nın babası.. İsa’nın anası, babası var. Babası Tanrı… Anası Meryem… Ama Meryem, Tanrının katunu değil… İsa…

    ” – Bana bak koca papaz . Türk Tanrısı, Türk yasasına aykırı iş yapmaz. Sizin Tanrınız Ötüken’e gelirse işi yamandır”
    . (Nihâl Atsız)
  • Vazgeçmek, geri gitmek anlamına gelir. Farsça baz “geri” ve Türkçe geçmek kelimelerinden oluşan sözcüğün günümüzdeki anlamı; hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak, bırakmak demek.
    “Her adam ne bilir aşkın hâlinden / Bülbül vazgeçer mi gonca gülünden?” der Karacaoğlan. (Etimoloji Araştırmaları)
  • .
    Kronolojik sıra açısından bakarsak Deli Kurt, Bozkurtlar ile Ruh Adam’ın orta yerinde durmakta ve bazı unsurlarla, ardındaki ve önundeki esere bağlanmaktadır. Bağlantı unsurlarından biri Urungu ve Deli Kurt’un Ay Hanım ve Gökçen şeklinde doğa üstü vasıflar taşıyan iki genç kıza olan derin ve fakat tertemiz aşkları ; Selim Pusat ile Güntülü arasındaki ümitsiz ve tertemiz gönül ba­ğı ve buna Ruh Adam’ın çerçevesini hazırlayan Uygur destanındaki vak’a, mevzu ve üslubu ilave edelim…
    . (Nihâl Atsız)
  • Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Türk’ün toplu halde İslamiyete girişinin gerekçesini asla-bir yapıt “Bozkurtlar” kadar veremez.. (Nihâl Atsız)
  • Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanardağ ne şekil korla tutuştu?
    Pervane olan kendini gizler mi asla alevden?
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…
    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer şeklinde keskin ve çiçekler şeklinde ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • “Siyasette muhabbet” hepsi yalan palavra
    Doğru sözü ” Kül Tegin” kitabesinde ara (Nihâl Atsız)
  • Vakur davranışı ve tevazu içinde yaşayışı ile, dimdik başı ve sağlam karakteri ile Atsız Bey, Türk tarihinin derinliklerinden kopup gelen bir “Türk Beyi” idi. (Nihâl Atsız)
  • Umut ölmez. Umut son olarak bırakılan şeydir. (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanar dağ ne şekil korla tutuştu (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Fikirleri ile yaşayışını ‘telif eden” bir karaktere ve şahsiyete sahipti . İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın tarifi ile “Atlıyı atından indirecek derecede şiddetli yazılar yazan” Atsız, yakıcı ve keskin bir üsluba haiz olması yanında, hususi hayatında sakin, kibar, mülâyim, nüktedan ve nüktedan idi. Kendisinden kaç yaş, minik olursa olsun her insana “Bey” diye hitap ederdi. Vakur davranışı ve tevazu içinde yaşayışı ile, dimdik başı ve sağlam karakteri ile Atsız Bey, Türk tarihinin derinliklerinden kopup gelen bir “Türk Beyi” idi. (Nihâl Atsız)
  • .
    Bozkurtların Ölümü ile Bozkurtlar Diriliyor’un mesajını birleştirip bir cümle ile söylemek mümkündür :
    Türk soyu, yürekli, şuurlu ve kahraman idareciler elinde , aklın almayacağı türden işler yapabilmek, Türklüğün ölümsüzlüğü yolunda dünya nimetlerinin en büyüklerini teperek ölmek; kendine olan itimadından gelen kapalı kültür yaşamı ile kolay kolay yokolmamak şeklinde hususiyetler taşır ki, öldürülebilir fakat uşak edilemez.
    . (Nihâl Atsız)
  • Hüseyin Nihal Atsız öğretmen olarak atandığında gençliği düşünce ve dava yolunda geçmiştir, bu yüzden hiçbir hanımla duygusal bağ kurmaya zaman ayıramamıştır. Atandığı okulda ise meslektaşı bir bayan dikkatini çeker, yeşil gözleri vardır. Atsız o zamana kadar hiçbir hanıma ilgi duymamışken, her geçen gün bu hanıma kendini kaptırır ve en sonunda kendiyle uzun mücadeleler sonucunda açılmaya karar verir. Bir şiir yazar ve sevilmiş olduğu hanımın dolabına koyar. Sevdiği hanım ise zarfı bulduğunda Nihal Atsız’dan bulunduğunu anlayarak, zarfı açmadan, mektupta ne işe yaradığını merak etmeden, olduğu şeklinde Nihal Atsız’a geri verir.
    Atsız sonraları çıkardığı şiir kitabında, bu şiire “Geri Gelen Mektup” adını koyarak yayınlar. O yeşil gözlü hanım ise Atsız ile mezara bir sır olarak gider.
    Şiir ise şöyledir;
    GERİ GELEN MEKTUP
    Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? 
    Bilmem bu yanardağ ne şekil korla tutuştu? 
    Pervane olan kendini gizler mi asla alevden? 
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. 
    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; 
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; 
    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan, 
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…  (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Türk soyu, yürekli, şuurlu ve kahraman idareciler elinde, aklın alamayacağı türden işler yapabilmek, Türklüğün ölümsüzlüğü yolunda dünya nimetlerinin en büyüklerini teperek ölmek; kendine olan itimadından gelen kapalı kültür yaşamı ile kolay kolay yok olmamak şeklinde hususiyetler taşır ki, öldürülebilir fakat uşak edilemez. (Nihâl Atsız)
  • .
    Bize nazaran Atsız, Bozkurtlar’da Böğü Alp, Kürşad, Tonyukuk ve Urungu’yu; Deli Kurt’ta Murad’ı benimsemiş, mizacına oldukca uygun düşen bu tiplerin şahsiyetlerini, ara sıra kendi mizacının unsurları ile bezemiştir.
    . (Nihâl Atsız)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş