Eğitim

İmparatorluk – Michael Hardt Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İmparatorluk – Michael Hardt Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İmparatorluk kimin eseri? İmparatorluk kitabının yazarı kimdir? İmparatorluk konusu ve anafikri nedir? İmparatorluk kitabı ne konu alıyor? İmparatorluk PDF indirme linki var mı? İmparatorluk kitabının yazarı Michael Hardt kimdir? İşte İmparatorluk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Antonio Negri

Yazar: Michael Hardt

Çevirmen: Abdullah Yılmaz

Orijinal Adı: Empire

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755393322

Sayfa Sayısı: 432


İmparatorluk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bazı kitaplar vardır, yaşadıkları döneme tanıklık etmekle kalmayıp geleceğe de ışık tutarlar. M. Hardt ve A. Negri’nin İmparatorluk’u da fazlaca sayıda düşünür tarafınca böylesi bir yapıt olarak gösteriliyor. İmparatorluk’u bu kadar mühim kılan, küreselleşme çağını her yönüyle irdelerken, küreselleşme mağdurlarından yana etken bir tavır alması, onları küreselleşmenin vahşetinden kurtaracak alternatifler de önermesidir.

Ulus-devletlere dayalı çağ sonlanmış oldu. Sermaye küresel çapta önüne çıkan her engeli yıkıyor; Seattle’dan Cenova’ya uzanan isyan dalgasına karşın, karşıcılık güçleri zayıf; karamsarlık iliklere işlemiş durumda. Mevcut durumu açıklamakta buyuruculuk terimi yetersiz kalıyor; yeryüzünü ele geçirmekte olan merkezsiz ve topraksız egemenlik aygıtını Hardt ve Negri İmparatorluk diye adlandırıyor. İmparatorluk döneminde artık dışarısı kalmamıştır. Egemenlik, tek bir yönetim mantığına gore işleyen millet-üstü organların eline geçmiştir. Adalet kaygısından yoksun şekilde işleyen sömürü mekanizmaları artık yapınak duvarları ve millet-devletin sınırlarıyla yetinmeyerek yeryüzünün her köşesine yayılmıştır. Ama İmparatorluk özgürleşme için yeni imkanlar da sağlamaktadır; Marx’ın kapitalizmin kendinden önceki üretim biçimlerinden ileri bulunduğunu söylemesi anlamında ilerici bir boyut da ihtiva eder. Bu nedenle Hardt ve Negri küresel ana para karşısında millet-devleti güçlendiren her türlü politik stratejiyi reddediyor. Onlara gore küreselleşmeye karşı yerele dayalı itirazlar, dışarısı kalmayan bir dünyada dışarı yanılsaması yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Artık ülkeden sökülüp atılacak buyuruculuk ve ele geçirilecek bir iktidar odağı yoktur; bu tarz şeyleri hedefleyen politik hareketler ömrünü tamamlamıştır. Yerelin farklılıkları küreselin homojenliği karşısında direnme enerjisini yitirmiştir. İktidarın küreselleşmesi iktidar karşıtlarının yeryüzünü yurt edinerek, evrensel yurttaşlık hakkını savunarak insanlığı kucaklayarak gerçek bir enternasyonalizmin temellerini atabilir, hayatlarını otonomlaştırarak tekrardan üretebilir; İmparatorluğun her yerdeki kalbine gene her yerden darbe indirebilirler. M. Hardt ve A. Negri, İmparatorluk’la değişen dünyayı yorumlamakta zaaf gösteren muhalif düşünceye tekrardan atak imkanı sunarken Türkçe basım için yazdıkları önsözde “şenlik” müjdesi veriyor.

İmparatorluk’u okuduktan sonrasında, kimse kendini “bu kitap ne olursa olsun yazılmalıydı” duygusundan kurtaramaz. Hardt ve Negri’nin ortaya koyduğu şey, çağımız için Komünist Manifesto’yu tekrardan yazmaktan asla değişik değil. İmparatorluk, küresel kapitalizmin sonunda kendini yıkacak çelişkiler ürettiğini gösteriyor. Bu kitap, yalnızca “tarihin sonu” kehanetlerinde bulunan tuzu kuru liberaller için değil; günümüz kapitalizmiyle cepheden yüzleşmekten kaçınan sözde-köktencilik kültür araştırmaları için de ölüm çanları çalıyor.

Slavoj Zizek

İmparatorluk, klasik Marksist yaklaşımdan daha “komünist” bir militanlık ve derslik mücadelesi öngörüsünde bulunuyor. Kesinlikle, felsefeciler, politika bilimciler ve sosyalistler içinde uzun süre yakıcı tartışmalara niçin olacak. Sonuç ne olursa olsun, devasa bir entelektüel zenginlik sağlayacak.

Etienne Balibar


İmparatorluk Alıntıları – Sözleri

  • Avrupa metafiziği özgürleşmiş tekilliklerin ve çokluğun devrimci kuruluşunun meydan okuyuşuna karşı ortaya çıkar
  • Ortalığı kan gölüne çevirip adına sulh diyorlar.
    Tacitus
  • Büyük oranda basitleştirerek denebilir ki postmodernist söylemler ağırlıklı olarak küreselleşme süreçlerindeki kazananlara, köktenci söylemlerde kaybedenlere cazip gelmiştir…. Mevcut küresel eğilimler bazıları tarafınca bir tür özgürleşme olarak görülürken, bazıları tarafınca acıların artması olarak yaşanır..
  • Ahlaki müdahale çoğunlukla ortamı askeri müdaheleye hazırlayan ilk fiil olarak hizmet görür. Böylesi durumlarda askeri operasyon internasyonal onay almış bir polis eylemi olarak sunulur.
  • Tarihsel bakımdan bu süreçler çoğu zaman bir sıra içinde gerçekleşir. Bir toprak parçası ya da nüfus ilkin mübadeleye ve gerçekleştirmeye uygun bir dışarısı olarak erişilebilir hale getirilir ve sonraki adımda gerçek anlamda paracı üretim alanına dahil edilir. Ne var ki, mühim nokta şudur: bir kere çevrenin bir parçası “uygarlaştırılır uygarlaştırılmaz”, doğrusu burjuvazinin yeni yeni genişlettiği paracı üretim alanının sınırları içine organik olarak alınır alınmaz, bu bölge artık sermayenin artık kıymetini gerçekleştirmesi için mecburi olan dışarısı olması imkansız. Bu anlamda kapitalistleşme gerçekleşmenin önüne bir engel diker ve bunun tersi de doğrudur; daha doğrusu içselleştirme dışarıya bağlılıkla çelişir. Sermayenin susuzluğunu yeni kanla dindirmek şarttır ve ana para devamlı olarak yeni sınırlar aramak zorundadır.
  • … yeni ırkçılık biyolojik temelli ırkçılık teorisinden kültür temelli bir ırkçılık teorisine geçiş olarak betimlenir…..biyolojik farklılıkların yerine ırksal nefret ve korkunun anahtar temsilleri olarak sosyolojik ve kültürel gösterenler aldı. Bu biçimiyle emperyalist kuram çağdaş ırkçılık karşıtlığına arkadan saldırır ve fiili olarak onun argümanlarını seçip kullanıma sokar. Emperyal ırkçı kuram ırkların yalıtılabilir biyolojik birimler oluşturmadığı ve tabiat ananın değişik insan ırklarına bölünemeyeceği görüşlerine katılır. Yine bu kuram bireylerin davranışlarının, yetilerinin ya da eğilimlerinin kanlarının ya da gen yapılarının değil, tarihsel bakımdan belirlenmiş değişik kültürlere ilişik oluşlarının sonucu olduğu görüşüne de katılır. Böylelikle farklılıklar durağan(durgun) ve değişmez olmaktan çıkar ve toplumsal tarihin olumsal neticeleri haline dönüşür. Emperyal ırkçı kuram ve çağdaş ırkçılık-karşıtı kuram gerçekte büyük oranda aynı şeyi söyler ve bu bakımdan onları ayırmak zor olsa gerek. Aslında tam da bu süreci bu göreci ve kültürel argüman mecburi olarak ırkçılık karşıtı var sayıldığı için, toplumumuzun tamamının hakim ideolojisi ırkçılığa karşıymış benzer biçimde ve emperyal ırkçı kuram de asla ırkçı değilmiş benzer biçimde görünür..
  • Yeni bir küresel emperyal otorite kurulmasında ABD’nin ayrıcalıklı konumda olmasının bir fazlaca sebebi vardır ……ABD’nin bu ayrıcalığının mühim oranda kendi anayasasındaki emperyal eğilimden geldiğini görebiliriz. Jefferson‘un dediği gibi ABD anayasası yayılmacı imparatorluk için biçilmiş kaftandır. Bir kere daha vurgulamamız gerekiyor ki, bu anayasa emperyaldir, emperyalist değil. Emperyaldir, çünkü (her zaman gücünü çizgisel olarak kapalı uzamlara yaymayı ve egemenliği altındaki bağlı ülkeleri işgal etmeyi, yıkmayı ve onlara boyun eğdirmeyi amaçlayan emperyalist projenin aksine) ABD kuruluş projesi bir açık uzamı yeniden eklemleme ve sınırsız bir alanda uzanan ağlar içinde sonsuz çeşide sahip ve tekil ilişkileri yeniden kurma modeline göre tasarlanmıştır
  • Ulus-devletler küresel dolaşım kanallarının filtreleri ve küresel komuta eklemlenmesinin regülatörleridir, başka bir ifadeyle ulus-devletler küresel güçten gelen ve küresel güce giden servet akışını denetleyip bölüştürür ve kendi topraklarındaki nüfusu bugün hâlâ mümkün olduğu kadarıyla disipline sokar.
  • Çokluk toplumsal dünyamızın gerçek üretici gücüyken, İmparatorluk yalnızca çokluğun hayat damarlarını kurutan bir kapandır, ya da Marx’ın söyleyebileceği benzer biçimde sadece canlıların kanını emerek yaşamını sürdürebilen, ölü emeğin biriktirilmesinden beslenen bir vampir rejimidir.
  • “Özgür bir insan hiçbir şey üzerine ölüm üzerine düşündüğünden daha az düşünmez ve onun bilgisi ölüm üzerine değil hayat üzerine bir tefekkürdür.”


İmparatorluk İncelemesi – Kişisel Yorumlar


İmparatorluk PDF indirme linki var mı?


Michael Hardt – İmparatorluk kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de İmparatorluk PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Michael Hardt Kimdir?

Michael Hardt, amerikalı edebiyat kuramcısı ve entelektüel. Hâlen Duke Üniversitesi’nde edebiyat profesörlüğü yapmaktadır.1993 senesinde Gilles Deleuze(Gilles Deleuze:An Apprenticeship in Pholosophy) üstüne kendi yazdığı kitabının haricinde, Antonio Negri ile beraber (Labor of Dionysus ve Empiere) benzer biçimde ortak emekleri bulunmaktadır.Ayrıca Paolo Virno ile 1996’da (Radikal Tought in Italy) ve Kathi Weeks ile 2000 senesinde (The Jameson Reader) ortak emekler yapmıştır. 20. yüzyıl edebiyatın da modernizm ve realizm üstüne emekleri devam etmektedir. Siyasl kuram alanında Negri ile beraber yeni durum icinde dünyanın tekrardan kavranışı ve değiştirilemsi ile ilgili bir konumda durmakta, yalnızca bu yeni durumların değerlendirilmesinde geleneksel sol-muhalif konumlardan ayrı yönelimler göstermektedir. Foucault’un, bilhassa iktidar çözümlemeleri bağlamında, ikilinin emekleri üstünde belirgin bir tesiri olduğu görülmektedir. İkili biyoiktidar terimini tekrardan kullanıma sokmaktadır.Postmodern durum içinden bir karşı fikir geliştirme arayışı içinde oldukları söylenebilir.


Michael Hardt Kitapları – Eserleri

  • İmparatorluk
  • Duyuru
  • Meclis
  • Dionysos’un Emeği
  • Gilles Deleuze: Felsefede Bir Çıraklık


Michael Hardt Alıntıları – Sözleri

  • ”Bir işçi planlı bir halde başkalarıyla ortaklık yaptığında,bireyselliğinin getirmiş olduğu engellerden sıyrılır ve türüne özgü becerilerini geliştirir. ” İşbirliği yardımıyla içinde ferdin iyiliğiyle insanlığın iyiliği içinde, bencillik diğerkamlık içinde seçim hayata geçirmeye zorlanmadığımız, aksine bunların peşinden tek ve aynı proje olarak koştuğumuz bir dünya yaratarak türümüze özgü yetkinlikleri hayata geçiririz. Bu proje girişimciliğin en üst formudur. (Meclis)
  • her şeyin her insana ilişik olduğu,kimsenin ayrıcalıklı olmadığı politik bir sistemi iyi mi yaratabiliriz? … bu suali yanıtlamak kamunun işidir:Herkese ilişik olan ve hiç kimseye ilişik olmayan şey aslen devlete aittir.Ortaklaşa varlıkları kavramış elini örtecek ve onun bizi temsil ettiğine ikna edecek bir şeylerin bulunması mecburi olmuştur. (Meclis)
  • Tarihsel bakımdan bu süreçler çoğu zaman bir sıra içinde gerçekleşir. Bir toprak parçası ya da nüfus ilkin mübadeleye ve gerçekleştirmeye uygun bir dışarısı olarak erişilebilir hale getirilir ve sonraki adımda gerçek anlamda paracı üretim alanına dahil edilir. Ne var ki, mühim nokta şudur: bir kere çevrenin bir parçası “uygarlaştırılır uygarlaştırılmaz”, doğrusu burjuvazinin yeni yeni genişlettiği paracı üretim alanının sınırları içine organik olarak alınır alınmaz, bu bölge artık sermayenin artık kıymetini gerçekleştirmesi için mecburi olan dışarısı olması imkansız. Bu anlamda kapitalistleşme gerçekleşmenin önüne bir engel diker ve bunun tersi de doğrudur; daha doğrusu içselleştirme dışarıya bağlılıkla çelişir. Sermayenin susuzluğunu yeni kanla dindirmek şarttır ve ana para devamlı olarak yeni sınırlar aramak zorundadır. (İmparatorluk)
  • Çokluğun kalkanındaki eşmerkezli daireler, yeni bir uygarlığın yeni yaşam tarzlarının, yeni bir insanlığın, yaşayan canlılarla yeryüzü ve evren içinde kurulacak şefkatli bir birlikteliğin ifadesi olmak zorundadır. (Meclis)
  • Ortalığı kan gölüne çevirip adına sulh diyorlar.
    Tacitus (İmparatorluk)
  • Söz almak bir tek kişinin kendisini ifade etmesinden ibaret değildir ve konuşma özgürlüğünden fazlaca daha fazlasıdır. Söz almak sözcüklerin kendisini dönüştürmek, onlara yeni anlamlar kazandırmak, toplumun yeni fiil ve davranış mantığıyla bağlantılı anlamlar vermektir. Söz almak hem de insanoğlunun kendisinden çıkması,yalnızlıktan kurtulması, diğerleriyle karşılaşması ve topluluk inşa etmesidir. Her iki şekliyle de söz almak bir çeviri sürecidir. (Meclis)
  • paracı ideolojiyle açığa çıkan öznenin teorisi iyelik üstünde temellenir. nitekim çağdaş devrin başlarında iyelik kelimesinin kendisi bile bir dönüşüm geçirerek, bir şeyin niteliği yada doğası olmaktan çıkıp(bir kişiye yada bir şeye özgü özellikler) sahipliğe ya da haiz olunan şeye dönüşmüştür. insan olmanın anlamı (hatta canlı olmanın anlamı bile) çeşitli iyelik çeşitleriyle beraber tahayyül edilir hale gelmiştir. sahipliğin getirmiş olduğu mantığa itaat etmek için bir tek toprak yada ticari mallar benzer biçimde dışsal maddi kalemlerin ötesinde, güç ve zeka benzer biçimde ”dahili” gayri maddi özelliklerin de şeyleşmesi zorunludur. Siz haiz olduklarınızdan ibaretsiniz. (Meclis)
  • Avrupa metafiziği özgürleşmiş tekilliklerin ve çokluğun devrimci kuruluşunun meydan okuyuşuna karşı ortaya çıkar (İmparatorluk)
  • popülistler bir tek kendi meşruiyetleri için değil projenin etkili bir halde hayata geçirilmesi için devlet iktidarının önemini abartmakta ve toplumsal hareketlerin politik ifadelerini hafife almaktadırlar.Popülizm bu sebeple temel bir paradoksla şekillenir:halkın iktidarı ağızlarından asla düşmez fakat nihai denetim ve karar alma mekanizmaları ufak bir politikacılar çevresine aittir. bu sebeple sol popülizm ile sağ popülizm bir çok kez rahatsız edici şekilde birbirlerine yakın düşerler.Ayrıca hareketlerin içinden çıkmış olsalar bile size ilkin devlet iktidarını almaları icap ettiğini,peşinden iktidarı hareketlere vereceklerini söyleyen siyasetçilere asla güvenmeyin.bu çerçevede popülizm önderliğin elinde strateji olmayı sürdürürür ve hareketleri taktiksel eylemlerle sınırlar. (Meclis)
  • “Medyalaştırılan bir yanlış şuur figürü değildir; o daha fazlaca ağa takılmış, dikkat kesilmiş, büyülenmiş biridir..” (Duyuru)
  • … Baskıcı güçler insanların kendilerini ifade etmelerine engel olmuyor. Tam tersine onları kendilerini ifade etmeye zorluyor….. (Duyuru)
  • O halde liderlik hala bir rol oynayacaksa, girişimci bir işlev oynamak zorundadır. diğerlerine komut vermemeli ya da onların adına hareket etmemeli, onları temsil ettiğini dahi iddia etmemelidir.Kendi kendisini örgütleyen ve zenginliği üretmek için özgür, eşit koşullarda ortaklık meydana getiren çoğunluk içinde rahat bir kurul/meclis düzenleyicisi olmalıdır. (Meclis)
  • Çokluk toplumsal dünyamızın gerçek üretici gücüyken, İmparatorluk yalnızca çokluğun yaşam damarlarını kurutan bir kapandır, ya da Marx’ın söyleyebileceği benzer biçimde sadece canlıların kanını emerek yaşamını sürdürebilen, ölü emeğin biriktirilmesinden beslenen bir vampir rejimidir. (İmparatorluk)
  • Bugün iş saatleriyle boş vakit giderek iç içe girdikçe ve yaşamımızın her anı süresince bizlerden üretken olmamız istendikçe, işgünündeki ayrımlar yok olmaktadır. Elinizdeki akıllı telefonlarla aslen hiçbir vakit işin dışına çıkamıyorsunuz yada mesai dışı çalışmış oluyorsunuz. Dahası sayıları giderek artan bir grup insan için devamlı erişilebilir olmak,bir tek iş saatleriyle ile boş vakit arasındaki sınırları muğlaklaştırmakla kalmayıp geceleri ve uykuyu da kemiriyor.Her an her saat e-postalarını denetim edebiliyor, ayakkabı satın alabiliyor, güncel gelişimleri takip edebiliyor yada porno sitelerine girebiliyorsunuz.Değere el konma süreci,yaşamımızın her anını kuşatma eğilimindedir.Asla uyumayan küresel bir sistem içinde üretip tüketmekteyiz. Neoliberalizmin durmak bilmeyen ritmi altında, Jonathan Crary’nin söylediği benzer biçimde ”zamandan yoksun bırakılmaktayız” (Meclis)
  • … yeni ırkçılık biyolojik temelli ırkçılık teorisinden kültür temelli bir ırkçılık teorisine geçiş olarak betimlenir…..biyolojik farklılıkların yerine ırksal nefret ve korkunun anahtar temsilleri olarak sosyolojik ve kültürel gösterenler aldı. Bu biçimiyle emperyalist kuram çağdaş ırkçılık karşıtlığına arkadan saldırır ve fiili olarak onun argümanlarını seçip kullanıma sokar. Emperyal ırkçı kuram ırkların yalıtılabilir biyolojik birimler oluşturmadığı ve tabiat ananın değişik insan ırklarına bölünemeyeceği görüşlerine katılır. Yine bu kuram bireylerin davranışlarının, yetilerinin ya da eğilimlerinin kanlarının ya da gen yapılarının değil, tarihsel bakımdan belirlenmiş değişik kültürlere ilişik oluşlarının sonucu olduğu görüşüne de katılır. Böylelikle farklılıklar durağan(durgun) ve değişmez olmaktan çıkar ve toplumsal tarihin olumsal neticeleri haline dönüşür. Emperyal ırkçı kuram ve çağdaş ırkçılık-karşıtı kuram gerçekte büyük oranda aynı şeyi söyler ve bu bakımdan onları ayırmak zor olsa gerek. Aslında tam da bu süreci bu göreci ve kültürel argüman mecburi olarak ırkçılık karşıtı var sayıldığı için, toplumumuzun tamamının hakim ideolojisi ırkçılığa karşıymış benzer biçimde ve emperyal ırkçı kuram de asla ırkçı değilmiş benzer biçimde görünür.. (İmparatorluk)
  • Yeni bir küresel emperyal otorite kurulmasında ABD’nin ayrıcalıklı konumda olmasının bir fazlaca sebebi vardır ……ABD’nin bu ayrıcalığının mühim oranda kendi anayasasındaki emperyal eğilimden geldiğini görebiliriz. Jefferson‘un söylediği benzer biçimde ABD anayasası yayılmacı imparatorluk için biçilmiş kaftandır. Bir kere daha vurgulamamız gerekiyor ki, bu anayasa emperyaldir, emperyalist değil. Emperyaldir, şu sebeple (daima enerjisini çizgisel olarak kapalı uzamlara yaymayı ve egemenliği altındaki bağlı ülkeleri işgal etmeyi, yıkmayı ve onlara boyun eğdirmeyi amaçlayan emperyalist projenin aksine) ABD kurum projesi bir açık uzamı tekrardan eklemleme ve sınırsız bir alanda uzanan ağlar içinde sonsuz çeşide haiz ve tekil ilişkileri tekrardan kurma modeline gore tasarlanmıştır (İmparatorluk)
  • Ulus-devletler küresel dolaşım kanallarının filtreleri ve küresel komuta eklemlenmesinin regülatörleridir, başka bir ifadeyle millet-devletler küresel güçten gelen ve küresel güce giden servet akışını denetleyip bölüştürür ve kendi topraklarındaki nüfusu bugün hâlâ mümkün olduğu kadarıyla disipline sokar. (İmparatorluk)
  • Uygar toplumlarda 4 figür var; borçlandırılan medyalaştırılan ,güvenliklestirilen ve temsil edilen. (Duyuru)
  • Büyük oranda basitleştirerek denebilir ki postmodernist söylemler ağırlıklı olarak küreselleşme süreçlerindeki kazananlara, köktenci söylemlerde kaybedenlere cazip gelmiştir…. Mevcut küresel eğilimler bazıları tarafınca bir tür özgürleşme olarak görülürken, bazıları tarafınca acıların artması olarak yaşanır.. (İmparatorluk)
  • Uzun vadede çoğumuz birer ölüyüz (Dionysos’un Emeği)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş