Eğitim

İnsan ve ”Herkes” – José Ortega y Gasset Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İnsan ve ”Herkes” – José Ortega y Gasset Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İnsan ve ”Herkes” kimin eseri? İnsan ve ”Herkes” kitabının yazarı kimdir? İnsan ve ”Herkes” konusu ve anafikri nedir? İnsan ve ”Herkes” kitabı ne konu alıyor? İnsan ve ”Herkes” PDF indirme linki var mı? İnsan ve ”Herkes” kitabının yazarı José Ortega y Gasset kimdir? İşte İnsan ve ”Herkes” kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: José Ortega y Gasset

Çevirmen: Neyire Gül Işık

Orijinal Adı: El Hombre Y La Genet

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753420952

Sayfa Sayısı: 240


İnsan ve ”Herkes” Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İspanya’nın uygar Avrupa felsefesine en mühim katkısını oluşturan düşünür Ortega y Gasset üçüncü baskısını yaptığımız bu kitabında düşünürün toplumbilim temalı gözlem ve düşüncelerini temellendirdiği on iki tane makalesine yer veriyoruz. 1957 senesinde piyasaya çıkan İnsan ve “Herkes”, Ortega’nın ölümünden sonrasında basılan ilk yapıtı.

Eğer bir halkın bu korkulu çağı sağ salim atlatabilmesi isteniyorsa, alınacak önlemlerden biri, karınca kararınca, fakat olmazsa olmaz bir tanesi şu: O halkın içinde kafi sayıda kişinin, tüm o fikirlerin -adlarına öyleki diyelim bari- üstünde konuşulan, tartışılan, uğrunda savaşılan ve insan boğazlanan tüm o fikirlerin ipe sapa gelmez ve son aşama havada kalan şeyler bulunduğunu anlamasını sağlamaktır.


İnsan ve ”Herkes” Alıntıları – Sözleri

  • Gerçekten de, yaşadığımız şeylerin pek büyük bir çoğunluğu yalnızca varsayımsal değil, bununla birlikte hayal ürünüdür.
  • “Ruhun aynası” olan gözler, bizlere diğeri hakkında en fazla ipucu veren şeydir, şundan dolayı bakışlar benzer biçimde içeriden gelen pek azca şey vardır. Bakışlar yalnız içeriden gelmekle kalmaz, hangi derinlikten baktığını da görürüz.
  • Şundan dolayı felsefe bir bilim değildir, bir ihtimal bir saygısızlık biçimi olduğu da söylenebilir, şundan dolayı şeyleri ve kendi kendisini çırılçıplak soymak, salt tenleriyle -salt neyseler ve neysem öyle- bırakmaktır.
  • -İşler iyi mi gidiyor, ahbap? dermiş kör topala.
    Topal da şu şekilde yanıtlarmış:
    -Nasıl olsun, gördüğün benzer biçimde işte…
  • .. birazcık kendi iç hayatına dalmasıdır..
  • Normal yaşamımız prâgmata ile, kısaca aslen iddia edildikleri benzer biçimde gerçek değil de, salt başkalarının ve bizim sorumsuz yorumlarımız olan şeyler, işler ya da ilintilerle uğraşmakla geçiyor; demek isterim ki, yaşamımız süresince hep o sözde-şeylerle bir şeyler yapar durumda kaldığımızdan, yaşamımızın da bir “sözde- yapmak” olması kaçınılmazdır, başlangıçta pek halk işi fakat pek derin bir deyişle “yapar benzer biçimde yapmak” diye adlandırdığımız şey bu; kısaca yaşar benzer biçimde yapıyoruz, fakat sahici yaşamımızı yaşıyor değiliz.
  • Yalnızlığı içinde insan kendi gerçeğidir, cemiyet içinde varlığını salt saymacalığa ya da sahteliğe yöneltir, insan yaşamının sahici gerçekliğine, sık sık kendi kendisinin yapayalnız derinliğine çekilme görevi de katılmalıdır.
  • Önümüzde hazır bulunan şey eylemseldir;
    onunla beraber bulunan şeylerse alışkanlıktandır.
  • Bilim yapar, sabreder, çiftliğini yönetir, şiir yazar, politika yapar, iş çevirir, seyahat eder, sevişir, hasılı bir alay şey yapar, ümit eder, kendine vakit tanır ve hepsinden fazla, hayal kurar.
  • cemiyet bir düzenek niteliğiyle ele alındığında, dört dörtlük bir insan üretme makinasıdır.
  • Tüm bu tarz şeyleri göğüslemek zorundayım. Hoşuma gitsin gitmesin, iyi ya da
    fena, onlan bir hale yola sokmak zorundayım
  • Aralarında yaşam sürdüğümüz o salt düzmece gerçekler, kimi zaman de düpedüz aldatmaca ya da hayallerden sahici gerçeklik olduklarını bizlere kanıtlamalarını istediğimiz o geri çekilme konumuna özentili, komik ve kafa karıştırıcı bir ad verilir: felsefe. Felsefeandbasis, kısaca içine çekiliştir, insanoğlunun kendi kendisi karşısında ürkütücü bir çıplaklıkta kalmış olarak, kendi kendisiyle hesaplaşmasıdır.
  • Saymaca sözde yaşamımızdan aslen felsefe olan en sahici gerçekliğimize dönüş başka her biliminkinden daha titiz bir zihinsel taktik işler.
  • ..
    eski bir Hint kitabının yazdığı benzer biçimde: “İnsan ayağım nereye basarsa bassın, hep yüz tane yol üstündedir.” Bu yüzden yaşam devamlı bir yol kavşağı, devamlı kararsızlıktır.
  • “..diğeri insanlarla beraber yaşadığımız, normalde dünya diyince anladığımız, gerçek dünya olan ortak nesnel dünya … ne benimdir ne senin; açık seçik karşımızda bulunmaz, başkalarıyla beraber yaşarken oluşturduğumuz çok önemli bir yorumdur, fakat o ‘yorum’ niteliğiyle, hiçbir vakit bizlere gerçek yüzünü göstermediğinden, o yüze hep el yordamıyla ulaştığımızdan ve hep bilmecelerle, bilinmedik kesitlerle, tedirginlik verici şaşırtmacalarla, hilelerle, tuzaklarla dolu bulunduğunu sezdiğimizden, hep sorunludur. Ötekinin benim için bilinmedik bir yabancı olarak varlığı, ikimize ortak olan o dünyanın üzerine yansır; o dünya da -daha ilkin söylediğimiz gibi- o nedenle, kısaca ötekilerden kaynaklandığı için gerçek ‘bendışı’dır; bu yüzden de, benim gözümde büyük bilinmeyeni, resmen yabancılık durumunu oluşturur. Bir cemiyet oluşturduklarından dolayı tüm insanlara ilişkin olan, nesnel dediğimiz dünya, toplumun, son elde insanlığın işlevindedir.”


İnsan ve ”Herkes” İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Tam anlamıyla, 20. Yüzyıla hakim olmuş görüşlere (ideolojilere) karşı yazılmış bir eleştiri kitabı diyebilirim. İdeoloji-merkezci yaklaşımın karşısına, insan-merkezci bir tavırla çıkan yazar, akılcı, gerçekçi ve toplumcu bir duruş çerçevesinde insanoğlunun evrimsel, süreçlerinin, felsefi ve sosyolojik gelişiminin tüm ideolojilerle iyi mi sınırlandırıldığını göstermesi açısından oldukça varlıklı bir kaynak niteliği taşıyor. Bir anlamda gene devrin eleştiri okulu olan Frankfurt okulu benzer biçimde insanlık tarihinin başına gelmiş en güzel enstitüyü dışarıdan desteklemiş diyebiliriz. Okulun ‘’İdeoloji yanlış bilinçtir.’’ sloganı çevresinde geliştirdiği kuramların kaba taslak halini Gasset’in makalelerinin bir araya getirilerek oluşturulmuş bu kitapta okumak mümkün.
Bir taraftan bunu gerçekleştirirken, öteki taraftan toplumun ortaya çıkardığı kültür* olgusunun insanoğlunun ve benliğin gelişimi noktasında ne denli zararı dokunan bulunduğunu anlatmaktadır. İnsanın kendini gerçekleştirmesi, kendini devamlı aşması, kendi benini yaratarak, benliğini devamlı yenmeye çalışmasının önünde hem düşünsel hem de toplumsal etkilere tek tek değinmiş. Bu anlamda kitap, psikoloji mevzusunda da giriş yapmış oluyor.
Yazarın, kendime bakılırsa eleştirdiğim, noksan gördüğüm yanı ise fazla pozitivist oluşu diyebilirim. Bilim mevzusunda bu tam yerinde olsa da felsefi ve sosyolojik analizlerde bu durum onu kısmen hataya sürüklemiş diyebilirim. Entüisyonist değerlendirmeyi yadsımasa bir ihtimal çok önemli bir yaratı olabilirdi. Tabi bu kendime bakılırsa değerlendirdiğim eksikliği. Belki siz bu aşamada noksan bulunduğunu düşünmeyeceksiniz. Şimdiden ilgilisine keyifli okumalar dilerim. (Uğur De Molinari)

…her kimsen o olmayı başar.: İspanyol felsefeci José Ortega y Gasset 1883 – 1955 tarihlerinde yaşamış, devrin sorunlu yapısı, etnik çatışmalar, kültürel ve siyasal etkenlerin yanında ezilmiş, daha sonrasında ise Arjantin’e gitmek zorunda kalmıştır. Etkilendiği kişilere baktığımız vakit Kant’ı görüyoruz çoğu zaman, lakin kitap içeriğine baktığımız vakit, sıkı bir Aristoteles takip edeni, iyi bir Descartes okuyucusu, karşıt ya da aynı fikir olarak bazen Husserl taraftarı ve insan antropolojisi düşünceleriyle Darwin savunucusu diyebiliriz.
“Doğayla baş başayken kendimizi öylesine rahat ve keyifli duymamızın nedeni, doğanın bizim hakkımızda bir görüşü olmayışıdır. #Nietzsche”
İnsan ve Herkes isminden de anlaşılacağı benzer biçimde; bir tekil ve ötekiler olan hepimiz – diğeri – arasındaki kültürel, sosyolojik ve ruhsal durumların, bunların yanında insan evrimine, insan hayvan etolojisine ve insan etimolojisine kökten bir dalış ile kafasındaki düşünceleri bizlere kanıtlayarak, aktarmak istediği ve sürgün zamanında verdiği birkaç konuşma ile İspanya’ya döndükten sonrasında siyasete, politikaya alet olmadan düzenlemiş olduğu konuşma konuşma metinlerinin ölümünden sonrasında düzenlenip, kitaplaşmış halidir.
Asıl mevzunun “kökten gerçeklik” bulunduğunu kitap içeriğinden de anlamaktayız. Toplamda on iki bölümden oluşmaktadır. Başlangıçta yazara ve derhal arkasında çevirmene ilişkin bir sunuş bulunmaktadır. Akabinde kitabın yazılmasının amacı giriş başlığı altında okuyucuyla buluşup, aslolan mevzunun kısaca “İnsan,” “ben” ve benliğin oluşturduğu ilkelerin tanımlamaları ile başlamaktadır.
“Cennetsi dünyanın yumuşacık ufkunda bir tehlike belirmekte: öteki insan.”
İnsanın kendi benliği, cemiyet, insan cemiyet içindeki varlığı ve toplumsal vaka dediğimiz süreçlerin tanımları kitap içinde derinlemesine verilmektedir. İnsanın madde ile karşılaştırılması, hayvan ile karşılaştırılması ve etkileşimleri ise hakikaten okunmaya kıymet öğretilerdi.
Kültür dayatmaları, göreneklerin aslen insanların benliklerine tesir ettikleri ve insana baskı uyguladıklarını, kanıtlarıyla bizlere sunmaktadır.
“Gerçek aşk iki yalnızlığı değiş tokuş etme çabasından başka bir şey değildir.”
Yalnızlığa da değinen filozofumuz “öteki” insanla yakınlığı kurduğumuzda, sahiplenmek istediğimizde artık onun diğeri değil de “sen” bulunduğunu da güzel bir halde açıklamıştır.
“Sen öyle nedensizce bir insan değildir, eşsiz, başkalarıyla karıştırılamayan bir insandır… Sen’ler dünyasında, sen’ler sayesinde, benim olduğum şey, kendi ben’im gözümde biçimlenir.”
Son bölümlere yaklaştığımızda dilbilimi ve sesbilimi kuramlarını da açıklayarak “kamuoyu” ne olduğuna ve iyi mi oluşturulduğuna dahi eleştirilerde bulunuyor. Günümüzün elâlem jürisini güzel bir üslupla, insana olan yaptırımlarını data ve gözlem ile açıklıyor.
Kitap kapağı hakkında da konuşmak gerekirse; hakikaten çok önemli düşünülmüş bir resimdir. Şundan dolayı biz insanların ağzından çıkanın ilkin kulağından girdiğini bilmek yerine sanki doğuştan konuşma yetisine sahibiz ve dilbilimi görüp öğrendiğimiz vurgulanmaktadır. Yazarında söylediği benzer biçimde “Düşünmek için yaşamayız, tersine: hayatta kalabilmek için düşünürüz.” Aynı şekilde konuşma da böyledir. Göreneklerimiz ve doğduğumuz çevreden edindiğimiz, bizim olmayan, bizlere ilişkin olmayan sesler duyar ve kendimizi ifade edebilmek için bu tarz şeyleri sarf ederiz.
Sözün aslı; benim için bilimsel nitelikli kalitede bir kitaptı. Gerek sosyoloji, gerek felsefe hatta ekoloji, evrim, fizyoloji, zooloji ve psikoloji bilimleri olarak ele alınacak bir kitaptır. İnsan ile bilimin arasındaki bağları ustaca ve kanıtlarla yorumlamaya çalışan filozofumuz okunulası ve tavsiye edilesidir.
Sevgi ile kalınca. (Tayfun)

Kitap genel olarak, insan ve toplumu ele almış. Göreneklerin insanları robotlaştırdığından bahsediliyor. Sebep ve neticeleri düşünülmeden, sorgulamadan meydana getirilen davranışlar, toplumun en büyük problemlerinden biridir. İnsanın kendi benliği, cemiyet, insan cemiyet içindeki varlığı ve toplumsal vaka dediğimiz süreçlerin tanımları kitap içinde derinlemesine verilmektedir. İnsanın madde ile karşılaştırılması, hayvan ile karşılaştırılması ve etkileşimleri ise hakikaten okunmaya kıymet öğretilerdi. Kitap kapağı hakkında da konuşmak gerekirse; hakikaten çok önemli düşünülmüş bir resimdir. Şundan dolayı biz insanların ağzından çıkanın ilkin kulağından girdiğini bilmek yerine sanki doğuştan konuşma yetisine sahibiz ve dilbilimi görüp öğrendiğimiz vurgulanmaktadır. Yazarında söylediği benzer biçimde “Düşünmek için yaşamayız, tersine: hayatta kalabilmek için düşünürüz.” Aynı şekilde konuşma da böyledir. Göreneklerimiz ve doğduğumuz çevreden edindiğimiz, bizim olmayan, bizlere ilişkin olmayan sesler duyar ve kendimizi ifade edebilmek için bu tarz şeyleri sarf ederiz. Sözün aslı; gerek sosyoloji, gerek felsefe hatta ekoloji, evrim, fizyoloji, zooloji ve psikoloji bilimleri olarak ele alınacak bir kitaptır. İnsan ile bilimin arasındaki bağları ustaca ve kanıtlarla yorumlamaya çalışan yazarı ben pek bir sevdim size de tavsiye ederim. Keyifli okumalar. (MANSUP)


İnsan ve ”Herkes” PDF indirme linki var mı?


José Ortega y Gasset – İnsan ve ”Herkes” kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de İnsan ve ”Herkes” PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı José Ortega y Gasset Kimdir?

José Ortega y Gasset (9 Mayıs 1883 – 18 Ekim 1955), Madrid doğumlu İspanyol felsefeci.

Hakkında

Madrid ve Alman üniversitelerinde okudu. 1910’da doğduğu kente (Madrid) dönerek doğa ötesi profesörü oldu. Çeşitli dergiler çıkararakİspanya’da kültür ve edebiyatı tekrardan canlandırma hareketinde mühim bir isim oldu. La Revista de Occidente bu dergilerin en tanınmışıdır.

İç savaşın çıkmasıyla İspanya’dan ayrılan Gasset, ilkin Fransa’da, sonrasında Arjantin’de yaşadı.

Yaşamının son yıllarında yeniden İspanya’ya döndü ve 1955’te Madrit’te öldü.

Ne söylediği kadar iyi mi söylediğine de ehemmiyet veren bu İspanyol felsefeci, Camus’ye bakılırsa “Nietzsche’den sonrasında kim bilir en büyük Avrupalı yazar”dır. Varoluşçu fikir içinde anılması ihtiyaç duyulan mühim düşünürdür.

Kültürel ve siyasal açıdan muhafazakâr kabul edilen Gasset, tıpkı öteki varoluşçu düşünürler benzer biçimde, insan söz konusu olduğunda, varoluşun özden ilkin geldiğini söyler. Ona bakılırsa, taşa bir varoluş verilmiştir, onun olduğu şey olması için çarpışması, savaşım etmesi gerekmez. Oysa, insan, içinde bulunmuş olduğu her anda, varoluşunu tekrardan yaratmak, özünü belirlemek durumundadır.


José Ortega y Gasset Kitapları – Eserleri

  • İnsan ve ”Herkes”
  • Sevgi Üzerine
  • Kitlelerin Ayaklanması
  • Sistem Olarak Tarih
  • Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üzerine Düşünceler
  • Tarihsel Bunalım Ve İnsan
  • Kütlelerin İsyanı
  • Quijote Üstüne Düşünceler
  • Avcılık Üzerine
  • Üniversitenin Misyonu
  • Kütüphanecinin Görevi
  • Çağımızın Meselesi


José Ortega y Gasset Alıntıları – Sözleri

  • Yaşam kökten yalnızlıktır. (Tarihsel Bunalım Ve İnsan)
  • “..diğeri insanlarla beraber yaşadığımız, normalde dünya diyince anladığımız, gerçek dünya olan ortak nesnel dünya … ne benimdir ne senin; açık seçik karşımızda bulunmaz, başkalarıyla beraber yaşarken oluşturduğumuz çok önemli bir yorumdur, fakat o ‘yorum’ niteliğiyle, hiçbir vakit bizlere gerçek yüzünü göstermediğinden, o yüze hep el yordamıyla ulaştığımızdan ve hep bilmecelerle, bilinmedik kesitlerle, tedirginlik verici şaşırtmacalarla, hilelerle, tuzaklarla dolu bulunduğunu sezdiğimizden, hep sorunludur. Ötekinin benim için bilinmedik bir yabancı olarak varlığı, ikimize ortak olan o dünyanın üzerine yansır; o dünya da -daha ilkin söylediğimiz gibi- o nedenle, kısaca ötekilerden kaynaklandığı için gerçek ‘bendışı’dır; bu yüzden de, benim gözümde büyük bilinmeyeni, resmen yabancılık durumunu oluşturur. Bir cemiyet oluşturduklarından dolayı tüm insanlara ilişkin olan, nesnel dediğimiz dünya, toplumun, son elde insanlığın işlevindedir.” (İnsan ve ”Herkes”)
  • “Öyleki bir olgu var ki günümüzde, iyiliği kötülüğü bir yana, Avrupa’nın kamusal yaşamında en büyük önemi almış durumda. Bu olgu topluma tümüyle kitlelerin başat olmasıdır. Oysa kitleler, tanımları gereği, kendi yaşantılarını yönetmemelidirler ve yönetemezler, hele topluma hükmetmeleri olacak iş değildir, dolayısıyla Avrupa, halklarının, ulusların, kültürlerin karşılaşacağı en ağır bunalımın içine düşmüş bulunuyor. Tarihte birkaç kez ortaya çıkmış bir bunalımdır bu. Çehresi de neticeleri da tanıdıktır. Adı da tanıdıktır. Kitlelerin ayaklanması denir adına.” (Kitlelerin Ayaklanması)
  • “Yol üstü bir gerçek olan, aslı gereği seyyah olan insanoğlunu anlamayı dileyen bir kimse, tüm durağan kavramları kaldırıp atmalı ve dur durak bilmeyen bir yolculuğun kavramlarıyla düşünmeyi öğrenmelidir.” (Sistem Olarak Tarih)
  • Bu denemelerde arananlar şunlar: Bir olgu ele alındığında -bir insan, kitap, tablo, görünüm, hata, sızı- onu en kısa yoldan anlamının bütünlüğüne eriştirmek. Hayatın daima kıyıya vuran dalgalarını geri çekmesiyle beraber bir enkazın yetersiz kalıntıları benzer biçimde ayaklarımıza attığı her türlü malzemeyi öyleki bir düzene yerleştirip yerleştirmek ki güneş üzerlerinde sayısız yansımalar yaratsın. (Quijote Üstüne Düşünceler)
  • “… İnsan yalnız kaldığında zekâsının salt kendisi için, kendi münzevi yaşamının hizmetinde işlemeye başladığını keşfeder, dışa dönük ilgilerden yoksun, fakat güvertesine kadar yüklü bir vapur misali, deniz kazasına uğrama tehlikesinde bir yaşamdır o ve en derin ilgilerle dopdoludur.” (Sistem Olarak Tarih)
  • “Politika denen şey, kişilerin kendilerine bir makam edinmek için ülke çıkarlarını öne sürdükleri çeşitli entrikalardan ibaretti.” (Tarihsel Bunalım Ve İnsan)
  • “Neresi olursa, neresi olursa … yeter ki dünyanın haricinde olsun!” (Sevgi Üzerine)
  • “İnsan nede olsa, sevgisi de öyledir. Bu nedenle, bir insanoğlunun iyi mi birisi olduğu mevzusunda en kati belirtiyi sevgide bulabiliriz.” (Sevgi Üzerine)
  • Öyleki yüzyıllar vardır ki, dileklerini yenilemeyi bilmediklerinden doygunluktan ölürler… (Kitlelerin Ayaklanması)
  • “Sevgide varolan şey, büyülenme sebebiyle teslim olmaktır.” (Sevgi Üzerine)
  • “İnsanoğlunun daima bizimle aynı şeyi sevdiğini ve seveceğini varsaymak kendini beğenmişlik olur. Hayır, bizlere yabancı olan tüm insanî şeyler içine sığsın diye kalbimizi genişçe yayalım. Dünya üstünde tekdüze bir benzerlikten ziyade başa çıkılmaz bir çeşitliliği tercih edelim.” (Quijote Üstüne Düşünceler)
  • Çevrenizdeki iyi yada fena talihleri ortasında, kendilerinin ne olduğu hakkında zerrece şüpheye düşmeksizin, hayatta kaybolmuşcasına, uyur-gezer dolaştıklarını müşahade edeceksiniz. Onların, kafalarında fikirler taşıdıklarını gösterircesine, kendileri ve çevreleri hakkında kati ifadelerle konuştuklarını görmüş olacaksınız. Fakat bu fikirleri tahlil etmeğe başlarsanız, işaret ettikleri görülen realiteyi {hiç de} yansıtmadıklarını anlayacak ve daha da derinlere inerseniz, fikirleri bu realiteye uyarlamak için hiçbir teşebbüste dahi bulunmadıklarını keşledeceksiniz. Tam tersine; bu kimse, düşünceleriyle, realitenin her hangi bir şahsî görüntüsünü, yaşamını kesmek istiyor. Hayat, başlangıçta, insanoğlunun içinde kaybolduğu bir kaostur. Fert bundan şüphelenir, fakat bu müthiş realite ile karşı karşıya gelmekten ürker ve onu bir hayal perdesi ile örtmeğe çalışır. “Fikirler”in doğru olmaması onu düşündürmez, o bu “fikirler”ini kendi varlığını korumak için çaba sarfetmek için siper, realiteyi korkutmak için bir bostan korkuluğu olarak kullanır. (Kütlelerin İsyanı)
  • “Seven hanım, ilgi görmemektense, sevgilisinin kendisine çektireceği acıları yeğler.” (Sevgi Üzerine)
  • Fikirler olmadan insani seviyede bir yaşam sürdüremeyiz. Yaptıklarımız onlara bağlıdır… Biz fikirlerimiz her neyse oyuz. (Üniversitenin Misyonu)
  • Nitekim matematikte olduğu benzer biçimde psikolojide de bir önsel gerçeklik vardır, her iki düzlemde de düşsel yapılandırmaya olanak veren odur. Yalnızca olayların yasalarının olduğu, fakat bir imgelem yasası bulunmayan yerde yapılandırma olanaksızdır. Salt ve sınırsız bir kapris olur ki o bağlamda hiçbir şeyin varlık sebebi bulunmaz. (Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üzerine Düşünceler)
  • 1916’da Almanlar’ın savaşı kaybedeceklerini yazdığımı hatırlıyorum, şundan dolayı onlar muharebeye zaferden son aşama güvenilir olarak girmişlerdi; akılları tamamen işgal etmekteydi, yalnız savaşmayı asla düşünmüyorlardı. İnsan herhangi bir mücadeleye yıkım ve yenilgi de dahil tüm ihtimallere hazır olarak girmelidir. Şundan dolayı bunlar da zafer benzer biçimde yaşamın her an için yüzüne geçirebileceği maskelerdendir. Her geçen gün, fazlaca fazla güvenin insanı başka her şeyden fazla demoralize ettiğine olan kanaatım daha bir açıklıkla pekişiyor. Tarihin tüm aristokrasileri kendilerini fazlaca fazla güvende hissettikleri için tedavisi olanaksız yozlaşmalara maruz kalmışlardır.
    Ve bu son zamanların, bilhassa yetişen neslin, hastalıklarından biri teknolojik ilerleme ve toplumsal yapılanma yardımıyla dünyadaki birçok şey hakkında kendisini fazla güvende hissetmeye olan eğilimidir. (Üniversitenin Misyonu)
  • Kütleler, azınlıklara itaat etmiyor, peşlerinden gitmiyor ve onlara saygı etmiyor; tersine, onları bir kenara itip yerlerine kendileri geçiyorlar. (Kütlelerin İsyanı)
  • Şundan dolayı tarihte -hayatta- imkanlar kendi başlarına gerçeklere dönüşmezler; birisi bileğiyle, beyniyle, emeğiyle, fedakârlığıyla bu tarz şeyleri gerçeklere dönüştürmelidir. Tarih ve yaşam, bu sebepten dolayı devamlı bir yapmadır. Hayatımız bizlere hazır olarak verilmedi; aslolan anlamında yaşam, tamamen, bizim devamlı ve biteviye yaptıklarımızdır. Süreç her an işlemektedir. (Üniversitenin Misyonu)
  • Hayat bir kaostur, insanoğlunun içinde kaybolduğu bir arapsaçı ve karmaşık bir çengel. (Üniversitenin Misyonu)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş