Eğitim

Gogol – Henri Troyat Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gogol – Henri Troyat Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gogol kimin eseri? Gogol kitabının yazarı kimdir? Gogol konusu ve anafikri nedir? Gogol kitabı ne konu alıyor? Gogol PDF indirme linki var mı? Gogol kitabının yazarı Henri Troyat kimdir? İşte Gogol kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Henri Troyat

Çevirmen: Bedia Kösemihal

Yayın Evi: Multılıngual Yabancı Dil Yayınları

İSBN: 975726274

Sayfa Sayısı: 488


Gogol Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Avrupalı okuyucular Rus edebiyatında hep Dostoyevski ile Tolstoy’u tercih ederler. Oysa Rus okuyucusu, bu iki yazarı gölgede bırakan bir başka yazarı Gogol’ü beğenir. Gogol gaga burunlu, kuş bakışlı, alaycı, küçücük bu adam, spontane dehası ile devrinin yazarları içinde asla görülmemiş bir mucizedir. Tüm etkilerden sıyrılıp okuyucuları bir ağırlık basma dünyasında gülme ve ıstıraba boğar.

Yaşamı, içini kemiren çelişkileri çözmek için korkulu bir savaştır. Mücadeleci yüzü, birbiri üstüne konmuş on maskenin ağırlığı altında ezilmektedir. Samimi olmak isteğiyle işkence çeken bir mitomandır. Cömertlik duygusu içinde yanan bir bencildir, inzivaya açlığı rüyası ile gururlu, kendini insanlıpa zorlayan, etrafını saran bayanlara erdem dersi veren bir iktidarsız; dünya nimetlerine bağlı bir dindardır. İşte Gogol bana bu şekilde göründü; onu bu gözle resmetmeye çalıştım.

Çevremdeki yazarlardan, o devrin Rusyasını fazlaca dinledim: kaynayan ve kalabalık bir Rusya. Elimden geldiğince dostlarını, düşmanlarını, salonlarını, sayfiyelerini, ipokondriya içinde gezdiği Alman kaplıca kentlerini, Ölü Canlar’ın birçok bölümünü yazdığı 1836 Paris’ini, ikinci vatanı saydığı Roma kentini anlattım. Ve birden anladım ki, Gogol, eserlerindeki keşiş şahsiyetten başka biri değil.


Gogol Alıntıları – Sözleri

  • Her felaketin derinliklerinde mutluluğumuz yatmaktadır…
  • Mutlu evlilikler, beşeri mantık üstüne kurulmaz. Elimizde olmayan nedenlerle Tanrı tarafınca kararlaştırılmıştır.
  • Görmüş olacaksınız, bana yaptıkları tüm kötülükleri, iyiliklerimle ödeyeceğim onlara.
  • Kimileri için akıllı, kimileri için budalayım.
  • Nasıl da garip iyi mi da
    anlaşılmaz oyunlar oynuyor
    alın yazımız bizlere ! Acaba arzuladığımız
    bir şeye asla kavuştuğumuz olmuş mudur….
  • Felaketler asla sebepsiz gelmez bizlere. Onlar bizlere içimize kapanmamız ve kendimizi dikkatle denetlememiz için gönderilmiştir.
  • “Gogol öldü” diye yazar Turgenyev: “Hangi Rus’un ruhu bu üç kelimeyle sarsilmiyor ki? Evet o öldü. Kaybımiz öylesine korkulu ce ani oldu ki, hala buna inanamiyoruz. Evet o öldü, şimdi ona büyük bir adam demeye acı bir halde hakkımız var! Bu adam çağımızın edebiyat geçmişine damgasını vurmuştur; bu adamdan, zaferlerimizden biriymis benzer biçimde gurur duymaktayız. O, genç yaşta, en verimli çağlarında, tıpkı en asil selefleri benzer biçimde giriştiği yapıtı bitiremeden göçtü.”
  • ‘Palto’ hikayesinin orijini otantik bir vakaya bağlıdır. Gogol bu vakası 1832’ye doğru bir arkadas çevresinden isitmistir: Ufak bir işgören çetin mahrumiyetlerle katlanarak kendisine bir av tüfeği satın alır ve daha ilk çıkışta tüfeği yitirir, o şekilde üzüntüye düşer ki, arkadaşları duygulanir, bir araya gelmiş olarak bir başka tabanca satın alırlar kendisine.
  • “Burada ben ruhumun vatanını buldum… Doğmadan evvelki vatanıma yeniden kavuştum. Her nefesim uçuşarak burun deliklerimin içine doluyor!… Vallahi kimi vakit bir burun olmak, bir tek bir burun şekline girmek isterim… Artık ne kulaklarim, ne kollarim ne de bacaklarım olsun isterim… Sadece devasa delikli, kova benzer biçimde bir burnum olsun, o mis benzer biçimde baharı alabildigince çekebilen, bir tek bir burnumun olmasını isterim.”
  • Ne acayip ve çekici, hatta ne gerçekdışı ve büyüleyici çağrışımları vardır şu “yol” sözcüğünün… Yolun kendisi ne ilgi çekicidir!


Gogol İncelemesi – Kişisel Yorumlar

ESRARLI CÜCE: Nikolay Vasilyeviç Gogol, 1809 senesinde Ukrayna’da toprak sahibi orta halli bir ailenin ilk evladı olarak dünyaya geldi. Ailesi Gogol’ü, kendisinden ilkin aile iki ölüm doğum yasadigindan dolayi ailesi, onun üstüne fazlaca düşerek buyuttuler. Her ne kadar kendisinden sonrasında adam kardeşi ve kız kardeşleri dünyaya gelse de evin prensi özelliği devam etti.
Evin prensi, 1819’da Poltava Bölge Okulu’na gönderildi. Yatılı olan bu okulda, oldukça zorluk çeken Gogol, bu esnada adam kardeşi Ivan’i yitirdi. 1821’de bu sefer de Nejin Lisesi’nde yatılı olarak öğrenimine devam etmeye başlamış olan Gogol, okulda hem içine kapanık, gizemli hem de oldukça dağınık bir izlenim biraktigindan dolayı arkadaşlarının fazlaca alayina maruz kalmış ve kendisine ‘esrarli cüce’ lakabı takılmış. Lakin Gogol, her ne kadar kendisinden bahsetmeyi sevmeyen içe dönük bir yapısı olsa da, arkadaşlarının alaylarina zekice cevaplar(alaya almalar) ve onların oldukça gülünç taklitlerini yaparak karşılık vermekten geri kalmiyordu. Aynı zamanda oyunculuk yeteneklerinin ilk örneklerini de vermiş oluyordu böylelikle. Başkasının taklidini yaparken yada kurguladigi tiplere burunurken Gogol, bambaşka biri oluyor ve adeta kendini buluyordu ya da kendinden uzaklasiyordu. Nitekim bu uzaklasmayi, çevresine kendisi hakkında söylemekten haz duyduğu yalanlariyla da kat be kat artırıyordu. Bu yalan söyleme ve buna ek olarak kalemi eline aldığında anlatılarini abartma huyu, ömrü süresince devam edecektir.
İlk edebiyat denemesini bu lisede icra eden Gogol, yazınsal kariyerinde ilk sansure ve tepkiye gene burada maruz duracak; hakkında yönetimsel soruşturma açılacaktı. 1825’te babasını kaybeden Gogol, intiharı bile düşünecek sadece Tanrıya derin bağlılığı ve annesine olan sonsuz sevgisi buna engel olacaktı. Bununla beraber Gogol, bu sefer de aile reisi rolüne burunerek abartılı öğütlerle dolu mektuplar kaleme alacaktır annesine.
1828’de asla yararını gormedigini ifade etmiş olduğu ve zorlukla okuyarak bitirdiği liseden ayrıldı ve aile mülkü Vasilyevka’ya döndü lakin Gogol’e buralar dar gelir ve soluğu başkent Petersburg’da alır. İlk başta ressam olmak isteyen Gogol bu isteğinden acele vazgeçer ve işgören olmaya çalışır. Öte taraftan da lisede başladığı edebiyata da ilgisi devam eder. İlk eseri ve ondan sonra yakacagi ilk eseri de olan Hans Kuchelgarten’ini kaleme alır, peşinden da kendi parasıyla bastirir. Bu esnada İçişleri Bakanlığında işgören olur, peşinden da hakkaniyet Bakanlığına geçer; is kariyerinin bundan sonraki adiminda enstitude tarih öğretmenliği yapar; bu kariyerini de Petersburg tarih kürsüsü Asistanlığıyla noktalar. Bu memurluk yaşamını oldukça can sıkan ve memurları da robotlasmis gören Gogol’ün memurluk hayatından göreceği tek yarar, kim bilir ileride eserlerinde yer vereceği karakterleri ve mevzuları bizzat gozlemleme şansı bulması olacaktı.
Gogol, liseden beri hayranlık duyduğu ve bu uğurda öğretmenlerinden fırça yediği Rus edebiyatının en büyük isimlerinden Puşkin’le 1831’de tanışma fırsatı bulur. Bundan sonrasında da Puşkin’le sık sık görüşür ve Puşkin onun için yolunu ve ufkunu aydınlatan bir rehber olacaktır. Nitekim en mühim iki eseri olan Ölü Canlar ve Müfettiş eserlerinin mevzularını kendisinde bizzat Puşkin verecektir. Keza öyküleri, Puşkin’in yayımladığı Sovremnik dergisinde yayınlanacak ve emek harcamaları devamlı Puşkin’den övgü alacaktır. Tabi arada Puşkin’in dostça ikazlarına da maruz kalacaktır. Bununla beraber Müfettiş’in ilk sahnelenmesinin önündeki engel de Çar ile yakınlığı olan Puşkin’in eşinin girişimi ile aşılacaktir. İlk gösterime Çar da iştirak edecektir. Bu gösterimde bilhassa işgören kesimi oldukça hastalık duyacak; bundan dolayı eserde merkezden denetleme için gelecek Müfettiş’in beklendiği minik bir muhitte, oradan rastgele geçmekte olan Hlestakov adındaki kişinin kendisini müfettiş olarak tanıtmasinin peşinden, bu kişinin yalanları ile özelikle muhitin işgören sınıfı alaya alınıyor ve hicvediliyordur. Buz tutan tiyatroyu Çar’in kahkahalarindan sonrasında memurların da mecburi gulumsemeleri ile isitacaktir.
Müfettiş oldukça begenilmis, bilhassa ülkede değişiklik yanlısı (Belinsky) taraflardan yoğun övgüler alacaktır. Buna rağmen gerici kesim tarafınca ise yogun tepki alacaktır. Doğası itibarıyle yergilere ovgulerden daha sıcak olan Gogol ise daha fazlaca anlasilamamaktan kısaca yanlış anlasilmaktan rahatsız olacak; dogasindaki yer değişiklik yapma tutkusu da buna eklenince soluğu yurt haricinde alacaktır. Ancak yurt dışındayken de övgü mektupları kendisini rahat bırakmayacak ve bundan bunalan Gogol, kendisine artık bu eserden bahsedilmemesini keza kendisinin bu eseri tamamen aklından sildigini söyleyecektir.
Hayatının ortalama 18 yılını yurt haricinde geçiren Gogol’ün ruhuna en yakın bulmuş olduğu kent ise Roma olacaktır. Dindar hatta birazcık sofu, politikadan ve değişimden hazzetmeyen, gelenekten taraf bir kişilikteki Gogol, Paris’i değişiklik rüzgârına kapılmis ve her insanın politikadan bahsetmiş olduğu huzurun olmadığı bir kent olarak görecek ve buradan asla hazzetmeyecektir. Ancak sık sık da buraya ugrayacaktir. Almanya’yı da herhalde her Rus benzer biçimde sevmeyecek; Roma’yı ise tarihini korumuş ve bu tarihle bütünleşmiş durağan, geleneksel ve ruhani bir kent olarak görmüş olduğu için sık sık ovecektir. Hatta burada yaşarken Katolikliğe de ilgi duymaya başlayacaktır. Bunda yanında sık sık kalmış olduğu dindar bir kadının da katkısı olmuştur. Gogol, Roma haricinde edilen duaların, Roma’da edilen dualara kıyasla sönük kalacağını düşünecektir. Ayrıca ülkesinde de Petersburg’u bir türlü sevemeyecektir. Bundan dolayı burayı işgören kenti ve soğuk bulacaktır. Nitekim Rusya’nın yüzünü, yapmış olduğu köklü yeniliklerle Batiya çeviren Çar 1. Petro’nun, bu yeniliklerinin simgesi ve yeni başkenti olarak Batı örnek alınarak inşa edilen Petersburg’u, Gogol’ün sevmesi oldukça sürpriz olurdu. Gogol, eski başkent ve geleneksel Rusya’yı yaşayan ve temsil eden Moskova’yi kendisine yakın buluyor ve seviyordu. Gogol’ün görmeyi arzuladığı başlıca kent ise Kudüs kısaca mukaddes topraklardi. Neden burayı görmek istediği aşikar olsa da bu mevzu hakkında bir iki kelam edelim: Gogol kucuklukten beri sesler duyduğunu ara ara dile getirmiştir. Sonraki zamanlarında ise eserlerini yazarken Tanrıdan esin aldığını hatta bu tarz şeyleri yazmak için kendisini tanrının görevlendirdigini ve hayatındaki her engelin ve eylemin de Tanrının bu mukaddes görevi için karşısına çıkardığı birer yol, işaret bulunduğunu düşünüyordu. Bunda, kendisine hemen hemen ufakken aden ve bilhassa cehennem azabı içerikli dini hikayeler özetleyen annesinin tesiri büyüktür diye düşünüyorum. Nitekim Gogol’ün de bu yöndeki sözleri düşüncemi destekliyor. Haliyle Gogol, yurttaşlarıni doğru yola iletecegini düşündüğü en büyük eseri Ölü Canlar’i Tanrısal bir vazife olarak görüyor ve görevini bitirdiğinde Tanrıya kısaca Kudüs’e şükran ve minnetini sunmak için gururla gitmeyi planliyordu. Planladığı şekilde mi olmuş, bunu öğrenmeden evvel başka bazı noktalara deginelim.
Gogol, aşka düştüğü Roma’da başyapıtı Ölü Canlar’in ilk cildini 1841’de tamamlar. Eser Moskova’da sansurden geçemez, şansını yüksek düzeydeki insanları araya sokarak Petersburg’da deneyip bunda başarı göstermiş olan Gogol, eserini 1842’de yayinlamayi ve satışa sunmayı başarır. Gogol, bu kitabından beklenilen yüklü oranda bir para kazanamaz. Bunda gösterim işini icra eden kişinin bu işlerdeki acemiliginin de tesiri olsa da aslan payını, Gogol’ün arkadaşlarına olan yüklü miktardaki borcu alır. Az ilkin degindigim benzer biçimde on sekiz yılını yurt haricinde geçiren ve sık sık gezi eden ve girmiş olduğu memuriyetlerde de tutunamayan Gogol hep parasız kalmasına rağmen bu yüklü harcama isteyen işleri nasil yapmıştır sorusu akla takılır organik olarak. Sorunun cevabı ise Gogol’ün ‘arsızlığı’ diyebiliriz. Bundan dolayı Gogol, eserlerini yazmak için gezi etmesini ve bilhassa yurtdışında olmasi icap ettiğini düşünür ve buna da dostlarını inandirirdi. Onlara abartılı ve görkemli mektuplar yazar ve her defasında da onlardan para desteği almasını bilirdi. Çar’dan bile bu şekilde para almıştır. Arkadaşları ve Çar ise onun benzer biçimde yetenekli ve mühim bir yazarın heba olmasını istemediklerinden ve ona saygı duydukları için devamlı destek olurlardi. Gogol, Moskova’ya gider A.. arkadaşında, Petersburg’a gider B… arkadaşında, Roma’ya gider Bayan S..’de, Frankfurt’a gider Bay T..’de misafir olur dururdu devamlı. Hatta arkadaşları, Gogol’ün haber bile vermeden elinde bir iki paket makarna ile sık sık evlerine geldiğini ve doğruca mutfağa geçip yiyecek yapmış olup çay beklediğini söylüyorlar. Gogol mektuplarında, sanki kendisini agirlamalari onların vazifeleri -hatta en mühim vazifeleri- bulunduğunu onlara açıkça hissettirirdi. Tabi arada arkadaşları da kendisine sitem ederlerdi ve Gogol de Ölü Canlar romanının gelirinin büyük kısmını bu yüzden arkadaşlarına vermek zorunda kalmıştır.
Gogol’ün bu arsızlığınin arkasında ise giderek daha fazlaca kendini bir peygamber olarak konumlandirmasi yatiyordu. İlk olarak babasının kaybiyla ailesine öğütler içeren mektuplar yazmaya başlamış ve bu hali, giderek Tanrıya olan sonsuz ve derin bağlılığının yogunlasmasiyla, kendisini Tanrısal vazifede bir peygamber olarak görmek ile sonuclanmistir. Ayrıca Gogol’ün gerçek manada arkadaşı yoktu. Bundan dolayı aynı sebeple; Gogol bir peygamberdi ve peygamber herkesten üst bir ruh halinde ve konumdadir; onları ogutleriyle kurtarmak için görevlidir. Onun aşk olsun dostluk olsun bu biçim insani (dünyevi) ilişki ve zevklerle işi olamazdı. Nitekim Gogol, asla evlenmemis hatta herhangi bir hanımla da ilişkisi olmamıştı, yaşamı süresince bayanlara uzak olmuş, bir tek tahayyulunde utopik hanım imgesine haiz olmuştur. Ayrıca Gogol, insanları bir tek kendisine faydali oldukları için severdi. Buna kural dışı teşkil eden üç isim vardı -annesi hariç tabi- : rehberi ve ışığı Puşkin, ressam İvan ve ölümüne tanık olduğu Yosip. Bunun haricinde Gogol için insanoğlu kendisine hizmet yada yardım etmekle vazifeli birer kişilerdi. Bu şekilde görmüş olduğu dostlarıyla ve hatta genel olarak yaşamı için kırılma noktasıni “Arkadaşlarımla Yazismalarimdan Seçme Parcalar”(özetlemek gerekirse Seçme parçalar)’i kaleme alıp ve yayinlamasi teşkil eder diyebiliriz.
Gogol, aslına bakarsak Ölü Canlar’in ikinci cildi için çalışıyordu fakat bir türlü bu cilt istediği benzer biçimde olmuyordu. Bunun sonucunda ilkin 1843’te sonrasında da 1845’te Ölü Canlar’in ikinci cildinin yeni versiyonlarını yaktı. Sonra da Seçme Parcalar’i kaleme almakla kendisini vazifeli görmüş oldu. Bu eserinde arkadaşları hakkında, din, kilise, memurlar, valiler, hanımefendiler, köylüler, hiyerarşik seviye ve kölelik benzer biçimde birçok mevzuda samimiyetle ve peygambervari şekilde fikirlerini yazdı. Ancak bu yaratı her kesimden yogun tepki aldı. Özelikle de yenilikçi liberal kesimden ve bu kesimin öncüsü Belinsky’den… Belinsky fazlaca ağır bir mektup yazdi; o şekilde ki Gogol bunu okurken fenalasti. Bu mektupta Gogol’ü gerici, softa olarak niteler; çareyi mistisizmde ve bu zamana kadar yüzlerce senedir Rusya’nın uyguladığı yakarış ve kilisede bulmuş olduğu için halkın onun asla affetmeyecegini ifade eder. Aslında Ölü Canlar ve Müfettiş eserleriyle Belinsky’nin ovgulerini almisken bu yoğun tepkinin sebebi neydi? Nedeni özetlemek gerekirse; Gogol’ün hiyerarsiden taraf olan tutucu tutumuydu. Gogol, Rus halkına, her insanın doğduğu konumda kalmasını ve daha fazlasını istememesini istiyordu. Nitekim bu meşru bir talep ve mümkün olsaydı Tanrı esasen o şekilde yaratirdi her şeyi. Ancak bulundukları konumda en iyi şekilde vazifelerini ifa ederek ve İsa’ya ve Çar’a derin baglilikla Rusya’yi olduğundan daha ileriye tasiyabileceklerini ifade eder. Hatta köylülerin okumamasi icap ettiğini, okuyup da Batının yıkıcı eserlerine kapilmamalari icap ettiğini yazmıştır. Hatta yaşamı süresince fazlaca çekmiş olduğu sıkıdüzen kurumunu bile savunur. İşin acayip tarafı gerici kesim bile tepki verir Gogol’e. Heralde onu samimi bulmamislardir ve kim bilir birazcık da kibirli bulmuş olabilirler. Bundan dolayı Gogol, eserlerinin yayımı için ve işlerinin adım atması için her kesime yaklaşan birisiydi.
Açıkçası hiciv ustası Gogol’ün bu şekilde fikirleri olduğuna fazlaca şaşırdım. Ancak ona duyduğum yakınlık zedelenmedi. Bundan dolayı Gogol’de fena bir şey yapsa da bunu saf ve cok iyi niyetle icra eden biri portresi hakim. Kucuklugunden beri kendini arayan sadece bunu yaparken kendini asla açmayan, maskeler takan, hiç kimseye yakınlık duymayan sadece ve sadece yarattığı karakterleri ve sahnede canlandırdığı tiplerle kendisinden izler serperek kendisini mutlu hisseden birisi gibidir. Yalnızlığı asla sevmez fakat hep de yalnizdir aslına bakarsak. Yalnızlıktan kaçmaya çalışan sadece bunun için kendi ördüğü duvarları yıkmaya yıkmaya cesareti de olmayan ve bundan dolayı -gecici- kurtuluşu yerdegistirmede -seyahat- gören; topluluk içinde silik, tutuk ve soğuk, lokal ortamlarda oluşturulan, egoist, faydaci, mukemmeliyetci, iyi bir gözlemci, hayalci ve bir o denli gerçekçi, sofu, sempatik, acayip yüzlü -burunlu-, akıllı, içine kapanık, nüktedan, iyi oyuncu … kısaca zitliklari içinde barındıran ‘esrarli cuce’….
Gogol, gene kurtuluşu seyahatte bulacaktır. Adres: Kudüs’tur. Yani, başta şükran ve minnet için gururla gideceği Kudüs, sadece planlar değişmiş, Ölü canlar eksikleri olan kısaca gidişin sebebi, esin aramak ve ruhunu bulmaktır. Ancak Kudüs onu etkilemez. Tanrı, topraklarını terk etmiş benzer biçimde gelir Gogol’e ve Tanrı kim bilir anayurdu Rusya’dadir diye düşünür. Bir süre Kudüs’te kaldıktan sonrasında Rusya’ya döner. Bir süre de Rusya içinde gezi eder. Sık sık yer değiştirir ve Moskova’da Kont Tolstoy’un ruhi yardımcısı -koçu- papaz Matvey ile tanışır (malesef). Bu papaz oldukça sofu ve bagnazdir, yakıcı vaazlar verir. Papaz ona yazarlığı bırakmasıni, ruhunu kurtarmasini; bunun içinde oruç tutmasını ve ruhunu tamamen perhize sokmasını telkin eder. Gogol de malesef onu dinler ve tuttuğu oruclar onun sağlığını oldukça bozar. Arkadaşları onu zor tanirlar.
4 Şubat’ta papazi son kez ziyaret eder.
11 Şubat’ta Ölü Canlar’in ikinci cildinin üçüncü versiyonunu yakar!
Doktorlar da hem bedenen hem de ruhen çökmüş yazarı yanlış tedavi ederler. Gogol, Delinin Ani Defteri’ndeki karakterin son hallerini yaşar adeta!
Ve 21 Şubat 1852’de yaşamını kaybeder.
Moskova’ya gömülür.
Gogol’den geriye eski bir redingot ve üç beş bunun benzer biçimde elbise kalır. Ve heralde eserleri! Puşkin’le beraber Rus edebiyatının yolunu açmis ve o yoluna ışık tutmus; bu sayede artlarindan gelen tüm Rus yazarlarını etkileyen büyük bir usta ve öncü olmuştur.
Klişe olmuş tabirle, Rus edebiyatı onun “Palto”sundan ve Puşkin’in satirlarindan çıkmıştır.
Keyifli okumalar..
Notlar:
1) Palto hikayesinin orijini:
gonderi/55426487
Ayrıca Gogol, Petersburg’taki ilk yıllarında fazlaca yoksulluk çekmiş ve paltosuz kalmıştır. Bir arkadaşı kendisine palto armağan etmiştir.
2) Belinsky’nin mektubu:
gonderi/55438332
3) Gogol’ün Dostoyevski değerlendirmesi (Insanciklar romanı özelinde):
gonderi/55434117
4) Gogol’ün burun takıntısı ve Roma aşkı:
gonderi/55321753
5) Gogol’ün ölümünün peşinden Turgenyev’in sozleri:
gonderi/55477530
6) Palto, Burun ve Delinin Anı Defteri öykülerine yaptığım araştırma yazısi:
gonderi/55085862
7) Müfettiş eseri ile alakalı araştırma yazım:
gonderi/55548162
8) Ölü Canlar ile alakalı incelemem:
gonderi/55848253 (Kaan)

Beni karalarımla sev.: Gogol’un iç hayatına giriyor yazar, yabancı topraklara gitme isteğini, tanıdık topraklardan kaçışını, Müfettiş adlı oyunu sergilendiğinde tiyatroda yaşamış olduğu hayal kırıklığını, hastalıklarını, borçlarını, dehasının yarattığı egoist ve huysuz davranışları, bir evde misafir edildiğinde kendisine iyi mi özenli davranıldığını, bir çok kez sofralarda suskun, ortamlarda suskun, resmiyette suskun bir adamken konuştuğunda insanları iyi mi büyüsü altına aldığını, o komikliğini, tebessümünü hissettiriyor. 
Gogol’a kulak verelim:”Aklarımla hepimiz sever beni, sen karalarımla sev.” (tolgahan çaptuğman)

Ölü Canlar Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol: KİTAP YORUMUM: Bir dönem Rus siyasetini anlatır. Yapılan hatalar, yolsuzluk, rüşvet devlet adamlarının yaptıklarını anlatılır kitapta.
Çiçikov ise , daha ılımlı, kişiliklere bakılırsa davranan kısaca günümüze bakılırsa söyleyecek olursak nabza bakılırsa şerbet veren bir kişiliktir. İnsanların itimat ve saygısını böylelikle kazanır. Her insan benzer biçimde o da bolluk bolluk içinde yaşamayı hayal etmektedir. Ama bunu kolay yoldan ve hileli yoldan yaparken başaracak mı işte mesele burada. Topraklarını almış olduğu köylüler ile içinde iyi mi bir ortaklık vardır. Ölü canlar satmak ve almak kimin işine yarayacaktır?
Murazov haklı yoldan kazanan bir zengindir. Çiçikov ‘e doğru yolu gösterir ve ona destek sağlar.
Kitaptan öğrendiğim öğretiler gene fazlaca değerliydi. Zengin ile fakirin ve dürüst ile dürüst olmayanın yaşadıklarından yola çıkarsak hangi yerde olmak istiyorsak gene o yere geliriz fakat ister muntazam yoldan gideriz ister fena yolu seçer düzmece yoldan gideriz.
Tabi ki yazarın yaşadıklarına değinecek olursak, bu kadar başarı göstermiş bir kalemin o zamanki yanlış tedavi neticeleri ile kim bilir yazdıklarını yakması bana şunu düşündürdü. Bu yazılımların meydana çıkmaması kimin işine gelir? Kesinlikle muhteviyatında yer edinen dürüst olmayan siyasetçilerin işine gelir diye düşünüyorum. o vakit bilerek yazarın yanlış tedaviler ile çıldırtıldığını ve o seviyeye geldiğini düşünüyorum ben. Bu benim kişisel hissiyatım doğal olarak ki yanılmışta olabilirim. Sonuçta orada ve o dönemde yaşayıp bizzat gözümüz ile görmedim. Ama her dönemde her hastalıkta yanlış tedavilerin yapıldığını çoğumuz biliyoruz. Ben en fazlaca her yanlışlıkta kimin işine geliyor diye düşünürüm. Mesela günümüzde Kanser rahatsızlığının bir fazlaca tedavi şeklinin saklanıp inatla kemoterapi verilmesi ilaç firmalarının işine geldiği benzer biçimde.
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN (Duygu Songül Kahraman)


Gogol PDF indirme linki var mı?


Henri Troyat – Gogol kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Gogol PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Henri Troyat Kimdir?

Henri Troyat (Lev Aslanovitch Tarassov) 1911’de Moskova’da hayata merhaba dedi. Tanınmasını elde eden Fax Jour (1935) ve Araigne’den (Goncourt ödülü 1938) sonrasında, eski Rusya’yı tekrardan canlandırdığı (la Lumière des justes, 1959-1962; les Héritiers de l’avenir, 1968-1970; le Moscovite, 1974-1975; la Gouvernante française, 1989; Aliocha, 1991) ya da bugünkü Fransız toplumunun resmini çizdiği (les Semaille et les Moissons, 1959-1962; les Eygletière, 1965-1967) geleneksel tarzdaki romanlarla geniş bir çevreye ulaştı. Aynı zamanda biyografiler (Tolstoï, 1965; Catherine la Grande, 1977; Pierre le Grand, 1979; Ivan le Terrible, 1982; Tourgueniev, 1985; Gorki, 1986; Flaubert, 1988; Maupasant, 1989) ve tiyatro piyesleri yazdı: les Vivants (1946). 1959’da Académie Française’e seçildi.


Henri Troyat Kitapları – Eserleri

  • Dostoyevski
  • Gogol
  • Lev Tolstoy
  • Rasputin
  • Gorki
  • Ölçüsüz Dostluk
  • Çehov
  • Yaslı Kar
  • Guy de Maupassant
  • Dört Çariçe
  • Örümcek
  • Yeşil Sinek
  • Yalancı Işık
  • Yıkık Umutlar
  • Mutlu Damlalar
  • Barones ve Müzisyen
  • Puşkin-II
  • Puşkin-I


Henri Troyat Alıntıları – Sözleri

  • Tüm görkemli hikayeler iki şekilde adım atar;ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir . (Lev Tolstoy)
  • ‘Palto’ hikayesinin orijini otantik bir vakaya bağlıdır. Gogol bu vakası 1832’ye doğru bir arkadas çevresinden isitmistir: Ufak bir işgören çetin mahrumiyetlerle katlanarak kendisine bir av tüfeği satın alır ve daha ilk çıkışta tüfeği yitirir, o şekilde üzüntüye düşer ki, arkadaşları duygulanir, bir araya gelmiş olarak bir başka tabanca satın alırlar kendisine. (Gogol)
  • Puşkin Gogolü sevmiyordu. Ama kabiliyetini anlayınca onu teşvik etti, yazılarını düzeltti. Rus dilinin zenginliklerini ona öğretti, hatta Ölü Canlar’la Müfettiş’in konusunu verdi. (Puşkin-II)
  • Kadınların gözleri keskin, zekaları uyanık, düşünceleri kuruntulu olur. (Guy de Maupassant)
  • Kurulan hayaller ! Yıkılan umutlar ! Birbirimizi tekrar ne vakit ve hangi şartlar altında görecektik ? Gelecek karanlıktı ve ben fena önsezilerin pençesindeydim. (Rasputin)
  • …. insanoğlunun aşağılık içgüdülerle cömertçe hamlelerin bir karışımı bulunduğunu ve asla kimsenin tam manasıyla masum ya da suçlu olmadığını anlıyordu. (Gorki)
  • Biraz sabredin, dedi. Her şey düzelecek. (Yaslı Kar)
  • Işık saçan bir güneş karşısında
    Nasıl bir lamba sönük kalırsa
    Sahte informasyon de zeka güneşi karşısında
    Titrer, yok olur gider. (Puşkin-I)
  • Bu hayatta zamandan etkilenmeyen bir dostluk olabilir miydi? Henüz yaşamın eşiğindeyken, her şey itimat, fikir ve duygu birliği içinde doğuyor; sonrasında ortam genişleyip değişiyor, hepimiz eğlence ile zorunluluklar, uzlaşma ile doğruluk içinde kendine bir yol çiziyordu. (Ölçüsüz Dostluk)
  • Dostoyevski aşırı duyguların adamıdır. Olağanüstüde rahat eder. Fırtınada nefes alır. “Nasıl yaşadığıma gelince, sizin kendi yaşamınızda yarıda bıraktığınız şeyleri ben sonuna kadar götürdüm.” diye yazacaktır Yeraltından Notlar’da. (Dostoyevski)
  • Tolstoy diyor ki:”Bir insana devamli aynı iyiliği yap, göreceğin tek şey; çok büyük bir nankörlük.” O denli haklı ki (Lev Tolstoy)
  • Engelli aşklar, kurbanlarının kalbinde esrarengiz bir kıymet kazanır. (Puşkin-II)
  • Prens Feliks , tırnaklarının ya da saçlarının şekliyle olmasıyla birlikte , düşünceleriyle de dandyliğe özenmektedir.İnce uzun bir fiziğe , narin bir yüze ve baygın bakan gözlere haiz olan bu insanın , buluğluk yaşlarındayken hanım kılığına girmekten hoşlanılmış olduğu söylenmektedir.Şimdi bile olgun adamların bakışları , iltifatları ve kendisiyle dostluk oluşturmak için yanına yaklaşmaları onun gururunu okşamaktadır . Bununla beraber hanımefendileri da hor görmemektedir.Yalnızca , soyları ya da eğitimleri gereği gönül okşayıcı söz ve davranışlarla devamlı etraflarında dolaşmasını istedikleri için hanımefendiler onu birazcık sinirlendirmektedir. (Rasputin)
  • Kuvvetli bir zeka ile doğup, tehlikeli yollara sapmamak için dinde, ahlakta destek aramayanlar, hem kendilerini hem yurttaşlarını felakete sürüklemişlerdir. (Puşkin-I)
  • Savaşım ediyoruz, umutsuzluğa kapılıyoruz. Ve aniden yaşam fazlaca rahat, sema fazlaca rahat, deva fazlaca yakın ve fazlaca tatlı. (Örümcek)
  • ‘’Yaşamda minik burjuvalardan daha kötü düşman tanımadım, diye yazıyordu. Cellat ve kurbanı uzlaştırmak isterler. Kurbana sabır telkin ederek, kendisine uygulanan şiddete karşı gelmekten caydırırlar, zengin ve yoksul arasındaki ilişkileri değiştirmenin imkânsızlığını ispatlamaya çalışırlar, halka emek harcama ve zahmetleri için Tanrı katında bir ödül vaat ederler ve dünyadaki sıkıntılı varoluşuna fanatik olsalar da, yaprak bitleri benzer biçimde, canlı kuvvetlerini emerler. Bir çok direkt doğruya baskının hizmetindedir, diğerleriyse tevekkül, uzlaşma, affetme ve aklanma vaaz ederek buna dolaylı katkıda bulunurlar.’’ (Gorki)
  • “Her şeyin farkındayım ve bu beni öldürecek” (Dostoyevski)
  • Soğuk bir rüzgar bulutları sürüyor ve oluşturulan gökyüzünde , sayısız yıldızların parıldamakta olduğu görülüyordu. Bir müddet sonrasında, yıldızların parlaklığı soluklaşıyor ve sema, doğu tarafınca olmak suretiyle pembeleşiyordu. (Guy de Maupassant)
  • Aşk bana ilkin taze göründü,
    Sonra önümden uçup gitti… (Puşkin-I)
  • “Ne tabiat, ne anıtlar, ne de sanat yapıtları onu ilgilen­diriyordu,” diye yazıyor Strakhov. “Tüm dikkatini insanlara yö­neltiyordu.” (Dostoyevski)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş