Eğitim

Tristram Shandy – Laurence Sterne Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tristram Shandy – Laurence Sterne Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tristram Shandy kimin eseri? Tristram Shandy kitabının yazarı kimdir? Tristram Shandy konusu ve anafikri nedir? Tristram Shandy kitabı ne konu alıyor? Tristram Shandy PDF indirme linki var mı? Tristram Shandy kitabının yazarı Laurence Sterne kimdir? İşte Tristram Shandy kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Laurence Sterne

Çevirmen: Nuran Yavuz

Orijinal Adı: The Life and Opinions of Tristram Shandy, Gentleman

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753631433

Sayfa Sayısı: 664


Tristram Shandy Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

James Boswell, 1760 baharında “Okumamış olan var mı Tristram Shandy’yi? Bu şekilde fena yetişmiş ölümlü olabilir mi?” diye yazıyordu. Anglikan vaiz Laurence Sterne’in gülünç romanı Tristram Shandy’nin 1759’un Aralık ayında York’ta beraber piyasaya sürülen ilk iki cildi çıkar çıkmaz çok büyük bir övgüyle ve birazcık da şaşkınlıkla karşılanmış, alev ateş bir edebiyat tartışmasına yol açmıştı. Sterne de bir yıl sonrasında şunları yazacaktı: “Şehrin bir yarısı kitabıma ağır hakaretler ediyor, diğeri yarısı göklere çıkarıyor; işin hoş yanı, hem hakaret ediyor hem satın alıyorlar”. Gerçekten de, Orhan Pamuk’un, Nuran Yavuz’un yoğun emeğinin ürünü bu tercüme için “Herkesin Bu şekilde Bir Amcası Olmalı…” başlığı altında yazdığı sunuşta belirttiği benzer biçimde: “asla durmadan özetleyen, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi şaşkınlık ettirebilme kabiliyeti, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, akıllı, kültürlü, görmüş geçirmiş, fakat bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan” kahraman-anlatıcısının, ilk iki cildinde kendini dünyaya getirmeyi bile başaramadığı, sadece sonlara doğru bir yerde doğup çok da fazla fazla etrafta görünmeden kaybolduğu bir romana ne denebilirdi? Öyleki bir anlatıcı ki bu, kendini bahçede cenk oyunları oynamaya adamış amcası Toby ve yazarın bir otoportresi olan Vaiz Yorick benzer biçimde karakterler dururken, durmadan ilgimizi “okumayı güneş benzer biçimde aydınlatır” söylediği bir takım sapmay(l)a, mevzu dışına çıkış(l)a (İngilizcede digression) çeker: ” … doğumdan ilkin iyi mi, hangi tarihte peydahlandığını, babasının doğum, yaşam üstüne görüşlerini uzun uzun anlatır benzer biçimde yapar. Ama bu konuların hiçbirinin üstünde o şekilde uzun uzun durmaz. Bir ağacın bir dalından öbürüne devamlı yer değiştiren ve dur durak bilmez bir süratli ve neşeli serçe benzer biçimde, hızla mevzudan mevzuya sıçrayarak ilerler. Bir çok vakit hikâyesinin nereye doğru gittiğini bilmediği izlenimini uyandırır okuyucuda. Ama metnin içindeki bazı uyarılardan ve kitabının yapısından Sterne’in romanını son aşama planlı bir halde yazdığını söyleyen ve bunu cetvellerle kanıtlamaya girişen Shklovsky benzer biçimde meşhur eleştirmenler de vardır.” (O.P.) Bir din adamı olan Sterne, kahraman-anlatıcısı Tristram Shandy’ye kitabının neredeyse temel izleği olan digression mevzusunda şunları söyletir: “Bugün dünya yüzünde bir kitaba adım atmak için malum birkaç yol vardır ve ben kendi seçtiğim yolun bunlardan en iyisi olduğuna inanırım.—En azından dine en uygun yol bu—çünkü ben işe ilk cümleyi yazmakla başlar—ve ikincisini Kadir Tanrının yol göstericiliğine bırakırım.” “Ben karnımı doyurmak için değil ünlü olmak için yazıyorum” demiş olan Sterne’in günümüzden iki yüz kırk yıl ilkin yazdığı, fazlaca etkilendiği John Locke’un “fikirler arası çağrışım” görüşünün bir parodisi sayılabilecek ve gene fazlaca etkilendiği Cervantes’in Don Quijote’sinden açık izler taşıyan bu kitap, “tasarı sanatının sonsuz olanaklarının bir övgüsü, sınırlarının da çarpıtılmış bir sergilenmesi” olarak nitelendi. Sorbonne’da İngiliz Edebiyatı hocası olan Émile Legouis, yazdığı kısa İngiliz edebiyatı tarihinde Sterne’i ve bu kitabı anlatırken şunları söylüyordu: “Sterne’le roman dönüşür. Serüven artık romanda kendine yer bulamaz. En minik, en önemsiz detay bile, acıklı ve gülünç tefekkürlerle zenginleşebiliyorsa, ne gerekir ki? ‘Tristram Shandy’nin Hayatı ve Görüşleri’ni içerdiğini duyuru eden kitap, kahramanın doğumu gerçekleştiğinde yarılanmış durumdadır. Herhangi bir şey, yazarın bitmez tükenmez bir ayraç açması için mazeret olabilir. Yazar ek olarak, yıldızlar ve boş sayfalar benzer biçimde, yüzlerce üslup örneği göstererek okuru afallatmaktan da zevk alır. Ama tüm bu kaprisler vesilesiyle karakterlerini azca bulunur bir nüfuzla canlandırır: gerçeklerin daima yalanladığı bilgiç fikirleriyle büyük Shandy, Tristram’ın babası; askercilik oynayan ve bir sineği bile incitemeyen yufka yürekli eski asker Toby amca; onun sadık takip edeni, efendisi kadar merhametli ve eli açık Onbaşı Trim; Sterne’in kendisinin bir çeşit idealizasyonu olan vaiz Yorick. Bu karakterler, art arda minik dokunuşlarla, azca bulunur bir yaşam ve canlılık kazanırlar. Ya acıma ya da kahkahayla gözlerimizi sulandırırlar. Sterne, kimi zaman santimantalistten değişik olan, kimi zaman de ondan ayırt edilemeyen Shandy’vari tipi yarattı. Shandy’cilik, ani mizaç değişimleri, muziplik, ıvır zıvırdan zevk alma, dalgınlık, dikkatsizlik, olanlara ehemmiyet vermeme ve hepsinin üstünde iyi gülmece anlama gelir.” Tristram Shandy’nin özgünlüğü –ve doğal ki “edepsiz”liği– fanatikleri (mesela David Hume “otuz senedir bir İngiliz’in yazdığı en iyi kitap” diyordu, her ne kadar derhal peşinden “aslına bakarsak fena” diyerek görüşünü mahvetse de. Gene de bu fanatik ve savunucular içinde en coşkulu ve en veciz sözü eden, geleceğin ABD başkanı Thomas Jefferson olmuştu: “Sterne’in yazıları, daha fazlaca, şimdiye kadar yazılmış en iyi terbiye düzenini oluşturur”) benzer biçimde “muarız”larını da derhal buldu karşısında: Gene Orhan Pamuk’un aktardığı benzer biçimde: “Sezgileri, nükteleri, vecizeleri, taşı gediğine koymasıyla İngiliz edebiyatının en akıllı yazarlarından kabul edilen Samuel Johnson bile o kuralcı öğretmen yanıyla elinizdeki bu romana sabırsız bir anlayışsızlıkla yaklaşmış ve ‘Tuhaf olan hiçbir şey kalıcı olmaz,’ demişti, ‘Tristram Shandy kalıcı olmayacak.’ ” Ama Tristram Shandy, Johnson’ın bu kasvetli hükmünü yalancı çıkardı: İki yüz kırk senedir –başta İngilizce olmak üzere– pek fazlaca dilde okunuyor. Artık Türkçede de okunacak: Okumayacak olan var mı Tristram Shandy’yi? Bu şekilde fena yetişmiş ölümlü olabilir mi?


Tristram Shandy Alıntıları – Sözleri

  • Katlanmayı seçersek yakınma hakkımızı elimizden alırlar…
  • ”…hayatımda ilk ve son kez, izninizle Efendim, aşık oldum”
  • Ah, bu dünyada meydana gelenleri bir bilseler, taşların bile yürekleri sızlar!
  • Sizce insan mı kurallara uymalı-yoksa kurallar mı insana?
  • Gözler daha zarif bir okşama sağlar ve düş gücümüz üstünde sözler kadar kolay ifadelendirilemeyen bir şeyler bırakır…
  • Ben aşk’ın neşeli bir şey bulunduğunu sanırdım, dedi amcam Toby.
    Dünyadaki en ciddi iştir (kimi zaman)…
  • ”…okumadıkları halde bu kitabından alıntı icra eden,-okuyup da anlamamış olan pek fazlaca şahıs biliyorum…”
  • ”…size güvenen, sizi seven biri olmaksızın- iyi mi bu şekilde yaşayabiliyorsunuz?”
  • ”…ahlaken fazlaca seviyesiz bir insanın, dindar bir şahıs olmak sıfatıyla kendi kendine nice değerler biçtiğini görüyoruz.”
  • KEŞKE babam ya da annem, daha doğrusu, eşit oranda görevli olduklarına nazaran, her ikisi de, beni peydahlamaya kalkıştıklarında, ne halt ettikleri üstünde birazcık olsun kafa yormuş olsalardı…


Tristram Shandy İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Tamamını okuman için birazcık sabretmen gerekiyor sevgili okur. Okurken bir-iki-üç-dört-beş-altı-yedi-sekiz sabır taşı parçalaman olası. Bu yazıda sana bu kitabı iyi mi okumaya karar verdiğimi anlatacağım-doğal klavyem bana güç verdikçe. Sana yazı süresince güzel sürprizlerim olacak-fakat duyu organlarını sekiz açman gerek. Lafı uzatıp seni değişik bölgelere ve zamanlara götürürsem mazur gör-bu çetin yolda tek destekçim kelimeler olacak-onlara ne kadar azca güvensem de. Başlamadan ilkin yazının birine ithaf edildiğini de belirtmek isterim. İlerledikçe daha iyi anlayacaksın. Hazırsan başlıyorum-
Rıza gösterirseniz öncelikle kitabı nerden aldığımı size anlatmak isterim-bunu anlatmazsam hikayem size yavan gelebilir-sonrasında hikayeye tam olarak başlarız.-Tabii bunu yaparken de ilkin aldığım yerin çevresinden bahsetmeliyim ki-aldığım yeri tam olarak aklınızda canlandırabilin. Bu yer- Atatürk Bulvarı-Ziya Gökalp Caddesi-Mithatpaşa Caddesi üçgeninde-Bayındır 1. Sokakta,-Zafer İşhanı-Giyim Dünyası-Flo-Passage Pub-Gürkan Plak-Urfalı Hayrağ’ın Yeri benzer biçimde dükkanları bulunca aldığım yeri görebileceğin-içinde-zemin katta; İşler Kitapevi, Yargı Kitapevi, Başkent Kitapevi, Paşa Sahaf, Pala Sahaf-ilk katta; Piraye Sahaf, Hazar Sahaf, Neva Kitapevi, Gülden Sahaf, Aşiyan Sahaf, Nevzat Kitapevi, Ve Kitap-ikinci katta; Cumhur Sahaf, Bulak Sahaf, Kırkambar Kitapevi-üçüncü katta; Sahra Kitap, Sedir Kitap, Akdağ Kitapevleri bulunan-unuttuğum kitapevi, sahaf var ise beni bağışla-hepsini aklımda tutamam-bir çarşı. Kitabı bu çarşıdan aldım işte. Şimdi daha iyi devam edebiliriz hikayeye-
İlk olarak kitabı nereden aldığımı anlatmayı uygun buldum-sevgili okur. Bu hikayem için önemliydi. Hikayemi mühim kılan bir şey daha var-bu sayıyı sekize de çıkarabilirim fakat buna vaktim yok. Şimdi onu da anlatacağım. Sevgili okur tavsiye üstüne fazla kitap okumam-aslına bakarsan hepimiz aynı kitapları okuyor-fakat bu da kaçınılmaz-bir keresinde kitaplarından ev icra eden bir insanın öyküsünü okumuştum-kitapların insanların kaderlerini değiştirdiğini söylüyor-değişik bir hikayeydi sevgili okur-bu adam fazlaca talihli-size hikayenin hepsini anlatmak arzu ederdim-fakat ben hikayeme geri dönmek durumundayım-gördüğünüz benzer biçimde kelimeler güçlük çıkarmaktan başka bir işe yaramıyor-
Sen mi Tristram Shandy’i okuyacaksın, ha ha ha! dedi, birincisi-elindeki kitabı masaya bırakarak, kendi doğumumdan sonrasında bu kadar gülünç bir şeyi hayatımda ilk kez duyuyorum, ho ho ho! dedi, ikincisi-vay vay vay! ben de ölümsüz olmak isterim, dedi, üçüncüsü-milletçe alkışlıyoruz, şap şap şap! dedi, dördüncüsü-Susun, diye bağırdı, beşincisi-adam haklı beyler, dedi altıncısı-yedi ve sekizinci asla konuşmadı-
Tutunamayanlar’daki Olric’i kitaptaki Yorick’ten hareketle oluşturduğunu söylüyorlar Oğuz Atay’ın, dedi Güvercin-önemsiz bir mevzu üstünde durman şaşkınlık verici, dedi Ziya- peki, hangi mevzu üstünde duralım, dedi Güvercin-Oğuz Atay’ın romanlarındaki söz kalabalığından bahsedebiliriz, dedi Ziya-söz kalabalığı mı, bunu anlatmaya iyi mi cüret edebiliyorsun-ben söylemiyorum!-kim söylüyor?-Nurdan Gürbilek dedi Ziya, elindeki Ev Ödevi kitabını göstererek. Senin için okuyacağım o kısmı, diyerek okumaya başladı Ziya: “Atay’ın romanlarında hep bir söz fazlasıyla, bir laf kalabalığıyla karşı karşıyayızdır.”-Bunun sonu nereye varacak hakikaten merak ediyorum dedi, Güvercin- okumaya devam etti Ziya: “*************************************************************************************************************************************************************************.” Müthiş bir dayanak, dedi Güvercin-alkışlayarak-
Rahat ol sevgili okur-hikayemi anlamlandıracak öteki mühim vakası anlatıyorum-fakat ondan ilkin sana şunu hatırlatmama izin ver. Bu öykü gerçek bir öykü-onun için ***** ile ***** arasındaki ayrımı bilmelisin. Kimi yazarlar bu ikisini birlikte kullanmışlar fakat bocalamaktan başka bir şey yapamamışlardır. Yaptıkları hata ************************************************************************************************************. Romanda iğretiyi uyandırdılar. Yüce sekiz adına bu yüzden ***** ile ***** yan yana gelirse kendini sakın sevgili okur. Şimdi hikayeye-gerçek hikayeye devam edelim-
Arpa boyu yol gidemedik daha-sevgili okur. Ama ben seni uyarmıştım-başta-hani duyu organlarını sekiz aç söylediğim bölümde-hatırlamadıysan okuyup gelmeni bekliyorum-…-şimdi devam edebiliriz. Bu yazıyı o müthiş kişiye ithaf ettiğimi yalnız başlara bakan ****’ü ***** okur idrak edebilecek. Daha şimdiye kadar anlamadılarsa benim sorunum değil. Benim sorunum bulunduğunu düşünen sevgili okurlara ………………………………… bu boşluğu en uygun küfürle doldursunlar diye bırakıyorum-
Madem yaşamının hebadan başka bir şey bulunduğunu düşünmüyors…, dedi Güvercin-heba mı, hayatım için heba küçük bir kelime, diye araya girdi Ziya-düzeltiyorum, madem yaşamının sefil…-hayır sefil de uygun bir kelime değil!-madem yaşamının esrarengiz olmadığını…-büyüye inanmam ben-madem yaşamının boş bulunduğunu..- hayır hayır hayır, hayatta boşluk yoktur, insanoğlunun içindedir bu-madem yaşamının yaşam olmadığını düş…işte şimdi doğru kelimeyi buldun, yaşamı vasıflandırmak için yaşamdan başka ödat yoktur bundan dolayı yaşam her şeyi içine alır, bundan daha kapsamlı bir kelimeyi sekiz tanrısı bile bulamaz-madem yaşamının yaşam bulunduğunu düşünmüyorsun, niçin nefes almaya çabalıyorsun, dedi Güvercin-Ziya yerinden kalktı–yerinden kalkmanın birçok çeşidi vardır sevgili okur-sinirle yerinden kalkma-düşünceli yerinden kalkma-sıkıntıyla yerinden kalkma-sıkıştığı için yerinden kalkma–Ziya sıkıntıyla yerinden kalktı, salonda ileri geri yürümeye başladı–ileri geri yürümenin de bir sürü çeşidi vardır sevgili okur-düşünerek ileri geri adım atma-boş kafayla ileri geri adım atma-sinirli ileri geri adım atma-heyecanla ileri geri yürüme–Ziya sıkıntıyla yerinden kalktı, düşünerek ileri geri yürümeye başladı-bu soruna iyi mi yanıt verebilirim ki-ümit hapishanesini duydun mu asla?-insan orda yargı giydi mi iyi mi-niçin-niçin-niye-kim için nefes aldığını bile unutur-
Oyalanma bitti.
&&&&&&&&&&&&
Tristam Shandy’i okumak tam bir delilikti! Bu aralar okurunun peşini bırakmayan, okura gözlerini açtıran, üst okuru isteyen kitapların peşine düştüm. Bunların ilki Don Kişot’tu. İkincisi ise Tristram Shandy. Tristram Shandy tüm okuma düzenimi, okuma hızımı, planlarımı alt üst etti. Nedeni azca fazlaca yukarıda belli oluyor. Yukarıdaki yazıyı size 95 gün süresince neler çektiğimi göstermek için kitaptaki üsluba benzer şekilde yazmaya çalıştım. Konuşma çizgileri, yıldızla geçilmiş cümleler, anlatacağı şeyden bilgili olarak kaçan bir karakter, boş bırakılmış sayfalar, bir ayakkabı dükkânındaki tüm ayakkabıların yazılması, devrin Paris’inde hangi mahallede kaç sokak var hepsinin yazılması, bölüm sonlarındaki notların on sayfayı geçmesi daha da kötüsü kısa bir paragrafta 20 tane açıklanacak kısım bulunması ve devamlı bölüm sonundaki notlara gidip bakmam, mühimleri işaretlemem, not almam… bu 95 günü açıklamaya yeter artar.
Bir kitabından çıkarılabilecek temel sonuçlar, izlenimler vardır. Tristram Shandy gerek anlattıklarıyla, gerek hissettirdikleriyle, gerek gösterdikleriyle, gerek de biçimiyle içinden sayfalarca netice çıkarılabilecek bir ansiklopedi durumunda. Kitabı okurken, okuduktan sonrasında üç dört değişik kaynak karıştırdım. Bu sebeple bu kitap tek başına okunacak bir kitap kesinlikle değil. Bir paragrafta antik yunanda adı duyulmuş tüm insanlardan bahsediliyor. Bu benzer biçimde şeyleri sindirmek için araştırmak, okumak gerekiyor. Ben de okumam ihtiyaç duyulan ne var ise okudum. Şimdi dört temel izlenimim üstünden kitabı birazcık daha yakından tanıyalım.
1- Tristram Shandy, başından sonuna kadar okurun yazma sürecine tesir eden tüm eza, cefa ve ödüllere dâhil edilmiş olduğu, gözü açık okuru hedefleyen, yeri ulaştığında okuru zorlayan fakat onsuz da ne yazarın ne de kitabın bir anlamı olmadığını gösteren dönemine damga vurmuş bir romandır.
18. yy’de temel yazın türü haline gelen roman büyük kitlelere ulaşmak için en iyi vasıta olarak görülüyor ve insanoğlu tarafınca da ilgi görüyordu. Bu fırsattan yararlanmak isteyen maddi kaygılı, ciddiyetsiz yazarların da ortalıkta cirit atması fazlaca düzgüsel. Edebiyatın ciddi bir iş bulunduğunu düşünen yazarlar bu harekete karşı kalemleriyle gerçek okuru bulmayı hedeflemeye başladılar. Okurla diyalog halinde olan Don Kişot yazıldığı dönemden sonrasında da öteki dönemler için ayna olmuş, arkasından gelen bazı yazarlar da bu doğrultuda ilerlemeyi denemişler. Tristram Shandy de okura büyük görevler yükleyen bir roman. Daha ilk sayfasından itibaren sizi dikkatli olmanız için uyarıyor Sterne. Yeri ulaştığında sizi azarlıyor, yeri geliyor önceki kısmı okuyup gelmenizi istiyor. Bu benzer biçimde şeyler okura vazife yükleme açısından oldukça başarıya ulaşmış bana nazaran. Bilgi yoğunluğu, felsefi tartışmalarla ilerleyen kitap son bölümlere doğru yaşamı içine alan bir doğrultuda aşama kaydediyor. Sterne okuruyla oyun oynamayı, yazma sürecine onu da katmayı seviyor. Sayfa 55 karşınıza simsiyah bir sayfa çıkıyor, sayfa 235 siyah beyaz bir mermer fotoğraf çıkıyor. Bu iki sayfayı oraya koymak ilişkili olduğu şeyi düşününce fazlaca dâhiyane bir düşünce. Tabii onların ne anlama geldiğini söylemiyor yazar, ben de söylemeyeceğim. Bu oyun kısmıydı. Bir de okuru yazma sürecine dâhil etme var. Sterne âşık olan bir karakterinin, âşık olduğu kişiyi sizin tasvir etmeniz için bir sayfayı boş bırakmış. Ve bir boşlukta okurun ona yaratıcı bir sövgü etmesi için bırakılmış. Bunun benzer biçimde şeyler o dönemde büyük ilgi görmüş, Sterne’in haklı ününü duyurmuştur. Bu kitap için kendinizi hazır hissettiğinizde derhal okumaya başlayın. Eminim okur hayatınıza değişik bir bakış elde edecektir.
2- Sterne devamlı aslolan vakadan uzaklaşarak değişik vakalara vakit mekân gözetmeksizin değinerek, benzersiz yazım biçimi ile bizlere yaşamın aslına bakarsak araya giren olaylardan, geri ileri gidip gelmelerden ibaret bulunduğunu gösteriyor.
Yukardaki yazıda size kitabın yazılış biçimini göstermeye çalışmıştım. Gayet de benziyor. Anlatıcımız Tristram iyi mi peydahlanacağını anlatmak istiyor, tıpkı benim bu kitabı iyi mi okumaya karar verdiğimi anlatmak istemem benzer biçimde, fakat ilk yüz sayfa bırakın iyi mi doğduğunu bahsi geçmiyor. Daldan dala atlayarak aslolan anlatacağı şeyi geciktiriyor. Milan Kundera Roman Sanatı kitabında şu şekilde diyor: “Sanatta biçim hep biçimden daha fazla bir şeydir. Her roman şu soruya iyi kötü bir cevap sunar: İnsanın varoluşu nedir ve şiirselliği nerede yatar?…Sterne’in romanında alttan alta verilen yanıt farklıdır: Ona göre şiir olayda değil olayın kesintiye uğramasındadır.” Kundera’nın söylediği benzer biçimde Tristram Shandy biçimiyle yaşamın aslolan yapısını gösteriyor.
3- Kitap 3 ana karakter üstüne kuruluyor. Nasıl peydahlandığını anlatmak isteyen oğul Tristram Shandy, sözcüklerin ucunda yaşayan Walter Shandy, eşyaların sağrısında bocalayan Toby Amcam.
Tristram kendisinden fazlaca başkalarını anlatmayı seviyor. Kitapta en fazlaca konuşan, konuşturulan kişiler baba Shandy ve Toby Amcam. Sterne sözcüklerin, düşüncelerin dünyası ve eşyanın dünyasında yaşayan bu iki karakterle sözcük-nesne ilişkisini değerlendiriyor. Baba Shandy sözcüklerle fazlaca uğraşıyor bu da onun takılıp kalmasına sebep oluyor. Toby Amcam daha acayip bir adam. Savaşta yaşadıklarını iyi anlatmak için evin arkasına cenk sahnesi kurduruyor bundan dolayı adam sözcüklere güvenmiyor. Haklı da. Karakterleri daha çok anlatarak büyülerini kaçırmak istemiyorum.
4- Bu kitap hakkında en zor cevaplanacak sual ne konu alıyor sorusu. Bu kitap insanı, doğayı, felsefeyi, dini, yaşamı içine alan ‘BÜYÜK HİKAYE’yi konu alıyor.
Okur dedik, şekil dedik, karakter dedik fakat bu kitap ne konu alıyor hakikaten yanıt vermek güç. Aklınıza ne gelirse kitapta onu görebilirsiniz. Orhan Pamuk önsözde mevzu için Tristram Shandy yaşamın ta kendisini ele alıyor diyor. Hani araya devamlı değişik olayların girmiş olduğu yaşamı. Ama şu şekilde bir rivayete kulak asmakta yarar var: Tolstoy’a Anne Karenina’da ne anlatıyorsun diye sormuşlar. Tolstoy da Anna Karenina’da ne anlattığımı açıklamak için size kitabı baştan sona okumam gerek, yanıtını vermiş. Tristram Shandy’de ne anlatıldığını yalnız ben kendim için söyleyebilirim. Siz ne anlattığını merak ediyorsanız okursunuz aslına bakarsan.
Zamanınızı fazlaca fazla çaldığımın farkındayım en başa bir kez daha dönerek bitiriyorum. Baştaki yazının kime ithaf edilmiş olduğu fazlaca fazlaca rahat bir hileyle belli oluyor. Ama doğal o şekilde olmasının bir açıklaması var. O açıklamada yazının içinde gizli saklı. Güvercin ve Ziya geceleri konuştuğum roman kahramanlarından ikisiydi. Yazıda onları konuşturmak istedim. Zira Güvercin’i asla konuşurken görmemiştik(Güvercin-Gölgesizler’den, Ziya-Heba’dan). Farklı bir kitap okudum tüm okuma düzenim bozuldu, okuyunca sizin de bozulması dileğiyle. Keyifli okumalar. (Murat Sezgin)

Sevgili Nazik Okurlar,: Başlayalım mı?:)
Ama ilkin zihninizi boşaltmanız lazım. Beklentilerinizi şu şekilde bir sıfırlayın. Zira okumaya başlayacağınız metin, çizdiğiniz çerçeveye asla sığmayacak. Bu sebeple her detay, yazarı baştan çıkarmış olabilir.
Belirli sınırları, çizgileri, kuralları,yazım tekniklerini unutun.
Bir kere metin, düzyazı mı değil mi, o bile muamma.
Hele ki Tristram Shandy ‘nin yaşamını okuyacağınızı sanıyorsanız çook yanılıyorsunuz. Belki de minimum tanıyacağınız şahıs o bundan dolayı.
Kitabın ortalarında sadece doğabiliyor kendisi.
Ama ana rahmine yeni düşmüş bir ceninken bile bu kurmacanin anlatıcısı olmasına hiçbir engel yok doğal olarak.
Hatta on ciltte bitireceğini söylemesine karşın dokuz cildin sonunda şak diye final yapmasına, sizi bir zamandan diğerine sürüklerken, şahsiyetleri de oyun hamur harcını benzer biçimde birbirine karıştırmasına hiçbir engel yok.
Bu sebeple bir an bile yerinde durmayan, düşündüğü her şeyi konuşan hiperaktif bir çocuğa benziyor kendisi.
Ya da kafesten kaçıp kurtulmuş, daldan dala konan fakat asla yakalanamayan ve bu sırada asla durmadan öten bir kuş benzer biçimde.
Ya da..aslına bakarsak tam olarak o şekilde değil.
Şu şekilde ki..;
Olayın felsefesi, mevzu dışına çıkmak benzer biçimde. Yani aslolan amaç bu sanki. Yazarı, sınırların, olayın, hikayenin içinde tutamıyorsunuz.
Ve bunu yaparken o şekilde ustaca yapıyor ki okurken, nerdeeeen nereye geldik, dememek mümkün değil.
Mesela;
Paris ‘te dokuz yüz sokak vardır diyor. Ve devam ediyor;
City diye malum mahallede elli üç ,
St.James ‘te elli beş,
St.Oportune ‘de otuz dört,
Louvre Mahallesinde yirmi beş
.
.
.
.
.
.
Diye devam ederek tamamlıyor dokuz yüzü.
Aslına bakarsanız ortada hiçbir mevzu yok benzer biçimde. Ya da aslına bakarsak her şey mevzuya dahil benzer biçimde. Işte bu açıdan bakıldığında tam da insan hayatına benziyor.
Ya da..aslına bakarsak tam olarak o şekilde değil.
Şu şekilde ki..;
Mesela okurken yazarın vaiz bulunduğunu idrak etmek fazlaca kolay. Hatta bilhassa başlangıçta vaaz okuyor benzer biçimde hissediyorsunuz.
Buna karşın ‘edepsiz’ bir kitap. Kutsal kavramlardan bahsederken dalga geçtiğini idrak etmek {hiç de} zor olmasa gerek.
Ne şartlarda peydahlandigindan (kendi deyimi olduğundan bu şekilde yazıyorum), Boş Zaman Beygirine, ebeye, Tristram isminden nefret eden bir babaya, sonrasında bana Oğuz Atay ‘ın Olric ‘ini hatırlatan Yorick ‘e, Toby Amcaya, her şeye, her ayrıntıya çıkıyor yolunuz.
“Ayrıntılarda boğul, e mi!”demek geliyor içinizden. 🙂
Diyorum ya, yazarı ayrıntıların baştan çıkardığı kati.
Ya da..aslına bakarsak tam olarak o şekilde değil.
Şu şekilde ki..;
Oldukca rahat, fazlaca basit, fazlaca günlük vakaları konu alıyor benzer biçimde gelse de, resmedilen her varlığın gölgesinin uzun bulunduğunu farkediyorsunuz. Anlatılanlardan ya da anladiklarımızdan fazlaca daha varlıklı bir arka plan söz konusu.
Tıpkı yaşam benzer biçimde.
Her günü bir diğerine benzeyen, binlerce insan tanıyıp binlerce günü tükettiğimiz fakat tamamımız için değişik bir anlamı, zorluğu ya da güzelliği olan bir yaşam benzer biçimde.
Karmakarışık.
Darmadağınık.
Ya da rahat, fazlaca rahat.
Ya da..aslına bakarsak tam olarak o şekilde değil.
Şu şekilde ki..;
Anglikan bir vaiz olan yazarın, hicvettigi konuların temelinde, aslolan sebep olarak insan üstündeki tinsel baskının izlerini yakalamak mümkün kim bilir.
Yazarın zihni bir nevi mikser benzer biçimde. Malzeme belli, netice onun hayal dünyasıyla gerçekliğini yitirip başka bir şeye dönüşerek çıkıyor ortaya.
Siz ,yazarın,birbirine karıştırdığı kişileri bir arada tutmaya çalışırken, o öteki taraftan geçmişle geleceği karıştırıyor.
Alaycı, bol miktarda atıf içeren, ben dilinde, öykülemeye ya da sohbete yakın bir ifade seçimi kullanıyor.
Bu kitap karşılıksız kalan dialoglari, enteresan karakterleri, bir türlü doğamayan kahramanı Tristram ile, fazlaca leziz diyemem fakat kesinlikle boş olmayan bir kitap.
Ya da..aslına bakarsak tam olarak o şekilde değil.
Şu şekilde ki..;
Eleştirel ve sosyolojik anlamda fazlasıyla dolu. Biraz epistemoloji,birazcık doğa ötesi fakat devasa bir konusuzluk.
Karamsar bir havası var. Toplumsal anlamda, bir uzaklık, yalnızlık ve gerilim söz konusu.
Her ne kadar fazlaca keyifli olduğu söylense de bana kahkaha attırdı diyemeyeceğim.
Rahatsız olduğum bir kısım var ki, söylemeden geçmem mümkün değil.
Kitabın bir yerinde;
“Şeytanın işi bu- düpedüz hınzırlık
Böylesini yapması imkansız, ne Yahudi, ne Türk, ne zındık!”
Bu satırlardaki nefretin sebebi oldukça düşündürdü beni.
Ve açık söyleyeyim, asla fakat asla gülünç değildi.
Eveeeet Nazik Okurlar..:)
Mutlaka tatmanız ihtiyaç duyulan bir biçim, kuraldışı bir yazım ve enteresan bir yazar.
Unutmadan etkinlik için distopikokur
ve
ty1983 a fazlaca teşekkür ediyorum.
Keyifli okumalar..:) (Liliyar)

Bu neyin kafası?: Bugüne kadar okuduğunuz tüm kitapları unutun! Böylesini okumuş olmanız mümkün değil.
Adam modernizm öncesinde post-çağdaş roman yazmış resmen..
Ilk olarak kitabın neyi anlattığını değil de anlatmadığını söyleyeyim: Bu kitap Tristram Sandy adlı beyefendinin yaşamını ve görüşlerini anlatmıyor. Bu şekilde bir beklentiniz olmasın.
Biz kitabın büyük bir çoğunluğunda Tristram’ın doğmasını bekliyoruz. Ve doğduktan sonrasında da vakalar hızla alıp gitmeyecek ve mevzu gene değişik yerlerde dolanacaktır.
Işte kitabın konusu tam da budur: Konusuzluk.. Yani kitap size birbirinden tamamen değişik birçok şey anlatırken aslına bakarsak gerçekte hicbir şey anlatmıyor. Bu kitabın konusu nedir diye sorana “şu demek oluyor ki, şeyy, kem küm” kabul edebilirsiniz sadece. Yazar bu mevzuda o denli iddialıdır ki ” Bir sonraki sayfada ne yazdığımı tahmin edeceğinizi bilsem o sayfayı yırtıp atarım.” demektedir.
Aslında kitabın baş karakteri Tristram Sandy değil amcası Toby’dir. Zaten okuduğumuz her şeyi Tristram’ın ağzından dinlesek de kendisi de bu tarz şeyleri amcası Toby’den öğrendiğini belirtir.
Üslûp mevzusunda ise bambaşka bir dünya.. (OZAN)


Tristram Shandy PDF indirme linki var mı?


Laurence Sterne – Tristram Shandy kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Tristram Shandy PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Laurence Sterne Kimdir?

Laurence Sterne 24 Kasım 1713 senesinde Clonmel’de dünyaya geldi. Teğmen babası, İspanya’yla savaşı bitiren Utrecht sözleşmesi sonrasında ailece göç etti. 1723’de İrlanda’dan İngiltere’ye okumak için giden Sterne, orada amcasının yanında kaldı. Babası Roger Sterne 1731’de vefat etti ve Jamaika’da toprağa verildi. Laurence Sterne, 1733’de Cambridge’deki Jesus College’de okumaya başladı.


Laurence Sterne Kitapları – Eserleri

  • Tristram Shandy
  • Duygusal Bir Yolculuk
  • Sound and Sense


Laurence Sterne Alıntıları – Sözleri

  • ”…okumadıkları halde bu kitabından alıntı icra eden,-okuyup da anlamamış olan pek fazlaca şahıs biliyorum…” (Tristram Shandy)
  • …”Buraları baştan başa çorak!” diye sızlananlara acırım ben. Çoraktır sahiden; dünyanın sunmuş olduğu meyveleri yetiştirip dermesini bilmeyene her yer çoraktır. “İnan olsun,” dedim, ellerimi neşeyle birbirine vurarak, “çölde bile olsa beğenip sevecek 1şeyler bulup çıkarabilirim ben… (Duygusal Bir Yolculuk)
  • …şuna yürekten inanmışımdır ki eğer hayatta herhangi 1kötülük yapmışsam bu ne olursa olsun 1aşk ile öbürünün arasındaki boşluğa denk gelmiştir.
    Bu boşluklarda daima yüreğimin kilitlenlediğini hissederim… (Duygusal Bir Yolculuk)
  • …kendi benliğimle sınırı olan olmayan 1takım sevinçler ve gönül dolusu acılar hissediyorsam, bunların hepsi senden fışkıriyor, ey, bu dünyanın yücelerden yüce DUYGU MERKEZİ!!! (Duygusal Bir Yolculuk)
  • Ben aşk’ın neşeli bir şey bulunduğunu sanırdım, dedi amcam Toby.
    Dünyadaki en ciddi iştir (kimi zaman)… (Tristram Shandy)
  • …”Aşktan, ciddi kimseler adı yüzünden nefret ederler…
    Bencil kimseler bencillikleri yüzünden… (Duygusal Bir Yolculuk)
  • Ah, bu dünyada meydana gelenleri bir bilseler, taşların bile yürekleri sızlar! (Tristram Shandy)
  • ”…ahlaken fazlaca seviyesiz bir insanın, dindar bir şahıs olmak sıfatıyla kendi kendine nice değerler biçtiğini görüyoruz.” (Tristram Shandy)
  • Katlanmayı seçersek yakınma hakkımızı elimizden alırlar… (Tristram Shandy)
  • …Yüreği her şeye açık olan şahıs şu kısacık yaşam parçası içinde ne fazlaca serüven yaşayabilir! Görmeye gözü var ise eğer, yaşam yolunda ilerlerken dönemin ve tesadüflerin ona her an sunduklarından da hakça yararlanabilir… (Duygusal Bir Yolculuk)
  • …Lakin mutluluk söylediğin şey nedir ki?
    Saltanat denilen şey nedir,
    yaşam denilen bu rengârenk boyalı sahnede!!! (Duygusal Bir Yolculuk)
  • Gözler daha zarif bir okşama sağlar ve düş gücümüz üstünde sözler kadar kolay ifadelendirilemeyen bir şeyler bırakır… (Tristram Shandy)
  • …kimi vakit mutluluğumuzu onun çizdiği sınırların dışına taşıyabilecek kadar 1gücü kendimizde yetersiz de olsa bulduğumuz olur, gel gelelim bu seviye o şekilde kurulmuş ki dil bilmemek, konuşup güvenecek kimse bulamamak ve aradaki eğitim, anane ve görenek farklılıkları yüzünden karşılaştığımız sayısız engeli aşarak duygularımızı kendi çevremiz dışındakilere iletebilmek fazlaca vakit tamamen imkânsızdır… (Duygusal Bir Yolculuk)
  • “Geceleyin rahat bir uyku çekmenin kıymetini bilenler yatağa yüreklerinde kinle girmemeye dikkat ederler.” (Duygusal Bir Yolculuk)
  • …Tabiat asla kuşkusuz dünyanın her köşesinde ara sıra şakalar yapar… (Duygusal Bir Yolculuk)
  • ”…size güvenen, sizi seven biri olmaksızın- iyi mi bu şekilde yaşayabiliyorsunuz?” (Tristram Shandy)
  • KEŞKE babam ya da annem, daha doğrusu, eşit oranda görevli olduklarına nazaran, her ikisi de, beni peydahlamaya kalkıştıklarında, ne halt ettikleri üstünde birazcık olsun kafa yormuş olsalardı… (Tristram Shandy)
  • ”…hayatımda ilk ve son kez, izninizle Efendim, aşık oldum” (Tristram Shandy)
  • Sizce insan mı kurallara uymalı-yoksa kurallar mı insana? (Tristram Shandy)
  • …Henüz yüzünü görmüş değildim,
    gereği yoktu bunun
    bundan dolayı zihnimdeki fotoğraf daha ilk anda şekillenmeye başlamıştı… (Duygusal Bir Yolculuk)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş