Eğitim

Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi – Alâeddin Şenel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi – Alâeddin Şenel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi kimin eseri? Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi kitabının yazarı kimdir? Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi konusu ve anafikri nedir? Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi kitabı ne konu alıyor? Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi PDF indirme linki var mı? Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi kitabının yazarı Alâeddin Şenel kimdir? İşte Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Alâeddin Şenel

Yayın Evi: İmge Yayınları

İSBN: 9789755334837

Sayfa Sayısı: 1115


Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu yapıtta anlatılan insanlığın öyküsü ulusçu, dinci, batıcı tarihlerde-kinden farklıdır. İnsanlığın zamanı, UNESCO’nun oldukca ciltli History of Humanity (İnsanlık Tarihi, İmge) yayını doğrultusunda, insan odaklı bir bakış açısıyla, tek ciltte kotarılmaya çalışılmaktadır.

Bu yolda, maddenin biyokimyasal evrimi ile başlanıp, genel olarak canlıların organik evrimi evresine geçilmektedir. Hususi olarak insanoğlunun organik evrimi ise uzak hayvan anaataları olan prosimiyen kemirgen noktasından uzak insan anaataları sayılan, vasıta kullanan insanımsı=hominoid cinslerine dek izlenmektedir.

İnsanlığın kültürel evrim evresi, eşitlikçi-emin denge yasası uyarınca görece durağan yapılı ilkel topluluk ile giderek daha büyük bir artının üretilip aktarıldığı eşitsizlikçi, dinamik çağdaş cemiyet dönemlerine bölünerek incelenmektedir.

Uygar topluma geçişte göçebe çoban-yerleşik ziraatçi topluluklar arası savaşçı ve barışçı alışveriş ilişkilerinin belirleyiciliği üstünde durulmaktadır. Bunun ürünü olarak, talan, yağma, haraç, vergi evrelerinden geçilerek doğan kentli, sınıflı, devletli, ideolojili çağdaş toplumun iç ve dış dinamikleri ortaya konulmaktadır.

Uygarlığın ilk ve Afroavrasya’daki tek beşiği olan Aşağı Mezopotamya’dan, Sami, Hint-Avrupa, Moğol-Türk göçebe akınları, Hıristiyanlık, İslamlık akımları kanallarıyla dünyanın dört bir yanına yayılışı sergilenmektedir. Toplumun şehir devletlerinden dünya imparatorluklarına doğru gelişmesi, üretim ve cenk teknolojileri etkileşimi, kenttanrıcılıktan tektanrıcılığa, sihirsel düşünüşten, ilkin dinsel, sonrasında bilimsel düşünüşe geçiş koşulları vurgulanarak verilmektedir.

Yapıt, Haçlı Akınları ile başlamış olan modern topluma geçilişini, Yeni Dünya uygarlıklarının yeryüzünden silinişini ve kültürkıyım üstüne kurulan köleci kapitalizm ile benzeri görülmedik çapta sömürgen ve dinamik bir düzenin gelişini açıklayan kesimle noktalanmaktadır.

Yazar, bölümler arasına serpiştirdiği Avdan dönenin mızrağı kırılsın, Altaylardan inen yiğit, Ayın altında dönen ilk tekerlekler benzer biçimde senaryolarla, okuru, bilimsellikten taviz vermeden, bir tarihsel film havasına çekmektedir. Ekli Addizin ve Andizin ise yapıttan yararlanmayı kolaylaştırmaktadır.


Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi Alıntıları – Sözleri

  • “Savaşlar insanların kafaların da ­ adım atar. Öyleyse barışın müdafa siperlerinin de insanların kafalarında kurulması gerekir.”
  • Savaşlar insanların kafalarında adım atar.Öyleyse barışın müdafa siperlerinin de insanların kafalarında kurulması gerekir.
  • “Aynı koşullar içinde bulunsaydım ben de aynı konumda bulunabilir, benzeri şeyleri yapabilirdim” demeyen, ne kendini ne başkalannı anlamıştır ne de insanlık tarihini anlayabilir.
  • Sormayı, sorgulamayı sürdürmeliyiz: “Ben neyim? Diğeri insanlarla ortak yaniarım ne, farkım ne? Biz insanoğlu, diğeri canlılardan niçin değişik davranmaktayız? Onlardan neyimiz tamamlanmamış, neyimiz fazla? Diğeri canlılarla ilişkimiz iyi mi, iyi mi olmalı?”
  • Kadınların etek giyme geleneği (hatta bir ihtimal insan­ ların giyinme geleneği) toplayıcılık işinin bir geregi olarak başlamış bu­ lunabilir. Bu yararından dolayı sürdügü daha bir kesinlikle söylenebilir. Eteklerinin ilkin yarım etek (önlük) biçiminde bulunduğunu düşleyebiliriz. Bu şekilde bir kıyafet önde, içine toplananların biriktirilip taşındığı bir vasıta iş­levi görecektir. Arkaya alındığında, bebek içine oturlulduktan sonrasında iki ucu uzunluğunda tutularak ya da baglanarak, bir ya da her iki elin topla­ yıcılık için boş kalmasını saglayacaktır.
  • ”Erkekler daha oldukca topluluğu ”koruma”, hanımefendiler evlatları ve topluluğu yiyecek hazırlayarak ”besleme” işlerini üstleneceklerdir. Bu yöndeki farklılaşma ileride daha da gelişerek ”av işleri” ile ”ev işleri” ayırımı biçimini alabilecektir. Aslında çağdaş topluma dek, bayanların toplayıcılık yanı sıra av haricinde her işi yaptıkları sanılıyor. Uygar toplumdan sonrasında ise, ev haricinde ziraat işleri yanı sıra ev içinde her işi üstlenecekleri bir durum söz mevzusudur. Bu bir açıdan, bayanların üzerine daha oldukca işin yükleneceği anlamına gelip, onlar adına bir olumsuzluktur. Diğeri açıdan, uzmanlaşmanın ve yabancılaşmanın negatif etkilerine erkeklerden daha azca açık kalmaları anlama gelir.”
  • İnsanlar – insan ilişkileri alanında sömürgendirler. Başkalarının emek­lerinin ürünlerine el koymanın yollarının, şekillerinin kurumlaştırıldığı­ katmanlı toplumun başından beri sömürgendirler.İkincisi, insan – tabiat ilişkileri alanında sömürgendir. Kapitalist biçimiyle sanayi devriminden beri insanoğlu, insan ile doga ilişkileri alanında birer sö­mürgen benzer biçimde davranmaktadırlar.
  • Bununla beraber, ilkel toplulugun insanının is­tedigini yapmış olup istemedigini yapmayacagı (günümüzdeki anlamıyla) “öz­ gürlük” içinde yaşadıgı sanılmamalı. Neyin, ne vakit, kimlerce yapıla­cagı öncesinden, kati olarak belirlenmişti. Yapılacak şeylerle yapılmaya­cak şeyler, bir ilkel toplulugun insan-insan, insan-doga ilişkilerinde ku­şaklar boyu deneyiminden süzülüp çıkarılarak gelenekiere baglanmıştı. Bu bakımdan ilkel toplulugu, kişilerin degil, geleneklerin “yönettigi” söylenebilir. Daha doğrusu ilkel topluluğun geleneklerle “yürütülmüş olduğu” söylenmelidir.
  • Lao-çe’ye gore insanoğlu (çağımızın anarşist çevrelerinde düşünüldüğü benzer biçimde) doğuştan iyidir. Dolayısıyla güdülmeleri gerekmez. Birbirlerine doğuştan eşittirler. Yapılması ihtiyaç duyulan tek şey Tao denen doğru yolu izlemektir. Doğru yol ise, o şekilde her insanın ulaşamayacağı yüksekliklerde değildir, burnumuzun dibindedir. Doğru yola, oldukca şey öğrenmekle, oldukca şey bilmekle girilmez. Oldukca şey bilmenin, kendi başına hiçbir kıymeti yoktur; hiçbir yararı yoktur. Üstelik, insanoğlu içinde bilen-bilmeyen benzer biçimde haksız ayrımlara yol açabildiği için, ziyanı bile vardır. Oldukca mala haiz olmak da insanı doğru yola götürmez. Tersine, kişiyi asil amaçlardan saptırır.
    (…)
    Lao-çe (gene çağımızın Thoreau benzer biçimde anarşist düşünürlerinin düşüncelerini anımsatırcasına) yalınlığın en doğru yol, en büyük erdem oluşturduğu noktasından kalkar. Onunla tutarlı olarak, karmaşık ilişkilere ve örgütlere (uygarlığa?) karşı çıkıp en doğru yönetimin (kişiye minimum karışan) minimum yöneten olduğu sonucuna ulaşır.
  • l3,5 milyar, Büyük Patlama ile maddenin evriminin başlaması
    3,5 milyar, canlılıga geçiş ve tek hücreliler
    700 milyon, ilk hayvanlar
    200 milyon, eski (arkaik) memeliler
    100 milyon, yeni (eteneli) memeliler
    70 milyon, kemirgenler (prosimiyen) agaçsivrifaresi
    60 milyon, yüksek memeliler (Primatlar) 30 milyon, antropoidler 20 milyon, insanımsılar (Hominoidler)
    15 milyon, kuyruksuz iri maymunlar (ape’lar)
    5milyon, insansılar (Hominidler)
    3 milyon, insan cinsel (Homo) ve onun ilk türü (Homo habilis)
    2,5 milyon, kültürel evrimin organik evrimin önüne geçmesi
    2,5-2 milyon, Dikilen insan (Homo erectus) türü
    1 milyon, Düşünen insan (Homo sapiens) türü
    200 bin, Çagdaş Tipte Düşünen Insan (Modem Homo sapiens)


Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi; Canlı organizmaların ortaya çıkışından, canlıların bitkiler ile hayvanlar olarak ayrışma sürecine yaşamın insana kadar uzanan evrilme sürecine bilimsel ve arkeolojik kanıtlar ile değinen yazar, insanların oluşturduğu ilkel topluluklardan çağdaş toplumlara geçiş koşullarını, ırkların, devletlerin, yasaların hangi koşullar altında ortaya çıkmış olabileceğini, eski çağ uygarlıklarından çağdaş cemiyet barbar topluluk etkileşimine, eski dünya klasik uygarlıklarından ortaçağ hristiyan ve İslam uygarlıklarına, coğrafi keşiflere, yeni dünya uygarlıklarına kadar mühim birçok mevzuyu akıcı bir üslup ve yalın bir dil ile konu alıyor.
1100 sayfalık data yüklü fakat asla can sıkan olmayan, kesinlikle okunması ihtiyaç duyulan bir kitap. Böylesi data içerikli olup can sıkan olmayan nadir kitaplardan diyebilirim.
Yazarın değindiği mevzular oldukca mühim keza bugüne dek bizlere dayatılan masallara benzemiyor. Gerçeklere dair data edinmek istiyorsanız kesinlikle okuyun. (Caner Toptaş)

İnsanlık zamanı devasa bir kitap. Hem ihtiva ettiği bilgilerden hem de sayfa sayısından bu ifadeyi kullanabiliriz. Şu ana dek okuduğum en detaylı, ufuk açıcı, okurken zorlandığım kitaplardan. Günde 30 sayfadan fazla okuyamadım data ve yorum yoğunluğundan; üstünde düşünmek gerek, tartmak ve bazı bölümleri yine yine okumak.
Kitap dünyanın yaratılışı ile başlıyor; cansız maddenin evrimi, peşinden organik evrim ve insanoğlunun evrimi ile sürüyor. Tarih öncesi kültürler, Neolitik devrim, Uygar topluma geçiş, Eski çağ uygarlıkları, Orta Çağ uygarlıkları, Yeni Dünya uygarlıkları işlenen bazı konulardan. Kitap adıyla yaşarcasına kazananların değil, tüm insanların, ezilenlerin, sömürülenlerin, kıyıma uğrayanların, perde arkasındakilerin kitabı. Ekonomi, din, gündelik yaşam, politika ve daha azca askeri tarih.
Harari, Sapiens’te şöyleki diyor: ‘Tarih çok az insanın “yaptığı”, geri kalanların da tarla sürdüğü veya su kovaları taşıdığı bir şeydir.’ İşte Alaeddin Şenel bu geri kalanlara odaklanmaya çalışıyor. Velhasıl kelam vatanımızda basılan en mühim eserlerden biri bulunduğunu düşünüyorum bu kitabın. Geçmişimize, günümüze ve geleceğimize ışık tutan bir başyapıt… (Septimius Severus)

İnsanlığın ortak mirası olarak tarih: “Aynı koşullar içinde bulunsaydım ben de aynı konumda bulunabilir, benzeri şeyleri, düşünebilir, benzeri şeyleri yapabilirdim.” demeyen, ne kendini ne başkalarını anlamıştır ne de insanlık tarihini anlayabilir. İlk sayfada yazılan bu alıntı aslına bakarsak kitabın özeti sayılabilir. Amacı o şekilde olmasa bile niçin netice ilişkilerini, coğrafyanın kaderini apaçık hale getirerek ırk teriminin aslına bakarsak ne kadar boş ve anlamsiz bir şey bulunduğunu gözler önüne seriyor yazar.
Kitap cansız maddeden canlı maddeye geçiş ile başlayıp organik evrim, ilkel topluluklar, çağdaş ve barbar topluluklar, uygarlıklar (mısır Roma çin vb), Amerika kıtası uygarlıkları ve sanayi uygarlığına geçişi ele alıyor. İlk kısım olan insan oluşumu, elimizdeki azca sayıda data kırıntısı ve bol miktarda kişisel yorum ile geçiyor. Yazarın ve alıntıladığı yazarların tahminlerini okuyoruz. İlkel cemiyet ve çağdaş toplumlar kısmına geldiğimizde ise artan bilimsel kanıtlar ile çoğalan ve çeşitlenen teoriler yardımıyla kitabından aldığım haz artmaya başladı. Yaklaşık 400 sayfa olan bu kısmı okuması gazlı zor olsada kitabın en oldukca data veren kısmı bana kalırsa. Şundan dolayı eldeki data ve teoriler oldukca azca değil fakat genel fikri alabilecek kadar detaylı işlenmiş. Sonraki bölümler oldukca güzel bilgiler vermekle beraber oldukca yüzeysel kalmış. Mesela Mezopotamyadaki ilk medeniyetler ile ilgili köy yaşamına, din adamlarının ekonomik yaşamdaki tesirleri bile işlenmişken çin uygarlığı için 50 sayfa ayrılmış. Bunu kitabı eleştirmek için söylemiyorum. Karşınıza ne çıkacağını bilmeniz için yazdım. Şu hâli bile 1100 sayfa asla resimsiz büyük boyutlara haiz iken her şeye eğilmesi için 10 binlerce sayfa yazması gerekir ki mümkün değil bu biçim bir yapıt için.
Her bölümün sonunda notlar kısmı var. Kaynakça ve detaylı ifade için kullanılmış. Oldukca güzel açıklamalar ve anektodlar var. Genelde bir oldukca değişik görüş birden alıntılanmış ve aralarında seçme hakkını okuyucuya bırakmış (hepsinin de doğru ve yanlış tarafları olabilecegi anlatılmış). Genel bir düşünce sağlaması için güzel bir yapıt açıkçası.
Yazar oldukca açık bir halde ateist. Bende öyleyim fakat yazar kitap süresince her şeyde gösterdiği yargılamama tavrını dini bir mevzuya erişince bir tarafa bırakıyor. Bazen alay kimi zaman taraf tutma şeklinde hoş olmayan bir üsluba geçiyor. Açıkçası kitap tarih kitabı değil felsefe yada sosyoloji kitabı olsa yazılanlar başımın üzerine. Ancak tarih mevzusunda ben yazarların yorum katma işini kişisel, siyasal etkilerden arındırılmış saf bilimsel şekilde olması gerektiğine inanıyorum.
Kitapta hiçbir fotoğraf harita vb yok. Bazen eksikliği hissediliyor fakat 2019 senesinde cep telefonu sağolsun istediğin fotoğraf ve harita anında tam boy karşımızda.
Bir öteki eksiklik ise bana gore yazar iki üç yabancı yazardan oldukca oldukca fazla yararlanmış. birazcık daha çeşitli kaynak kullanabilirdi.
Genel anlamda oldukca beğendim bir kitap. Tarih için genel bir perspektif kazanmak ve bir yerden adım atmak için güzel bir kitap. Zaten eğitimli yada tarih öncesi hakkında oldukca okumuş birisi değilseniz bilhassa ilk 400 sayfa oldukca bilgilendirici olacak sizin için. (Hüseyin Temelli)


Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi PDF indirme linki var mı?


Alâeddin Şenel – Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Alâeddin Şenel Kimdir?

Alaeddin (Adam) Şenel. 1941’de Kütahya’da zanaatçı-işçi bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini bu kentte, esnaf dayılarının yanında çıraklık yaparak tamamladı. AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni burslu talebe konumuyla 1963’te tamamlamış oldu. 1964’te bu fakültede asistan kaldı. 1968’de doktorasını verip 1980’de doçent oldu. 1983’te çekilme edip 1991’e kadar yaşamını çevirileriyle kazanmıştır. 1991’de SBF’ye dönerek 2001 sonunda emekli oldu. Fikir zamanı ve insanlık tarihiyle ilgili dersler verip çeviriler yapmış olan Şenel’in bilimsel yapıtları yanı sıra Ozmos Kronos ve Teleandregenos Ütopyasında Evlilik Hayatı adlı iki ütopya denemesi bulunmakta.


Alâeddin Şenel Kitapları – Eserleri

  • Siyasal Düşünceler Tarihi
  • Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi
  • Teleandregenos Ütopyasında Evlilik Hayatı
  • İlkel Topluluktan Uygar Topluma
  • Ozmos Kronos
  • Şifrelerden Sembollere Dan Brown
  • 50 Soruda Bilim ve Bilimsel Yöntem
  • Din-Ahlak ve Saygı-Biat Üstüne Aykırı Yazılar
  • Irk ve Irkçılık Düşüncesi
  • Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
  • İnsan ve Evrim Gerçeği
  • Eski Yunanda Eşitlik ve Eşitsizlik Üstüne
  • Olimpiyatların Kara Tarihi
  • Sağcı Düşünüşün Kritik Tarihi


Alâeddin Şenel Alıntıları – Sözleri

  • Batı koloniciliginin gelisip, Avrupalılar’ın Afrika’da
    Karaderililerle, uzak Asya’da Sarıderililerle, Amerika’da
    Kızılderililerle karşılaşmaları üstüne, insanları
    sınıflandırmalar, ırk kuramları görünmeye başlamıştı. (Irk ve Irkçılık Düşüncesi)
  • [Yapıtın hacimli olmasından dolayı]
    Zamanı kıt ve kıymetli modern okuyu­cudan özür diliyoruz. (Eski Yunanda Eşitlik ve Eşitsizlik Üstüne)
  • İnsanlar kendilerini hak, hakkaniyet, sulh masalları ile aldatırlar. Oysa eninde sonunda geçerli olan, yaşam savaşı yasasıdır. Ne kadar akla yakın görünüyor değil mi? (Siyasal Düşünceler Tarihi)
  • Tapınak ekonomisinin odağı “tanrının kanalları” ile büyük sulama tarımı uygulanan “tanrının tarlaları” ürününün, “tanrının kulları” eliyle “tanrının evi” denen yere getirilmiş olduğu yerdi. Burası alt katında tarla ürünlerinin “tanrının sürüleri” ürünleriyle beraber işlenip üst katlarındaki mabet dinci personeline bölüştürüldüğü bir “ziggurat” biçimindeydi. (Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk)
  • Üniversite sözcüğü, Salerno tıp ve Bologna hukuk merkezlerinde okuyan öğrencilerin hem haklarını korumak hem de öğretim üyesi tutabilmek için XI. yy’da kurmuş oldukları “Üniversitas” adlı loncadan oluşur. 1160’ta Paris kentindeki öğretim üyeleri, kendi yönetimlerinde çalışmak suretiyle düzenledikleri okula bu adı vermişlerdir. (50 Soruda Bilim ve Bilimsel Yöntem)
  • Şifacıların başarı öyküleri genel olarak şifacıların yaptıkları sahtekarlıkların sonucudur. (Şifrelerden Sembollere Dan Brown)
  • “İnsanoğlu putunu kendi yapar kendi tapar.” (Din-Ahlak ve Saygı-Biat Üstüne Aykırı Yazılar)
  • “Köledirler fakat ikimiz de onlar kadar yazgının elinde olduğu­muza gore, onlar benzer biçimde birer köle değil miyiz?… Köle olmayan bi­rini göster, kimi şehvetin, kimi tamahın, kimi onur isteğinin, hepimiz umudun, hepimiz korkunun kölesidir.” (Din-Ahlak ve Saygı-Biat Üstüne Aykırı Yazılar)
  • Kafesin gene iki anahtarı vardır. Biri kamu yetkililerinde, biri kocadadır. Kadının eline anahtar verilmez. Kamu yetkilileri, kendilerince malum, neler bulunduğunu hiç kimseye açıklanmayan toplumsal yarar, aile çıkarı nedenleriyle bu anahtarı istedikleri vakit kullanmaya yetkilidirler. (Teleandregenos Ütopyasında Evlilik Hayatı)
  • Ben, adamların “araçları” olan bayanların bile yaşamlarından yakınmayıp, “hoşnutuz” dedikleri bir düzeni yıkılmaz buluyorum. (Teleandregenos Ütopyasında Evlilik Hayatı)
  • “cenk yoğunlaştırılmış bir politikadır; siyaset seyreltilmiş bir cenk” (Din-Ahlak ve Saygı-Biat Üstüne Aykırı Yazılar)
  • Kafese karşı tüm direnmelerin boşuna bulunduğunu anlayan, kafesi ve kafesle beraber erkeklerden yana yontan kıymet yargılarını kabul ederek, yazgısına razı olup yakınmaktan vazgeçen genç kızlar mutlu mudur? Ne gezer! (Teleandregenos Ütopyasında Evlilik Hayatı)
  • Simgesel araçların önemine Alman alim Ernst Cassirer (1874-1945) dikkat çekmiştir. Diğeri hayvanların da bazı nesneleri vasıta olarak kullanabilip, tek tük araçlar yapabilirken, bir vasıta türünün yalnızca insanlarca yaratılıp kullanıldığını yazmıştır: simgesel araçlar. Bu olgudan giderek insanı Homo symbolicum olarak tanımlamıştır. (50 Soruda Bilim ve Bilimsel Yöntem)
  • O şekilde ki insan, “simgelerle sevişen, simgelerle savaşan bir hayvandır” biçiminde de tanımlabilir. (Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk)
  • “…Onlara, bir şeyin en sağlam biçimde “yaparak” ve yanlış yaparak” öğrenebileceğini iyi mi öğretebilirim ki?” (Teleandregenos Ütopyasında Evlilik Hayatı)
  • Kişi tek başına mutlu olması imkansız bu sebeple insan doğuştan toplumsal ve siyasal bir hayvandır. İnsana mutluluk verecek aklın eylemi de sadece bir topluluk içindeki eylemidir. (Siyasal Düşünceler Tarihi)
  • Lao-çe’ye gore insanoğlu (çağımızın anarşist çevrelerinde düşünüldüğü benzer biçimde) doğuştan iyidir. Dolayısıyla güdülmeleri gerekmez. Birbirlerine doğuştan eşittirler. Yapılması ihtiyaç duyulan tek şey Tao denen doğru yolu izlemektir. Doğru yol ise, o şekilde her insanın ulaşamayacağı yüksekliklerde değildir, burnumuzun dibindedir. Doğru yola, oldukca şey öğrenmekle, oldukca şey bilmekle girilmez. Oldukca şey bilmenin, kendi başına hiçbir kıymeti yoktur; hiçbir yararı yoktur. Üstelik, insanoğlu içinde bilen-bilmeyen benzer biçimde haksız ayrımlara yol açabildiği için, ziyanı bile vardır. Oldukca mala haiz olmak da insanı doğru yola götürmez. Tersine, kişiyi asil amaçlardan saptırır.
    (…)
    Lao-çe (gene çağımızın Thoreau benzer biçimde anarşist düşünürlerinin düşüncelerini anımsatırcasına) yalınlığın en doğru yol, en büyük erdem oluşturduğu noktasından kalkar. Onunla tutarlı olarak, karmaşık ilişkilere ve örgütlere (uygarlığa?) karşı çıkıp en doğru yönetimin (kişiye minimum karışan) minimum yöneten olduğu sonucuna ulaşır. (Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi)
  • ”Erkekler daha oldukca topluluğu ”koruma”, hanımefendiler evlatları ve topluluğu yiyecek hazırlayarak ”besleme” işlerini üstleneceklerdir. Bu yöndeki farklılaşma ileride daha da gelişerek ”av işleri” ile ”ev işleri” ayırımı biçimini alabilecektir. Aslında çağdaş topluma dek, bayanların toplayıcılık yanı sıra av haricinde her işi yaptıkları sanılıyor. Uygar toplumdan sonrasında ise, ev haricinde ziraat işleri yanı sıra ev içinde her işi üstlenecekleri bir durum söz mevzusudur. Bu bir açıdan, bayanların üzerine daha oldukca işin yükleneceği anlamına gelip, onlar adına bir olumsuzluktur. Diğeri açıdan, uzmanlaşmanın ve yabancılaşmanın negatif etkilerine erkeklerden daha azca açık kalmaları anlama gelir.” (Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi)
  • Dahası, üreme ve beslenme sorunları çözüldükten sonrasında bile, erkekler, hanımefendileri “araç gibi” kullanmayı sürdüreceklerdi. Bu ilkel çağlardan kalma alışkanlıkla. Bencilliklerini örtmek yolunda dille aktardıkları, “kutsal” sayıp saydırdıkları geleneklere sığınacaklardı. Sözde “kutsal” saydıkları hanıma, amaç olma hakkını tanımayacaklardı. Hatta bir peygamber onu “mülk” sayacaktı. Doğduklarında onları diri diri gömülmekten kurtardım diye olmalı, “kadınlar sizin tarlalarınızdır, onları dilediğiniz gibi ekin” diye emir çıkaracaktı. (Ozmos Kronos)
  • “…
    Teurjik büyü eylemleri hususi bir biçim büyüdü. Teurjistler, tipki ilkel büyüde oldugu benzer biçimde varliklar arsinda birtakim benzerlik iliskileri tesis ederler ve bu iliskileri kullanarak yaptiklari büyüsel ayinler vasitasiyla, tanri heykellerini canlandirmayi ve tanrilarla konusmayi hedeflerler.” (Şifrelerden Sembollere Dan Brown)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş