Eğitim

Koşmak – Jean Echenoz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Koşmak – Jean Echenoz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Koşmak kimin eseri? Koşmak kitabının yazarı kimdir? Koşmak konusu ve anafikri nedir? Koşmak kitabı ne konu alıyor? Koşmak PDF indirme linki var mı? Koşmak kitabının yazarı Jean Echenoz kimdir? İşte Koşmak kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Jean Echenoz

Çevirmen: Mehmet Emin Özcan

Yayın Evi: Helikopter Yayınları

İSBN: 9786055819330

Sayfa Sayısı: 84


Koşmak Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Şimdi, açıkçası, bu Echenoz büyük yazar; hakikaten büyük yazar. Bence, Fransız romanının son büyük temsilcisi; müthiş bir üslûpçu, mükemmel bir hikâye anlatıcısı. Cidden, bu dediklerime kalpten inanıyorum. Ondan başka hangi yazar, Çekoslovakya Çekoslovakya iken, 19 Eylül 1922’de Koprivnice’de dünyaya gelen, yoksul bir ailenin altıncı evladı olan, on altı yaşlarında Zlin’deki ayakkabı fabrikası Bata’da çalışmaya başlayıp, bigün fabrikanın spor danışmanının üç-beş evladı zorla uzun mesafe yarışında koşturması üstüne ikinci olup içinde “yahu madem koştuk, niye birinci olmadım” duygusu doğan, koştuğu daima o güne kadarki koşu üsluplarını yerle bir eden, onlarca altın madalya kazanıp, 1952 Helsinki olimpiyatlarında beş bin metre, on bin metre ve maratonun her birinde altın madalya alıp bir de her birinde üstün dereceli kıran “Çek Lokomotifi” lakaplı Emil Zatopek hakkında bir kitap yazar ki?


Koşmak Alıntıları – Sözleri

  • Kimse kimselerle konuşmaya, kimse kimseyi dinlemeye cesaret edemediğinden, hepimiz devamlı birbirinden kaçıyor, ailelerin içinde bile kimse kimseyi tanımıyor.
  • Herhangi biri, herhangi bir süre, çoğu zaman bilmediği bir nedenden dolayı kendini bir hapishanede ya da bir kampta bulabilir. Çoğunlukla fikirleri yüzünden de değil, daha oldukça onu oraya gönderecek gücü olan birinin canını sıkmış olduğu için.
  • Kimse kimselerle konuşmaya, kimse kimseyi dinlemeye cesaret edemediğinden, hepimiz devamlı birbirinden kaçıyor, ailelerin içinde bile kimse kimseyi tanımıyor. Eskiden yabancı radyoların dinlenmesi iyi mi ağır cezalara çarptırılıyorsa şimdi de basın asla olmadığı kadar bağlanmış durumda. Bilinçlerde korku bu şekilde iyice yerleşince yapılacak şey basittir: susmak ve rejimin fanatikçe onaylandığı gösterilere ve Başkan Gottwald’a tapınmaya razı olmak…
  • Dinle, diyor bir süre sonrasında, her üstün dereceli kırdığımızda gelip birbirimizi kutlamaya kalkarsak işin içinden çıkamayız. Bu işin sonu yok. Şu sebeple, doğrusu, ben, daha oldukça üstün dereceli kıracakmışım gibime geliyor. Her defasında bu kadar mesafeyi kat etmeden birbirimizi kutlamanın en iyi yolu kim bilir birlikte yaşamak? Ne dersin?
  • kendinden memnun olabilirdi, fakat daima olduğu şeklinde gene memnun değil.
  • Bu kadar dil bilmek iyi değil. Hep konuşmak, hep cevaplamak gerekiyor.
  • Herhangi biri, herhangi bir süre, çoğu zaman bilmedi­ği bir nedenden dolayı kendini bir hapishanede ya da bir kampta bulabilir. Çoğunlukla fikirleri yüzünden de değil,
    daha oldukça onu oraya gönderecek gücü olan birinin canını sıkmış olduğu için.
  • …silahları bile yok. Tatlı ve ani bir işgal bu bir tek, ağrısız bir ilhak, tam bir cenk değil doğrusu. İşte, Almanlar geliyorlar, yerleşiyorlar, hepsi bu.
  • Herkes bilir ki maraton rezene tarlasında düşmanı yendiğine memnun olan General Mihiades’in, elçisi Philippides’i olabildiğince acele gidip Atina’ya haber vermesi için gönderdiğinden beri yapılagelmiştir. Elçi kurşun şeklinde güneşin altında kırk kilometre koşar, ulaştığında bitkinlikten ölür.
  • …iyi mi biridir Emil, hayır söylediğinde gülümser o. Zaten hep gülümser, hepimiz sever onu bu haliyle, işte ısrar ediyorlar gene. Rica ediyorlar, fakat kolay ikna oluyor, bu zayıflığına hayıflanıyor o da. Pek katılmak istemediğini söylüyor, boşuna, uzun süre reddetmeyi bilmez o. Peki peki, diyor sonunda, tamam.
  • Sır hep iyi bir şeydir.
  • hekimler istediklerini söyleyebilirler, diye yorumluyor emil sakince, fakat ben onları sevmiyorum. onlar hastaları iyileştirmeye yarar, benim türümdeki evlatları değil. ben kendi kendimin hekimiyim.
  • Tuhaf koşuyorsun, fakat kötü koşmuyorsun, diyor ona. Gerçekten garip koşuyorsun yahu, diye ısrarla vurguluyor inanmamış bir ifadeyle, fakat doğrusu, kötü koşmuyorsun. Bu iki cümleden Emil bir tek ikincisini duyup işitiyor dalgın dalgın.
  • “Kuş uçar, balık yüzer, insan koşar.”
    Emil Zapotek
  • “Great is the victory, but the friendship of all is greater.”
    Emil Zapotek


Koşmak İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Haykıra haykıra koşmak, koşa koşa haykırmak ne mutluluk! (Peyami Safa): Hepimizin hayata tutunmak için bir sebebi var, olmayanlar da vardır sadece sebepsizlik bile içinde bir sebep barındırır. Celal Şengör’ce ”diy mi?” Bilhassa yaşam standartların dipte ise, dünya bir savaşın içinde ise kendine bir yaşam alanı açman fazlaca zor hale geliyor. Asırlar boyu kim bilir aşkın gözümüzde bu denli mühim hale gelmesi de insanların bu amaca tutunmasından ileri gelir. Hobi diye adlandırdığımız ”süre öldüren meşgaleler” teknoloji öncesinde kanımca daha azdı. Genel bir halde ele alırsak insanoğlu tüm gününü emek vererek geçirirlerdi. Şu an teknoloji insanların sırtından iş yükünü aldı. Farklı yükler yükledi orası ayrı.
Şimdi hayata tutunmak konusu nereden çıktı oraya gelelim. Fransız Edebiyatı’nın mühim kalemlerinden Jean Echenoz ”Çek Lokomotifi” olarak tanınan Emil Zatopek’in yaşamını ele alır bu eserinde. Bu haliyle biyografik bir eserdir sadece tam anlamıyla yaşam öyküsü demek haksızlık olur. Hayata tutunmak demiştik. Evet, Emil Zatopek I. Dünya Savaşı sonrası kıtlıkların, imkansızlıkların içinde dünyaya gelen. Ülkeler, insanoğlu hemen hemen bu yarayı yeni sarmışlardır ki (1929 Büyük Buhran’ı unutmadan) Hitler önderliğinde II. Dünya savaşı patlak vermiş. Anlayacağınız Zatopek’in yaşamını savaşlar belirlemiştir. İşte kendine yaşam alanı açabilmenin en sıkıntılı kısmı da bu. Savaşlar yargı sürerken insanların zihnini tek bir mevzu işgal etmektedir.
Kitabımız için öteki ele alınması ihtiyaç duyulan husus da elbet olimpiyalar. Temelleri MÖ 8. yüzyılda Yunanistan’ın Elis ilinde bulunan Olimpiya’da meydana gelen antik oyunlara dayansa da çağdaş oyunların ilki 1896 senesinde, Pierre de Coubertin’in Uluslararası Olimpiyat Komitesini kurması sonrasında gerçekleştirilmiş. Bu dünya adına pozitif bir gelişmedir esasında. Olimpiyat oyunları yardımıyla kim bilir birçok anlaşmazlığın veyahut savaşın önüne geçilmiş. Katılım gösterecen sporcuları da düşünürsek birçok insana da ümit ışığı olmuş. Bu insanların başlangıcında da Zatopek gelir. Zatopek Doğu Blok’unda yer edinen Çek Cumhuriyeti’nin uzun seneler tek umududur. Bir yurttaş yalnızca kendi yaşamını değil kendi ülkesine de ümit ışığı olmuş, işte sporu güzel kılan da bu.
Zatopek tüm bu cenk ortamının içinde sıyrılarak hayata tutunmayı başarmış. Bence en kıymetli olanı da kendini hiçbir şeye mecburi hissetmeden yapmış bunu. Koşmak istediği için koşmuş. Yüzündeki tatminsiz ifadeye karşın mutlu olduğu işi yaparak.
Jean Echenoz’un anlatımına bayıldım doğrusu. Bu incelemeyi görenlerin kesinlikle okumasını tavsiye ederim. Kitabı edinmek isteyen edinsin, edinemeyene de pdf yollayabilirim.
Kitapla ilgili araştırılması ihtiyaç duyulan bir husus da 1968 senesinde SSCB’nin Çekoslavakya’ya olan müdahalesi, Zatopek de bu süreçte etkin rol almış. Teşekkürler. (Homeless)

“Çek lokomotifi “ Emil Zatopek’in inanılmaz öyküsü. Bir devrin orta ve uzun mesafe koşu rekorlarını paramparça eden seçkin atletin Demir perdede geçen yorucu, sıkıntılı fakat her şeye karşın onurlu, inançlı, asla vazgeçmeden sürdürdüğü yaşamın hikayesi, güzel kitap #koşmak #jeanechenoz (Fk)

Bu kitabından Enis arkadaşımın doğum günü hediyesi olarak vermesi yardımıyla haberdar oldum, buradan teşekkür ediyorum bir kez daha kendisine. Kitabı ilk maraton koşum olan İstanbul Maratonu’na giderken İstanbul-Bursa feribotunda okudum, ayrı bir anlamı var o yüzden kitabın bende 🙂
Efsane koşucu Emil Zatopek’in koşu macerasını özetleyen biyografik bir kitap. Dünya Zapotek’i 5 olimpiyat madalyası kazanması ve 18 dünya rekoru ile tanıyor. Bunlardan dolayı “Çek Lokomotifi” unvanı verilmiş üstada.
Kitabın yazarı Jean Echenoz’un ise ilk okuduğum kitabı. Fransız yazar 82 sayfalık bu kitabında Emil Zapotek’in koşuya iyi mi başladığını, kazanılmış olduğu başarıları, siyasal vakaları, yaşamış olduğu zorlukları ve soğuk cenk sürecinin yaşamını iyi mi etkilediğini oldukça akıcı bir üslupla söyleşi havasında anlatmış.
Zapotek 18 yaş̧ındayken yöneticisi tarafınca çalmış olduğu fabrikada üretilen spor ayakkabıların tanıtılması maksadıyla zorla sokulduğu bir yarış̧ta koşmaya başlıyor. Bu koşu onun için rekorlar kıracağı koşu yaşamının başlangıcı olmuş.
Zapotek koşu hayatına birçok yenilik katıyor. Biroldukça koşucu yarış süresince hız temposunu (koşu toplumunda biz buna pace diyoruz) devamlı değiştirerek ve sonlara doğru depara kalkarak rakiplerini hırpalayan bir koşu stiline haiz. Direnci fikir gidişat düşüren koşucuların aksine Zatopek, bu şeklinde zamanlarda patlayıcı kuvvet uygulayarak, bir uzun mesafe koşucusundan beklenmeyen ani ataklar yapıyor.
Zapotek’in yüzü koşarken acı çekiyormuş şeklinde biçim almasına ve koşu esnasında duruşunun bozuk olduğuna dair eleştirilere “Atletizm buz pateni değildir” demiş. Koşu esnasında birçok acı ve zorlamaya maruz kalan bizlere güç verici bir söz olmuş 
Zapotek koşu yardımıyla dünya genelinde bir ün kazanmış fakat tek meziyeti bu değil. Aynı zamanda orduda subay olarak çalışmış ve 6 dil biliyormuş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Ben sporcunun parlak zeka, çevik ve bununla birlikte ahlâklısını severim.” sözüne ve koşu sporu ile ilgilenen bizlere örmek olacak bir üstadımız.
SSCB Çek Cumhuriyeti’ni işgal edince Zapotek halk ayaklanmasına destek verip Sovyetlere karşı yönde bir izahat yapıyor ve ordudan atılıyor. Daha sonrasında affedilip çöpçü olarak işe alıyor, onu oldukça seven halk çöpleri toplamasına izin vermiyor, çöpü kendileri topluyor. Zapotek bir tek çöp kamyonunun arkasından koşarak halkı selamlıyor.
Emil ZAPOTEK ile bizim cep herkülümüz Naim SÜLEYMANOĞLU’nu spordaki başarıları, azimleri, ülkelerine olan sevgi ve bağlılıkları, kominist rejimin yaşattığı zorlukları şeklinde nedenlerle birbirlerine oldukça benzettim. Naim SÜLEYMANOĞLU filmi de oldukça güzeldi, izlemenizi tavsiye ederim.
Yazarın ek olarak “Şimşekler” kitabında Tesla’nın yaşamını anlattığı bir kitabı da varmış, onu da temin edip okuyacağım. Yazar 1999 senesinde Fransa’nın en elit edebiyat ödülü olan Goncourt Ödülüne layık görülmüştür.
İncelemeyi Zapotek üstadımızın güzel bir sözü ile bitireyim: “Koşmak istiyorsanız çıkıp 1 mil koşun. Farklı bir deneyim yaşamak istiyorsanız, maraton koşun.” Ben de deneyim ettim hakikaten maraton koşmak eşi olmayan bir tecrübe 🙂
Kitapla kalınca, keyifli ve feyzli okumalar… (Fatih durmuş)


Koşmak PDF indirme linki var mı?


Jean Echenoz – Koşmak kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Koşmak PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jean Echenoz Kimdir?

Fransız yazar Jean Echenoz, 1947’de dünyaya geldi. Sosyoloji eğitimi görmüş oldu. Echenoz’un duru bir dil ve üslup haline getirmiş olduğu süssüz anlatımı, Fransız edebiyat çevreleri tarafınca büyük ilgi ve takdir topladı. Fransa’da “Fransız edebiyatının son yıllarda yetiştirdiği en büyük ustalardan” sayılan Echenoz, 1983 senesinde yazdığı “Cherokee” adlı romanıyla Médicis Ödülü’nü aldı. 1989’da piyasaya sürülen “Lac” adlı eseriyle de Avrupa Edebiyat Ödülü’ne kıymet görüldü. Yazarın Doğan Kitapçılık tarafınca piyasaya sürülen Türkçe’deki ilk romanı “Ben Gidiyorum”, 1999 senesinde Fransa’nın en elit edebiyat ödülü olan Goncourt’u kazanmıştır.

1999 Goncourt Ödülü (Ben Gidiyorum)

1989 Avrupa Edebiyat Ödülü (Lac)

1983 Médicis Ödülü (Cherokee)


Jean Echenoz Kitapları – Eserleri

  • 1914
  • Koşmak
  • Bir Yıl
  • Şimşekler
  • Ravel
  • Jerome Lindon
  • Kraliçenin Huysuzluğu
  • Casus
  • Göl
  • Ben Gidiyorum
  • Piyano
  • Sarışın Bombalar


Jean Echenoz Alıntıları – Sözleri

  • Birkaç yıldan beri, bu insanın iki gülüşü bulunduğunu farkediyorum: o minik, haşin gülüş, ve bir kitabı beğendiğinde, kitabın satışları iyi gittiğinde, sizi görmekten memnun olduğunda, onu mutlu eden bir şey olduğunda, fakat bilhassa, yakınlarının başına iyi bir şey vardığında beliren o büyük, sıcak gülüş. (Jerome Lindon)
  • Bir cümlede tekil kişi kullanmak mümkünse, tekil daima çoğuldan iyidir. (Jerome Lindon)
  • zayıf, cansız, gösterişsiz fakat inatçıdırlar, hayatta küçücük bir rolleri vardır, hayatta küçücük bir rolleri bulunduğunu bilirler ve buna sıkı sıkıya tutunurlar. (Ben Gidiyorum)
  • kendinden memnun olabilirdi, fakat daima olduğu şeklinde gene memnun değil. (Koşmak)
  • Ama, nede olsa bigün ölünmeyecek mi, şimdi olsun, karanlığın ortasında her şey iğrenç oldu aslına bakarsanız, yağmur, dikenler, soğuk, en iyisi umutsuz bir ameliyat öncesinde, anestezisti gülümsemeyle karşılar şeklinde, derhal şimdi yitirelim bilincimizi, olsun bitsin. (Bir Yıl)
  • “Kuş uçar, balık yüzer, insan koşar.”
    Emil Zapotek (Koşmak)
  • ’işte bu şekilde, dedi , victoire
    – kendimi kaybettiğimi düşünüyorum.
    – bu o kadar da fena bir şey değil, dedi ,.poussin
    kendimizi kaybetmezsek kaybolur gideriz …’’ (Bir Yıl)
  • … düşüşün hem öznesi hem de dikkatli seyircisi, aklına itaat etmeyen bir bedenin içine canlı canlı gömülmüş, kendi içinde bir yabancının yaşadığını görüyor. (Ravel)
  • Pek bir şey yok, diyor, mühim bir şey yok. Zaten bu sağcı bir gazete , öyleki ya. (Ravel)
  • Dinle, diyor bir süre sonrasında, her üstün dereceli kırdığımızda gelip birbirimizi kutlamaya kalkarsak işin içinden çıkamayız. Bu işin sonu yok. Şu sebeple, doğrusu, ben, daha oldukça üstün dereceli kıracakmışım gibime geliyor. Her defasında bu kadar mesafeyi kat etmeden birbirimizi kutlamanın en iyi yolu kim bilir birlikte yaşamak? Ne dersin? (Koşmak)
  • …otuz gun bittikten sonrasında, başka günler ve başka haftalar birbirine eklenince, yağmurlar başlayıp günler kısalmaya, havalar soğumaya yüz tutunca, işlerin düşünüldüğü şeklinde olmayacağı anlaşıldı. (1914)
  • Şubat ayının bir sabahı, önceki akşamdan hiçbir şey anımsamayan ve Felix’in yatakta, yanı başlangıcında ölmüş bulunduğunu gören Victoire, valizini hazırladı, bankaya uğradı, peşinden bir taksiye atlayıp Montparnasse Garı’na yollandı. (Bir Yıl)
  • Oysa, çalmaya devam ederken bir bulutun dağılıp sessiz mavi bir gökyüzünü ortaya çıkarması şeklinde, uğultunun dağıldığını hissetti. Dinleyicileri büyülemekte, bir boğa şeklinde kendine getirmekte, dikkatlerini yoğunlaştırmakta, onları zapt edip kıstırmakta bulunduğunu fark etti. Bir süre sonrasında, salondaki sessizlik, müziğin kendisi kadar cafcaflı, çekici ve kuvvetli oldu. (Piyano)
  • Sır hep iyi bir şeydir. (Koşmak)
  • En iyisi tesadüfen karşılaşmayı beklemek,hepsinden önemlisi de asla beklemiyormuş şeklinde görünmek. (Ben Gidiyorum)
  • 1927’nin son günlerinden biri, sabahın erken saati. Her gece olduğu şeklinde azca ve fena uyumuş Ravel’in her sabahleyin olduğu şeklinde tadı firar etmiş durumda, hatta iyi mi giyineceğini bile bilmiyor, keyifsizliğini arttıran başka bir olgu da bu. (Ravel)
  • Aures habet, et non audet (Kulakları vardır fakat duymazlar) (1914)
  • ve oldukça yoğun bir yağmur,
    sanki sessizlik yaratmak ister şeklinde (Şimşekler)
  • Askerler bir taraftan yürüyor bir taraftan da yol kenarlarında toplanmış bayanlara bakıyorlardı, kimi zaman genç ve güzel olanlara da rastlanıyordu. (1914)
  • “… ötekiler şeklinde buruşturup çöp sepetine atıyor:dolu çöp sepeti etken bir adam anlamına geliyor.” (Casus)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş