Eğitim

Ortadoğu’da Diktatörler – Hüsnü Mahalli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ortadoğu’da Diktatörler – Hüsnü Mahalli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ortadoğu’da Diktatörler kimin eseri? Ortadoğu’da Diktatörler kitabının yazarı kimdir? Ortadoğu’da Diktatörler konusu ve anafikri nedir? Ortadoğu’da Diktatörler kitabı ne konu alıyor? Ortadoğu’da Diktatörler PDF indirme linki var mı? Ortadoğu’da Diktatörler kitabının yazarı Hüsnü Mahalli kimdir? İşte Ortadoğu’da Diktatörler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Hüsnü Mahalli

Yayın Evi: Destek Yayınları

İSBN: 9786053113201

Sayfa Sayısı: 240


Ortadoğu’da Diktatörler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Bu da ne?” demeyin.

Kitabı okuyunca oldukca hoşunuza gidecek.

“Dimu-Karasi.”

Keyifli ve müzikal.

Söylene söylene anlamını bulacaksınız.

“Bu kadarı da olmaz” demeyin.

Şöyleki bir etrafınıza bakın.

Benim yazdığım türden mevzulara.

Okuyunca bu coğrafyanın her şeyini öğreneceksiniz.

Sizi bekleyen riskleri de…

Kurtulmanın yollarını da…

Sonrası oldukca kolay: Bilerek karar vermek!

Ama öncesinde düşünmek.

Birlikte yürümek için…

Demokrasi ve özgürlük içinde.

Türkiye ve her insanın onurlu geleceği için.

Son şansımızı değerlendirip,

hep beraber kurtulmak için.

Hep beraber!

Yoksa… Yok olmak.

Hep beraber.

Yavaş yavaş.

Ya da!!!

(Tanıtım bülteninden)


Ortadoğu’da Diktatörler Alıntıları – Sözleri

  • Demokrasi kelimesinin orjinali Arapça olabilir. Yani Latince ve Yunanca değil. “Dimu-karasi” den alınmıştır. Yani “damima koltukta oturmak” Koltuğu eline geçiren siyasetçi ne pahasına olursa olsun koltuğu kısaca iktidarı başkasına vermiyor.
  • Süratli yargılamalarla Mursi dahil onlarca şahıs “teröre destek, vatana ihanet ve casusluk” ile suçlanarak idama mahkûm edildi. Buna tepki olarak baş ta Katar ve Türkiye olmak suretiyle dışarıya kaçan Müslüman Kardeşler yöneticileri Mısır halkına çağrılarda bulunarak sokaklara çıkmalarını istediler fakat işe yaramadı. Müslüman Kardeşler ondan sonra devamlı İstanbul’da toplandı ve tele vizyon kurdu fakat etkin olamadı.
  • Eylül 2017’de Myanmar’dan kaçan Müslüman Rohingalar Bangladeş’e sığındı. Ilkin bir yaygara, sonrasında mevzu unutuldu şundan dolayı Müslüman olmayan Myanmar’ın Müslüman Rohin galara yapmış olduğu zulme yaygara koparan Müslüman ülkeler altı yıl süresince Müslüman teröristlere destek vererek, Müslüman Suriye, Irak, Libya, Yemen ve öteki ülke insanlarından milyonlarcasının ölümüne niçin olmuştu. Bu Müslüman dünyanın ikiyüzlülüğünün en tipik örnek ve çelişkisidir.
    Pakistan’da bu örneklerden oldukca fazla var.
  • Sosyal yaşam ve günlük ilişkiler başka bir hikâye. Mesela namaz saatlerinde hepimiz işyerini kapatıp namaza gitmek zorunda. Bunun için hususi polis var. Namaz kılıp kılmamak mühim değil; mühim olan camiye gitmek. Abdestli olup olmamak da mühim değil! Nasıl olsa hepimiz ikiyüzlü! Böylesi rezil siyasal, dinsel, toplumsal ve kişisel yapıda bir ülkede başka türlüsü de olması imkansız. İşte bu şekilde garip bir ülke, Arap Baharı ile beraber Suriye ve öteki Arap ülkelerine “demokrasi gelsin” diye milyarlarca dolar harcadı ve buralarda savaşan silahlı gruplara sınırsız destek verdi.
  • Bir zamanlar Filistin halkının mücadelesine “komünist” olarak baktıkları için asla ilgilenmeyen İslamcı çevreler bu kez “katı Sünni” Hamas ve Cihat örgütlerine bü yük destek vermeye başladılar. Ama en büyük desteği “Şii” İran ve “Alevi” Esad veriyordu.
    Sünni fakat ABD işbirlikçisi Arap ülkeleri ise Hamas ve Cihat örgütlerini sıkıştırmak için her yola başvurdu. Burası Ortadoğu!
    Arap Baharı ile beraber “Sünni” Hamas, Sünni ülkelerle bir olup Suriye ve İran’a karşı savaştı. Vefasızlık bu tarz bir olay olmalı!
  • Başka bir deyimle İsrail 1967’den bu yana Doğu Kudüs dahil, Batı Şeria’nın neredeyse yüzde otuzunda Yahu diler için yeni yerleşim bölgeleri inşa etti. Anlayacağınız te orik olarak bir Filistin Devleti var fakat pratikte öyleki bir şey yok. Gazze ve Batı Şeria’da her şey İsrail’in kontrolünde ve başta Arap ve Müslüman ülkeler olmak suretiyle tüm dünya çaresiz. Anlaşılan hepimiz 6,5 milyonu 23 bin kilometrekare lik İsrail sınırları içinde yaşayan fakat dünya toplamında 14,2 milyon Yahudi’den korkuyor ve Arap ve Müslüman ülkeler kendi aralarında kavga edip duruyor. 14 milyon kilometre karelik Arap âlemi ortasında 23 bin kilometrekarelik İsrail! 15 milyonu Hıristiyan olmak suretiyle 380 milyon Arap orta sında 6,5 milyon İsrailli Yahudi!
    Bu akıl almaz ve anlaşılması imkânsız acayip bir durum…. Mesela 57 Müslüman ülke var ve bu ülkelerin büyük kısmı ABD ve Batı işbirlikçisi. Mesela 57 ülkede fark li İslami anlayış ve uygulamalar var şundan dolayı dini otoriteler iktidarlara bağlı ve iktidarların istediği yönde dini emek harcama yapıyor ve fetva veriyor. Mesela 57 ülkenin büyük kısmı kendi komşusu başka Müslüman ülke ya da ülkelerle problem yaşıyor.
  • Mursi bu şekilde de yetinmedi. Anayasal yetkilerini kulla narak yüzlerce köktencilik İslamcı mahkûm ya da yurtdışındaki kaçaklar için hususi af çıkararak özgür bıraktırdı. Mursi bu tutumuyla büyük münakaşa yarattı ve birçok gazeteci ve ay dini satın alarak devlete bağlı gösterim organlarında görevlen dirdi ve müthiş bir döneklik ve yalakalık geleneğini başlattı.
  • Aslında Ürdün diye bir ülke yoktu. İngiliz destekli ve İstanbul doğumlu Şerif Hüseyin, Haziran 1916’da Osmanlı’ya karşı ayaklandırıldığında bölgedeki Osmanlı Ordusu oldukca fena durumdaydı. İngiliz komutan Allenby idaresindeki İngiliz Ordusu binlerce Yahudi gönüllüyle beraber 7 Aralık 1917’de Kudüs’e girdikten sonrasında Şerif Hüseyin, üç oğlu Faysal, Ali ve Abdullah ile beraber bölgenin hâkimi olacaklarını düşünüyordu. Ancak İngilizler öyleki düşünmüyordu. Hicaz ve mukaddes toprakları Suudi aşiretine terk etmeyi planlayan İngilizler, Şerif Hüseyin’i oğullarıyla beraber kuzeye doğru taşıdılar. İngiliz komutan Kudüs’e yönelince Şerif Hüseyin ve üç oğlu ile beraber Ürdün Nehri doğusunda kamp kurarak kuzeye doğru ilerlemeye karar verdi. Kuzeye, kısaca Suriye’ye yönelmeden ilkin İngilizler bu bölgede “Ürdün” diye bir ülke yaratarak Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah’ı 1921’de bu ülkenin kralı duyuru ettiler.
  • Oysa “Arap Baharı” sürecinde tüm bu ülkeler hep beraber ister Tunus’ta iste öteki ülkelerde Müslüman Kardeşler’e ve Müslüman Kardeşler kökenli silahlı-silahsız tüm örgütlere sınırsız destek verdi ve bu ülkeler hep beraber Suriye’yi peri şan etti. ABD ve Batılı ülkeler gene iğrenç bir oyun ardında. Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Katar ve öteki Körfez ül keleri ve Türkiye dahil Körfez dışındaki ülkelerin tümünde Amerikan üsleri var. Peki o vakit problem ne? Nasıl olsa her kes ABD’nin hizmetinde… Demokrasi ve özgürlükçü anaya sa mühim olmasa gerek! Örnekler değişik olabilir fakat netice aynı. Bir sonraki “bahara” kadar!
  • Tarih Saddam ve oğullarını unutmuş olduğu benzer biçimde saraylarını unuttu fakat Irak denilen ülke varla yok içinde.
  • İlk kurucu kral Abdullah’tan sonrasında 1951’de oğlu Talal kral oldu. Ancak Talal İngilizlerin denetiminden uzak, ülkesi için yeni bir anayasa yapmaya kalkışınca, İngilizler, “Bu adam delidir!” deyip İstanbul Ortaköy Şifa Yurdu’na kapattılar. Akıl hastanesinde 1972 yılına kadar kaldı, sonrasında da sükunet içinde burada öldü.
  • Elli yedi Müslüman ülke içinde laik olan neredeyse yok. Gerçek anlamda demokrasi oldukca azca sayıda ülkenin şansı. Okuma yazma, kitap ve gazete okuma oranları başta olmak suretiyle birçok kriterde dünya standartlarının oldukca peşinde olan Müslüman ülkeler, yeraltı kaynaklarının zenginliğine karşın çoğunlukla açlık, sefalet ve bilgisizlik içinde. Koltuk sevdası oldukca kuvvetli olduğundan yolsuzluğun oldukca yaygınlaştığı bu ülkelerde demokrasi kısaca özgürlük ve insan hakları adına hiçbir şey doğru işlemiyor. Her şey egemen güç ya da güçlere bakılırsa ayarlanıyor. Ama asla kimse oturup da bunun nedenlerini sorgulamıyor. Hiç kimse bilim ve değişen teknolojinin ardında koşmuyor. Hiç kimse “Din ve dini kullanan siyasal Islamcılar bu işin neresinde?” diye sormuyor, soramıyor. Soramadığı için de işler hep kötüye gidiyor. Kötüye deva arayan da yok. En kolayından “yazgı” deyip geçiliyor. Ama geçmiyor şundan dolayı geçmemesi içen siyasal güçler ve onlara hizmet eden toplumsal yapılar devamlı işbaşında. Din hepimiz için oldukca etkili tabanca. “Koltukları daim” olsun diye.
  • Kendi aralarındaki tüm anlaşmazlıkları bir yana bırakan her insanın bir tek hedefi vardı: Mursi’den kurtulmak.
    Bunun için de tüm Mısır kentlerinde 28 Haziran’da so kaklara çıkma sonucu alındı. Mursi’nin seçilişinin birinci yıldönümü olan 28 Haziran günü yaklaştıkça ortam giderek gerginleşiyordu. Mısır medyasına bakılırsa devrin başbakanı Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı Kahire’ye göndere rek desteğini bildirdi ve Mursi’ye “muhaliflere teslim olma masını tavsiye etti. Mursi, muhalifleri tehdit ederek, “Siz sokaklara çıkarsanız ben de yandaşlarımı tutamam!” dedi. Ülkede içsavaş riskinin giderek arttığını gören ordu ko mutanlari Cumhurbaşkanı Mursi’ye giderek, “Muhalefetle diyalog kur!” çağrısında bulundular. Mursi ise televizyona çıkarak, “Ben bu ülkenin seçilmiş, meşru cumhurbaşkanı yim…” iddiasını tekrarladı.
  • Biroldukca Sünni Arap ve Müslüman ülke, Sünni Hamas’a karşı tavır alırken “Alevi” Esad ve “Şii” İran Hamas’a sınırsız destek verdi. Fakat o sırada asla kimse Alevi, Şii ve Sünni tartışmasını yapmıyordu.
    Arap Baharı’ndan sonrasında “Sünni” Hamas, Sünni ülkelerin emirleriyle Esad ve İran’a karşı harp duyuru etti. Sonra da bu ülkeler Hamas’ı yarı yolda bıraktı.
  • Afrika ülkelerinden, Arap ülkelerinden ve öteki ülkeler. den… İsrail’i yönetenlerin büyük kısmı dışarıdan gelmiş adlar. Bir tek ideolojinin etkisiyle:
    Siyonizm.
    Bir tek amaç için:
    Ne pahasına okursa olsun Büyük İsrail Devleti’ni oluşturmak. Ilkin Filistin halkına yönelik terör ve kırım başladı sonrasında da Filistinliler ülkelerinden kovuldu… Bu da yetmedi 1956, 1967, 1973 savaşları, 1982 Lübnan işgali ve sonrasında sında gene Lübnan’a yönelik kapsamlı saldırılar… Arada bir Suriye’yi bombaladılar. Hepsi Nil’den Fırat’a kadar uzanan Büyük İsrail Devleti’ni oluşturmak, “Arz-ı Mevut” hikâyesini gerçekleştirmek içindi. Dünyadaki 14,2 milyon Yahudi bu topraklarda toplanacak, Aksa Camii altında Süleyman Tapınağı’nın izleri bulunacak, Büyük İsrail Devleti kuru lacak ve Yahudiler dünyaya egemen olacak! İster gül ister ağla fakat İsrailliler buna inanıyor. 14,2 milyon Yahudi, 7 milyara karşılık!
    1,5 milyar Müslüman’ı ek olarak belirtmeye gerek yok!
    İdeal İsrail!


Ortadoğu’da Diktatörler İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Son zamanlarda okuduğum en doğru ve yansız yaratı diyebilirim.
Her başlık ayrı ayrı incelenmeli ve araştırılmalı.
Arap Baharı denilen şeyin iyi mi bir kurgu olduğu kimler tarafınca desteklenip, örgütlenip ne amaçla yapıldığı, kime karşı ve kimin için tezgahladığı.
100 senedir ortadoğu, şimal afrika ve körfez ülkelerinin bu oyuna dahil edildikleri. Afganistan pakistan iran benzer biçimde ülkelerin durumu….
Terör örgütü islami grupların ne amaçla kurulduğu…..
Ve en önemlisi bir çoğunun askeri kökenli devlet başkanlarının iktidara iyi mi gelip anayasayı iyi mi değiştirdiği ve ülkelerini iyi mi yönettiğini özetleyen oldukca güzel bir yaratı.
Kitabın final kısmında Turkiye’yi bekleyen güvenlik sorununu ve durumunu özetleyen bir kitap.
Bazı sayfaları iki kere okuyup üzerine uzun uzun düşündüm.
Herkesin okuması ihtiyaç duyulan bir yaratı olarak görüyorum. (İstiklâl soysal)

Şimdi bu kitapta bir oldukca Ortadoğu ülkesi anlatılıyor fakat adlarını tek tek yazmanıza bile gerek yok. Zira hepsi benzer süreçlerden geçmiş. Uzun süre başta kalıp güçlenen liderlerin hepsinin ortak noktaları var: Anayasayı değiştirip gücü tek elde toplamak, akrabalarını zenginleştirmek, rakibi olabilecek kişileri bertaraf etmek ve ordu, polis, istihbaratı tek elde toplayıp kendine bağlamak. Medya gücü ve muhteşem hal ile tüm muhalefeti susturmak da unutmamalı. Halkın duyarlı olduğu milliyetçi mevzular kullanılarak hak ve en azından kağıtta da olsa yazan hürriyetler kısıtlanmış.
Bir çoğunun anayasasında yargı bağımsızlığına atıf yapılmış sözgelişi sadece maddede öyleki yazması bir anlam ifade ediyor mu? Yani yanlışlardan hesap sormuş olacaktır mekanizma ve karşıcılık olmayınca, yargının tüm adamlarını tek şahıs atayınca, bu tarz şeyleri da kendine yakın kişilerden seçince orada yazanın ne anlamı olabilir? Ben ülkemizdeki 2017’deki referandumun ilk maddesi için de benzer eleştiriyi yapıyorum. Ne yazıyor bakalım: ”Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve yansız mahkemelerce kullanılır.” Yani buraya yansız ibaresini ekleyince tarafsızlık olacak diye kaide yok. Mesele denetim mekanizması. Hiçbirisinin anayasasında bunu göremedim.
Bu süreçte liderler ikiye ayrılıyor: Anti emperyalist olan ve ulusal modeli savunanlarla Batı’ya ülkesini peşkeş çekenler. Zaten kitapta anlatılan da tam olarak bu. Ortadoğu’da derhal her önder 30-40 yıl başta kalırken bir tek Batı düşmanı olan liderlerin devrilmesi fakat Batı yalakası olanların koltuğunda oturmaya devam etmesi yada bazı ülkelerce kollanması. Ülkenizi peşkeş çekiyorsanız Batılı ülkelere düşman benzer biçimde tavırlar sergilemeniz bir tek laftadır. Gerçekte bir piyonsunuz ve oldukca sevilirsiniz. Mesela Fas kralı 2. Hasan’ın oğlu 6. Muhammed babasından miras almış olduğu krallığa geçti. Babadan oğula geçen sistem var, ülkede tek adam hakim, krallık var fakat Batı orası için yaptırım uygulamıyor. Acaba Cebelitarık petrolleri ve büyük ülkelerin buradan almış olduğu hisse sekteye uğramasın diye mi 🙂 yada Hüsnü Kutsal indirilirken onun sağ kolu olan ve baskıcı iktidarın sorumlusu Ömer Süleyman niçin görevinden alınmadı? Amaç demokratik anayasa ise Ürdün’de Kral Abdullah’tan sonrasında başa geçen Talal, İngiliz denetiminden uzak bir anayasa yapmak isteyince niçin akıl hastanesine kapatıldı?
Devrik liderlerin hiçbirisi Batılı anlamda demokrat değillerdi fakat haklarında yazılar yazılan bu liderlerin bazıları da kara propagandaya kurban gitmişlerdi. Kamu mallarını peşkeş çekmedikleri için cezalandırıldılar. Ne hikmetse adı Arap Baharı olan ayaklanmalar, kadının otomobil kullanma hakkının bile yeni verildiği Suudi Arabistan benzer biçimde Arap ülkelerine asla uğramamıştı. Her yere demokrasi götürmüş olan ülkeler demokrasinin en zayıf olduğu ülkelerle ittifak kurabiliyordu. İşte kitap bu iki yüzlülüğü konu alıyor. İsrail’in bekası için tüm Ortadoğu dizayn ediliyor. Tek suçlu ABD- İsrail ikilisi değil birbirini destekleyemeyen ve benzer sonları yaşamasına karşın akıllanamayan İslam ve Arap ülkeleri de bundan görevli. Bilhassa Filistin’i oldukca yalnız bıraktılar. Yazarın bence de doğru olan iddiası bu.
Elbette yazar, bölgedeki tüm liderleri aynı kefeye koymuyor. Saddam Hüseyin’in gaddarlığı ve sağa sola harp açıp kendi halkına sarin gazı kullanmasıyla mezhepçi denilen Esad’ı ayrı tutuyor. Şundan dolayı Esad’ın, eşinin sünni olması, 32 bakanının 2 tanesinin Alevi olması benzer biçimde örneklerle aslen ülkesinde uzun sevildiğinin ve Batı ile ilişkileri bozulana kadar diktatör olarak adlandırılmadığının altını çiziyor.
İçlerinde en oldukca dikkatimi çeken ise Muammer Kaddafi oldu. Kıbrıs Harekatı’ndan tutun da Mandela’ya kadar her vakada Batı’ya kafa tutabilmiş. İlginç bir yaşam hikayesi var benzer biçimde. İyi okumalar. (Yorgun demokrat)

Lanetlenmemiş CAHİL kalmış orta doğu.: Yüzyıldan beri Ortadoğu’da neler olmuş, komşularımız üstünde ve bizim üzerimizde iyi mi siyasal oyunlar oynanmış ve hala oynamakta. Bunları öğrenmek için bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Dini kendi çıkarı için kullanıp iyi mi trilyoner olunur ve halkı iyi mi sefil bırakılır hepsi bu kitapta yazıyor. Arapların Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni her defasında iyi mi arkadan vurduğunu öğrenmek için okuyun. Suudiarabistan denen sözde Müslüman özde tam bir İslam düşmanı olan ülkenin iyi mi kurulduğunu ve hala kime hizmet ettiğini, Arapların, Müslümanların hatta aynı mezhepten olanların bile kendi aralarında birlik olamayışlarını, hep birbirini sırtından vurmalarını bu kitapta okuyabilirsiniz.
Yaşadığın coğrafya kaderindir diye diye yaşadığımız coğrafyayı hep kötüleriz. Batı oldukca uygar, batı yaşanılacak yer, Avrupa’da yaşam standartları daha iyi diye diyee memleketimizi kötüleriz. Halbuki Mustafa Kemal Atatürk döneminde ülkemiz çağıl ve hür bir memleketti. Eğitimden Sanayiye ve daha bir oldukca alanda gelişmiş bir ülkeydik. Yahu tayyare üretip avrupaya tayyare satıyorduk be. Kadına seçme ve seçilme hakkını bir oldukca Avrupa ülkesinden ilkin verdik. Şuanki hükümetin lideri ulaştığında verilmedi. Bazı örümcek kafalılar her şeyin bu iktidar döneminde bulunduğunu sanıyor. 🙂
Dini siyasete alet eden her ülke bilgisiz kalmaya mahkumdur. Aksini iddia edenler kitabı okuduktan sonrasında konuşsun. (Yol Ayrımı)


Ortadoğu’da Diktatörler PDF indirme linki var mı?


Hüsnü Mahalli – Ortadoğu’da Diktatörler kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Ortadoğu’da Diktatörler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hüsnü Mahalli Kimdir?

23 Mayıs 1949 senesinde Suriye’nin Halep kentinde hayata merhaba dedi.

26 Kasım 1979 senesinde İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu.

20 Mayıs 1982 senesinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda yüksek lisan eğitimini tamamlamış oldu.

1989 senesinde Suriye Arap Haber Ajansı (SANA) adına Türkiye’de çalışmaya başladı.

1993-1999 vakit diliminde BBC Arapça servisinde çalıştı.

2000 senesinde geçici olarak El Cezire Televizyonunda bulunmuş oldu.

2001-2003 yılları aralığında tekrardan BBC Arapça servisinde çalıştı.

2004 senesinde ise SANA’ya dönüş yapmış oldu.

Arap devletlerinde radyo, mecmua, gazete ve ajans benzer biçimde basın gösterim müesseselerinde çalıştı.

2011 senesinde Türk vatandaşı oldu.

Sarı Basın Kartı sahibidir.


Hüsnü Mahalli Kitapları – Eserleri

  • Ortadoğu’da Diktatörler
  • Ortadoğu’da Kanlı Bahar
  • Maniki Dünya
  • Al Sana Bahar
  • Misyon
  • Kelepçe
  • Diren Suriye
  • Filistin Benimdir
  • Arap İşi Demokrasi
  • Dağınık Düşünceler
  • Ortadoğu’da Büyük Tiyatro
  • Tezkereden Tezkereye Gerçekler


Hüsnü Mahalli Alıntıları – Sözleri

  • Ne pahasına olursa olsun başarmak istiyorlardı.
    Ama Suriye halkını yenemediler.
    Dünya tarihinin tümünde, Suriye benzeri bir vaka yaşanmamıştır.
    100 ülke 300 bin ruh hastası katili yanlarına alarak Suriye’ye çullandı, fakat olmadı. (Dağınık Düşünceler)
  • Batı daima içimizdeki işbirlikçileri buluyor, onları satın alıyor, onlara en iğrenç ve rezil işlerini yaptırıyor, maddi ve içsel bedelini ödüyor ve işi bitince onları bir kenara atıyor.İran Şahı, Adnan Menderes, Saddam, Kutsal, Bin Ali, Andullah Salih be Kaddafi vakalarında olduğu benzer biçimde.Hiç kimse ders almadığı için sırada ne olursa olsun başkaları var ve olacak.Ruhlarını şeytana satanlar er ya da geç şeytanın kazığını yer. (Misyon)
  • Ama Suriye ordusu ve halkı iyi dayanmıştı.
    Beklenenin tersine Suriye ordusu parçalanmadı ve birilerinin ummuş olduğu benzer biçimde Sünni askerler “Alevi Esad”a karşı ayaklanmadı.
    Üstelik ordunun neredeyse yüzde doksanı Sünni’ydi. (Kelepçe)
  • İsrail medyası sık sık yaralı İslamcıları ziyaret eden Başbakan Netanyahu’nun görüntülerini yayınlıyordu.
    İsrail medyasına bakılırsa 2600 kadar İslamcı militan İsrail’de tedavi edilmişti.
    Radikal Yahudilerin köktencilik İslamcılarla ittifakı. (Kelepçe)
  • Şam’a giren Fransız ordu komutanı General Henri Gouraud’dur. ilk iş olarak Selahaddin Eyyubi’nin türbesine gider ve türbeyi tekmeleyerek şu meşhur lafını eder: ‘“Ey Selahaddin, hadi kalk bak biz yeniden buradayız ama sen yoksun.” (Diren Suriye)
  • Allah adına kafa kesenleri.
    Allah adına küçücük kızlara saldırı edenleri.
    Allah adına Allah’a ihanet edenleri.
    Allah adına Allah’ın ‘yapmayın’ söylediği her şeyi yapanları.
    Allah adına tüm günahları işleyenleri.
    Adları asla mühim değil. Mühim olan niçin ve iyi mi ortaya çıktılar, çıkarıldılar. Mühim olan kimdir onları yaratan? Kimdir bu hale getiren? Kimdir onları seven? (Al Sana Bahar)
  • …İsrail kurulduğu günden itibaren Filistin halkına yapmadığını bırakmadı. En son Aralık 2008’de Gazze’ye hücum eden İsrail minimum 1.600 Filistinli’yi öldürdü ve 5.000 kadarını yaraladı. Gazze yerle bir edildi. (Ortadoğu’da Kanlı Bahar)
  • Hiç kimse “Yahu çoğunluğu yabancı 200 bin terörist Türkiye’de ayaklanmış olsaydı hükümet ne yapardı?” diye sormadı. (Kelepçe)
  • Şundan dolayı Şerif Hüseyin ile tezgâh çeviren Lawrence İngilizlerin 150-160 senedir ortaklık yapmış olduğu Suud ailesiyle de oyun yapıyordu. Bu işbirliğinin sonucu olarak İngilizler ayaklandırmayı Mekke’den başlatan Şerif Hüseyin’i yavaş yavaş kuzeye doğru sürüklediler. Amaç, Hicaz denilen toprakları yeni sahipleri olacak Suud ailesine bıraktırmaktı. Üstelik oradan petrol kokusu da gelmeye başlamıştı. (Diren Suriye)
  • Hatta 1952-1970 döneminde Mısır ve Arap âleminin devrimci önderi olan Nasır’ın bir sözü vardır: “Suriye, Arap milliyetçiliğinin hep atan kalbidir.” (Diren Suriye)
  • Hikâye “Bahar”ın oldukca öncesinde başlamıştı.
    Lübnan’ın eski başbakanı Rafik Hariri 14 Şubat 2005 te öldürüldü. Sevgililer Günü’ndel Aşka oldukca meraklı Batı ve onun bölgesel işbirlikçileri kıyameti kopardı. Onlara bakılırsa bu işi “Gaddar Esad” yapmış oldu. (Al Sana Bahar)
  • ”Savaşım ” onurlu inanlar içindir . (Arap İşi Demokrasi)
  • Boşuna dememişler ‘En tehlikeli olanlar kendilerini bilge sanan yarı cahillerdir.’Allah bizleri onların şerrinden korusun! (Misyon)
  • Elli yedi Müslüman ülke içinde laik olan neredeyse yok. Gerçek anlamda demokrasi oldukca azca sayıda ülkenin şansı. Okuma yazma, kitap ve gazete okuma oranları başta olmak suretiyle birçok kriterde dünya standartlarının oldukca peşinde olan Müslüman ülkeler, yeraltı kaynaklarının zenginliğine karşın çoğunlukla açlık, sefalet ve bilgisizlik içinde. Koltuk sevdası oldukca kuvvetli olduğundan yolsuzluğun oldukca yaygınlaştığı bu ülkelerde demokrasi kısaca özgürlük ve insan hakları adına hiçbir şey doğru işlemiyor. Her şey egemen güç ya da güçlere bakılırsa ayarlanıyor. Ama asla kimse oturup da bunun nedenlerini sorgulamıyor. Hiç kimse bilim ve değişen teknolojinin ardında koşmuyor. Hiç kimse “Din ve dini kullanan siyasal Islamcılar bu işin neresinde?” diye sormuyor, soramıyor. Soramadığı için de işler hep kötüye gidiyor. Kötüye deva arayan da yok. En kolayından “yazgı” deyip geçiliyor. Ama geçmiyor şundan dolayı geçmemesi içen siyasal güçler ve onlara hizmet eden toplumsal yapılar devamlı işbaşında. Din hepimiz için oldukca etkili tabanca. “Koltukları daim” olsun diye. (Ortadoğu’da Diktatörler)
  • Türkiye kendi Kürtleri ile savaşıyor fakat Irak Kürtlerine sınırsız destek veriyordu. Türkiye’den intikam almak isteyen Saddam kendi Kürtleri ile savaşırken PKK ya yardım ediyordu. İran ise kendi Kürlerinin her ayaklanmasını bastırmasına rağmen hem Irak Kürtlerine hem de PKK ya destek veriyordu. Suriye kendi Kürtleri ile asla savaşmamış olmasına karşın bazı haklarını vermiyor fakat Irak Kürt liderlerini ve Öcalan’ı Şam’da konuk ediyordu. (Maniki Dünya)
  • Halep’te Zekeriya ya da öteki adıyla Emevi Camii var. Hemen arkasında o inanılmaz daracık sokaklarıyla Kapalı-çarşı. Silahlı gruplar 2012’nin başlangıcında bu camiyi ele geçirerek komuta merkezine dönüştürdüler. Bu da yetmedi tüm silahlarını caminin içinde depo ettiler. Sonra caminin minaresinden dürbünlü tüfekle bölgedeki askerlere ateş etmeye başladılar. Suriye ordusu gelip onlarla çatışınca kıyameti kopardılar, “Vay efendim Esad ordusu camiyi bombaladı!” diye. YouTube’da görüntüler paylaştılar. Türkiye medyası da o vakit onların bu yalanını pazarladı. Tıpkı binlerce yalanını pazarladığı benzer biçimde… (Diren Suriye)
  • Yusuf Azma, Osmanlı ordusunda uzun süre vazife yapmış, Enver Paşa’yla oldukca yakın çalışmış, Çanakkale Savaşında bulunmuş ve Osmanlı ordusu için askerlik eğitim kitabını yazmış bir subaydı. 1918’de Osmanlı ordusu dagilinca ulkesi Suriyeye dönmüş ve 1919-1920 doneminde ilk ulusal orduyu kurmuş ve Savunma Bakanı olmuştu. Ülke Fransız işgaline uğrayınca Suriyenin ilk şehidi oldu. Öldüğünde tek bir kızı vardı o da annesiyle beraber memleketi Bursa’ya dönerek yerleşti.
    İbrahim Henano Kürt kökenliydi. Erzurum kaymakamı olarak vazife yapmış ve Erzurumlu bir hanımla evliliğe ilk adımını atmıştı. Osmanlı dağılınca o da ülkesi Halep’e döndü ve derhal halkı işgalcilere karşı örgütlemeye başladı. 1935’te veremden öldü (Arap İşi Demokrasi)
  • Bugün Suriye’de yaşananlar ilk değil. 1977’de şimdi olduğu benzer biçimde ” Alevilik ” konusunu bahane eden Müslüman Kardeşler Baba Esad’a karşı ayaklandı. Suudi Arabistan, Ürdün, Saddam yönetiminde Irak ve CIA onlara yardım ediyordu. 1977-1982 döneminde Müslüman Kardeşler militanları Esad’a yönelik 3 suikast teşebbüsünde bulunmuş oldu ve binlerce Suriyeli ilerici aydın , hekim, akedemisyen ve askeri öldürdüler. Şubat 1982’de Halep ve Hama kentlerinde kapsamlı bir ayaklanmayı örgütleyen Müslüman Kardeşlerin liderleri Halep’te yakalanmasına karşın Hama’da ayaklanma oldu . Suriye ordusu tarafindan kuşatılan şehir yoğun çatışmalara sahne oldu . Ayaklanma bastırıldı ve binlerce Müslüman Kardeşler militanı öldürüldü fakat Batılı ülkeler ve medyaları buna ” Hama Katliamı ” dedi. (Misyon)
  • Afrika ülkelerinden, Arap ülkelerinden ve öteki ülkeler. den… İsrail’i yönetenlerin büyük kısmı dışarıdan gelmiş adlar. Bir tek ideolojinin etkisiyle:
    Siyonizm.
    Bir tek amaç için:
    Ne pahasına okursa olsun Büyük İsrail Devleti’ni oluşturmak. Ilkin Filistin halkına yönelik terör ve kırım başladı sonrasında da Filistinliler ülkelerinden kovuldu… Bu da yetmedi 1956, 1967, 1973 savaşları, 1982 Lübnan işgali ve sonrasında sında gene Lübnan’a yönelik kapsamlı saldırılar… Arada bir Suriye’yi bombaladılar. Hepsi Nil’den Fırat’a kadar uzanan Büyük İsrail Devleti’ni oluşturmak, “Arz-ı Mevut” hikâyesini gerçekleştirmek içindi. Dünyadaki 14,2 milyon Yahudi bu topraklarda toplanacak, Aksa Camii altında Süleyman Tapınağı’nın izleri bulunacak, Büyük İsrail Devleti kuru lacak ve Yahudiler dünyaya egemen olacak! İster gül ister ağla fakat İsrailliler buna inanıyor. 14,2 milyon Yahudi, 7 milyara karşılık!
    1,5 milyar Müslüman’ı ek olarak belirtmeye gerek yok!
    İdeal İsrail! (Ortadoğu’da Diktatörler)
  • Bugün eğer İran ölümüne oğul Esad’a haiz çıkıyorsa sebebi baba Esad’a olan vefa borcudur. Yani bugün İran internasyonal emperyalist , siyonist ve gerici saldırıya karşı savaşan oğul Esad’ı kurtardıysa 30 yıl ilkin baba Esad da Humeyni’yi mutlak bir yenilgiden kurtarmıştı. (Maniki Dünya)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş